Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 MAY1S 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
4 8 . U L U S L A R A R A S I C A N N E S F İ L M F E S T t V A L İ ' N D E N N O T L A R :
Geçmiş kabııslar ve gelecek korkusu
MEHMET BASUTÇU
CANNES - Perdedeki dünya, salonun
dışındaki gerçek dünyayı bir yana bıra-
kın, fantastik ya da bilimkurgu türü film-
lerin amk kanıksanan biçimsel kalıpla-
nnın bile dışma çoktan taşmıştı. Önüm-
deki sırada, sekiz-on yaşlanndaki iki ço-
cuğuyla oturan genç annenin rahatsızlı-
ğı giderek artiyordu...
• Beyazperdeden yükselen çığlıklar, ço-
cukJann yaşadığı acayip karabasanlar, is
ve küf kokan yapay bir limanın sanmt-
rak kirli sulannda çevrilen dolaplar, öğ-
rencilerine nasıl hırsızlık yapacaklannı
öğreterek haraç kesen, cadı suratlı yapı-
şık ikiz öğretmenler...
' Cin gibi küçük çoculdardan oluşan,
sevimli ve yaman bir haydut çetesi ve
onlann lideri olan kıvırcık saçlı melek
yüzlü küçük kızın, panayırda pazulan ve
gâğüs kaslanyla zincir kıran, iyi yürek-
liama alabildiğine saf, çam yarması genç
adama giderek bağlanması... Zamanın
hangi ucundan, coğrafyanın hangi köşe-
sinden çıkıp geldiği bilinmeyen bir cüce
cadının, genetik manipülasyonlar sonun-
da, beş adet bir ömek kopyasını çıkardı-
ğı korkak ve pısınk yaratıkJar... Bir ak-
varyum içinde, Jean-Louis Trintig-
ruurt'nın sesiyle konuşan. gövdesini ve
kafatasını çıkanp atrruş, hinoğluhin, çıp-
laicbirbeyin... Hangi galaksiden düştük-
Ietı belli olmayan, saptadığı görüntüleri
video teknolojisiyle beyinlere taşıyan,
ama yüzyılımızın ilk fotoğraf makinele-
rinde kullanılan türden iri objektifleri
ammsatan mekanik gözler taşıyan, has-
sas kulaklı garip insanlar... Hepsi, küçük
çocuklann temiz rüyalannı karabasanla-
ra dönüştürmek için sanki seferber ol-
muşlardır..
17 mayıs gecesi Cannes Festivali'nin
açıhşını yapacak olan "Kayıp Çocuklar
Kenti" adlı filmi, aynı günün öğleden
• "Sefiller" gibi
popüler
romanlann,
"Pinokyo" gibi beş
kıtada da bilinen
masallann tipik
kahramanlannı
ammsatan, başta
Fritz Lang'm
fılmleri olmak
üzere bir dizi
sinematek
klasiğinden esinler
taşıyan "Kayıp
Çocuklar Kenti",
yüzüncü yaşını
kutlayan sinemanın
dört dörtlük bir
sanat olduğunu
kanıtlayan,
yepyeni, özgün bir
yapıt.
sonrasmda, gösterime çıktığı Pans sine-
malanndan binndekı ılk seansa. okulla-
nn kapalı olmasından yararlanıp, biraz
da filmin adına aldanarak çocuklanyla
birlikte izlemeye gelen genç anne, so-
nunda dayanamadı.
tki çocuğunu da kolundan tuttuğu gi-
bi, içinden kızgın kızgın homurdanarak,
salondan hışımla çıktı. Yirmi-yirmi beş
dakika içnide, hoşgörü bardağı dolup
taşmıştı işte... Gilles Adrien'in senaryo-
sundan Jean-Pierre Jeunet'nin sahneye
koydugu, Marc Caro'nun sanat yönet-
menliğini yaptığı "Kavıp Çocuklar Ken-
ti", sinirlerini iyiden iyi germişti.
Filmde eğitim kurumlanyla durmadan
alay ediliyordu: Körpe beyinleri ustaca
yalan söyleyebilen, gözlerini kırpmadan
binbir dolap çevirebilen diplomalı birer
hırsız gibi yetiştiren ikiz öğretmenler,
1929 bunalımında New York'ta yaşayan
bir mafya lideri gibi davraruyorlardı...
Şimdi de sıra kiliseyegelmişti: Jki yanın-
da öbek öbek kok kömürü bulunan, ha-
nl hanl yanan bir kazanın simgelediği
cehennemin önünde. karanlıkbirtünelin
ikı yanına tünemiş, muşamba pardösüle-
riyle hıç de güven vermeyen kara göz-
lüklü bir dizi sözümona dinibütüne vaaz
veren papaz görüntüsü. küçük hacimli
hoşgörü bardağını taşıran son damla ol-
muştu... Biraz sonra, yanımdaki koltuk-
ta oturan ve arada sırada horlayarak fil-
mi tek gözle izleyen yaşlı kadın, torunu-
na dönüp, "Bu filmin iyiyegideceği yok!"
diye yakındı hafiften, sonra yine gözle-
rini yumdu...
Beyazperdedeki kahramanlardan biri,
"Hiçlik bir sonsuzluktur" diye haykın-
yordu...
Sinemadan çıkar çıkmaz Cannes'a git-
mek üzere yola koyuldum. "Kayıp Ço-
cuklar Kenti" geveze bir yolcu gibi bey-
nimi dürtükleyerek, bilincimi uyanık tut-
tu, Radyoda, festivalin açılış töreninden
söz ediliyordu. Paris'in zengin mahalle-
sindeki şık hanımlann tepkilerine benzer
tepkilere orada da rastlanmıştı.
"Sefîller" gibi popüler romanlann.
"Pinokyo" gibi beş kıtada da bilinen ma-
sallann tıpik kahramanlannı anımsatan,
başta Fritz Lang'ın filmleri olmak üze-
re bir dizi sinematek klasiğinden esinler
taşıyan. ancak bu etkileri çizgi-roman
dünyasının merceklerinden süzüp geçi-
rerek özgün bir bileşime ulaştıran "Ka-
yıpÇocuklar Kenti" yüzüncü yaşını kut-
layan sinemanın dört dörtlük bir sanat ol-
duğunu kanıtlayan, yepyeni, özgün bir
yapıt. Aynı zamanda, görsel düzeydeki
virtüözlüğü, görüntüleri hallaç pamuğu
gibi atan özel teknolojik cilveleri ve zen-
gin dekorlanyla izleyicisine soluk aldır-
mayan bir mizansen şöleni... Üstelik, ya-
şama, topluma ve bireylere, eleştiri do-
zunu yoğunlaştıran gözlüklerle bakan.
biçimin gürülfüsü patırtısı içinde belir-
ginleşen karşıtlıklann ve çelişkilerin şe-
matizmi ardında bile bazı nüanslan yi-
tirmeyen, içeriğin önemini unutmayan
birfilm...
Ve 48. Cannes Festivali böylece açıl-
mış oldu.
"Kayıp Çocuklar Kenti" değişen dün-
yanın değişen sinemasının en çarpıcı, en
yaratıcı, en çizgidışı örneklerinden bi-
riydi. Sinema dünyası, yapımcı, yönet-
meni, senaryo yazan, oyuncusu. eleştir-
meni ve de en önemlisi seyirci kitleleriy-
le, geçmişin karabasanlannı gelecekte
yeniden yaşamaktan korkuyor, acı kah-
kahalar atarken, buram buram soğuk ter-
ler döküyordu.
Mehmet Zaman Saçlıoğlu, başansını borçlu olduğu yazarlann başmda Sait Faik'in geldiğini belirtiyor
'Rağmen ve sayesinde varolmak...9
PELtNÖZER
Yetmiş beş yaşmda, iki katlı bir aile
mezarlığı yaptırmaya karar veren adam
doksan iki yaşına geldiğinde doktorun
'ağaçlık, havadar bir yer'de yaşaması
önerisıne uyarak; birkaç ufak tefek eşya
ve kendisine bakan yaşh kadınla birlik-
te^aile mezarlığma taşınır. "Ölülerin,vü-
cutlarıvla besleyip bii> üttüklcri, kuşla-
nn. kanncalann. ağustosböceklerinin ne-
şe içinde yaşadıklan mezarlık ağaçlan,
geceleri pencereieri açık uyuyan bu iki
yaşhyı, güzel kokularla, serin okşay ışlar-
la, yaz boyu öliim içinde yaşatırlar."
Buyıl Sait Faik OyküÖdülü'nedeğer
görülen Mehmet Zaman Saçboğlu'nun
"Ya/ E\i" adlı, kitaba da adını veren öy-
küsü bu sözlerle sona eriyor. Saçlıoğlu
yaşamdan ayıkladığı aynntılan, söyle-
nemeyen sözleri, ölüme hep yakın duran
insanı, zamanın şaşırtıcılığını konuk edi-
yor öykülerine. Cem Yayınlan'ndan ge-
r şn yıl çıkan "Yaz Evi" adlı kitabında-
Vi yedi öyküsüyle 1993 yılında Yunus
NadiÖjküÖdüIü'niiVüs'atO.Bener'ın
dpsyasıyla paylaşan Saçlıoğlu'nun bir
de 1985 yılında VazkoVayınlan'ndan
yayımlanmış "Günden Önce" adlı bir şi-
ir kitabı var. Öykü ve şiir yazan Saçlıoğ-
lu'nun ikinci şiir kitabı "Yokuluk* ise
yakında yayımlanacak.
! 1955 yılında doğan,TEDAnkara Ko-
kjji ve Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek
Okulu'nda eğitim gören sanatçı. Mar-
mara Cniversitesi Güzel Sanatlar Faküi-
tesi Tekstil Sanatlan Bölümü'nde doçent
oİarakçaiışı>or.
Perşembe günü ödülünü Bo-
ğaziçi Üniversitesi Kennedy
Lodge'da düzenlenen bir tören-
le Darüşşafaka Vakfi Başkanı
Çetin Berkmen'den alan sa-
natçı, yaptığı konuşmada Sait
Faik ile ilgili birdeğerlendirme
yapmak gibi uzmanlık isteyen
bir konuda konuşmasının doğ-
ru olmadığını vurguluyordu:
"Sait Faik; edebiyatunızın, öy-
kücülüğümüzün bir zirvesidir.
Ondan etkilenmemiş, onun öy-
külerini okumamış bir yazann
olamayacağmı sanıyorum. Bu
büyük yazanmizın adına ko-
nulmuş, seçkin jiiri üyeierimi-
zin ve benden önceonuriandınl-
mışdeğerii >azarlarımızın adla-
nyla edebiyatımızın en saygui
ödüllerinden biri haline gelmiş
olan bu ödiilüne layık göriilme-
nin onurunu taşıyor, mutlulu-
ğunu dujuyorum." Konuşma-
sını Sabahattin Kudret Aksal
ve Rauf Mutiuay'ı anarak sür-
düren Saçlıoğlu, Sait Faik öy-
külerinden etkilenip etkilenme-
diği sorusunu şu sözlerle açık-
ladığını belirtiyordu: "Neyi kime borçlu
oktuğumuzu nasıl bilebiliriz? Okuduğu-
muz bir dizenin belleğimizin bir köşesin-
de yıllarca kaldığı, günü geldiğinde biz
farkında olmadan kendi malumzmış gi-
bi kakmimizin ucuna indigi görülmemiş
değildir. Yazdığımu bir dizenin benzeri-
nin yüzyillarca önce yazılmış olduğunu
görmek hem üzücü hem de sevindiricidir.
Yazdıklanmızın bir şe\ in ya da kişinin sa-
yesinde mi ya da o kişiye ya da şeye rağ-
men mi yazıldığını bilemejiz. Oyküleri-
mi benden önceki ustalar sayesinde mi,
onlara rağmen mi yazıyorum? Şüıierhni
bana hep acı veren bir aşk sayesinde mi,
ona rağmen mi yazıyorum? Rağmen va-
rolmak ile sayesinde varolmak kimi za-
man öylesine birbirine giriyor ki_
Sanıyorum her sanatçı ken-
dinden önceki sanatçılar saye-
sinde ve onlann ezici üstünlük-
lerine rağmen varolmaya çalı-
şıyor. Kısacası Sait Faik hem
rağmen hem de sayesinde başa-
nmı borçlu olduklanmın başm-
da geliyor."
Güler\-üzlü öyküler
Saçlıoğlu. Tef ve Akbabami-
zah dergilerinde Vedat Saygel,
Muzafier tzgü ve Aziz Nesin'in
öykülerini okuyarak tanışmış
edebıyatla. Ardından Ernest
Hemingvvay, Jack London... O
yıllarda 'birOerinin etkisi altuı-
da' şiir ve deneme yazmaya
başlayan Saçlıoğlu; 1985yıhna
dek yazdığı şıirleri hiçbir yer-
de yayımlamamış.
Saçlıoğlu'nun ilk şiir kitabı
"Günden Önce" çıktığında, o
zamanlar son kitabı yayımla-
nan dostu Edip Cansever, "Bu
senin ilk kitabın. Ben de ük Id-
tabımı hep unutmak istemişim-
dir. İlk kitaplann hep şansstz ta-
rafı vardır. Sen bu kitabın yan-
kı yapacağuıı falan zannediyorsun, ama
hiçbir şey ohna>acak" diyor ona. Ger-
çekten de Saçlıoğlu'nun kitabı da dağı-
tım sorunlan yüzünden çok sayıda oku-
ra ulaşamıyor. Saçlıoğlu'nun şiirleri Var-
hk, Sanat Olayı, Gösteri, Türk DiM gibi
dergilerde zaman zaman okurla buluşu-
yor. Şiiri çok yavaş, öyküleri daha hızlı
yazabildiğini söyleyen sanatçı, şiir ve
öykü arasındaki farkı şu sözlerle açıldı-
yor: "Galiba mantığım düzy azıya daha
uygtın. Şiirin biraz daha değişik bir \a-
pısı var. Düzvazıda eninde sonunda nor-
mal, gündelik mantığımıza uygun bir
akış var. Şiirde ise o ahşrjğımız mantık
yok. Ahştığunız mantıktan ne kadar
uzaklaşırsak şiire o kadar yaklaşmtş olu-
yoruz. " Saçlıoğlu güleryüzlü öyküler
yazıyor. Gözlemlerinde ve öykülerinin
kurgusunda yakalıyor 'gülen yüzü' Bü-
yük coşkularla değil akılla yazdığı öykü-
lerinde.gizli humoru özelliİde yakalama-
ya çalışıyor.
Saçlıoğlu öykülerinde altını çizdiği
ölümü, Mnsanın yaşarken duyumsadığı
en güçlü yokluk duygusu' olarak tanım-
lıyor: "Ölümduvgusuşüıierimdedeçok
var. Ben öliimden korkuyorum. Yazacak-
ianm birmeden ölmekten korkuyorum.
Ölüm etkikyici konulardan biri, ama
ölümle yaşam iç içe. İnsan doğduğu an-
dan itibaren ölmeye başlıyor. Hep ölüme
doğnı gidiyoruz, kurtuluş yok bundan.''
Saçlıoğlu. mümkün olduğu kadar ken-
dini çıkanyor öykülerinden ve hep fark-
lı biçimler kullanıyor. Bir öykü diyalog,
bir diğeri iç konuşma biçiminde gelişir-
ken roman kurgusuyla yazılmış bir öy-
küyle de karşılaşabiliyor okur. Ticari
kaygılan olmadığını vurguluyor Saçlı-
oğlu: "Medyatik olayı asla istemiyorum.
Bu benim en korktuğum, bir sanatçı için
en tehlikeli bulduğum şe>. Çünkü o za-
man kişi olarak \apıtınızdan daha fazJa
öne çıkmaya başlıyorsunuz. Ojsa yap-
Oğınızın arkasmda kalmaıuz, sizin değil,
yapıtmızm ortada olması lazım."
DUŞUNCEYE SAYGI
Sait Faik'li Kalpazankaya'da 18. Buluşma
PfcRtHANERGUN
i'Ünlü öykücümüz Sait Faikl 1 Mayıs
1954"te 48 yaşında Hakka yürüdü.
Atilla Birkiye: -41. Ölüm Yılı yazısın-
da- "Sait Faik'i okumak biraz da Burgaz'ı
(adasını) öğreomek ve sevmektir.
• Burgaz ile Sait Faik asbnda deri ile
tımak gibidir. Birinin adını andınız mı
ötekinin adı da gelir" diyor.
. İşte bu duygu ve ızlenimjerle 1978 yı-
lının 11. mayısında Adnan Özyalçıner'le,
Selçuk Baran'ın paylaşarak kazandıklan
Sait Faik öykü yanşmasırun ödüllerini
kptlamak amacıyla önerimiz üzerine Bur-
gazada Deniz Kulübü'nde CHP Gençlik
Kollan"yla Ada Muhtarlığı'mn düzenle-
djğı Anma Günüyle Burgazada Sait Faik
Bileşkesini belirtmeye başladık.
O günden bu yana (12 Eylül dönemi dı-
şuıda) her 11 mayısı izleyen ilk pazar gü-
nünde. onun en sevdiği mekân olan Kal-
pazankaya Kır Gazinosu'nda TYS'nin de
tyatılımıyla Saıt'le birlikte oluyoruz. Bu
beraberliğe o yılın öykü yanşması birin-
cısiyle, daha öncekiler, onu seven tüm ya-
zar çizer, tiyatrocu, yontucu, araştırmacı,
okurlanyla Sait tutkunlan katılıyorlar.
" Bu 18 yıldır kurumlaşan etkinliklerde
sevgilı anacıgı Makbule Hanım'ın da ru-
hunun şad olduğuna inanıyorum. Çünkü;
aflacığı, tek evladı olan Sait'in adını ve
yapitlannın yayın haklanyla, onun için
alınan şimdiki müze köşkü ve her yıl tek-
rarlanan (jykü Yanşması armağanını hep
bu duygularla Darüşşafaka Derneği'ne
vakfetmişti.
Bu kurumlaşan anma günlerinde Bur-
gazada'sının dogal güzellikleriyle Sait Fa-
ik servgisini birleştiren katılımcılardaonu
yaşatma güdüsüne girdiler. Öyle ki bir si-
gara ızmaritiyle tutuşup kül olan Kalpa-
zankaya ormanhğını Istanbul M.M.O.B
Sait Faik
yann
anılıyor
Kültür Servisi - Sait Faik Abasıyanık yann
Burgazada. Kalpazankaya'da anılacak. Ada
Dostlan Derneği'yle TYS adına Perihan
Ergun'un düzenledigi etkinlik saat 12.00'de
adanın Sait Faik Meydanı'nda başlayacak ve
Kalpazankaya'da devam edecek. Dernek.
sendika başİcanlan ve Perihan Ergun'un
konuşmalannm ardından Gülsüm Akjiiz,
Ekrem Ataer. Ataol Behramoğlu, Atilla Birkiye,
Konur Ertop, Fe>za Hepçilingirier, Adnan
Özyalçıner, Sennur Sezer, Osman Şahin. Gülsen
Tuncer ve Muzaffer Uyguner Sait Faık'le ilgili
duygu ve düşüncelerinı anlatacaklar. Sait
Faik'in yakınlan da onunla ilgili anılanru
aktaracaklar. Jstanbul Sahnesi'nın bir gösteri
sunacağı etkinlikte, Sait Faik Öykü Ödülü'nü
kazanan Mehmet Zaman Saçboğlu'na TYS
tarafından bir onur plaketi, Ada Dostlan
Demeği tarafından da Sait Faik'in tüm yapıtlan
armağan edılecek.
(Mimar-Mühendis Odalan) yeniden çam
fidanlan dikerek "Sait Faik Ormanı"
adıyla yeşillendirdiler.
Yine bir Sait tutkunu olan yontucu Sa-
yın Recep Tezcan, Kalpazankaya'da bir
masaya Sait'ti orurttu. Eline sigarasıyla
rakı kadehini verdi. Ayak ucuna hiç yanın-
dan ayırmadığı, her sabah dağıtıcıdan ga-
zetesini alıp getiren sevgili kara köpeğıni
deoturttu.
Ada'da Saıt'leyaşayan, onun insan sev-
gisinin sıcaklığmı yaşam boyu anlatage-
len, bahkçı Sefer Dayı, Çolak Yakim, Arif
Hoca, Zangoç Todori, Mehmet Çizmeci,
AyıMehmet'le KörMustafa'nın çocukla-
n Yahudi Sami, Şilep Hasan da artık ha-
yatta değıller. Onu uzak ve yakmdan tanı-
yanlardan çok az kişi ile çocuk dostlann-
dan Hikâye Hasan'la Orhan Tuncer var
kalanlardân.
Bu yıl Darüşşafaka Demeği, okul mü-
dürü İnciser Hanun'ın yoğun çabalanyla
müze evini onanp güzelleştirdiler, ona ya-
kışır hale getirdiler.
Sevgili Asun Beâra'nin önerileriyle
yola çıkan Sn. araştırmacı Muzaffer Uy-
guner bir kuyumcu titizliği ile 1970'ten
ben tüm yapıtını Bilgi Yayınlan'nın bası-
mıyla lökitapçıktaokuyuculannasundu.
Sait Faik'in öykülerinin M.E.B. Talim
Terbiye Kurulu'nca orta öğretim kurum-
lannda okunmasınm öneri ve karan 2243
sayıh tebliğler dergisince de yayımlanmış.
Bir yazın öğretmeni olarak bu karann be-
ni ne kadar sevindirdiğini anlatamam.
Çünkü; orta öğretimde tüm öğrencileri-
me ben, Sait Faik'in öyküleriyle güzel
Türkçemizi sevdirdim. Okuma alışkanlı-
ğını verebildim. Sokaktaki, meyhanedeki.
evlerdeki. denizdeki, kahvedekı, Beyoğ-
lu'ndaki, Burgazada'sındaki. Alemda-
ğı'ndaki, Atikali'deki, Hasköy'deki. Süt-
lüce'deki hasılı tüm Istanbul'daki insanla-
n, doğayı, yoksulluğu, zenginliği, tutku-
lan, aşklan yani yaşamdaki özsuyu onun
öykülerinde bularak öğrencilerime aktar-
dım. Onun hikâyeciliğini insanlığa arma-
ğan sayarak, sevenleriyle birlikte bu anma
günleriyle borçluluğumu ödemeyi görev
bildim.
Bu görevde adalann doğal ve tarihi gü-
zelliklerini koruma amacıyla yayımladığı-
mız ilk yeşil başlıklı Çe\Temiz gazetesiy-
le. daha sonra Sn. Çelik Gükrsoy'un ba§-
kanlığında yine aynı amaçla bir avuç çev-
re sevenin kurduğu -işlevine devam et-
mekte olan- Ada Dostlan Demeği'nin ve
TYS üyelerinin katkılanna teşekkürü de
borç bilirim.
Bu yıl 11 mayıstan sonraki ilk pazar
Kurban Bayramrna rastgeldi. Uzun tatil-
den dolayı fstanbul dışında olup kaülama-
yacaklan varsayarak etkinliği 21 Mayıs
1995 pazar gününe erteledik.
O gün Burgazada'sının Kalpazanka-
ya'sında yine Sait Faik'le, onu sevenlerle
birlikte olup onunla yaşayacağız. Yaşa-
mın, doğanın sıcaklığını "Her şeyin bir
insanı sevmeklebaşla> acağını'Kalpazan-
kaya yolunda "Nereden gelirse gelsin._
Hişt Hişt, Hişt Hişt" sesi ile yaşama san-
lacağız, tüm yaratıklan daha çok sevme-
yi öğreneceğiz.
MEMET FUAT
"Üzüm Gibi"
Haydi biraz daha geriden alalım o şiiri:
"Dûnyanın en tuhaf mahlukusun yani, I hani şu
derya içre olup I deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
I Ve bu dünyada, bu zulüm I senin sayende. I Ve aç-
sak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer I ve hâlâ şa-
rabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak I kabahat
senin, I -demeğe de dilim varmıyor ama-1 kabaha-
tın çoğu senin, canım kardeşim!"
Nâzım Hikmet'in 1947'de yazdığı "Dûnyanın En
Tuhaf Mahluku" adlı şiiri böyle bitiyordu. O günün ko-
şullan içinde yorumlanması güç bir şiirdi.
"Akrep gibisin kardeşim, I korkak birkaranlık için-
desin akrep gibi."
Kimeydi bu sözler?
Şairi sevenler, düşüncelerine yakınlık duyanlar ya-
nıt bulamıyorlardı bu soruya.
- Emekçilere, işçilere, yoksul köylülere söylüyor
olamaz...
- Aydınlan düşünüyor olmalı...
- İyi ama, "Bir değil, I beş değil, I yüz milyonlaha-
sm maalesef", diyor...
- Bütün dünyaemekçilerini mi sorumlututuyorder-
siniz!..
1947 yılı, Türkiye'de, emekçiler açısından, öziem-
lerin yönetime yansıtılmasının hiç de kolay olmadığı
yıllardan bir yıl. Demokrasiye yeni geçiliyor. Işin ne-
reye varacağı da pek belli değil.
Dünyada ise, toplumsalcı ülkelerde olduğu gibi,
demokrasiyle yönetilen ülkelerde de, emekçilerin yö-
netimlere ağırlıklannı koymalan bekleniyor.
Kimi dostlan kızıyorlar şaire, kimileri ise daha bir
hoşgörüyle yaklaşıyoriar:
- Nâzım'ı da anlamaya çalışmak gerekir. Yıllardır
haksız yere cezaevinde yattı. Kimseden çıt çıkmadı...
"Akrep gibisin kardeşim, I korkak bir karanlık için-
desin akrep gibi."
1947'de şairin özlediği başkaldırma, yönetime kar-
şı çıkış, en azından Türkiye gibi ülkelerde, çocuk
oyuncağı değil...
Yıllargeçiyor...
Demokrasi, seçimler, sopalı, sopasız, darbeli, dar-
besiz... Sonunda halkın, bu arada emekçilerin, işçi-
lerin, yoksul köylülerin, aydınlann özlemleri sandık-
lardan özgürce çıkmaya başlıyor...
Ama, inanılmaz şey!..
Seçimleri emekçilerin, sömürülenlerin, "üzüm gi-
bi ezilenlerin" partileri değil, ağalann, tarikatlann, iş-
verenlerin çıkarlannı savunan tutucu partilerin ka-
zandığı görülüyor.
Aklınız alıyor mu?
Sömürenler çoğunlukta, sömürülenler azınlıkta ola-
mayacağına göre, demek ki emekçiler de, şu ya da
bu nedenle, kendilerini savunmayan partilere, hak-
lannı tanımayan, gereksinimlerinin karşılanmasını en-
gelleyen partilere oy veriyorlar.
1983 yılında Latrfe Tekin'in Sevgili Arsız ölümü'nü
okurken, nereden nereye, hep bu durumu düşün-
müştüm. O kitapla ilgili bir soruşturmaya yanıt verir-
ken de şöyle bir söz etmek gereğini duymuştum:
"Bu cinli kız Türkiye 'de yaşayan insanlann çok ka-
labalık bir kesiminden seçtiği kişilerin inançlannı,
tutkulannı, sevgilerini, öfkelerini, boşinanlannı, sü-
rekli didişmelerini anlatrrken, nerdeyse, ülkemizde-
ki 'akla aykırı yaşama biçimi'n/n nedenlerini de ser-
giliyor."
Bu sözümü ters karşılayanlar, bir yazan övmek is-
terken halkımıza akla aykın yaşamayı yakıştırdığımı
söyleyenler olmuştu. Oysa seçimlerle bir ilgisi olma-
yan o kitapta emekçilerin, ne gibi duygularla işveren
partilerine oy verebilecekleri açık açık görülüyordu.
Bilmem siz ülkemizde yıllardır yaşanan şu durumu
akla uygun buluyor musunuz:
Emekçiler, işçiler, yoksul köylüler, geçim sıkıntısı
içinde bunalan memurlar, işsizler, çaresızler, alanla-
ra toplanıp güle oynaya, haykıra bağnşa seçim ko-
nuşmalannı dinliyorlar, sonra da, söylenenlerin yalan
olduğunu, hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini bile bile,
şakalaşarak, gırgır geçerek, o işverenlerin, ağalann
çıkarlannı korumak amacıyla kurulmuş tutucu, geri-
ci partilere oy verip seçimleri kazanmalarını sağlıyor-
lar.
Arkasından da, dört ya da beş yıl, yürüyüşlerde iti-
lip kakılarak, coplanarak, grevlerde çoluk çocuklarıy-
la birlikte her türtü sıkıntıya katlanarak, haklannı al-
mak, gereksinimlerinin karşılanmasını sağlamak için,
şöyle böyle değil, ölümüne savaşım veriyorlar.
Sizce, akla uygun mu bu durum?
Evet, "kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!"
sozf ı T J-» J*J:IÜ*M»I J.T*1^T
• Hepimiz biraz failiz!
Hasan Ocak cinayeti gözümüzün önünde işlendi...
• HAVAŞ işçileri Ayçin'e sahip çıktı
9 Cuma namazı krizi ve rejimin iflası
• 'Yargısız infaz polisleri'ne infazsız yargı
İnfazlarda gorev alan polislâr peşpeşe beraat ediyor.
• Lütfü Oflaz'la söyleşi
Gazeteci onuru için bedel ödemek zorundadır...
• Ülkücü silahlanma MİT raporunda
Silah kaçakçılığı ile ilgili belgeyi açıklıyoruz...
• Arjantin: Menem'in zaferinin öteki yüzü...
Işkenceci subaylara Menem'den destak...
9 G.l. JOE 'en kahraman İvan'a karşı!
Çizgi roman yüz yaşında...
Her cumartesı bayılerde
İLAN
T.C.SIVAS 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1994/247
Davacılar Muharrem Aym ve müşterekleri vekili
Av. Mehmet Şeker tarafından davalılar Hamdi Sur ve
müşterekleri aleyhine mahkememizde açılan izalei
şüyu davasının yapılan açık yargılaması sırasında ve-
rilen ara karan gereğince:
Kendisine duruşma davetiyesi tebliğ edilemeyen ve
tüm araştırmalara rağmen açık adresi ve kimliği tes-
pit edilemeyen davalı ve tapu maliki Kazun Gündüz
adına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş ol-
makla, adı geçen davalının duruşmanın bırakıldığı
23.5.1995 günü, saat O8.3O'da mahkememizde bizzat
hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil et-
tirmesi, aksi takdirde davaya yokluğunda devam edi-
lerek karar verilecegı, HUMK'nin 509 ve 510. mad-
deleri gereğince işbu duruşma davetiyesi yerine ge-
çerli olmak üzere ilan olunur.
Basın: 14679