25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 MAYIS 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI .Türk Standartlan Enstitüsü onayı olmadan, dünyanın hiçbir ülkesinden ürün kabul etmiyorlar Türldler'den dimyaya TSE vizesiAHMET ÇELİK Batılı şirketlerin Bağımsız Türk Dev letleri"rıe (BDT) yapacaklan 'ihracatın anahtan Türk Standartlan Enstitüsü"nün (TSE) elinde. TSE belgesi olma>an ürünleri hangı ülkeden gelırse gelsin günlerce sınırda bekleterek laboratuvar incelemesi yapan Azerbaycan. Türkmenistan. Kırgızistan. Özbekistan ve Kazakistan. TSE belgeli ürünlenn elinı kolunu sallaya sallaya gırmelerine izin veriyor. Yaklaşık alt; a> önce yaşanan bir olay. bu üfkelerin TSE belgesine verdikleri önemi oldukça belirgin bir biçimde ortava koyuvor. Sanayi Bakanlığf nın verdiği imalat yeterlilik belgesine rağmen Tofaş marka otomobilleri TSE belgesi olmadığı gerekçesiyle TSE belgesi olmayan ürünleri hangi ülkeden gelirse gelsin günlerce sınırda bekleterek laboratuvar incelemesi yapan Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan, TSE belgesi olan ürünleri kontrol etme gereği dahi duymadan alıyor. Söz konusu uygulama nedeniyle zor duruma düşen firmalann. belge alabilmek için adeta kurumun önünde sıraya girdikleri belirtilirken TSE Genel Sekreteri Rüstem Aksoy. şu ana kadar 220 Batılı firmanın 582 ürününe TSE belgesi verdiklerini söyledi. ülkesine sokmavan Özbekistan. TSE tarafından bakanlığın verdiği belge geçerlidir>azısı gönderildikten sonra otomobillenn girişine izin \erdi. Söz konusu uygulama nedeniyle zor duruma düşen firmalann. TSE belgesi için kurumun önünde sıra>a girdikleri belirtilirken. söz konusu firmalar arasında Sony. Fdigidaire ve Samsung gibi dünya devleri de bulunuyor. TSE Genel Sekreteri Rüstem Aksoy, şu ana kadar 220 Batılı firmanın 582 ürününe TSE belgesi verdiklenni söyledi. TSE"nin standartlarından elde ettiği gelirler. standart \erdiği ürünün yıllık satış cirosu üzerinden alını\or. Başvuruların Japonya. Amerika, Almanya Jngiltere. Belçika. Hollanda. Fransa gibi ülkeler başta olınak üzere birçok ülkedeki firmalardan geldigini kaydeden Rüstem Aksoy. TSE belgesinin firmalara önemli avantajlar sağladığına dikkat çekti. Belge olan ürünlerin sınırlarda kontrole tabi tutuimadığını belirten Aksoy. "TSE belgesi olnıa\an ürünler, standart incelemeleri \apıldıktan sonra girmelerine izin \eri\orlar. L riinün girmenıesi söz konusu olmuyor, ama muayene \e dene\den sonra u\gunsa girhor. Bir çimentonun dene>i 28 gün, bir ampulün dcne> i 83 gün. bir vantilatörün deneyi 10 gün sürerken zaman kavbı uluvor \e bu da ihracatı yapacak firmalann işine gelmhor" dedi. 5 ülke ılc TSE arasında inızalanan anlaşmanın ihracat \apacak firmalan kuruma muhtaç hale getirdiğinı belirten Aksov. TSE belgesi olmavan ürünlerin kontrolünün de >ıne kendıleri tarafından \apıldığını ka\detti. Aksoy ürün gü\enliği ıle ilgili 1000 ci\arında zorunlu standart olduüunu belirtti. TSE"nin BDT ülkelen ıle ilgili ıkıli \e çok taraflı anlaşmalan bulunduğunu belirten Aksoy. "16 ülkenin ü>e olduğu bölgelerarası standardizasyon biriiğini kurduk. Burada standart standardizas\on, kaJite \e kalibrasvon teknik işbirlik ve karşüıklı eğitim konuları \ar" dedi. Dünyanın ilk 5 standart kuruluşu arasında yer alan TSE'nın 1996 bütçesı 4 trilyon. Bütçesinın varısını araştırma çalışmalarına harcayan kurum. sabit personel olarak 1000, geçici personel olarak da 4000 kışi istihdam ediyor. Dünva standartlar teşkilatının son üç dönemdir \önetim kurulu üyesi olan TSE Başkanı Mehmet Yılnıaz Arı>örük. aynı zamanda Dün\a Ambalaj Teşkilatının başkan vardımcılığı göre\ini da >ürütüyor. Kurum ayrıca Bölgelerarası Standardizasyon Birlıüı'nin kurucu üvesı. DUNYA EKONOMISINEBAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞHJ LONDRA O nce demiryolları, telgraf, sonra telefon, daha sonra da radyo için hep benzer şeyler söylen- di. Teknolojik devrim toplumsal ilişkile- ri değiştirecekti. Savaşlar ve sınıf mü- cadeleleri sona erecek, tüm insanlık teknolojinin getirdiği zenginliklerden •faydalanacak ve refaha kavuşacaktı. Bilgi hızla her yere ulaştığı için artık de- magoglar halkı kandıramayacaktı, de- mokrasi ve refah insanlığı bekliyordu. Sonucu biliyoruz. Teknolojik gelişmeler toplumsal yasalardan ve sınıf ilişkileri- nin koyduğu sınırlardan ve harekete ge- çirdiği dinamiklerden kurtulamadılar; bunlar içinde şekillendiler, bunlara hiz- metettiler. Gelişenteknoloji, ekonomik ve politik olarak güçlü olanların elinde baskı ve sömürü aracı oldu. Teknoloji genel toplumsal refahı arttırmaktan da- ha çok kârları arttırdı. I. ve II. Dünya sa- vaşlannda gördügümüz gibi yıkımın aracı oldu. 1980'lerde etkileri iyice his- sedilmeye başlanan teknolojik devrim de bir istisna değil. Bu teknolojik dev- rim de öncekilerin izinden gıdiyor. 1970'lerden bu yana şiddetlenerek süregelen bir küresel ekonomik kriz ya- şanıyor. Kriz. hızlı değişimler ve dönü- şümler demek. Dunya ekonomisi ve politik şekillenmesı.alışageldiğimiz hız- la buhar olup uçuyor gözlerımızin önünde: yerine yenileri oluşuyor ve sonra bunlar da yıkılıyor... Bu gelişme- lere paralel olarak. yaşadığımız şekliy- le toplumsal sistemin de bıze vaat et- tiklerini artık sağlayamadığını görüyo- ruz; işsizlik, yoksulluk, suç oranı artıyor, mantar gibi çoğalan savaşlar dünyayı kasıp kavuruyor. Sönra salgın hastalık- lar. sayılan 100 milyonu geçen sığın- macı dalgaları... En önemlısı umut: Ye- ni kuşaklar gelecekten bir şey bekle- meden, bekleyemeden büyüyorlar, umutları hızla yıkılıyor, intiharlar. seri ci- nayetler, uyuşturucu madde veya öy- lesine boş boş bekleyerek çürüme... Teknolojik devrim miti Nereden bakarsak bakalım sistemin çimentosunu oluşturan hâkım ideoloji- nin, neyin mümkün ve neyin mümkün olmadığını söyleyen düşünce sistemi- nin içındekı çatlaklar büyüyor, ekono- mik ve toplumsal kriz aynı zamanda ideolojik bir boyut kazanıyor. Bu durum tabü kı bu sistemin efendilerini ve yö- neticilerini oldukça zor duruma düşü- rüyor. Kendi egemenliklerini toplumun genel çıkarları açısından açıklamakta gün geçtikçe daha da zorlanıyorlar. is- teklerini, egemenliklerini topluma ka- bul ettirmek isteyenler, bu isteklerini toplumun genel çıkarları cinsinden ifa- de etmek zorundadırlar. Ekonomik kriz boyunca gelişen ve üretimden göreli olarak bağımsızlaşarak dolaşımda sıkı- şan, hükümetlerin borç krizinden dola- Teknolojik Devrim: Vaat ve Gerçek(*) Gelişen-teknoloji, ekonomik ve politik olarak güçlü olanların elinde baskı ve sömürü aracı oldu. yı (borç verilebilir fonlan kontrol ettigı için) büyük politik güç kazanmaya baş- layan uluslararası mali sermaye de ay- nı sorunla karşı karşıya. Bu mali serma- ye önce sermayenin küresel olarak ve serbetçe dolaşımının önündeki tüm en- gellerin kaldırılmasını istiyor. Sonra, kriz ıçınde gittikçe bulunması zorlaşan ya- tırım alanlarının peşinde koşarken do- laşımının sürekli hız kazanması için ge- rekli haberleşme ve bilgı işlem sistem- Ierinin geliştirilmesini istiyor. Nihayet mali sermaye, hükümetlerin politikala- nnı tümü ıle bu iki amaca ve piyasa eko- nomisinin kurallarına göre belırlemesi- ni istiyor. Tabiı bu, daha önce birçok defa vurguladığımız gibi tek tek ülkeler için demokrasiyi ve sıyasi bağımsızlığı zedeliyor, sermayenin ani giriş çıkışla- rının yarattığı sars/ntılar emekçilerde ve halkta bir hoşnutsuzluk yaratıyor. işte tam bu sırada, teknolojik devrim miti mali sermayenin insanlığa vaat et- tiği bir ütopya olarak devreye giriyor. Mali sermaye yakından kontrol ettiği, hatta sahip olduğu yerel ve küresel medya aracılığıyla bizlere, teknolojik devrimin sembolü Internet sayesinde artık bilgıye ulaşmanın çok kolaylaştı- ğını, demokratikleştığıni. ulusal. sınıf- sal sınırların kalkmaya başladığını, in- sanların devletin kontrolünün dışına çıktığını, özgürleştiğıni, vatandaşın ye- rini Netdaş'ın aldığını söylüyor. Ancak bu arada Internet içinde bu sözde öz- gürlük havuzunda piyasa kurallarının egemen olduğunu, bu yolla da mali ser- mayenin egemen olmaya başladığını ve teknolojik devrimin dünya nüfusu- nun çoğunluğuna değmeden geçtiğinı tabü ki söylemıyor. İnternet çılgınlığı En son tahminlere göre masaüstü kompütürlerın (PC/Mac) toplam küre- sel sayısı 180 milyona ulaşmış ve bun- ların 40 milyonu netvvorklere bağlı, yak- laşık 15 milyon Net kapısı oluşmuş. In- ternet, baş döndürücü bir hızla büyü- yor. Örneğın, 1994'te Çın'de 2 Internet kapısı vardı, kapıların sayısı 1996'da 2500'ü geçti. Aynı şekilde, kapı sayısı, Arjantin'de 1994'te 1'den 1996'da 5312'yeçıktı. BudönemdeJaponya'da kapı sayısı 38.267'den 269.327'ye yük- seidi. Bu rakamlara bakıp da etkilen- memek ve teknolojik devrimin vaatle- rine kapılmamak elde değil. Ancak ka- rar vermekte acele etmeyelim ve bir de bu resmin altında yatanlara bir bakalım. Bu teknolojik devrim fikrini gerçekçi bir şekilde değerlendırebılmek için ön- ce şu temel gerçeği hatırlamakta büyük fayda var: Teknolojik devrimden fayda- lanabilmek için en azından bir bilgisa- yar, bir modem. bir de sağlıklı bir tele- fon hattı gerekıyor. Sonra da bir Net ka- pısı. Öyleyse belli bir alım gücüne ve altyapı yatırımları duzeyıne sahıp de- ğilsenız teknolojik devrimden faydalan- manız hayal. Bu ıki zorunlu şart ise sa- dece dünyanın az gelişmiş ülkelerden oluşan parçasını değil, aynı zamanda gelişmiş ülkelerdekı önemli bir nüfusu teknolojik devrimin dışında bırakıyor. Rakamlara bakınca, ilk dikkatı çe- ken, bu teknolojik devrim denen olayın oldukça abartılmış olduğu. Neden mi? Çünkü 1995'te dünyada 180 milyon PC varmış, yani toplam nufusun sadece yüzde 3'ü. Telefon hatlarına gelince de durum çok farklı değil: 1995'te dunya ana telefon hatlarının 3/4'üne, toplam nufusun sadece yuzde 15'ını oluşturan zengin ülkeler sahip. Dünyanın yarısı- nın henüz telefonu yok! Telefon olan ül- kelerden de yüzde 47'sinde. hâlâ 100 kişıye bir telefon bile düşmüyor. Şimdi Internet'e dönersek. 1996'da Net'e bağlı bilgisayarların yüzde 6O'ı ABD'de. Dünyada saat başı 800 yenı Net hızmet hattı oluşuyor; ama bunla- rın ıçınde az gelişmiş ülkelerın payı ih- mal edilecek kadar az, yaklaşık 8-10. Teknolojik devrimden faydalanabil- mek için belli bir gelir düzeyi gerekir demiştik. Yapılan en son tahminler, dünya nüfusunun sadece 1.5 milyarı- nın. yani sadece yüzde 20'sinin mali gücünün bu Net için gerekli araçları al- maya uygun olduğunu gösteriyor. Bu yüzden rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Gelışmekte olan ülkelerde, teknolojik devrime. nufusun en fazla yüzde-20'si- ni oluşturan okumuş orta ve üst sınıf- lar ulaşabiliyor. Ilginç olan şu ki zengin ülkelerde de durum çok farklı değil. Or- neğin ABD'de gelir düzeyi ve PC/Mac sahipliği ve Net bağlantısı arasındaki ilişki üzerıne yapılan bir araştırmanın sonuçları şoyle: 1995'te ABD'de 40 mil- yon evde PC/Mac varmış ve bilgisa- yarların gelir dilimlerine göre dağılımı gelir arttıkça bir artma gosteriyormuş. Orneğın yıllık gelir düzeyi 10 bin dolar olan aılelerın içinde sadece yüzde 4-8'i PC/Mac sahibi iken bu oran. yıllık 34 bın dolarlık gelir diliminde yüzde 20- 30'a ve yıllık 75 bin doların üstünü kap- sayan gelir dilimininde de yüzde 60- 65e ulaşıyormuş. Neticede ABD'de 1966'da, nufusun sadece yüzde 6'sının Net'e bağlı olduğu anlaşılıyor. Ozgürlük üzerine Son olarak bir iki cümle de ozgürlük üzerine söylemek istiyorum. Mitoloji Net'ın herkese açık ve demokratik ol- duğu yolunda. Ancak gerçeklik çok farklı, Net sadece gelir ve altyapı engel- lerinden dolayı değil, bazı kapıların üye olmayanlara kapanması (fire walls) ile de demokratik olmaktan hızla çıktı. Bu- gün üye olmayanlara kapalı kapıların sayısı çoktan serbest kapıların sayısı- nın dört katına ulaşmış durumda. Tüm dünyanın uydu kanallannın. yazılı med- yanın hemen tümünün ingilizce konu- şan bir avuç dev şirketin elinde oldu- ğunu da bu tartışmaya ekleyebiliriz. Özetle bu yeni teknolojik devrim de öncekilerin izinden gidiyor. Umarım ön- celiklerin çarptığı duvarlara çarpmaz. Çünkü, bu sefer daha hızlı ve tahrip gü- cü daha yüksek bir mermi gibi gidiyor. (*)Bu yazı Le Monde Diplomatique Mayıs 1996 sayısında yayımlanan 'In- ternet Dosyas/'ndakı Schiller, Falk, Guisnel, Gresh, Stagliano, Neves, Cassen, Petrella ımzalı yazılardan der- lenmiştir. ANKARAPAZAR1 YAKUP KEPENEK LA' Olmak Dünya Bankası Özel Sektörü Gelıştirme Bölümü Baş- kanı, geçen hafta ülkemizdeydı ve şöyle bir onerı yapı- yordu: ' Latın Amerika olmayın." Aynı günlerde Euromo- ney'nin İstanbul toplantısında benzer görüşler dıle geti- rildi. Latin Amerika, genellikle 'LA' olarak kısaltılır. LA ülkelerini bir bütün olarak öbür gelışmekte olan ül- kelerden ayıran temel özellik, devletin "ranta dayalı çıkar- ların tutsağı" olmasıdır. En kısa tanımıyla rant. "emeksiz kazanç"demektir. "Kırsal ve kentsel topraklarınkonumu" kadar, aracf/ann, giderek sıyasetçılerın. dinsel sömürüyü ışedinenlerin "konumlanndan", yani bulunduklan yerden yararlanarak elde ettıkleri karşılıksız kazançlar, üretimde kullanılmayan sermayenin yüksek faız getınsi ve benzeri kazançlar gibi, ranttır. Mal ve hizmet üretiminde kullanı- lan sermayenin karşılığı ise kârdır. Sermaye. kâramacıy- la üretimde kullanıldığı ölçüde "kapitalıstgelışmeye"kat- kıda bulunur. Bu nedenle kapitalist süreç, rantı "düzen dışı" sayar: rekabet koşulları yaratılarak bu sağlanamaz- sa "devletin vergılendırmesıyoluyla" ortadan kaldırılma- sını öngörür. Ranta dayalı çıkarların egemen olduğu ekonomik ya- pılarda. ranta dayalı kazançların yıllık ulusal gelir içınde- ki payı çok yüksektir. Gelişmiş kapitalist ülkelerde toplu- mun ürettiği katma değerin yüzde 60-70 gibi bir bölümü- nü emek gelırlerı oluşturur; kalan yüzde 30-40 gıbı bir pay da esas olarak kâr ve sınırlı bir ölçüde de rant gelırleridir. Çoğu LA ülkesi gibi Türkiye'de de "gelirböluşümu oran- ları" tam anlamıyla tersinedir. En son venlere göre ulke- mizde emek gelirleri, ulusal üretim değerinin yuzde 15'i dolayındadır. Bir o kadar da tarım sektörünun payı var- dır: faızı de ıçeren rant ve kâr kazançlarının oranı ise yüz- de 60'ın üzerınde bulunuyor. • •• Ekonomi kuramında bir "egemen görûş" vardır: "Ka- pitalıstlerin gelir payı arttınlırsa toplam tasarnıflar daha yüksek olur ve buradan sabit sermaye yatınmlan, ış bul- ma ve üretim artar." Dünya Bankası ve IMF, yıllarca bu görüşedayanarak "düşükücretpoiitıkasını"sermaye bi- rikimi ve ekonomik büyüme olacak diye azgelışmiş ülke- lere dayatıyordu. Daha önemlisi, emek gelirleri duşük tu- tulursa ek olarak, geniş kitlelerin alım gücü düşük olaca- ğından enflasyon oranı azalır ve de dışsatım artar, dış borç ödemelerı tıkanmazdı. Bu "egemengorüş", yıllardır LA, son on beşyıl boyun- ca da Türkıye deneyleriyle "yalanlanıyor". LA-Türkıye uy- gulamaları, bu kurama tümüyle ters düşuyor. Neden? "Emeksiz kazançların" en önemli özellik/erınden bıri, kolayca "luks tüketıme" yönelmelerıdır. Rant ekonomi- lerinde tasarruf oranı düşüktür: toplam tasarruflar / ulu- sal gelir oranı LA'da (ve Türkiye'de) yüzde 20'lerde dola- şıyor. Oysa hızla sanayıleşen ülkelerde bu oran, yüzde 30'ların üzerindedir. Türkiye'de, ulusal gelırın dortte üçü- ne el koyanlar, bunun yalnızca beşte bir gıbı bir bölumü- nu tasarrufa ayırıyor. Bir türlü vergılenmeyen rant kazanç- ları, luks tüketıme gidiyor; enflasyonu sürekli körüklüyor; kendı kendını besliyor. Geniş emekçı kesimlerın yoksul- laşmasıyla alay edercesıne villa, otomobil, yat, cep tele- fonu vb. lüks tüketim bıçimlerinın her gün en aşırı örnek- lerı sergilenıyor. Bu durumda ekonomının varlığını surdürmesı için ge- reklı tasarruflar, "ıç ve dış borçlanma" ıle kapatılıyor ve ancak giderek yükselen faızlerle rantları arttırarak borç bulunabılıyor; LA ülkelen ve Türkıye. bu bakımdan dün- ya sıralamasının en önünde yer alıyor; borç batağına düş- müş bulunuyorlar. Bu noktada sıyasal ve toplumsal çü- rüme gündeme gelıyor. Rant kazançlarını "vergilendire- meyen" ve daha da önemlisi, bundan "pay alma yarışı- na gıren" sıyasal yönetimler ve devlet yapılan, yolsuzluk, rüşvet, askeri darbeler ve mafya ilişkilennın de iç içe geç- mesıyle yalnız ışlemez olmakla kalmıyor, giderek bozu- luyor. çürüyor. Devlet çarkı, rantları daha da arttırmak üzere dönüyor. Ülke, "polısın polıse bile ışkence yaptı- ğı", ''rantkazançlanndadoyumsuzbirbaşbaj<apındolan- clınldığı" bir noktada bulunuyor. Kamu yonettminde kışı- lerın ve kurumların çöküntüsü bırbırını tamamlıyor. LA, ınsan haklarının kara gözlüklülerce sürekli çiğnen- dığı, tıpkı Türkiye gıbı "gözaltında kayıplar"m en yüksek sayılara ulaştığı bir siyasal ortam anlamına da geliyor. Kı- sacası Dünya Bankası yine geç kaldı; Türkıye, esasen LA özelliklenni kazanmış bulunuyor. Siyasal ve toplumsal yı- kım, emekçı kesımı de haklannı arayamaz bir noktaya ge- tırıyor. Bugün. uygulanacak bir IMF desteklı "ıstıkrarprog- ramı"nın. hiçbir soruna çözüm getırmeyeceğı onca de- neyımle bıliniyor olmasına karşın, "kurtarıcı" olarak su- nulmasına emekçı örgütlennin karşı çıkması olanağı bıie kalmamıştır. • • • "La"Arapçaolumsuzlukedatıdır; "lacevap:cevapsız" gıbı. Bu noktada Yenişehirli Avni'nın dörtlüğü bir yerler- den dökülüyor: Mecnun ki la ılahe ılla der idi Teklif-i vısal eyleseler la der idı 01 rütbede meşgul idı Leyla ıle kim Mevla diyecek mahalde Leyla der idı. Ankara'da "kıtap fuan" var. Nâzım Hikmet "Yalına- ya/f"şiirınde; "Kahvede piri mugan dede ...'Lahavle ve la' çekip derin derin bu geçenlehn..." demekle bırlikte "laenflasyon" bir gün için uğraş ver- mek gerekiyor. ucuza gitmesinden korkuluyor Marmaris TURBAN'a değer biçilemiyor M. EMİN BERBER MARMARİS - Özelleştirme kapsamında kiraya \erilecek Marmaris TLRBAN Tatil Köyü'ne değer biçilemiyor. 17 yıllığına kirava verileceği açıklanan tatil köyünün. yalnızca toprak değerinin 3.5 trilyonu aştığı belirtiliyor. Marmarisliler bugüne dek böylesi bir kuruluşun yörede kiralanmasının düşünülmediğini 'anımsatarak özelleştirmede yaşanan karmaşıklıktan duvduklan kaygıyı dile getiriyorlar. Turizmciler ise değerini bulması koşuluvla kiralanmasına olumlu baktıklannı vurguluyorlar. Kıralamak isteyenlerin 29 mayısa dek 25 milyar lıra temınat yatırarak ihaleye cirebilecekleri Marmaris TURBAN Tatil Köyü. kentin kı\ ı şeridinde en önemli bir merkezde 70 dönümlük alana kurulu. 1964 yılında yapımına Turizm Bakanlığı'nca başlanan ve 1974'te çalışmaya başlayan 600 yatak kapasiteli tatil köyü. 86 villa. 246 oda. "iki restoran. dısco, idari bınalar. depo \e lojmanlardan oluşuyor. Tatil köyünün 14dönümü. arıtma tesislenne ve lojmanlara aynlmış. TLRBAN Tatil Köyü'nün yeni Müdürü AIi Ayhan. 29 mayıs tarihine dek 25 milyar lira teminat yatıranlann ihaleye katılabileceklerini. aynca 5 milyon lira karşılığında broşür verildiğini belirtti. Marmaris'te emlakçılar da tatil köyüne değer biçemiyor. TL'RBAN'ın kirası konusunda yorum getiremeyen emlakçılar. bu denli büyük bir alana kurulu bir işletmenin bugüne değin kiralanmasının söz konusu olmadığını anımsatıyorlar. Marmaris'te 20 yıldır emlakçılrk yapan Seracettin Akdeniz, "Orası çok kı>metli bir >er. Marmaris'te bir eşi daha >ok. Denip ve doğası ile bir numara. İçinde yüzlcrce yetişmiş çanı ağacı \ar. Bina. ağaçlar ve diğer kurulu tesisler ile mefnışah dışında yalnızca toprak değeri 3.5 trihomı aşar. Bö>le bir >erin kiralanması bugüne kadar hiç olmadığından değer biçmek çok zor" diye konuştu. Avrupa'da güç ve güvenliğin simgesi... 6 ay %4,95 12 ay %6,05 Türkiye'nin en hesaplı kredisiyle sizin olabilir. Güzellik, güç ve güvenlığı hıç görülmedık bir uyumla birleştıren Mondeo, kendı sınıfında Avrupa'nın en çok tercıh edilen otomobılı Mondeo'yu yakından tanıdığınızda, Avrupalılar'ın tercıhlerınde ne kadar haklı olduğunu göreceksınız Üstelik dılersenız, bu eşsız otomobıie Türkıye'nın en hesaplı tüketıcı kredisı ıle sahıp olabıleceksınız: Koçfinans Tüketki Kredisi'y\e... Mondeo'yu Avrupa'da kendi sınıfında 1 numara yapan üstünlüklerden bazılan: ZETEC Motor •Yükseklığı ayarlanabılır hıdrolık dıreksıyon «Sürücü tarafında hava yastığı •Mıkron hava fıltresı «Merkezı kılıt »Aktif gergıtı ön emniyet kemerlen »Ghia modellerinde standart kiıma ve ABS, ısteğe bağlı otomatık vites »0LX modellerinde standart klıma, ısteğe bağlı ABS ve otomatık vıtes K o ç f m a n s Tüketıct K r e d ı s ı ' n i n f a i z ve o d e m e t a b l o s u (1 v^deSüresj [ Ayf*F*z(ffet-%l j Vlergı Oahü Ibpiaın Faz Oram (%) VSr9> Dahıl Ayhtc Ûtfeme (000) 6 A» 4,95 5,20 198.264 12 Ay 6,05 6,35 121 593 18 Ay 6,95 7.30 ' 101-557 24AY | 7.5S | 7,93 i 94.404 j Mondeo Ghia Sedan 34.219 DM, GLX Sedan 27.368 DM, CLX Sedan 22.841 DM. Yukanda verilen fiyatiar, KDV dahıl perakende satış fiyatlardır Ford'da hep daha fazlasını bulacaksınız. Ford Yetklli Satıolarına ula}abil»ceğiniz telefon numaraları: Adana • Akar Oto (322) 435 08 91 • Toroto (322) 4S7 81 14 Afyon • Genhan (272) 212 00 40 Ankara • Beyoto (312) 353 29 53 • Erdoğanlar (312) 317 03 04 • Hiday (312) 384 02 93 • Let Oto (312) 436 54 78 • Otokoç (312) 287 35 50 Antaly • Bilallcr (242) 321 73 51 • Otomotör (242) 340 20 78 Aydın • Dikmenler (256) 313 15 60 Bmlıktsir • Akoto (266) 221 11 25 • Muslubaşlar (266) 718 70 80 Burst • Sönmezko^ (224)261 03 27 Çorlu • Erkan Oto (282) 652 62 45 Dtnizli • Kaan Otomotiv (258) 268 24 98 Diytrbtkır • Guruz Oto (412) 235 41 69 Bnurum • Hamle (442) 234 28 91 Eskifebir • Porsuk (222) 227 74 37 Guiantep • Ooğanlar (342) 323 23 13 Httay ' Ovalı (326) 215 65 64 /ç»/ • Ergin Oto (324) 327 26 56 lıtmnbul • Adım Otomotiv (216) 391 07 00 • Atakot (216) 302 36 32 • Ba;pınarlar (212) 280 26 72 • Bozkuıt (212) 509 96 00 • Dojan Oto (216) 326 29 55 • Fonfsan (212) 241 02 25 • Gürbajlar (216) 413 72 00 • Kelefler (212) 612 74 01 • Motör Ticaret (212) 275 72 80 • Standard Belde (212) 232 15 00 • $ai»uvaroglu (216) 441 42 78 • Tem Oto (216) 335 11 66 Izmir • Ege Oto (232) 484 20 75 • Özkıran (232) 368 35 49 Kayttrl • Köseojlu ve Metiner (352) 320 90 19 Kocmell • Es Oto (262) 331 33 34 Konyı • OtokOf (332) 237 39 95 Hlltty* • Kıhfaslan (422) 321 10 52 Mug7a • Helvacıoğlu (252) 214 32 32 Sakfym • Akgûn (264) 275 55 50 Samıun • Kuzey Motoriarı (362) 431 10 53 Trıbzon • Tunalar (462) 248 12 00 Zonguldak • Azim (372) 323 07 45
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear