14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 KASIM 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 |Yugoslavya'da tiyatro sanatçısınm yeni durumu / 2 Duygusal yıkım içinde üretim çabaları Oyunlar genelde oldukça hü/iinlü. sert \erahatsız edici. Bu da ülkenin ve sanatçının bulunduğu durumla çok örtüşihor. Bu yıl ilk kez BITEF'le biriikte festivalin "OfT programı "Alterimage 96" (Diğer Görünüın)da yer alan Grupa Omen'ın 'Generative Space' gösterisinden birgörüntü (vanda). E.MRE KOYUNCLOĞLL BITEF'ın alternatifliğı yalnızca nos- taljik olmaya başlayınca. "farklıdüşen- ler" ya da "tepkisel oluşumlar" hemen yervekonumdeğiştirmiş ve Belgrad'da savaş boyunca gelışmelere karşıt olan genç tiyatro sanatçılan ara \ermeksizın çizeı dışı üretimlerine devam etmıştir. Ve böylece bu yıl ilk kez BITEF'le bir- iikte festivalin "Off" programı "Alteri- mage 96" (Diğer Görünüm) diye bırolu- şum gerçekleşmiş. Tiyatroyla farklı açı- lardan ilgilenen dört kadın "Alterima- ge"ı oluşturmuşlar. Organizasyonun mali işlerinden sorumlu Svetlana Du- kiç, harabe>e benzer bır tür veraitı ofi- sinde gazetecileri -bizı- oldukça sıcak karşılıyor.Belgrad'ın "karşıt"sanatçıla- rıyla karşılaşıyorum. Dukiç. Alterima- geoluşumunu şöyleanlatıy or: "Aslında biz basının ilgisini farklı söy lemleri olan, farklı düşünen \e üreten bu kitle>e çek- meye çalıştığımızdan Alterimage prog- ramını oluşturduk. Bu off-festivalin ken- dine has bir özelliği \ar. Valnızca Belg- radlı sanatçılardan oluşuvor. Savaşa kar- şı olup. Belgrad'ı terk etmeyen alterna- tif sanatçılar bunlar." tlgı odağı. Türkolmam nedenıy le be- nım. Bana pek bır şey sorulmadan sü- rekli hıkâyeler anlatılıyor. Oyuncu Sonya Yukiçeviç. aslen Karadağlı. Sırp kocası artık Almanya'da yaşıyor. Savaş sırasında aç kaldığı içın kızını bır sürü macerayı göze alarak sınırdan babasının yanına yollamış ancak kızı Almanya'da yapamayıp geri gelmiş. "Burada be- nimle açlık ve yokluk çekiyor" diyor •Gösterime gel yann akşam, Medea'yı oynayacağım'diye ekliyor. Buradaki gösterilere hiçbir sanatsal, estetık seviye göz önünde bulundurul- madan. "karşıt" çalışmalarla tanınan gruplar davet edilmiş. Gerçekten çok vasat olanların vanında çok ilginç de- neysel çalışmalar da izleme olanağı bul- dum. Ünlü Sırp yazar Alexander Popo- v>/ff-programda gösteriler gece 11.00'den sonra başlıyordu. Üç farklı mekânda festi\al boyunca 40'a yakın etkinlik yapıldı. Gösteri mekânlanndan biri, eski terk edilmiş bir ev ve geniş avlusu. Bir diğer mekân, savaş boyunca Belgrad 'dan hükümet \e savaş karşıtı yayın yapan. gençlere askerden nasıl kaçacaklarını açıklayan ve bir türlü kapatılamayan Radio Re\v binasının garaj büyüklüğündeki alt katı. viç.yöresel temalan Sırpdilinin incelik- lerini çok iyi kullanarak ironık bırdılle ülkenin tanınmış ödüllü yazarlarından. Oyunları savaş öncesi eski Yugoslav- ya'nınçok farklı bölgelerindeçeşitliyö- netnıenler tarafından sahnelenirmış. Son oyununu ise hiçbir yönetmen sah- nelemek istememiş. Popo\iç bunu iro- nikbıçimdeaçıklıyor. "BenöOyıldırti- yatronun içindeyim. Genç \e başanlı yö- netmenlerimi/e oy unumu önerdiğimde çok meşgul olduklarını söv lediler. Bu ül- Anton Çehov'dan oyunlannm esin perisi Olga Knipper'a mektuplar 'Sevgiliyazar'dan sevgilioyuncusunakültür Ser\ isi - Anton Çe- ho\. Olga Knipper ıle IN9N yılıııda yenı kurıılan Mo>- ko\a Sanat Tıyatro.iu'nda yazarın »ahnelenecek ilk oyunu olan •Martı'nın pro- \alan sırasında tanı^tı. Çeho\ oyıllardatüberkü- loz hastJMydı \e 38 yaşinı yeni doldurmuştu. Güne> Kırım'da yaşıyordu. Knip- per ıse lıenüz tanınmamış bir oyuncuydu. 30 yaşında çekici bır kadıııdı. lii-jkilerı Çehov 'un 1904 vılında ölü- müne dek mektuplaşmalar- la surdü. Olga, Çehov'un unutuİma/ kadın karakterle- rını bırbırınden ılgınç konı- poziNVonlarİj canlandırdı. Yıllar yılları ızlerken Knipper, \losko\ a Sanat Tı- yatrosu'nıın lokomotif oyuncularından bırı oldu. Çehov. Güney Kırım'da te- davi olurken Knipper ken- disini tiyatroya adadı. Ama her gün ünlü yazara > azma- yı sürdürdü... llışkıleri mek- tuplarla sürüvordu. bırbirle- rıne oyun metınlerınden yaptıklanalıntılarlaseilenı- yorlardı Çehov da durma- dan Olga ıçın yepyenı ka- rakterler y aratıv ord'u. Methuen Yay ınları ara>m- da "Dear \\ riter, Dear Act- ress" (Sevgili Yazar, Sevgili Ovuncu) adıy la > a> ımlanan bu mektuplarda ülga Knip- per. bırmektubunda "Yanva Dayı'dakı Elena . diğerinde ise 'Üç Kızkardeş'tekı Mas- ha olarak seslenıyor sevgili vazarına. Çehov ıseOlga'ya küçük tutkulanndan söz edıyordu. Balıkçılık. bahçe işlen. Tols- toy \e Gorki ıle sohbetleri... Her mektuptıı mutlaka ha\a 1VJ. ethuen Yayınları arasında "Dear \\ riter. Dc,^t Ac,tress" (Sevgili \azar, Sevgili Oyuncu) adıyla yay ımlanan mektuplarda (editör: Jean Beneditti) sik sık Çehov oyunlarındaki kadın karakterlcrin kimliklerine bürünüyor Olga Knipper. durumundan ve doğadan >öz edıyordu "Kurbağalar ve küçük kertenkeleler bah- çede (iv nasıv or. Kasabav a bir operet gelmiş. Beş parası- zım". Olga da ona umudunu y itırmemesini telkın edivor- du : "Kendine i\ i bak, sakın üzülme. Herkese öıellikle de bana her gün > a/. Zeka pınl- nlan saçan başını öperim". 1900 yılının temmuz avında Olga. Çehov'u. \al- ta'da ziyaret etti ve bu bu- luşma Mki iyi dost'un ilişki- sini bambaşka bir yöne sü- rükledi. Birbirlenneâşıkol- mu^lardı. Gerı dönüşünde ^unları yazıyordu Olga: "Gelecek >ıl yeniden bulu- şur ve artık kuzevde >aşaru belki. Degil mi? Peki ya ger- çekleşmezse? O zaman düş- lemekle vetinelim". Birlık- te oldukları zaman hep gele- cekten konuşuyorlar, düş kuruyorlardı. "Seninle ev- lendiğimde riv atrov u bıraka- cağım. Biriikte bahçecilik vapacağız". Ama bunun ım- kânsız olduğunu her ikisi de bılıyordu. Çehov evlilik konusunda tek birkoşul ıleri sürmüştü. \'aşam boy u y anından ay ır- Olga, Çehov 'un öliimünden sonra 55 yıl daha y aşadı, karakterieri içinde taşıvarak. madıöı. evin temel dıreSı olan kızkardeşi Martha da onlarla biriikte oturacaktı. Olga'ya yazdıgı her mek- tupta farklı adlarla çağırı- yordu sevgilisini. 190! yılınınmayısayında gizlice evlendiler. Bir yıl sonra Olga düşük yaptı. Kı- ^a bır süre sonra da Çehov. \olga kıvısında bir sanator- yuma yatınldı. Knipper ise Moskova'yadöndü. Bundan >onra uzun süreli aynlıklar yaşayacaklardı. Çehov "un sağlık durumu ise günden güne kötüye gidiyordu. Bir- bırlerine her gün yazacakla- nna dair söz v ermişlerdı. ge- nellikle de sözlerınde dur- dular. Olga mektuplarında ne kadaryorulduğunu. ay nlığa dayanacak gücü olmadığını yazıvordu. Çehov daayrılı- ğm katlanılmaz acısından şıkâyet ediyordu. "Sakın be- ni unutma. Benim dışımda birvaşam kurmanadavana- mam. Beni aklından hiç çı- karma". Olga. bazen sahneyi bıra- kacak gibi olunca Çehov buna ısrarla karşı çıkıyordu. "^'aşaını^ı bir amaç için sür- dürnıen beni mutlu ediyor. Bir ovuncu ile evliyim ve vaptığın işe savgım var". Mektuplarda felsefi tar- tışmalar da yapıyorlardı. Evlilikleri diğer normal ev- lıliklere benzemedi. Bırbır- lerindenuzaktayaşadılar. a- ma ilişkilerinı mektuplarla her zaman taze tuttular. Ay- rılığın getırjığı yabancılaş- ma zaman zaman ıkisi ıçin de rahatsız edicı boyutlara ulaştı. Hatta bir keresinde heye- canını yitırdığını itiraf etti Çehov Yınede Olga, sevgi- li yazarının ölümünde onun başucundaydı. Olga. Çe- hov 'un ölümünden sonra da ona yazmayı sürdürdü. Ti- yatrödan yeni haberler ver- du sayısız özür mektubu yazdı. Sık sık mezannı zi- yaret etti. Her gidişınde Çe- hov "a küçük pusulalar bı- raktı. "Anton, neredesin? Bir daha birbirimizi hiç gö- remevecek miviz? Bu nıüm- kün olabilir mi?" Uzakdoğu'dan sinema rüzgân Kültür Servisi- Uzakdoğu Kültür Derneği tarafından düzenlenen 2. L'luslararası L'zakdoğu Film Festiva- lı bugün başlıyor. 23 kasım-1 aralık tanhleri arasında Ankara'da, 6-14 aralık tarıhlerinde ıse İstanbul'da düzenlenecek festıvalde sinemaseverler birbirinden önemlı L'zakdoğu fılmlennı izleme olanağı bulacakîar. ilkı. 1995 yılının nısan avında gerçekleştirilen festivalde si- nemasev erler filmleri bu yıl da ücret- siz olarak izleyecebilecekler. Uzakdoğu Film Festivali. Türki- ye'nın dördüncü ve en genç uluslara- rası film festivali olma özelliğını taşı- >or. Çin. Hindivtan. Tay land. Kırgızıs- tan. Pakıstan. Japonya. Endonezya. Kore. Avustralya. >eni Zelanda. Çin- Tayvan ve Malezya'dan katılan 50'ye vakın filnıın gö^terilecek. Festival programında 'Retrospek- tifler'. "Sinema Sinema'. "Edebıyartan Beyazperdeye'. "Sinemanın 100. Yı- lmda Lzakdoğu'. 'Lzakdoğu'nun Klasik RüzgârlarT gibı bölümlerın ya- nı sıra. "Belgesellerde L'zakdoğu' ve •Lzakdoğu'nun Çizgileri' (animas- von) adıyla ıki yeni bölüme de yer v e- rilecek. •L'lkeSineması' isebuyılÇın Halk Çumhunyeti. Hindıstan ve Kır- aızistan filmlerıne ayrıldı. Festivalin •Retrospektifler Bölümü'nde ıse Ja- ponya. Filipinler. Kırgızıstan ve Avustralya'dan seçilmiş yönetmenle- nn filmlerinın toplu gösterimleri yer alacak. Uzakdoğu sinemasının yeni v e sıra- dı^ı vapıtlarını Minmayı amaçlayan bölümde L'zakdoğu'nun başanlı yö- netmeni AngLee'nın 1993 Berlin F.F. Aitın Ayı ödülünü kazanan "Düğün Yemeği". Korelı yönetmen HyungSe- ungLee'nin "içtekı Hüzün".Tayland- lı yönetmen Chatrichalerm ^üka^ın "Kızkardeşler". >'enı Zelandah yönet- men Peter.lackson'ın "Semavi Yara- tıklar'.Honu Kong'lu yönetmen John \Voo'nun ""Katil ". Filipın sinemasının önemli yönetmenlerinden MelChong- Sait Faîk Abasıyamk bugün 90 yaşında Festivalde Chen Kaige'nin bol ödüllü filmi "Elveda Cariyem" de gösterilecek. lo'nun "Geceyansı Dansçılan" veson olarak Malezyalı yönetmen Mahadi J-Murat'ın "Sevgili Salmah" adlı fil- mı gösterilecek. Festivalde."L'stalara Saygı" bölümüne. Japon sinemasının imparatoru ünvanını taşıyan Akira Kurosavva. Kırgızi^tan'dan Asya sine- masının ustalarından Tolumuş Oka- vev ve Çin Halk Çumhuriyeti'nden ünlü yönetmen Zhang^ imou önemli yapıtlarıyla katılıyorlar. Akira Kuro- sowa'nın 1950'de yönettıği ve 1951 Venedik Film Festivalı Altın Aslan Ödülü'nü \ e 1951 En iy ı Yabancı Film Oskannı kazanan "Rashomon"u. 195" y apımı olan "ThroneofBk>od~ı. ~\ediSamuray"ı 19 7 5 y apımı olan ve aynı y ıl en iy i Yabancı Film Oscar't ile Moskova Film Festivali Büyük Ödü- lü'nü kazanan. "Dersu Lzala" festi- valde yer alacak filmlerden. Kırgız si- nema ustası Tolumuş Okayev'in 19^4'te ". SSC'B FılmFestıvali'iıde 1. Ödül'e layık görülen.l975'te dünya- daki en iyi on film arasında yer alan "Bozkurt'VKurt Leopannın Soyu "ve "Manas Destam" adlı filmleri göste- rilecek. Çin sinemasının sıradışı yö- netmenlerinden Zhang Yimou. 1991 de çektiği "Raise the Red Lan- tenTadlı fılmiy le festiv ale katılan y ö- netmenlerden. 'Edebiyattan Beyaz- perdeye' bölümünde Japon sineması- nın ustalanndan Nagisa Oshima'nın 1978'deÇannes Film Festivali'ndeEn İy i Yönetmen ödülünü aldığı "Tutku Imparatorluğu" ve L zakdoğu sinema- sının sıradışı çocuâu Chen Kaige'nin 1993 Altın Palmiye. 1993 Altın Küre ödülle başyapıtı ""Elveda Çariyem" gösterime sunulacak. Ankara'da Ziraat Bankası Mithat- paşa Kültür Merkezı. İçkale Otelı. ODTC Kütüphane Salonu. A.C. İle- tişim Fakültesi Salonu. Türk-Ameri- kan Derneği Salonu. Türk-İngiliz Derneği Salonu gösterim yapacak başlıca merkezler arasında yer alıyor. İstanbul'da ise İstanbul Büyükşehir Belediy e Başkanlığı Tank ZaferTuna- ya Kültür Merkezi ve Atatürk Kitap- lığı festıvale kapılannı açıyor. PERİHAN ERGLN 23 kasım 1906'da Adapa- zan'nda. şeker bayramında bayram namazı kılınırken doğdu. Yaşayabılseydı bu- gün 90 yaşında olacaktı. 48 y ıllık avareliklerle geçen ya- şamında ürettiği yazın türle- rinin hepsinde özellikle de öykülennde eğer 90 yaşına uİaşabilseydı herhalde en az iki kat daha yapıtı olacaktı. O kapkara veya rengârenk ya- şamından gelen öykülerini toplumun ve doğanın hızla değişen koşulları içinde kim bilir nelerle ve nasıl oluştu- racaktı? Içiyanaraktüm sevecenli- ğiyle anlattığı kişilerini ve sev gıy le renklendirdiği köh- ne İstanbul mahallelerinın şu son yirmi y ıliık tragedyalan- nı y eteneğinin may asıyla yu- ğurabilecek miydi'.' Balığı biten sevgili Marmarasının balıkçılarını. tutkuyla yaşa- dığı Burgazada'nın çamını. çiçeğını rant uğruna beton binalarla yok eden köşe dö- nücüleri, bostanları otoban- lar gereği yok edilen Dolap- derey ı. Kasımpaşa'y ı kim bi- lır hangı öfke ve kederle an- latacaktı. Çok sevdiği Be- yoğlu'nun 4O'lı 50'lı yıllar- daki gizemlı lokanta-meyha- nelerinin yerini lahmacuncu- ların. pizacıların. Amerikan sandviçciliğıyle hamburger- ciliğinın saldırısıyla yok ol- duklarını görseydi ne diye- cekti'.'Tünel'de. İstiklal Cad- desi'nde yadırgadığı karma- şanın içinde boş yere Orhan KemaTı. Saminı Kocagöz'ü öldüklerinı unutarak. Yaşar Kemal'ı.Oktay Akbal'ı ara- yacak. Bedri Rahmi'nın atöly esine renk cümbüşünde öfkesini yatıştırmak içın ko- şacak ama ne yazık kı onu da bulamayacaktı. Ama her şe- ye karşın inanıyorum ki o güzelim anlatısıyla bunları da gönüllere. beyinlere nak- şedecektı. Saik Faik. gelgitlerle ge- çen 48 y ıllık yaşamında da- hı bıze bıraktıklanyla büyük ve tadına doyulmaz sanatını ispatladı. Tüm yapıtının baş öğesi olan "bir insanı sev- mekle başlar her şe\" diye- rek sev miş. sev ilmış, doğay ı. toplumun tüm güzellik ve çirkinliklerini, meyhanesini. viranesini bağrına basmış. kemiz tiyatrosu için beni çok st'v indirdi." Sırpça bir isim olan "Baş Bunar"ın ko- nusu kısaca şöyleydi: Savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan iki Sırpı aile merkezinde yaşanan gerçeklertartışılı- yor. Oyunun pek tutmadığı ortada. Ancak sosyalist dönemde korkusuz sert eleşti- rilen olan halkının sevgisini kazanmış. belki de"miUiyetçir 'diyebileceğimızbu yazar, yeni dönem Yugoslavya'sında dü- şünsel olarak bocahyor. O y üzden soru- lar genelde yazarlığına yönelik. Ancak Arnavut bir gazeteci. ısrarla savaşı na- sıl algıladığını soruyor. "İnsanlanmız bir ideoloji çevresinde manipule edildi- ler. Biz bu hikâyeyi her elli yılda bir ye- niden yaşıyoruz. Devlettiyatromuzun bi- nası üç kezyandı. Böyle baktığımda Bri- tam a'dan hızlı gelişen bir tivatroya sahi- biz. Bizim ülkemiz hü/ünlü bir ülke. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra biliyor- sunuz sansür vardı. Ben yabancı oyun- lar yerine yerii oyunlar diye diretenler- den oldum. Hep kendi problemlerimiz üzerine yazdım. Şu anda ben de tıkan- mış durunıdayım. Kaldırması çok zor ve çok ağır bir y ükün altındav ız. Bunu nasıl vorumlay acağımı bilemiyorum. A- ma iy imser bir insanımdır. Halen olum- luyu aramaktan vazgeçmedim. Çıkışı- mız ancak bu olabilir. Veniden olumlu- ya y önelebilmek. Ben yazann oyunu yö- netnıcsini sevnıem. ama bunu yapmak zorundaydım. Savaş konıışulmalı. sus- makla toparlanamayız. Çok büyük bir trajedi bize y aşatıldı. ancak trajediye ya- şarken anlamlıyız. Ben 1929 doğumlu- yum. Halkımın başına gelen en korkunç olay savaştı benim için. Bu problemin nasıl çözüleceğini dünvadakimsebilmiyor. Biz azgelişrııiş bir ülkeyiz ve A\- rupa bizi hiç istemedi. Böyle \ahsi olay lar azgelişmiş ülke- lerde yaşanır. Avrupa bizi kabul etstydi. onlar için mi yoksa bizim için mi iyi olur- du, bilemiyorum. Doğa hızlı degişimleri sev mez, sosyaliz- min prohJemi de buydu." Sırpça>i iyi bilmek Belgradlılar halkım der- ken halen eski Yugoslav- ya'dan bahsediyorlar genel- likle. Ülkelennde Sloven ya da Makedonyalı birini gö- rünce mutlu oluyorlar. Nos- taljik bir hava oluşuyor he- men. Ortak dıl Sırpça oldu- ğu için hemen yakınlık do- ğuyor. Ancak özellikle Slo- venler. bu havayı pek de de uzatmak istemiyorlar. Ne de olsa tarihte ılk^kez bağım- sızlık ' kâzanrhTşiâr. Bf- TEF'le Ljublıyana'dan Mla- dinsko Tiyatrosu'yla "Silen- ce,Silence,Silence"ı (Sessiz- lik. Sessizlik. Sessizlik) oy- namak için gelmiş Sloven oyuncu Uroş Vlaçek. geçmi- şi şöyle anlatıvor. "Biz \u- goslavya bölünmeden önce de Ljubliyana'dan Belg- rad'a turne yapardık. Sırp- çayı ne kadar iyi bilsem, ço- cukluğumdan beri öğren- sem de aksanım var. Çok sev- diğim bir Belgradlı oyuncu bir gün bana Çok iyi oyun- cusun. ancak aksanın bozuk. o yüzden başanlı olamazsın" dedi. Benim için yabancı bir dil olan Sırpçayı iyi konuşa- rak mı oyunculukta başanlı olacaktım?" öykülerinin içine oturtarak bizlere de sevın. ıçinizı sev- gilerle bezeyın demiş... Böylece bizlerle hâlâ ya- şamava devam etmış. Faik'e bir demet çiçek Kültür Servisi - Burgazada Dostları v e Çağdaş \a^amı Destekleme Derneği üyesi Perihan Ergua bu yıl ondokuzuncusu gerçekleşen Saıt Faik'ı anma günlerinı. tüm katılanlannın imecesiyle bir kitapçık haline getirdi. Ayia Kutlu'nun basıma hazırladığı Bilgi Yayınevi'nden çıkan kıtap. Hişt Hişt, Kalemimkn dilinden Sait Faik, Akrabakınnın kaleminden Sait Faik, Sanatçı arkadaşlunndan anılar-izlenimler-acılar, L'mıtıtlmavun hikûveci. Sait Faik Hikâve Armağanı. Burgazada ve Saıt Faik ve Sait Faik 'in anısınu olmak üzere sekiz bölümden oluşuyor ve kitapta Nazım Hikmet'ten. Ataol Behramoğlu'na. Attilâ İlhan'dan Salah Birsel'e birçok sanatçının ünlü öykücü üzerine yazılan yer alıyor. Kitabt derleyen Perihan Ergun kitabın önsözünde şöyie diyor. ~ Yöreİerimizde bizi avdınlatan. düşündüren. güzellik ve iyiliklere götüren ses. çizgu yazım ve yapıtlan yaratanlan topluma tanıtmak o yörede yaşayanların gorevi ıılmalıdır. İşte bu nedenle her şeyi sevmek duygusunu oluşturan Sait Faik'i her yıl anarak yaşatma borçiuluğunu duvumsadım." DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT İmgensn İşlevi Sevgili Ş, Uzun mektubunu aldım. Gençler için bu kadar çok şey söyleyebileceçmi sanmıyordum doğrusu. Beklediğimden daha iy ızlediğin anlaşılıyor. Can Yücel'in sözcükler arasındaki ses benzer- liklerini kullanarak yaptığı oyunlar. söylediğin gıbi, gençler arasında çok vaygınlaştı. Şıirini nerdeyse bütünüyle bu oyunlarayaslayanlar bile var. Esinlenme ondan olabilir, ama Can Yücel o oyun- ların arkasında belirli br dünya görüşüyle yer alıp sürekli konuşur. Sözcüklerle oynarken söyler söy- leyeceğini. Ayrım burada. Söyleyecek hiçbir şeyi olmayan biri, sait o oyun- larla şiirini ayakta tutmaya çabalarsa. bir üç beş, sonra bıkar okurlar... Küçük İskender için acele yargılar vermemeli- sin, bence. Son kuşağın hiç kuşkusuzen gözü ka- ra şairi. Kabına sığamıyor. Şu günlerde altıncı şiır kitabı yayımlandı. Adı Su- zidilara. Böyle şapkasız. Çoğu 1980'lerin ikinci ya- rısında yazılmış eski şiirieri. O yıllarda çevresine, in- sanlara daha bir duyarlıydı, daha bir özgeciydi gi- bi geliyor bana. Bır de bu şıırlerinı oku bakalım. Yaşadığı toplumun aynası gibi küçük iskender, ama öfkesi aynayı değil de, toplumu çatlatıyor. Ne- reye varacak, nerede duracak, ya da bır uçurum- dan aşağı mı yuvarlanacak, bilemiyorum. Daha çok erken. Ona olacağını olmuş bir şair diye bakmamalısın... "Kolayca anlatılabilecek şeyleri derin göstermek için kapatıp çetinleştiriyorlar" dememe takılmışsın. Bu bir şey anlatmak isteyenlerle ilgili bır söz: Bir şey anlatmak istiyor, kolayca anlatabilir, ama de- rin göstermek için kapatıp çetinleştiriyor. Sana uymaz. Sen bir şey anlatmak istemiyorsun. Ama kullan- dığın malzeme, sözcükler birtakım anlamları taşı- dığı, çağrışımlaryaptığı için. şiinn kapandıkça, san- ki derinlerde bir anlam yatıyormuş gibı geliyor oku- ra. Belki böylesi daha iyi. Içinden bir şey söylemek gelmedikten sonra, rastlantıların getirdiği anlamlar açık olsa neye yarar!.. Ben senin şiir anlayışının bir yozlaşma sonunda ortaya çıktığına inanıyorum. Şöyle: Insanlar birbirleriyle anlaşabilmek. birbirlerine bir şey söyleyebilmek ıçin dili yarattılar. Dilin gelişmesi düşünmeyi getirdi. Dildeki seslerin uyumu, vurgular. uzun heceler. kısa heceler. hecelerin sayısı derken, kulağa hoş gelen, tartımlı söyleyişler, dilin yetersız kaldığı du- rumlarda anlatıma yardımcı olan imgelerle şıir oluş- tu. Ölçülü uyaklı, tartımlı sözün bellekte kalma ko- laylığı belki başlangıçta şiirin en önemli işleviymiş gibi görünüyordu. Ama aslında en önemli işlev düz olarak anlatıla- mayanı, şiirin imgelerle anlatabilmesiydi. Bu işlevler yerine getirilırken dildeki seslerin uyu- mundan, tartımlı söyleyişlerden alınan tat ise, im- gelerden alınan tatla da birleşerek, şiirin anlatıma eklenen sanatsal, işlevini ortaya çıkardı. Eloğlu evrenin oluşumunu anlatıyor. Bu da be- nim şiirin oluşumunu anlatışım. Şiirin büyük patlaması... Beğenmedinse de zarar yok... Ben anlatayım anlatacağımı da sen gene beğenme... Demek ki imgelerin işlevi düz olarak anlatılama- yanı anlatmak, ölçülü uyaklı, tartımlı söyleyişlerin işlevi ise anlatılanın bellekte kalmasını sağlamak... Açalım: Anlatacak bir şeyiniz yoksa, "düz olarak anlatı- lamayan" bir şey de yok demektir. Yani imgeye ge- rekyok... Anlatacak bir şeyiniz yoksa, "bellekte kalması" sağlanacak bir şey de yok demektir. Yanı ölçülü uyaklı, tartımlı söyleyişlere gerek yok... işte bu durumda, sizler, "şiir bir şey anlatmaz"c\- lar, şiire sanatsal tadı veren öğelerden ikisini alıp işlevlerinden soyutlayarak kullanıyorsunuz. Böylece imge, ölçü uyak, tartım. sait verdikleri şiirsel tatlar için, anlatılacak şeyden soyutlanarak içleri boşaltılarak kullanılmış oluyor. Bu yozlaşma sizin çağdaş şiir anlayışınızı yarat- tı. Şiir bütün yönleriyle gelişmeden böyle bır yoz- laşma herhalde yaşanamazdı. Öte yandan bu büyük bir kolaylık. Çünkü şiirin en güç yakalandığı yer içeriktir, yani duygular. dü- şünceler, yani anlatılan... Nitekim çoğu zaman anlatılanda şiirin yakalana- maması öbür iki öğenin başını yer... iyisi mi, bırak anlatılanı, sımsıkı kapat kapıları, pencereleri, imge. ölçü, uyak. tartım, dayan gitsin...' Haydi, bu kadar öfke yeter! Gene kızmışsındır şimdi... Mektubunu bekliyorum... Sevgiler, selamlar. BUGUN • FLJl FİLM \VORLD MLSIC DAYS kapsamında reggae. latin ritimlerini funk caz ve hip-hop ile bırleşti- ren Broorlyn Funk Essentials ile parçalannda aşk. iy in> serlik ve b'anş mesajlarmı yineleyen. bır ba^ka reggae ustası Pato Banton yer alıyor. • CRR'de Mistik Müzik Festivali kapsamında saat 15.30'da "Övgü Şükran ve Yalvanş" Süryani Katolik Ki- lisesi. saat 19.30"da ""Devran ve Kıyım" Taşkın Sava^ Müziâi ve Mistik Folklor Grubu'nun konseri dinlenebi- lir.(251 52 54) • tSTAN'BUL DEVLET OPERA \ E BALESİ nde sa- at 11.00'deG. Rossini'nin"Külkedisi".saat20 00"deG. Bizet'in ""Çarmen" operası dinlenebilir. • İDSO'da Atatürk Kültür Merkezi'nde saat 11.00"de Erich Bergel yönetiminde. Aldo Rodriquez ve Bruno Peltre'nin konsen dinlenebilir. (243 10 68) • ELEŞTİRİ KİTABEYİ'nde saat 14.00'te Gülten Da- yıoğlu'nun yay ımlanan yeni kitabı ""Hindistan'a Yolcu- luk ve Nepal Gerçeği" tanıtımı ve söyleşisi izlenebilir. (373 38 24) • CLMOK KÜLTÜR VE SANAT KOLL sanat danış- manı Fügen Kıv ılcımer'in hazırladığı şiir etkinliği. Tuğ- rul Tanyol'un katılımında ^aat 14.00'te Caddebostan Kültür Nlerkezi'nde izlenebilir. • HOMER KİTABEVİ'nde saat 16.00-18.00 arası Prof. Dr. Doğan Kuban'ın "İstanbul ve İstanbul Toplu- mu" başlıklı söyleşisi izlenebilir. (249 59 02) AKSANAT'ta saat 15.00 ve 19.30'da "Parkta" adlı ti- yatro izlenebilir. (252 35 00ı • TRUVA FOLKLOR .\R.\ŞTIRMALARI DERNE- Ğİ'nde saat 17.00'de Yusuf Çotuksöken'in "Nasrettin Hoca" konulu söyleşisi izlenebilir. (570 38 01)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear