23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 ŞUBAT 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVİN tLYASOĞLÜ 50 yüdır îstaııbuFuıı tek orkestrasıCumhuriyetin kurulduğu yıl, on do- kuz yaşındaki Cemai Reşid Rey, Fran- sa'dan dönüp, Darülelhan'a piyano öğ- retmeni olur. 1924-25 yıllannda yer al- dığı oda müziği gruplan ise lstanbul'un ilk triolan ve kuvartetleridir. Hemen ar- dından kurduğu koroda üyelerin çoğu Cemal Reşid'den yaşça büyük kişilerdir. Bu arada ilk çoksesli ürünlerini, Türk halk müziğınin ezgilennden kaynakla- narak besteler. Ardından kurduğu yaylı çalgılar orkestrası, ileride amaçladığı bir plana yöneüktir. İstanbul'da büyük bir senfoni oluşturmak: "Yaylı çalgılar, sen- foni orkestrasuıın çekirdeğidir. Once onu kurmak gerekir" der. Istanbul, o günlerde aydınlann birbı- rini tanıdığı. herkesin birbiriyle kolayca iletişimde olduğu birkent. Cemal Reşid Bey'in bu gınşimi pek çok özverili gen- ci bir araya getirir. Yaylı çalgılar ailesi çevrede enstrüman çalan yetene.kli genç- lerden oluşur. Orkestranın bu ilk kurucu- lan aynı zamanda müziğin dışında, baş- ka bir meslek sahibi kişilerdir. Çogunlu- gu da doktor veya tüccardır. Kendi zor- lu eğitimlerinin, zorlu yaşam savaşlan- nın yanı sıra müzilde uğraşmak ve mü- ziğin ortak paydasında birleşmek, her türlü özveriye değer onlar için. Yaylı çalgılar orkestrasının 1944'te, Dram Tiyatrosu'ndaki altı konserinden bırini dinleyen tsmet İnönü, sahne arka- sına giderek "bu orkestranın borulan ncredc" diye sorunca, konservatuvann ileri sını flanndan derlenen üfleme çalgı- cılann da eklenmesiyle orkestra ertesi yıi tam bir senfonik karaktere bürünür. 1945-46 sezonunda verdiği ilk konserde Beethoven'ın Egmont uvertürü ve Cesar Franck'ın senfonısı yer alır. Orkestranın birinci keman üyelerin- den Dr. Hamit Alacanoğlu anılannı şöy- le aktanyor: "ÖnceleriTepebaşı Konser- vatuvan'nın çeşitii odalanna bölünerek prova yapıyorduk. Hep biriikte sığacağı- mız bir büyük salon yoktu. Birbirimizi duymak için tüm odalann kapılannı açınca konservahıvarın diğersınıflan gii- rühüden ders yapamaz hale geliyordu. Böylece prova için en uvgun mekân ola- rak binanın kömürlüğüne karar verildi. Penccreleri tepede, \erler kömiir tozu içinde, rutubetlu tiç san ampul ışığında bir ortam. Buradaki u/un süren çâhşma- lar sonunda Cesar Franck'ın Rc minör senfonisi ortaya çıktL Daha sonra Alman mektebi provalariçin salonunu açtı. Der- ken Beşiktaş'ta bir ilkokulun garajında çalışmaya başladık." Ve böylesi gönülden çalan kışıler, do- gal olarak para pul da gözetmezler. Ki- mi öğrencı olduğu için bir süre hiç ma- aş almadan çalar, kımi kadrolu olup ol- madıgına bile bakmaksızın toplulukta yer alır. Bir başka coşku, bir başka özve- ri ile büyük senfonik yapıtlan ilk kez Is- tanbul'a sunmanın keyfini yaşarlar. Dü- zenli konserlerle Istanbul Şehir Orkest- rası bir gelenek yaratmaya başlar. Müzik yaşamında nasıl gelenek yaratılır? Mü- zikseverler konsere canlı müziğin solu- gunu paylaşmak için gider. Aslında evin- tstanbul Deviet Senfoni Orkestrasa F aylı çalgılar orkestrasının 1944'te, Dram Tiyatrosu'ndaki altı konserinden birini dinleyen Ismet tnönü, sahne arkasma giderek "bu orkestranın borulan nerede" diye sorunca, konservatuvann ileri sınıflanndan derlenen üfleme çalgıcılann da eklenmesiyle orkestra ertesi yıl tam bir senfonik karaktere bürünür. de oturup dilediği plaktan dilediği yo- rumcuyudinleyebılirler. Konserin sosyal yönü, aynı zevk ve benzer kültürü pay- laşan ınsanlarla bir arada olmaktır. Işte senfoninin düzenli aralıklardaki konser- leri kent yaşamımıza bu katkıyı sağla- mıştır Ellı yıl önce tstanbul'da bir senfoni or- kestrasının kuruluşu bir anlamda top- lumsalbirsimgedır. Şalvarla fesle dolaş- madığımızın, Latin harflerini uyguladı- ğımızın, uluslararası takvımi kabul etti- ğimizin bir uzantısıdır. Kültür düzeyi yüksek ülkelerin zenginliklerinden bin- ne, senfonik bir aileye kavuşulmasıdır. Yeniden şekillenen ülkemizde kültürün uluslararası bir dil olduğunun kanıtıdır. Pazar sabahlan Şan sinemasındaki kon- serler, nice konservatuvar öğrencisi ka- dar nice Istanbulluyu da eğıtmiştir. 1^72'de Kültür Bakanlığı'na bağlanan orkestra. giderek daha düzenli kadrola- ra sahip oldu. Ve hâlâ, elli yıldır tstan- bul'un tek vc rakipsi? orkestrası olarak yaşamını sürdürüyor. O günlerin henüz Batı tarzında yapı- laşmış müzik kurumlanndan ve çokses- li gelenekten yoksun ortamını Cemal Re- şit Rey, kendi deyişiyle "Sahra-.M kebir* olarak niteler. Onunla uzun yıllaraynı or- kestra'arda çalan. yakın dostu flütçü Dr. Kâmil Şekerkaran'ıri'çok ilginçbir sap- taması var. "Cemal Reşid Bey'in ardın- da devlet yoktu" diyor. Nice sanatçımız gibı sırtını devletten alacağı fonlara da- yamadan kendi olanaklannı. kendi biri- kimını kullanan biröncüydü. Fılarmoni demeğinın kuruluşu ile Batı'da tanıdığı nice büyük sanatçıyı ülkemıze davet et- miş. bugün adlanndan birer efsane ola- 50 yıl önce İstanbul'da bir senfoni orkestrasının kuruluşu bir anlamda toplumsal bir simgedir. Şalvarla, fesle dotaşmadıgunıan, Latin harflerini uyguladığımızın, uluslararası takvimi kabul eftiğimi/in bir uzantısıdır. rak soz edilcn nice usta sanatçı, İstan- bul'da konserler vermiştir. Aynı şekilde kişisel dostluklanyla Cemal Reşid Bey de Avrupa'nın en büyük kültür merkez- lerinde konserlcr yönetmiş, kendi yapıt- lannı çaldırtmıştır. Bütün bunlar lstan- bul'un kültür yaşamına yenilikler getir- miş, toplumsal düzenimıze renk katmış olaylardır. Bir kez daha söz etmiştik: Bugün Is- tanbul'daki orkestramız rakipsiz olma- nın lüksünü de yaşıyor, cefasını da çeki- yor. Işin en acıklı yönü. hâlâ elli yıl ön- cesinın mekân konusundaki sıkıntılan yaşanmakta. Senfoni orkestralarımız yalnız istanbul'da değil, hiçbir kentimiz- de kendine özgü bir salona kavuşamadı. İstanbul'da provalar ile konserlerin ayn salonlarda yapılması sonorite sorunlan getiriyor. Akustık açıdan hiç de elveriş- li olmayan AKM'nin büyük salonunda sahneden daha iyi ses yükseltebilmek için yıllardır çeşitii denemeler yapılır. Bir bakarsınız sahnenın tavanı ve dört bir yanı çepeçevre tahta panolarla çevril- miş; bir bakarsınız tavandaki pano kal- dınlmış, yeni birakustik olanak araştın- lıyor! tstanbul Devlet Senfoni Orkestra- sı'nın da diğer büyük kültür merkezlerin- de olduğu gibi bir eve kavuş,ması artık çok gerekli. İDSO'nun bu haftakı konserini orkest- raya yıllarca emeği geçmiş değerli Po- lonyalı şefTadeuszStrugalayönetecek. Orkestranın elli yıl önceki ilk progra- mında çaldığı Beethoven'in Egmont uvertürü de anısal olarak bu programda yer alacak. Hem de orkestranın ilk üye- lerinden Semih Argeşo, HamitAlacalıog- lu, Muvaffak Gören, Panavot Abacı, Liit- five Dölensay, Şefîk Bursalı, Kâmil Şe- kerkaran gibi sanatçı lar, sahnede yıne elli yıl önceki yerlerinde oturacaklar, bü- yük ailelcrine dönmüş olacaklar. Bu nos- taljik ortamı AKM'ye giderek paylaşa- mazsmız. TV2'deki 'KonserSalonlann- dan' programında canlı olarak izleyebı- lirsiniz cumartesi sabahı. Geçen haftaıun konserleri Geçen hafta TadeuszStnıgala'nın yö- nettiği IDSO eşliginde başanlı bir kon- serdinledik. Romantikdöneminyapıtla- nndan oluşan programda son derece ra- fine bir solist vardı. Italyan keiıancı Massimo Çuarta, Max Bruch'un Iskoç Fantezisi'ni dozunda bir romantizmle, pınl pınl bir tonla sundu. Scbubert'ın Trajık senfonisi de klasizm ile roman- tızm arasındaki özellikleri duyuran, den- geli biranlatım içindeydi. Hep orkestramızdan oda müziği top- luluklan çıkmadığı için yakınınz. Ara sıra oluşan küçük topluluklann da ömrü kısa olur. Bu kez orkestramızın iki üye- si, Şafak Mula (keman), Suzan Alüner (çello) ve piyanist Seher Tannyar'dan oluşan Boğaziçi Üçlüsü oldukça sağlam bir kadro kurdular. Birkaç yıldır özveri ile çalışarak da- ğarcıklannı zenginleştirdiler. Boğaziçi Uçlüsü'nün geçen hafta Cemal Reşid Rey Konser Saionu'ndaki konserine iki hanım sanatçı daha katıldı TubaOzkan (viyola) ve Ece İdil (şan). Programın en ilginç yapıtı Dimitri Şostakoviç'in Yedi Romans başlıklı çalışmasıydı. Şan vedi- ğerçalgılann önce tekerteker, sonra top- luca işlendigi insan sesinin rengı ile her bırçalgının tınısının benzerlikleri kadar karşıtlıklannın ortaya çıktığı, oldukça zor parçalardı. Tüm sanatçılar özenli bir söyleşi yarattı Şostakoviç'te. Faure'nin piyanolu dörtlüsü ve Beethoven'in Op I. üçlüsünde yorumcular dinamıklcri se- çerken biraz daha cesaretli ve benzer an- layışta olabilirlerdi. Sesin tüm çalgılar- da aynı solukta yükselip alçalması doğal ki üyelerin birbirini tanımasına, biriikte çalışmada yıllann birikimine dayalı bir olgu. Boğaziçi Üçlüsü'nü disiplınlı ça- lışmalanndan, dağarcıklanna yenilikler karmalanndan ötürii kutlanz. Hanks bu yıl Oscarsız CUMHUR CANBA2OĞLU Oscar adaylannın açıklan- ması sanınz en çok Amerikan Film Akademisi üyelennı memnun etmiştir. Yasak olma- sına karşuı yaklaşık bir aydır posta kutulanna bırakılan ar- mağanlarla adeta boğulan Akademi üyelen sonunda 'ta- rafsız" kalmaya özen göstere- rek adaylan belırlediler. Ajans- lardan gelen haberler üyelenn posta kutulannın pembe renk- îi peluş domuzcuklarla ( ko- medi dalında Altın Küre alan Babe), cüzdanlarla ((Casino), şampanyalarla (Restoration ), oyuncaklarla (Toy Story ) ve birçok fîlm kasetleri, film mü- zikleri CD'leriyle dolduğunu anlatıyordu. Akademfden sı- zan haberler bazı isımleri öne çıkartıyordu ama kimse işi şansa bırakmak ıstemiyordu. Dün açıklanan listeler tah- mınlenn tuttuğunu gösterdi. Sürpriz, En lyı Film dalında aday göstenlen beş Fılmden ancak üçünün yönetmeninin aday göstenlmesiydi. Örneğın Apollo 13'ün yönetmeni Ho- vvard yanşma dışı kalmıştı. Bu yıl Altın Küre kazanan Ang Lee, Sense and Sensibilitvlc aday olamadı ama filmı beş aday arasına girebıldı. Geçen yıl Ucuz Roman'ın getırdığı sıradışı havayı bu yıl ı Sense and Sensibilıty yle getirebilir- di Ang Lee, ama ışler istediği gibı gıtmedi... Sırayla adaylara göz atalım. En İyi Film dalında Türkiye'de de göstenlmiş Apollo 13 ve Cesur Yûrek öne çıkıyor. De- gişik faktörlerin rol oynadığı Oscar seçımınde tamamen fe- minist bıröykü Sense and Sen- fibility ile bir çıftlikte çoban köpegı olmak isteyen şınn do- muz Babe'ın yarattığı doğa sevgısi bu Fılmlenn yabana atı- lamayacağını göstenyor. Be- şıncı aday ise UlP'in ne yapıp yapıp adaylar arasına soktuğu P»stacı(II Postıno). 1938'de Büyük Aldanış (Jean Reno- ir).1969'da Z (Costa-Gav- ras), 1972 de Zandy'nin Geü- nkJan Troell) ve 1973 «e Çıg- lıklar ve Fısılülar dan (Ingmar Bergman) sonra Ingılızyapımı Postacı, Akademi tanhinde Oscar'a aday gösteriJen 5. ya- bancı patentlı fılm oldu. En iyi yönetmen dalında yı- ne Postacfnın lngilız yönet- meni Radford. Babe'de 47 ay- n domuzu kamera karşısına geçıren Chris Noonan. Dead Man VValkiııg le Tım Robbins. Cesur Yürek'le iyi bir yönet- menlik sınavı veren Mel Gib- son,, 16 mm. çekilen ve alko- lik yazann son bir ayını anla- tan Leaving Las Vigas'la Mike Figgis yanşıyorlar. Bahısçile- rin favorisı Gıbson. Gelelım En İyi Erkek oyun- culara; bu dalda en büyük sürpriz son iki yılın galibi Tom Hanks'in olmaması. Bahisçı- len ve onu üçüncü kez siyah heykelcikle görüntülemek ıs- teyen gazetecileri hayal kınk- lıgina uğratan Hanks'm boşlu- ğunda bu yıl Altın küre alan Nicholas Cage. Leaving Las Vegas'daki perormansıylahay- lı şanslı; bırkaç yıldır çokiyı roller bulmasına karşın Os- car'a uzanamayan Hopkins, Stone'un Nixon'ıyla bu yıl şey- tanın bacağını kırabilir. Posta- cı 'nın çekimlennden birgün sonra kalp krizi geçırip ölen ttalyan oyuncu Massimo Tro- iside bu tip yürek burkan olay- lan kaçırmayan Akademi'nın hoşuna gidecek bir oyuncu. Dead Man VValkıng'de çok ba- şanlı bir karanhk adam çızen Sean Penn ve adı uzun süredir adaylar arasında geçen Ric- hard Dreyfuss da yabana atıl- mamalı... Her yıl olduğu gibi kadın adaylar bölümü yine favorisız . Yasak tlişki'deki rolüyle Meryl Streep özlediğı Oscar yanşına döndü. Scorsese'nin Casino"suyla aptal sanşınlık- tan oyunculuğaterfî eden Sha- ron Stone, gedıkJi Oscar adayı Susan Sarondon (Dead Man Vvalkıng), Leaving Las Ve- gas'lauluslararası ünletanışan Elisabeth Shue, Sense and Sensibilıty ile Emma Thomp- son aynı sırada yanşa başlıyor- lar; ama bızce Stone ile Thompson rakibelerinden da- ha şanslı. 1995 OSCAR A DA YL A R I A Ç I K L AN D I DUŞUNCEYE SAYGI İtalyan filmi •Pöstacı". A\ usturaJva yapımı 'Babe' üç, 'Sense and SensibilhV dört, 'Braveheart' (Cesur Yürek) de on daJda aday gösterildiler. 'Cesur Yürek' 10 dalda aday Kültür Servisi - Mel Gibson' ın "Braveheart" (Cesur Yürek) fılmı en iyi film dalı da dahil on dalda aday gösterilirken Mel Gibson'ın en iyi oyuncu adaylan arasında bulunmaması dikkat çekti. Tom Hanks de bu yıl en iyi oyuncu adaylan arasında yok. En iyi film dalında bu yıl yabancı filmlerin egemenliği de bir başka dikkat çekici yön. Avustralya yapımı "Babe". İtalyan filmi "Postacı", İngiliz "Sense And Sensibility''nin aday olduğu en iyi film dalının Amerikan yapımı tek filmi "Apollo 13" "Pbstacrnın, "Sense and Sensibility"nin ve "Apollo 13"ün 4, "Babe"in 3 dalda aday göstenldiğı Oscar adaylannın listesi şöyle: En İyi Film Babe Apollo 13 Braveheartf Cesur Yürek) The Postman (Postacı) Sense and Sensibilıty En İyi Yönetmen Chris Noonan, Babe Tim Robbins. Dead Man VValking Mel Gibson Braveheart (Cesur Yürek) Mike Figgis Leaving Las Vegas Michael Radford The Postman (Postacı) En İyi Erkek Oyuncu Nicolas Cage / Leaving las Vegas Richard Dreyfuss ' Mr Holland's Opus Antfıom Hopkins < Nixon Sean Penn , Dead Man VValking MasîJmo Troisi / The Postman (Postacı) En İyi Kadın Oyuncu Elisabeth Shue ' Leaving Las Vegas Susan Sarandon Dead Man VValking Merly Streep / The Bridges Of Madison County (Yasak llişki) Sharon Stooe / Casino Emma Thompson / Sense And Sensibility En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Brad Pitt / Tvvelve Monkeys (On Ikı Maymun) Tim Rotiı Rob Roy Kevin Spacey / The Usual Suspects (Olağan Şüpheliler) EdHarris/Apollo 13 James Cromwell / Babe En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Joan Allen / Nixon Mira Sorvino ' Mighty Aphrodite Kate VVinslett / Sense And Sensibility Kathleen Quinlan / Apollo 13 Mare \\ inningham / Georgia En İyi Yabana Film All Things Fair / Isveç Anonia's Line / Holianda DustOfLife/Cezayir O Quatrilho / Brezilya Star Maker / Italya En İvi Senaryo: Randal VVallace / Braveheart (Cesur Yürek) Wbody Allen / Mighty Aphrodite Stephen Rivelle, Christopher Wilkinson ve Oliver Stone / Nixon AJec Sokoiov»1 Toy Storyr Christopher MeQuarrie The Usual Suspects (Olağan Şüpheliler) En İyi Senaryo Uyarlaması Emma Thompson / Sense And Sensibility VVüiiam Broyles ve Al Reinert Apollo 13 George Miller ve Chris Noonan / Babe Mike Figgis / Leaving Las Vegas Anna Pavignano, Michael Radford, Furio ScarpeUi, Giacomom ScarpeUi ve Massimo Troisi / The Postman (Postacı) MEMET FUAT Öykünün İşlevi Soru Semih Gümüş'le konuşurken biçimlendi. Konuşmanın bir yerinde, "Niye öykü?" diye sordu. "Niye öykü de, öbürtür- lerdeğil?" Romandan pek hoşlanmadığımı bilir, ama şiir var... Şiirherşeyin başı... Romandan hoşlanmamam da şiire uzaklığı yüzün- den. Herkes Yaşar Kemal olamıyor... Hele bir de romancı satır başına para alıyorsa, bir uşağın çalınan kapıyı açıp geleni içeri alması yarım sayfa sürer. Roman deyınce gerçi akla yalnız o tür romanlar gel- miyor artık, Yaşar Kemal tek şair romancımız değil, Abdüihak Şinasi Hisar, Halikamas Balıkçısı, La- tife Tekin bir çırpıda verilebilecek örnekler, ama öy- künün şiirie içli dışlılığı bambaşka... Aynca öykü çok hızlı, bu özelliğiyle çağımıza uy- gunluğu da tartışılmaz... Neyse, konuşmanın bir yerinde, "Niye öykü?" diye sordu Semih Gümüş... Önceden hazırlanıp paketlenmiş bir yanıtım yok- tu. Bir şeyler söyledım. Şimdi de onları yazıya döküp özetlemek istiyorum. Önce şunu belirteyım: Sanat benim için salt bir oyun değil... Sanatın bir işlevi olduğuna, olması ge- rektiğine inanıyorum... Bütün insanlar gibı, sanatçı da yaşadığı dünyanın ürünüdür. Çevresiyle etki tepki içinde olmayan bir sa- natçı düşünülemez. Içine kapanmak da bir tepkidir... İşi güzelduyusal tat vermek olan sanatçının top- lumsal, siyasal konularda da işlevler yüklendiğini, çevresini etkilemeye çalıştığını biliyoruz. Öylesine ki, zaman zaman dünyayı yorumlayışı, gerçekleri göz- ler önüne serişi, bilimlerin gücünü bile aşan bir dü- zeye yükseliyor. Yazın ise kullandığı gereç anlam ileten sözcükler olduğundan, bu alanda en ileri gidebilen sanat... Gelelim bugün, Türkiye'de, öykünün yazın türleri arasında başta gelen bir önemi olduğunu söylerken ne demek istediğime... "Niye öykü?" "Çünkü anlatılacak çok şey var..." Aktanlacak duygular, kışkırtılacak duyarlılıklardan, ya da bütün yönleriyle biçimlendirilip ölümsüzleşti- rilecek kişilerden önce, anlatılacak çok şey var... Ancak yazın yoluyla anlatılabilecek şeyler... Tutumbilimciler birtakım kuramsal sözler ediyor, bir anlayışın sona erdiğini, başka bir anlayışın doğ- ruluğunun kanıtlandığını söylüyorlar. Ne var ki sokak- larda sürünenlerin, gecekondularda yaşayanlann her gün karşı karşıya kaldıklan yaşam işkencesinde hiç- bir değişiklik yok... Bugün açlık, yoksulluk öylesine doğal ki, haberden bile sayılmryor. Suadiye'de oturanın Sultanbeyli'de oturanı anla- ması için gazetelerin, ya da bilimsel araştırmaların hiçbir yaran olamayacağı açık. Insanlanmızın birbırlerini tanımalan, sevmeleri, kay- naşmaları, yaşamı paylaşmalan için bilmelen gere- ken çok şey var. Bir şair duygular, duyarlıklar alanından öyküleme- ye geçip neden Memleketimden İnsan Manzaralan- nı yazmaya yöneldi? Yeni bir tür bulma çabası içinde mıydi? Tersıne, yeni bir türe yöneldiğini çalışmaları baya- ğı ilerledikten sonra sezdi. Anlatma çabası içindeydi... Birtakım şeylerin an- cak sanat yoluyla anlatılabileceğini biliyordu... Gazetede bir haber okuyoruz: "MilletvekiHeri güvenlik güçlehnin geceleri sivil kı- yafetle gelip 'PKK'liyiz, ekmek verin' dedıklehnl, son- ra da 'PKK'ye yardım ediyorsunuz' diye köylüleri gö- zaltına aldıklannı ileri sürdü." Bu haberi yazınsal boyutlarıyla düşünmeye çalışır- sanız, neler, neler çıkar altından!.. Ekmeği verene de çok değişik, birbirini tutmayan yorumlar getirebilirsi- niz, aldatmacayı yapana, yaptırana da... Ulkemiz yıllardır sürekli gelişmeler içinde, tanık olanların bir gün anlatmak isteyecekleri birbirinden acı olaylar yaşıyor. Gerçi anlatmak istemek yetmez, sözcüğü sözcüğe çatmasını bilen, anlattıkları okun- maya deger nitelikte yazariar ortaya çıkmadan hiç- bir başarı elde edilemez, ama anlatma isteği eninde sonunda o yazarlan ortaya çıkaracaktır. Böylesine çok şeyi (aynca karmaşık da) anlatabil- menin yolu ise öyküden geçiyor. Belki de Memleke- timden İnsan Manzaralan'nda olduğu gibi, öyküyle şiir el ele verirler. Sanatın anlatıcılığındaki üstünlük nerden geliyor? Yazı biterken sorulur mu böyle soru!.. Şöyle diyelim: Sanat iyilerin de, kötülerin de insan olduğunu hiç unutmaz... Şarlo'nun Monsieur Verdoux filmini görmüş müy- dünüz? Balkan Balkan' Alman Kültür Merkezi'nde • Kümır Servisi - Alman Kültür Merkezi'nde düzenlenen çarşamba sınemasının bu haftakı filmi TÜRSAK'm işbirliğiyle saat 18.30'da gösterilecek olan, Panait tstrati'nın 'Kodin' ve Pkyra Kyralina' adlı romanJanndan uyarlanmış 'Balkan... Balkan' adlı film. Gyula Maar'ın yönettiğı film, geçen yüzyılın ikinci yansında Balkanlar üzerinde Türklerin. Rumerilerin ve Yunanlılann bir arada yaşadığı Danube Braila'daki bir kasabanın öyküsünü anlatiyor. (249 45 82) İpanlı yönetmenin filmi politik krize yol açtı • GÖ1EBORG (Cumhuriyet) - Geçen hafta sonu sona eren Göteborg Füm Festivali'nde büyük ilgi toplayan filmler arasında yer alan İranlı yönetmen Jafar Panahi'nin 'Beyaz Balon' adlı filmi, VVashington ile Tahran'ın arasını açtı. Film, Iran'da oluşturulan bir ulusal komite tarafından yabancı filmler dalında Oscar ödüllerine aday gösterilmişti. Washington yönetiminitı Iran'daki muhalif kuruluşlara ekonomik yardımda bulunmaya karar vermesi üzerine aynı komite filmi Oscar adaylığından geri çekti. ABD'deki The Academy of Motıon Picture Arts and Sciences ise politik nedenlerle hiçbir filmin yanşmadan çekilemeyeceğını ilan etti. Filmin Oscar listesine girip girmeyeceği önümuzdeki günlerde belli olacak. ÇYDD'nin kitap kampanyası • Haber Merkezi - Cağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, okul kitaplanna kitap temıni ve insanlarda kitap hediye etmek alışkanlığını oluşturmak amaçlı kampanyanın henüz başlamadığını bildirdi. Gazetemizin dün yayımlanan sayısında yer alan haberden sonra derneği arayan birçok kişiye teşekkür ettiklerini belirten dernek yetkilileri, kampanyanın henite düşünce aşamasında olduğunu, ancak en kısa sürede gerçekleştirmeye çalışacaklannı belirttiler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear