22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18HAZİRAN1996SALI 14 KULTUR Bir kraüçenmöKhııüTTTlla Fitzgerald ri tarifi mümkün 1 -J olmayan sesiyle melodiye olan sevgisini, şarkı söylemekten duyduğu sevincini ve en önemlisi bu güzellikleri paylaşmanın keyfini aktanr dinleyicisine. Araya hiçbir şey koymadan. MEMET BAVDUR Ella Fitzgerald'ın öldüğü cumanesi günü bütün radyolar bu değerli müzisyenin iki yüz ellıyi aşkın plağından seçmeler çaldılar. Pazargünü devarn etti Ella'nın sesi, pazartesi de Yetmiş sekiz yaşındaydı Ella Fitzgerald ve altmış yıldır şarkı söylüyordu. Hem de nasıl! On yedi yaşındayken Benny Carterkeşfetmiş Ella'yı ve ChickVVebb'e onu orkestrayaalmasını tavsiye etmiş. Webb ölünce yirmi bır ç.arpıcı bir ses berraklığı mı, tonunun olağanüstü doğallığı mı? Üç oktav içinde rahatça oynayan ama şarkıcıdan çok şarkı'ya inanan kendine özgü sesi mi? Ira Gershvvin, 'yazdığımız şarkıların ne kadar iyi olduklannı Ella Fitzgerald söyleyinceye kadar bilmezdim' diyor. yaşında orkestranın başına geçiyor Ella. Sonra solo çalışmaya başlıyor. ünlü yapımet Norman Granz'ın rehberliginde dünyanın en tanınmış ve en bü\ük ca7 şarkıcısı oluyor. Fitzgerald'ı diğerlerinden ayıran neydi diye düşünüyorum. Bessie Smith. Biüie Holliday. Betty Carter, Sarah Vaughan. Peggy Lee gibi diğer büyük şarkıcılardan ayıran bir şey olmalıydı onu. Çarptcı bir ses berraklıgı mı. tonunun olağanüstü doğallığı mı? Üç oktav içinde rahatça oynayan ama şarkıcıdan çok şarkı'ya inanan kendine özgü » sesi mi? Ira Gershttin, "yazdığımız şarkılann ne kadar iyi olduklannı Ella Fitzgerald söyleyinceye kadar bUmezdinrdiyor Ella yalnızca cıız standartlannı söylemekle kalmadı Antonio Carlos Jobim'in Brezilyalı \e dünyayı anlatan şarkılarından Beatles bestelerine kadar geniş bır velpazede dolaştı I eşi benzeri olmayan sesiyle. Bir müzik eleştirmenin ılgınç bir saptaması var. Kimı şarkıcılar otobivografiktir. Bıllıe Holliday'i dinlerken \aşam ö>küsünü duyarsınız her parçada. Onu anlatıyordur çünkü. Frank Sinatra'yı da bu grubun içinde saymak gerekir. Şarkının anlattığı hikâyesi keııdi yaşamlarıyla özdeş kılan. öznel bır yaklaşımdır bu. Holliday \e Sinatra'nın çok başarılı \aptığı bır şeydır ustelık. Öte yandan Ethel VVaters ya da Peggy Lee gibi kimi şarkıcılarsa şarkıdaki kişınin kimliğine bürünürler ve anlatacaklannı böyle anlatırlarcaz yoluyla. Ella Fitzgerald her ikı grubun da dışındadır caz şarkısına yaklaşımıyla. Tanfi mümkün olmayan sesiyle melodiye olan sevgısini. şarkı söylemekten duvduğu sevincini ve en önemlisi bu güzellıklen paylaşmanın keyfini aktanr dinleyicisine. Araya hiçbir şey koymadan. Caz dünyanın en ağır işlerınden birıdır. l>ı bir caz müzısyenı olmak ve o noktada kalmak zor ıştır. Geceyanlarından sabahlara kadar süren çalışma saatlen; ticari gelir olanaklan fazla olmayan. güç bir müzik türü. alkolün ve dumanın fazla yüklenildiğı mekânlar... Bu ve benzeri nedenlerden ötürü caz tarihi trajik ölümlerle. genç ölülerle. yîtip gıtmiş büyük yeteneklerle doludur. Ella Fitzgerald 1935 yılında girdigi bu dünyada (caz dünyasında demek istiyorum) uyuşturucuya. alkole dokunmadan. yanm yüzyıldan fazla çalışabilmiş ender devlerdendir. Kımselerle kıyaslanamayacak bır caz kraliçesidir o ama muhakkak biriyle yanyana konulmak ıstenirse Louis Armstrong'u önerebilırız. Armstrong'un öncülüğünü yaptığı "scaf tarzı şarkı söylemeyi vıllar sonra Dizzy Gillespie'nın yüreklendirmesıyle yeni doruklara taşımıştır. Count Basie ıle. Duke Ellington ile Oscar Peterson'la, Tommy Fianagan'la. bütün caz büyükleriyle pırıltısını yitirmeden. büyüsünü koruyarak ve bır tek kötü iş yapmadan çalıştı yıllarca. Ünlü caz dergisi Dov\n Beatin anketlerinde 18 >ıl ardarda en iyı caz şarkıcısı seçıldi. Defalarca ödüllendirildi. kimliğı \e kışiliğiyle onurlandırdı kurumları, kuruluşlan. Anık yaşamıyor mu'.' İki yüz elli plağından birini alın, göreceksıniz yaşadığını. "Someone to watch over me" çalıyor şimdi radyoda ben bu satırları yazarken. Başkan Clinton da ulusuna başsağlığı diliyor televızyonlardan. Ardında unutulmaz bir efsane bıraktıKültür Servisi- Cazın efsanev i sesi Ella Fitzgerald'ın ölümü. müzik dünyasını yasa boğdu. Fransa Başbakanı Alain Juppe. Fitzgerald'ın ölümünün ardından \ayımladıgı mesajda. sanatçının kendinden sonra gelen müzisyen kuşağını etkileyen yeteneğine dikkat çekerek Louis Armstrong ile özdeşleşen sanatçının sonsuza dek anılacağını söyledı. Son 30 yıl boyunca Amerikan caz dünyasının en güçlü ısimlerınden bıri olan Elia Fıtzgerald'ın bırlikte çalıştığı müzisyenlerden. piyanist Tommy Flanigan ıse "Ö, ardında muazzam bir müzik efsanesi bıraktı. Bi/ler de bu mirasla avunacağız" dıye konuştu. 14 hazıran gecesı Beverly Hills'deki evinde uykusunda olen Fitzgerald uzun bır süredir rahatsızdı. 1986 yılında beş defa üst üste by-pass geçiren sanatçının, 1993 yılında iki bacagı da diz kapağı altından kesilmıştı. 1918de Virgina'dadogan Fitzgerald.çok genç yaşlarda aılesı ile New York'a gelmiş ve sanat yaşamına, henüz öğrenciyken adım atmıştı. kariyerine dansçı olarak başlayan ünlü sanatçı. şarkıcılıga ilginç bir geçiş yapmıştı. Harlem'deki ünlü ApoUoTiyatrosu'nda dans edecegi ılk gece heyecandan donup kalan Fitzgerald, dans etmek yerine şarkı söyleyerek yaşamının akışını degıştirecek karan da almış oluyordu. Sanatçı. daha sonra bu karann ne kadar doğtu oldugunu şö\le anlatıyorüu'' "Sahne üstünde izleyiciden aldıgım tepki çok olumlu>du. O an >aşamım bo> unca tek istcdigimin şarkı söylemek olduğunu anladını." 1934 yılında Chick VNebb Orkestrası ıle şarkı söylemeye başlayan Fitzgerald. ilk bant kaydını 17 yaşındayken bu orkestra ıle yaptı. II. Dünya Savaşı süresince turnelere çıkan sanatçı 'A- Tîsket, A-Taskef adlı şarkısıyla tanındı ve ünlü trompetçi Dizzy Gittespie ıle bırlikte çalışmaya başladı 1946 yılında. sonrakı yıllarda menajerlığını üstlenecek Norman Granz ile tanışan Fitzgerald kendisıni zirveye götürecek dizi albûmler çıkarmaya başladı. Aralannda W. C. Handey'in yaşamöyküsü 'St Louis Blues' olmak üzere, 1920'lerin caz müzıs\enlerinın öyküsünü ıçeren 'Pete Kelly's Blues" adlı iki film yapan Fitzgerald Harotd Arleru Irving Berlin. Duke Ellington, Jerome Kern, Frank Loesser, Johnm Mercer, Rodgers& Hart George ve Ira Gershwin' ın şarkılannı yorumlamadaki ustalıgı ıle 'cazın first lady'si' olarak anılmaya başladı. 1970 \e 80"lerde ABD dışında da büyük üne sahip olan Ella Fitzgerald kendine özgü bir stilı olan caz yorumculannın başında geliyordu. Pek çok müzik eleştırmenince 'doğaçlama vokalin zirvesinde' bir şarkıcı olarak tanımlanan Fitzgerald yumuşacık ve berrak sesi ıle caz tarihındeki unutulmaz yerini çoktan aldı. Mimaroğlu Radio France 'da • Elektronik müziğin önde gelen isimlerinden İlhan Mimaroğlu. Fransız devlet radyosu Radio France'ın davetlisı olarak Paris'te bulunuyor. Mimaroğlu'nun 11 prelüdü. radyoevinin Olivier Messiaen salonunda seslendirilecek. MİŞEL PERLMAN PARİS - Sanatsal \aşamını New York'ta sürdüren "Elektronik Müzik*' bestecisi İl- han Mimaroğlu, Fransız devlet radyosu ''Radio France"ın da\etlisi olarak Paris'e geldi. llhan Mimaroğlu'nun gündeminde, bir yandan 11 prelüdünün, radyoevindeki Olhier Messiaen konser salonunda dinleril- mesı. öte yandan da aynı kurumun "Acous- )atheque Srudio 116""da. çahşmalannın ken- disı tarafından sunuluşu yer alıyor. Bu arada. anımsanacagı gibi. ünlü ltal- >an film yönetmeni FellinL "Satyricon"fH- minde Mimaroğlu'nun müziğini kullanmış- tı. Aynı zamanda, ünlü Fransız sanatçısı Je- an DubufTet de hareketli tablolar "Couccu Bazar"ın müziklendirılmesini Mimaroğ- lu'na verdi. Bu ortak çalışma. 1973 yılında Ne\\ York'taki Guggenheım Müzesinde sahnelendi. "Electro-Acou^ue" müziğin öncülerin- den olan llhan Mimaroğlu. ılk çalışmaları- na, New York'ta, 6O'lı yıllann başında Co- lumbıa Üniversitesi'ne bağlı, Columbia Elektronik Müzik Merkezi'nde başladı. tstanbul, 1926 dogumluolan Mimaroğlu. sanatsal vaşanıını anlatırken. "erken tutku- lar" olarak. sözcükleri, müziği ve sinemayı gösterıyor. Cazı da "büyük bir keşiT* biçi- minde niteliyor. Lise öğreniminden sonra ise. konsenatuvar ögrenimini bir yana ite- rek. Ankara Hukuk Fakültesi'ne giriyor. Üniversite vılları konusunda "arük, hem a\Tikattım. hem deyargıç" şeklinde konuşan llhan Mimaroğlu. daha sonraki uğraşları arasında. radyoda müzik eleştirmenliği. programlar gerçeklestirdigini. aynca klar- net çaldığı gibi müzik bestelemeye başladı- ğını ka\dedi\or. Bu arada "somut müzikde- nemeleri"'ni kaydeden besteci. bir ara. Roc- kefeller \'akfı tarafından New York'a davet edilerek. müzikolojı ve kompozisyon araş- tırmalan içm Columbia Üniversitesi'ne gir- diğıni söylüvor. Kendisıni "elektronik müzik"e adamış olan Mimaroğlu. bu türün öncüleri Luening ve L'ssachevski ile temaslarını sürdürürken çeşıtlı aşamalardan geçerek şimdi kendi stüdyosundaçalışmakta. BiraraTürkiye'ye dönen besteci. bir müzik ansiklopedısiyle eazhakkındabırkitap\azdı. Bununyanı sı- ra Columbia Üni\ersitesi'nde ders \eren ll- han Mimaroğlu. Guggenheim Ödülü'ne de hak kazandı. Tiyatro Tanı, Özkan Schulze'un uyarladığı 'Zirvedeki Kadınlar' oyununu, Martı Sanatevi'nde sahneliyor Kadnı göziiyle kadmlara bakmak... DUV'GU DURGUN Çalıştığı kunımda müdürlü- ğeterfiedenbirkadın... Birba- şarı öyküsünün kahramanı. 'Zirve'ye ulaşnğında. kendisi> - le yaptığı o amansız hesaplaş- ma ve karşılaştığı çelişkileryu- mağı.. ve kaçınılmaz soru: "Pe- ki bu bir 'başan' öyküsü mü gerçekte?" Tiyatro Tanı. Ozkan Schul- ze'un CartyChurchill'in yapı- tından çevirerek uyarladığı •Zirvedeki Kadınlar' oyununu. Martı Sanatev inde sahneliyor. Kadın sorununa çok temel bir soruyu. 'Bir kadın olarak ben kimim?' sorusunu eksen alarak yaklaşmayı amaçlayan biroyun 'Zirvedeki Kadınlar'. Özkan Schulze'un. oyuna ilişkin çıkış noktasının anahtar sorusu ise "Kadın olarak bizler kimiz. çağlar boy unca karşılaşrığımız baskıiar. yaşadığımız sömürü karşısında ne yapıyoruz?'" 'Zirvedeki Kadınlar 1 . !ş ve îşçi Bulma Kurumu'nda mü- dürlüğe terfi eden Marlene'nin kişiliğinde tanh boyunca baskı- iar karşısında ısyan etmiş. ses- lennı çıkarmış ya da çıkışlan- nın bedelini ağır ödemiş çeşit- li kadın kahramanlan getiriyor sahneye. 19. yüzyılda yaşamış Iskoçyalı dünya gezgincisi Isa- bella Bird 13. yüzyılda Budist bir rahibe olarak dünyayı do- laşmış Bayan Nijo, 9. yüzyılda erkek giysilerine bürünerek ka- dınlara > asak olan din eğitimi- ni alan ve papalığa dek yükse- len Johanna. 16. yüzyıl ressam- larından Breughel'in bırtablo- sunda yer alan Deli Grıet. 14. yüzyılda yaşamış düşünür Boc- caccio'nun 'Dekameron'unda anlatılan bir *örnek' evlilik öy- küsünün kahramanı Sabırlı Gi- selda. günümüz 'başanh" ka- dınını temsil eden Marlene'nin evinde buluyorlar kendilerini. Tüm farklılıklanna rağmen on- lan birleştiren ortak bir nokta \ar: Yaşadıklan çağ \e kültür- lerin kadın üzerinde kurduğu baskısı... 'Kadın olmak ne demek?' Özkan Schulze'un bu soruya kesin bir yanıt bulmanın çok zor olduğunu behrtiyor. "Cin- selliğin, dışında kadın olmanın ne anlaına geldiğinizi pek çoğu- muz hâlâ hilnıiyor. Üstlendiği- miz rollerden sı> nlıp bir türlü içimizdeki gerçeğe ulaşamıyo- ruz. Biz "Zırvedeki (Cadın- lar'da,' Ben kımım. neredeyım, ne yapıyorum. niçin bunu y apı- yorum' sorulanndan harekerle kadın olmanın anlamını irdele- me>e çaüşıyoruz. Aslında her- kes bu sistemin içerisinde, ka- dın da erkek deaj nı rahatsızbk- lan yaşı>or. Bu ststemde ba>a- nirohmakmı,>x)ksa'başansız' olmak mı bir başan. İşte bunu anlamava çalışıyoruz." Özkan Schulze'a göre 'Zir- vedeki Kadınlar'. evrensel bir niteliği olan kadın sorunları üzerine yapıimış diğer oyunlar- dan farklı olarak kadını yine kadının gözüy le anlatıyor. *Sü- rekli sorular, hesapiaşmalar var oyun is'erisinde, ancak binlerce yıklır kök salmış bir soruna çö- züm getirmek gibi bir iddiası >ok. Zaten kadın sorunlanna genel bir bakıştan çok, günü- müz kadınının iş hayatında yükselcbilmek için karşılaştığı erkek-kadın olma dayatmasını \e aslında en başanh kadınlann bile bu tuzağa ne kadar kola\ düştüğünü irdelemeye çalışı- yor" Özkan Schulze'un oyunda altını özellikle çizmek ıstedigi nokta ise kadının, sistemin da- yatmasına karşı çıkamayacak kadar kendinden. kişiliğinden ödün serecek konumda olma- sı. "Kadınlar, başanh olmak adına erkekten daha iyi bir er- kek'olmaya çalıştıkça duyarsız >e sevgisizliğe dogru 0diyor. Be- nim gözlemlediğim ne \azık ki bu..." Tiyatro Tanı ile bugüne dek Ti\ atro Fil adı altında 'Günliik Müstehcen Sıriar", daha sonra ise "Sevgilim Buraya Gel", 'Ka- tillerinGecesi' adlı oyunlan yö- neten. kimilerinde rol alan Schulze. gelecek sezonda 'Zir- vedeki Kadınlar' ile birlikte 'Kadınlar, Savaş ve Şehvet Oyunlan'nı da sahneleyecek. Yönetmeni iğini yaptığı hemen hemen pek çok oyunda teca- vüz. ensest, robotlaşma. üret- kenlik krizi gibi üzenne gidil- memiş konulan irdeleyen Schulze'a göre tiyatronun var olma koşulu. günümüz insanın sorunlannı ele alma^u el değ- memış konulann üstüne gırıne- siyle yakından ilişkili. "Tı>at- ro. sadece eğlendirmeyi hedef almamah. Hepimizin sıkıntıla- n. acılan \ar. Bu acılar paylaşıl- dıkça çözümlere giden yollar daha kola\ bulunabilir." Kültür Bakanı Agâh Oktay Cüner, kendisini eleştiren derneklere çattı 'Maması kesilince ağlamak ahlaksızlık'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner. ba- kanlıgın izlediğı politikayı ortak açıkla- mayla eleştiren 47 derneğe. "Cici ma- ması kesildiği için ağlamak ahlaksızhk- tır" sözlenyie tepkı gösterdı. Güner. Helsinki'degeçen haftadüzen- lenen "Kültür Mirasından Sorumlu Av- rupalı Bakanlar" toplantısı \e Bosna- Hersekin zarar gören kültür \arhklannı korumak için başlatılacak "MostarKöp- rüsü'ne bir taş da benden" kampanyası hakkındabilgi vermek içindün birbasın toplantısı düzenledi. Toplantıda yaptıâı konuşmada, hükümetin. Anadolu'daki bütün uygarlıklann mırasını aynı dıkkat- le korumaya çalıştıgını anlattığını belır- ten Güner. "Konuşmamda bütün bakan- lara çağnda bulunarak Bosna'da zarar gören kültür >arhklannın onanlmasını istedim. Bakanlar. birer projenin parasal kaynaklannı sağlamayı üzerierine aldı- lar. Bu, Türk hükümetinin ııluslararası başansıdır"'diye konuştu. Güner. bakan- lann kendi konuşması doğrultusunda or- tak bir deklarasyon yayımladıklarını açıklarken Mostar Köprüsü için Türki- ye'nin öncü ülke olacağını. bu nedenle yurttaşlann katılacağı "Mostar Köprü- sü'ne bir taş da benden" kampanyası baştatacaklanm söyledi. Bir gazetecının. 4"? derneğin Kültür BakanUğı'nm politikasını kınayan açık- lamasına ilişkin »orusu üzenne sınirle- nen Güner. "Bu dernekler.benden önce- ki dönemdc kendilcrine aktanlan 28 nıil- yann hesabını seremediler. Karşımı/.da olan dernekler, bakanlıktan yardını alıp hesap veremey enlerdir. Bizinı kültür po- litikamızı onay lay anlarsa Kültür Bakan- lığı'ndan bir bardak su bile içmemişler- dir. Cici mamalan kesildiğinde ağlamak ahlaksızhktir" dedi. Güner. parayı nere- ye harcadıkiannın hesabını veremediği- ni savundugu dernekienn adlannı açık- layacaklarını da behrtti. Kültür Bakanlı- ğı'nda MHP'lı kadrolaşmamn başladı- ğına ilişkin soruları \anıtlarken de sinir- lenen Güner. "BenMHPileilişkimi 1981 yılında kestim. Bu iddialar gülünçtür. Kültür sancısı çekenler sağcıy sa ne yapa- lını? Bir kısını basınımız adına çok iizü- lüyorum" diye konuştu. Belçika'da düzenlenen Europalia et- kınliği için Türkiyelı sanatçılann yapıt- lannı göndermediğı yorumlan anımsatı- lınca gerginleşen Güner. Türkıye'nın dı- şa açılmasına karşı olduğuna ilişkin sav- lan anımsatan gazetecinin konuya ilişkin sorusunu yamtlarken "Niye karşıymı- şım?" diye bağırdı. Güner. yapulann em- nıyetle sergifenmesi için Belçika'nın de\let güvencesi vermedığını >öy!erkcn "Avrupah terör örgütkrinden biri gelip resimlerimizi yaksa.yırtsa ne yapacağız*' diye sordu. Güner, Macaristan'ın başkenti Buda- peşte'deki Gül Baba Türbesi. Egri'deki \alıde Sultan Hamamı. Makedonya-L's- küp'teki eski Türk eserlerinm onanmı için çalışmalar başlartıklannı da açıkla- dı. Güner. bakanhğının. çalışmalar için 21 milyar 200 mılyon lira ayırdığını. Ja- ponya'da kurulacak T ürk köyüne de yak- İaşık 10 milyar liraya vıptınlan bır Atatürk anıtı \olladiklanm belıntı. YAZIODASI SELİM İLERİ Doimakalem Bir arkadaşım, Mont Blanc marka, eski bir doima- kalem armağan etti. Kullanılmış, amayepyeni kalmış. Eski demem, yıllaröncesinin yapımı olmasından. Kaç gündür onunla arkadaşlık ediyorum. Türkçe sözlükdotmakalem konusunda kısa bir bil- gilendiımeyle yetinmiş: "Mürekkebi içine doldurulan kalem." Birde 'mürekkep' sözcüğüne bakayım dedim: "Ya- zı yazmakta kullanılan, türlü renklerde sıvı boya." Ta- bıi, mürekkebin. 'bileşmiş, bıleşik' anlamlarına gel- dığıni de unutmamalı. Sözcükler, sözlükteki tanımlarıyla derinliklerini yi- tiriyorlar sankı. Dolmakalemi, mürekkebi öyle oku- yunca ıçım burkuldu. Bizdeki hatıralanndan uzaklaş- mışlar gibi geldı bana. Sonra aklıma geldi, Celâl Esad Arseven'in Sanat Ansiklopedisı'ne başvurdum. 1940'lar, Millî Eğitım Bakanlığı. dört ciltlik bu ansiklopediyi Kadıköy'ünde sahaf Sami Önal Bey'den almıştım. O akşam sev- gili Tülay Tura'yla sevgili Ahmet Oktay'a yemeğe gidiyordum. Ahmet Bey. ansiklopedi için, "Bıraz es- kimiştir" demiştı ya, sayfalarından da gözlerini ala- mamıştı. Arseven'in ansiklopedısi bence eşsiz bir çalışma. Vaktiyle 'ayna' maddesine çarpılıp kalmıştım; "Bir Denizin Eteklerinde "yi yazıyordum. 'Kalem' madde- si de bir hazine. Ne çok kalem çeşidinden söz açılı- yor. Dahası, kalemin Osmanlı-Türk kültüründekı öy- küsüne yer veriliyor. Atalanmız, çok kısa kalemle yazmayı "mekruh" sa- yaıiarmış. Elin kalemı iyı kavrayabiimesı, yazının ış-. lek, okunaklı olması gerekirmiş. Kısa kalemlerin te- pesine şeytan oturur, deniımiş. Arseven diyor ki: "Ka- lemlere şeytan oturup da yazıyı bozmaması için ka- lem ele alıntrken besmele okunurdu." Kalem uçlarının şaşırtıcı adlan var. Arseven karga- burunla ölükafasını anıyor... Ama ben kendi dolmakalemlerime döneceğim. Çok değil. hepi topu otuz beş kırk yıl önce dolmaka- lemın bazı özel anlamları söz konusuydu. Bir defa, doimakalem erişkinliğe adım atmak demekti. llkokul birinci sınıfta kullandırmazlardı. Birincı sınıfta kurşunkalemlerimiz, silgilerimiz, yap- rak uçlan kıvnk defterlerimiz vardı. Erişkinliğe adım atmaktı ama, dolmakaleme mü- rekkebi doldurmak başlı başına bir beceri işiydi. Mü- rekkebi hep büyüklerimiz doldururdu. Sağ elimizin işaretparmağıyla ortaparmağı ikide bir de mürekkep lekelı görünür, yıkasanız çıkmaz. Mayi_§özyaş]an_gibi_ Mürekkep her an deftere damlayabilir, her an bir damla su lacivert mürekkebi mavi gözyaşlanna dö- nüştürebilirdi. Doğrusu çok çektim dolmakalemim- den. Şimdi hasretle anıyorum. Tükenmezkalem piyasayasürülürsürülmez, büyük nankörlükle, dolmakalemlerımızi ortadan kaldırdık, yetınmedik. yok ettik. Dolmakalemlerimizin rengârenk mürekkeplerine hayranhğımız sonradan. Babam, sıyaha çalar, adeta karaşın bir mürekkep kullanırdı. Ceketinin iç cebine iliştirdiği dolmakalemi şişman bir puroyu andırırdı. Teyzem ille yeşil mürekkeple yazardı. O yeşil mü- rekkebin alacası zümrütlenn ışıltısını andırırdı. Orta- okulda bır süre ben de yeşil mürekkep kulfanmaya heves ettim. ileride uzun uzadtya öyküsünü yazmak ıstedığim bir mürekkep var ki tozpembeydi. Eflâtundan pem- beye açılan bır ketenhelvası rengi. Onu, Cihangir'den komşumuz, yaşh kız Solmaz Hanım kullanırdı. Ne- rede satılırdı? Solmaz Hanım nasıl edınirdi, benim için bir roman kadar etkileyicı. Narçiçeği kırmızısı mürekkepler, okul ödevlerimiz- deki yanlışlan birdenbire göz önüne çıkarır, yürek burkardı. Oğretmenlerimizin öyle yüz kızartıcı kırmı- zı mürekkeplerı vardı. Ne kaldı genye dolmakalemlerden? Çevremdeki kişilere bakıyorum, el yazısından bile vazgeçtiler. Var- sa bilgisayar. yoksa bilgisayar. Geçenlerde çok acı bir mektup okudum. Intihar ka- rarından önce yazılmış bir mektup. Dolmakalemle yazılmıştı, 1930'lardan kalmaydı. Mürekkep öylesi- ne solmadan kalakalmış ki, çoktan cantna kıymış o kişiyi yanı başımda hissettim. Daha dün yazmıştı... İki yıl önce. güzün, Sarıyer'de bir fidanlığa gitmiş- tik. Ismet Paşa devrinin alım satım defterleri duru- yordu. Dolmakalemle, satılan fidanlar tek tek işlen- miş, kime satılmış. kaça satılmış, hepsi tek tek işlen- miş. Mürekkep bu kez solmuş, ama yıllar öncesinin inceliği silinmemiş. Bilgisayar çıkışlı yazılardan çizılerden. hiç saklama- yacağım, nefret ediyorum. Act ya da güzel, hiçbir mektubun ınceliğini taşımıyor onlar. Her yazı mektup değil mıdir? Mektuplar dolmakalemle yazıldığında içtendir, denmişti. Içtenliğe ne oldu? BUGÜN 24. İSTANBIL L LLSLARAR.ASI MÜZİK FESTİVALİ Saat 19.00 da AKM Bü>ük Salon'da Güher ve Süher Pekinel piyano ikilisınin konseri yer alıyor. Sanatçılann . sunacakları eserler: Brahms'tan Sonat. Fa Minör. Op.34bis: J.C Baclı'tan Sonat. Sol Majör. Op.15 No.5: Geshvvin'den Prelütler: Brahms'tan 3 Macar Dansı No.5. 17. 21. Lecuana'dan "Andalucia" İspanyol Süıtınden Malaguena: Liszt'ten Mefisto Valsi No.l. Yıne saat 19 00'da Aya tnni Müzesi'nde Tallıs Oda Korosunun konseri yer alıyor. Koro J. C. Bach, J. S. Bach, Bruckner, Mendelssohn \e Brahms'tan eserler sunacak. 9. L LUSLARARASI \ AP1 KREDİ GENÇLİK FESTİVALİ Saat 21.30'da Maslak Ayhan Şahenk Spor Salonu'nda "Afrika Balesi Gösterisi" yer alıyor. Gösteriyi izlemek . isteyenler için saat 20.45 te AKM önünden servis kaldınlacak. AKSANAT Saat 12.30 ve 18.00'de laser-disc'ten Orlando Quartet'in seslendireceği Shubert'in "Yaylı Sazlar Quarteti" ve "Rosamunde" eserlerinin yer aldığı kon^er izlenebılır. Feneryolu \akifbank Sanat Galerisinde bugün Beş Yorumcu'nun karma resim seraisi izlenebilir. Şaiplep Üzerine Şiirler' Kültür Senisi - Yayın yaşamını Ahnanya'da sürdüren aylık ^ıır dergisi "Şiir-lik'in haziran sayısı. 'Şaırler Üzerine Sıirler' dosyasıyla okuyucıı karşısında. Rilke, Nıetzsche. Breclıt. Jandl. Paul Celan. Else Lasker- Schüler'in şıırlerının yer aldığı dos\ada ürün-üreten ilişkısi ıçerısinde kendine kalıcı birkanal açabilmiş, kendını kabul ettırmış \e sevdirmiş, ^airler üzerine yazılarla kimi şıir şairlere dikkat çekiliyor. İsveçli kadın şaırlerin a^k şiirlerinın de bulunduğu Şiır- lik'e Salah Birsel. Haiil Gökhan. Gülseli Inal. Wilhelm Müller. Ahmet Özer. Habib Bektaş. C oşkun Yerlı şiirlerıyle: Haydar Ergülen. Ahmet Ada. Demir Özlü ve Cüneyt Ayral \az'lanyla konuk oluyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear