25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15ARALIK1996PA2AR 10 PAZAR YAZILARI Gece, kent, yağmur ve tutkular M0SK0VA HAKAN AKSAY G;ce kente daha çok yakışıyor. Karanlık gereksızi önüyor. Gece ışıklanysa Moskova'nın görkemmi tamamlıyor Hele bırde hafif yağmur \arsa, caddeler, ayaklar altmdakı ışıltılı vitnnlen olur kentın. Gezmeye doyamazsın. Gezmeye ve dalıp gitmeye... Ne ganp! Bazen bir cümleyi, harta bir sözcüğü yüksek sesle dile getirmek için aylar, yıllar gerekır: "Bittir Geçmişten kalan sıcak izler. bugünün artık sıradanlaşan sorunlanyla uzaklaşırken dağlar durur yüreğinı. Dev kibnt kutulannın içine sıkışmış yüzlerce ınsan ne yapar, ne düşünür şımdi? F\rsat olsaydı bunlann kaçıyla aynı sofraya oturulabilır. kaçıyla ortak sırlar üretılebılırdi? Şuradan vurup kapısını gırsen bir eve.. Amaolmazkı 1 Içtenlikleri ayıp sayan yasalara ters düşer... Mesele karan alana kadar çektigin sıkıntıdır, bilirsin Adını koymaktır bir süredir içınde debelendiğın çıkmazın. Gerisi bir neşterlık iştır. Kolay olmasa da, iyıleşmek içın acıya katlanılabılir. Yara kapandıkça koca kentte yalnız olduğunu önce korkuyla, sonra sennkanlı hissetmeye başlarsın yenıden. Dev kıbrit kutulannın kaygısız bakışlanna • aldırmadan tenha meydanlara vurursun kendini. Hüzünle kanşık rahatlarsın. Hele bir de hafiften yağmur serpiştıriyorsa. Hani şu "ahmak ıslatan"cınsten... Gece yansından sonra Moskova'nın efendıleri değişir tek tip yontulmuş kısa saçlı kafalan. parlak eşofmanlan. "herşeyi yapabilecek" yüz ıfadelenyle ortalıkta gezınen mafya bozuntulan ve vücutlannı ısrarla kıraya sunan taşralı fahişeler sokaklara hakimdırler. Dört göbekten ben Moskovalı olan bile kendını konuk hisseder, onlann küstah gözlennin ateş alanından geçerken. lç dünyasına dönerek dışansının ürkütücü soğuğundan kurtulmayı dener... tnsanm ıç dünyası tanıdık bildik şeylerle dolu gıbidır. Ama bazen dışanda daha gırdaplı \e tehlikelidir. Çünkü burada yerli ve yabancı yalanlar sorgulanır. Dûş kınklıklannın hangisı daha ratsızdır: Yalan v e ıhanetle anıden yüz yüze çarpılanı mı, yoksa kanın damardan çekilmesi gibı yavaş yavaş uzaklaşarak tükenen duygulann mezarlığında yeşereni mı? Kentlen sevmek sevmemek ne demek. anlamıyorum. Bence sevgıden daha isabetlı sözcük. "tutku" Boğaz kıyısında büyüleyen lstanbul, ıkı adım ötedeki rezıllıkleriyle korkutmuyor mu? Kızıl meydanından Lenin tepelerine. Arbat sokağından Botanik bahçesıne kadar nice gûzellıklerle dolu Moskova'ya koşulsuz bağlanmak mümkün mü? "Ofene dek"şartıyla kontrata bağlanmaya çalışılan sevgiler nasıl olsa günlük yaşamın sıradan dalgalanyla dövülerek a$ınmıyor mu? Belkı de insanlar büyük sözlen yalnızlıklanndan kurtulmak için uydurdular. Yalnızlık korkusundan dolayı, duygulan küçülürken bile büyük sözlerden vazgeçmediler. Oysa, gerçekler, yaşamı tanımlama denemelerinden çok daha yalın. Şöyle bir kendini dinleyınce insan, bazı tılsımlann çoktan tükendığını görü\erir. Ve tıpkı unlü bir ozanın, \ 6 yaşında bir Kadıköy yazında dudaklanndan dökülen dızeler gıbı ıtırafedebılıyor "Kalbimde senin için yok bile kinim / Bence sen de şimdi herkes gibism_" Don Kişot dava açıyorJOHANNESBURC AYSU ÖNEN Dikkat et Kralıçe! Son darbe, küçücük bir Afirika kabilesınden geliyor. Kuzey Cape Bölgesf nin kendi halındeki Grinqua kabılesı, Kraiiçe Eüzabeth'in şahsına davaaçtı. 1871de. İngiliz hükümeti Güney Afrika'daki sömürgecılenne yerel halkı öldürme, topraklanna \e zenginliklerine el koyma hakkı vermiştı. Grinqualar'a göre suçlu kraiiçe. 125 y ıl önce çaldığı elmas yataklannı artık geri \ermeli. Dava işte bundan ibaret.Gnnqua kabilesi. zamanında Güney Afrika'nın en egemen kabilesi olan Hottentotların gerıye kalan üyelennden oluşuyor. Bu adı duyulmamış küçük topluluğun koskoca Ingıltere Kraliçesine meydan okuması, akla, kılıcını yeldeğirmenlenne karşı sallayan birinı getiriyorsa da ilkel etiketi verduğumuz Afrika kabılelerinin karanlıktan modern dünyaya, harta modern dünyanın adli kondorlarına yaptığı yolculuğu alkışlamak gerekiyor. Don Kişot akıllanıp kılıcını bırakmış. yeldeğirmenlennı mahkemeye venyor. Yıne de modern dünyanın dışleri Küçük Afrika kabilesi için fazla keskin. Cape Tovvnda İngiliz komısyon üyelenyle yapılan toplantı bunu kanıtlıyor. İngiliz yetkililer, Grinqualann problemlerıyle ilgileri olmadığını hıssettirince kabile büyüklen oturup kralıçeye bir mektup yazıp 1.4 milyar poundluk tazminat ıstemınde bulundular. Arkasından da Güney Afrika Anayasa Mahkernesrnde bir dava açarak İngiliz Kraliçesi ve De Beers elmas şırketinden tngiliz sömürgecıliği altında çektikleri zorluklar karşılığında tazminat istediler. Kraiiçe Elizabeth, Grunqualarla uğraşan ilk ingiliz Kraliçesı değil. 1871 de Grinqua kabile şefi. Kraiiçe Victoria"dan. kabile topraklannda keşfedılen elmas madenlerini Hollandalı sömürgecilerden korumasını ister. Ancak damarlannda sömürgeci kanı akan tngüizler, fırsatı değerlendirip Grınqua toprakiarının üstüne yatarlar. Grinqua kabilesi, ırkçı beyaz azınlık yönetimi sonrası eski kimliklerini geri almaya çalışan onlarca Güney Afrikalı etnik gruptan bir diğeri. Onlardan önce de yabancı müzelerden tarihi kalıntılar istendi. Çoğu kabile, resmı bir özür bile alamadı Batı'nın beyaz hükümetlerinden. Gnnquaların davası. eskı bır sömürgeci güce karşı açılmış ilk dava. Sonunda istedikleri olur mu, bilemeyız. 125 yılın öfkesi kolay dınmcyccek, o kesin. Kütüphanenin başına gelenler BRUKSEL OZGUR ULUSOY fİHİia İVİ' Hay\an haklannı savunanlar kiirke karşı verdikleri mücadeleyi sürdürmekte karariı. Kı> ı J minin gelmesi\le protestolar \eniden canlılık kazandı. Berlin kentinin en liiks mağazalann mev SH gelmesiyle protestolar veniden canlılık kazandı. Beriin kentinin en liiks mağazalannın bu- lunduğu caddede dün bir araya gelen hayvanseverler sadece ayakkabılan ve kafalannda Noel Baba bereleriyle gerçekleştirdikleri protesto yürihüşünde "Kürkgiymektenseçıplakgezerim daha iyi" sloganım bir kezdaha beyinlerekazıdı. (Fotoğraf: REUTER) Belçıka'nın akademık kalbının attığı bır öğrencı kenti Leuven, ülkedekı pek çok kentın aksıne bu 'Ortaçağ' şehnnde geceler gündüzlere mola vermeden kavuşuyor. Papa Beşmcı Martın. 1425 yılında unıversitenın kuruluşuna öncüluk ederken öğrencılenn gece vaşamını düşünmemı-,tı muhtemelen. ama olsun. "fakühe bartarT şimdi tıpkı öğrencileri taşıyan bısıkletler gıbı Leuven'ın avnlmaz bır parçası. Unıversitenın 29 fakültenın adlanyla anılan ve öğrencılenn buluşup ucuz bıra eşlığındc sohbet ettığı bu barlara kısaca "fakbar" dıyor Leuven halkı. Keyıflı öğrencı Türkülerle geçmişi andık geçen günGeçenlerde Londra'da Türkıye'den müzısyenlerle hasret giderdik. Saz üstadı YavuzBingöl ile, Ezgınin Günlüğu'nü kuzeydekı Lnıon Chapel kılısesınde mısafir ettık. Türk Eğıtim Bırhğı'nin düzenledığı konserde onlar Türkiye'den sesler verdıler, bızler alkışlanmızla eşlık ettık. Konsere YavuzBingölbaşladı. Yavuz Bıngöl, kendı deyışıyle 'her şeyin kirttnip pislendiği ülkemizden kirlenme>ip tertemiz kalnuştürkûlerimizi'söyledı. Temızlıği halkımızın "kirlenınemiş' geçmış kültüründe aradık. Altın 'geçmiş' çağa nostaljık ağıtlar yaktık. Yavuz Bıngöl, aşk, savaş ve kahramanlık türkülen söyiedı. tertemiz türkülenn hıkâyetennı anlattı. Bu hıkâyelerden bınsını aktarmak ıstıyorum: Kınm savaşma katılan askerler trenlerle gen dönmektedırler. Erzurumlu bir nınemız, sava^a katılan oğlunu beklemek ıçın her gün tren ıstasyonuna gıder ancak her gun boynu bükük evıne döner. Yıne böyle günlerden bır gün evıne döndüğünde gelınının odasından gülüşmeler duyar ve nınemız, yanı Bıngöl'ün deyışıyle 'cahil kadıncağız'. fazlaca düşünmeden evdekı tüfeğı kaptığı gıbı. meğerse yorganın altındakı günlerdır bekledığı oğlu değ\! mıymış Sonra da oturur •Kırmızı gül demet demet" dıye ağıt yakar Bendenız de alakasız gıbı görünen bır aynntıya takar. Mesela oğlunu bekleyen kadından neden 'ana' değıl de 'nine' dıye bahsedıldığını düşünür. Belkı de nıne daha 'tcmiz' ve saf bır duygu bıraktığı va da ninelığınden otürü cahılhğı affedılebılır olduğu ıçın. Hıkâyenın bu kısmı belkı aynntı ama aynntı sayılamayacak bır yanı daha var kı, o daha vahım. Halkımızın 'tertemiz kalmış" kültürünün namusumuzu LONDRA FERRL'H MLMAZ temızlemek ıçın ıcabında kızımız. gelınımız de olsa bınlennı temızlemek gıbı 'tertemiz gelenekler'le dolu olduğu. Ve daha da önemlısı, şıddetın halkımızın kültüründe önemlı ve meşru bır yen olduğu Şımdı konsenn burasında durup bırkaç soru sormak gerekiyor Türkıye'dekı şu malum kazadan sonra ortaya çıkan kırlı ilışkılenn sorumlulan ve destekçileri kendılennı ya da kazada ölenlen savunurken aynı külrürel değerlere gönderme >apmıyorlar mı? Halkımız tepkısız kalmanın da ötesınde neden mıllı maçlardan sonra bu pıslığın tetıkçılenyle birlıkte sokağa dökülüp aynı sloganlan atıyor ve neden basıt bır futbol galıbıyelı her defasında kana bulanıyor'.' Pıslığe ve çürümuşlüğe kanji çıkanlar, bügünkü pıslığe daha farklı bır gelecek ıdealıyle degıl de. namusunu kanla temızleyen bır kültürel geçmışle karşı çıkıyorlar'.' Daha da ötesı kırlenmemış. tertemiz toplumlar var mıydı? Vardıysa ne zaman var oldular.' Benım babama göre eskıden her şey daha lyıydı. Dedemın de öyle dedığını hatırlıyorum Dedemın babasının ve harta dedesının de kendı zamane gençlenne ve bulunduklan ortama bakıp bakıp ıç çektiklenne ve bıröncekı 'bozulmamış' geçmışe yandıklanna emınim. Ama bır o kadar da öyle bır geçmışın hıç bır zaman varolmadığına. bu nostaljık ıç çefcmelenn gelışmelenn karşısında acızlıkten kaynaklandığına kanıyım. Türkıye ıçın temız bır gelecek, kıskançltk. namus, şeref. ve şıddet öğelen ıçeren bır geleneğı temel alarak oluşturulamaz. Hele bu gelenek. kendıne sosyalıst dıyenlerce halkımız adına da olsa savunulamaz. Burada söylemek ıstedığım. halk kültürünün tamamen bu öğelerden oluştuğu değıl. Sadece bu öğelen de ıçerdığı ve gelecek adına geçmışe sanlırken. bu öğeleri ıçeren yanlannın da ajıtatıf bır söylem ıçensınde. hıç sorgulanmadan sırf halkımızın temız duygulan' dıye fetış hale getınldığı. İşte bu nedenle ben Yavuz Bıngöl'ün söyledıklennı alkışlamadım. Sadece türkülennı dınledım. Ama tûrkülere herhangı bır değer yüklemedım.. vaşamı bır yana, dünyanın en eskı Katolık ünıversitesi sıfatını taşıyan Leuven Üniversıtesı. yüzyıliarboyu düşünce üretımınde önemli bır yer tutmu^. tanhten matematığe, hukuğj kadar bırçok dalda önemlı ısımler konuk etmış. Hümanıst Erasmus. modern hantalann yaratıcısı Merearürve modern anatomımn babası Andrcas \i-salius. bu ısımlerden bırkaçı. Ikı büyük paylaşım sava^ında atlattığı badırelere rağmen düşünce üretımı devam edıyor Leuven CnıversiteMnde Bırincıve2. Dunya Savaşlan'nın açtığı yaralan görmek ıçın ünıversıte kütüphanesınm başına gelenlere bakmak yeter. 1914*te Alman bırlıklennın kutüphaneyı ateşe vermesıyle 300 bın kitaplık bır arşıv tanhe kanşmış Türkıye ıle Mİah tıcaretını veğleven ABD'nın katkılany la yenıden kurulan ıkıncı kütüphanedekı bır mılyona vakın kıtap da 2. Dünya Sava^ı sırasında can vermış. Kütüphanenin başına gelenler bununla bıtmiyor. Ülkenın Fransızca konuşan toplumu ıle Flamanca konuşan toplumu arasında yaşanan kültürel çekışme son darbeyi vurmuş kütüphaneye. Ünıversite 1%2'de Lauvaın (Fransızcasil ve Leuven (Flamancası) dıye ıkıye bölününce. 'çaresiz'kıtaplan da paylaştırmak gerekmiı>. Kullanılan yöntem de gayet basıt. Katalogdakı numaralara göre tek sayı kıtaplar bır kütüphaneye, çıft savılar ötekıne gıtmış. Kutüphane. bütün bu vaşadıklanna rağmen hâlâ avakta. Leuven ahalısıne. saat başlannı. buçuklan. çeyrek kala ve çeyrek geçelerı. tatlı melodılenyle anımsatan büyük çan kulesıyle "Ben hep burada>un"dıvor kutüphane türkiye'de.internet/ internet.oluyor: //(s u N N B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear