25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 MART 1996 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI Cinsiyetçilik Öğretmenanneden hizmetkâr anneye 1 945 sonrası ders, kilapiannda; çocuklann sorularını >anıtlayanlar, bilgi verenler. yol gösterenler, çocuklan uyaranlar. radyo dinleyenler, telev ızyon izleyenler. gazete- kitap okuyanlar hep erkekler. Annenin üniforması nasıl ki mutfak önlüğü ise, babanınki de gazetesidir. Hemen hemen her ders kitabında baba resimleniyorsa. mutlaka gazetesiyledir. Eğer aile dinlenme amacıyla bir arada oturuyorsa. babanın elinde gazete, annenin elinde örgü bulunmaktadır. Örgü, annenin mutfak önlüğüyle oturmadığı zaman kullandığı bir aksesuvar gibidir. Kısacası ders kıtaplannda, anneyı örgüsiiz ve önlüksüz, babayı gazetesiz görmek olanaksızdır 1991 yılı 2. sınıf Hayat Bılgisi kitabından aşagıya alınan ömek, anne ve babanın bilgilenme ıle ılişkisinı çok ıyi göstermektedir: "Sabah babam erken kalkıvor. Babamın ilk işi, radyodaki giinün ilk haberierini dinlemek oluyor... Annem ise arkası yann programlannı hiç kaçırmaz." Kitap okuyan kadın 1945 öncesinde ise, okumaya, bilgilenmeye eğilimlı kadın imgesini ders kitaplarında sıkça görüyoruz. Kadınlar kitap okurken anlatılıyor veya resımlenıyorlar. 1929 yılına ait Resimlı İlk Alfabe adlı kitapta, "van \e kıraat (okuma)" cümlesınin altındaki resimde, bir kadın. dızınde kitabı ve çocuklan yanı başinda. 1934-35 yılı İlk Mektep Kıtabı'nda. anne ikı kızma kitap okuyor. altta "Aile" yazıyor. Yine aynı kitabın bir başka sayfasında anne \e baba ayn ayn koltuklara oturmuşlar. dikkatle kitaplannı okuyorlar. Resmin altında "Anne, Baba">azıyor. 1942 basımı Alfabe'de "Oku da Adam Ol" dızelen var Bu dizelerın üstünde anne. baba, büyükanne, büyükbaba \ e küçük erkek çocuktan oluşan bir resim bulunuyor. Baba ve anne yan yana oturmuş, aynı gazeteyi okuyorlar. küçük çocuk ise büyükanne ve babasına çocuk gazetesi A n110, liaba Benim iki sevgilim var: Biri annem. biri babam ikisini de nekadar Çok severim anlatnmunı' EM JCAJAK O«EC£K Babam bana palto aldı Ann»m ka^ak orcceiı Babam bana palto aldı Annem itazaV orccck Annem bcnı çol< sever. Babam bcnı cok »«vtr. Bcn dc onları çok stv#rlfl|. 35 1934 2. sınıf kitabından bir aile (solda). 1981 alfabesinde kadının konumu değişiyor (sağda). okuyor. 1973 Alfabesi'nde de "Oku Yaz Adam Ol" cümlesi bulunuyor. Fakat üstündeki resimde erkek çocuklar okula gidiyorlar. 1940'lardaki okumanın \e adam olmanın kapsamı, 1970'lerde daraltılıyor. Artık ders kitaplannda tek tük kadının elinde kitap. gazete görülebiliyor. Aynca "Arkası Yann" programlan dışında radyo dinleyen. televizyon izleyen anne resimlenne de rastlanmıyor. Çünkü anneler: bulaşık. çamaşır yıkayan, hastabakıcılık eden, sevgi dagıtan varlıklar olarak sunuluyor. Bu yıllarda eğitim polıtikalannı üretenler; bu varlığın dış dünyada olup bitenle, kültürle, bilgilenmeyle bir alıp vereceği olmayacağını düşünüyorlar. 1937 Alfabesi'nde, daha henüz geçmişı aşma hedefi varken çocuklar annelenne şunlan söylüyordu: "Seni hiç unutmam / Atatiirk'ü vatanı, bayragı bana sen öğrettin / Onun için seni çok severim." Çocuklar Atatürk'ü. vatanı ve bağımsızlığın sembolü olan bayragı annelerinden öğreniyorlar, "reçel, turşu" vs. yapmayı değil. O dönem, kadın, öğreten konumunda. 1928 yılı 4. sınıf Yurt Bilgisı Kitabı'nda da "Medeniyet Kaidelerinden" adlı okuma parçasında anne, öğretendır: u ... Medeni insanlar nasıl yaşarlar? Bu da ders mi sanki? Biz bunu bilmiyor muyuz, nasıl yaşamak lazım olduğunu annemiz bize öğretmedi mi?" Uygar insanlann nasıl yaşadıklannın, nasıl yaşaması gerektiğinin bilgisini veren annedir. Çünkü kadınlar "medeniyetin motoru" olarak görülür, toplumsal yaşamda aktif olmaya özendirilir, yönlendirilirler. Ders kitaplannda 1945'ten sonra bu yönelimden vazgeçildiği. 15-20 yılda. öğretmen anneden, hizmetfcâr anneye giden bir süreç yaşandığı görülmektedir. Oyunlarda rol dağılımı 1950'lere dek kızlarla erkekler birlikte top oynar ip atlarken. sonralan benzen örnekler azalmakta. 1968 Alfabesi'nde "Okul OyunıT adlı parçada erkek çocuk öğretmen olurken, Kaya ıle iki kız, öğrencı oluyorlar. Ve öğretmen, Kaya'ya. "Oku Ka>a oku! / Çok oku iyi oku" diyor. 1939'da 1. sınıfjarda okutulan Okuma Kitabı'ndaki "Öğretmenlik Oyunu"nda ise yukandakinin tersine, kız çocuk ön plana çıkanlıyor: "Ülker gözünden ne olsa kaçmaz bir kızdır. Bahçenin resmini çok iyi yaptığı için yanşı o ka/andı; ikinci oyunda öğretmen o oldu." Bir kız çocuğunun, "gözünden ne olsa kaçmaz" diye değcrlendrrildigi türden örnekleri, daha sonraki vıllarda görmek olanaksız. TUT. TUT. TUT. SUNA TOPU TUT. ALTAN SOPA AL ATA ATLA. 9 İ n 1951 yılı Güzel Alfabe kitabında, "Fener Alayı" başlıklı dize şöyle: Kaya dört fener aldı / Mete iki bayrak aldı / Onlar önde, Oya arkada / Öh! Ne tatb oyun." Evcilik oyunu Oya'nın. Ayşe'nin ve annenin arkalarda anlatıldığı metinler çok sayıda. Bu ve benzeri oyunlarda erkek çocuklar. daima kızlardan daha aktif olarak anlatılıyor. Oysa evcilik oyunlannda kızlar aktif konumda. Evcilik oyunlannı başlatanlar ve oyunla özdeşleştirilenler kızlar. 1964 Alfabesi'nde "EvcilikOyunu" adlı parçada. Lale ve arkadaşiannın oyunu anlatılıyor. Resimde Lale ve arkadaşlan, yanlannda oyuncaklan var. Bunlar: bebek, karyola, sandalye, tencere, çanta, masa, mutfak dolabı, çatal-kaşık. kâse gibi ev eşyalannın minyatürlen. Kız çocuklannın oyunlan ve oyuncaklan annelerinin kullandığı eşyalardan farklı değil. Oyunlanndaki temalar. ders kitaplannda tanımlanan kadınlann yaşam biçimlerinın birer aynası. 1981 Alfabesi'nde de üç kız ve oyuncaklannın resmı var. Altta şunlaryazılı: "Guzel bir evimiz var / Selma gel sen de oyna / Bak Ayşe reçel yaptı / Ben çamaşır yıkadım / Bebek siit içecek" Diğer sayfada da Ömer ve Ali yanlanna gelir, kızlar onlan yanlanna çagınr: "Omer gel sen de oyna / Bak evimiz ne güzel / Ayşe bana kazak örecek / Suna yemek yapacak / .41i sen de baba ol / Odun kömür al / Bana yeni palto al" 1986 Alfabesi'nde de aynı oyun oynanır. Yalnızca resimler farklıdır. Baba olan Ali gözlük takmış. ciddi ciddi gazetesini okur. Kızlardan biri biberonla bebeğini beslerken, digen reçel yapar. 1964 yılında okutulan 1. sınıf Uygulamalı Hayat Bilgisi adlı kitapta "Evde Oyun" başlıklı yazıda, "Jale bebekle oynuvor, Aziz kitap okuyor" sözleri yer alıyor. Kitap okuma oyun sayılamayacağı halde, Jale bebekle oynarken. Aziz'in kitap okuduğu belirtiliyor. Bebekle oynamak ve kitap okumak çocuğun düşün dünyasını geiiştirme bakımından yan yana konduğu zaman, Aziz'in daha avantajlı durumda oldugu ortaya çıkıyor. Kadına dayatılan gelecek 1973 yıh 5. sınıf Okuma Kitabı'ndaki "Evcik" adlı dizeler. Jale'lerin, Ayşe'lerin geleceklerinın "Evcik"ten oluşacağının çarpıcı bir örneğidir: "Kapı önünde Ayşe / Hanım hanımcık iş gördü / Sonunda kendine göre / Bir yuva kurdu... / Ayşem gibi dünyada / Ayşeler dolu / Hepsi evcik oynar / Oteden beri / Ayşeler büyür / Günün birinde / Oyun evleri / Sahici olur." Ders kitaplannda kız çocuklannın "düşleri" böylesi örneklerle oluşturuluyor. Sonra da çocuklara öğretilen cinsiyete dayalı rol kalıplan mutlak ve tek doğru olarak sunuluyor. Kız çocuklan "erkek" gibi, erkek çocuklan "taz gibi" suçlamasıyla karşılaşmamak için İcendilenne "uygun" oyunlar oynayıp toplumsal işbölümünde yerlerini alıyorlar. Bu rollere uygun davranmayanlann karşılaştıklan güçlükler ise bilinmektedir. 1937 alfabesinde kız ve erkek çocuklar birlikte top oynarken (solda), 1981 alfabesinde kızlar ancak evcilik oynarken gösteriliyor (sağda). BİTTİ Ç A L I Ş M A Y A Ş A M I N D A K A P I N I N Y E R İ / A v . M E B U S E T E K A Y Çalışan kadınlarla ilgili yargılar-3- Kamu yönetıminın kadına bakışını araştıran ça- lışma sonuçlanna göre yöneticilerde (kadınlar da dahıl) çalışan kadınla ilgili şu yargılar hâkimdir: * Kadınlann çalışma yaşamı evlilik, gebelik, ço- cuk bakımı. hasta bakımı nedeniyle sık sık kesilir, devamsızlıklan fazladır, * Göreve bağlılığı erkekten azdır, * tşte erkekler kadar güvenilir değillerdir, * ErkekJer kadar çalışkan değillerdir. * Yolculuk gerektiren işlere uygun değillerdir. Bu ankette. kadınlann erkeğe üstün gösterildiği tek husus. kadınlann uysallıgı, itaatkârhğı olmuş- tur. (Oya Çiftçi, Türk Kamu Yönetiminde Kadın Görevliler.) Diğer yandan erkek egemen bir toplumun tüm geleneksel dayatmalan, değerleri, çalışan kadınla- ra yansımaktadır: * Başanlı erkeğın aile ve kişisel yaşarru sorgu- lanmaz. * Başanlı kadına ailesini, çocuklannı ihmal edi- yorgözüyle bakılır. * Erkeğin yükselme hırsı desteklenir. kadınınki kösteklenir, * Erkeğın yorgunluğu anlaşılırdır, kadının evde yorgunluğu eleştinlir, * Başanlı erkeğin kansı durumdan hoşnuttur, ba- şanlı kadının kocası genellikle hoşnut dcğildır, * Bir erkek ışyennde tüm enerjisinı ışine verebi- lir. kadının enerjısının bir kısmınıev. bir kısmını ço- cuklan almaktad/r. * Erkeğe hiçbir şey fazla görülmez. Ama bir ka- dın için hep ölçüler vardır. Çok hırslı, çok akıllı. çok işini bilir vs. yergi yüklüdür. Araştırmalann gösterdiği bir başka gerçek de, cınsiyeti ne olursa olsun astlannın, kadın yöneticı- lerle çalışmak istemediğidir. Erkekler kendilerini aşağılanmış hissederken, bir erkek tarafından yö- netılmeye alışkın olan kadınlann da kadın yöneti- ciye olumsuz baktığı anlaşılıyor. Bir diğer neden de erkekleri kendilerine rakip olarak görmeyen kadın- lann. kadınlan kendilerine rakip olarak görmeleri. Kadın bütttn gün çahşıyor Kadının çalışma yaşamında yükselemeyişinin en önemli nedenlerinden biri de ertesi işgününe hazır- lanma olanağının olmayışıdır. Işten sonra evde de çalışıp yorulan kadın, kendini geliştirecek ya da işi- ne ağırlık verecek enerji ve motivasyondan yok- sundur. Banka-büro-tekstil iş kollannda, kadınlann yüz- de 36'sının iş ve yola ayırdıklan zamanın 10 saati aştığı görülmektedir. Ev işlerine ayırdıklan süre de günde ortalama 3 saattir. Böylece kadınlann işgü- nü. ortalama 13-14 saati bulmaktadır. Aynı araştır- mada kadınlar. sendika ve siyasi bir partide çalış- mayış nedenlenni vakitsizlik olarak açıkJamışlar- dır. (Koray a.g.e.) Özgürlük. yalnızca çalışmak, hatta harcama hak- kını elde etmekle de kazanılmıyor. Özgurleşme, za- manının kullanımında söz sahibi olmayı da içeri- yor. Bunun için de verilen ikinci sınıf rolü benim- seyen, erkeğin yaşamından ayn bir yaşam sürmey ı doğal karşılayan kadının değişmesi gerekiyor. Ge- leneklerin, kültürel değerlerin, eğitim anlayışının değişmesi, önce kadının kendi haklanna sahip çık- masıyla olanaklıdır. Özgürlük başkalannın bizim adımıza kazanabileceği bir süreç değil. Yasalar yeterli değil Cumhuriyet döneminin yasalan. bugün ilericı ni- teliklerini çoktan yitırdiler. Özellikle kabul edildi- ği dönem için kadınlara ileri haklar sağlayan Me- deni Kanun, bugün geleneksel düzene yasal zemin oluşturuyor. 1980'li yıllarla tekrar başlayan kadın hareketinin bu yasal zemini zorladığını, kadının ça- lışmasını kocanın iznine bağlayan MK'nin 159. maddesinin ve fahişeye tecavüzde 2'3 ceza indiri- mi öngören TCK'nın 438. maddesinin iptali gibi önemli kazanımlar sağladığını behrtmek gerekir. Hukuk elbette çok önemli, ama tek başına yeter- li değil. Anayasa Mahkemesi'nin kadının çalışma- sı için koca izni arayan maddeyi değıştirmesi, kaç kadının yaşamını değiştirdi? Yasalar genelde uzun bir süre sonra etkili olmaya başlar. hakkını arayan- lara dayanak sağlar. Bunun için öncelikle hak ara- rnabilincinin oluşması önemli. Kadının güçsüz konumu, sınıfsal çıkarlan farklı erkekler arasındaki ortak çıkan oluşturur. Boyun eğmeye yatkın olması e\de kocasını. işte işvereni- ni memnun eder. Kendisıne dayatılan koşullara ye- nik düşen kadın, başkaldırmayıp verili koşullarda yaşamayı sürdürecekse ona uygun bir düşünce bi- çimini de benimser. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun 12 il- de yaptırdığı araştırmaya göre. her 100 kadından 34'ü kocasından dayak yiyor. Raporda dayak atma eğiliminin erkeğın kendini evde üstün, akıllı ve mutlak hâkim olarak benımsemesinden kaynaklan- dığı belirtiliyor. Dayak yiyenlerin hemen hepsi, da- yağı boşanmaya tercih ettiklerinı, hatta boşandık- tan sonra toplumda dul olarak çağnlacaklanna in- tiharetmeyi seçeceklerini belirtiyor. Özgürleşmek. yaşamı hakkında söz sahibi olmak isteyen kadın, süreci sevdiklerinden, toplumdan de- ğil. kendinden başlatmalıdır. Kendi sorunlanna ak- tif müdahale eden kadınlar, er geç bir çıkış yolu bo- luyorlar. Nitekim 1991-1992 yıllanndagirişimcı kadınlar arasında gerçekleştirilen bir anket çalışmasmda, kadınlar geleneksel değerlerin abartıldığmı. toplu- mun büyük bir değışımden geçtiğini. kırsal kesım- de bile çalıştıklan için göğüslenemeyecek bir bas- kı ile karşılaşmadıklannı belirtiyorlar. Aynca ev kadınına karşı geleneksel tutumunu değıştirmeyen kasaba erkeğinin, yanındaki dükkânı açan gınşim- ci kadına destek olduğunu. saygı duyduğunu ısrar- la vurguluyorlar. (Liderlik, Yöneticilik) Gerçekten de bazen kimi değerlere ö>Ie büyük anlamlar yüklüyoruz ki sonunda onun aşılamaz- lığına kendimiz de katkıda bulunuyoruz. POLITIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Gençlik Ateşi... Marguerita Duras, 81 yaşındaöldü. Dilimizeçev- rilmiş 20'den çok kitabı vardı. Bunun ikisini Ayşe Kurşunlu Ortaç çevirmişti. ilk çevrileni "Hiroşima Sevgilim"ü\. Bir yazarın bir başka dile 20'den çok ki- tabı çevrilmişse yazar biraz da o dılden sayılır. Duras, bizim için biraz öyle değil miydi? 20 ciltten fazla ki- tap... Ölümüne kadar ilk gençlik ateşiyle yanarken "Ben ıslah olmaz birsolmilitanım" diyordu. "Özgür ve sol- cuyum." Kendini böyle hissediyordu. Saygon yakın- lannda Ho Şi Minh kentinde doğmuştu. Çocukluğu Fransa'nın çeşitli kentlerinde geçmişti. Şimdı 81 'in- de düğümleniyordu. Devlet Tiyatroları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bozkurt Kuruç'tan şu mektubu aldım, diyordu ki: "Devlet Tiyatrolan vakfımızın bir kültür sanat hiz- meti ürûnü olarak büyük şair Nâzım Hikmet'/n Ku- vayı Milliye Destanı'nın bestesinı sunmakla kıvanç duyanz." Nâzım Hikmet adını bir resmi belge üstünde görün- ce ben ne kadar kıvanç duydum, ne kadar sevindim bilemezsiniz! Resmi görüşçe adı yıllarca yasaklanmış bir şair nasıl gün ışığına çıkıyordu. Nâzım Hikmet sağ- lığında kendisi için bir şey istemezdi, ona vatan top- raklan üstünde bir avuç söğüt gölgesi yeterdi. Sayın Bozkurt Kuruç, şöyle de bir not düşüyor: "Aynı eser 29 Mart 1996 günü Devlet Tiyatrolanmız- da sahnelenecektir." 24 Aralık seçimlerinden sonra Meclis'i dolduran milletvekillerinin derlenip toparianarak bir hükümet çı- karamamalan doğrusu çok üzücüdür. Sonunda hükümet kuruldu. Demirel, Mesırt Yılmaz'a 3 dosya verdi. Neydi bu 3 dosya? Devlet sırrı... Devletin esrarengiz sırlarından 3'ü... Her türiü işlemlerden önce bir elden alınıyor, öteki ele veriliyor. Böylece "esrarengiz"oluyor. Günlergeç- tikçe bu 3 dosya çok önem kazanacaktır, elden ele dolaşacaktır. Gene Marguerita üstünde bir duralım, diyor ki: "Arada bir kadeh şampanyamı artık içmıyorum. Ben bir kahramanım. Içki yasaklanan bütün alkolik- ler arada bir kadeh alııiar. Herkes ardında bir şey bı- rakır ölürken... Benim hiçbir zaman büyük bir serve- tim olmadı, kitaplanm oldu. Kitaplanmın içinde çok satanlar vardı. Kitaplanma tapıyorum." Nazım Hikmet çok talihsizdi. Kitaplannın kendi di- linde, sağılığında, çok sattığını göremedi. Çünkü ki- tapları kendi dilinde yasaktı. Bir dizesınde, Kitaplanm bütün dillerde var Kendi dilimde yasak... der. Ne hazindır, insanın yaşarken kendi dilinde, kendi kitaplarının yasaklanması... Nazım Hikmet, kitaplarının yasaklandığını görmüş- tü. Kitapları yasaktı ama, 27 Mayıs'tan sonra kitapla- rının haldır haldır satıldığını, vitrinlerde, sergilerde gör- memişti. Böyle bir bolluğa hiçbir şairde rastlanma- mıştı. Nâzım bunu görememıştı, ama dosttan bu kı- vancı duymuşlardı. içki yasaktı. Ama biz yazar için kadehimizi kaldıralım. ", ! Sağlığal.. • . • Beri yandan Mesut Yılmaz hükümet programını okurken DGM'de de Yaşar Kemal 20 aya mahkûm oluyordu. Oysa yazar, M. Yılmaz'ın gözdesi değil miy- di? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Türlü bitkıler- den çıkanlan ko- kulu bir reçine. II Dünya... El ele tu- tuşarak oynanan bir halk oyunu. 3/ Tanhın ve düşün- cenın dıyalektık bir süreç ıçınde gelıştığını savu- nan ünlü Alman idealist filozoftı... "Şahınım var, bazlanm var —- alışkın sazlanm var" (Karacaoglan). 4/ Os- manlı ordusunda ve donan- masında hafıf pıyade asken... Matematikte kullanılan sabıt bir sayı. 5/ Eskı dilde yuva... Ağırkokulu bırgaz. 6'Japon lırık dramı... Avrupa'da bir başkent. II Tavlada bırsayı... Tann. 8/Hısse, pay... Haydut. 9/ Sababattin AlTnın bir öy- kü kitabı... Arkadaş, dost. YUKARTOAN AŞAĞFYA: 1/ Ters. aksı... Bezek. 2/ Güzel kadın... Gemilerde türlü ış- lerde kullanılan bir tür demır halka. 3/ Isvıçre'de bir kent... Notada durak ışaretı. 4/ Cılız, zayıf... Uğraş. 5/ Bir nota... Hile, düzen. (>l Yan memnunluk belırten bir ünlem... Ağa- cın reçınesını çıkarmada, boyanmış eskı mobilyalan temız- lemede kullanılan beyaz toz. II Bir şeyı anımsamak ıçm ya- zılan kısa yazı... Aruz ölçüsünde uzun okunması gereken bir heceyi, kalıba uydurmak ıçın kısaltma. 8/Süslemede kulla- nılan esnek bir kâğıt cınsı... Bir bağlaç. 9/ Közlenmış patlı- can, sarmısaklı yoğurt ve kıyma ıle yapılan bir yemek. 95 ÜCRETLERİYLE •14 KİŞİLİKSINIFLAROA CİDDİ VE KALİTEÜ EâİTlM Û Ş *TOEFL, FCE VE ÖYSTE DİL HAZIRLIÖI •OCNEYİMLİ TÛRK VE YABANCI KADRO •YABANCILARLA OCRETSİZ PRATİK DERSLER İNGİLİZCE-ALMANCA DILTEM DİL ÖĞRETİMİ BİZİM İŞİMİZ *BASLANOIC TJMİHLBIIİ: GONDOZ-AKSAB : 26 SUBAT. 4-11-1S-25 «AHT HAFTA SONU : 2-»-1«-23-30 HART Ebazlya Cad. Nos14 •dorfeAy (CAROUSEL BİTtştftl) TBL ve WAX: 570 76 20-21 Umutlannızı Fidan Dikerek Yeşertin ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear