22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 MART1996 CARSAMSA CUMHURfYET SAYFA HABERLER İZLENİMLER Işkenceci 'doğum tarihi' sormuyor SERDARKIZIK I nsan haklan raporlann- daki verileregöre sokak- taki her 100 kişiden biri işkence mağduru. Yak- laşık 100 büı yurttaşın, gördü- ğü işkenceden ötürü tedaviye •gereksinirru var. İşkence yıllardır ülkenin gûndeminden düşmedi. Kimi zaman başka konular öne çık- : tı, ama en küçük karakoldan en büyük emniyet müdürlüğü bi- nasına degin sürekli gündem- de kaldı. Bu yanıyia dün fzmir DGM, ülkede işkence savlan- nın, tartışmalannın, suçlama- lannın odak noktasıydı. Bır yanda duruşma salonun- da bekJeyen, daha ilkgençlik dönemlerinde işkenceyle ta- nışmış, bedenleri ve beyinle- rine onanlmaz yaralar açılan li- seli gençler, diğer yanda DGM binasının çevresinde duruşma- yı bekJeyen 12 Martlarda, 12 Eylüllerde işkence tezgâhla- nnda sorgulanmış aydınlar. ya- zarlar, 68'li ve 78"liier... Her- kes ışkenceyi konuşuyor. Ül- kenin bu ayıpla yaşamaması gerektiğı vuıgulanjyor. Metrekareye ülke ortalama- sının üstünde işkence mağdu- runun düştüğü DGM bahçe- sinde yazarlara, tutuksuz yar- gılanan gençlere, aydınlara, duruşmayı izlemeye ve arka- daşlanna destek olmaya gelen öğrencilere, acılı anne ve ba- balara, kardeşlere mikrofon- lar uzatılıyor. Venlen yanıtlar işkence konusunda ülkenin gel- diği noktayı gözler önüne se- riyorbiryanıyla. Kjmse işken- cenin yapılıp yapılmadığmı tartışmıyor. Herkes, "Bu iş- kencenin önüne nasıi geçüir"i konuşuyor. Bu denli ciddi ve önemli bir konunun diyaloglannda mi- zah sayılabilecek noktalar da var. Örnegin, tutuksuz yargı- lanan ve DGM'nin polis kuşat- masındaki dernirparmaklıkJı kapısından içeri bin bir güçlük- le girebilen Bonuı Şenol'un söylediklerinde: ; u Abi,inaıulır0bidegiLKa- -pıdakipoüsesö>lüvorum, bıra- kın geçeyim, ben \ar^ılananla- nn arasındavını diyorum, yû- zümebakryor. Bari ben geri gi- deyimdiyorum. koiumdan ya- kafayor. Ne yaparsın şündi" Boran'ın temiz, genç yüzü- ne kameralar çevriliyor. Öyle şaşkın ki. Aynı davada yargı- lanmalanna karşın tanımadığı- nı söylediği Erdoğan Kıhç'ın yanına gıdıyor. Kısa bir mer- habalaşmadan sonra dönüp şunlan anlatıyor: "Abi biz aynı örgütün üye- leriymişiz, ama birbirimizi bu dava sayesinde taıudık. Sonra da arkadaş okiuk. Diğerruruk- lulann birçoğunu, tanımıyo- rumbfle-" Bir mizah notu da liseli genç- lerin avTikatı Ptlin Arda'dan. Arda, parmaklıklann dışında zafer işareti yapan lzmir K.a- dın Platformu üyesi arkadaşı- na bağınyor: "DikkaÜi oL, öyle zafer işa- reti yapma. Yoksa seni de DHKP-Cdavasmdan götürür- Un? Dosyada ifadeler dışında - onlarda çelişkilerle dolu- cid- di kanıtlar olmayan, aslında birçoklanna göre gençlerin de- ğil de işkence yaptıklan sav- lananlann yargılanması gerek- tiği dava, daha çok gürültü ko- paracak anlaşılan. Öğrencilerden birinin yaşının küçük olması nedeniyle davaya yayın yasağı konuldu Çocııklar gizlî yargdanacakİZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- Mani- sa Emniyet Müdürlüğü'nde işkence gördük- leri öne sürülen ve aralannda lise öğrencile- rinin de buiunduğu 12'si tutuklu 16 kişinin DHKP-C üyesi olmak iddiasıyla yargılanma- lanna Izmir DGM'de başlandı. Yargılanan bir sanığın 14 yaşında olması nedeniyle "ya- yınyasağt" koyan mahkeme, iki sanığın tah- liyesine karar verdi. Davayı, siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ternsil- cilen, çok sayıda yerli ve yabancı gazeteci ıle sanıklann yakınlan izledi. Avukatlar, suç- lamalann dayanaksızlığını \ urgulayarak. asıl yargılanması gerekenlerin "'işkencedler'' ol- du&unu söylediler Izmir DGM'deki dünkü duruşmaya ilgi büyüktü. Sabahın ilk saatlennde yargılanan- lann yakınlan, DÎSK Genel Başkanı Rıdvan Budak Banş lçin Birarada Grubu'ndan Şa- nar Vurdatapan, eski milletvekillerinden Ke- mal AnadoL avukat Eşber Yağmurderdi. In- giliz Sosyalist Işçi Partisi'nden Brenda Ni- xon, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Masa- sı 'ndan Carsten Jurgensen, îzmir CHP Jl Başkanı Osman Ozgüven, Özgürlük ve Da- yanışma Partisi yöneticileri, çok sayıda yer- li ve yabancı basın mensubu ile yargılanan öğrencilerin okul arkadaşlan katıldı. Olağanüstü önlemler Salonun yetersiz olduğu gerekçesiyle da- vayı izlemeye gelenlerle birgrup gazeteci, du- ruşma salonuna alınmadı. Bu arada polisin aldığı olağanüstü geniş güvenlik önlemleri dikkat çektı. Hâkim UçalGökhan'ın başkanlıgında, hâ- kimler Fevzi Oylupınar, M. Selçuk Avun- dukoğhı'dan oluşan mahkeme heyeti, sanık- lardan M.G.'nin yaşının küçük olmasını ge- rekçe göstererek davaya yayın yasağı koydu. Mahkeme Başkanı Gökhan, karan şöyle açık- ladı: "M.G.'nin 1981 doğumlu olduğu gelen nü- fus kaydından aniaşıldığından sanığın befir- lenen yaş durumu nedeniv le CM UK'un 375. nıaddesi ve gerekse özel muhakeme usulü otan 2253 savdı>asanın 25. nıaddesigöz önün- de bulundurularak duruşmanın gbJi olarak yapılmasına, a>nı maddenin 26/2 maddesi u>annca sanığı temsil eden vekilin yanı sıra duruşma salonunda sanığın aiicsinin bulun- dunjlmasına. sanıklardan M.G.'nin yaşı iti- bany la mahkeme için gizlilik karan verilmiş olması itibanyla CVH K'un 377/2 maddesi 2253 sayılı vasanın 40. maddesi ve de 5680 sa- yılı yasanırı 30/2 maddesi nazara alınarak ba- sın özgüriOğü temel anayasal bir hak olmak- la beraber yargılamanın se>rini doğrudan doğruya veya dolavlı biçimdc engelle>ecek ve etküeyecektersvorumu iceren >a\ın yapılma- DGM'nin girişkapısı önünde biriken izJevici grubu, sabahın ilk saaüerindcn başlayarak çeşhü sloganlaria tepkilerini dile getirdUerve Manisa Emniyet Müdürlüğü'n- deki işkenceyi protesto ettiler. Bu arada sık sık "Susma, sustukça siı-a sana selecek", "Mnsanhk onuru işkenceyi yenecek", "tşkence yapan şerefeizdir" diye sloganlar aüldı. (Fotoğraf: NECATİ AYGIN) ması yönünde yaym yasağı konulmasma ka- rar verüdL" Savcılık iddianamesinde sanıklann örgüt üyesi olduklan, örgüt üyelerine yardım ve ya- taklık suçu işledikleri öne sürüldü. Sanıkla- nn Buca Cezaevi 'nde tutuklu örgüt üyelerin- den talimat aldıklan, bu talimatlar doğrultu- sunda örgütsel çalışmalarda bulunduklan da belirtildi. Bu suçlamalarla Ali Göktaş, Faruk Deniz, Emrah Sait Erda, Levent Küıç, Aşkın Veğin, M.G-, Ayşe Mine Balkanu, Münire Apaydu ve Sema Taşar hakkında TCK'nin 168/2 maddesıne göre 15 yıla kadar ağır hapis ce- zası istenildi. Örgüt üyelerine yardım ve yataklık yap- makla suçlanan Erdoğan Kıbç, Ful>i a Apay- dın, Boran Şenol, Abduilah V ücel Karakaş (tutuksuz). Jale Kurt,ÖzgürZeybek ve Hü- seyin Korkut hakkında da TCK'nin 169,1 maddesine göre, 5 yıldan az olmamak üzere hapis cezası ıs- r endi. Duruşmadan önce açıkla- rna yapan avukatlar şu görüş- leri dile getirdıler: "MüvekkiUerimizin kire- mitk' trvn vagunlanna, otiar- lada duvaıiara örgütün görüş- lerini iceren sloganlar yazdık- lannı iceren ifadeieri var. Ama yapbğımız incelemede ne tren var ne de yazı yazıldığı öne sü- rülen du varlarda bö> le bir ya- zna rasdadık. Müvekkilieri- miz, işkenceden kurtulmak için olmavan olaylan uydur- muşlardır. Sanıklann bir kıs- mı savcıkkta işkence gördük- lerini söylemişler, aynca ra- porlan da var. Polisin iddiala- n bunamen uydurma. Solegi- limli ve sosval faalhet gösteren Kseöğrencflerinden polis rahat- sız olmuş ve iş yapıyor görün- mek için böyle uydurma bir dos\-a hazırlamıştır. Yargılan- ması gerekcn bu gencecik in- sanlar değil. işkenceci emni- yet görevlileridir." Sanık avukatlanndan Sema Pektaş'ın. M.G.'nin 15yaşın- dan küçük olması nedeniyle DGM 'de degil de Çocuk Mah- kemesi 'nde yargılanmasını ta- lep ederek dosyasının aynl- masını istedıgı öğrcnildı. Bu istemi daha sonraki oturum- larda görüşecegını bildıren mahkeme, sanıklardan Hü- seyin Korkut ile Jale Kurt'un tahliyesine karar verdi. Duruş- ma, 16nisanaertelendı. OTL A R /ORAL ÇALIŞLAR Devleti çocuklardan 'koruma' davasıİZMİR - Genceciktiler, sıra sı- ra dizilmişlerdi. Arkalannda anne- leri, babalan ve biz gazetecilerdu- ruyorduk. Devietin güvenliğini bu gencecik çocuklara karşı koruya- bilmek için lzmir DGM çevTesin- de olağanüstü güvenlik önlemlen alınmıştı. DİSK Genel Başkanı Rıdvan Budak'la mahkemenin kapısında bekliyoruz. Gazeteci arkadaşlar Budak'a işkence ile ilgili düşün- celerini sordular. Budak soruyu esprili şekilde cevapladı: "Burada bulunan insanlar, içie- rinde gazetecû a\ u kat siyaset ada- mı, hemen çoğunluğu işkenceden geçmiştir. Ben de işkence gördüm. Arök Türkiye bundan vazgeçsin, dışanya, ele güne karşı ayıp oluyor. Biz aiıştık da dışarıda anlatmak zor oluyor." Duruşma başlamadan önce, iş- kence gören çocuklann aileleriy- le görüştük. Hepsinin yakasında, "Işkenceye Hayır'' rozetleri yer alı- yordu. Konuştuğumuz Manisalı tanıdıklar, ailelerin başlangıçta sı- kıntılannı anlatmaya çekindilderi- ni aktardılar. Ancak. özellikJe Ma- nisa Tabipler Odası'nın ve çeşitli demokratik çevrelerin ısrarla ola- yın üzerine gitmeleri aileleri de cesaretlendirmiş. Duruşmada tu- tuksuz yargılanan Boran, Abdui- lah, Erdoğan ve Fuhya ile konuş- maya başlar başlamaz, Fulya ve Erdoğan, "Siz sormadan söylej'e- lim, ikimiz henüz 18 yaşında defi- liz" dediler. Neden böyle bir kar- şılık verdiklerini ise "Her gelen önce yaşımızı somyor" diyerek açıkladılar Gencecik liseli öğrencüer işken- ceden geçiyorlar ve tartışma daha çok onlann yaşlan ûzerinde yo- ğunlaşıyor. tşkence öylesine ka- nıksanmış ki artık işkence gören- lerin yaşının küçük olması tepki ba- rajı haline gelmiş. Ne yapalım, hic olmazsa 18 ya- şından küçükJeri işkenceden kur- taralım önkoşullanması, çocukla- n da böyle bir soru ile yüz yüze ge- tirmiş. Ama korkunun eeele faydası yok türünden çok beylik bir sözcük yi- ne geçerliliğini İcanıtlamış. İşken- ce etmenin ve zulmün sının olmu- yor. Eğertoptan yok etmek gibi ra- dikal bir mücadele yürütülmezse sonunda işkence ve bu işkencele- rin en bayağısı gelıp gencecik ço- cuklanmızın kapısına dayanıyor. Bu işkenceleri, devleti ve polisi korumak altında savunmaya kal- kışmak ise yalnızca işkenceci len cesaretlendinyor. Devletimiz ve polisimiz olsun da varsın işkence- ci olsun demek, bu ülkeyi Frankeş- taynlann ülkesine dönüştürüyor. Evet, dün İzmir DGM 'de yargı- lanan bizim cocuklanmızdı. Gen- ceciktiler, önlerinde uzun bir ge- lecek uzanıyordu. Sıra sıra dizil- mişler, hesap veriyorlardı. Sizce neyin hesabıydı bu? Ülkede akan bunca kanın sorumlusu onlar mıy- dı? Yoksa köylülerin tepesine bom- ba yağdınp büyük şehirleri yer- sizler yurtsuzlar bannağı haline onlar mı getirmişlerdi? Gençlerin ülkemizin yurtdışın- daki itibannı zedelededikleri bir gerçekti. Eğerağırişkencelergör- düklerini iddiaetmeselerve sesle- rini çıkarmasalardı, dünyanm ilgi- si Manisa'ya yönelmez ve devle- timiz güç dunıma düşmezdi. On- lar dün DGM karşısında masum masum duruyorlardı, ama yine de işkence gördüklerini söylemekten vazgeçmiyorlardı. ,'zmirli gazeteci arkadaşlar bun- dan yıllarca önce yine lzmir DGM'de görülen bır başka dava- yı hatırlattılar. 18 yaşından küçük M.Ç. okulda komünizm propagan- dası yaptığı iddiasıyla yargılan- mıştı. Aradan bunca zaman geçti- ği halde değişen bır şey olmamış- h. Yine küçük çocuklaryargı önün- deydi. Üstelik bu kez cinsel or- ganlanna cop sokacak kadar acı- masız bir tablo ortaya çıkanlmış- tı. tzmirli avukatlar sohbetimiz sı- rasında, 18 yaşından küçük genç- lerin Türkiye'nin altına imza attı- ğı Uluslararası Çocuk Haklan Söz- leşmesi uyannca tutuklu olarak yargılanmamalan gerektiğini de belirttiler. Avukatlann bu sözlerini dinler- ken Başbakan Vfesut Ydmaz'ın, iki gün önce söylediği Türkiye'nin altına imzaattığı uluslararası söz- leşmelere uymakla yükümlü ol- duğu sözlerini hatırladım. Bu ço- cuklann uluslararası sözleşmele- re göre tutuklu olmaması gereki- yordu. Ama gerçek ne yazık ki ter- siydi. Manisalı çocuklan işkenceden sonra tutuklayıp mahkemeye çı- karan bir ülkenin ınsanlan olduğu- muzu unutmamamız gerekiyor. Bir yurttaş olarak, böyle davranışlara daha duyarlı tepkiler, daha etkili tepkilergöstermeliyiz. Gösterme- liyiz ki bir daha bu yola başvura- cak olanlann önü kesilsin. Geçen cumartesi tstanbul'dan 25 profesör Manisa'ya gitti ve olay- lan yerinde araştırdı. Valiye, em- niyet müdürüne ve savcıya adale- ti anımsattılar, ailelere destek ol- dular. Çeşitli meslek gruplanndan 25 profesörün davranışı sorumlu yurttaş davranışıdır. Bu tür yurttaş- lann sayısı arttıkça ülkemız daha yaşanılır hale gelecektir. Öğretim üyelerimiz de gerçek bilimsel kim- liklerine sahip çıkmış olacaklar- dır. Manisa olaylan, artık yeter de- memiz için bir sınır sayılmalı ve bu noktadan itibaren tekeri tersi- ne çevirmeli ve ülkemizin makûs talihini yenmeliyiz. Duruşmada gösterilen duyarlığı tüm ülkeye yaymalıyız. Her azgınlığın bir sının vardır. Artık bu azgınlık durdurulmalıdır. Yoksa hep bırlikte altında kalacağız. Rüsdu Saracoğlu: Merkez Bankası, doğru yere bağlandı Devlet bakanlarıııın görevleri belM oldu ANKARA (Cumhuriyct Bürosu) - Devlet bakanlannm görev dağıhnu yapıl- dı. Kime bağlanacağı tartışma konusu olan ve öncekı ıktıdar dönemınde Devlet Bakan- hğı'nın "ilgili kuruluşu"olan Merkez Bankası, bu kez Başbakanlık'ta kaldı. Dev- let Bakanı Rüşdü Saracoğlu da, daha ön- ce yapılan bır hatanın düzeltildiğini ve uzun sûre başkanlığını yaptığı Merkez Banka- sı'nın dogru yere bağlandığını söyledi. Devlet bakanlıklanrun görev dağılımı da şöyle: Siahit Menteşe (Başbakan Yardımcı- sı): Hûkümet içi koordinasyon, Kriz Ko- ordinasyon Kurulu (Başkan), lç Güvenlik Koonünasyon Kurulu (Başkan). tç Güven- lik Değerlendırme Kurulu (Başkan). Rüşdü Saracoğlu: Uluslararası ekono- mik kuruluşlar ıle ilişkiler, Yüksek Plan- laraa Kurulu (üye), Ozelleştirme Yüksek Kurulu (üye). Para-Kredı ve Koordinas- yon Kurulu (üye), Ozelleştirme tdaresi Başkanlığı (Başbakan adına), kamu banka- lan (Başbakan adına; T.C. Ziraat Banka- sı, T. Halk Bankası, T. Emlak Bankası. Vakıflar Bankası). Ayfer Yılmaz: Kıbns ile ilgili koordi- nasyon işleri. Para-Kredi ve Koordinas- yon Kurulu (üye), Türk Standartlan Ens- titüsü Başkanlığı. Milli Prodüktivite Mer- kezi Başkanlığı. Devlet Istatıstik Enstitü- sü Başkanlığı. Abdülkadir Aksu: Güneydoğu ile ilgi- li işlerin koordinasyonu. GAP Projesi Yük- sek Kurulu (Başkan), GAP ldaresı Baş- kanlığı, Türkıye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı (TAEK). Ufuk Söylemez: Yüksek Planlama Ku- rulu (üye), Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu (üye), Ozelleştirme Yüksek Kuru- lu (üye), Devlet Planlama Teşkilatı Müs- tesarlıgı, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Pi- yasası Kurulu Başkanlığı. Eyüp Aşık: Tütün. Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol tşletmelen (TEKEL) Genel Müdürlüğü; ÇAYKUR Genel Müdüriüğü, Türkiye Kalkınma Bankası. Yaman Törüner: Yüksek Planlama Ku- rulu (üye), Dış Tıcaret Müsteşarlığı, Tür- kiye thracat ve Kredi Bankası (EXIM- BANK). Gümrük Müsteşarlığı. tmren Aykut: Kamu toplu iş sözleşme- lerinde koordinasyon sağlamak; kadın ve aile sorunlannın çözûmü ile ilgili çahşma- lar yapmak; güçsüzlerin sorunlannın çözü- mü için çalışmalar yapmak; yurtdışında yaşayan Türk ışçilennın sorunlannın ko- ordinasyonunu sağlamak; Sosyal Hizmet- ler ve Çocuk Esırgeme Kurumu Genel Mü- dürlüğü, Aıle Araştırma Kurumu Başkan- lığı, Kadının Statüsü ve Sorunlan Genel Mü- dürlüğü. Ayvaz Gökdemir: Bulgaristan'dan ge- len göcmenlerle ilgili koordinasyon; Bul- garistan'dan zorunlu göçe tabı tutulan Türk soylu kişilerle ilgili olarak 2510 sayıh ls- kân Kanunu cerçevesinde yapılacak işlem- ler ile almacak kararlann genel kordinas- yonu ve bu kışıler için yapılmakta olan ve- ya yapılacak konutlann hak sahıplenne da- ğıtımı; kişiler adına temlık ve tapuda tes- cil ile borçlandırma konulannda 2510 sa- yıh Iskân Kanunu'na 3805 sayılı kanunla eklenen 34 ve 35. ek maddelerin amır hük- mü gereğince yapılması gerekli ışler; Türk cumhuriyetlen ve topluluklan ile kardeş top- luluklaıia ilişkiler, bunlarla ilgili araştırma, planlama ve koordinas>onun sağlanması; 3835 sayıh "Ahıska Türklerinin Törki- ye'ye Kabulü ve tskânına Dair Kanıın" hükümleri cerçevesinde, bu kanunun 3. ve diğermaddelenndekı görevleri yapmak ve koordinasyonu sağlamak; TürkiyeCumhu- riyeti sınırlan dışına yapılmakta olan insa- ni yardımlann her türlü koordinasyonu ve amacına uygun bir şekilde yerlerine ulaş- tınlması; Türkiye'ye gelen sığuunacılarla ilgili her türlü planlama ve koordinasyon hizmetlerinm yenne getinlmesi. bu konu- lardaki talep ve yazışmalann değerlendi- rilmesi: Türk cıûnhunyetlerinde faaliyet gösterecek küçük esnaf ve sanatkârlarla il- gili koordinasyonu sağlamak. Atatürk Kül'tür, DU ve Tarih Yüksek Ku- rumu Başkanlığı. Cemil Çiçek: Parlamento ile ilişkiler. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teş- vik Fonu Idaresi, Diyanet fşleri Başkanlı- ğı, Vakıflar Genel Müdürlüğü. İbrahim Yaşar DedelekrKöy Hızmct- leri Genel Müdürlüğü. Ali Talip Özdemir: Parlamento ile iliş- kiler, Tanıtma Fonu tdaresi, Haberleşme Yüksek Kurulu (Başkan), Türkiye Europa- lia Festivali Milli Teşkilatı (Başkan), Ba- sın Yayın ve Enformasyon Genel Müdür- lüğü, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü, Anadolu Ajansı Genel Müdüriüğü. Cnal Erkan: Parlamento ile ilişkiler, Doğal Afetler Koordinasyon Ku- rulu (Başkan), Toplu Konut ldaresı Başkan- lığı. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü. Ersin Taranoğlu: Gençlik ve Spor Ge- nel Müdürlüğü, Futbol Federasyonu Baş- kanlığı, Devlet Meteoroloji lşlen Genel Müdürlüğü. Halit Dağlı: Parlamento ile ilişkiler, Yüksek Denetleme Kurulu Başkanlığı, Tür- kiye Ortadoğu Amme tdaresi Enstitüsü Ge- nel Müdürlüğü. ELAKS ELEKTRONİK AKSAM SANAYİİ A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI'NDAN Şırketimız Ortaklar Yıllık Olağan Genel Kurul toplantısı 28 03 1996 Perşembe gunu saat 12 00 de Cemal Sahır Sok No 2&'28 Mecıdıyekoy/lstanbul adresınde yapılacaktır Genel KuruJ Gündemınde; I.Dıvan Heyetının seçımı ve Genel Kurul toplantı tutanağının imzalanması hususunda Dıvan Heyetıne yetkı verılmesı 2.1995 yılı faaliyet ve hesaplan ile ilgili Yönetım Kurulı, Raporu ve Denetçı Raporunun okunması ve tasvıbı 3. 1995 yılı Bılanço ve Gelır Gıder hesabının okunması. müzakere edilefek tasvibı ve 1995 yılı kârı hakkında karar alınması. 4. 1995 yılı faalıyetlerınden dolayı Yönetim Kurulu üyelerı ıle Denetçının ıbra edılmelerı hakkında karar 5. 1996 donemı faaliyet ve hesaplarını ıncelemek uzere toplanacak genel kurula kadar gorev yapmak uzere denetçı seçımı 6. Yonetım Kurulu Uyelen ıle Denetçının ucreîierının îespıtı 7. T T K nun 334 ve 335 maddeierı uyannca Yonetım Kurulu ûyeler:ne ızın venlmesı hakkında karar 8. Dılekler konuları bulanmaktadır. 1995 yılına aıt Yonetım Kurulu ve Denetçı raporları ıle Bılanço ve Gelır tablosu hesaplan îopiantı tarıhıne tekaddum eden onbeş gun sure ıle şırket merkezınde ortaklarımızın tetkıklerıne amade bulundurulacaktır Toplantıya katılmak ısteyen oriaklanmızın, sahıp olduklan hısse senetlennı veya bu senetler herhangı bır nedenle uçuncu şahısların elınde ise. bu senetlere sahıp olduklannı gösteren belgelen ıbraz ederek toplantı günunden en az bır hafta evvel şırketımıze muracaatla Genel Kurula gırış kartı almaları gerekmektedır. Genel Kurula bır temsilci gönderilmesi duaımunda. usulune uygun olarak duzenlenmış vekaletnamenın veya temsil belgesının şırkete ıbraz edılmesını nca edenz TEMSİL BELGESİ ÖRNEĞİ Eiaks Elektronık Aksarr Sanayıı A Ş Yonetım Kurulu Başkanlığı na 28 Mart 1996 Perşembe gunu saat: 1200de Cemal Sahır Sokak 26 28 Meddryeköy'ls'anbul adresındekı şırket merkezınde yapılması kararlaştırılan Olağan Genel Kurul toplantısında benıbızı terrsıle şırketıntzde sahıp olduğurrVolduğumLıZ . . . adet htssenın banabıze verdığı oy hakkımı/hakkımızı dıledığı gıbı kullanmaya yetkılı olmak uzere Sayın . vekıl tayın ettığımı/etiığımızı beyan edenm/edenz. Kaşe-Adı Soyadı İmza POLİTtKA GUNLUGU HİKMET ÇETİNKAYA Şeriatçı Terör... Üç gündür gazetelerin birinci sayfalannı, televizyon- ların ilk haberlerini şeriatçı bir terör örgütünün eylem- leri içeriyor. Çetin Emeç, Turan Dursun ve Sinan Er- can'ı öldürdüöü öne sürülen Irfan Çağıncı'nın için- de bulunduğu Tslami Hareket Örgütü'nün eylemieri an- latıjıyor. Üç gündür başta Fethullah Gülen'in yazılannı ya- yrmlayan Zaman gazetesiyle diğer 'şeriatçı gazete- lere' bakıyorum. Hiçbirinde eli silahlı şeriatçı katiller- le ilgili doğru dürüst bır haber yok. Olay neden şeri- atçı gazetelerce görülmüyor? Sadece Zaman 7ç say- falannda' kısacık verdi, dün de birinci sayfadan ha- beri gösterdi. Zaman'ın haber başlığı şuydu: "Islami Hareket yine sahnede..." Zaman gazetesi 'şeriatçı terör örgütlerini' yok sa- yar, "Müslümanlaradam öldürmez" sloganını kendi- sine ilke edinir. Bu kez de böyle yapmış. Haberi okuduğunuzda 'sözde şeriatçı örgüt' gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bir de iki önemli 'ara başlık' bulunuyor. Birincisi "Emeç'e bir katJI daha"; ikincisi ise ünlü eski MİT ajanı Mahir Kaynak'ın açıklaması: "Bence bu tamamen bir senaryo." Şeriatçı basının 'devlet içinde örgütlendiği' birger- çektir. Ne zaman 'şeriatçı terör örgütü' ortaya çıka- nlsa koruma ve kollama kampanyası başlar. Başta o ünlü eski MİT ajanı, televizyon ekranlannda 'senaryo üretmeyi' görev edınır. Hele hele işin ıçıne Iran girdi mi başta Fehmi Koru olmak üzere tüm 'takkeli liboş- lar' Mahir Kaynak gibi senaryo yazmayı yeğlerler. Bakın dünkü Zaman'da Fehmi, yine neler döktü- rüyor, 'şeriatçı terörü' üstü kapalı olarak nasıl savu- nuyor: "... Türkiye Cumhurbaşkanı'nın Israil, Mısır ve Fi- listin devlet başkanlanyla biriikte katılacağı 'Terör Zir- vesi' öncesi, bu manşetler iyi malzeme teşkilediyor... Muhafazakâr yapısıyla dikkat çeken yeni hükümete ve kamuoyunda kredisi artan RP'nin sempatizanla- nna da 'şok tedavisi' yerine geçecek birgelişme bu... Suçlamalar gerçeği mi yansıtıyor, yoksa bır tertip misözkonusu?Bugünekadar, önümüzesunulan 'Is- lami terör'iddialannın hiçbiri, evet hıçbıri, mantıklı ve ikna edici olamadı. Çeşitli siyasal şiddet eylemlerin- den yargılananlardan mahkûm edılen de çıkmadı. Dahası, 'Islami Hareket' ve benzen adlar yakıştınlan örgüt ve grupların esas işleri, Islam ile bağdaşması asla mümkün olmayan, oto hırsızlığı, banka soygun- culuğu, çocukkaçırma gibiadisuçlardı hep... Bu senaryoları kimler sahneye koyuyorsa, öldürü- len ve yakalananlara ek olarak, ellerinin altında biri- lerini her zaman yedek olarak bulunduruyohar. Son yakalanan Irfan Çağıncı, böyle biri; bundan sonra sahneye konulacak benzer bir senaryo için de 'he- nüz yakalanmamış Muzaffer Dalmaz V? (Nezih Bey- ret) adının şimdiden zıhınlere yerleşmesine çalışılı- yor... Sözü fazla uzatmayalım: Bunu kim yapıyorsa ayıp ediyor." ••• Zaman'da Fehmi Koru, Akit'te Abdurrahman Di- lipak, aynı zamanda özel televizyon ekraniannın vaz- geçilmez 'gülleri'dv. Sevgi, barış, hoşgörü ve de de- mokrasi adına sık sık özel televizyonlara konuk olan 'Iran hayranı' iki takkeli liboşun dünkü yazılannı oku- yunca "Bu benzerlik neden" sorusu kafama takıldı Zaten ikisi de baştan beri Hizbullah ve Islami Hare- ket Örgütü'nün varlığına inanmadıklanna ilişkin yazı- lar yazıyordu. Çetin Emeç ve Turan Dursun'un katil- lerinın Iran'ın Kum kentinde eğitim görmediklerini ıs- rarla belirtiyorlardı. O zaman ikisine de bir soru: "Iran 'ın bu işle ilgili olmadığını nereden biliyorsunuz, açıkla- yın?" Fehmi'nin 'Taha Kıvanç'imzasıyla(19 Aralık 1994) yazdığt yazıya bakalım şimdi de; "... Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy gibi siyasi cinayetlere kurban giden aydınla- nn katillerinin Iran/Kum 'da eğitildiklerini o söyledi. Bil- miyormuymuşuz... Bu konuda oldukça geniş birar- şivim var, çıkan kitaplan da okudum; ilk defa böyle bir bilgiyle karşılaşıyorum... Içişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, DGM Başsavcısı Nusret DemrralVn cinayetlerte il- gili açıklamalan da onunki kadar kendinden emin de- ğil.. 'Kesin inançh' birtek o var.. Acaba, askeri istih- barat dosyalanna vukufundan mı bu kesinlik?" Fehmi yaklaşık iki yıl önce böyle yazıyor ve olayı o tarihte belgeleyen yazar Erbil Tuşalp'e çamur atıyor- du. Fehmi iki yıl sonra Erbil'den özür dileyeceği yer- de yine kafasında senaryolar üretiyor. Diyor ki: "Kahire'de düzenlenecek 'Terör Zirvesi' öncesin- de, ilgili bütün ülkelerde aynı şablona uygun birkam- panya açıldı demektir..." ••• Şeriatçı terör örgütlerini açık seçik savunan, "Bun- lann hiçbih mantıklı ve ikna edici değil" diyen şeriat- çı yazarlann amacı nedir, bunlardemokrası maskesi takarak ne yapmak istemektedir? Yazılarını okuyun, ne yapmak istediklenni görecek- siniz!.. Hizbullah, Batman'da gelişti ve sonunda Islami Ha- reket Örgütü'ne dönüştü. Örgüt üyelerinin çoğunlu- ğu Batmanlıydı. Zaten Hizbullah, Güneydoğu'yu 'ka- rargâh merkezi' olarak kullanıyordu. Diyarbakır DGM tutanaklannda camileri örgüt evi olarak kullandıklan ortaya çıkmıştı. Gelelim bir başka 'takkeli liboş'a, yani Abdurrah- man Dilipak'a. O da Fehmi gibi "Böyle bir örgüt yok" gibisine 'suya tirit' bir şeyler karalayıp ekliyor: "Çetin Emeç ne bir işadamı, ne ideolojik bir ön- der, ne de politik kişiliği olan biri... Niçin Emeç he- defseçilsin... Ben hâlâ bu senaryoda biryanlışlıkol- duğunu düşünüyorum. Basında 'îslamcı canilerin elebaşısı' diye takdim edi- len haberin içinde bir bit yeniği olduğunu düşünü- yorum. Sakın bu bir CIA-MOSSAD işbihiğı ile oluşturulan bir senaryo olmasın. Neden olmasın. Böyle bir senaryo bugünkü şart- larda en çok onlann işine yarar çünkü." Çetin Emeç'ten Turan Dursun'a, Jak Kamhi'den Ali Akbar Gorbani'ye dek öldürme, adam kaçırma ve suikast girişimine katılan Irfan Çağırıcı, Türkiye'de 'şeriatçı terör örgütleri'nn ne denli güçlü ve dışarıy- la bağlantılı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu örgüt yaklaşık iki yıldan beri biüniyor. Yaptığı ey- lemler de ortada duruyor. Dış bağlantıları ise eskiden beri araştınlıyor. Yalnız hem şeriatçı basın hem de 'dev~ let içinde' belli güçler 'maskeleri düşünce' hemen bi- rilerini uyanyor. İki ad tam bu sırada devreye giriyor: Fehmi Koru ve Abdurrahman Dilipak. (Bunlann çömezleri de var) Bu iki adın iç ve dış bağlantılannı ben çok merak ediyorum. Şeriatçı terörü öven, koruyup kollayan bu iki kişiyi kimler koruyup kolluyor? Ben bugüne dek hiç MİT kim- lik kartı görmedim. Acaba bu örgüt militanlan MİT kım- lik kartını bastınrlarken gerçeğini nereden buldular? Fehmi ve Abdurrahman bu konuda ne diyor? Internet: http: // wyvw.planet.com.tr/Xn E mail: Hikmet .Cetinkaya (a Planet.com. TR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear