Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
23 KASIM 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
|Yugoslavya'da tiyatro sanatçısınm yeni durumu / 2
Duygusal yıkım içinde üretim çabaları
Oyunlar
genelde
oldukça
hü/iinlü. sert
\erahatsız
edici. Bu da
ülkenin ve
sanatçının
bulunduğu
durumla çok
örtüşihor.
Bu yıl ilk kez
BITEF'le
biriikte
festivalin
"OfT
programı
"Alterimage
96" (Diğer
Görünüın)da
yer alan
Grupa
Omen'ın
'Generative
Space'
gösterisinden
birgörüntü
(vanda).
E.MRE KOYUNCLOĞLL
BITEF'ın alternatifliğı yalnızca nos-
taljik olmaya başlayınca. "farklıdüşen-
ler" ya da "tepkisel oluşumlar" hemen
yervekonumdeğiştirmiş ve Belgrad'da
savaş boyunca gelışmelere karşıt olan
genç tiyatro sanatçılan ara \ermeksizın
çizeı dışı üretimlerine devam etmıştir.
Ve böylece bu yıl ilk kez BITEF'le bir-
iikte festivalin "Off" programı "Alteri-
mage 96" (Diğer Görünüm) diye bırolu-
şum gerçekleşmiş. Tiyatroyla farklı açı-
lardan ilgilenen dört kadın "Alterima-
ge"ı oluşturmuşlar. Organizasyonun
mali işlerinden sorumlu Svetlana Du-
kiç, harabe>e benzer bır tür veraitı ofi-
sinde gazetecileri -bizı- oldukça sıcak
karşılıyor.Belgrad'ın "karşıt"sanatçıla-
rıyla karşılaşıyorum. Dukiç. Alterima-
geoluşumunu şöyleanlatıy or: "Aslında
biz basının ilgisini farklı söy lemleri olan,
farklı düşünen \e üreten bu kitle>e çek-
meye çalıştığımızdan Alterimage prog-
ramını oluşturduk. Bu off-festivalin ken-
dine has bir özelliği \ar. Valnızca Belg-
radlı sanatçılardan oluşuvor. Savaşa kar-
şı olup. Belgrad'ı terk etmeyen alterna-
tif sanatçılar bunlar."
tlgı odağı. Türkolmam nedenıy le be-
nım. Bana pek bır şey sorulmadan sü-
rekli hıkâyeler anlatılıyor. Oyuncu
Sonya Yukiçeviç. aslen Karadağlı. Sırp
kocası artık Almanya'da yaşıyor. Savaş
sırasında aç kaldığı içın kızını bır sürü
macerayı göze alarak sınırdan babasının
yanına yollamış ancak kızı Almanya'da
yapamayıp geri gelmiş. "Burada be-
nimle açlık ve yokluk çekiyor" diyor
•Gösterime gel yann akşam, Medea'yı
oynayacağım'diye ekliyor.
Buradaki gösterilere hiçbir sanatsal,
estetık seviye göz önünde bulundurul-
madan. "karşıt" çalışmalarla tanınan
gruplar davet edilmiş. Gerçekten çok
vasat olanların vanında çok ilginç de-
neysel çalışmalar da izleme olanağı bul-
dum. Ünlü Sırp yazar Alexander Popo-
v>/ff-programda gösteriler gece
11.00'den sonra başlıyordu. Üç
farklı mekânda festi\al boyunca
40'a yakın etkinlik yapıldı. Gösteri
mekânlanndan biri, eski terk edilmiş
bir ev ve geniş avlusu. Bir diğer
mekân, savaş boyunca Belgrad 'dan
hükümet \e savaş karşıtı yayın
yapan. gençlere askerden nasıl
kaçacaklarını açıklayan ve bir türlü
kapatılamayan Radio Re\v binasının
garaj büyüklüğündeki
alt katı.
viç.yöresel temalan Sırpdilinin incelik-
lerini çok iyi kullanarak ironık bırdılle
ülkenin tanınmış ödüllü yazarlarından.
Oyunları savaş öncesi eski Yugoslav-
ya'nınçok farklı bölgelerindeçeşitliyö-
netnıenler tarafından sahnelenirmış.
Son oyununu ise hiçbir yönetmen sah-
nelemek istememiş. Popo\iç bunu iro-
nikbıçimdeaçıklıyor. "BenöOyıldırti-
yatronun içindeyim. Genç \e başanlı yö-
netmenlerimi/e oy unumu önerdiğimde
çok meşgul olduklarını söv lediler. Bu ül-
Anton Çehov'dan oyunlannm esin perisi Olga Knipper'a mektuplar
'Sevgiliyazar'dan sevgilioyuncusunakültür Ser\ isi - Anton Çe-
ho\. Olga Knipper ıle IN9N
yılıııda yenı kurıılan Mo>-
ko\a Sanat Tıyatro.iu'nda
yazarın »ahnelenecek ilk
oyunu olan •Martı'nın pro-
\alan sırasında tanı^tı.
Çeho\ oyıllardatüberkü-
loz hastJMydı \e 38 yaşinı
yeni doldurmuştu. Güne>
Kırım'da yaşıyordu. Knip-
per ıse lıenüz tanınmamış
bir oyuncuydu. 30 yaşında
çekici bır kadıııdı. lii-jkilerı
Çehov 'un 1904 vılında ölü-
müne dek mektuplaşmalar-
la surdü. Olga, Çehov'un
unutuİma/ kadın karakterle-
rını bırbırınden ılgınç konı-
poziNVonlarİj canlandırdı.
Yıllar yılları ızlerken
Knipper, \losko\ a Sanat Tı-
yatrosu'nıın lokomotif
oyuncularından bırı oldu.
Çehov. Güney Kırım'da te-
davi olurken Knipper ken-
disini tiyatroya adadı. Ama
her gün ünlü yazara > azma-
yı sürdürdü... llışkıleri mek-
tuplarla sürüvordu. bırbirle-
rıne oyun metınlerınden
yaptıklanalıntılarlaseilenı-
yorlardı Çehov da durma-
dan Olga ıçın yepyenı ka-
rakterler y aratıv ord'u.
Methuen Yay ınları ara>m-
da "Dear \\ riter, Dear Act-
ress" (Sevgili Yazar, Sevgili
Ovuncu) adıy la > a> ımlanan
bu mektuplarda ülga Knip-
per. bırmektubunda "Yanva
Dayı'dakı Elena . diğerinde
ise 'Üç Kızkardeş'tekı Mas-
ha olarak seslenıyor sevgili
vazarına.
Çehov ıseOlga'ya küçük
tutkulanndan söz edıyordu.
Balıkçılık. bahçe işlen. Tols-
toy \e Gorki ıle sohbetleri...
Her mektuptıı mutlaka ha\a
1VJ. ethuen Yayınları
arasında "Dear \\ riter.
Dc,^t Ac,tress" (Sevgili
\azar, Sevgili Oyuncu)
adıyla yay ımlanan
mektuplarda (editör: Jean
Beneditti) sik sık Çehov
oyunlarındaki kadın
karakterlcrin
kimliklerine bürünüyor
Olga Knipper.
durumundan ve doğadan
>öz edıyordu "Kurbağalar
ve küçük kertenkeleler bah-
çede (iv nasıv or. Kasabav a bir
operet gelmiş. Beş parası-
zım". Olga da ona umudunu
y itırmemesini telkın edivor-
du : "Kendine i\ i bak, sakın
üzülme. Herkese öıellikle de
bana her gün > a/. Zeka pınl-
nlan saçan başını öperim".
1900 yılının temmuz
avında Olga. Çehov'u. \al-
ta'da ziyaret etti ve bu bu-
luşma Mki iyi dost'un ilişki-
sini bambaşka bir yöne sü-
rükledi. Birbirlenneâşıkol-
mu^lardı. Gerı dönüşünde
^unları yazıyordu Olga:
"Gelecek >ıl yeniden bulu-
şur ve artık kuzevde >aşaru
belki. Degil mi? Peki ya ger-
çekleşmezse? O zaman düş-
lemekle vetinelim". Birlık-
te oldukları zaman hep gele-
cekten konuşuyorlar, düş
kuruyorlardı. "Seninle ev-
lendiğimde riv atrov u bıraka-
cağım. Biriikte bahçecilik
vapacağız". Ama bunun ım-
kânsız olduğunu her ikisi de
bılıyordu.
Çehov evlilik konusunda
tek birkoşul ıleri sürmüştü.
\'aşam boy u y anından ay ır- Olga, Çehov 'un öliimünden sonra 55 yıl daha y aşadı, karakterieri içinde taşıvarak.
madıöı. evin temel dıreSı
olan kızkardeşi Martha da
onlarla biriikte oturacaktı.
Olga'ya yazdıgı her mek-
tupta farklı adlarla çağırı-
yordu sevgilisini.
190! yılınınmayısayında
gizlice evlendiler. Bir yıl
sonra Olga düşük yaptı. Kı-
^a bır süre sonra da Çehov.
\olga kıvısında bir sanator-
yuma yatınldı. Knipper ise
Moskova'yadöndü. Bundan
>onra uzun süreli aynlıklar
yaşayacaklardı. Çehov "un
sağlık durumu ise günden
güne kötüye gidiyordu. Bir-
bırlerine her gün yazacakla-
nna dair söz v ermişlerdı. ge-
nellikle de sözlerınde dur-
dular.
Olga mektuplarında ne
kadaryorulduğunu. ay nlığa
dayanacak gücü olmadığını
yazıvordu. Çehov daayrılı-
ğm katlanılmaz acısından
şıkâyet ediyordu. "Sakın be-
ni unutma. Benim dışımda
birvaşam kurmanadavana-
mam. Beni aklından hiç çı-
karma".
Olga. bazen sahneyi bıra-
kacak gibi olunca Çehov
buna ısrarla karşı çıkıyordu.
"^'aşaını^ı bir amaç için sür-
dürnıen beni mutlu ediyor.
Bir ovuncu ile evliyim ve
vaptığın işe savgım var".
Mektuplarda felsefi tar-
tışmalar da yapıyorlardı.
Evlilikleri diğer normal ev-
lıliklere benzemedi. Bırbır-
lerindenuzaktayaşadılar. a-
ma ilişkilerinı mektuplarla
her zaman taze tuttular. Ay-
rılığın getırjığı yabancılaş-
ma zaman zaman ıkisi ıçin
de rahatsız edicı boyutlara
ulaştı.
Hatta bir keresinde heye-
canını yitırdığını itiraf etti
Çehov Yınede Olga, sevgi-
li yazarının ölümünde onun
başucundaydı. Olga. Çe-
hov 'un ölümünden sonra da
ona yazmayı sürdürdü. Ti-
yatrödan yeni haberler ver-
du sayısız özür mektubu
yazdı. Sık sık mezannı zi-
yaret etti. Her gidişınde Çe-
hov "a küçük pusulalar bı-
raktı. "Anton, neredesin?
Bir daha birbirimizi hiç gö-
remevecek miviz? Bu nıüm-
kün olabilir mi?"
Uzakdoğu'dan sinema rüzgân
Kültür Servisi- Uzakdoğu Kültür
Derneği tarafından düzenlenen 2.
L'luslararası L'zakdoğu Film Festiva-
lı bugün başlıyor.
23 kasım-1 aralık tanhleri arasında
Ankara'da, 6-14 aralık tarıhlerinde ıse
İstanbul'da düzenlenecek festıvalde
sinemaseverler birbirinden önemlı
L'zakdoğu fılmlennı izleme olanağı
bulacakîar. ilkı. 1995 yılının nısan
avında gerçekleştirilen festivalde si-
nemasev erler filmleri bu yıl da ücret-
siz olarak izleyecebilecekler.
Uzakdoğu Film Festivali. Türki-
ye'nın dördüncü ve en genç uluslara-
rası film festivali olma özelliğını taşı-
>or. Çin. Hindivtan. Tay land. Kırgızıs-
tan. Pakıstan. Japonya. Endonezya.
Kore. Avustralya. >eni Zelanda. Çin-
Tayvan ve Malezya'dan katılan 50'ye
vakın filnıın gö^terilecek.
Festival programında 'Retrospek-
tifler'. "Sinema Sinema'. "Edebıyartan
Beyazperdeye'. "Sinemanın 100. Yı-
lmda Lzakdoğu'. 'Lzakdoğu'nun
Klasik RüzgârlarT gibı bölümlerın ya-
nı sıra. "Belgesellerde L'zakdoğu' ve
•Lzakdoğu'nun Çizgileri' (animas-
von) adıyla ıki yeni bölüme de yer v e-
rilecek. •L'lkeSineması' isebuyılÇın
Halk Çumhunyeti. Hindıstan ve Kır-
aızistan filmlerıne ayrıldı. Festivalin
•Retrospektifler Bölümü'nde ıse Ja-
ponya. Filipinler. Kırgızıstan ve
Avustralya'dan seçilmiş yönetmenle-
nn filmlerinın toplu gösterimleri yer
alacak.
Uzakdoğu sinemasının yeni v e sıra-
dı^ı vapıtlarını Minmayı amaçlayan
bölümde L'zakdoğu'nun başanlı yö-
netmeni AngLee'nın 1993 Berlin F.F.
Aitın Ayı ödülünü kazanan "Düğün
Yemeği". Korelı yönetmen HyungSe-
ungLee'nin "içtekı Hüzün".Tayland-
lı yönetmen Chatrichalerm ^üka^ın
"Kızkardeşler". >'enı Zelandah yönet-
men Peter.lackson'ın "Semavi Yara-
tıklar'.Honu Kong'lu yönetmen John
\Voo'nun ""Katil ". Filipın sinemasının
önemli yönetmenlerinden MelChong-
Sait Faîk Abasıyamk
bugün 90 yaşında
Festivalde Chen Kaige'nin bol ödüllü filmi "Elveda Cariyem" de gösterilecek.
lo'nun "Geceyansı Dansçılan" veson
olarak Malezyalı yönetmen Mahadi
J-Murat'ın "Sevgili Salmah" adlı fil-
mı gösterilecek. Festivalde."L'stalara
Saygı" bölümüne. Japon sinemasının
imparatoru ünvanını taşıyan Akira
Kurosavva. Kırgızi^tan'dan Asya sine-
masının ustalarından Tolumuş Oka-
vev ve Çin Halk Çumhuriyeti'nden
ünlü yönetmen Zhang^ imou önemli
yapıtlarıyla katılıyorlar. Akira Kuro-
sowa'nın 1950'de yönettıği ve 1951
Venedik Film Festivalı Altın Aslan
Ödülü'nü \ e 1951 En iy ı Yabancı Film
Oskannı kazanan "Rashomon"u.
195" y apımı olan "ThroneofBk>od~ı.
~\ediSamuray"ı 19
7
5 y apımı olan ve
aynı y ıl en iy i Yabancı Film Oscar't ile
Moskova Film Festivali Büyük Ödü-
lü'nü kazanan. "Dersu Lzala" festi-
valde yer alacak filmlerden. Kırgız si-
nema ustası Tolumuş Okayev'in
19^4'te ". SSC'B FılmFestıvali'iıde 1.
Ödül'e layık görülen.l975'te dünya-
daki en iyi on film arasında yer alan
"Bozkurt'VKurt Leopannın Soyu "ve
"Manas Destam" adlı filmleri göste-
rilecek. Çin sinemasının sıradışı yö-
netmenlerinden Zhang Yimou.
1991 de çektiği "Raise the Red Lan-
tenTadlı fılmiy le festiv ale katılan y ö-
netmenlerden. 'Edebiyattan Beyaz-
perdeye' bölümünde Japon sineması-
nın ustalanndan Nagisa Oshima'nın
1978'deÇannes Film Festivali'ndeEn
İy i Yönetmen ödülünü aldığı "Tutku
Imparatorluğu" ve L zakdoğu sinema-
sının sıradışı çocuâu Chen Kaige'nin
1993 Altın Palmiye. 1993 Altın Küre
ödülle başyapıtı ""Elveda Çariyem"
gösterime sunulacak.
Ankara'da Ziraat Bankası Mithat-
paşa Kültür Merkezı. İçkale Otelı.
ODTC Kütüphane Salonu. A.C. İle-
tişim Fakültesi Salonu. Türk-Ameri-
kan Derneği Salonu. Türk-İngiliz
Derneği Salonu gösterim yapacak
başlıca merkezler arasında yer alıyor.
İstanbul'da ise İstanbul Büyükşehir
Belediy e Başkanlığı Tank ZaferTuna-
ya Kültür Merkezi ve Atatürk Kitap-
lığı festıvale kapılannı açıyor.
PERİHAN ERGLN
23 kasım 1906'da Adapa-
zan'nda. şeker bayramında
bayram namazı kılınırken
doğdu. Yaşayabılseydı bu-
gün 90 yaşında olacaktı. 48
y ıllık avareliklerle geçen ya-
şamında ürettiği yazın türle-
rinin hepsinde özellikle de
öykülennde eğer 90 yaşına
uİaşabilseydı herhalde en az
iki kat daha yapıtı olacaktı. O
kapkara veya rengârenk ya-
şamından gelen öykülerini
toplumun ve doğanın hızla
değişen koşulları içinde kim
bilir nelerle ve nasıl oluştu-
racaktı?
Içiyanaraktüm sevecenli-
ğiyle anlattığı kişilerini ve
sev gıy le renklendirdiği köh-
ne İstanbul mahallelerinın şu
son yirmi y ıliık tragedyalan-
nı y eteneğinin may asıyla yu-
ğurabilecek miydi'.' Balığı
biten sevgili Marmarasının
balıkçılarını. tutkuyla yaşa-
dığı Burgazada'nın çamını.
çiçeğını rant uğruna beton
binalarla yok eden köşe dö-
nücüleri, bostanları otoban-
lar gereği yok edilen Dolap-
derey ı. Kasımpaşa'y ı kim bi-
lır hangı öfke ve kederle an-
latacaktı. Çok sevdiği Be-
yoğlu'nun 4O'lı 50'lı yıllar-
daki gizemlı lokanta-meyha-
nelerinin yerini lahmacuncu-
ların. pizacıların. Amerikan
sandviçciliğıyle hamburger-
ciliğinın saldırısıyla yok ol-
duklarını görseydi ne diye-
cekti'.'Tünel'de. İstiklal Cad-
desi'nde yadırgadığı karma-
şanın içinde boş yere Orhan
KemaTı. Saminı Kocagöz'ü
öldüklerinı unutarak. Yaşar
Kemal'ı.Oktay Akbal'ı ara-
yacak. Bedri Rahmi'nın
atöly esine renk cümbüşünde
öfkesini yatıştırmak içın ko-
şacak ama ne yazık kı onu da
bulamayacaktı. Ama her şe-
ye karşın inanıyorum ki o
güzelim anlatısıyla bunları
da gönüllere. beyinlere nak-
şedecektı.
Saik Faik. gelgitlerle ge-
çen 48 y ıllık yaşamında da-
hı bıze bıraktıklanyla büyük
ve tadına doyulmaz sanatını
ispatladı. Tüm yapıtının baş
öğesi olan "bir insanı sev-
mekle başlar her şe\" diye-
rek sev miş. sev ilmış, doğay ı.
toplumun tüm güzellik ve
çirkinliklerini, meyhanesini.
viranesini bağrına basmış.
kemiz tiyatrosu için beni çok st'v indirdi."
Sırpça bir isim olan "Baş Bunar"ın ko-
nusu kısaca şöyleydi: Savaş nedeniyle
göç etmek zorunda kalan iki Sırpı aile
merkezinde yaşanan gerçeklertartışılı-
yor.
Oyunun pek tutmadığı ortada. Ancak
sosyalist dönemde korkusuz sert eleşti-
rilen olan halkının sevgisini kazanmış.
belki de"miUiyetçir
'diyebileceğimızbu
yazar, yeni dönem Yugoslavya'sında dü-
şünsel olarak bocahyor. O y üzden soru-
lar genelde yazarlığına yönelik. Ancak
Arnavut bir gazeteci. ısrarla savaşı na-
sıl algıladığını soruyor. "İnsanlanmız
bir ideoloji çevresinde manipule edildi-
ler. Biz bu hikâyeyi her elli yılda bir ye-
niden yaşıyoruz. Devlettiyatromuzun bi-
nası üç kezyandı. Böyle baktığımda Bri-
tam a'dan hızlı gelişen bir tivatroya sahi-
biz. Bizim ülkemiz hü/ünlü bir ülke.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra biliyor-
sunuz sansür vardı. Ben yabancı oyun-
lar yerine yerii oyunlar diye diretenler-
den oldum. Hep kendi problemlerimiz
üzerine yazdım. Şu anda ben de tıkan-
mış durunıdayım. Kaldırması çok zor
ve çok ağır bir y ükün altındav ız. Bunu
nasıl vorumlay acağımı bilemiyorum. A-
ma iy imser bir insanımdır. Halen olum-
luyu aramaktan vazgeçmedim. Çıkışı-
mız ancak bu olabilir. Veniden olumlu-
ya y önelebilmek. Ben yazann oyunu yö-
netnıcsini sevnıem. ama bunu yapmak
zorundaydım. Savaş konıışulmalı. sus-
makla toparlanamayız. Çok büyük bir
trajedi bize y aşatıldı. ancak trajediye ya-
şarken anlamlıyız. Ben 1929 doğumlu-
yum. Halkımın başına gelen en korkunç
olay savaştı benim için. Bu
problemin nasıl çözüleceğini
dünvadakimsebilmiyor. Biz
azgelişrııiş bir ülkeyiz ve A\-
rupa bizi hiç istemedi. Böyle
\ahsi olay lar azgelişmiş ülke-
lerde yaşanır. Avrupa bizi
kabul etstydi. onlar için mi
yoksa bizim için mi iyi olur-
du, bilemiyorum. Doğa hızlı
degişimleri sev mez, sosyaliz-
min prohJemi de buydu."
Sırpça>i iyi bilmek
Belgradlılar halkım der-
ken halen eski Yugoslav-
ya'dan bahsediyorlar genel-
likle. Ülkelennde Sloven ya
da Makedonyalı birini gö-
rünce mutlu oluyorlar. Nos-
taljik bir hava oluşuyor he-
men. Ortak dıl Sırpça oldu-
ğu için hemen yakınlık do-
ğuyor. Ancak özellikle Slo-
venler. bu havayı pek de de
uzatmak istemiyorlar. Ne de
olsa tarihte ılk^kez bağım-
sızlık ' kâzanrhTşiâr. Bf-
TEF'le Ljublıyana'dan Mla-
dinsko Tiyatrosu'yla "Silen-
ce,Silence,Silence"ı (Sessiz-
lik. Sessizlik. Sessizlik) oy-
namak için gelmiş Sloven
oyuncu Uroş Vlaçek. geçmi-
şi şöyle anlatıvor. "Biz \u-
goslavya bölünmeden önce
de Ljubliyana'dan Belg-
rad'a turne yapardık. Sırp-
çayı ne kadar iyi bilsem, ço-
cukluğumdan beri öğren-
sem de aksanım var. Çok sev-
diğim bir Belgradlı oyuncu
bir gün bana Çok iyi oyun-
cusun. ancak aksanın bozuk.
o yüzden başanlı olamazsın"
dedi. Benim için yabancı bir
dil olan Sırpçayı iyi konuşa-
rak mı oyunculukta başanlı
olacaktım?"
öykülerinin içine oturtarak
bizlere de sevın. ıçinizı sev-
gilerle bezeyın demiş...
Böylece bizlerle hâlâ ya-
şamava devam etmış.
Faik'e bir demet çiçek
Kültür Servisi - Burgazada Dostları v e Çağdaş \a^amı
Destekleme Derneği üyesi Perihan Ergua bu yıl
ondokuzuncusu gerçekleşen Saıt Faik'ı anma günlerinı.
tüm katılanlannın imecesiyle bir kitapçık haline getirdi.
Ayia Kutlu'nun basıma hazırladığı Bilgi Yayınevi'nden
çıkan kıtap. Hişt Hişt, Kalemimkn dilinden Sait Faik,
Akrabakınnın kaleminden Sait Faik, Sanatçı
arkadaşlunndan anılar-izlenimler-acılar, L'mıtıtlmavun
hikûveci. Sait Faik Hikâve Armağanı. Burgazada ve Saıt
Faik ve Sait Faik 'in anısınu olmak üzere sekiz
bölümden oluşuyor ve kitapta Nazım Hikmet'ten. Ataol
Behramoğlu'na. Attilâ İlhan'dan Salah Birsel'e birçok
sanatçının ünlü öykücü üzerine yazılan yer alıyor. Kitabt
derleyen Perihan Ergun kitabın önsözünde şöyie diyor. ~
Yöreİerimizde bizi avdınlatan. düşündüren. güzellik ve
iyiliklere götüren ses. çizgu yazım ve yapıtlan yaratanlan
topluma tanıtmak o yörede yaşayanların gorevi ıılmalıdır.
İşte bu nedenle her şeyi sevmek duygusunu oluşturan
Sait Faik'i her yıl anarak yaşatma borçiuluğunu
duvumsadım."
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
İmgensn İşlevi
Sevgili Ş,
Uzun mektubunu aldım. Gençler için bu kadar
çok şey söyleyebileceçmi sanmıyordum doğrusu.
Beklediğimden daha iy ızlediğin anlaşılıyor.
Can Yücel'in sözcükler arasındaki ses benzer-
liklerini kullanarak yaptığı oyunlar. söylediğin gıbi,
gençler arasında çok vaygınlaştı. Şıirini nerdeyse
bütünüyle bu oyunlarayaslayanlar bile var.
Esinlenme ondan olabilir, ama Can Yücel o oyun-
ların arkasında belirli br dünya görüşüyle yer alıp
sürekli konuşur. Sözcüklerle oynarken söyler söy-
leyeceğini.
Ayrım burada.
Söyleyecek hiçbir şeyi olmayan biri, sait o oyun-
larla şiirini ayakta tutmaya çabalarsa. bir üç beş,
sonra bıkar okurlar...
Küçük İskender için acele yargılar vermemeli-
sin, bence. Son kuşağın hiç kuşkusuzen gözü ka-
ra şairi. Kabına sığamıyor.
Şu günlerde altıncı şiır kitabı yayımlandı. Adı Su-
zidilara. Böyle şapkasız. Çoğu 1980'lerin ikinci ya-
rısında yazılmış eski şiirieri. O yıllarda çevresine, in-
sanlara daha bir duyarlıydı, daha bir özgeciydi gi-
bi geliyor bana.
Bır de bu şıırlerinı oku bakalım.
Yaşadığı toplumun aynası gibi küçük iskender,
ama öfkesi aynayı değil de, toplumu çatlatıyor. Ne-
reye varacak, nerede duracak, ya da bır uçurum-
dan aşağı mı yuvarlanacak, bilemiyorum. Daha
çok erken.
Ona olacağını olmuş bir şair diye bakmamalısın...
"Kolayca anlatılabilecek şeyleri derin göstermek
için kapatıp çetinleştiriyorlar" dememe takılmışsın.
Bu bir şey anlatmak isteyenlerle ilgili bır söz: Bir
şey anlatmak istiyor, kolayca anlatabilir, ama de-
rin göstermek için kapatıp çetinleştiriyor.
Sana uymaz.
Sen bir şey anlatmak istemiyorsun. Ama kullan-
dığın malzeme, sözcükler birtakım anlamları taşı-
dığı, çağrışımlaryaptığı için. şiinn kapandıkça, san-
ki derinlerde bir anlam yatıyormuş gibı geliyor oku-
ra. Belki böylesi daha iyi. Içinden bir şey söylemek
gelmedikten sonra, rastlantıların getirdiği anlamlar
açık olsa neye yarar!..
Ben senin şiir anlayışının bir yozlaşma sonunda
ortaya çıktığına inanıyorum.
Şöyle:
Insanlar birbirleriyle anlaşabilmek. birbirlerine bir
şey söyleyebilmek ıçin dili yarattılar.
Dilin gelişmesi düşünmeyi getirdi.
Dildeki seslerin uyumu, vurgular. uzun heceler.
kısa heceler. hecelerin sayısı derken, kulağa hoş
gelen, tartımlı söyleyişler, dilin yetersız kaldığı du-
rumlarda anlatıma yardımcı olan imgelerle şıir oluş-
tu.
Ölçülü uyaklı, tartımlı sözün bellekte kalma ko-
laylığı belki başlangıçta şiirin en önemli işleviymiş
gibi görünüyordu.
Ama aslında en önemli işlev düz olarak anlatıla-
mayanı, şiirin imgelerle anlatabilmesiydi.
Bu işlevler yerine getirilırken dildeki seslerin uyu-
mundan, tartımlı söyleyişlerden alınan tat ise, im-
gelerden alınan tatla da birleşerek, şiirin anlatıma
eklenen sanatsal, işlevini ortaya çıkardı.
Eloğlu evrenin oluşumunu anlatıyor. Bu da be-
nim şiirin oluşumunu anlatışım.
Şiirin büyük patlaması...
Beğenmedinse de zarar yok... Ben anlatayım
anlatacağımı da sen gene beğenme...
Demek ki imgelerin işlevi düz olarak anlatılama-
yanı anlatmak, ölçülü uyaklı, tartımlı söyleyişlerin
işlevi ise anlatılanın bellekte kalmasını sağlamak...
Açalım:
Anlatacak bir şeyiniz yoksa, "düz olarak anlatı-
lamayan" bir şey de yok demektir. Yani imgeye ge-
rekyok...
Anlatacak bir şeyiniz yoksa, "bellekte kalması"
sağlanacak bir şey de yok demektir. Yanı ölçülü
uyaklı, tartımlı söyleyişlere gerek yok...
işte bu durumda, sizler, "şiir bir şey anlatmaz"c\-
lar, şiire sanatsal tadı veren öğelerden ikisini alıp
işlevlerinden soyutlayarak kullanıyorsunuz.
Böylece imge, ölçü uyak, tartım. sait verdikleri
şiirsel tatlar için, anlatılacak şeyden soyutlanarak
içleri boşaltılarak kullanılmış oluyor.
Bu yozlaşma sizin çağdaş şiir anlayışınızı yarat-
tı.
Şiir bütün yönleriyle gelişmeden böyle bır yoz-
laşma herhalde yaşanamazdı.
Öte yandan bu büyük bir kolaylık. Çünkü şiirin
en güç yakalandığı yer içeriktir, yani duygular. dü-
şünceler, yani anlatılan...
Nitekim çoğu zaman anlatılanda şiirin yakalana-
maması öbür iki öğenin başını yer...
iyisi mi, bırak anlatılanı, sımsıkı kapat kapıları,
pencereleri, imge. ölçü, uyak. tartım, dayan gitsin...'
Haydi, bu kadar öfke yeter!
Gene kızmışsındır şimdi...
Mektubunu bekliyorum...
Sevgiler, selamlar.
BUGUN
• FLJl FİLM \VORLD MLSIC DAYS kapsamında
reggae. latin ritimlerini funk caz ve hip-hop ile bırleşti-
ren Broorlyn Funk Essentials ile parçalannda aşk. iy in>
serlik ve b'anş mesajlarmı yineleyen. bır ba^ka reggae
ustası Pato Banton yer alıyor.
• CRR'de Mistik Müzik Festivali kapsamında saat
15.30'da "Övgü Şükran ve Yalvanş" Süryani Katolik Ki-
lisesi. saat 19.30"da ""Devran ve Kıyım" Taşkın Sava^
Müziâi ve Mistik Folklor Grubu'nun konseri dinlenebi-
lir.(251 52 54)
• tSTAN'BUL DEVLET OPERA \ E BALESİ nde sa-
at 11.00'deG. Rossini'nin"Külkedisi".saat20 00"deG.
Bizet'in ""Çarmen" operası dinlenebilir.
• İDSO'da Atatürk Kültür Merkezi'nde saat 11.00"de
Erich Bergel yönetiminde. Aldo Rodriquez ve Bruno
Peltre'nin konsen dinlenebilir. (243 10 68)
• ELEŞTİRİ KİTABEYİ'nde saat 14.00'te Gülten Da-
yıoğlu'nun yay ımlanan yeni kitabı ""Hindistan'a Yolcu-
luk ve Nepal Gerçeği" tanıtımı ve söyleşisi izlenebilir.
(373 38 24)
• CLMOK KÜLTÜR VE SANAT KOLL sanat danış-
manı Fügen Kıv ılcımer'in hazırladığı şiir etkinliği. Tuğ-
rul Tanyol'un katılımında ^aat 14.00'te Caddebostan
Kültür Nlerkezi'nde izlenebilir.
• HOMER KİTABEVİ'nde saat 16.00-18.00 arası
Prof. Dr. Doğan Kuban'ın "İstanbul ve İstanbul Toplu-
mu" başlıklı söyleşisi izlenebilir. (249 59 02)
AKSANAT'ta saat 15.00 ve 19.30'da "Parkta" adlı ti-
yatro izlenebilir. (252 35 00ı
• TRUVA FOLKLOR .\R.\ŞTIRMALARI DERNE-
Ğİ'nde saat 17.00'de Yusuf Çotuksöken'in "Nasrettin
Hoca" konulu söyleşisi izlenebilir. (570 38 01)