Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20 MAYIS 1995 CUMARTESİ
HABERLER
Atatürk ÖdüKi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel,_Atatürk
Uluslararası Banş Ödûlü'nü
düzenlenen bir törenle
Kızılay'a verdi. Demirel,
Atatürk'ün bin yılda bır kez
yetişebilecek düzeyde bir
"deha" olduğunu belirterek,
"Yolumuzu o açmıştır,
yolumuz aydınlıktır" dedi.
Atatürk Uluslararası Banş
Ödülü, dün Cumhurbaşkanı
Demirel tarafından Kızılay
Genel Başkanı Kemal
Demir'e verildi. Başbakan
Tansu Çiller'in programında
yer almasına karşın törene
katılmaması dıkkat çektı.
Bahriye Üçok
Ödülü Köksarm
• ORDU(AA)-Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği
Ordu Şubesı'nce
düzenlenen 4. Bahriye Üçok
Ödûlü'nü, Ülker Köksal,
"Karanlıkta Bir Işık,
Kubilay" adlı tiyatro eseri
ile kazandı. Yazar Nazlı
Eray, Yazar Tuncer
Cücenoğlu. Gazetecı
Mustafa Balbay. Bahnye
Üçokun kızı Kumru Üçok
ve Ordu Beledıyesı
Karadeniz Tiyatrosu Genel
Sanat Yönetmeni Aydın
Üstüntaş'tan oluşan jüri,
Ülker Köksal'ın yazdığı
oyunu ödüle değer gördü.
Başkaya ve
Gerger'e ziyaret
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Öğretım
Elemanlan Sendikası
üyeleri Haymana
Cezaevi'nde tutuklu
bulunan Fikret Başkaya ve
Haluk Gerger'i ziyaret
ettiler. Ankara'dan
Haymana'ya gelen 35 kişilik
grubun toplu görüşme talebi
Haymana Cumhuriyet
Savcılığı'nca reddedildi.
Savcılık, tutuldularla,
sadece gruptan 3 kişinin
görüşebileceğini bildirdi
Bunun üzerine Sendika
Başkanı Doç Dr. Ufuk Uras
başkanlığında üç kışi.
Başkaya ve Gerger'le bir
süre görüştüler.
'Askerlik süresi
aynı kalacak'
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Milli Savunma
Bakanı Mehmet Gölhan,
askerliğin yenjden
uzatılacağına ilişkın
söylentilerin asılsız
olduğunu açıkladı. Gölhan,
dün gazetecilerin konuya
ılişkin sorulan üzerine, bu
yöndeki söylentilerin
tamamen asılsız olduğunu
belirterek, "Daha önce
zaten uzatmıştık. 18 ay ıyi"
dedi. Gölhan, "Askerlik
süresinin kısaltılması söz
konusu olabilir mi"
sorusuna, "Hayır" cevabını
verdi.
RP'ye BBP'den
cuma tepkisi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - RP'nin,
memurlara cuma namazı
iznı venlmesine ilişkın yasa
önerisinın Meclıs'in
gündemıne alınmasında en
büyük payı kendısıne aıt
göstermesi, BBP'nin
tepkisine yol açtı. BBP
Genel Sekreten Esat Bütün,
RP'nin bu tutumunun
sürmesi halinde Meclis'te
oluşan "milli mutabakatı"
bozacağını söyledi.
Trafiği imamlar
düzeltecek
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Trafik kazalannın
9 günlük Kurban Bayramı
tatili sırasında yüzlerce
yurttaşm ölümüne neden
olması üzerine, imamlann
trafik konusunda vaaz
vermeleri gündeme geldi.
Trafik kazalannın en aza
indırilmesi amacıyla
1995'in"Trafikle
Seferberlik Yılı" ilan
edildiğini anımsatan
Menteşe. camilerde cuma
günleri imamlann halka
trafikle ilgili vaazlar
vermesi için Diyanet Işleri
Başkanlığı nezdinde gerekli
girişimlerin yapıldığını
söyledi.
Bakandan destek
ziyareti
• İstanbul Haber Şenisi-
Emınönü Belediyesi'nden
işten çıkanlan belediye
işçilerini ziyaret eden insan
haklanndan sorumlu Devlet
Bakanı Algan Hacaloğlu.
"Belediye başkanlanmız
keyfi tutumlarla
çalışanlannın nzklanyla
oynayamazlar. Davanızda
haklı olduğunuzu bilıyorum.
Sorunun derhal çözülmesi
için sorumluluğumuzun
gereğini yapacağız" dedi.
Mumcu'nun 8 yıl önce görüştüğü Kaplan'a göre, 'İslam dini siyasetin kendisi':
Seriat
okulu
Cemalettin
kaplan, imam ve
din adamlannın
siyaset yapması
gerektiğini fetva
buyurmuş.
Körpe beyinleri,
küçük yaşlardan
itibaren şeriatçı
yetişmeleri için
camilerde
eğitmiş'.
Cajui sîyaset yeri
Uğur Mumcu'nun. Cemalettin Kaplan'la görüşmesı-
nın dün yayımlanın ılk bölümünün sonunda Kaplan, dün-
yayı fesada üç put oldugunu öne sürmüş, Fıravun ve Ka-
run'u değerledirmişti. Hocanın. üçüncü put BeFam için
görüşlen ise şöyle:
Üçüncüsü de dini kısveye bürünerek bu ikı putun dü-
zenlerinin bekçiliğini yapmıştır."
Peki kimmış bunlar? Kimmış bu Fıravunlar, Karunlar,
Bel'amlar. Bunlan da yıne eski Adana müftüsünden öğ-
renelim:
"Firavun. siyasi iktidannı ve devlet güçlerini arkasına
alarak emniyet kuvvetlerini seferber ederek kendisini put
ilan eder ve "Ben sizın en vüce rabbınızım" diyecek ka-
dar kâfirieşir. Kendisinden başka ilah tanımaz. fikir hür-
riyeti diye bir şey kabul etmez. ortalığı kasar kavurur.
Karşı gelenleri asar ve keser. Fakat bütün bunlara rağmen
kendilerini desrekleyen muabbirkr, kâhinler ve sözümo-
na din bilginleri bulur. İşte bu Bel'amlar sayesinde faşist
ve terörist düzenierini sürdürür."
Fıravun buymuş. Ya Karun? Karun da şuymuş:
"Fesatçılardan biri de Karun'dur. Firavun'u azdıran,
siyasi iktidan ve saltanatı
olduğu gibi Karun'u da
azdıran serveti ve para
saltanatıdır. Karun, ken-
dini beğenmiş, Allah ve
peygambere kafa furmuş-
tu. Şımardıkça şımardu
fakir fukaraya bakmadı
ve onlara iyilikte bulun-
madı, kibirlendi. putlaştı
ve azgınlardan oldu."
Günümüz
BeTamlan kimler?
lete verip hakkı söyleyen Müslüman ve hocalan küfür dü-
zenine ıhbaredersebirterörhavası meydana getirip ağız-
lan kapamak isterse işte bunlar kelimenın tam manasıy-
laBel'am'dır.
"Bel'am'ın temsil ettiği paralı askerierdir, düzenin bek-
çileridir ve işte bunlar düşmemek için iki putun önünde
eşekleşme ve köpekleşme derecesine düşmüşler, dinlerini
dünyaya satmışlardır. Cerçek hocalann böyle bir duru-
ma düşmelerinden Allah'a sığınınz. Fakat düşmemek için
tek yol vardır.Oda haktan \e haklıdan \ana olmaktır. Şe-
riari kaldınp yerine Fira\un >e Karun kanunlan koyan-
lan lanctlemektir. En azından bunlan düşman bilmektir.
Ve nihayet bunlann kurduğu devletlerin küfür ve kâfir
devtetler oldugunu tam bir cesaretJe söy lemektir ve tebliğ
etmektir."
Cemalettin Hoca'nm uyguladığı taktik, önce din adam-
lannı etkilemek, onlann moralini bozmak, onlan yıprat-
maktır. Konuşmalannda ve yazılannda sürekli olarak
"hoca efendiler"e sesleniyor. Ve onlan etkilemeye. yön-
lendırmeye çalışıyor.
"Ya Allah'tan yana olacaksmızya puttan yana olacaksı-
Firavun ve Karun'u ta-
nıdık. Ya Belam kım-
miş, ne yaparmış ve gü-
nümüzün Bel'amlan
kimlermiş?
"Bel'am, bu iki puru
desteklemiş ve onlann da-
vullannı çalnuştır. Onla-
nn düzen ve iktidannın
bekçiliğini yapmış, biri-
nin siyasi iktidanndan
korkarak diğerinin mal
vaıiığına tamah ederek
onlara kul köleolmuşrur."
Cemalettin Kaplan. Fı-
ravun. Karun ve Bel'am-
lan tanımladıktan sonra
gelıyor bu ışın yorumu-
na. Yorumu şöyle:
"İşte üç put!
Her Müslüman bilme-
li ki bunlann üçü de tari-
hin vaJnız belli devirterin- Mumcu, Almanya'daki incelemderinde gördüğü yüzlerce şeriat yuvasından birinde.
de yaşamış. belli şahıslardan ibaret değildir. Her dev rede
ve her zaman kendilerine rastlanan üç küfür zihniyetini
temsil etmektediıier.
Şöyle ki:
Firavun, siyasi ikridarla ve de> let gücünedayanarak şe-
riaü kaldınp yerine put kanunlan getiren. Karun ise Is-
lamın iktisadi sistemini değiştirip kapitalizm ve komü-
nizm gibi iki küfür ve kâfir sistemini getirip dünvayı ek-
mek kavgasına sürükleyen, insanı boğazma kul-köle ya-
pan zihniyctlerdir. \e bu ahniyetleri temsil etmektedirler.
Bel'am'a gelince: Bel'am, bu iki kâfir zihniyeti ve din-
siz düzenleri ve sistemleri destekleyen, dolayısıyla dinini
dünyaya satan bilim adamlannı ve saray moİlalannı tem-
sil etmektedir.''
Şeriaü baştacı yapmayan Bel'amlar
Pekı. Fira\iin mu zararlı. Karun mu? Yoksa Bel "am mı?
Hangisının zaran daha çok?
Hoca'ya göre en zararlısı Bel'amlar.
Niçin mı?
u
Bu üç put içerisinde en şerlisi ve en zararlısı ise Bel'am
gibi sözümona hocalardır. Halbuki Kuran'da hocalar,
'müstahfazlar' diye vasıflandınlmaktaaır. Yani, hocalann
sıfat ve vazifeieri dini korumak, İslamın bekçiliğini yap-
mak. şeriatın muhafazasını yapmaktır. Şeriatı baştacı ya-
pacaklar, mallan ve canlan pahasına da olsa bunu muha-
faza edeceklerdir. Fakat maalesef zaman zaman Bel'am
tipi hocalar çıkmış. dinin yıkılmasına, şeriatın kaldınl-
masına çalışan Firavunlara ve Karunlara yardım etmiş-
lerdir. Şeriatı müdafaa eden ulemanın yanında yer ala-
caklan yerde. şeriatı kaldınp küfür ve kafir düzenleri ge-
tirenlerin yanlannda yer almışlardır.'
Kuran, bu saray moİlalannı Ataf Suresı'nde köpekle-
re, Cuma Suresi'nde de eşeklere benzetmektedır. Çünkü
bunlann ihanet \e hıyanetı çok korkunçtur. Bir hoca ki,
canından ve malından. makam ve maaşından korkup şe-
riattan yana olmazsa hele hele arkasını küfür ve kâfir dev-
IUZ.
" Ya rejimden yana olacaksınız ya rejime karşı çıkacak-
sınız."
"Ya Kemalist olacaksın ya şeriatçı olacaksın."
"Ya de\ letten yana olacaksın ya devlete karşı olacak-
sın."
Hoca'nın amacı camilen tıpkı Humeyni gıbı siyasal
kürsüler olarak kullanmak.
Bu konuda hocalara şunlan söylüvor-
"Bizleri bugüne kadar aldattılar. 'Hoca siyasete kanş-
mamalıdır. hocalar camılere siyaset sokmamalıdırlar' de-
di ve dediler. Hocayı da camiyi de siyasetten, siyasi mev-
zulardan men ettiler. Halbuki hoca. İslamın siy asetini an-
larmazsa kim anlatacaktır?
Hayır. hoca aynı zamanda bir siyaset adamıdır. Canü
de aynı zamanda bir siyaset yeridir. Çünkü siyaset, İsla-
mın bir bölümüdür. Aynlmaz bir parçasıdır.
Siyaset demek, devletin kuruluş şeklinden, icraatma da-
iryönetmeveidareetmetarzındanibarettir.Birbaşkaifa-
deyle siyaset insanı idare etme. insanı yönetme demektir.
Siyaset, Arapça bir kelimedir \e' sase'fiilindengelir." Se-
yıs' kelimesi de bu kökten gelmektedir. Atı idare edene se-
yis, insanı idare edene de siyasetçi denir. O haldeİslam di-
ni insanı yönetmek. aile hayatına. devlet hayatına. onun
insanca yaşamasını sağlamak üzere geldiğine göre, bu din,
siyaserin ta kendisidir. Dini siyasetten. siyaseti dinden ayw-
mak mümkiin değildir ve düşünülemez. Zira namaz ve
oruç gibi ibadetler, her yerde \e camilerde anlatıldığı gi-
bi, İslamın devleti de siyaseti de camilerde anlatılmahdır."
Imamlara şeriat çağnsı
Bu noktada Kaplan, ımamlan ve din görevlılennı bır
yol ağzına getirmeye çalışıyor.
Ya şeriattan yana olursunuz ya şenata karşı çıkarsınız.
Ya Kemalist olursunuz ya tslamcı. Arada bir başka yol
yok kı.
Tek yol İslam... Öyleyse din görevlileri, yerlerini seç-
melidirler. Yani şeriat devletinden yana olmalıdırlar.
Hoca, cemaat önünde coşuyor, coştukça atıyortutuyor.
Bır konuşmasında şöyle meydan okuyor:
"Cesuruz, cesaretimiz vardır, güçlüyüz, kuv-vetliyiz,
kimse bizim sırtımızı yere getiremez. tşte meydan, erler
varsa buyursun. Hatalanmız varsa ilim adamlan yapsın-
lar, fikir adamlan söylesinler, buyursunlar.
Bugün Diyanet'e hâkitn olan zihniyet yazsın, düzenin
adamlan yazsın, işte er mey danı. Silahlann gölgesinde fi-
kirier öldürülemez. hakikatler söndürülemez. Bir gün
bunlar patlayiverir de bendini yıkmış sel gibi engel çıka-
ranlan siler, süpürür, görürür."
Cennet yolu krokisi
tnanılacak gibi değıl, ama Cemalettin Kaplan "TeM^J
veMetofadlı kitabımn 105. sayfasında cennete nasıl gi-
dileceğine ilişkin birkroki de yayımlamış. Krokiye göre
şeriat yolu doğrudan doğnıya cennete gidiyor. Şeriat yo-
luna açılan yan sokaklar ise cehenneme. Krokiye göre şe-
riat yolu bir büyük bulvar. yan sokaklar da şeriat yoluna
açılan şeytan yollan. Eğer şenat yolundan sapıp yan so-
kaklara dalınılırsa cehenneme. şeriat bulvan üzerinden
yürürsen doğrudan cennete
gidılıyor. Cennete gıtmek
için "Kuran'ın anayasa, şe-
riatın kanun olmasına çahş-
makveAllahasıgınmakye-
tery«ür*\
Cemalettin Hoca'nın cen-
net ve cehennem krokısinı
yayımlamasının sebebı yıne
hocalar. Yani Diyanet görev-
lileri.
Diyanet görevlileri. laık
devlete bağlı olduklan için
doğrudan cehenneme gıde-
cekler. Kendisi de 1981 yı-
lında resen emekli edilince-
ye kadar cehennem yolcu-
suydu. Iran'a gidip geldik-
ten sonra bu yolculuktan
vazgeçti.
Şimdi krokide çizdıği gi-
bi doğrudan cennete gide-
cek.
Cemalettin Kaplan, bütün
bu kitaplan tek başına mı çı-
kanyor? Yoksa kendısıne yol
gösteren, bu kitaplan hazırla-
yan bınlen mı var?
Öyle ya. dinsel konular
dişında Türkçeyı dogru dü-
rüst konuşamayan Kaplan.
herhalde bazı yardımcıları
ıle birlıkte çalışıyor
Hoca. kendine göre bir
plan vapmış. Ya da kendisi
ıçın yapılan bir planı adım
adım uyguluyor. Ilk amacı
din görevlilerini etkilemek,
onlan Dinayet İşlen çizgısinden ayırmak. Bunun için
"Ulema Makamında Bulunanlara febüğ" diye bir bro-
şür hazırlıyor. Bu broşürde, "Türkiye'de put kanunlan-
nın hâkimoldugunu" ilen sürüyor ve din görevlılerini şe-
riat de\leti düşüncesı doğrulrusunda toplamaya çalışı-
yor. Bütün konuşmalannda ağırlık noktası hep bu!
Hoca'ya göre. "Ortada iki kanun ve Ud anayasa var-
dır. Bunlardan bir Allah'a, diğeri kullara aittir. Biri Al-
lah'ın şaşmaz ilmine ve sonsuz kudretine dayanıyor, diğe-
ri de cahilce yapılmış heva ve hevesten ibaret put kanun-
landu-".
Yine Hoca'ya göre Allah'ın kanunlan, Allah tarafın-
dan yapıldığı için güzel, diğerleri de insanlar tarafından
yapıldığı için çirkin. Allah'ın yaptığı anayasa ve yasalara
uyulmazsa ölümün ötesinde cehennem azabı var.
Din görevlilen seçimlennı yapmalıdırlar: "Yao, yada
o."
Üçüncü bır şık yok.
islam inkılabının ordusuna kabul edilebilmek için bir
Müslümanın şu üç aşamadan geçmesi gerekirmiş.
1. "Medrese devıi"
Bu devırde Müslüman, ilmı görüşlerini pekiştırecek-
mış. Yani Kuran'ın anayasa ve şeriatın da kanun oldugu-
nu öğrenecek ve bilınçlenecekmiş... Bunun için hoca
efendıleri izlemesi, dinlemesı gerekirmiş.
2. "Tekke devri"
Bu aşamadan geçen Müslüman, daha sonra "tekke dev-
ri"nı yaşayacakmış. Tekke devrı. tarikatçılık demekmiş.
Tankatlarda Müslüman ıyıce olgunlaşacakmış.
Sonra? Üçüncü aşamaya gelınıyor.
3.
u
Kışlade\Tİ"
"Kışla devri" inkılabın sılahlı aşamasıymış.
Hoca, camilerde bağınyor:
"Bu devirde Müslüman, tetik çekmeyi öğrenecektir._"
SÜRECEK
CUMARTESÎ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Cinayete Ortak Olmak
Hasan Ocak'ın kızkardeşi Aysel Ocak 10 Nisan
Pazartesi günü Yazarlar Sendikası'na telefon etti.
Kendini tanıttı ve bızlerle görüşmek istediğıni söy-
ledi. Tarihi anımsıyorum, çünku aynı günün gecesi
Mehmed Kemal'ın 75. doğum gününü kutlaya-
caktık. Onlan bır sure bekledikten sonra akşamüs-
tü sendıkadan ayrılmak üzereyken Aysel Ocak ve
iki arkadaşıyla kapıda karşılaştık. Gecikmişlerdi,
çünkü birkaç göruşmeden daha geliyorlardı. Kutla-
ma toplantısının son hazıriıklan için AKM Oda Ti-
yatrosu'na yetişmem gerekiyordu. Buz gibi soğuk
o akşamüstü biriikte bir taksıye doluştuk. AKM'ye
kadar kısa yolculuk süresınce Hasan Ocak'ın başı-
na gelmiş olabıleceklerden, "devlet içindekı dev-
lef'ten, ötekı "faılı meçhul" cinayetlerden konuş-
tuk. Kutlama toplantısına Ercan Karakaş'ın katıl-
ma olasılığı vardı. Ocak'ın yakınlannı onunla karşı-
laştırmayı tasarlıyordum. Kültür Bakanı toplantıya
katılamadı ve görüşme gerçekleşmedi. Hasan
Ocak için yapabildiğim, daha doğrusu yapamadı-
ğım şey bundan ibaret kaldı. Fakat o buz gibi so-
ğuk nısan akşamındaki karşılaşmayı, sıgarasını
sessizce ıçerek kayıp kardeşıne karariı biçımde sa-
hip çıkan o ufak tefek genç kızı, cıddi yüzlü, ince
yapılı o iki genç erkeği sık sık anımsadım.
AKM'den bır başka gorüşmeye gitmek üzere aynl-
mışlardı.
• • •
Sonra birçoğumuz gibi Hasan Ocak olayını ga-
zetelerden izlemeyi sürdürdüm. Acılı anne Emine
Ocak, oğlu ıçın gösteri yapmakla suçlanarak An-
kara'da gözaltına alındı. 15 gün tutuklu kaldı. Po-
liste kaybolan ve kendisinden haber alınamayan
oğlu için mücadele eden yaşlı ve acılı bir halk kadı-
nını tutuklamak, cezaevine göndermek, nasıl bir
adalet anlayışı, bundan da önce, nasıl bır insanlık
anlayışıydı? 45 yıl önce hapisteki oğlu için gösteri
yapan ve bunun için mahkeme önüne çıkanlan bir
başka yaşlı ve acılı anneyi, Nâzım Hikmet'in an-
nesi Celile Hanım'ı anımsadım. Demek ki bu ülke-
deki adalet ve insanlık anlayışında 45 yıl süresince
değişen bir şey olmamıştı. Hatta geriye gidilmişti.
Çünkü Celile Hanım, herhalde yaşı, acısı ve anne
oluşu göz önünde bulundurularak tutuklanmamış,
ifadesinin alınmasıyla yetınilmişti... 15 Mayıs 1995
tarihli Cumhuriyet'ten kestiğim bir fotoğrafa bakı-
yorum: Anneler Günu'nde Taksım Alanfnda yapı-
lan bir gösterıde Hasan Ocak'ın annesi başını öne
eğmiş, bir mendille gözünün yaşını kuruluyor. Acı-
dan çökmüş bır yüz. Başındakı sıyah poşuyu çev-
releyen bantta "Hasan Ocak'ı sağ istiyonız..." ya-
zısı okunuyor.. Fotoğrafta, acıdan gerilmiş, örse-
lenmiş başka yaşlı kadın yüzleri... Yıpranmış anne
elleri... Evlatlan operasyonlarda öldürülen, gözal-
tında kaybolan ve tutuklu bulunan anneler... 1995
Türk/yesi'nden bir fotoğraf...
•••
Hasan Ocak için ailesi, yakınları, örneğine az
rastlanır bir mücadele verdiler. 22 Nısan Cumartesi
günü TÜYAP'ın Ankara Kitap Fuan'nda "Düşünce
Ozgürtüğü" konulu panel öncesinde Ocak'ın bu
kez ablası. bırkaç bin kişilik topluluğun önünde ce-
sur, yığit bır konuşma yaptı. Kardeşini aramaktan
asla vazgeçmeyeceklerinı bildirdi. Arkadaşlan, yr-
kınları Istanbul'da CHP ll Merkezi'ni işgal ederek
açlık grevine başladılar. Amaçları Hasan Ocak'ı
unutturmamaktı... Uluslararası İnsan Haklan Örgü-
tü devreye girdi... Bakanlar Kurulu konuyu görüş-
mek zorunda kaldı. Ocak ailesi hayranlık verici
mücadelelerini sürdürdüler... Fatih'te Kimsesizler
Mezarlığı'na gömüldüğü bildırilen (ve yeri henüz
belli olmayan!) sahıpsiz bir cesedin, fotoğraf ve
parmak izlerinden Hasan Ocak'a ait olduğunun
anlaşıldığı 16 Mayıs Salı gunüne kadar...
• • •
Aysel Ocak ve iki genç adamın Yazarlar Sendi-
kası'na geldıklerı o soğuk nisan akşamında Hasan
Ocak'ın iki hafta kadar önce işkence edilerek ve
telle boğularak öldürüldüğünü, on beş gün kadar
morgda bekletilen cesedinın belki de bizim görüş-
tüğümüz aynı gün Fatih'te Kimsesizler Mezarlığı'na
gömüldüğünü nereden bilebılirdik? 16 mayıs akşa-
mı bunlan öğrendiğımde, içim derin bir üzüntüyle,
aynı ölçüde de çaresizlik ve bir suçluluk duygu-
suyla burkuldu...
• • •
Hasan Ocak için ailesi ve yakınlan inanılmaz bir
mücadele verdiler. Belki okuma yazması bile olma-
yan yaşlı anne, o yiğıt ve mazlum halk kadını, tra-
gedyalarda bile rastlanılması güç acılara göğüs
gerdi. Bız aydınlar ise, yanıbaşımızdaki cinayetrn
sadece tanığı olabildik. Çoğumuzun bütün bu olup
bitenlerden belki haberı bile olmadı. Fotoğraftaki
anne yüzlerine bır kez daha bakıyorum. Bu yüzler-
de sadece acı değil, sanki sitem de var... Öldürül-
müş. kayıp ya da tutuklu oğulları için gösteri yapan
anneler sanki soruyor gibiler: Yanıbaşımızda işle-
nen bir cınayetın sadece tanığı olarak kalmak, ona
ortak olmaktan çok da farklı bir şey midir?
ANAP LİDERİ MESL^T YILMAZ:
Cuma namazı tatili
için uzlaşılabilir
lstanbul Haber Servi-
si- ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz, memurlara
cuma namazı tatili tartış-
masıyla ılgılı olarak "Ki-
şisel görüşüm: ne laiklik-
ten ne de kişilerin din öz-
gürlüğûnden vazgeçilebi-
Ur" dedi. Yılmaz. bu ko-
nuda bır uzlaşma buluna-
bileceğını de belirterek.
CHP'nin tutumunun yan-
hş oldugunu kaydetti. Me-
sut Yılmaz, Bakırköy Be-
lediye Başkanı Ali Talip
Özdemir'ı makamında zi-
yaret etti Yılmaz. Özde-
mır ıle göriışmesıne katı-
lacak ABD'nın Dallas Be-
lediye Başkanı ve heyetı-
nin beledıyeye gelmesinı
beklerken basın mensup-
lannın sorulannı yanıtla-
dı. Mesut Yılmaz, Başba-
kan Tansu Çfller ıle DYP
Genel Başkanı Yusuf
Bozkurt Özal'ın görüşme-
sı ve Özal'ın göruşmeden
sonrakı açıklamalannın
hatırlatılması üzerine
"Yusuf Bey bana, Çil-
ler'den daha yakm"dedi.
Terörle Mücadele Yasa-
sı'nın 8. maddesıyle ilgili
olarak sorulan soruya
ANAP hderi Mesut Yü-
maz, "Eleştirilere önem
vermiyorum, vatanın bü-
tünlüğfine önem veriyo-
rum" dedi.
Öte yandan, ANAP'ın
18 ılde gençler arasında
gerçekleştırdiğı anketin
sonuçlarına göre Türki-
ye'nın en önemli sorunla-
nnın terör, işsızlik ve de-
mokratikleşme oldufu or-
taya çıktı. Anket sonuçla-
nnı açıklayan ANAP Ge-
nel Başkan Yardımcısı
Mehmet Gedik, en başan-
lı muhalefetin ANAP ta-
rafından yapıldığını, son
20 yıla damgasınj: vuran
lidenn de Turgut Özal ol-
dugunu belırttı.