23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 1996 CUMA HABERLER FKF'nin ilk başkanlanndan Selım Ölçer 'Şiddete bulaşılmasa dahadoğru olurdu' YUSUFÖZKAN ANKARA - Eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı doktor Mehmet Selim Ölçer, 12 Mart dönemindeki öğrenci hareketlennin. romantizmi, içtenliği, dürüstlüğü ve Türkiye'yi yönetme istemleri açısından çok güzel girişimler olduğunu belirterek "Ama biraz da herkesi kurtaracağız havası vardı. Bu biraz doğru değUdi" dedi. 12 Mart döneminde Dev- Genç'in AnkaraTıp Fakültesi temsilcisi, Ankara Tıp Fakültesi Karma Kurulu'nda öğrenci temsilcisi olan ve Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun ilk başkanlan arasında yer alan Ölçer, darbenin ardından bir süre gözaltına alındı ve yargılama süreci sonunda aklandı. Kulak- Burun-Boğaz ihtisası yapan Ölçer, uzun süre TTB Merkez Konseyi Başkanlığı yaptı. 24 aralık seçimlerinde Numune Hastanesi Başhekim Yardımcılığı ve TTB Merkez Konseyi Başkanlığı görevlerinden aynlan Ölçer, CHP'den Diyarbakır milletvekili adayı oldu. Seçimi kazanamayan Ölçer, yeniden Numune Hastanesi'ndeki görevine döndü. Ölçer, içinde yoğunlukla yer aldığı öğrenci eylemleri ve 12 Mart dönemine ilişkin olarak sorulanmızı yanıtladı: -12 Mart 1971'e bugün bakınca, o günün gençlerinin yapbğı eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz, bu eytemlerin hakiıbğına inanıyor musunuz? - Taleplerin bir kısmı, dünyaya bakışımızda, haklılık payı çok doğruydu, ama biraz herkesi kurtaracağız" havası filan da vardı. Oturup yeniden değerlendirince, bunun biraz doğru olmadığını düşünüyorum, bu bir. tkincisi; doğru olmayan bir nokta da tahriklere kapılmayıp, sakin olup, silaha ve şiddete bulaşılmasaydı, herhalde daha doğru olurdu diye düşünüyorum. Onun dışında, içtenliği. romantizmi, dürüstlüğü, Türkiye'yi yönetmeye ait talepleri açısından o gençlik hareketi, bence çok dürüst, çok güzel bir hareketti. Demokrasi talebi vardı. Dünyadaki ve Türkiye'deki haksızlığa uğrayanlarla ilgili talepler vardı. Onlar bence hâlâ bugün de geçerli şeyler. Şiddete bulaşma noktası kötü oldu diye düşünüyorum. -Sizce, 12 Mart, Türkiye'ye neter kaybettirdi? -Askeri darbelerin hepsinin Türkiye'ye neler kaybettirdiği zaten belli. Benim bunun için özel bir şey söylememe gerek yok. O dönemde muhtırayı veren komutanlar, Türkiye'deki sosyal gelişmenın, ekonomik gelişmeyi geçtiğini söylüyorlardı ve "Buna müdahak etmek gereldr" diyorlardı. Gerekçenin temel amacı buydu. Hani 1980 darbesi öncesi gibi... Bazı çatışmalar. olaylar oluyordu, ama bu ağırlık olarak tek taraftan geliyordu. Böylesi bir ortamda askeri müdahalenin getirdiği şey, Türkiye'de seçilerek gelen, işleyen bir parlamenter süreci, demokratik süreci büyük ölçüde kesintiye uğrattı, bu bir. tkincisi; Türkiye'de 1961 Anayasası ile işçilerin, emekçilerin, aydınlann, sanatcılann etİcili olabildiği bir demokratik ortamın yaratılmasına doğru birtakım bir şeyler konmuştu. Bir TİP hareketi vardı. Buna bakarak CHP'de bir "ortanın solu" tartışması gelişmişti. Toplumda özgürlüklerle ilgili adımlar atılıyordu. 12 Mart'ın olması, böylesi bir ortamda bunlann önüne bir set çekti. 1 2 M a r t ' ı n 2 5 ' i n c i v ı l d ö n ü m ü 12 Mart demokrasi ayıbı 1 972 yıhnın Mayıs ayı CHP için bir dönüm noktasıydı. 7 mayıs günü yapılan CHP Olağanüstü Kurul- tayı'nda" Ya ben ya Bülent" diyen tsmet tnönü, 498 oy aldı. Bülent Ecevit ise 709 oyla genel başkan- lığa getirildi. Bir gün sonra Inönü, 33 yıl 4 ay 11 gün liderliğini yaptığı CHP'den isti- fa etti. Daha sonraki günlerde Inönü. "ta- bii. senatör" olarak Cumhuriyet Senato- su'nda görev aldı. CHP gibi hükümette de kanşıklıkJar sü- rüyordu. Nihat Erim'in isn'fasıyla kabine kur- ma görevi verilen Hayri Ürgüplü başanya ulaşamadı. Ürgüplü'nün kurduğu kabineyi Cumhurbaşkanı CevdetSunay onaylamayın- ca, görev Ferit Melen'e verildi. Melen, gü- venoyu almayı başardı. Görünürde hükümet iş başındaydı ve Türkiye için çalışıyordu, ancak 1972 yıhnın yaz aylan cuntacılar açı- sından hiç sakin geçmedi. 12 Mart Muhtırasf nı veren cuntacılar ikiye bölünmüştü; bir yanda "Sunay-Tağ- maç-Türün", diğer yanda "Gürler-Batur." Her ne kadar Memduh Tağmaç'ın yerine Ge- nelkurmay Başkanlığı'na Orgeneral Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nada Oramiral Kemal Kayacan getirildiyse de cuntacılar arasındaki hesaplaşma son bul- madı. Sıkıyönetim mahkemelerinde ise il- ginç yargılamalar yapılıyordu. Bir yandan Istanbul Sıkıyönetim Askeri Mahkeme- si'nde birdönemin kontenjan senatörü Ce- mal Madanoğiu'nun adıyla anılan dava. dı- ğer yanda Talat Turhan'ın 1 numaralı sa- nığı olduğu •Bomba Davası" sürüyordu. Madanoğlu davasında Osman KöksaL, Ilhan Selçuk, flhami SoysaL, Doğan Avcıoğlu gibi isimleryargılanıyordu. Bomba Davası'nda ise Kültür Sarayı'nın yakılması, Eminönü vapurunun batınlması, Marmara gemisi- nin yakılması gibi göstermelik eylemler tartışılıyordu. Türün'ün kurduğu Ziverbey Köşkü'nde hemen hemen herkes işkenceden geçirili- yor, Gürler-Batur aleyhine ifade vermeleri sağlanıyordu. Nitekim, daha sonra Asken Savcı Süleyman Takkeci tarafından hazır- lanan esas hakkındaki mütalaada. Türün "ün istedığı tarzda bır şema yer aldı. Bu şema- ya göre, Orgeneral Faruk Gürler "cunta ba- şı", OramiralKemal Kayacan ve Muhsin Batur "cunta üyeleri"ydi. Şemada aynca Orhan Kabibay, Mücip Ataku, Cemal Ma- danoğlu ve Ekren^Acuner gruplannın oluş- turduğu"MerkezÜstGrubu" vardı. Bu şe- maya göre hemen hemen herkesin bir şe- kilde Gürler, Batur ve Kayacan'la bağlan- tılan vardı. Ziverbey Köşkü'nde alınan işkenceli ifa- delere, böylesi şemalara karşın Madanoğ- lu davası beraatle sonuçlandı. "Bomba da- vası" ise af kapsamına alındı ve davanın düşürülmesine karar verildi. 1972 yıhnın sonuna gelındiğinde Sılah- h Kuvvetler Komuta Heyeti, "12 Mart Muh- ûrası ruhuna aykın mütalaaediliyor" açık- laması yapıyordu, ama o günlerde kimın • Türün'ün kurduğu Ziverbey Köşkü'nde hemen hemen herkes işkenceden geçiriliyor, Gürler-Batur aleyhine ifade vermeleri sağlanıyordu. Nitekim, daha sonra Askeri Savcı Süleyman Takkeci tarafından hazırlanan esas hakkındaki mütalaada, Türün'ün istediği tarzda bir şema yer aldı. Bu şemaya göre, Orgeneral Faruk Gürler "cunta başı" , Oramiral Kemal Kayacan ve Muhsin Batur "cunta üyeleri"ydi. Demokrasiye balyoz D E N İ Z T E Z T E L Madanoğlu davasında, Osman Köksal. Ilhan Selçuk, İlhami SoysaL, Doğan Avcıoğiu gibi isimler yargılandı. muhtıranın ruhuna uygun. kımın muhtıra- nın ruhuna aykın hareket ettiğinin bır öne- mi yoktu. Cumhurbaşkanı Sunay, 1973 yı- hnın Mart aymda görevi devredeceğini açık- ladı. Genelkurmay Başkanı Tağmaç göre- vı bırakmıştı, Suna> daCumhurbaşkanhğrnı bırakacaktı. Artık "Köşkcuntası"son bulu- yordu. 1973 yılına gınldiğınde Türkiye'nin en öneli sorunu Cumhurbaşkanlığı seçimıydı. Mart ayında Genelkurmay Başkanı Orge- neral Gürler ordudan aynlıyor ve konten- jan senatörü oluyordu. Genelkurma> Baş- kanılığf nada Orgeneral Semih Sancar ge- tirildi. Ve 13 mart günü TBMM'de Cum- hurbaşkanlığı için turlar başladı. Başlan- gıçta Faruk Gürler. Ferruh Bozbeyli, Tekin Anbunın aday oldular. Daha sonra aday- lar arasına Ismet tnönü ve Nıhat Enm de katıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi 15 tur sürdü ve 6 nisan günü emekli Oramiral, Kontenjan Senatörü Fahri Korutürk 557 üyeden 365'inin oyunu alarak Türkiye'nin 6. Cumhurbaşkanı oldu. Gelişmeler üzcre 7 nısanda Melen hükü- metı ıstifaetti. Ve NaimTalu yenı hüküme- tı kurdu. 5 mayısta Ismet Inönü artık "De- mokrasi rayınaoturdu" açıklaması yapıyor- du. Artık gündemde demokrasının göster- gesi sayılan seçımler vardı. 14 ekim günü 8 siyası partınin katıldığı seçimleryapıldı. CHP seçımlerde en fazla oyualdı. Ancak 185 milletvekilliği kazanan CHP tek başına hükümet kuramıyordu. De- mokrasiye geçılmiştı ama kriz son bulma- mıştı. Cumhurbaşkanı Korutürk. defalarca parti liderlerine görev verdi. Parti liderleri de defalarca birbirlenyle görüştüler. Hü- kümet bunalımı üç ay sürdü. Sonunda CHP lideri Bülent Ecevit, MSP lıden Necmettin Erbakan'la anlaşarak hü- kümeti kurdu. Evet, 12Martmuhtırasıylademokrasinın önüne set çekilmişti ve yeni hükümet her şeyi düzeltecekti. CHP-MSP liderlerinin üzerinde ilk anlaştıklan konu bir "genel af çıkarmak" oldu. Türkiye'de artık 12 Mart dönemi kapanmış, yeni bir dönem baslı- yordu... Ancak demokrasiye 12 Mart 1971 'de in- dirilen "balyoz" son olmadı... Yargısız in- fazlar, idamlar, ışkenceler hep sürdü... Üs- telik yaşamımıza yeni yöntemlerle birlikte yenı kavramlargirdi: Katlıamlar... Failı meç- huller... Kayıplar... Kaynaklar: Sosyalızm \e Toplumsal Mü- cadeleler Ansıklopedısı (Cılt. 6, 7). Sosyahst Kültür Ansiklopedisı (Cılt 7. 8). Zıverbey Köşkü, Ilhan Selçuk (Çağdaş Ya- yınları). Sakıncalı Yıllar, Hikmet Çetinkaya (Tekin Yayınevı). Ben Dev letım Asanm, Reha Öz (BDS Yayın- lan). Işkence tezgâhlanyta ünlû Ziverbo Köşkü... " 12 Mart faşizminin düşündükçe tüyler ürperten canlı bir belgesL.. Uğur Mumcu ve Talat Turhan o belgevi işaret ediyor. îstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Birliği başkanlanndan Gökalp Eren ' 12 Mart'ın galibi halk cephesi oldu' 1 2 Mart döneminde gençlik hare- ketinin Istanbul'daki merkezlerin- den biri de tstanbul Teknik Üni- versitesi idi. Zaman geldi öğren- ciler okulu işgal etti, boykotlar yaptı. Zaman geldi güvenlik güç- leri_okulu kuşattı. Ve bir kesimin gözünde İTÜ "anarşi >Tivası"ydı. O kanşık günler- de İTÜ Öğrenci Birliği'nin başkanlanndan biri olan Gökalp Eren 12 Mart'ı anlattı. Sözlerine "12 Mart,60'lı yıllann hesabı- nın görûldüğû, bir 10 yılın defterinin kapa- üldığı döncmdi. Sanki bir muhasebe döne- miydL 12 Mart, 27 Mayıs dahil olmak üze- re bir hesabın kapaülmasıydı" diye başla- yan Eren, dünya görüşlerinin 1960'tan son- ra şekillendiğini ve üniversite yıllannda dünyadaki sosyalist hareketle. sosyalist te- oriyle ilgilenmeye, sosyalizmi öğrenmeye başladıklannı söylüyor. Eren, 61 Anayasa- sı'nın kazanımlannı kullandıklannı o gün- lerde"daha iyi bir dünya" tartışmalan yap- tıklannı, liselerde kendilerine empoze edi- len milliyetçilik duygulanndan sıynldıkla- nnj belirterek, dünya görüşlerindeki deği- şikliği şöyle özetliyor: "Milliyetçiiik formasyonunun yerini an- ti-emperyalizm aldı. Yani millhetçiliği şid- detle eleştirip, millivet çekişmesinin eleştiri- siyle kendimizi jnrtseverlik ve anti-emper- yali/m noktasında yoğurduk. Sonra da bu- nun evrensel bir değerlendirmesini y aptığı- mızda kendimizi enternasyonalist olarak degcrlcndirdiğimiz bir noktaya geldik. Ta- bü bu noktaya getırken bizim Kemalizme ba- kış açımız da şekil değiştirdL Yani kayıtsız şartsız bir Kemalist olmak yerine, bizim 'Kuvayı Milliyeci' diye tabir edilen 'kal- paksız Kuvayı Milliyeci' diye tabir edilen bir iç yaklaşunınuz oldu." Eren, 196O'lı yıllann ıkinci yansında kıt- lesel hareketin yükseldiğini, üniversite genç- liğinden işçilere. öğretmenlerden köylüle- re kadar herkesin muhalefete katıldığını. TlP'in parlamentoda ıyi muhalefet yaptığı- nı vurgulayarak o günkü koşullarda CHP'nin de sol söylemi kabul etmek zorunda kaldı- nı belirtiyor. Ancak. yükselen halk hareke- tinin önünde bir önder bulunmadığına de- ğinerek "Halk hareketinc önderlik yapan, iyi organize olmuş, tarihsel mirası de>am ettiren, deneyleri önderliğinde birleştirmiş bir parti yoktu. Özellikle 68'den itibaren 71 'e kadargördüğümüz en büyük sıkıntı buy- du. İşte bizi önderliğe talip olmaya bu ko- şullaritti*" diyor. Eren. bır merkezin olma- dığını. herkesin ayn ayn yerlerde toplandı- ğını belirterek sözlerinı şöyle sürdürüyor: " Muhalefet hareketinüi gelişmesine para- lel olarak karşı devrimin örgütlenmesi gün- demdeydi. İşte bugün Cumhurbaşkanlığı yapan Süleyman Demırel o zaman başba- kandı ve politikasını çok net bir ifadeyle söy- lüyordu: 'tti ıte kırdırmak.' Şimdi tabii ki itJcrden birini ezerek yok etme politikasının hep yanında oldu, ama öhiir itlerte bcraber oldu.onu kapısjna bağladı. Bu politika Tür- kiye'yi bugünlere taşHİL.." Eren, komando kamplannın 1967 yılın- da kurulduğunu ve sıvil bir partinın orga- nize ettiği bu kişılenn ilk olarak Siyasal Bilgiler'e daha sonra da tTÜ Öğrenci Bir- liğı'ne saldırdığını vurgulayarak "Artıkbu terör için eğitümiş olan insanlar \ardı. İ ni- versitcden, bizim aramızdan seçilmiş insan- lann eliy le terör ünhersitey e taşındı. O gün- kü devletin bilinçle, özenle seçip organize et- tiği terör daha sonraki yıllarda da meyvesi- ni gösterdi" dıyor. Eren. sonuçta dev nmci gençlığin tercihi olmadığı halde tam anla- mıyla sağ-sol çatışmasının başladığını be- lirtiyor. "Belki bu devletin tercihiydi" diyen Eren. "Sonuçta maksat hasıl oldu. Bizim solun, sosyalist ve devrimci cephenin önder- likten.yani yıllann deneylerini biriktiren, di- siplini sağlayabilecek, politika üretebilecek bir siy asi merkezden yoksun olması, bu nok- taya gelinmesine bir vesile oldu" dı> e konu- şuyor. Eren, o günlerde. asker ve sıvıl ke- sim içinde bırgrubun Adalet Partısı'nın ve Demokrat Parti'nin dev amı olanlann ülke- yi ıyi yönetemediğini. ülke cıkarlannı ko- ruyamadıklannı. ülkede kardeş kavgasına neden olduklannı düşundüğünü vurgulu- yor 1971 darbesının sonucunu ise Eren, "1971 darbesiyle birçok arkadaşımızın katledil- mesine, örgütlerin dağılılmasına. işkenceye, zulme rağmen 12 Mart darbesinden galip çıkanın halk cephe»i olduğunu düşünüyorum. 72'vegelindiğinc darbt 1 yalnu kaldT diy e de- ğerlendınyor. 'Darbenin amacı ekonomide liberasyon'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 12 Mart dönemınin sosyal demokrat öğrenci liderlennden olan DSP Ankara Milletvekili LluçGürkan. Türkiye'deki tüm asken darbelen, "Türkiye ekonomisinin bir adım daha libere edilmesine dönük adunlar" olarak değerlendırdi. UluçGürkan 12 Mart'ı değerlendırirken, Türk ekonomisinin libere edilmesine dönük dış kaynaklı müdahalelere dikkat çektı. Gürkan. "25 yıl boyunca, çok değişik değeriendirmeler yapıkh 12 Mart için. Aradan geçen çeyrek yüzyıl sonra, siz o dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz. 27 Mayıs'ın rövanşı mı alındı 12 Mart'ta?" sorumuza şu yanıtı verdı: - 1961'in rövanşı falan değıl. bır anlamda devamıdır. Türkiye'deki bütün askeri müdahaleler. 27 Mayıs. 12 Mart ve 12 Eylül... Biçimi ne olursa olsun. Türkiye ekonomisine dış müdahale ile liberalızme doğru yelken açtırılmasının parlamenter yapıda karşı laştığı zorluklan aşmak üzere realize edilmiştır. 27 Mayıs'ın önünde 1958 Pans Kulübü kararlan vardır. 12 Marûn önünde 14Ağustos 1970 günlüekonomiyi libere etme -yazan da o tanhte Planlama Müsteşan olarak rahmetlı Turgut Ozal'dır- önlemleri vardır. 12 Eylül'ün önünde bilindiği gibi 24 Ocak Kararlan vardır. Askeri müdahaleler, Türk ekonomisinin bır adım daha libere edilmesine dönük adımlardır. 27 Mayıs'ın siyasal liberalizm anlamındaki farkı... işte klasik tekerleme vardır ya: "Ekonomik liberalizm, beraberinde siyasal liberalizmi getirir.1 " Bu doğru 27 Mayıs'ta kanıtlanmıştır. Ama bir ilave adımı vardır. Ekonominin gelışmişlik düzeyi kadar siyasal liberalizm getinr. 27 Mayıs'ta getirdiği siyasal liberalizm. ekonominin gelişmişliğiyle uyum sağlayamadığı ıçın. 12 Mart ve 12 Eylül'de genye adım atmıştır. Biz şu veya bu şekilde, geçmişte 12 Mart'a. 27 Mayıs'a. 12 Eylül'e karşı karşı-taraf olmuş olabilıriz. Hepimiz bugün genye dönüp baktığınıızda bence temel gerçek budur. BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Açılsın Kapılar!.. Yaşar Kemai'in, Düşünce Özgürfüğü ve Türkiye ad- lı kitapta yer alan, Türkiye Üzerindeki Kara Gökyüzü ve Zulmün Artsın başlıklı yazılanndan dolayı, 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptınlmasının yurtiçi ve yurtdı- şında alabildiğıne tepkileri oldu. Daha da olacak... Yapılan, büyük yazara saygısızlıktır, olmadık say- gısızlık! Nezihe Meriç'in 9 mart günlü Cumhuriyetteki şu değerlendirmesine katılmaz olur musunuz? "Bir ulusun yetiştirdiği değerter, sanatçılar vardır. Bunlaro ulusun kültürünün değerieridir. O kültür on- lan yetiştirmiş, kabul etmiş, yüceltmiştir. Onlar bizim orta direğimızdir. Bunca yıldır yaşama biçtikleri an- lamın hesabını vererek yaşamışlardır. 21. yüzyıl, in- san, özgürlük, insanca yaşamak ve başkalan hep bu hesabın içindedır. Bazı adlarbu değerieıin toptan tem- silcisidir; Yaşar Kemal gibi. O bir kişi değil ki!" Dogrudur, Yaşar Kemal bir kişi değil ki! Ancak konu, sadece büyük yazara yapılmış bir say- gısızlıkla başlamadığı gibi, onunla da bitmiyor. Konumuz, ülkemizde fikre "suç" olarak bakılması hâlâ. Karşısında olduğumuz düşünceleri tartışmak yeri- ne, üstelik kanunlarla suç haline getirmiş cezalandır- mışız; o fikirleri çürütecek kanıtları değil, hapishane- leri gösteriyoruz sahibine. Gardıyanlar kanıtlanmız arasında... Yapılan, saygısızlıktır Yaşar Kemal'e, büyük saygı- sızlık. Iyi ama, Türkiye hapishanelerinde düşüncele- rınden dolayı hapse tıktığımız yığınla aydın var bugün; aylardır, yıllardır yatıyorlar, daha da yatacaklanndan maada... Girip çıkan nice aydını saymıyoruz. Bır Ismail Beşikçi'ye yapılan, saygı gösterisi olma- sa gerek! Sıralannı savan bır Münir Ceylan a, bir Haluk Ger- ger'e, birFikret Başkaya ya. ve başkalanna "haket- mişlerdi" diyebilir misiniz? Ne yapmıştır bu insanlar, düşüncelerini ak kâğrtlar üzerine dökmekten başka? "Teröre karşıyız" diyorsunuz, amenna! Ama bu in- sanlar, ellen tetiğe dokunmadığı halde, "Terön'e Mü- cadele Kanunu"na dayanarak, yazıp çizdiklerinden dolayı zindan karanlığını boyladılar. "Demokrasiye inanıyoruz" diyorsunuz. Alkışlana- cak bir tavır! Ama hangı demokraside var, düşüncey- le terörü yan yana koyup hapishanenin kapılannı aç- mak ınsanlara? "Kürt sorunu "nu çözmekten söz ediyorsunuz. Hak- lısınız, hem de bir an önce yapmalı bunu! Ama bu mu- dur yolu? Kitapsız, tartışmasız, dıyalogsuz? Kovuşturmalarla, mahkemelerle, hapishanelerie? Yalnız o sorunda da değil, hemen hemen bütün te- mel davalanmızın çözümünde. bir demokrasi için pek doğal düşünce ve eylemler yasaklarla çevrilmiş du- rumda. Böyle demokrasi olur mu? Daha da korkunç olan bir şey var: Başbakan Me- sut Yılmaz, Meclis'te okuduğu hükümet programın- da, "Fikır özgürtüğünün önündeki engeller kaldınla- cak" derken, aynı gün, Devlet Güvenlik Mahkemesi, sadece düşüncesini açıkladığından dolayı Yaşar Ke- mal'e hapis cezası venmekteydi. Şimdi, birisi çıkarda, buna bakıp, "Hükümet edenlerin, dahası başbakan- lann da ötesinde, Türkiye'ye hükmeden birgüç var" derse ne söyleyeceksiniz? Hükümete, Meclis'e, yani kanunlan önerip oluştur- makla görevli yüce devlet organlannda yer alanlara, en başta da Başbakan'a seslenmiş olalıırv. Demok- rasiye, bu arada fikir özgürlüğüne inanmakta bir par- ça samimi isenız, Türkiye'de düşüncelerin önüne ge- tirilip dikilmiş, insanlarımıza, dahası aydınlanmıza acı çektiren; bitmedi, 21. yüzyılın eşiğinde hepimiz için bırer utanç kaynağı olan ceza maddelerinin bir liste- sini yapınız ve tek bir oturumda, "kaldınldı" deyip fır- latıp atınız tarihin çöplüğüne! Görevlisiniz buna! Ve Yaşar Kemai'in, büyük yazann acısına son ve- rıp onu sevindirecek tek davranış da budur şimdi. Bir şeyı daha yapınız: Hemen bir "genel a f fa gi- derek, düşünceleri getırip hapsettiğiniz şu zindan ka- pılannı özgürlüğe, barışa, kardeşliğe açınız! Yakışmıyor olan biten ülkemize... Evet, açılsın kapılar artık!.. Kısa... Kısa... Kısa... Kısa... Kısa. • tngiltere Metroloji Enstıtütüsü (NPL) Başkan Yardımcısı Dr. Ahdrevv VVallard. TUBİTAK-MAM Ulusal Metroloji Enstitütüsü ile işbirliği ve karşılıklı tanıtma antlaşması ımzaladı. • İzmir'de postacıiar, Türk Telekom ile Posta İdaresi İşletmeleri'nin oluşturulmasını ve tetefoneulara yapılan aynmcılığı kamuoyuna duyurmak için dün "korsan eylem" gerçekleştirdiler. • Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Emın Kul'u ziyaret ederek çalışma yaşamında "eşit katılım" olanağının sağlanmasını istedi. • İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, Maliye Bakanı Lütfullah Kayalar'a, "tam beyanname döneminde bir kargasa yaşanmamasuu, serbest muhasebecilerin defter tutnıa ve beyanname imzalamalan konulannda Danıştay kararlanna uy ulmasını" içeren bir mektup gönderdi. • Galata Kulesi'nı 14 Temmuz 1995 günü işgal etme olayına kanşan 8'i tutuklu 9 sanık hakkında DGM'de açıîan davaya dün devam edıldi. • TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Halis Komili, ülkenin içinde bulunduğu sorunlann çözümü için Türk-İş'e uzlaşma çağnsında bulundu. • Sosyalist Iktidar Partisi İstanbul tl Yönetimi dün yaptığı yazıh açıklamada, partinin Maltepe'de bulunan ilçe binasına sivil polisler tarafından saldın düzenlendiğini Halis Komili belırttı. • İstanbul Büyükschir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan dün İstanbul Büyükşehir Btlediyesi İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşJetmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yaptınian 400 otobüslük garajın açılışını yaptı. • Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, ekonominin sağlıklı bır yapıya kavuşturulması için devletin ticarete değil, altyapıya yönelmesi gerektığıni söyledi. • Polisin 'teslim ol" çağnsına uymayan ve silah çekerek kaçmaya çalışırken \urulan Hakan Özbey adlı hırsız yaşamını y itirdi. • K.KTC Ekonomı ve Maliye Bakanı Salih Coşar, KKTC'ye Avrupa Birliği'nın (AB) ve tüm dünyanın sıyasi nedenlerle ambargo uyguladıklannı, bu ambargo karşısında tek çıkış yerinin Türkiye olduğunu belirtti. • Bakırkoy Belediyesi tarafından geçen yıl açılan Osmaniye Sağlık Merkezi'nde oluştunılan göz polikliniği ile check-up laboratuvarı, Bakırkoy Belediye Başkanvekili Ahmet Bahadırü tarafindan dün açıkk
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear