28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS1996 CUMARTESİ 12 HABERLER İlk YDH'li Hüseyin Ergün, Boyner'in aynlmasıyla 'bitti' denilen parti yönetimini üstlenmeye hazırlanıyor YDH'de ikinci ya da sonperdeAVDIN ENGİN Bu hafta sonu Yeni Demokrasi Hareketı'nin (YDH) kongresi Ankara'da toplanıyor. Önemli bir medya desteğini arkasına alarak Türk siyasal yaşamına katılan YDH bu hafta sonu y;\ •tamam"\lı\ccek. ya da "devam". . Daru partile>medeıı Cem BoyııerTe özdeşleşcıı \e Cem Boyner'ın genel başkanlıktan ayrılmasiyla "bitti" gözüyle Ktkılan YDH'de adı ünü juyulmui üye \e yöneticiler ıstifa ediyor \a da kongreden sonra istifa edeceklerını belirtiyorlar. Ancak parti ıçınde önemli bir kesım de paıtinın devamından yana tutum ızlemeye kararlı. Partınin Cem Bo>ner'leözde:îleşmiş oluîjtınu bir kazanım değil bir sakınca olarak değerlendıren "de\aından yana" YDH'lıler. kongrede genei ba^kanlıga adaylığını koyaeak olan Hüseyin Ergün eevreMiıde toplanıyorlar Hüse>in Ergün kamuoyunda pek bilınmemesıne raŞmen YDH'de aslında "t'ıkır babasi" ve "\lk YDH'li" olarak tanııııyor. Yeni Demokrasi Hareketi'nin kıırulıı^u. Hüseyın Ergün'ün hazırladığı bir "•ınanıfeMo"\u ılettiği çeş.itli avdınları bir araya getırmesiyle mümkün olmu>tu. Bu daha sonra Cem Boyner tarafından da birçok kez doğrulannıı^iı. Hüseyin Ergün. YDH'nındönemini tamamlamak şöyle dursun. daha başlangıçta olduğunu \e çürüyen Iürkiye siyasetmde YDH'ye nuıtlaka gerekMiıim oldıığu kanısında. YDH üyeleri arasında "Bu ış bıttı galıba" yargisinın nldııkça yaygın oidıığunu kabııl eden Frgüıı. Getıel Buşkan seçıldığı takdırde 'ı DH'nın kurulu> ilkelerıne döneeeğinı \e daha sonra izlenen ve partıye zarar \eren zıkzaklardan anndınlacağını söyledi. Ergün'le >aptığımız söyles.ı. YDH'nin geloceğıne \e bir geleceği olup olmayacağı sorularına itgınç yanıtlar verıyor: - > DH bitti deniyor. Genel Başkanlığa adav hûıııı/ı koyduğunuza göre bu göriişe kniılııııyorsunu/'.' - katılmıyorum ubii. Sayın Boyner son donemlerdekı bırdeınecinde •"Partinin t'cNİıını daha doğru buluyorum' dedı. DoUyısıyla ^"DH'liler arasında böyle bir eğilım \ar. Ote yandan Cem Boynerin \akın çevresinde yer almış jrkadaşlar partıden istifa ediyorlar. Bu çeliskı. Partiyi feshedecek olan kongre salonunda olmalı değıl mi'.' Ama belki bu arkadaşkır partinin güç yitirerek kendihğinden bıtmesıni düs.ünüyorlar. - Peki Hüsev in Ergün ne düşünüyor? V DH'nin devam edebümesi zor değil nıi? - Bakın. bı? uzutı yola çıkmaya hüküm giydik. Artık kolaş yoldan bas.an s.ansı yok. iüneyle kuyu kazmamız lazım. Ancak buradan. bu uzun yoldan başan sansi \ar. Evet de yenıden etkili bir parti olma.sim mümkün göriiyorum. - Peki VDti'nin bilinegelen siyasal çizgisinde herhangi bir değişiklik öngörüyor nıusunuz? - Şimdi bakın. elbette herkesin bir yoğun yiyişi \ar. Dolayısıyla üslup farklan olacaktır. Ikincisi. YDH'nin zikzaklan oldu. - Örneğin? -Örneğin. daha dün bir hanımla konuşuy ordunv. bana dedi ki "Yahu bu YDH'nın nasıl bir parti olduğunu anlamadım. Kürtçü parti mi. Atatürk düş.manı mı. şeriatçı mı?" Şimdi bütün bu izlenimleri aynı anda vermek tabii ki politika da ya da söyiemlerde bir takım zikzaklar olduğunu gösteriyor. Ayrıca -YDH'nin önemli bir eksiği oldu. Halkın elinden tutma anlamına gelebilecek bütün politikalar popülizm olarak nitelendi ve reddedildi. Ben öteden ben parti içinde halkın elinden tutnıayan bir politıkanın hıç bir zaman büyük bir partiye dönüşemeyeceğıni: bir de halkın elinden tutmayan bir rejimin de demokrasi olamayacağinı söyledim. - Halkın elinden tutmak derken ne demek istiyorsunuz? - Yani pür liberalizm dedığimiz. yani ölen ölür kalan sağlarbizimdir mantığı. Bizim eşit hukuki zemini yaratınz. istiyorum. Kısacası. piyasa herşeyi düzenler. ölen ölür kalan sağlar bizimdir. altta kalanın eanı çıksın t'ilan gibi bir siyaset gütmek isteyenler varsa. onlarbence sıyaseti insancıl özünden koparıyorlar. Ben kesinlikle öyle bir siyasi çizgi düşünmüyorum. Yani halka katkıda bulunmayacaksa. sadece güçlülerin arabasının yürümesine yarayacaksa ben öyle bir siyasetin içinde yokum \e olmayacağım. - Peki süzünü ettiğiniz zıkzaklardan sizin hiraz ettikleriniz hangileri? - Birtanesi şu. YDH bence kimlikler\e Bizim çözümler üretmemiz lazım. Türkiye için iyi kotarılmış çözümler. Bunları YDH'liler arasında iyi işleyen bir iletişimle üretmemiz lazım. Bunlan sürekli yapacağız. Görüş iletme ve bölüşmeyi... Uzun süre sabırla yapacağız ve sonuç almayacağız. Koçbaşının kale kapısına vurması gibi vurup vurup geri çekileceğiz. Kale kapısı tınmayacak. Bir noktaya kadar. Sonra Türkiye kapılarını bıze açacak. Yani uzun yola çıkmaya hüküm giydik biz derken, bekleyerek değil, karınca sabrıyla çalışarak demek istedim. öteki siyasi partılerle olan ilişkilerinde YDH'nin istikrarlı bir çizgi tutuıramadığı kanısındayım. - Örneğin ANAP'la seçimlerdt'... - ...isbirhğı filan. E\et, e%et. HADEP konusunda zikzaklı gıdış gelişler oldu. YDH'nin ışte bu zikzaklardan kurtulması gerek. Ama öz olarak Yeni Demokrasi Hareketi'nin kendinı ilk açıkladığı metinden herhangi bir sapma sözkonusu değıl. - Üslup farkını aşan bir değişiklik öngörmüyorsunuz >ani? kabiliyeti olan ba^arır. ötekiler... Ötekıler bizim sorunumuz değildir... Bu yanlı^tır \e YDH'nin en önemli eksiği buydu. Ben eğer Genel Ba^kan secilirsem, bir yandan giris.imciliğin. özel giri^inıin yanında olacaktır YDH. bir yandan da halkın elinden tutmanın önemine değinecektir. Ama burada halkın elinden tutmanın bir "sadaka" anlamına gelmedığinı özellikle vurgulamalıyım. Ben sağlık, eğitim ve sosyal güvenlikte kamusal görevlerin gözardı edilemeyeceğini belirtmek değerler konusuna gereğinden fazla ağırlık \erdı. Yani kimlikler üstüne yoğunla^mış bir siyaseti ancak o kimlıklerin sahıpleri yapabilir. Bir etnik - grubun kendi partisının olması doğaldır. Birdıncı grubun kendı partisinin olması doğaldır. Ama bütün Türkiye'yi birîeştirmeyi hedefleyen bir partinin. bu noktalara baş.ka sorunlardan öncelikli bir ağırlık vermesı. bence sonuçta o partiyi bir küçük. bir marjinal parti haline getırir. YDH da bu sakınca ile l ı r . Kasti değildir ama yanlış olmuştur. - Peki bir başka soru. Sanınm \ DH'de >e YDH dışında. bu kongrede partiye devam kararı \ermenin ölüy ü dirilmek olduğu sö\kni\or. Bunun pek dar bir çevrenin düşüncesi ulduğunu sanmıyorum. - Hayır. çok geniş bir çe\ renin düşüncesi bu. - Çok geniş ? \'e siz buna rağmen... -Evet. Buna ragmen. Cünkü ben öteden beri YDH olarak söylediklerimizin ciddiyetine inanıyorum. Söylediklerimiz pala\ ra değildi. Türkiye'de siyasetin çürümekte olduğunu. bu siyasetin. bu siyasi yapının Türkiye'yi ta'jiyamayacağını söyledık. Ba^tan beri söyledik. Gelis,meler hergün bizi bir kez daha doğruluyor. Şu anda yönetemeyen bir demokrasi ile kar^ı kar^ıyayız. Sistenı bızını ilk çıkı$ımızda dü^ünemedığımız kadar hızla çürüyor. Vlevcut siyasi partiler bu çürümeyi durdurmaya talip değil. Türkiye de bunlara layık değil. - Yani özetle siz N DH'nin misyonunun sürdüğü kanısındasınız. - Elbette. Biz bunu bir süre baş.ardık. etkiledik. Türkiye'nin gündeminı belirledik. en azından etkiledik. Ama görüşlerimizi çözüııı düzeyine ulaijtıramadık... - Peki sayın Ergün, şu ya da bu şimdi bu hafta sonu kongre toplanacak \e Cem Bo> ner kadar ünlü olmayan. Cem Boyner kadar... ne bileyim yakışıklı olnıayan, \arlıklı olmayan, Cem Boy ner kadar ilişkileri olmayan bir Hüseyin Ergün. V DH Genel Başkanlığına soyunuyor. Başanya ulaşırsa, \ DH'nin yeniden etkili olma. yelkenlerinin yeniden rüzgâıia dolması ihtimali var mı - E\et. Bizim çözümler üretmemiz lazım. Türkiye için iyi kotarılmış çözümler. Bunlan YDH'liler arasında iyi işleyen bir iletişimle üretmemiz lazım. Bunlan sürekli yapacağız. Görüş iletme \e bölüşmeyi... Uzun süre sabırla yapacağız ve sonuç almayacağız. Koçbaşının kale kapısına \urması gibi vurup vurup geri çekileceğiz. Kale kapısı tınmayacak. Bir noktaya kadar. Sonra Türkiye kapılannı bize açacak. Yani uzun yola çıkmaya hüküm giydik biz derken. bekleyerek değil. karınca sabnyla çalışarak demek istedim. Sayın Ergün, net bir sonı size: Bunlan yapabileceğiniz bir örgüt, bir YDH örgütü var mı hâlâ? - Bakın bu örgütün üyeleri. YDH'yı zamanlarını. varsa paralarını ve itibarlarını koydular. koyduk. Birden bire de ortada kaldık. Şimdi hiç olmazsa itıbanmızı kurtarmalıyız. Yani bu partinin bir adamın eteğinden tutunmak ısteyenler partısi olmadığını göstermeliyiz. - Böyle bir eğilim \ar mı partide? - Hayır. Böyle bir coşku yok partide. Ama sabırlı birçalışmayla. o arkadaşlarımın bile tahmin etmeyeceği bir coşkuyu onlara aşılayabileceğimiz kanısındavım. Vali köle çoculdarı kurtaracak Yüksel Çavuşoğlu, Bafra'da 50 yıldır uygulanan kiralık çocuklar uygulamasını incelettirerek rapor hazırlattı. Çavuşoğlu bu uygulamayı bitirmek için gerekirse yasal yollara başvuracağını kaydetti CEMİLCİĞERİM SAMSL'N - Samsun Yalısi YükselÇa>Ti- şoğlu, Samsun'un Bafra ılçesinde zengin aı- lelere kiralık \erılen \e köle gıbı çalıştınlan çocuklar sorununa el attı. Yaklaşık 50 yıldır devam eden \e adeta "geleneksel" bir hal alan çocuklann kiTalanmasının temelınde ekonomık. toplumsal \e kültürel dengesiz- liklerın yatabileceğıne dikkatı çeken Sam- sun Valısı Yüksel Ça\u>oğlu. Bafra'da kü- çük çocuklann kıralandığını bılmedığini biklıvevek "Köklü çözüm ancak bu denge- sizliği 0dermeye dönük bölgesel \e yöresel plan uyuulamalanyla sağlanabitir" dedı. Ça\ uşoglu. kiralık çocuklar olgusunu tünı y önlenyle ınceleyeceğıni \e gerekirse yasal yollara ba^v uracağını kaydetti. Bafra'da yaklaşık 50 yıldan bu yana gelenekselleşen köle çocuk uyaulaması ile ılgıli olarak ll Sosyal Hızmetler Müdürlüğü\e Bafra Kay- makamlığıda bir araştırmayaptı. Rapor ha- lıne getırılen köle çocuklar araştırmasında. Sınop ılinın Gerze \e Durağan ilçeleri ile bu ilçelere bağlı köylerden ve Samsun ili Ala- çam ilçesınin dağ köylerinden getırilen 10- 14 y aşlan arasındaki çocuklann pazarda ge- nellıkle daha önce tanınan ailelere; tütün ekimi. çobanlık \e benzeri işlerde çalışma- lan için 1 -4 ay lık süreler için aylık 8-10 mil- yon arasında kiralandığına dikkat çekildi. Arastırmada. kiralık çocuk uygulamasının gelenekselleştiğı. yoksul dağ köylerindeki ailelere azımsanmayacak bir ekonomik kat- kı sagladıgı belirtiliyor. Arastırmada, daha sonra şöyle denilıyor: "Kiralayanlann ço- cuklann isrisman anlamına gelen bu uygu- lamadan rahatsızlık duy madıkları. ola\ ın sadece yoksul aile bütçeİerine sağladığı an- laşılan sınırlı katkı ile ilgilendikieri. konu- nun yönetsel ve yargısal kuruluşlara. sadece çalıştınlan çocuklar ile ilgili mali anlaşmaz- lık çıktığında intikal ettirildiği; bugüne de- ğin konunun bir toplumsal sorun olarak ge- reğince ele alınmadığı ortaya çıknıaktadır." Raporda. konu ile ilgili alınması gereken önlemler de şöyle sıralandı: "Türkiye. Bir- leşmiş Mülerler'in 'Çocuk Haklarına Daır Sözleşmesi'ni onay lamıştır. Artık bir iç ya- sa hükmündeki bu sözleşmeye göre Türki- ye, öteki taraf devletler gibi "Çocuğun... su- ıistimale. ıhmal ya da ıhmalkâr muameleye. kötü muameleye karşı korunması için yasal. yönetsel. toplumsal. eğitsel bütün önlemle- ri almakla' yükümlüdür. 2828 saydı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kunımu Ka- nunu'nun 21 ve 22. maddelerine dayanılarak yürüriüğe konulan Korunmaya Muhtaç Çocuklann Tespiti. Inceleme. Koruma Ka- rarlarının Alınması ve Kaldınlmasına lliş- kin Yönetmelik' hükümlerinin: kırsal ke- simde, özellikle bu yörelerde bulunan muh- taç çocuklar yönünden işleıiiğe kav uşturul- ması için çalışmalar etkinleştirilmelidir. Vök- sul dağ köylerinden Bafra Ovası köylerine çalıştınlmak üzere getirilen bu çocuklar. il- köğretim çağındadırlar. Zorunlu ilkokul sonrası öğrenimlerini ekonomik yetersizlik- ler nedeniv le sürdürememektedirler.'" Bafra'da çocuk pazan; alan memnun. satan memnun, ya satılan? ONUK YAZARI MURTAZA DEMİR* Alevi Temsîlcfler Meclisi girişimini örgütleınek Iki yıl önce başlatılan ve 24 Aralık '95 Genel Se- çim sureciyle birlikte sona eren; "Alevi Temsilci- ler Meclisi" oluşturma çabasında, iyi niyet ve emeğiyle bu oluşuma katkı veren kişi ve kurum- ları saygı ve teşekkürle anmak isterim. Asimılasyon, baskı ve katlıamlara rağmen, fel- sefe. inanç ve kürtürümüzü özgün ve müdahale- siz yaşamak. bu koşulları bizlere ve herkese te- min edecek olan demokrasinin tüm kurum ve ku- railarıyla işlemesine bağlıdır. Bu kaygılarla oluşturmaya gayret ettiğimiz "de- mokratık bırlik" serüvenimizın birinci etabı olum- lulukları ve olumsuzluklarıyla bitti. O süreci eleştirmek. geçmişle kavga etmek ye- rine. olumsuzluklardan ders çıkarıp olumlulukla- rını dağarcığımıza koymayı tercih ediyorum. Kaldı ki ilgili çevreler. bütün olup bitenlerle ilgi- li ayrıntılı bılgıye de sahipler. "Yeni Birlik Gınşımi" 16 Haziran '96 günü, (1) Istanbul - Karacaahmet Dergâhfnda ilk toplantı- sını yapacaktır. Gıhşımimiz, ATM'nin eskı tüzugünde olduğu gi- bi: yurtıçınde ve yurtdışında yaşayan tüm Alevı- len iemsıl etmek" gibi çok iddialı ve havada ka- lan bir söylem yerıne, birçok itirazı önlemek ve da- ha gerçekçi olması bakımından, sadece "birliğe bağlı örgütlü yapılann sözcüsü ve temsilcisi ol- duğumuzun" belirtilmesi yerinde olmuştur. İkinci olarak girişim temsilcilerinın, birliğin ya- salhğı konusunda bir tanf yapmaları ve bunu bı- nnri hedef olarak göstermeleri. katılımcıları ciddi olarak motive edecektir. Geçmişte yaşanan ATM sürecmde Yürütme Ku- rulu üyelerine, Sn. Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere resmi ve gayri resmi birçok çevrenin; "Bu birlik yasal mı" (2) sorusyna yanrt bulmak, yani; yasal bir üst birlik örgütiemek, işlev ifade etme- miziri ve sürecin bizlere dayattığı zorunluluktur. Tam da bu noktada sorular çoğalmakta, beklen- ti ve umudumuz 12 Eylül mantığtnın anti-demok- ratik yasalarına takılmaktadır. 2908 sayılı Demek- ler Yasasfnın 34. maddesi; "Kuruluş amaçtart ay- nı olan ve kamu yaranna çalışan en az üç demek, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatlanyla biraraya gelerek federasyon sıfatı kazanırlar" de- mektedir. Oysa Alevi sözcüğünün dahi yasak ol- duğu ülkemizde, Alevi derneklerinin "kamu yara- nna demek statüsü" kazanmasını oturup bekle- mek, boş bir hayal olacaktır. Mevcut sistemden bu ayncalıkları edinen ve ayrıca ulusal bütçeden milyarlarca da pay alan ör- gütlere baktığımızda: bunlann yüzde 98'inin Türk- Islam sentezci, ırkçı - şeriatçı örgütler olduğunu görürüz. Cumhuriyetin bütün mırasını yok etmek üzere örgütlenen bu kanunları finanse eden anla- yışa göre bizler; "demokrasi, laiklik, Atatürk ilke- leri, insan hak ve özgür/üWerin/"savunduğumuz için bu tür haklarımız yoktur. Olamaz. Bütün bunlara rağmen bu engeller aşılmalı, "bir- liğimizin" yasallığı sağlanmalıdır. Siyasette baskı grubu olrnamız, sorunlarımızı anlatmamız, kendi- mizi ifade etmemiz ve toplumsal saygınlığa ulaş- mamız büyük ölçüde bu çabalann sonucuna bağ- lıdır. Hiçbir konuda "Dostlar alışverişte görsün" anlayışla sonuç alınmaz. Yaptırımı, sorumlulugu, şartları, hedef ve ılkeleri olmayan, Anadolu Alevi gerçekliğini anlamayan. anlamak istemeyenlerte birlikteliğin, sonuç vermediğıni yaşadık ve gör- dük. Gerçekçi birtahlil yapılmadan, birliğin man- tığı ve çerçevesi konulmadan oluşturulan yapı, kof ve işlevsiz kalmaya mecburdur. Bize göre, Anadolu Aleviliğinin gerçekçi tahlili, ideolojisi, ev- renselliği ve özgürlüğü temel ilkelerimiz olmalıdır. Kişilik, onur, emek, ezilen ve yok edilen tüm etik değerler sahiplenilmeden, bu çabadan evrensel ve doğru bir sonuç alınamaz. Geçmişimiz, bugü- nümüz ve geleceğımizin somut verileri göz ardı edilerek bu konunun öncülüğüne soyunmak, bu- nu yapanlara belki kişisel "ikbal" sağlayabilir, an- cak Anadolu Aleviliğine çok ciddi zararlar verir. Sistemden beslenen ve ona "ellinci vagon" ola- rak hizmet vermeye hazır ve nazır olanlar. laiklik, demokrasi insan hakları vb. gibi sorunları sorun olarak görmeyenler ile Pir Sultan Abdai'ın, Hacı Bektaş'ın, Hallac'ın, Nesimi'ninçizgisine hizmet vermezler... Bu nedenle ne söylersek söyleyelim, "Sisteme entegre olalım" diyenlerle; "Sistemidemokratik- leştirelim" diyenlerin, ayra zeminde olması, böy- le bir zeminde olumlu bir sonuç çıkartılması ola- sı değildir. Bu bakımdan, toplumsal sorunlanmız konusun- da tedavi farklılığımız olabilir. ama hiç olmazsa aynı teşhisi koyan anlayışlann birliğinden bahset- mek, onu örgütlemeye zaman ve emek vermek doğru olacak, bizlere de zaman kazandıracaktır. "Ülke nüfusunun şu kadarı Alevidir, ama Alevile- rin şöylesine boyutlu sorunlan vardır" gibi bir sız- lanmayı, hem anlamak hem de anlatmak olduk- ça zordur. Bunu söylediğimizde, yabancı heyet- lerin oldukça şaşırdıklanna, hatta inanmadıkları- na birçoğumuz şahit olmuşuzdur. Ülkemizde Ale- vi ana-babadan doğan insanlann sayısı belki şu kadar milyondur. Ancak, tamamının asimilasyon, şeriat ve demokrasi gibi sorunları olduğuna ina- nan, duyariı insanlar olduklarını söyleyebilir miyiz? Hayır... Öyleyse sorun, o soruna sahip çıkanların- dır. Yani, sorunu kaç kişiye anlatabilmiş ve duyar- iı hale getirebilmiş isek işte o kadarız! Sorunun far- kında olan insanımız az, ama kıtleselliğe ulaşma şansımız yüksektir. Bunu kendi alanımızda ve bi- ze düşen boyutta demokratik Alevi örgütlenme- siyle yapacağız. Demokratik Alevi örgütlenmesinin içinde bu- lunduğu süreci, "doğum sancılan çeken anaya" benzetiyorum. Eksiğimiz olabilir, fazlamız olabilir. Ama ihanetimiz asla yoktur ve "bu bizim en övü- nülecek yanımızdır". "Çocuğun" sağlıklı doğma- sı, geleceğimizi doğrudan etkıleyecektir. Çocuk demokratik birliğimizdir... *PSKD Genel Bu^kunı II) fik:. Yeni Girifiıııii' ı.lTMı dazetc Ilaııı. -•/. 25 Sısaıı 96 (2l ATM aclımı Sn. Cıınıhurhıı^kanı ile görüşme. POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL • ••Baştan Sona Doğru Altınoluk'un boloksijenli bir pansiyonundayakala- nan Selçuk Parsadan'a soruyorlar: "Bak IMF gelmiş, onları da çarpabilir misiniz?" "Çarpamam, onlarbenden daha hızlı, daha bıçkın, başedemem." Altınoluk'un Küçükkuyu'sunda bundan iki yıl önce bir tatil geçirmiştik, gerçekten oksijenine doyum ol- muyor. Kimi hastalar var ki besinleri sadece oksijen. Avukat Hadi Laslo buraları onun için bırakmaz. Rah- metli Altıpunto Çetin'ın bir yazlığı vardı. Yılın bir bö- lümünü burada geçirirdi. Herkes yazlıkta eğlenedursun, hükümet işleri iyice karıştı. Şimdilik Tansu tayfasmdan birkaç bakan çe- kildi, "Arkası gelir" diyorlar. Şener Şen gıbı soralım: "Nerden biliyorum, dâhi miyim ne?" ilk kurulduğunda umudu parlak olanlar: '7W/4rOL.."diyorlardı. Şimdi bütün ümitler birer iğdeye döndüğü için, "ANA-SON" diyorlar. Anasonu da (rakıdaki anason gibi) küçük harflerle yazıyorlar. Mübarek anason ol- mazsa aklanmaz (beyazlanmaz), ille de anasonu ola- cak... "Taaa başından başlayahm." "Başı nere?" "Seçimler." "Seçimlere ne olmuş?" "Çocuk ölü doğdu." "Dilediğin kadar uğraş olmuyor." "Çocuk ölü..." Son hükümete bakacak olursak tutkalla yapıştır- san tutmaz. Polis takımı acemi... Acemi olduğu için de su koyveren onlar oldu. Çıller bacımız coştu. Ne de çok sövgü biliyormuş. Açtı mı ağzını veryansın edıyor. Son bulgusu "çamur adam". Çamur adam diyor da başka bir şey demi- yor. Çamur adam... Çamur adam... Çamur adam... Mesut Yilmaz bir seçim öncesinde "yalı çetesi "ni bulmuştu. Boğaz'ın serin sulanndakı yalılara bakar, "Yalı çetesi" derdi. Yalı çetesi bana bir romanı anım- satır: Yalı Çapkını... Kimindi bu roman? Adı tez unu- tulmuş ustalardan Sermet Muhtar Alus'un mu? Eskıden devlet adamlarımız arasında pek sövgü ol- mazdı, olsaolsa nükteolurdu. Nükte gitti, sövgü gel- di. Çamur adam!.. Çamur Şevket gibi bir şey!.. Gazeteciler arasında Çamur Şevket kime derlerdi? Rahmetli Ertuğrul Şevket Avaroğlu'na derlerdi. Ça- murlaşırdı, ama nüktenin de dikâlâsını yapardı. Bir gün bir bayan gazetecıyle arasında çekişme çıkmıştı. Bayan gazeteci, "Sert o/san ne çıkar" diye durmadan soruyordu. "Senin adın mülayim, sert olsan ne çıkar?" Şevket dayanamadr. "Acıtır hanımefendi, acıtır." Biraz sert kaçmıştı ama ne olsa nükteydi. Acıtmıştı. Bu dağınıklıkta sermayeci çevrelerıne soruyorlar: "Ne yapalım?" Çıragan Sarayı'ndaki yemekte soruldu. yanıtı alın- dı: Seçimlere gidelim. HABITAT yangınından da böy- le kurtulduk. Gelsin dolariar!.. «< 4«-^ Seçim kurtarır mı? Başında kurtarmadı ki sonunda kurtarsın. "Iptidada seçim" vardı, "müntehada" da olsun!. Gene seçimi denemeli... Seçim de kurtarmazsa! Seçmene kalıyor... B U L M A C A SEDATYAŞAYAS SOLDANSACA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 y ları arasında Kon- ya'da yayımlanan o \e Kurtuluş Sava- şfnda önemli bir 3 yerı olan aazete. 2/ . Ahlakbılnn... Av- ^ rupa'da bir ba>- 5 kent.3/Fas"ınbaş- „ kenti... Romatız- ° ma agrısı. 4/ Ça- 7 vuşkuşu. hüthüt gibi adlar da veri- 8 len bir kuş... Bir g nota. 5/Olumsuz- luk belirten bir önek... Tıp dilinde derinin kanlanma- sına verilen ad. 6/ Bir renk... Üstün bir yetkınin gücünü simgeleyen deg- 3 nek. II Ocak. soba gibi 4 ısınmaaracı.8/lran'ınpla- ka işareti... Zayıf. cılız. 9/ Süngü gibı tüfeğin namlu- " su ucuna takılan ve bel ka- 7 yışına asılı olarak taşınan 3 birçeşıt bıçak. Q \ LKARIDAN AŞAĞ1YA: 3 1/ Kuzey Amerika'yı Asya'dan ayıran boğaz... İki borunun birbirine birleştirildiği yer. 2/ Artvin yöresine özgü bir halk oyunu. 3/ Halk dilinde babanın kız kardeşine \erilen ad... Eski Mısır inanışında ana tanrıça. 4/Sarp geçit... Karakter. 5/ Zorba hükümdar. 61 Şarkı. türkü... Bir bağlaç... Ceyian. II Küçük körfez... Çöl bölgelerinde bazı çukurlann tabanı- nı kaplayan tuzlu ve kılli toprak. 8/Köpeklerde yaş... Rad- yum elementinin sımgesi. 9/ Bir cins ıri taneli zeytin. SARA\TCÖY AŞLİYE HUKUK HÂKİMIİĞİ'NDEN EsasNo: 1994-415 KararNo: 199631 Da\acı AyperGülboy tarafındandavalı Medet Gülboy aleyhıne mahkememize açılan boşanma davasının yapı- lan açık yargılaması sonucunda: Da\acı tarafça ikame olunan boşanma davasının kabulü ile Aydın ili, Sultan- hisar ilçesi Rekmez Mah. 004,01 cılt. 60 sahıfe, 56 kü- tük sıra noda nüfusa kayıtlı bulunan Hüsey in kızı, Eşe'den olma 10.3.1954 D.ludavacı Ayper Gülboy ile aynı yerde nüfusa kayıtlı bulunan Halil ibrahim oğlu. Fikriye'den ol- ma 28.9J948 D.lu davalı Medet Gülboy'un evîılik birli- ğinın nihayetiyle TMK'nin 134 1. maddesi uyarınca bo- şanmalarına. Tarafların müşterek yaşantılarında olma kü- çük çocukları 24.4.1981 D.lu Ipek ile 23.10.1984 do- ğumlu KudretGülboy'un üzerindekı \elayethakkininda- \acı anneye tevdııne. Tarafların aynı yerde oturmalan halinde her hafta son- ları pazar günü saat 09.00'dan 18.00'e kadar. ayrı ayrı şe- hirlerde oturmalan halinde ise her yılın temmuz ayının 1 ila 30(30dahıllgünleri arasında. ayrıcadını \emillibay- ramların ilk günlerinde da\alı babanın müşterek çocuk- ları yanına aldırarak görüşmesine \ e bu şekilde şahsi mü- nasebetlerinın tesis ve de\amına dair verilen karar dava- cının yüzüne karşı. davalının yokluğunda verilmış olup. kararın davalıya teblığı mümkün olmadığı ve adresi de meçhul bulunduğundan. ilanen teblığine karar verilmış- tir. Işbu hüküm ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra teb- liâ edilmiş sayılacağı. ilanen tebliâ olunur. Basın: 8645f
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear