23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI Türkiyekeskin dönemeçte İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE \ GÜNEY DİNÇ • Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nde (Divan), Türkiye'ye yönelik davaların sayısı dörde ulaştı. Bu davalar henüz sonuçlanmadı ancak Türkiye hızla keskin bir dönemece yaklaşıyor. Ya uygar dünyanın paylaştığı insancıl değerlere yönelerek yanlışlar düzeltilecek ya da dışlanarak kaçınılmaz olacaktır. • Uluslararası yargı, ancak insan haklarına saygılı ülkeler üzerinde etkili olabilir. Insan haklarını özümsememiş toplumların bu tür örgütlenmelere katılmaları, iki taraf için de sıkıntı kaynağı olmaktadır. Değişimi yadsıyıp olduğu gibi kalmakta direnerek insan haklarına uyum sağlanamaz. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nde (Divan), Türkiye'ye yönelik davalann sa- yısı dörde ulaştı. Bunlar sırasıyla şöyle özetlenebilir. Lolzldou Pavasi: Türkiye'ye karşı Dıvan'daki ilk dava, Kuzey Kıbns' ın Kyrenia kentınde yaşar- ken 1972'de evlendiği eşiyle birlikte Ni- cosia'ya yerleşen Bn. Titina Loizi- dou'nun Komisyon'a yaptığı başvuru so- nuçlandı. 18 Mart 1989'da. Güney Kıbns'ta ya- şayan bir grup Rum kadını, "Kadınlann evîerine yürüyüşü" adını koyduklan bir gösteri düzenleyerek ızinsiz olarak Ku- zey Kıbns'a geçtiler. Kıbns Türk polisi, eylemcileri tutukladıktan birkaç gün son- ra Birleşmiş Milletler görevlilerine tes- lim ettiler. Böylece Rum kadınlann Gü- ney ICıbns'a dönmeleri sağlandı. Bu olay nedeniyle Bn. Loizidou. söz- leşmenin 3, 5/1, 8. ve 1. numaralı proto- kolün 1. maddelerinın çiğnendiği savla- nyla Türkiye'ye karşı bireysel baş\ııru- da bulundu. Türkiye, bireysel başvuru yetkisini ka- bul ederken bazı çekinceler koymuştu. Sözleşme'nin 25. maddesine göre yapı- lan ilk bildirimde, "... sadece Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın uygulandığ) sınırbr içindeki topraklarda Türk kamu makamlannın fîiHerine»" ilışkın işlem- lernedeniyle Komisyon'ayetki verilmiş- ti. Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti bu ta- nımın dışmda kaldığı gibi Loizidou'nun yakındıgı olaylar, "~ Türk kamu ma- kamlannın~" uygulamalan değildi. Komisyon, 4 Mart 1991'de başvuru- nun kabulüne karar verdi. Sonuç rapo- runda ise yakınılan olayda bir sözleşme ihlalı bulunmadığı yargısına vardı. TUrtclye'nln sorumluluğu Uyuşmazlıgı divan önüne getiren taraf, Güney Kıbns Cumhuriyeti oldu. Kıbns Cumhuriyeti, Loizidou'nun diğer savla- nnı bir yana bırakarak olayın yalnız mül- kiyet hakkmı koruyan 1 numaralı proto- kolün 1. maddesi kapsamında değerlen- dirilmesini istedi. Dava, divanın şimdiye kadar karar ver- diği olaylardan hiçbirine benzemiyordu. Avrupa Konseyi'nin iki üyesi olan Tür- kiye Cumhuriyeti ile (Güney) Kıbns Cumhuriyeti, Loizidou'nun bireysel baş- vurusu nedeniyle karşı karşıya gelmiş oluyorlardı. Divan önündeki duruşma 22 Haziran 1994'te yapıldı. Türkiye, sözleşmenin 46. maddesine göre divanın yetkisini ka- bul ederken " „ Türkiye Cumhuriyeti'nin ölkcsinin milö snurian içindeortaya çıkan obytara_." ilişkin önceki çekincelerini yinelemişti. Divan, ön gözkmlerini içe- ren karannı, 23 Mart 1995'te açıkladı. Sözleşmenin 25. ve 46. maddelerine iliş- kin çekincelerin geçersizliğine, komis- yon ve divanın bu uyuşmazlıgı inceleyip sonuçlandırmaya yetkili olduğuna, Tür- kiye'nin davalı hükümet konumunda bu- lunduğuna karar verildi. Sözleşmenin sü- rekli ihlalinin çözümü güç, hukuksal ve nesnel sorunlar içerdiği belirtilerek dava dosyasmın kapsamına ve mevcut kanıt dunımuna göre bu aşamada, sonuca gi- debilmek için elde yeterli saptamalann bulunmadığı vurgulandı. Divan bu ne- denlerle, şimdilik uyuşmazlığın özüne ilişkin karar vermemesi gerektiği görü- şûne vardı. Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin Avrupa Konseyi ülkelerince bağımsız bir devlet olarak tanınmaması nedeniyle, 1974 Kıbns çıkartmasından sonra Ku- zey Kıbns'ta oluşan yapılanmanın hu- kuksal sorumluluğu bu karar ile Türki- ye'ye yöneltilmiş oluyor. Sargtn-Yaflcı davası "Makul süre"len aşan tutukluluk ve yargılama konulannı kapsayan bu dava- yı daha önceki bölümlerde özetlemiş bu- lunuyoruz. Divandaki duruşma 25 Ekim 1994 günü yapıldı. Henüz karar açıklan- madı. Mansur davası Sakti Mansur, Iran kökenli bir TC va- tandaşı. Türkiye- Yunanistan arasındaki birsuç trafiği nedeniyle 1981 yılında Yu- nanistan'da tutuklanıyor. Aynı suç nede- niyle, 1984 yılında Türkiye'de tutuklanıp yargılanıyor. Çeşitli aşamalardan geçen yargılanması sırasında 1 Temmuz 1991 'e kadar tutuklu kalıyor. Sonuçta Mansur aldığı cezadan çok daha uzun bir süre tu- tuklu kalmış oluyor. Komisyon, "tnakul süre"leri aşan tu- tukluluk ve yargılama nedeniyle, sözleş- menin 5/3 ve 6/1 maddelerinın ihlal edil- diği görüşüne vardı. Dostça çözüm sürecinden bir sonuç alınamayınca, raporunu hazırlayan ko- misyon, konuyu AlHM'ye götürdü. Di- vandaki duruşma 22 Kasım 1994'te ya- pıldı. Karar henüz açıklanmadı. Mltap ve Müfttioğlu davası Yakınmacılardan Nasuh Mitap bir eko- nomist. Abdullah Müftüoğlu ise avukat. Her iki başvurucu, Dev-Yol örgütünün merkez komite üyesi olduklan kuşku- suyla 1981 yılının Ocak ayında Anka- ra'da gözaltına alındılar. 23 Nisan Yoğun, kaba ve süreklilik taşıyan ölümcül insan haklan ihlallerinin yaşandığı ülkemiz- de, yasama, yargı ve yürütme erklerine çok iş düşüyor. Oysa, kolaycılığın batağına dü- şen Türkiye'de, yeni açılımlara yönelmek bakımından devlet durmuş gibi. Dört aşamalı yargı Bireysel başvuruda îzlenen yöntem Avrupa tnsan Haklan Komisyonu'na gönderilen bireysel başvurulann ince- lenmesinde şu yöntem iz- leniyor: Birinci Aşama: Avru- pa İnsan Haklan Komis- yonu Yakınmacılar, ilgili dev- leti ve istem konusu olay- lan açıklayan dilekçeleri ile AlHK'ye başvunıyor- lar. Komisyon, ilk değer- lendirmede, başvurunun, "incelenebilir" nitelikte olup olmadığını araştın- yor. Dilekçe imzasızsa, ya- kınma konusunda komis- yonca ve uluslararası or- ganlarca daha önce karar alınmış ve yeni olaylara dayanmıyorsa, istemler sözleşmeye aykın ve baş- vuru hakkının kötüye kul- lanılması niteliğindeyse, ulusal organlarca incelen- meden komisyona iletil- mişse, doğrudan reddine karar veriyor. (Md. 27) Komisyon, dilekçeyi "incelenebilir" nitelikte bulursa, yakınmacıyı ve ü- gili devletin temsilcilerini dinleyip, olaylan araştır- dıktan sonra, "dostça çö- züm" olanaklannı anyor. (Md: 28) Incelemeyi sür- dûrmek amacıyla, üyeleri arasından yedi kişilik bir alt komisyon seçiyor. Her ilgili, bu komisyona birer üye verebiliyor. (Md: 29) Alt komisyon, "dostça çö- züm" yolu bulabilirse, bu- nu bir raporla, ilgili dev- letlere ve A. K. Genel Sek- reterliği'ne bildiriyor. (Md: 30) Böyle bir çözüm bulunamamışsa, AİHK yakınılan olaylann sözleş- meye aykın olup olmadı- ğını değerlendiriyor. Ko- misyon, olayla ilgili görüş ve önerilerini açıklayan ra- porunu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne su- nuyor. Raporun birer örne- ği yanlara gönderiliyor. (Md:31) tkinci Aşama: Avrupa Konseyi Bakanlar Komi- tesi Komisyon raporunun Bakanlar Komitesi'ne ve- nlmesinden başlayarak üç ay içinde uyuşmazlık AlHM'ye götürülmezse, Bakanlar Komitesi, söz- leşmenin çiğnendiği veya çiğnenmediği konusunda üçte iki çoğunlukla karar veriyor. Üye ülkeler, bu karara uymayı sözleşmeyi imzalamakla kabul etmiş oluyor. (Md: 32) Ucüncü Aşama': Avru- pa Insan Haklan Mah- kemesi Dostça çözüm çabalan- nın boşa çıkması üzerine, AlHK'nin olayla ilgili ra- porunu Bakanlar Komite- si'ne verdiği günü izleyen üç ay içinde, Komisyon veya uyuşmazlıkla ilgili devletler, gerekli karar alınmak üzere Avrupa In- san Haklan Mahkeme- si'ne başvuruyorlar. Dava- yı inceleyecek mahkeme, aralannda ilgili devlet temsilcilerinin de bulun- duğu yedi yargıçtan oluşu- yor. Mahkeme kararlan İcesin oluyor. (Md: 43,44, 47,48, 50. 52.) Dördüncü Aşama: Av- rupa Konseyi Genel Sek- reterüği AlHM'nın verdiği ka- rarlan uyuşmazlıkla ilgili devletler, uygulamak zo- rundadırlar. Karar somıç- lannın yerine getirildiğı, A.K. Genel Sekreterli- ği'ne bildiriliyor. (Md: 53, 57.) Kurulan yapının ayak- ta durabilmesi için, Mah- keme kararlannın uygu- lanması, Avrupa Konse- yi'ni oluşturan devletlerin üzerinde özenle durdukla- n bir konudur. Güney Dinç'in "İnsan Haklarına Uzanmak" adlı kjtabından (Say Yayınlan), tstanbul. 1981 'de Ankara Sıkıyönetim Mahkeme- si "nce tutuklanıp cezaevine gönderilince- ye kadar polis gözetiminde kaldılar. 26 Şubat 1982'de, TCK 146. maddeyeaykı- nlık savıyla yargılandıklan dava başladı. Savcılık, her iki sanığa ölüm cezası ve- rilmesini talep etti. 19 Temmuz 1989'da sonuçlanan davada askeri mahkeme sa- nıklara yaşam boyu hapis cezası verdi. Aynca kamu hizmetlerinden müebbet olarak yasaklandılar. 15 yıldan fazla ce- zalar kendiliğinden Yargıtay'a gönderil- diğinden, bu dosya da Askeri Yargıtay'a gönderildi. Çeşitli yargısal işlemler nede- niyle, dava henüz kesin sonuca ulaşma- mış bulunuyor. Komisyon, Mitap ve Müftüoğlu'nun başvurulannı inceledikten sonra gözal- tında ve tutuklu olarak cezaevinde bu- lunduklan dönemin "makul sûre"yi aş- mış olması nedeniyle 5/3. maddenin ih- lal edildiği görüşüne vardı. Komisyon ra- porunda aynca, olağandışı birmahkeme- de yargılanmalan, davanın çok uzaması ve adil yargılama kurallanna uyulmama- sı nedeniyle, Sözleşme'nin 6/1. madde- sinin a, b ve c bentlerine aykınlık oldu- ğu belirtildi. Dostça çözüm aşamasından bir sonuç alınamaması nedeniyle, komisyon uyuş- mazlıgı divana gönderdi. Bu davanın du- ruşması henüz yapılmadı. Türkiye'nin zor sınavı Bir zamanlar çok tartışılan 141. ve 142. maddeler vardı. 1991 yılında bu maddeler kaldınlırken düşünceye konan yasaklann bir bölümü. ağırlaştınlarak 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesine taşuıdı. Şimdi 8. madde tar- tışılıyor. Içte ve dışta büyük rahatsızlık yaratan soruna bulunabilen en ileri çö- züm, 8. maddeyi bu kez TCK'nin 311. maddesine taşımak oluyor. Bir de buna "demokratikieşme paketTdenıliyor. Türkiye'nin zorluklan, salt 8. madde- nin kaldınlmasıyla da bitmiyor. Yoğun, kaba ve süreklilik taşıyan ölümcül insan haklan ihlallerinin yaşandığı ülkemizde, yasama, yargı ve yürütme erklerine çok iş düşüyor. Oysa, kolaycılığın batağına düşen Türkiye'de. yeni açılımlara yönel- mek bakımından devlet durmuş gibi. Dünyanın her yerinde insan haklannın korunup geliştirilmesi, ulusal organlann çabalanyla gerçekleşiyor. Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin yapılanması da bu temele dayanıyor. Komisyon ve Di- van, incelediği başvurulardakı yanlış uy- gulamalan saptayarak ilgili hükümetleri uyarmakla, onlara yardımcı oluyor. Uluslararası yargı, ancak insan hakla- nna saygılı ülkeler üzerinde etkili olabi- lir. İnsan haklannı özümsememiş top- lumlann bu tür uluslararası örgütlenme- lere katılmalan, iki taraf için de sıkıntı ve gerilim kaynağı olmaktadır "Taşuna suyla değirmen dönmeyeceğme" göre bir süre sonra bu yapılanmanın anlamsızlı- ğı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. De- ğişim ve yenilenmeyi yadsıyarak olduğu gibi kalmakta direnerek insan haklanna uyum sağlanamaz. Sigorta emeklilik ya- şından özelleştirmeye kadar ekonomik ve toplumsal yaşamı IMF'nin kıskacına bırakarak yabancılan ilgilendiren alan- larda ulusal hukuku Avrupa Topluluğu ölçütlerine uyarlama yûkümlülüğü altı- na girenlerin, insan haklan konusundaki eleştiriler karşısmda koyu milliyetçi ke- silmelerini anlamanın olanağı yok. Tür- kiye hızla keskin bir dönemece yaklaşı- yor. Ya uygar dünyanın paylaştığı insan- cıl değerlere yönelerek yanlışlar düzelti- lecek ya da sürekli kınanmanın buruk- luğunu yiğitliğe dönüştürebilmenin usta politikacılann gösterileriyle çağdaş ör- gütlenmelerin dışına itilmek kaçınılmaz olacaktır. Türkiye bu durumlara düşürül- memeli... BİTTİ Dünya'yı döndüren adam: Galîle CEMGİL Çağdaş fiziğin kuru- culanndan GalDe (Gali- leo- Galilei, 1564- 1642), Kopernik in bu- luşlanndan yola çıkarak astronomide büyük öne- mi olan keşiflerde bu- lundu. Galile. bu alandaki araştırmalannı telesko- pun bulunmasına borç- ludur. Teleskopun varlı- ğını öğrenen Galile, he- men kollan sıvayıp bir teleskop yaptı. Italya'nm Padua ken- tinde fizik ve askeri mü- hendislik dersleri veri- yordu o sırada. Fizik ala- nında düşen cisimlerle sarkaç hareketlerini ince- lemeye vermişti kendini. Şimdi gökyüzünü göz- lemlemeye girişti. Aristotelesçi anlayışa göre evren duruyordu, hareketsizdi. Galile, da- ha ilk gözlemlerinde bu anlayışı yıkacak kadar veri toplamıştı. Ay'ın dümdüz bir küre olmadığını, de- nizler ve dağlarla kaplı olduğunu, Ve- nüs'ün de aya benzediğini, girintiler çı- kıntılarla örtülü olduğunu, Satürn'ün, üç bölümlü göründüğünü saptamıştı Gali- le.Bu keşiflerin en önemlisi şuydu: Teleskopuyla, Jupiter'in çevresinde de üç tane ay ya da yıldızın varlığını gördü. Kopernik sistemınin küçük ölçüde bir modelini oluşturdu. Galile, gezegenlerin hareketlerinin saptanmasının denizlerde boylamlann hesaplanmasında yarar olacağını da gör- müştü. Onaltıncı yüzyılda. topçuluk ala- nındaki araştırmalar sırasında namludan çıkan güllenin ilk hızı ve yörüngesı üze- rine bazı bilgiler edinilmişti. Ne var ki TARİHTE DÜŞÜNCE "SUÇLULARI" • Aristotelesçi inanışa göre dünya, evrenin merkezi idi ve olduğu yerde duruyordu. Oysa Galile, dünyanın durağan olmadığını, güneşin çevresinde döndüğünü ileri sürmüştü. • Halkın da anlaması için kitabrnı Latince yerine Italyanca yazan Galile, en önemli konulardaki resmi düşünceleri insafsızca eleştirdi ve alaya aldı. Bu yeni bilimin ilk büyük manifestosuydu. bunlar, doğrulanmış değildi. Galile, de- neye ve matematiğe dayanan bir yöntem- le bunu hesapladı ve doğru bir sonuç el- de etti. Galile, önceden benimsenmiş bil- gileri ve görüşleri eleştirel bir inceleme- den geçiriyor ve bunlan matematiksel bir açıklama ile formülleştiriyordu. Bu onun yaşamının da en büyük koşusuydu. Bu konudaki düşüncelerini "Dünya- nın İki Ana Sistemi İle İlgili Diyaloglar" adlı kitabında ortaya attı. Bu konudaki daha ileri bir çalışmasını da engizisyon tarafından yargılanmasm- dan sonra "tki Yeni Büim Üzerine Diya- loglar'' adlı yapıtında sergiledi. Galile'nin, Aristotelesçi dünya görüşü- ne karşı en önemli eserlerinden biri. yü- rürlükteki inancı hiçe sayarcasına 1632'deyazdığı: "EMinyanmtkiAnaas- temL Ptolemia (Batlanyus) ve Kopernik- çi Sistemlerle İlgili Dryalog" adlı kıtabıy- dı Bu eleştiri içeren kitabını papaya ar- mağan etmişti. O yıllarda Latince yazı- lırdı bilimsel kitaplar, bunlan da yalnız aydınlar anlardı. Ama Galile, eleştirileri halk da anlasın diye ttalyanca yazdı. "Bu kitapta Galile, en önemli konular- daki resmi düşünceleri insafsızca eleştir- di ve alaya akİL Bu yeni bilimin ilk büyük manifestosuydu." Bu tutumuna karşı kilise çevrelerinin tepkisi gecikmedi. Galile'nin yargılan- masına karar verildi. Duruşma sırasında, kendisine daha ağır bir cezaya uğrama- sını istemıyorsa Dünya ve evrenle ilgili düşüncelerini geri alması istendi. Aristo- telesçi inanışa göre Dünya, evrenin mer- kezi idi ve olduğu yerde duruyordu. Oy- sa Galile, Dünya'nın durağan olmadığı- nı, Güneş'in çevresinde döndüğünü ileri sürmüştü. Papazlann kurduğu mahkeme önünde Galile'ye diz çöktürüldü ve Dünya'nm dönmediği söyletildi. Böylece canını kurtarmış oluyordu. Ne var ki denildiği- ne göre çıkarken ayağını yere vurarak "Yine de dönfiyor" diye söylemişti. Büyük bilgin yine de cezasız kalma- mıştı. Özgür yaşamasına izin verilmedi. Floransa yakınlanndaki villasında, ömür boyu zorunlu oturmaya mahkûm edildi. Burada dinamik ve statik üzerindeki ça- lışmalannı tamamladı. 78 yaşında öldü. BİTTİ POLfTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Yargıç Karşısında... Türk şiirinin büyük ustası Nâzım Hikmet, 3 Hazi- ran 1963'te Moskova'da öldü. öyle sanıyorum ki Nâ- zım Hikmet, şairterimiz arasında mahkeme, hâkim, savcı, avukat karşısına en çok çıkan şairierimizden- dir. Bunu, "Memleketimden Insan Manzaralan'nş Derkenar"üa şöyle anlatır: "Adın?" "Nâzım Hikmet." "Doğumun?" "Selanik dokuz yûz iki." "Ate iş yaparsın?" "Şairim." . . "Onu geç, başka?" "Yani yazar, gazetelerde." Nâzım Hikmet gazetelere ne yazardı? Roman, öy- kü, özellikle köşe yazısı... Oyunlan da vandı. Oyun ya- zar, bunlann oynanmasina çalışırdı. Muhsin Ertuğ- rul, oyunlannı sevdiği gibi Nâzım'ı da severdi. Kafa- tası ve Unutulan Adam hep kapalı gişe oynamıştı. Romanlan içinde en ünlüsü "Romantika"yd\. Nâzım Hikmet roman da yazsa, oyun da çıkarsa, şiir de söylese hep yargıç karşısına çıkanlıyor, sor- gusu yapılıyor içeri alınıyordu. Propagandadan baş- layan yasa maddelerı, "askeri isyana teşvik"e kadar uzanıyordu. Nâzım'ın suçlanarak mahkemeye veril- diği Ceza Yasası maddeleri artık yok!.. Yasada ara- sanız da bulamazsınız. Hele 141-142'nci maddeler tarihe kanştı. Bunlar yasadan çıktı, yerine başkalan kondu, bu maddelerle kimse cezalandınlmaz oldu. 141-142'yi Ceza Yasası'ndan çıkardık, özgürlük ver- dik diye koltuklannı kabartıp övünenler oldu. Özgür- lük meleği kesildiler. Körün degneğini beilediğı gibi solculugadeğen bir şey oldu mu herkes Nâzım'ın üstüne çullanırdı. Bu- gün gene çullanıyoıiar, ama Nâzım'ın yerini Aziz Ne- sin alıyor. "Kıbns Türiftür... Tün\ kalacaktır... Kahrolsun ko- münistleri.." diye çağnlmıyor, ama özlemi duyuluyor. Komünistliğin yerini zaman dalgası kaplıyor. Nâzım da bir öcü olmaktan çıktı. Öcü, bir türlü çözüme ulaş- mayan Kürt sorunudur. Nâzım'agelince... Ceza Yasası'nda "yurttaşlıktan çıkanlma" diye bir madde olmadığı halde, Nâzım yurttaşlıktan Bakan- lar Kurulu karan ile çıkanlmış. bir kanş toprağı yurda sokulmamıştır. Bir hukukçumuzun söylediği gibi, "Yurttaş suç işlemişse cezalandınlır, yurttaşlıktan çı- kanlamaz" cezası diye bir suç da yoktur. Sovyet sosyalizmi çağın başında yıkıldı. Sovyet sosyalizminin yıkılışını Nâzım görmedi. Görse nasıl yoaımlardı, ne derdi? Sovyet sosyalizminin çöküşü kolay kolay içe sindirilecek bir olay değildir. Görüyor- sunuz "Sovyet sosyalizmi" diyerek öteki sosyalizm- lerden ayınyoruz. Nâzım'ın görmediği sosyalizm.. Ortaokul öğrencisiydim, Nâzım adını birgazeteden duydum. Son Posta gazetesi, Nâzım'ın "Kan Ko- nuşmaz" adlı bir romanını yayımlıyordu. Gazeteler o yıllarda roman yayımlarlardı. Roman günlük olurdu. Her gün bir parçası çıkardı. Gazetelerde roman yayımlamak (tefrika etmek) ge- leneği öldü; bilmem yeniden başlasa nasıl olur? Seçim sonucunu Suphi Taşhan'ın dizeleriyle şöy- le dile getirelim: Seçimler beklediğimi getirmedi Seçimler gene olur. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDAN SAĞA; 1/ Güzel sanat- larda Meryem 1 Ana heykeline ~ ya da resmine verilen ad. II Osmanlılarda ka- pıkulu askerlen- ne ve kimi devlet görevlilerine üç ayda bir verilen ücret... Kayak. 3/ Asya'da bir baş- kent... Atmosfer 8 basıncından daha g düşük bir basınç taşıyan çevre. 4/ Uzun süre cınsel ilişkide bulunmadığı için aşın istek duyan kim- se... Yüz, çehre. 5/ Sümer- lerde sağlık tannçası... Seç- kin. 6/Ongün... Anadolu'da kurulmuş eski bir uygarlık. 7/ Kanatlan küt olduğu için uçamayan bır Yeni Zelan- da kuşu... Döl verme yet- kinliğine eren. 8/ Denizle- rin çekiknesiyle oluşan ve yurtlanmaya elverişli olan bölge. 9/ "Gelse o şuh mecli- se - - - ü tegaful eylese" (Şarkı)... Gazel ve kasidenın son beytine verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Verev iğne tekniğıyle işlenen, kafes biçiminde bir na- kış türü. 2/ Bır çeşit gemici düğümü. 3/ Rusya parlamen- tosuna venlen ad... Bir çeşit sinek. 4/ Trabzon'un bir il- çesı... Genellikle gömlek yapımında kullanılan ince bır pamuklu kumaş. 5^ Azık... Işaret. 6/ Kars'm doğusunda- ki ünlü eskiçağ kentı... Yunan abecesinde bir harf. II Kı- mi mantarlarda üreme organı... Raf, sergen. 8/ Karşı cinsten bınne ilgı göstererek onun gönlünü kazanmaya çalışma... Metal bilyelerin savrulması ilkesine dayalı elektrikli bir oyun makinesi. 9/ Ön tarafi açık bir otomo- bil türü. Ana-baba olduk Sevenlerin haberi olsun 6 Haziran 1995 Yasemin-Çağlar Tuncay En değerli büyüğümüz (1910 - 1995) Yüksek Ziraat Mûhendisi NURİ CEYLANLFyı yitirdik. Örnek yaşamında sevgisı, gücü ve aydınlığı daima bizimle olsun. Cenazesi 07.06.1995 günü Muratpaşa Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip Antalya Mezarlığı'na defhedilecektir. AİLESİ Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. CEMAL GÜL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear