23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
=23NİSAN1996SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOM Kurdukları paravan şirketler aracıhğıyla özelleştirmeden çimento fabrikası almaya çahşıyorlar Uzanlar'ın çîmentoda tekel oyunu Uzanlar'ın, Doğu Anadolu'da da çimento :sek.törünü ele geçirebilmek için Ergani ve Kars -fabrikalannın ihalesine "Sema Sanayi ve Ticaret", ICurtalan ve Elazığ fabrikalannın ihalesine de ""Kartsan" adında, paravan olduklan öne sürülen şirketler aracıhğıyla teklif verdikleri öğrenildi. ESRA YENER AJNKARA - Çimento üretimın- <de Güneydoğu Anadolu ve Kara- .deniz bötgelerinde tekel konumu- ma gelen Lzan ailesi. Türkiye Çi- mento Sanayii'nin Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki tüm fabrikalannı al- mak için ihalelere farklı ısimlerde- ki şirketlerlegırdi. L'zanlar'ın, Do- ğu Anadolu'da da çimento sektö- rünü ele geçirebilmek için Ergani \e Kars fabrikalarının ihalesine "Sema Sanayi ve Ticaret". Kurta- lan ve Elazığ fabrikalannın ihale- sine de "Kartsan" admda. para- van olduklan öne sürülen şirketler aracıhğıyla teklif verdikleri öğre- nildi. Sanayi ve Ticaret Bakanlıgı, Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'nı Ticaret Sicili'nde de kaydı olma- yan Sema Sanayi ve Ticaret ve Kartsan firmalannın Uzanlar'ın "paravan şirkederi" olduğu konu- sunda uyardı. Özelleştirme uygulamalan çer- çevesinde 1989 yılında satışına baş- lanan Türkiye Çimento Sanayii AŞ'nin, Gaziantep. Şanhurfa. Trab- zon, Samsun ve Bartın fabrikala- nnı alan Uzanlar, Güneydoğu Ana- dolu ve Karadeniz bölgelerinde te- kel oluşturdu. Uzanlar. Rekabetin Korunması Hakkındaki Yasa'nın çıkmasının ardından özelleştirmle uygulama- lannda tekel oluşturulmasının ya- saklanması üzerine. özelleştirme ihalelerine paravan şirketlerle ka- tılmaya başladılar. Çitosan'ın 7 çimento fabrikası- nın satışı için açılan ihalerde. Van ve Edirne Lalapaşa fabrikalanna kendi şirketleri Rumeli Çimento A5 adıyla teklif veren Uzanlar'ın. Doğu Anadolu Bölgesindeki diğer fabrikalardan Ergani ve Kars için Sema Sanayi ve Ticaret. Kurtalan ve Elazığ için de "Kartsan" adın- da paravan şirket kullandıklan or- taya çıktı. Uzanlar Sema Sanayi ve Ticaret firması aracıhğıyla, Kars Çimen- to Fabnkası'na 22.3 mılyon dolar. Ergani Çimento Fabrikası'na da 38 mıîyon dolar. Kartsan adıyla da Elazığ fabrikasına 30.4. Kurtalan fabnkasına da 28 milyon dolar ile en yüksek önenyi verdiler. Uzanlar. Rumeli Çimento aracı- lığıyla da. Van Fabrikası için 24.5 milyon dolar ile yine en yüksek teklifi sundular. Paravan şirketler Sanavı ve Ticaret Bakanlığı'nın, gelen ihbarlar üzerine yaptığı ça- lışmada. Sema Sanayi \ e Ticaret \ e Kartsan firmalannın Uzanlar'm paravan şirketleri olduğu ortaya çıktı. Bakanhk Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'nı Sema Sanayi ve Ti- caret \e Kartsan firmalannın Uzan- lar'ın paravan şirketı olduğu ko- nusunda uvardı. Sema Sanayi ve Ticaret ve Kart- san şirketlerinin Ticaret Sicili'nde de kaydı olmadığı ortaya çıktı. Özelleştirme Idaresi Başkanlığı yetkilileri. firmanın teklifmektup- İannda ortaklann ismmin yazılma- dığını ve bu konuda açıklama yap- mak istenmediğinin bildirildiğini anlattılar. Yetkıliler, Sanayi ve Ticaret Ba- kanhğrnın uyansını anımsatarak. Ergani, Kars, Elazığ ve Kurtalan fabrikalarının, en yüksek teklifi vermesine karşın Sema Sanayi ve Ticaret ile Kartsan firmalanna sa- tılmaması gerektiğinı belirttiler. Yetkililer. "AncaksonkararOzei- leştirme Yüksek Kurulu taraftn- dan verilecek*' dediler. TOBB Başkanı borç bağımlılığını eleştirdi: Bono fairinden vergi alınsın ANKARA (Cumhurnet Bürosu) - Türkiye Odalar ve Borsalar Bırlığı (TOBB) Başkanı Fuat Miras. hükümetin borçlanmakta zorlanılacagı gerekçesiyle Hazine bonolannın faiz gelirlerinden vergi kesilmesi uygulamasından vazgeçmesıni sert bir dille eleştirdi. Miras. "Borç bulacağız diye herkese vergisiz kazanç sağlıyorlar. Yatınm vapılmıyor. üretim yapılmıvor. Paraya ihriyaçlan varsa boş arazilerini satsınlar, özeUeştirme yapsuilar. Böyle adaletsiz vergi sistemi olmaz" dedi. Miras. dün. Ticaret ve Sanavi Odalan Konsey Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, 1996 yıh bütçesinden yatınmlara yeterince pay aynlmadığını vurguladı. Bütçe gelirlerinin T t arttınlması için verginin v I yaygınlaştınlması gerektiğini belirten Miras. Hazine bonolannın faiz gelirlerinden vergi kesilmemesinin adaletsiz olduğunu söyledi. Miras şöyle konuştu: "Borç bulacağız diye herkese vergisiz kazanç sağlıyorlar. Tüm kaynaklar rant geliri olarak dağıtılıyor. Yatınnı yapılmıvor, üretim vapılmıyor. Paraya ihtivaçlan varsa boş arazilerini satsınlar, özelleştirme yapsınlar. Böyle adaletsiz vergi sistemi olmaz. Hazine bonosuna vergi konmalı." Miras. kasaplarda satılan dana etlerinde "deli dana" hastahğının bulunmasının da olanaksız olduğunu. bu hayvanlann özel kesildiğini belinerek, halkın eti rahat yemesi gerektiğini söyledi. Defterdarlıklarda vergi kaçakları için denetim yapılmadığını. denetim diye adlandırılan araştırmanın belli başlı şirketlerin defterlerinin veniden incelenınesi olduğunu söyleyen Miras, "Biri gelip, durduk yerde defterlerinizi isterse vermeyin. Bö>le denetim yapılmaz" dedı. ÇİK1 Çİ D O S T U / SADLLLAH LSUMİ Çiller, artık bu işleri bırak. T ürkiye ne günlere kaldı... Geç- mişimize bakınca bugünleri- mizden sıkıntı duymamak mümkün değil... Bu ülke Ata- türk'ler, Inönü'leryetiştirdi... Daha ni- ce cesur ve namuslu devlet adamları... Siyasetten zamanında çekilmesini bilen, eger kendi varlığı yoksa emekli maaşı ilesessiz, sedasızgeçinen... Nekendı- sinin, ne de çoluk çocuğunun kursağın- dan bir tek kuruş haram para geçme- yen... Gösterışsiz ve saygın insanlar!... Bu büyük devlet adamları önce Tür- kiye'yi kurtardılar. Ardından da ciddi bir devlet yapısı oluşturdular. Birçok şeyı yoktan var ettiler. Topluiğne yapacak bir atölyemiz, kumaş veya basma do- kuyacak birfabrikamız bile yoktu... Yük- seköğrenim görmüş valilerimizin, kay- makamlarımızın, genel müdürlerimizin sayıları yok denecek kadar azdı... Bu kadrolarlaTürkiye'yi dünyanın en saygın ülkesı haline getirdiler... Türkiye Cumhunyeti kurulurken Atatürk... Ikin- ci Cihan Savaşı'nda Ismet Paşa bütün dünyada yıldız gibi parladı... Birçok dev- let Atatürk ve ismet Inönü gibi değerli yöneticilere sahip olamamanın eksiklı- ğini yaşadılar!... 1961 ile 65 arasında Kıbns yüzün- den Yunanistan ile gene aramız gergin- leşmişti. RumlarTürkleresaldınyor, kat- liam yapıyordu... Dünyabu facıaya kar- şı sessiz kalıyordu... Bu arada Ismet Paşa, Türk Hava Kuvvetleri'ne emir ver- di ve jetlenmız Rum mevzılenni bomba- ladı... Hemen ardından Yunan uçakla- rı da Türk bölgelerine saldırdı... Koca ismet Paşa bu... Hiç susar mı? Hiç milletinin gururu ile oynatır mı? Türk uçaklarını gene Kıbns'a göndefdi... Ama bu arada da Yunan hükümetine bir ül- timatom verdi: "Türk uçaklan gene Kıbns yolunda... Ancak Yunan uçaklan Kıbns'a tekrar uçarsa, Türk uçaklannın bundan son- rakı hedefi Atina olacaktır..." Bu ültimatomun arkasından Yunan uçaklan Ege Denizi'ne bile açılmaya korktulari... Atatürk ve Ismet Inönü'nün geçmişı askeri ve sıyasi zaferierle do- lu... En zor koşullarda bile Türk halkına gurur verecek tavırlar sergilediler... Ne kendileri boyun eğdi. nedeTürk halkı- nın boynunu egdırecek bir iş yaptılar!... Özer ve Tansu Çiller'le ilgili dosyalar hâlâ Meclis gündeminde. 198O'e kadar Türkiye'yi kotü yöne- ten, büyük yanlışlıklar yapan, ekono- mik sıkıntılara yol açan devlet adamla- rı gördük... Geldiler, gittiler... Gene gel- diler. Sevenlen, sevmeyenlerı oldu... Ama 1980'den sonra.aelen 5 darbe- ci general ile Turgut Ozal ve Tansu Çilfer gibisini Türkiye ilk defa yaşıyor... Kenan Evren ve 4 darbeci generalı hâlâ aklanmış değil. 1982 Anayasası'na koyduklan geçicı 15. madde ile tarihe geçtıler... Dünyada kendileri hakkında takibat açılmasını engelleyecek yasa hükmü getıren ilk yönetıci olma unva- nını kazandılar!... 5 darbecıden bırkaçı için çeşitli iddi- alar ortaya atıldı... Bazılannın rüşvetal- dıkları, nufuz suiistimali yaptıklan ıleri sü- rüldü... Iddıalar seneterce Meclis kür- sülerinde, basında dile getirildi. Kenan Evren, cumhurbaşkanı olduâu dönem- de, çok ağır bir biçimde suçlanan kon- sey üyesi emekli bir general için tahki- kat açtıracağını söylediği halde. daha sonra tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı... 1982 Anayasası'nda bulunan geçıci 15. madde hakkında cıddi suç- lamalar bulunan darbeci generalı koru- du... Bugüne kadar hiçbır takibat açı- lamadı... 1983 yılından sonra gelen sivil iktıdar- larda anayasanın geçıci 15. maddesı- nı kaldırmayı düşünmedi... Bazı gaze- teler ve siyasetçıler geçici 15. madde- nın kaldırılmasını ye iddialann açıklığa kavuşmasını ıstediler...Hiçbir iktıdar yol- suzluklann araştınlması için gerekli olan ilk adımı atmadı... işın en acı yanı, suç- lanan emekli generallerden hiçbiri çıkıp "Kaldırın şu geçici maddeyi de aklana- lamı..." diyemedi... Hâlâ da diyemiyor. Ben asıl Meclis'te temsil edılen par- tilere şaşıyorum. Heme hepsı "dokunul- mazlık" zırhının kaldınlmasından yana... Hatta, zaman zaman dozunu bile kaçı- rıyortar... Demeçier verıliyor, yasa öne- rileri hazırlanıyor... Ama, hiçbirinin aklı- na "ömür boyu dokunulmazlık" taşı- yanlargelmiyor!.. Bülent Ecevtt, Deniz Baykal, sayı- ları 125'i bulan DSP ve CHP milletve- killeri... Hepsi Atatürk'ün ve ismetPa- şa'nın öğrencileri... Şaibelı bir dönem perdelerini açmak için neden harekete geçmezler... Her şey yapanların yanma kâr mı kalacak!.. Türkiye'ye 10 yıl dam- gasını basan Turgut Ozal'ı nasıl unu- turuz... Yurt dışına kaçan oğlu ile sul- tanlara bile parmak ısırttıracak hayat süren papatyalar ordusu kuran, şimdi de eğlence ve mafya çevrelerinde adı sıkça geçen eşi ile sevgili "Ton(on"umu- zu nasıl unuturuz!.. Engin Civan'ları, Selim Edes'leri ya- ratan eskı cumhurbaşkanımızı asla unutamayız... Rusya'da, Almanya'da, Amerika'da devlet başkanlanndan ran- devu koparabilmek için günlerce bek- lemeyı göze alan Turgut Özal'ı unut- mak mümkün müdür? "Benim mumarlanm işini bilir" veya "milletvekilleri eşki işlerini sürdürsün- ter"dryen Turgut Özal değil midir? Bu söz- ler suça teşvik sayılmaz mı? Mesut Yılmaz'ın özal ailesi ile ara- sı bozulacak veya Tansu Çiller, Özal'ı çok seviyor diye bir dönemi kirleten id- dialann üstüne sünger mı çekecegiz? Ya Tansu Çiller? Halk arasında çeşit- li söylentiler var... Bir süre dosya Mec- lis'e sunuldu... Maddi çıkar iddıalarının ardı, arkası kesilmıyor... Ama, gene de yargıdan kaçmaya çalışıyor!.. Geçen gün Necmettin Erbakan ho- cayı ziyaret ederek, bütün parti lideıie- ri ile birlikte yargılanmayı önerdi... Hat- ta, kendisini yargılayacak heyeti bile tespit etmış... Kuşadası'ndaki "çiftlik hikâyesl" ile il- gili savunması dillere destan olacak... ÎHâlâ "ne varbunda" diyebilıyor... Daha ne olacak? Bir ay öncesine kadar "benim değil" dediğin çiftliği tapuda da üzerine geçir- terek kamuoyuna yanlnış beyanda bu- lunduğun ortaya çıktı... Diğer bütün id- diaları bir yana bırakalım... Başbakan- lık, bakanhk yapmış ve halen bir parti- nın genel başkanı olan bir siyasetçinin halkına "yanlış bilgi vermesi," yetmez mi? Turgut Özal ve Tansu Çiller için orta- lıkta dolaşan iddialar, kötü alışkanlıkla- ra yol açabilir... Her ikisi de tanm kesi- mini inim inim, inlettı. izledikleri politi- kalar çiftçiyi fakirleştirdi... Tanm bitti, hayvancılıköldü... Halkımızın büyük ço- ğunluğu ete, süte, şekere, yağa hasret kaldı... Özal ve Çiller politikaları yüzün- den yakında belkı de bir dilim ekmeğe muhatç kalacak!.. Sayın Çiller... Artık bu işleri bırak da DYP de, Türk milletı de kurtulsun!.. Ata- türk'ten, inönü'den ve o dönemin in- sanlarından sonra, bu dönemde de gurur duyacağımız siyasetçilerimiz ol- sun!.. • Ulusal Baöım&zlj E R G I N V 1 I. D 1 Z O G 1. l 'Özelleştirme'son 15 S yldır dünyada en çok Tr kullanılan birkaç kavramdan biri. Piyasa ekonomisi, küreselleşme, bilgi çağı ve khz de özelleştirmeyle birlikte en çok kullanılan kavramlar grubunun başında geliyor. Bu bir rastlantı değil! Diğer taraftan, ilk anda edinilen intibaın aksine, özelleştirmenin içeriği birkaç tane KlT'in vehmsiz veya mali olarak iflas etmiş olduğu için satılmasıyla sınırlı değil. Özelleştirme bir seh başka uygulamayla birlikte gündeme geliyor ve gerçekleştiği oranda devlet-toplum arasındaki ilişkiyi, devletin dünya ekonomisi ile bağlantısının biçimlerini ve hatta toplumdaki iktıdar ilişkilerini şiddetle etkiliyor. Böyle olması da çok doğal, çünkü özelleştirme, sermaye birikim sürecinin global ve ulusal çapta yaşanan yapısal krizini aşmak için önerilen bir çözüm. Hedef, birkaç KTPin sabşıyla sınıriı değil O zelleştirme söz konusu olduğun- da artık belirainleşmiş, oldukça ilgi gören veBirbıri ile ilintili üç vaklaşım var. Bundan biri. (bu- na kaçınılmazhk teorisi diyeceğım) özel- leştirmenin. küreselleşmenin bir sonucu olduğunu. bu yüzden kaçınılmaz olduğu- nu söyler. Bu teori. bir başka 'kaçınılmaz- hk teorisi" ile desteklenır: son 25 vılda sen- dikalar güç kaybettiler. bu v üzden direnç- leri kalmadı. sosyalizm iflas etti, dolayısıy- la bireycilik \e piyasa ekonomisi -ekono- mik liberalizm- egemen oldu. tkinci yak- laşım ise (buna uyum sağlama teorisi di- yeceğim)etkilenen kesimlere. (özelleştir- me çoğu zaman. bir KİT satışı gibi sunul- duğu için) daha ziyade sendikalara ve son- ra sosyal demokrat partilere ve nihayet sos- yalistîere, sürece katılmalan gerektiğini. böylece özelleştirmenin tahrip edici etki- lerini biraz olsun engellemeye çalışmala- n. yani 'sağ-duyulu' olmalan gerektiğini söyler. Bu iki vaklaşım bir üçüncü yakla- şırhla (buna olmayan düşmanlara saîdırdı- ğı için. Donkişot'a atıfla yeldegırmenleri teorisi diyeceğimi desteklenır. Bu 3. yak- laşım. özelleştirmenin, anti demokratik ni- telikli olduğu var sayılan kamu mülkiye- tine karşı ofduğu için ve demokratik oldu- ğu varsayılan, piyasa ekonomisini geniş- lettiği için. demokratikleşme sürecinin bir parçası olduğunu ve bu yüzden karşı çıkıl- maınası gerektiğini ileri sürer. Bu vakla- şım aynca. 'zamanlann değişriğini' ve in- san aklının dünyayı bılmek ve değiştirmek yeteneğinin öğle zannedildiği gibi güveni- lecek bir şey olmadığı. türünden post-mo- dem cilalarla parlatılır. Uçüde yanlış! Bu y aklaşımlann üçü de köklü bir şekil- de yanlıştır ve ileri sürenlerin niyetlerin- den bağımsız olarak. özelleştirme süreci- nin başanya ulaşması için gerekli ideolo- jik ortamı yaratmaktan başka bir işe yara- mazlar. Ne küreselleşme ne sendikalann güç kaybermesi ne de özelleştirme kaçınılmaz değildir. Bu süreçler. gerçek toplumsal güçlerin karşıhkh hesaplaşması içinde ya- şanırlar. Bu yüzden kaderleri buradaki den- geler tarafindan belirlenecektır. Özelleş- tirme. toplumda toptan bir değişiklik ya- ratmak istediği, bir kriz yönetme (ki bu sa- dece ekonomik değil. politik ve ideolojik düzeylerde etkin olduğu için toplumsal bir krizdir de) programı olduğu için bütünsel bir projedir. parça parça işleyen bir süreç değil. Bu yüzden özelleştirmeyle sorunu olanlar. sürecin tümünü karşılanna alarak işe başlamak zorundadırlar. Nihayet. demok- rasi ve bireysel hak \e özgürlükler söz ko- nusu olduğ'unda. kamu mülkiyeti ve dev- letin, piyasa süreçlerinden daha az etkin hat- ta olumsuz bir işleve sahip olduğu, hiçbır teorik ve tarihsel zemine sahip olmayan boş bir laf, esas olarak ideolojik bir önerme- dir. Kamu mülkiveti v e dev let, bunlar üze- rinde kimin kontrol ve tasarrufa sahip ol- duğuna bağlı olarak bir işleve sahip olur- lar. Buna karşılık. pivasamn. tarifi gereği. üzerinde, meta değişiminın kuralları ve sermaye birikimınin yasalarından başka. kimse söz ve hak sahibi değildir. Bu vüz- den pivasa ekonomik olarak güçlü olanın her şeyi belirlediği. güçsüz olanın. ıse tü- mü ile iktidarsız ve haklardan yoksun ol- duğu bir kaos ortamıdır. İlk önce son söz ~ Bu tespitlerden sonra. en son sövleye- ceğimı en baştan sövleyerek devam etmek istıyorum. tşçi ve emekçilerin. sendikala- nn, demokratik örgütlerin ve demokratik haklann yaygınlaşmasından yana olan her- kesin özelleştirmeye. en azından insani ve siyası nedenlerden dolav ı şiddetle direnme- leri gerekir. Çünkü özeİleştirme. sermaye- nin, devlet \ e medya v oluyla işçilerc.emek- çilere. hatta orta sınıflara. bunlann siv asi. sendikal ve mesleki örgütlenmelerine yö- nelttiği köklü bir saldındır. Bu saldınnın iki hedefe yöneldıği görü- lüyor. Bunlardan birincisi. sermaye birikim sürecinin veniden yapılanma sürecine bu kesimlerden gelen direnci kırmak: ikinci- si ise, bu kesimlerin milli gelirden aldık- lan pay azaltılarak, bu yolla elde edilen kaynaklan, sermayenin yeniden yapılanma sürecine aktarmak. Özelleştinne birçok insanın yaşamını olumsuz bir şekildeetkiler, ülke ekonomi- lennin üzerinde demokratik kontrolü kal- dınr v e yenne hiç kimseye sorumlu olma- yan pazann iktidannı kurmaya çalışır. Bu Özelleştirme\e post-modern cilalardan biri de I>on Kişot'u çağrıştıran "Şelde- ğirmeni teorisi". pazar dünya pazannın parçası olduğu için. özelleştirme dünv a pazannda etkin. hatta egemen olan sermaye gruplannın iktidar- lannın, yerel iktidarlar aleyhine güçlen- mesini getirir. Özelleştirme doğal çevrevi tahrip eder ve dogal kavnakların ya|ma- lanmasına ve ulusal uluslararası büyük şir- ketlerin iktıdannın güçlenmesıne yol açar. Şimdi beni bu sonuçlara ulaştıran yolun kaba bir haritasını sunmaya çalışacağım (1): Dünyaekonomisinde 1970"lerinbaşın- dan bu y ana gıttikçe derinleşen \ e yaygın- laşan biryapısal knz yaşanıyor. Bu esas ola- rak yoğun sermaye birikimi rejiminin, da- ha popüler adıyla Fordizmin krizidir. Özel- leştirme. işte bu krize çare ararken ortaya çıkmış bir çözüm. Fordist seımave birikim rejimi I. ve II. Dünya Savaşları arasındaki dönemde ABD"de orta\ a çıktı ve 11. Dünya Sa\ a^ı son- rasında da gelişmiş kapitalist ülkelerde yavgınlaşarak, 1970'lerde de veni sanavi- leşen ülkeleri etkisi altına alarak dünya ekonomisinde merkezı belırlevıci ^erma- ye birikim rejimi haline geldi. Burada For- dist sermaye brikim rejiminin aynntılı bir tanımlamasına ve çözümlemesine girme- yeceğim. Ancak Fordist sermaye birikim rejiminin. sonra da krizinin konumuzla il- gili bazı özelliklerine ışık tutmaya çalışa- cağım. Böylece özelleştirmenin gündeme geîiş nedenlerini ve varattığı sonuçlan ele alabileceğimi düşünüyorum. Fordist sermaye birikim rejiminin ko- numuz açısından iki önemli özelliği var. Bunlardan biri. Fordist rejimın, büyük çap- lı, zaman zaman da tekel konunıunda olan şirketler tarafindan yapılan kitlesel ve ho- mojenleşmiş bir pazar için üretime dayalı olmasıdır. Fordizmin diğer özelliği ise, iş- çinin iş gücünün. enerjisinin. bu sermaye birikim rejiminde. bant sistemiyle Taylo- rizmin kanşmasından oluşan bir iş süreci içinde. yoğun bir şekilde tüketilmesidir. Fordizme. bu yüzden yoğun sermaye biri- kim rejimi de denir. Fordist rejimde devlet ~~ Kapitalizm sadece. emek v e sermayenin bir araya gelerek artı değer üretilmesıyle var olamaz. Artı değerin üretim, dolaşım ve değjşim koşullannın sürekli olarak ye- niden üretilmesi de gerekirkapitalizmin var- lığını sürdürebılmesı için. Diğer bir değiş- le. bu üretim tarzında yaşayanlar, bu üre- tim tarzını kabul etmelidir; ikincisi. bu üre- tim tarzının temelinı oluşturan meta iliş- kilen sürekliliklerinı korumalıdırlar. Dev- let. işte bu veniden üretim ilişkileri içinde. olmazsa olmaz bir işleve sahiptir. Fordist sermave birikim rejimi söz ko- nusu olduğunda, vııkanda kısaca özetlenen. böyle bir serma>e birikim sürecinin istik- rannın sağlanması için devlet. kıtle üreti- mini ve buna uvgun toplumsal talebi dü- zenlemeye, iç pazarı denetlemeve çalışır; ülkenin dövizinın değerini kontrol eder. doğrudan üretıcılerin muhalefetını sıstemin içinde tutacak kurumlan ve düşünceleri yaşatmaya desteklemeye çalışır. Toplumsal talebin düzenlenmesi aynı zamanda ücret ilişkisınin düzenlenmesi v e gerektiğinde. talep yetersizliğine karşı. ge- lecektekı ücretlerin bu günden (örneğın kredili satışlar. tüketıci krediieri vb.) har- •^nabılmesine olanak sağlayacak, mali sis- temlenn de ulusal çapta kurulmasını da gerektirecektir. Bu yüzden Fordist rejim- de mali sermayenin devreleriyle. emek devreleri birbirine sıkı sıkıva bağlanır. Her türlü mali dalgalanma emekçilerin tüketim eğilimini toplumsal talebi şiddetle etkiler. Dev lete bu alandaki dalgalanmalan da dü- zenlemek gibi bir ek görev düşer. İkincisi. işgücünün. işçinin enerjisinin yo- ğun tüketimi. aynı zamanda yoğun bir şe- kılde yeniden üretıminı zorunlu kılar. Yok- sa. kısa zamanda. aşın yorgunluk ve sinır- sel yıpranma yüzünden toplumun emekçi stoku erimeye başlar, çalışacak işçi bul- mak zoriaşır. Daha da öte. emekçiler ma- kine olmadıklan için. bu durumu protesto etmeye ve sistemin geçerliliğinden kuşku duymaya başlarlar. N'itekimtarih. Fordiz- min ortaya çıkınası ve gelişmesi sırasmda emekçilerin sürekli direndığini ve müca- dele ettiğini gösteriyor. Bu mücadele için- de sendikal hareket ve sosval demokrat partilergüçlendiler. Sendikalardan vepar- tilerden gelen basınçla, de\\ex işgücünün toplumsal yoğun yeniden üretiminin ma- liyetininbirkısmını ve emekçi gelirlerinin kısmen düzenlenmesıni üstlenmek zorun- da kaldı. Böylece toplu taşımacılık. toplu konutlar. toplumsal sağlık ve ücretsız okul sistemi, çocuk bakımı. ailelere verilen ma- li destek. işsizlere verilen mali yardımlar, emeklilikfonlanyaygınlaştı.'refahdevle- ti' oluştu. Ama unutmamak gerekir ki, bu kendi kendine oluşmadı, 'refahdevleti' iş- çilerin ve diğer çalışanlann, Fordizmin hız- lı aşındırma egilimine karşı sürdürdükleri mücadeleler içinde oluştu. Bunlara ek olarak, dev let, pazar ve me- ta dolaşımının istikrannı sağlamak için, hiçbir sermaye grubunun tek başına sağ- layamayacağı. ancak sermayenin bir bütün olarak gereksinimi olan enerji, haberleşme, taşımacılık. savunma gibi hizmetleri de üstlendı. Nihayet Fordist sermaye birikim rejimi, soğuk savaş ortamında şekillendi- ği için, küresel bir kutuplaşmayı ve buna paralel olarak büyük bir silah sanayiini de bünyesine aldı ve hatta. bu sanayiyi genel istikrann sağianması için ekonomik bir kaynak olarak da kullandı. SÜRECEK IŞÇEVEVEVRENINDEN ŞUKRAJN SONER Harçlar Bahane Harçlan protesto etmek üzere başlayan öğrenci ey- lemleri, 12 Eylül sonrasının en kesintisiz öğrenci ha- reketlerinin, diğer öğrenci ve eğitim sorunlan yanın- da başlıca gerekçesi haline geldi. Arada kimi polisin işgüzarlığı ve kötü alışkanlığı, ki- mi sol radikal gruplann provokasyonları, kimi zaman da polisle dayanışma halindeki radikal ırkçı ve dinci grupların sadınlan ite ciddi çatışmalar, yaralanmalar, tutuklanmalar yaşandı. Her istenmeyen olayı yansıtan eylem haber ve gö- rüntülerin arasında, bazen başbakan, bazan YÖK Baş- kanı, polis müdürü ya da başka bir yetkilinin ağzın- dan, bazen da televizyon. gazete haber ve yorum- cuları adına "harçlar bahane "cümleciklerinin sıkış- tınlrnasına özen gösterildi. Öğrencilerin aylardır, bıkmadan, yorulmadan pro- testo etmeyi sürdürdükleri harçların aslında öğrenci maliyetleri yanında ne kadar küçük rakamlar oldu- ğu, öğrencinin bu parayı yatıramamasının söz konu- su olfnadığı, zaten yoksul öğrenci için de burs ola- nağının sağlandığı kanıtlanmaya çalışıldı. Kamuoyu uzun yılların ideolojik bombardımanı ile nasıl tek yanlı özelleştirilmeye koşullandırıldıysa, şim- di de sosyal devletten, insani gözeten anlayıştan vazgeçmenin son adımı olan "eğitim ve sağlık alan- lannda özelleştirmenin, paralı sağlık ve eğitimin" ideolojik savaşı veriliyor. Parası olmayanlartn hasta ve cahil bırakıldığı bir top- lum. Gençler, "Biz cahil ve hastalıklı bir toplum istemi- yoruz" diyorlar. Eğitim alanındaki özelleştirmenin önemli bir adımı olarak gördükleri harçlara karşı, kampanyadan. ey- lemlerden vazgeçmeye niyetli görünmüyorlar. önce 350 bin imza toplama ile başlayan, protes- to eylemlerini, haklılıklannı kamuoyuna gösterecek ve siyasi iktidarı, iradeyi, yanlış kararlarından dön- dürecek kadar etkili sürdümneyi amaçlıyorlar. Gelişmeler, öğrencilerin yaşanan kötü olaylar ne- deni ile polisin acımasızca saldırıları, provokasyon- lar, sağdan gelen saldırılar karşısında, bu işten geri- ye dönme eğiliminde plmadıklannı gösteriyor. Istanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu, ya- nn diğer üniversitelerden gelecek öğrenci koordi- nasyonları ve arkadaşları ile bir dizi yeni eylemi baş- latıyor. Etkili ve barşçı bir savaşımı sürdürme kararlılıkla- nnı açıklarken harçlar üzerinde yapılan polemikler- den yola çıkıyoriar. öğrenci dostlanna yaptıklan çağ- nda, onlar de gençliği suçlayanların sloganına katı- lıyoriar. "Evet, harçlar bahane!" diyorlar. Dertlerini bir- kaç cümlede şöyle özetlemeye çahşıyorlar: "Çünkü, yalnızca paramız olmadığı için değil, ay- nı zamanda tüm insanlığın sahibi olduğu bilgiyi pa- rayla satın almayı kabullenmediğimiz için harçlan ödemeyi reddediyoruz. Çünkü, eğitim gibi temel ihtiyaçlardan belki de en önemlisi olan sağlık alanındaki özelleştirmeleri de ka- bullenmiyoruz ve reddediyoruz. Çünkü kavgamız "üç kuruşun" kavgası değildir. Biz, halkı cehalete ve hastalığa mahkûm eden sömürü düzenine meydan okuyoruz. Emeğin, kardeşliğin, banşın, onurun ve özgürtü- ğün şarkısını söylüyoruz.." Gençler verdikleri bu güzel mesajlan boşta bırak- mamak, anlamlı kılmak, insancıl ve banşçı kimlikle- rini öne çıkarmak üzere, eylemlerine bir dizi sıcaklık, yumuşaklık katmaya özen gösteriyorlar. Çatışma- lardan, provokasyonlardan uzakta kalmaya büyük ça- ba göstereceklerini söylüyorlar. Işgal yerine, üniver- site bahçesinde, sorunlann tartışılacağı toplantılar ya- nında halayları, sazları, gitarlan ile olabilmeyi, düş- lerindeki üniversiteyi, özgürleştirmeyi programlıyor- lar. Öğrencilerin istemleri öylesine insancıl, düşleri öy- lesine büyük, "halka yöneltilen saldın cephesine kar- şı" birlikte örmemizi istedikleri cephe, bugünkü çı- kar düzeni ile öylesine çatışıyor ki.. öğrencilerin haklı istemleri ve eylemlerinde, düş- ledikleri etkili ve barışçı çizgide, başanlı olmamalan için çok oyun oynanacak. Gazetecilik yaşamımın ağırlıklı yıllan 1966-80 ara- sı gençlik, öğrenci eylemleri, eğitim sorunlan, hak sa- vaşımı ile-çıkar cephesinin tuzaklan arasında tanık- lıkla geçtiği için olanlara bakıp, olabilecekleri düşü- nüyorum. Gençlerin, önlerine çıkarılacak sayısız tuzak, akla gelmeyecek çeşitli oyunlar karşısında, tuzağa düş- meden, oyuna gelmeden kazanmalarını yürekten dt- liyorum. Gençliği, eylemle hak aramaya zoriayan sorunlar, istemleri, özlemleri, halkın çoğunluğunun sorunları, çıkarları, istemleri, özlemleri ile çakışıyor. Onlar ba- şanlı olduğunda, çarklar çoğunluğun çıkarlanndan ya- na işlemeye başlamış olacak. Onlar kınlıp savrulduğunda, Türkiye'nin düzeni da- ha kötü bir rotaya otunmuş olacak. Evet. "harçlar bahane!" Bu kavga, cahil ve hasta- lıklı bir toplum yaratmaya karşı çıkma kavgası. Öğ- rencilerin dostu olmak ya da olmamak gibi bir seçim- le. aslında kavgadaki cephemizi de seçmiş oluyoruz. Bölgesel kalkınmada verimlilik uyarısı 'GAP'ta yeniden yapılanma gerekli' SAMİH AZMİ EZER ADANA - Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve diğer bölgesel kalkınma pro- jelerinde verimlilığin arttı- nlabilmesi için yönetimsel bakımdan yeniden yapılan- maya gidiîmesi. bakanlık- lararası eşgüdüm sağlanma- sı. bölge kalkınma kurum- lannın idari ve mali açıdan özerkliğe kavuşturulması gerektiği belirtildi. Diyarbakır Dicle Üniver- sitesi Hukuk Fakültesi öğre- tim görevlilerınden Dr. Ra- mazan Yıldınnı. "Bölgesel Kalkınma Kurumlannın ve GAP Bölge Kalkınma İda- resi'nin Yeniden Teşkiladan- masına İlişkin Rapor" baş- lıklı çahşmasında. GAP Böl- ge Kalkınma tdaresi Baş- kanlığı'nın "ko\u merkezi- yetçi bir anlavışla özerkliği yok denecek kadar az bir bi- çimde" kurulduğunu kay- detti. Ülkemiz için benim- senmesinde varar bulunan modelin, yerinden yönetım niteliğine sahip. idari ve ma- li açıdan özerk kamu kuru- I uşu model i olduğunu anla- tan Yıldınm, ABD'nin Ten- nesse eyaletindeki Tennes- see Valİe> Authority kuru- luşunu ömek göstererek şun- lan söyledi: •"TennesseeVal- ley .Authority ile katı merke- zh etçilikyerine>erinden yö- netim ilkesinin egemen ol- duğu, verimlilik ve yeteıiilik temeline dayalı bir vönetim modeli oluşturulmustur. Ça- lışmalan günümüzde de de- vam eden kurumdaotabildi- ğince yetki dev ri volu benim- senerek kararlann alınıp u>- gulanmasında etkinlik he- deflenmiştir."* GAP ile birlikte Doğu Anadolu Projesi, Konya Ov ası ve Orta Anadolu Böl- ge Planlama Projesi. Kuzey Anadolu Bölge Planlama Projesi gibi tüm bölgesel kalkınma projelennın yeni- den yapılandırılması öngö- riilen raporda. idari ve mali açıdan özerk bölgesel kamu kurumlannın oluşturulma- sı ve bunlann merkezi yöne- timle ilişkilerinin düzenlen- mesi konusundabirçerçeve yasa hazırlanması gerektiği vurgulandı.Raporda. idari ve mali açıdan özerk bölge- sel kafkınma kurumlannın yanı sıra hükümete tavsiye nıteliğinde kararlar alacak Bakanlıklararası Bölgesel Kalkınma Koordinasyon Ku- rulu oluşturulması önerildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear