25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11MART 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Avrupa Festivaller Birliği'ne kabul edilen 13. Ankara Müzik Festivali 25 martta başlıyor Ankara'dan beklenen 6 A\nıpa festivalT VTFAÇİFTÇİOĞLU Pek çok şanssızlığa ve engellemelere rağmen varlığını sürdüren, Avrupa Festivaller Birliği'ne de kabul edilerek uluslararası sanat camiasında yerini •alan Ankara Müzik Festivali'nin 13.'sü 25 mart akşamı Jansug Kahidze yönetimindeki Tiflis Senfoni Orkestrasrnın konseri ile açılıyor. Renkli ve zengin bir içeriğe sahip olan bu yılki festival, 31 gün içerisinde toplam 35 etkinlikten oluşuyor. Geçen yıllara oranla daha dengeli bir dağıhmın gözlendiği festivalin açılış konserini bu yıl yabancı bir topluluk gerçekleştiriyor. Mûzikseverlerin yakından tanıdığı, son yılJarda Avrupa ve Amerika'da da ismini duyurup büyûk sükse yapan ünlü şef Jansug Kahidze yönetimindeki Tiflis Senfoni Orkestrası ilk gün Tüzün, Şostakoviç, V. Kakhidze ve Ravelın; ikinci gün, Kverdnadze, Chopın ve Rachmaninof un eserlerinden oluşan bir programla Ankaralı mûzikseverlerin karşısına çıkacak. Solistier piyanist Vakhtang Kakhidze ve Nato Zarubeü. 26 mart akşamı Tiflis Senfoni Orkestrası, Milli Eğitim Bakanlığı Şûra salonundayken SakJıkent'te bir folk konseri gerçekleşecek. Gayda agırlıkJı bu folk konserinin solisti Kaüıryn TîckelL Ankararı mûzikseverlerin caz tutkusu, ilgilileri bu yıl da caz konserlerinin sayısını fazla tutmaya yönlendirmiş. 27 mart Trio Color, 30 mart EnsetnMe Ankara, 2 nisan Atout Sax saksofon altılısı. 15 nisan akşamj Ethe) Ennis - Her Group klasik caz konseri. 19 nisan akşamı Aziza Mustafa Zadeh ve bir gün sonra 20 nisanda Liliana Rodriguez I Janusz Szprot konserleri doyurucu bir program olarak görünmekte. Piyanist Rüya Taner, gitarist Juango Dominguez, piyano ve kemanda Fazd Say - Emre Tamer \e VVilheün Tchepinski - Rohan Silva ikılı.sı. Jorge Cordoso - Ahmet Kanneci gitar ikilisi, Şefika Kutfuer flüt resitali, Hidego l'dagavva keman resitali festivalin solo konserlerini oluşturuyor. Klasik ve modem dans etkinlikleri festivalde Kathryn TıcheU •y^ enkli ve zengin MJ bir içeriğe sahip ğ \ olan bu yılki JL. m- festivalde, 31 gün boyunca toplam 35 etkinlik gerçekleştirilecek. Geçen yıllara oranla daha dengeli bir dağıhmın gözlendiği festivalin açılış konserini ünlü şef Jansug Kahidze'nin yönetimindeki Tiflis Senfoni Orkestrası yapacak. Janoug Kakhidae Aziza Mustafa Atouz Sax fspanya'dan Antonjo Canaies Flamenco Toplıüuğu. Isviçre'den Bernd R. Bicnert yönetimindeki Zürich Balesi, lsrail'den Kibbutz çağdaş dans toplulugu, Belcika'dan Kraliyet Balesi ile Italya'dan Rosso Venezia deneysel bale gösterileri ile temsil edilecek. Festivalde oda müziği toplulugu olarak Gajdov Yaylı Çalgüar Dörtlüsü ve L'Ensembİe il Scminario Muskale yer almakta. Festivalin ağır toplarını bu yıl orkestralar oluşturmakta. Tiflis Senfoni Orkestrası, Basso Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, izmir Devlet Senfoni Orkestrası, Guido Cantclli toplulugu, SL Martin in the Fields. Ondrej Lenard yöneıimindekı Slovak Filarmoni Orkestra ve Kcrosu seçkin eserlerle festival programiı • yer almakta. Özellikle Slovak F'l. rmoni Orkestrası ve Korosu'nun V . ,eri uzun yıllar söz edilecek bı . olayı olmaya şimdiden aday. 25 mart - 26 nisan 1996 tarihlen arasında gerçekleşecek olan Ankara Festivali"nde bu yıl sponsorluk yapacak olan firma sayısında önemli bir artış olduğu gözlemleniyor. Geçen yıllarda kamu kurumlan ağırlıktayken bu yıl sektörün sanat kurumlanna olan desteğini arttırmasını görmemiz hiç şüphc yok ki sanatın karşısına dikilmiş olan çağdışı kurum ve şahıslann karşısında çok büyük bir güvencedir. Dışbank, Simko, Barmek, Örsa, Halkbank Age, cximbank. Isviçre Ticaret Odası, Vakıfbank, SPK, Bayındır Holding, Erimtan, Philipp Morris, Mesa, Emlakbank, Milli Piyango, lller Bankası ve Merkez Bankası bu yılki etkinliklere katılıp sanata destek veren kurumlar. Türk sanatseverieri ve modern Türkiye adına bu kurumlara teşekkür ediyoruz. Festivalle ilgili kısaca değinmek istediğim iki konu var: Ankara Müzik FestivaJi bugünkü verine oldukça zor şartlar altında geldi. Istikıan ve anlayışı ile de Avrupa Müzik Festivalleri Birliği'ne üye kabul edildi. Bu sıfat festivalin bazı konularda titiz davranması, dikkatli hareket etmesini gerektiriyor. Bunlardan biri sanatçı ve topluluk seçimi. Diğeri, konsermekânlannın düzeltilerek festivalin adına yakışır şekle kavuşturulması. Sanatçı ve topluluk seçiminde festival yetkililerinin gerekli hassasiyeti gösterdiğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bütün bunlara rağmen zaman zaman komite, Türkiye'deki kültür heyetlerine ve yabancı heyetlerin konu ile ilgili kişilerinin arzulanna ve keyiflerine teslim olmak zorunda kalmıştır. Geçen yıllarda bu kişi ve heyetlerin, festivale yakışmayan isimleri biryerde zorla kabul ettirerek festivale soktuklannı biliyoruz. Endişemiz bu yıl da bazı isimler üzerinedir. Umanz haksız çıkanz. Diğer konu. konser mekânlannın düzeltilmesi ile ilgili. Bu konuda devlet geçen yıl söz vermiştir. Özellikle de Milli Egitim Bakanlığı. Ama görülüyor ki şûra salonunda verilen sözler tutulmamış, gerekli düzenlemeleryapılmamıştır. Bir yıl süratle geçiyor. Işte yeni bir festival. Slovak Filarmoni Orkestrası korosu ve solistleri Ankara'ya geliyor. En az 200 kişilik bir topluluk. Şûra salonunda orkestra ve koro elemanlan, yine sokağa dökülecek. Bir de yağmur yağarsa, işte o zaman festival içinde bir başka festival... O akşam Sayın Başman, gelecek olan devlet erkânından birkaç kişiyi umanz kolundan tutup sahnenin arkasına götürüp yüz kızartıcı, utanç tablosunu kendilerine sunar. Tabii kızaracak ve utanacak yüzleri varsa. Kısa filmcilere ödülleri verildi Kültür Servisi - Uluslararası 8. Kısa Film Gün- leri kapsamında düzenlenen 17. Kısa Metraj Film Yanşması Ödülleri, önceki gün Fransız Kültür Merkezi Sinema Salonu'ndadüzenlenen bir tören- le sahipiennı buldu. 8. ICısa Film Günleri Düzenleme Kurulu üyesi Hilmi Etikan. yaptıgı ödül dagıtımı öncesinde kı- sa bir konuşma yaparak sınemanın İFSAK'ın ay- nlmaz bir parçası olduguna; ancak sinemayı se- ven insanların ona daha çok sahip çıkması gerek- tiğine değindi. Etikan aynca, Kültür Bakanlığı'nın ilk defa bu yıl kısa filmi tanıyarak kısa filmcilere maddi yar- dım yapma karan aldığını, bunun da sevindirici ol- duğunu sözlerine ekledi. Daha sonra gerçekleşti- rilen ödül törenınde Gülsen Tuncer, Hüseyin Ku- zu, Ahmet Soner ve Süıan Turanın yer aidığı se- çici kurulun degerlendirmelen sonucu ödüle de- ğergörüien filmlerin sahiplerine ödülleri verildi. Yanş_manın büyük ödülü olan "1995 ÎFSAK Sine- ma Ödülü". ülkede kısa metraj filmin üretimı ve göstenmi konusunda verdiği ciddı uğraşlar nede- niyle Lütfü Ozalay'a verilirken yanşmamn diğer ödüllen "tFSAK Sinema Filmi Dalı 1.Ödülü" "Bir Kent Durumu" adlı filmi ile Ahmet Sönmez'e, "tFSAK Sinema Filmi Dah, 2. Ödülü" "Kirahk Ev" filmi ile Sezgin Türk'e, "tFSAK Sinema F'A- mi Dah, 3. Ödülü" "Uçmak tstiyonım" filmi ile bkerCanikgü'e. "İFSAKVIdeo Filmi Dah 1. Ödü- lü" "Yabancı" filmi ile BülentErçetin'e, "tFSAK Vıdeo Dah 2. Ödülü" Sadullah Şentürk'e. "İF- SAK Vıdeo Fılmi Dah, 3. Ödülü" "Sevgili Ribgy" filmi ileCenkYengflpghTna, "ÎFSAKSinema Fil- mi Deneysel Başan Ödülü" "Proust" filmi ile Ni- han Şenğül'e. "İFSAK Vldeo FUmi Belgesel Ba- şan Odülü" "Gazi Mahalksi" filmi ile Aydın Bu- lut'a verildi. Ödül töreninin ardından festivale katılan yaban- cı konuk yönetmenlerin filmlerinin tekrar göste- rimi yapıldı. 1 T Ü Y A P İ Z M İ R K İ T A P F U A R I 1. TÜYAP lzmir Kitap Fuar'ında 'Muzaffer Ltgü ve Gülmcce' paneunde mt/ahın toplumsalroJütaröşddj. (Fotoğraf: OZAN YAYMAN) ^Düşündiinneyi amaçlayan gühnece'tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- 120 yayınevı ve yayın kuruluşunun ka- tılımıyla lzmir Kültürpark Fuar Ala- nı'ndaaçılan 1. TÜYAP lzmir Kitap Fu- an'ndailkgünAbdı Ipekçi 1993 yılı Ba- rış ödülü sahibi Yunan yazar YorgoAnd- readis ile Bulgaristan'dan Nikolav Hay- tw, basına ve kitapseverlere katıldı. lkız- ce (Kardak) kayalıklannuı banş adası ol- ması mücadelesini yürüten Yorgo .And- readis"ın basına tanıtılması nedeniyle düzenlenen törene, kendısine Türki- ye'den destek veren çevrecı Saynur Ge- lendost katıldı. Yorgo Andreadis, daha sonra kitapseverlerîe "KaradeniziUik" üzerine sohbet etti. UNESCO'nun 19% yılmı "Nasred- din Hoca Yıh" olarak ilan etmesi nede- niyle ana konusu "Mizah ve Khap"ola- rak belirlenen 1. TÜYAP lzmir Kitap Fu- an'na çok sayıda yayınevinin yanısıra Türkiye Yazarlar Sendıkası, Edebiyatçı- lar Derneğı. PEN Yazarlar Derneğı, Ka- rikatürcüler Derneğı, lzmir Gazeteciler Cemiyetı ve Çağdaş Gazeteciler Derne- ği de çeşitlı etkinlıklerle katılıyor. İlk gün etkinlikleri arasında, "Muzaf- fer İ2gü ve Gülmece" konulu panel ya- pıldı. Yaşar Aksmun vönettıgı panele. Hüseyin Yurttaş, Hidmet Karakuş ve HüNa Nutku katıldı. Panelde. yazar Mu- zaffer Izgü de dinleyiciler arasındapane- li dinledi. Konuşmacılar, Muzaffer Izgü'nün ye- tişkinler ve cocuklar için yazdığı yapıt- lar ile tıyatro oyunlan hakkında bılgi ver- diler. Panelde, Izgü'nün güldürmekten çok düşündürmeyi amaçladığını ve ya- pıtlannda toplumsal çarpıkiıklan ele ala- rak, Anadolu insanın drammı yansıttığı- nı vurguladılar. Yazar Hidayet Karakuş, tzgü'nün mizahında kahkaha olmadığı- nı belirterek. "lzgü'nön>aprtlanndade- rin bir abn vardır. Oiav lann altında ke- der veaa vardır. Amacgülmek, eğlendir- mek degildir. Onun gülmecesi. düşün- dürmeviamaçlar. >apıdamla.topJumsaJ ve sivasal çelişkileri, güçlü insanlann za- vallılıklannı ve ülkemizdeki baskı diize- nini taşlamaiar yaparak anlatır"dedı Hüseyin Yurttaş ıse. alttaki ınsanı kü- çümsemek, onlann zavalhlıklanyla alay etmenin, sağlıksız bir mizah anlayışı ol- duğunu vurgulayarak, Izgü'nün mizahı- nı toplumsal çelişkilerden yarattıgını söyledi. Yurnaş. "Sağlıklı mizah toplum- sal çelişkilerden çıkar. Güçsflz ve zavalb bireyi anlatarak ona gereksiz bir acıma katmaz. Onun tipleri her zaman karşunt- za çıkan, tanıdık tipkrdir. Okuyucu ya- bancıhk çekme2"dıye konuştu. Çocuk kitaplanyla da yeni kuşaklara okuma zevkini aşıladığını belirten Yurttaş, Iz- gü'nün çocuk kitaplannın doğru bir baş- langıç oldugunu belırttı.Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı öğ- retim üyesi Doç. Dr Hülya Nutku da, ya- zann tiyatro yapıtlan hakkında bilgi ver- di. Nutku, mizahın son yıllarda çok da- ha öne çıktığını, yazın dünyasında sah- neye uzanan tüm eserlerde çeşitlı yapıt- lann yaratıldığını söyledi. Nutku, Iz- gü'nün de bu yaratıda başı çekenlerden oldugunu dile getirdi. Panelin sonunda tiyatro bölümü öğrencileri Izgü'nün bir oyunundan uyarlama sahnelediler. 4 Yitîk düşlerin gölgesiııde yaşayanlara...' GÜLERERDUR Şükran Yücel'in ilk kjtabı çıktı. AST kuruculanndan, genç yaşında yitirdiğimiz Erkan Yücel'in eşi olan Yücel, birçok ti- yatro oyununu kaleme almış, birçok çevi- riye de imzasmı atmıştır. Bu yıl lzmir ve lstanbul Devlet Tiyatrolan'nda oynanan "Mavmun Davası"nın metin çevirisi ile Afa Yayınları'nca basılan Ingmar Berg- man'ın "PazarÇocuğu"nun çevirisi de ya- zarunız tarafından yapılmıştır. Yücel, ilk kıtabına "Düş Gölgesi" adını vermiş. u Yitikkuşlannyitikdüşleriningöl- gednde yaşayanlara bir borcum vardı. On- lan yazdun kâğıda, unutulmasın diye. Öv- le y-a, hiç uyanmamak da var" diyor. Ken- dine yakışır bir açıklamasını yapıyor san- kj yazma nedeninin. Geçmişlerindeki düş- lerinin gölgesinde kalan, sürekli bir kim- lik arayışı içerisinde bulunan kadınlann öyküsünü yazmak istemiş. Yitik düşlerinin öziemini çeken bu kadınlar, biraz yorgun ve tükenmiş, çoğunlukla da edilgindirler. Düşlerinin gölgesinde yaşar, yitirdiklerini yada hiç bulamadıklannı ararlar. Dili son derece akıcı olan Şükran Yü- cel'in kadın duyarlıhğı ile yazmış olduğu 14öyküde, leitmotif kullanımı, iç konuş- ma, serbest çağnşım ve flashback (geri dö- nüj) tekniklerinin ustaca kullanımını kut- lanak gerek. Biçem zenginliği ve yetkin- lî|ı ile dikkat çektiği ilk kitabındaki öykü- lenni üç grupta toplamak mümkün: Birin- ci grupta ütopyaya yaklaşan öyküler, ikin- ci grupta herkesin çevresinde veya düşün- c-esinde her gün olagelen öyküler, üçüncü grupta ise zengin birikiminden ve yetkin kaleminden çıkan Şükran Yücel'i kurgu- nun zirvesine çıkaran özgün öyküler... Birinci grupta yer alan öykülerden "Pî- yanist" bir kadının, müziğin büyüsüne ka- pılarak bir piyanisti izlemesini anlatır. İki insan farklı arayışlar peşinde olduklanndan birbirlerine ulaşamadıkları halde müzik hep devam eder. Öyküde düşsel öğeler. gerçekliğin üzerine fazlaca abanmaktadır. Ütopyaya varan düşlerin egemenliğinı "NeredeBenim Sahncaklanm" ve "Deniz- den Gelen" adlı öykülerde de bulmak mümkündür. Şükran Yücel'in tüm öykü- lerinde başanyla kullandığı çeşitlı anahtar sözcükler (leitmotif) bu öykülerde de kur- guyu güçlendirmede ve düşünce derinliği- ni oluşturmada etkindir. İkinci grubun öy- külerine baktığımızda, "Gölgelerden Bi- ri", her gün birilerinin basına gelebilecek türden bir öykü. Binilen dolmuşta, otobüs- te, trende veya uçakta sizi geçmişe, anıla- nnıza götüren biriyle karşılaşabilirsiniz. Damağınızda anımsanamamanın ya da ha- tırlanmamanın kekre tadı ile çok indiginiz olmuştur bir taşıttan. Her bellek. sizin ki kadar yetkin ve anılanna sadık olmayabi- lir. Geçmişte aynı siyasal düşünceyi pay- laşan bir kadınla bir erkeğin bir otobüs yol- culuğundaki karşılaşmalan anlatılır. "Kor- kunun Golgeâ''n(kki korkuyu çoğunuz ya- şamışsınızdır. Her öğretmen bir yerlerde. bir zaman, böyle bir dramatik sonu yaka- lamıştır. "Bir Mavi Düş Yokusu"nda oldu- ğu gibi kendi düş kınklıklanndan ve güç- süzlüğünden kaçma isteği duyan herkesin başvurduğu biryöntem, izlediğı biryoldur Şükran Yücel'in ilk kıtabı yayımlandı. seyahat. Öyküdeki yolculuk hem maviye hem de kendi iç dünyasınadıryaşamına ye- ni bir anlam ve kendine yeni bir kimlik ara- yan kahramanın. Çev renızde sıkça duydu- ğunuz "itetişimsizh'k ve nedeni olan sevgi- sizük" "Aslolan .\şkhr"ın anadüşüncesinı oluşturur. Bu bölümdekı öyküler, sızin öy- küleriniz... Hepimizınöyküsü... Yazanmı- zın onlara kattığı değişik birbakış ve "düş gölgesi" boyutu... Uçüncü gruba giren öykülerden "Bura- dan Bir Beyaz Atlı Geçti mi?" yakaladığı- nı sandıgı kısa ve buruk mutluluğun acı sonunun sözcüklere aktarımı. Trafik kaza- sında yitirdiği eşineadanan bu öykü, bıröl- çüde de çocuklanna bırakılan en görkem- li ve anlamlı kalıt. İç konuşmalar ve geri dönüş tekniklerinin başan ile kullanıldığı öykünün. usta bir elden çıktığı yadsına- maz. Yazann yetkin diline, özyaşamsal bo- yut farklı bir lirizm katmıştır. "Kafes", kurgusu en güçlü olan öyküler- den. Annesinin yaşantısının peşine düştü- ğü. bir eski lzmir gezisinden sonra yazdı- ğını söylüyor bu öyküyü. Öykü, buram bu- ram geçmiş özlemi kokuyor. Namazgâh... Tilkilik... Arapfınnı.. Cumbalann ardında gizlenmiş anılar, hepimızin belleğinde ken- di sahipiennı buluyorbirbir. "Seçim" baş- lik.li öykü de hem İeitmotifi hem de çağrı- şım zenginliği ile güçlü ve iz bırakan bir yapıt. Kitabın tümünde yaygın olarak ya- nı başımızda hissettigimiz kadın duyarlıh- ğının. "Seçim"ve "Kafes" adlı öykülerde sosyolojik bir eleştıriye, sessiz bir isyana dönüştüğü de söylenebilir. "RepUk" Şük- ran Yücel'in hiç de yabancısı olmadığı bir dünyadan sesleniyor. Tiyatrocunun sahne- de üstlendiği rolle yaşantısmdakı rolünûn çatışması... Sahnedeki gerçeklikle, yaşa- mındaki gerçekliğin kanşması... James Joyce'un "Sürgünler" Shakespeare'ın "Hamlet" ve Henrik Ibsen'in "ıNora, Be- bek Evi" ve Çehov'un "Üç Kız Kardeş" adlı oyunlarından alınan repliklerle zen- ginleşen öyküde yakıcı ve yok edici birtut- ku egemendir. "Göztaşı"nda ön planda es- ki bir geleneğin anılar örüntüsü içinde ir- delenmesı. incır reçelinin yapılışı, gümüş reçellikler içinde konuklara sunuluşu, bir devrin mutfak kültürünün verilişi... Sesli gülmenin bile ayıp olduğu. dans etmenin hafiflik sayıldığı bir devrin kesidi çıkanl- makta. İç konuşmalar ve serbest çağnşım- lardan yararlanılarak bırdönemin muhase- besi yapılmakta. Geri planda ise değişen değer yargılan, 68 kuşağınm kaçınılama- yan yazgısı dolaylı olarak verilmekte. Uzun soluklu bir eserin özü gibi sizi san- verecek olan öyküde yaşlı bir kadının kı- zıyla veya kendi kendisiyle sürekli konus- ması sırasında, yakm geçmişteki siyasal olaylarla ve geçmişin gelenekleriyle he- saplaşmasını görüyoruz. "Göztaşı", yine derinlikkatan anahtar görevini üstlenmek- te. Öykü, "Doğanın hikmeti işte, o kadar acı meyveden bu kadar tatlı reçel olsun. Göztaştnı unutmasakın. Sana nsıklavıv erc- yim istersen, işin sım incirin zehrini akıt- makta"tümceleriyle son buluyor. "Anahtar" adlı öykü, kitabın son öykü- sü... Okuyucuyu düşlerin gölgesinde dö- nendirdikten sonra, bir çıkış yolu gösteri- yor. Geleceğe açılacak bir kapı... Anahtar. "Düş Göigesi"ndeki öyküler, hüzünle ve duyguyla kotanlmış öykülerdir. Gıderek bireyselleşen toplumumuzda, mekanikle- şen dünyamızda, yitirilen değerlere yanan, uçup giden hayallere ve umutlara özlem çeken kadınlann yasamıdır anlatılan. In- sanlar arasındaki iletişimsizliği, duygula- nn sağırlaşmasını, bir "oyun"olarak belirt- tiği yaşamın içindeki kısırdöngüyü, okuru hiç sıkmadan, dilinin akıcılığı, kıvraklıfı ve sözcük dağarcığının zenginliği ile vere- bılen Şükran Yücel'in, gelecekte büyükçı- kışlar yapacağına hiç şüphe yok. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL 'Kadınlar Bizim Kadınlarımız...' Macide'yi Halide Edib'in Seviyye Talip romanın- da (1. bas. 1910) doğrularına yabancılaşmayan ka- dın kimliğiyle tanıdım. Birikmiş tepkileri vardı ve in- sanca uyanlara dönüşmesinden korkmuyordu tep- kilerinin. "Aşk en yüksek nikâhtır. İki kişiyi ondan başka bir şey bağlayamaz." (3. bas. sf.46) 1910'ların genç kızları Darülfünun'da, kolejlerde görülmeye başlamıştı. Ya devlet erkânının çocuklanydılar ya da varlığı be- lirmeye başlayan burjuvaların. Çoğu Ingiliz ve Fransız edebiyatlarının önemli ki- şilerini okuyarak geliştirdiler kendilerini. Şair Nigar, Hugo'ya, Musset'ye, Lamartine e; ihsan Rarf, Pierre Loti'ye, Baudelaire e hayrandı. Halide Edib, kendisini Byron'ın, Shakespeare ın, Dickens'ın ögrencisi sayıyor, Emile Zola'ya benze- mek istediğini bile gizlemiyordu. Düşün veedebıyat, yaşamı; yaşam, düşün ve ede- biyatı etkiledikçe okumuş kadının gizlemediği bir ger- çek daha çıktı ortaya. Birey olma bilinci... Hangi sınıfsal kökenden gelirse gelsin, ister koleji bitirsin, ister darülmâlumatı. Kadın, birey olmak isti- yordu. II. Meşrutiyet döneminin tutucuları bu bilinçten korktular en çok. Islamcı Sart Halim Paşa şöyle yakınır bu durum- dan: "Günümüzde bazı kadınlar örtünmeyi bırakmak, daimi olarak erkeklerle birarada bulunmak, hürriyet ve serbestlik elde ederek Garp kadınlan gibi yaşa- mak istiyorlar." Halide Edıb'lerden Sabiha Sertel'lere, Behice Bo- ran'lara geçiş sürecinin belirgin korkusu yalnız, ka- dınlann "Garp kadınlan gibi" yaşamak istemelerin- den kaynaklanmıyordu kuşkusuz. Insanlanmız ya Batıhlar gibi düşünürlerse?! Lamartine'in, Hugo'nun yanı sıra Manc'ı, Engels'i okuma bilinci kazanırlarsa. • II. Meşrutiyet'in tutucusu, kadının başındaki örtü- yü çıkarmasından korkuyordu. Koşullu hümyetçi" cumhuriyet dönemi tutucula- rı, kafalarının içinden korktu kadınlanmızın. Batı, ama bizim istediğimız Batı... Özgürlük, ama bizim verdiğimiz kadar... Sabiha Sertel'i iki üç yazıda bir yargıç önüne gön- demnek, başa çıkamayınca gazetesini yıktırmak "ko- şullu hürriyetçi"ritn marifetiydi. Prof. Boratav Niyazi Berkes'le biriikte Behice Boran'ı, Medıha Berkes ı. Azra Erhat'i Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'ndeki görevlerinden almak da o türden cumhuriyetçilerimizin işidir. 1951 tutuklamalarında kol ve kafa emekçisi 21 ka- dının yargılandığını biliyorum. 12 Eylül ve sonrası kaç bin kadın atıldı zindanlara, kaç yüz bin kadın görüş günü bekledi cezaevlerinin kapılarında. "Sabıka kayıtlan" bilir. ... - ^'.-^ İ • Oglu Nâzım Hikmet'in özgürlüğe kavuşması için köprübaşında imza toplayan ressam Celile Hanım'ı anımsıyorum. Faşistlerin evinde kurşunladıkları Dr. Sevinç Öz- güner'i, Bahriye Üçok'u. Sıvas'ta yakılan kızlarımı- zı anımsıyorum. "Dünya Kadınlar Günü" kutlu olsun efendim. Japonya'mn gizemli ezgileri İstanbul'da • Kültür Servisi - Uzakdoğu Kültür Merkezi tarafından Ankara ve İstanbul'da konserler vermek üzere Türkiye"ye davet edilen Japon müzısyenler. Ankara"daki konserlerinden sonra yann saat 16.00'da Mimar Sinan Üniversitesi'nde bir konser verecekler. 6 kişiden oluşan Japon geleneksel müzik toplulugu, Gûzei Sanatlar Fakültesi Oditory umu'nda gerçekleşecek konserde geleneksel Japon çalgılan olan koto, shakuhachi, tokivvazu ve shamisen'i tanıtacak ve Japon kültürünün yüzyıllar ötesinden gelen gizemli ve coşkulu ezgilerinı günümüze taşıyacaklar. Gramofon Cafe'de özel caz günleri • Kültür Servisi - Gramofon Cafe, 12-17 mart tarihleri arasında 'Özel Caz Günleri' adı altında bir etkinlik düzenliyor. Etkinlik kapsamında llhan Erşahin (tenor saksofon), Tony Scheer (bas), Kenny VVollesen (davul) bir dizi konser verecek. (293 07 86). TÜRSAK'tan Tbomas Knauf Senaryo Atölyesi • Kültür Servisi - Son aylarda sinema eğitimi konusunda çalışmalannı yoğunlaştıran TÜRSAK (Türkiye Sinema ve Audivisuel Kültür) Vakfı, mart ayında Alman Kültür Merkezi ile işbirliği içinde yeni bir atölye çalışması başlatıyor. Şubat ayında düzenlenen Thomas Balkenhol Atölyesi'nin ardından bu kez, 19-29 mart tarihleri arasında Thomas Knauf yönetiminde bir senaryo atölyesi gerçekleştiriliyor. Knauf, 1976-80 yıllan arasında Babelsberg'de sinema egitimi gördü. 1980'de Istvan Szabo'nun 'Mephisto' adlı filminde yönetmen asistanlıgi yaptı. 1989 da senaryosunu yazdığı ve Michael Gvvisdek'in yönettiğı 'Treffen in Travers' filmi, Cannes Film Fesrivali'nde yanştı ve Almanya'da birçok ödül kazandı. Senaryo yazım tekniklerinin ögretilecegi atölye çalışmalan, toplam 10 işgünü sürecek. Atölye çalışmalanna katılmak isteyenlerin en eeç 15 mart günü akşamına kadar TÜRSAK Vakfı'nin Gazeteci Erol Dernek Sokak Hanif Han 112 Beyoğlu adresine başvuruda bulunmalan gerekiyor. Komedyen George Burns öldü • Kültür Servisi- Amerikalı komed>en George Burns, Beverly Hills'deki evinde 100 yaşında öldü. Burns, pek çok yıldız için emekli olma vaktimn geldiği 80'li yaşlarda büyük üne kavuşmuşru. Pek çok TV dlzisi ve radyo programına imza atan Burns, 1976'da Neil Simon'ın romanından sinemaya uyarlanan 'The Sunshine Boys' adlı komedi fılmindeki rolüyle 'En lyi Yardımcı Erkek Oyuncu' dalında Oscaralmıştı. "Oh God" (1978). Brooke Shields ile başrolleri paylaştığı 'Just You and Me' gibi filmlerle ünlenen Burns. "100 Yaşına Dek Yaşamanın Sırlan' ve "Dr. Burns'un Mutluluk Reçeteleri' adlı iki kitap da yazmıştı. 95 yaşındayken, Grammy'ye aday gösterilen en yaşlı oyuncu ünvanına sahip olan Burns, iki ay önce Las Vegas Cesar Palace'da kendisi için düzenlenen 100. doğumgünü törenine sağlığı elvermediğı için katılamamıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear