02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 MAYIS 1995 PAZARTESİ CUMHURlYET SAYFA EKONOMI Koç'tan 334 milyar vergiden muaf bağış • ANKARA (ANKA)- Koç Grubu'nun geçen yıl da vergi muafıyetinı haiz vakıf ve derneklere 300 tnilyann üzerinde bağış yaptığı belırlendı. Koç Holdıng ve bünyesındekı 30 şırketin geçen yıl söz konusu vakıf ve derneklere yaptığı bağışın toplam tutan 333 milyar 561 milyon lirayı buldu. Bu şırketler içıne en büyük bağışı 120.4 milyar lirayla Tofaş Otomobıl Fabrikalan yaptı. Tofaş'ı 30.4 milyarla Koç Holdıng. 30. l milyarla Konserve Sanayiı AŞ izledi. Arçelik 25.4 milyarlık bağışla dördüncü sırada, Aygaz 20.1 milyarla beşıncı. Atılım Dayanıkh Tüketim Mallan Pazarlama AŞ 15.2 milyarla altıncı ve Beko Ticaret 15.1 milyarla yedıncı sırada yer aldı. Gemlik'te serbest bölgeyi BİSAŞ kuracak • GEMLİK (Cumhuriyet) - Gemlik'te kurulması düşünülen serbest bölge Türkiye'nin ılk özel sektör limanı olan Gemlık Limanı ve Depolama Tesisleri (GEMPORT) tarafından kurulacak. Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü ile ön protokol ımzalayan Bursa Iplık Sanayi AŞ (BİSAŞ) serbest bölge kurmak ıçin şirket kurma aşamasını tamamladı. 1996 yılı sonunda tamamlanması düşünülen serbest bölgede faaliyet gösterecek kuruluşlar, gelir ve kurumlar vergısı muafıyetinden ıstıfade edecek Serbest bölgenin Adana ve Mersın'de olduğu gıbı depoculuğa hizmet etmek içın kurulmayacağını bıldıren TBMM DYP Grup Başkanvekıli Turhan Tayan, Gemlik'teki serbest bölgenin Bursa sanayicisıne hizmet vereceğını kaydederek Bursa bölgesindeki ihracatçılar için bunun yararlı olacagını söyledi. Sanayiciler, açığa çıkan emek yoğun teknolojinin bölgelerinde değerlendirilmesini istiyor Güneydoğu, esld teknolojiye de razı YUSUFÖZKAN ANKARA - Diyarba- kır Ticaret ve Sanayi Odası(DTSO) Başkanı FetatCemilogJu. köylenn boşaltılması sonucu kent merkezlerine yönelen yoğun göçün. bölge eko- nomisınde çöküntüye ne- den olduğunu belirterek "YenkJen olanak sağlanıp bu insanlann. boşalttık- lan köyleregeri gönderil- mesigerekH'< dedi. Cemı- loğlu, devletin bölgeye ekonomik yatınm yap- ması gerektığini vurgu- larken DTSO Başkanve- kilı Şehmuz Diken de bölge sermayesinin, "bölgeye yabancılaştığn • Ekonomik sorunlann çözülmesi durumunda terörün kendiliğinden yola gireceğini belirten DTSO Başkanı Cemiloğlu, "Türkiye'ye gümrük birliği anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra, Batı'danönemli miktarda teknoloji yatınmı gelecek. Bu yatınmlar sırasında ülkedeki bazı fabrikalann boşa çıkması söz konusu. tlla en son teknoloji pelsin demiyoruz, biz eskiye de razıyız" dedi. nı" söyledi. Bölgede son dönemde iyıce yaygınlaşan yoğun göçün, ışsızliğin patlamasına yol açtığını ve soru- nun salt bölgeyi değil, tüm Türkiye'yı et- kiledığini kaydettı. Cemiloğlu, "Tek çö- züm, boşalblan köylenn veniden yaşanılır hak getirilerek bu insanlann oraya dönme- lerinisağlamaktır. l vgulama evleri, hayvan- cılık ve tanm konusunda bu insanlara kre- di verilmeli, dönüş cazip hale getirilmeii'* dıye konuştu. Yoğun göçün merkezı durumundaki Dı- yarbakır'ın nüfusunun kısa sürede 3-4 ka- tına çıktığını söyleyen Cemiloğlu, bu duru- mun, sorunlan içinden çıkılmaz hale getır- Güneydoğu için tek çözüm, boşalülan köylenn yeniden yaşanır hale getirilmesi. diğını savunarak göç sonrasında Diyarba- kır'daki işsizlik oranının yüzde 45'lereulaş- tığını anlattı. Türkiye'nin Avrupa Birliği ıle imzaladı- ğı gümrük birlıği anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra, Batı'dan önemlı miktar- da teknoloji yatınmı geleceğinı söyleyen Cemiloğlu, "Bu yatınmlar sırasında ülke- deki bazı fabrikalann boşa çıkması söz ko- nusu. Boşa çıkan emekyoğun teknolojUerin, Ortadoğu ve Tiirki cumhuriyetlere açıian bir kapı olan bölgemizde değeriendirilme- sini istiyoruz. İlla en son teknoloji gelsin de- miyoruz, eskiye de ntayE" dedı. Ekonomik sorunlann çözülmesi duru- munda terörün kendiliğinden yola girece- ğine inandığını kaydeden Cemiloğlu, şun- lan söyledi. "35 senedir bu memleketteyiz. 35 senedir aynı şeyi sö>lüvoruz, değişen hiçbirşev vok. Burası 8-10 ilin ortası bir yerdir. 220 km ile 110 km arasında 8vilayet var. Pazariama ba- kımından son derece elverişli. Ne yaparsa- nız burası kakhnrişi, neyaparsanız ama. O- nun için biz diyoruz ki, özellikle istihdama dayalı ne olursa olsun gelsin bize de. Pazar imkânı da var. Hudutlara yakınız." Bölgede yatınm teşviklennin para olarak destekknmesıne taraf- tar olmadıklannı da vurgulayan Cemiloğ- lu. sözlerinı şöyle sür- durdü- "Bizteşviklerin burada gümrük mu- afiyeti, ucuz elekrrik. vergi muafivetleri gibi şev lerle desteklenmesi- ni istiyoruz. Yatınmla- n teşviketmek için, Ba- tı'daki adamm rahatu- ğını bırakıp burava ge- lebilmesi için bazı isti- fadeleri olması lazım. Para istemivoruz, ver- gi, elektrik. gümriik gi- bi muafivetler. Yoksa rahatlığını bırakıp kimse gelmez burava bu koşullarda." DTSO Başkamekı- Şehmuz Diken ıse GAP'la birlikte geleneksel tanm ürünleri- nin dışına taşılacağını vurgulayarak şu gö- rüşleri dile getırdı: "Üründesenlerideğişir- ken çiftçilere yeterli bilinç götürülmedi. O konuda da bir eksiklik var. Çiftçiv i bilinçlen- dirmeve çok ciddi kaynaklar avnlmalı. En çokvararlanacakl rfa'dır.vatandaş; 'Sula- ma gelecek. ha\atımız kuıtulacak" diyor. nasıl havatın kurtulacak? Suyun altmda ka- lıp boğulmak da söz konusu. Suyun getire- ceği çevre sorunlan var, vanlış su kullanı- mından doğacak sorunlar \ ar, bunlara eğil- mek gerek." Amway, firmalara reklam ve pazarlamada masrafsız dış pazara açılma imkânı veriyor Pazarlamaya 'maliyetsiz' altenıatif HÜLYAGENÇ Reklam ve pazarlama malıyetle- rinın şirket gıderlen ıçındekı payı- nın büyük tutarlara ulaşması, fir- malan pazarlamada yeni arayışla- ra yöneltıyor. Genış tüketicı kitle- lenne ulaşmaya çalışan farklı sek- törlerdekı büyük firmalar, dev sa- tış organizasyonlanyla da işbirliği- ne gıderek pazarlama ağlannı bir- leştirmenın yollannı anyorlar. Amvvay'in kataloglan arasına kattığı ürünlen reklam ve pazarla- ma maliyetlerini sıfıra indirerek uluslararası piyasalara açması. üre- tici firmalara oldukça cazip geli- yor. Batı'daki bu uygulamalanyla dikkat çeken Amway'e, reklam ve pazarlama maliyetlerini sıfırlaya- rak dış pazarlara açılmak isteyen yerli ûreticinin de 'yeşfl ışık' yak- maya başladığı belirtilıyor. Amvvay'in farklı sektörlerde üre- Amway, 5bin çeşit ürün pazarlıyor Geçen yıl temizlik ve kışısel bakım ürünleriyle Türk pazanna gıren Amvvay, 450'sı kendi ımalatı olmak üzere, toplam 5 bın çeşıt ürün pazarlıyor. Sattığı ürünlerde yüz- de yüz tatmin garantisi veren Amway, distribütörleri aracılığıyla yüz yüze pazarla- ma yapıyor. Türkiye dahil toplam 35 ülkede pazar bulan Amway, 10 nisan tanhinde ilk defa Çin Halk Cumhuriyetf nin güneyinde faaliyet göstermeye başladı. Amway yetkilileri; yeni pazan, özel girişimı savunan bir firmanın ilk defa komünıst bir ülke- de kabul görmesı olarak nıtelendiriyorlar. Amway'ın Türkiye'de 10 bin, tüm dünya genelınde 2 mılyonu aşkm dıstribütörü bulunuyor. tim yapan yerli firmalardan gelen bu teklifleri, Türkiye dışındaki pa- zarlarda değerlendirme şartıyla in- celemeye aldığı kaydediliyor. Ge- reklı mcelemeler sonrasında, kali- tesi ve imajına güvendığı ürünleri fırmalardan toptan satın alıyor ve belirli oranlarda kâr marjı ekliyor. Amway, kataloglanna eklediği ürünlenn dış pazarlarda satılması içın üretıci fırmalardan aynca bir ücret talep etmiyor. Amvvay'in kataloğunda Coca Cola, Wrangler, Zenıth, Panasonic, Sharp, Canon, Samsung, Goodye- ar, Sanyo Bıssel, Visa Kredı Kartı, Amwax, Hoover, Krups, La Gear, Samsonite, Jockey Geoffrey Been, Columbıa Sports Wear, Champıon gibı markalar da bulunuyor. Amway'e teklif götüren yerli üreticiler arasında elışı sanatlan, folklorik giysıler, altın, kolonya, kurşun kalem, klasör üreten firma- lann bulunduğu belirtiliyor. Türki- ye'den müracaat eden yerli fırma- lar arasında Gold AŞ bulunuyor. Taklıt mücevher ve süs eşyalannı katoloğunda bulunduran Am- vvay'in, "Değerli madenlerden ya- pılan takılan mevcut sistemle sat- mak mümkün değfldir" gerekçe- siyle Gold AŞ'nin teklifinı geri çe- virdıği belirtilıyor Amway'e farklı alanlarda üretim yapan pek çok firmanın başvuruda bulunduğunu söyleyen Amvvay Sa- tış ve Pazarlama Müdürü Özcan Balköse. ürün kalıtesıne ve imajına güvendıklen firmalann tekliflerini değerlendırdiklerinı bildirdi. Avru- pa ve Amenka'da üreticı firmalar adına ürün veya hizmet sattıklannı bildiren Balköse, her anlaşma son- rası yeni markalan kataloglanna ekJediklerinı ıfade ettı. Amway'ın Türkiye dahil bütün dünyada pa- zarlayabileceği ürün ve firmalarla ilgilendiğinı söyleyen Balköse. Amvvay'in Izmir'dekı merkezine yapılan tekliflen Avrupa'ya ılettık- lenni vurguladı. "Pazarlama siste- mimizle paralellik gösteren firma- lann tekliflerini kabul ediyoruz" dı- yen Balköse. lspanya'ya cep tele- fonu. L'zakdogu'ya mücevherat sattıklarını bildirdi. Amway'in Türkiye pazanna yeni girdiğıni ha- tırlatan Balköse. özellikli ve kap- samlı ürünlerde distnbütörteşkıla- tının ve pazannın olgunlaşmasını beklediklenni söyledi. Amway'in yeni pazarlarda toplumun ıhtıyaç du>duğu ürünlerin pazarlanması- na öncelık verdiğıni anımsatan Bal- köse. "Şimdilik Türkiye'ye daha sık kullanılan ve açıklanması kolav olan kendi ürünlerimizi getirivo- nız" dedı Amway"ın satışını yap- tığı ürünlerin kalitesıne önem ver- diğını hatırlatan Balköse, pıyasaya süreceklen ürünlenn seçımını bu- na göre yaptıklannı bildirdi ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK En Uygun Devlet Geçen hafta devlet dinlencedeydi. O günlerdeTÜ- SİAD'ın "Optimal Devlet" çalışması yayımlandı. Bi- lindığı gıbı optimal, dılımızde en uygun anlamına ge- liyor. Ülkemızde devlet ne kadar tartışılsa yine de azdır. Bu nedenle TUSİAD çalışması bir başlangıç ya da olumlu bir çıkış noktası sayılmalıdır. Öncelikle belırtelim ki, TUSİAD çalışması, son yıl- lann moda akımı olan devleti küçültmeyi temel alan bir anlayışı yansıtıyor. Özellikle "ekonomi" alanında küçük, ancak o ölçüde de etkın ve verimli devlet kav- ramı, son yıllann yaygın egemen yaklaşımıdır. Eko- nomide devletin yen konusunu bir başka yazıda ir- delemek üzere bir yana bırakıyor ve konunun kimı si- yasal boyutuna deginmek istiyoruz. • • • Sıyasal anlamda devletin tüm toplum katmanlann- ca benımsenmesi, bu katmanlara "olabildiğince eşit uzaklıkta" bulunmasınadoğrudan bağımlıdır. Devtet, ışçilere uzak, işverenlere yakın ya da ögrenci ve ög- retmenlere düşman, askeriere ve polislere dost bir gorüntu çizemez. Çizmemelıdır. Bir adım daha, devlet, kimi yurttaşlannı yargı kara- n olmadan suçlu, suçlu kimilerıni de suçsuz sayamaz. Bayram tatılinı ışverenlenn yatlarında geçirmez. Tür- kıye'de devletin bu genel "yansızlık" niteliğinden çok uzak olduğu bilinıyor. Bunu sağlayacak olan nedır? Bu sorunun yanıtı tek sözcükle özetlenebilir: Demokrasi. Yalnız, bu demok- rasi dört-beş yılda bir halkın sandık başına gitmesi degildir; siyasal ve toplumsal yaşamın her ışleyışı sü- recınde demokrasınin geçerliliğıdır. TUSİAD çalışma- sı özellikle sıyasal partılerin "ıç ışleyışı"n\n demokra- sıden ne kadar uzak bulunduğunu doğru olarak sap- tamakla çok önemli bir sorunu gündeme getirmiş bu- lunuyor Tartışmaya açıyor. TUSİAD çalışmasının milletvekıllerini "robot" ola- rak nitelemesı doğru bir saptamadır. Türkçe sözlük, robotu, "başkasının buyruğu ıle ışyapan, kendi us ve ıstemini kullanmayan kımse" olarak tanımlıyor. Mil- letvekıllennın, çalışmanın belırttıği gibı bırer "diktatör" olan partı başkanlarının "emır ve komutası" altında bulunmasının bu sonucu doğurduğu açıktır. Çünkü mılletvekillerinın çok büyük bir çoğunluğu, tıpkı 12 Ey- lül paşalannın Danışma Meclısı üyelennı ataması gı- bı, atamayla gelıyor. Böyle olunca da mılletın değil, kendılerıne o yen verenlerin vekili oluyor. Partı baş- kanının heryaptığına göz yuman, onu alkışlayan; gö- ruşlerını kayıtsız ve koşulsuz benimseyen, birer "ro- bot" oluyor. Sonuç ortadadır. Türkiye, TBMM'de hemen hiçbir sorununu çözüme kavuşturamıyor. Dünya hızla değışıyor; teknolojık gelışme "hergün" yepyenı bir dünya yaratıyor. Türkiye yerınde bile say- mıyor, her geçen gun genye gıdiyor. Ülkeler, "üreti- min robotlarla yapılması" yönünde gelişiyor, Türkiye, "sıyasetın robotlarla" yapıldığı bir süreçten bir tütiü kurtulamıyor. • • • Sıyasetin parti başkanları somutunda kışileşmesi ve bunun hükümetler elıyle devlete yansıması, en başta, kurum ve kuruluşlann saydamlaşmasını engel- lemektedır. Oysa saydamlaşma, yani açıklık ve içi^dı- şı görunebılırlik, tüm tüzelkişilerin, kamu ya da özel demokratık ışleyişlerı ıçin bir önkoşuldur. Öncelikle devletin her "hücresi" saydam olmalıdır. Halkın vergilenyle var olanlann halktan saklayacak- ları hiçbir noktaları olamaz. Bu kural geçerlı kılınma- dıkça, yıne geçen günlerde bir eski başbakanın, Şa- yın Ecevit'ın kendısıne karşı yapılan suıkast gınşimi I Arkası 17. Sayfada DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGIN YILDIZOGLU / LONDRA Paranın İki Yüzü 5 mayıs cuma günü Amerika'da açıklanan istatistik- ler, işsizliğin yeniden artmaya başladığını gösterdı. Bir 'yumuşak iniş'e hazırlanan Amerikan ekonomısi ger- çekte bir resessyon tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Aynı gün Amerika ve Japonya arasındaki oto tıcareti görüş- meleri çıkmaza girdı. Taraflar, birbırlerinı şikâyet etmek için GATT'ın yerini alan VVTO'ya (Dünya Ticaret Örgü- tü) başvuracaklannı açıkladılar. ABD, ek olarak Japon- ya'ya karşı cezalandıncı gümrük vergıleri uygulamaya başlayacaktı. Pazartesı günü dolann yılbaşından bu yana süren gerilemesi durdu ve bir toparlanma başla- dı. ABD tahvıl ve hisse senetleri pıyasalan endeksleri, yeni rekor düzeyle yükseldiler. Piyasalar (rantiyeler ve spekülatörler) kötü haberi seviyordu anlaşılan. Dolann ani yükselişi Dolar, yılbaşından geçen haftaya kadar mark ve yen karşısında sırasıyla yüzde 15 ye yüzde 20 değer kay- betmişti. Dolann uzun dönemli gerilemesinın arkasın- da bütçe açıkları ve cari açıklar, ABD'ye sermaye giri- şinin çıkışından daha az olması gibi yapısal nedenler vardı. Bu güne kadar ne zaman ABD-Japon ticaret görüşmeleri çıkmaza girse dolar, baskı altına girerek düşmüştü. Nisan sonunda Japon para piyasalan tati- le girerken havada "Yatınmcılar, tatil dönüşünde gö- rüşmeler bir anlaşmazlıkla sonuçlanırsa dolar sata- caklardır" beklentisi hâkimdi. Gerçi Prof. Rudi Durn- busch, BusinessVVeek'tekısayfaanda, "Dolar nasıl ol- sa bir toparlanma yaşayacaktır" demişti (10 mart), ama bunu her çıkışın bir inişi vardır mantığı ile söylediği için pek kulak asan ol- mamıştı. Neticede, ABD-Japon oto görüş- meleri çıkmaza girdi, bir ticaret savaşı gün- deme geldi. Ancak dolar düşmedi, aksine hızlı bir toparlanma sürecine girdi ve bir haf- ta içinde mark ve yene karşı sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 3.5 değer kazandı. Yatırımcılara göre, bu bir dönemsel/geçici bir toparlanma eğilimi, ama anlaşılan bir süre daha devam edecek. Gerçekten de bu toparianmanın arkasındaki neden- lere dikkatle baktığımızda bunlann hemen hepsinin kı- sa dönemh olduğunu görüyoruz. Bırincisi, spekülas- yon ortamında dolar, olması gerekenden çok fazla de- ğer kaybetmişti. Bunu kesin bir şekılde tespit etmek zor, ama gelınen noktada, dolar cinsinden ifade edil- diğinde Japon ekonomisinin nominal değennin ABD ekonomisınin yüzde 84'üne ulaşmış olması, gerçekle- re uymayan garip bir durumla karşı karşıya olduğumu- zu gösteriyordu (Financial Times 13.5.1995). Bu yüz- den Yediler GruÖL/'nuntoplantısının ardından, yatınm- cılar, ABD-Japonya görüşmelennın tıkanmasını, bu se- fer değişik bir şekilde yorumladılar. ABD, Japonya'ya karşı bir sıları olarak artık dolan değil, yasal işlemleri kullanacaktı. dolann yükselmeye başlamasının zama- nı gelmişti. Ikincisi, geçen aylarda başta Japon Mer- kez Bankası olmak üzere belli başlı merkez bankaları, kendi paralannın yükselişini frenlemek için 40 milyar dolardan fazla dolar satın almışlar ve bunu ABD tahvil piyasalanna yatırmışlardı (Business VVeek 22.05.1995). Bu, Amerika'da tahvıl piyasalannda başlayan canlan- mayı körükledi, tahvil piyasalarındaki bu canlanma, hisse senedı pıyasalarını da peşinden sürükledi. Diğer taraftan dolar düştükçe Amerikan kâğıtlan ucuzluyor- du. Böylece merkez bankalarının arkasından yabançı yatırımcıların da Amerikan kâğıtlarına ilgileri arttı. Bu i- ki gelişme, uluslararası piyasada dolara olan talebı güçlendirdı. Üçüncüsü, ABD ekonomisi yavaşlıyordu, işsizlik artmaya başlamıştı, bu faizlerın yükselmesi ola- sılığının azalması demekti. Bu koşullarda tahvil ve his- se senedı piyasalarındaki yükselme ıvme kazandı. Amerikan menkul kıymetler pıyasalanndaki bu canlı- lık, yabancı yatırımcılann ABD kâğıtlanna olan talebi- nı, dolayısıyla dolara olan talebı daha da arttırdığı içın dolann güçlenmesine katkıda bulundu. Şimdı dolann bir süre daha yükselmeye devam edeceği söyleniyor. Bu noktada iki uyarıda bulunmak gerekli sanınm. Bi- nncisi, dolann uzun dönemh gerilemesine yol açan ne- denlerden ikısi olan bütçe açığı ve cari açık hâlâ duru- yor. Ikincisi, daha şımdiden tahvıl ve hisse senedi pi- yasalannın çokyükseldiğinden bahsediliyor. Hisse se- nedi piyasalarındaki bu tırmanmayı, yüksek şirket ge- lirten ve şirket alım satımının (mergers and acquisiti- ons) hızlanması başlatmıştı. Durgunluk geliştikçe şir- ket gelirlerı de duşmeye başlayacaktır. Ve paranın öbür yüzü ABD'de 5 mayıs günü açıklanan rakamlar, işsizliğin nisan ayında yüzde 5.5'ten yüzde 5.8'e yükseldiğini gösterdi. "Daha durgunluk başlamadan işsizlik artma- ya başladı" demek hiç de yanlış olmaz. iki araştırma bunu destekliyor. Bir araştırma 1994 yılında yanı eko- nomik toparianmanın en üst noktasında 516.016 kışi- nin işten çıkanldığını gösterdi. Bu, durgunluğun en üst noktası olan 1991 yılındaki işten çıkarmalara (555.295) neredeyse eşit bir rakam. Bir başka araştırmada ise 1994 yılında şirket kâriannın yüzde 11 arttığı tespit edildi. Şimdi ekonomik toparianmanın tepe noktasında, kârlar hâlâ artarken durum buy- sa, ekonomik gerileme başladığında ve büyük bir olasılıkla 1996-1997 döneminde bir eko- nomik durgunluğa dönüştüğünde, işsizlik ne- relere kadar artacak diye düşünmek aklımıza gelmiyor mu? Net gelirleri 1993 yılında 126 milyon dolar- dan 1994'te 794 milyon dolara çıkmasına kar- şılık çalışanlann yaklaşık yüzde 10'unu işten çıkaran Xerox şırketınin sözcüsü, bu durumu, "Biliyorum, özel- likle şirketimiz para kazanırken bu işten çıkarma ka- rarlannı almak çok acımasız bir tutum. Ama zannedi- yorum kı karşı karşıya kaldığımızyenigerçeklik bu" di- yerek açıklıyor (Vvall Street Journal, 8.05.1994). Bu tespit -kı bence son derece doğru ve açık sözlü bir tespit- bugün global olarak içinde yaşadığımız eko- nomik sıstemin giderek daha fazla insanı kendi dışına attığını ve bu durumu gösteren rakamlar açıklandıkça rantiye sınıfının, gelirlerinin artacağı beklentisi ile bor- saya saldırdığını ve sistemin artık üretken emeği kul- lanmayı değil, parazitliği ödüllendırdığinı gostermiyor mu? Bu sistemin temel özelliğinin ücretli emekle üre- tim araçlannın birieştırilmesı ve sömürülmesi olduğu gözönüne alındığında, 'bu yeni gerçeklik' tam bir çü- rümeye, dejenerasyona tekabül etmiyor mu? Tabiı ki ediyor. Ve ekonomik çürüme, sosyal çürüme- yi de beraberinde getıriyor. Batı toplumlannda ırkçılık, toplumsal paranoya, nihayet faşist veya aşın sağcı çe- teler güçleniyor ve Amerika'da, Fransa'da, Almanya'da teröre başvuruyoriar. Toplumayabancılaşmış ınsanlar, çaresizlik içinde dini 'secf'lere (mezhep) yöneliyorlar. Milliyetçılik hızla artıyor, savaşlar, soykınmlar, ulusal azınlıkların terörle bastınlması günlük bayağı haberier oluyor. Bu arada büyük devletler, uluslararası düzlem- de yavaş yavaş karşılıklı politik ve askeri olarak konum- lanıyorlar. Emperyalıst askeri rekabet, Balkanlar'dan, Kafkasya ve Örta Asya ve Afrıka'ya kadar her yerde geri geliyor. Ve borsa hızla yükseliyor, ABD Dolan to- parianıyor... Quo Vadis!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear