14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MAYIS 1995 PAZAR • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 19 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ B Baştarafı 5. Sayfada Kaymakam Ekrem Özsoy da aynı şeyleri söylüyordu: "Orhan Özbaş ile Zeki Kûçükberber ilçede terör esti- riyorlar..." Mert Çiller ile Yat Limanı Müdürü sarhoş bir durumda havaya ateş açtılar. llçe Emniyet Müdürü Tahir Bayrak- taş hemen soruşturma açtı. Ancak iki-üç gün sonra ye- dipolis memuruyla birlikte görevinden alındı. Ne diyor 38 yaşında emekfi olan Polis Müdürü Tahir Bayraktaş: "Devlet düzenine darbe vuruyoriar..," ' Şimdi de Kuşadalılann sorunlannı stralayalım: 1 -1984 yılında SHP'den belediye başkanı seçilen En- gın Berberoğlu, 1989'da ANAP'a girdi; 1993'te ise CHP'den yeniden belediye başkanı seçildi. Sayın Berbe- roğlu, Kuşadası gibi bir ilçede 10 kata niçin izin verdi? Ki- mi CHP'li meclis üyeJeri imar komisyonundan neden çe- kildi? 2- Mafyanın Kuşadası'na egemen oluşuna, Zeki Küçük- berber'in adayı mesken tutmasına; kimi kumarhane işlet- mecilerinin arazi mafyasıyla işbirliği yapmasına; Özer Çil- ler'in 13 milyarlık araziyı 1 milyar liradan alıyormuş gibi göstermesine, ihale oyunlannda 'ülkücü mafyanın' kimi DYP ve CHP'lilerle birlikte olmasına neden göz yumul- maktadır? Galiba bu sorulara en güzel yanıtı eski emniyet müdürü veriyor: "Devlet düzenine darbe vumyorlar..." Içişleri Bakanı Sayın Nahit Menteşe'nin seçim böl- gesinde işte bunlar oluyor... PENALTI • Baştarafı 15. Sayfada yış milyonlara ulaşıyor ve Amerika 1975 yılında geri çe- kiliyor Vıetnam'dan. Toplum sağlığ/nı yitirmiş, siyasi ku- rumlan saygınlığını yitirmiş, ekonomısi savaşın yükü al- tında bu ülkenin. McNamara ise Dünya Bankası'nın ba- şında yoksul ülkelerin ekonomisini düzettiyor. lyilik üstü- ne lyilik! Kitabın dört yuz dört sayfasının içinde, ülkelerini yöne- tenler öyle istedi diye hayatlannı rüzgâra savuran asker- ler hakkında, Vıetnam'da ölen suçsuz insanlar, kadınlar, çocuklar üstüne bir satır olsun yok. O insanlar da McNa- mara'nın gözünde, Dünya Bankası istatistiklerindeki gi- bi, küçük sayilardan ibaret. Insana saygısı olmayan biri Robert McNamara. Kendi eliyle yazdığı kitabı da görü- şümüzü doğruluyor. ARADA BİR I Baştarafı 2. Sayfada miktarının önemli etken olduğu da gözlendi. Araştırma- mıza katılan deneklerin günde 1 litreye kadar kefır içme- leri, olumlu sonuçlarda özenle dikkate almamız gereken bir bulgu oldu. Bu arada kefırin iyileştirici özelliklerinden •yararlanan deneklerin % 70 gibi yüksek bir oranı, kullan- 'dıklan ilaçları tamamen bıraktıklannı da sevindirici bir so- nuç olarak bildirmişlerdir. Kefir besleyici bir beşin olup, çocuklar ve yaşlılar için sindirimı kolay bir süt ürünüdür. Beslenmedeki etkinliği yanında iyileştirici özellikleri de bulunduğuna göre geli- niz evlerimizde, ışyerlerimizde "kefir içme saap" ya da günleri oluşturalım. Kefiri her yaştaki aile bireylerimizin tü- ketmesini sağlayalım. Kefirin her tüfiü sütten (inek, koyun, keçi sütü; yağlı, yağsız, yanm yağlı süt) yapılabilmesi, tüketimini kolaylaş- tıncı bir faktördür. Ancak titizlikle dikkat edeceğimiz ko- şul, yapimında hijyenik koşullara önem veriimesidir. Değişik rahatsızlıklarda 1 litreye kadar içilebilen harika süt ürünü kefirin özellikferini yazmak sayîfalara sığmaz. Daha aynntılı bilgiler edinmek isteyenterle yazışmayı ümit ederek sağlıklı ve esenlik dolu günler dilerim. Yazışma için: Lara Cad. Bannak Evleri 2048 Sokak No: 3 Antalya, Tel: (0 242) 323 39 65. G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada kacak durumda değiller. Bakalımövün- mekten ne zaman bıkacaklar da günü- müze gelecekler?.. - Söylediklerinizin tümüne katılıyo- nım. 1978'in üzehnden buldozerle geçtiler. Yıllarca kendimize gelemedik. Bugün, 17 yaşında liseye giden çocu- ğum var. Çileli günlerimizi hayal-mayal hatıhıyor. Bize sorvyor, "Siz o sıkıntıla- n niye çektiniz?" Anlatıyoruz, "O zaman bugün ne yapıyorsunuz?" diyor... - Yazınızı okurken burnumun direği sızladı. O günler, doğrulanyla yanlışla- nyla bugünkü kuşağa anlatılmalı... - 1980'lerin gençliği bireysellikten çok etkilendi. Bizler, 1970'lerde hep, toplumsallığı ön plana çıkardık. O ka- dar ki arkadaşlanmızın aşklanna bile ka- nştık. Türkiye'yi değiştirme hareketi varken, duygulara esir olmanın yanlış- lığını anlattık. O aşınydı, ama 12 Eylül sonrasında topluma empoze edilen bi- reysellik, bence daha tehlikeli... - Biz 1968'den çok etkilendik. Gü- nahlarımızda sevaplarımızda onların payı var. 1978 kuşağını irdelemek 1968'lilerin de görevi... Yorumlar ana başlıklanyla böyleydi. Bunlar belli bir canlılığın göstergesi. Görünen o ki; 1978 kuşağı yok olma- mış, kendi içinde devinenler, yaşanan- lan sorgulayanlar var. 12 Eylül sonrasında yaşanan insan haklan ihlalleri, askeri yönetimin uygu- lamalan pek çok kitaba da konu oldu. Ne var ki, 1978 kuşagı 12 Eylül'ün ön- 1978 Kuşağı Yitik mi?cesiyle ve sonrasıyla bir bütün olarak ele alınmadı. 12 Eylül'ün hangi kesime "darbe", hangi kesime "tatil", hangi kesime "do- ping" olduğuna baktığımızda olay da- ha da netleşiyor. Sağ partilerin liderieri gözetim altındaydı, ama düşünceleri ik- tidardaydı. Solda sendikacısından oğ- rencisine kadar herkes zan altındaydı. Şeriatçı kesim ise 12 Eylül dopingiyie büyüdü... Konunun bu yönü çok geniş. Sık sık da sorgulanıyor. Benim günde- me getirmek istediğim, 1978 kuşağının insanlarıydı. Onların bu süreçte nere- den nereye savrulduğunu ya da savrul- mak istendiğini vurgulamaktı. Bu, günlük bir köşe yazısıyla yapıla- cak bir şey değil. O günlerde toplumun etkin yerlerinde olanlann anılannı yaz- ması gerekli. Toplumsal araştırmalarya- panlann o günün gençliğini ele alması gerekü. 1980 sonrası gençlik, Özal yönetimi- nin getirdiği, "Toplumsallık ölmüştür", "Aklın varsa kullan, köşeyidön", "Top- lumdan sana ne, enayi misin?" mantı- ğından büyük ölçüde etkilendi. Bu da doğaldı. Çünkü bunun karşısına kona- bilecek başka seçenek yoktu. Seçe- nekler öldürülmüştü. Askeri darbenin topluma olan etkilerini sadece, Mec- lis'in kapatılması, baskıcı bir yönetim, demokrasinin kesintiye uğraması olarak algılamamak gerekiyor. Yayıncı-yazar Muzaffer llhan Erdost, "Kanı Kanla Yı- kamak" başlığıyla kitaplaştırdığı yazıla- rından birinde, 1978 kuşağına yapılan 12 Eylül baskısını şöyie yorumluyor: " ...Toplum kendi düşünü, genç ku- şaklarda ve yeni düşüncelerde görür, umutlannı onlar aracılığıyla yeşertir. Bir topiumu ileriye devindiren dürtüler, toplumun düşlerinde, hayal gücünde, umutlann sınırsızlığında dile gelir. Bü- tün bunlar, toplumun sistemle uyuşan ortalama insanında değil, ekonomik değişmenin ve sınıfsal farklılaşmanın içten içe devindirdiği, daha çok da ara- yış içinde devinen genç zihinlerin dün- yasında yaşama geçer... Baskıcı ege- men sistem, toplumun bu özelliklerinin aracısı konumunda bulunan kişileri, toplumun esenliği adına ezerken, aslın- da ezilen ve kargışlanan toplumun dü- şüdür, toplumun hayal gücüdür, toplu- mun umududur..." Gençliğin arayışı 1978 kuşağının üzerinden silindir ge- çerken, bundan toplumun etkilenme- mesi tabii ki olanaksızdı. En azından bu kişilerin toplumun dışına itilmesi, ülke için önemli bir kayıp. Toplumsal halka- lann birbirinden kopması, sosyal sorun- ları da beraberinde getirdi. Bugünkü pencereden son 40 yıla ba- karsak; 1960'ların gençliği, daha çok kendini sorguluyor, 1970'ten habersiz ve bu kuşağa ilgisiz. 1970'lerin gençli- ği, 12 Eylül'le darmadağın, 1980'lere küs. 1980'lerin gençliği, geçmişi 12 Ey- lül süzgecinden damlayan bilgilerie ta- nıyor. Yükselen değerlerle örülmüş bir bireysellikle dünyaya bakıyor. 1990'la- nn gençliği, yönünü arıyor. Bugün üni- versitelerde, 60'ların, 70'lerin dünyayı değiştirme arzusu yok. 80'lerin kayıtsız bireyselliği de yok. Ciddi bir arayış dik- kati çekiyor. Kuşaklar arasındaki kopuşta birinci etken askeri darbeler. Bu darbelerin, başta "potansiyel suçlu" gençlik olmak üzeretoplum üzerindeki "görünmeyen" etkileri, görünenlerden çok daha fazla. Ben, 12 Eylül günlerini iki uzun gözal- tı ve bunun getirdiği işsizlik tehlikesi ile atlattım. Bugün, "Sana 12 Eylül'ün en büyükzararı ne oldu" diye sorsalar, ne gozaltı, ne işsizlik tehlikesi, ne çevreden dışlanma... "Günlüğüm" derim. Gözaltındayken, annem ve kardeşim, "ne olurne olmaz" deyip 400'er sayfa- lık iki büyük defterdeki günlüğümü de yakmışlar. Üniversiteye geldiğim yıl dü- şündüklerim... Baraka kantindeki duvar gazeteleri... Ünıversitenin atletizmtakı- mına girmeyi hak kazandığım yanşlar- daki heyecanlanm... ODTÜ ÖTK şenlik- lerindeki günlerimiz... Öğrenci mitingle- ri... Gazeteciliğin ilk günleri... llk imzalı haberimi saatlerce seyredişim... Hepsi ince uzun bir banyo sobasının içinde uçup gittiler... Şimdi bana gelseler, "Milyariar ver, günlüğünü getireceğiz" deseler, ne ya- par eder bulurum, günlüğüme kavuşu- rum... OLAYLARIN ARDENDAKI GERÇEK • Baştarafı 1. Sayfada no, restorant, plaj işlet- meterinde sezonluk büfe- lerde büyük bir kavga ya- şanıyor. Geçen yıllar Fet- hiye'nin 'Ölü deniz' çev- resinde meydana gelen çatışmalar da bu geliş- meye örnek gösteriliyor. Acaba merkezi ve yerel yönetimler bu gelışmeler karşısında ne yapıyor? Hiç bir şey!.. Öldürülen Kuşadası Belediye Başkanı Lütfi Suyolcu bakın daha bir kaç ay önce ne diyordu: "Kuşadası yakında eş- kıyaya teslim olacak..." Şimdiki Belediye Baş- kanı Engin Berberoğlu ise şunları söylüyor: "Belediyeye gidemiyo- ruz. Herkes bir şey isti- yor." Güney Ege ve Antalya kıyıları bir soygun ve vur- gunun acımasız fotoğra- fını sergilerken çürümuş- lük ve yozlaşma alabildi- ğine yoğunlaşıyor. • • • Balvaıı, bakandan hesap soracak AYKUT KÜÇÜKKAYA Güvenlik güçlerince gözaltında kay- bedildiği savlandığı sırada işkenceyle öl- dürülüp gömüldüğü anlaşıian Hasan O- cak, DYP-CHP koalisyonu bakanlannı karşı karşıya getirdi. Içişlen Bakanı Na- hit Menteşe'nin u Bu konu kapandı". Adalet Bakanı Mehmet Mofulta>'ın da "Savahk görevini eksiksizjapmışür" de- dikleri Hasan Ocak cinayetiyle ilgili ola- rak Insan Haklanndan Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaktğlu. "Benim mu- hatabun ne emniyet müdürüdür ne de validir. Benim mu'hatabım Içişleri Baka- nı, Adalet Bakanı'dır" dedı. llk Bakan- lar Kurulu toplantısında konuyu günde- me getireceğini açıklavan Hacaloğlu, "Onlara Hasan Ocak'la ilgili ipuçlannın neden dikkate alınmadığını soracağız" şeklinde konuştu. 12 Eylül 1980 sonrasında Türkiye gündeminden eksik olmayan "işkence", "iı-argısE infaz", "gözaltında kayıp" gi- bi savlann en sonuncu örneğini oluştu- ran Hasan Ocak olayı her geçen gün da- ha kanşıkbiryapıya bûrünüyor. Ocak'ın Adli Tıp Kurumu'nda yapılan inceleme sonucunda telle boğulduğu, boynu ve omuriliklerinde kınklar bulunduğu ve başı ile vücudunda darp, yanık izleri ol- duğu tespit edildi. Yetkililere göre O- cak'ın ölüm nedeni kesin, "faili meçhul cinajet" Yasalara göre bundan sonra, O- cak"ı gözaltında kaybetmek ve öldür- mekle suçlanan güvenlik güçlerinin. O- cak'ın katillerini araması, yakalaması ve adalete teslim etmesi gerekiyor. Güven- lik güçlerinin yaptığı soruşturma ve suç- lular konusunda şu ana kadar hiç bir res- mi makam açıklama yapmadı. Ancak, DYP-CHP hükümetinin bakanlan karşı karşıyageldi. Hükümetin DYPkanadın- dan olan Içişleri Bakanı Nahit Menteşe, Ocak'ın ailesi tarafından toprağa veril- mesinin hemen ardından yaptığı açıkla- mada. Ocak olayının kapandığını söyle- di. CHP'li. tnsan Haklanndan Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu ise ko- nuya çok daha başka bir açıdan yaklaşa- rak. "dosyanın kapanmadığını ve kapat- nıajacaklannr vurguladı. Hacaloğlu, gazetemize yaptığı açıklamada, yann Adli Tıp Kurumu Başkanı ile görüşece- ğini belirtti. Hacaloğlu, "Olayıortayaçı- karan kurumda olayı tüm detayıyla gö- receğiz'' dedi. Hacaloğlu'nun açıklama- sı şöyle: "Hasan Ocakcina\etini Bakanlar Ku- rulu'nun ilk toplantısında giindeme geti- receğim. Hemen belirte>im. Benim mu- hatabım ne emniyet müdürüdür ne de validir. Benim muhatabım Içişleri Baka- nı, Adalet Bakanı'dır. Beykoz Sa\cılı- gının >aptığı çalışma zamanında gerek- li yerierce neden incelenmedi? Ya da in- celenmek istemedi mi? Onlara Hasan O- cak'la ilgili ipuçlannın neden dikkate alınmadığını soracağız. Bu acı. bu ölüm ve tüm faili meçhul cinayetler demokra- simizin büyük ayıbıdır." Hacaloğlu'nun. Hasan Ocak olayın- da. "muhatap" olarak gördüğü Adalet Bakanı Mehmet Moğultay ise. Hasan O- cak'ın cesedi kimliksiz bulunduğunda Beykoz Savcılığı'nın gerekli tüm işlem- leri hazırladığını söyledi. Beykoz Savcı- lığı'nın hazırladığı soruşturma dosyası- nı incelediğini belirten Moğultay, "Ben de yıllarca avukatlık vaptım. Bir a\ukat olarak dos>anın mükemmel haariandn ğuu gördüm. Otopsi mükemmel >apıl- nuş. parmak izleri alınmış, eşyalar ema- netegönderilmiş"' dedi. MoğuJtay, "kiın- liksiz cesedin parmak izlerinin emnhet- te neden takip edilmedigi" sorusuna ise. "Savcıhk emniyete parmak izi gönder- mez. Bana adli polis verin, bu işlemleri ta- kip ettir^im" dedi. Hasan Ocak'ın babası BabaOcak. oğ- lunu bulmak için \erdiği savaşı bu kez de katillerin bulunması için vereceğini söyledi. "Bu kez de katillerin bulunma- sı için hukuk savaşı başlatacagtz" diyen Baba Ocak, olayın peşini bırakmamaya kararlı olduklannı ifade etti. Insan Hak- lanndan Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu'nun "Toplumdanözürdiliyo- rum" demesinın yeterli olmadığını ve sorumlu olan herkesin yargı önünde he- sap vermesi gerektiğine dikkat çeken O- cak. Içişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin "kapandı" dediği dosyanın kendisine verilmesini istedi. Ocak, dosya kendisi- ne verilmediği sürece olayı kapanmış ka- bul etmeyeceğini vurguladı. Baba Ocak. Istanbul Emniyet Müdürü Necdet Men- zir'in, "Kanrt varsa getirsinler" dediği- ni belirterek. "Bu tehdittir. Biz katillerin bulunmasım istiyoruz. \e bunun için de savaş başlartık" şeklinde konuştu. Bu arada Ocak'ın öldürülmesıyle ilgili tep- kiler sürüyor. Insan Haklan Derneği (IHD) Ankara Şubesi'nce Yüksel Cad- desi'nde bulunan tnsan Haklan Anıtı önünde dün bir saygı duruşu yapıldı. Denıirerden • Baştarafı 1. Sayfada şıhr hale gelmiştir" dedi. Çavuşoğlu. 5 Nisan Kararlan'nıntemel hedefinin enf- lasyonu düşürmek olduğunu anımsattı. Açılışa katılan Cumhurbaşkanı Demı- rel. Türkiye'nin değişen dünyanınakışı- na ayak uydurabilmesı, kalkınmada. bü- yumede rekabet edebilmek için liberal demokrasiyi gerçekleştirmesinin şart ol- duğunu söyledi. Konuşmasında. ağırlık- lı olarak demokratikleşme ve insan hak- lan üzerinde duran Demırel. şu görüşle- ri dile getirdi. "Büviime, bürriyet, hür millet. hür yargı organlan. hür parla- mento ile gerçekleşir. Serbestrvetle konuş- ma, yasaklarla susmaktan çok daha iyi- dir. Serbestiyet saşırtı>or olabilir. Ancak bir gün serbestligin sorumluluğu kazanı- lacaktır. Konuşan Türki>e, susan Türki- ye'den çok daha hidir." Demirel. "Artık değişen dünyada önemli olan ne kadar başardui?Kâşuyadevametmekiçinken- dinde ne kadar güç hissediyorsun. Bu önemlidir" dedi. Demirel konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ülke yönetiminden, bir değil birçok kunun sorumludur. Bu kaos >aratır mı? Ha>ir yaratmaz. Bir kurumun \etktsi bir dokümanda ortaya konmuşsa. ortada kontrat varsa, buna iyi riayet edildiğinde her şe>- ahenkle işleyecektir." Rakamları sevince dönüştürdük Başak Sigorta gelişmesini sürdürdü. 1994 yılında 2.5 Trilyon TL prim üretimi sağladı. Başak Sigorta, yine BAŞARILI Kâr 724 Milyar TL Artış %217.91 Başak Sigorta, yine GUÇLU Özkaynaklar 411 Milyar TL Artış % 104.09 Başak Sigorta, başarısmı rakamlarla kanıtlamanın sevincini ortaklan, sigortalıları, acenteleri ve çalışanian ile paylaşmaktan kıvanç duyar. BAŞAK SİGORTA T . C Z I R A A T B A N K A S I O R T A K L I G I D I R Mandela'nın • Baştarafı 1. Sayfada nldi. Diplomatik kaynaklar, Güney Afrika'nın, Türki- ye'yi, silah dahil ticaret ya- pacağı ülkeler sıralamasın- da sondan bir önceki "4. sı- nrf ülkeler" sıralamasına koyduğunu resmen Anka- ra'ya bildirdiğini söylediler. Güney Afrika'da beyazla- rın kontrolündeki kurumsal- laşmış ırkçı yönetimin sona ermesinden sonra yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı seçilen Mandela liderliğin- deki yönetim. ticaret yapa- cağı ülkeleri 5 kategoriye ayırdı. Türkiye'nin "4. sınıf ülke" kategorisine alınması üzerine. Ankara da ticari ilişkilerin yeni gelişmeye başladığı Güney Afrika'yı "kara liste"ye aldığını bu ül- keye bıldirdi. Türkiye, PKK terörüyle mücadele sırasında siville- re zarar verildiği gerekçe- siyle ABD'nin silah sevkı- yatını yavaşlatması üzerine Pakistan'ın yanı sıra Güney Afrika'dan da mühimmat satın aldı. Türkiye, misket bombası satın almak üzere de Güney Afrika ile temasa geçmişti. Ancak Güney Afrika'nın ürettiği misket bombalan- nın. 25-30 yıllık eskimiş bombalar olduklan gerek- çesiyle ahmından daha ön- ce vazgeçildiği belirtiliyor. Türkiye, terörle mücade- lede etkin olduğu bildırilen Güney Afrika yapımı "Ro- oKalk" helikopterleri ile de ılgileniyor. Mandela, cum- hurbaşkanı seçilmeden ön- ce Türkiye tarafından 1993 yılında layık görüldüğüAta- türk Uluslararası Banş Ödü- lü'nü, "darbeci Kenan Ev- ren'e de verildiği" gerek- çesiyle reddetmişti. îlişkUerimiz zayıf Güney Afrika Cumhuri- yeti ile ekonomik ilişkiler. Türkiye'nin dış ticaret hac- mi içinde, ihracat ve ithalat rakamlanyla binde 3 ile bin- de 7 oranlannda bir yer tu- tuyor. Türkiye'den geçen yıl bu ülkeye tekstil, konfeksi- yon ve gıda ürünleri başta olmak üzere 44 milyon 172 bin dolarlık ihracat yapılır- ken Güney Afrika Cumhu- riyeti'nden, başta kömür ol- mak üzere 161 milyon 512 bin dolarlık ithalat gerçek- leştirildi. Turistik yörelerde maryanın pay kavgası • Baştarafı 1. Sayfada toplandığı bu ilçede yurttaşlar ve bazı siya- si parti yönetıcıleri tedirginliklenni, "isim vermemek koşuluyla" dile getinyorlar. llk etapta yaklaşık 3 yıl önce turist gemi- lerine eşya satmak konusunda bazı holding- lerle esnaf arasındaki sorunlan çözmek için devreye giren ülkücü gruplar. baskı ve yıl- dırma politikalanyla adlannı duyurdular. Bazı çe\Telere göre, "hizmetlerinin karşıb- ğında" bazı esnaflardan 500'er bin lira al- dılar. Geçen yıl ekim ayında eski Kuşadası Bizimocak berneği Başkanı Altan Altunsoy ile arkadaşlannın bir otel müdürünü öldür- meleri dikkatleri bu gruba yöneltti. Aynı akşam bir diskoda çıkan kavgada yine der- neğin eski başkanlanndan Mehmet Naki- poğlu'nun yaşamını yirirmesi de ilçede gün- demi belirledi. Bu olaylarla gözler ülkücü- lere çevrilirken tarihi Ken'ansaray'ın ihale- si başka bir ilginç yön oldu. Nasuh Avcı isimli bir yurttaş ihaley i kazandı, ancak Ha- kan Yarunay adli eski bir ülkücü silahını çekerek Avcı ve çevresindekilere kurşun yağdırdı. Barlar Sokağı'nı da ele geçiren bu grup, çıkan bir olay nedeniyle emniyette gözaltına ahnıp, daha sonra serbest bırakı- lan 40 kişilik bir gençlik grubunu dernek bi- nalanna görürerek sorgudan geçirdi. Bu gençlerden bazılan dayak yedi ve ilçeyi terk etmek zorunda kaldı. Aynı grup geçen ni- san ayında Belediye Meydanf nın ihalesine katılanlardan bazılannı tehdit etti ve devre dışı bıraktı. Ihale. daha sonra kazanan bu grup üyeleri tarafından başka bir işletmeci- ye devredildi. Yine otopark ihalesini de ay- nı gruptan lstanbullu Kürşat Yıbnaz kazan- dı. Emniyet güçlerinin bu olaylar karşısın- da izleyici konumunda kalmalan dikkatle- ri çekti. Kuşadasf ndaki durumla ilgili ola- rak dün de ilginç bir gelişme yaşandı. Bü- tün gözlerin Kuşadasına çevrildiği bir dö- nemde Basri Zengin adli bir kuyumcunun dükkânına gelen Bekir Barutçuoğlu, Yusuf Çankaya, Ahmet Karakaş. Medet Başaran ile Rıza Lz. 70 milyon aldılar. Daha sonra yeniden dükkâna gelen Barutçuoğlu. bu kez vitrinden gerdanlık, iki bilezik ve bir yüzük alaraködeme yapmadan aynldı. Polisler bu kişileri vakaladı. Suyolcu cinayetiyle ilgili olarak Içişleri Bakanlığı'ndan gelen bir gnıp müfetiş soruşturmayı sürdürürken DYP llçe Başkanı İsa Üyücü, kaymakam ve emniyet müdürünün, görevlerini gerektiği biçimde yapamadıklan gerekçesiyle Kuşa- dası'ndan alınmasını istediklerini belirte- rek şunlan söyledi: "Suyolcu, seçimlerden önce, 'Kuşadası eşkıyaya teslim olacak, ra- hatça dolaşamayacaksınız' diyordu. Demek ki bir bildiği varmış. tlçe, bu duruma geldL Asayişi sağlamakla görevli olanlar, işlerini yapamadılar. Biz de görevlerinden alınma- lannı istedik." ANAP llçe Başkanı Fuat Akdoğan, ilçe- nin mafya yüzünden yaşanmaz hale geldi- ğini söyledi. Belediye Başkanı Engin Ber- beroğhı ise ilçenin durumunun ortada oldu- ğunu belirterek, "DYPilcebaşkanının "kay- makam ve müdürü biz görevden aldırdık" demesini kınıyorum. Kuşadası'nın tcmiz- lenmesi için elimizden geleni vapacağız" di- ye konuştu. Marmaris de mafya yöntemlerinin sancı- sını çeken turistik beldelerden. Sahildeki plajlara şezlong konulmasından, dö\iz bü- rolannın ruhsatsız çalışmasına kadar herkes bıldığini okuyor. Otelcilerle şezlongcular arasında bü>ük bir çekişme yaşanıyor. Ba- zı kişilerin devreye girerek sorunu belirli ücret karşılığı çözeceklerini söylemelen. il- çede herkesin dilinde dolaşıyor. Geçen yıl ilçede egemenliklerini pekiştiren ülkücü grup. barlar sokağını rümüyle kontrol altı- na aldı. Buradan bar kiralartiak isteyenler bu gruptan izin almak zorunda. Onaysız bar kiralayan bazı lstanbullu işletmecilerin teh- ditler üzerine kaparolannı da yakarak ilçe- yi terk ettikleri belirtiliyor. Bu sokakta yo- ğun olarak u>Tişturucu ticareti yapıldığına dikkat çekiliyor. Bodrum Bodrum, herkesin gözünde kara paranın aklaridığı bir merkez olarak görülüyor. Maf- yanın etkinliğini gösterdiği yerlerde ülkü- cülerin de güçlü bir biçimde ortaya çıktığı gözleniyor. Yöre halkı da mafya-Ulkücü iş- birliğinden yakınırken MHP'liler mafyay- la işbirliği yapanlan 'kabadayı bozunrula- n' diye niteleyip kendi adlannın kullanıldı- ğını öne sürüyorlar. Bodrum Emniyet Müdürü CevdrtDemir- büek'in Vali Lale Aytaman tarafından gö- revden alınmasıyla ilgili çeşitli spekülas- yonlar yapılıyor. Bodrum Marina Müdürü CengizKurtileyakınarkadaşıKürttdris'in eski damadı Cengiz E\Ten tarafından çıka- nlan kavgalara göz yumduğu gerekçesiyle Demirbilek'in görevden alındığı savlanna karşılık bazı çevreler şunlan sö>lü>orlar: "En son Mehmet Aydınoğlu adb bir işa- damının kurşunlandığı ilçede Emniyet M ü- dürü, maf> a iUşkilerine ket vııruyordu. Ha- likarnas Disco'da geçen yıl çıkan ve Tansu Çiller'in oğlu Mert'in de aduıın geçtiği olay- da Emniyet Müdürü, Hasan Heybetli'yi Mert'in vanmdan alarak iki gün gözaltında tutmustu. Aslında asıl gerekçe bu. MHP ile sıcak ilişkisi olan kaymakam, \ali> i yanılta- rak emniyet müdürünün görevden alınma- sını sağladı." Ulkücüler Fethiye^de Turistik beldelerde rantın getirdiği kav ga büyük boyutlara ulaşırken Fethiye'nin ses- siz görünümü 'aldabcı' olarak yonımlanı- yor. Ülkücülerin yörede başta Faralya koyu olmak üzere arazilerin kiralanmasıyla ilgi- li ihalelere kimseleri sokmadıklan, girenle- n tehdit ettikleri ve dövdükleri belirtiliyor. Ülkücülerin Kelebek Vadisi olarak bilınen yöreyi karargâh olarak seçtikleri, ancak bu bölgenin doğal SİT ilan edilmesiyle şimdi- lik beklemeye çekildikleri belirtiliyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear