23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14MAYIS1995PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Edward D. Wood, 'bütün zamanlann en kötü yönetmeni' olarak niteleniyor Sinemaınn en yeteneksîz dâhisi Ş KfiKür Servisi - George \Vehs, her zaman aklına estiği gibi yaşadı. 1 1950'lerinHollywood'unda, - yapimcılığını üstlendiği ikinci sınıf *• filmler sayesinde bir servet kazanan ve yazdığı ucuz romanlara esin verecek çağdaş öyküler peşinde koşan Weiss, 1952 yılında tam da aradığı şeyi buldu: Tıp biliminin mucizeleri sayesinde, cinsiyet değiştirerek Christine Jorgensene dönüşen Chris Jorgensen"ın yarattığı sansasyon, "I Changed My Sex" (Cinsiyetimi Değiştirdim) adı altında filme çekilecekti. Christine Jorgensen, Weiss'ın teklıfini reddedince, Weiss da, bu konuyu işleyebilecek bir senaryo yazan ve yönetmen aramaya başladı. - Her şey bir flanla başladı • Weiss'ın Variety dergisıne verdiği ilan • üzerine başvuran 28 yaşındaki bir - adam, bu *destan"ı yazmak ve filme / çekmek istediğini söyledi. Üstelık, - senaryoyu 36 saatte yazip fılmi dört - gûnde çekecekti. O dönemde Hollywood, "Rüzgâr Gibi i. Geçti" filmini. Santa Monica çevre - yolunda yeniden çekmek için - kendilerine 5 bin dolar bağişlayacak - bir yapımcı arayan ikinci sınıf - yönetmenlerle doluydu. Bu yüzden de - genç adamın teklifi VVeiss'a hiç , etkileyici gelmedi. Aşın coşkuîu . yönetmen adayı, yapımcı Weiss'ı ikna errnek için son kozunu kullandı: Korku _ filmlennın gelmiş geçmiş en büyûk . oyuncusu. Dracula'nın ta kendısı Bela . Lugosi. Üstelik. bir erkeğin kadına , dönüşmesini anlatan film, , heteroseksüel olmasına karşın kadın giysileri giymekten hoşlanan ve angora kazak delisi olan genç yönetmen için, kaçtnlmayacak bir firsattı. j Eğer Weiss. ne olduğu belirsiz yönetmen adayına bir şans vermeseydi, sinema tarihinin en yeteneksiz dâhisi asla tanmmayacaktı. Sinema dûnyasında "bütün zamanlann en kötü film yönetmeni" olarak tanınan Edward D. VVood Jr.'ın meslek yaşamı böyle başladı. Toplam 33 film yazıp yöneten Ed oplam 33 film yazıp yöneten Ed Wood, kendine özgü biçemini, sinema tarihine bir şekilde kazımayı başardı. Yapıtlan o kadar kötü ki, günümüzde, zekice işlenmiş gerçeküstü bir çekiciliğe sahip olarak görülüyorlar. Wood'un Rudolph Grey tarafından yazılan yaşamöyküsü "Nightmare of Ecstasy"de, onu beğenmeyenler, "burjuva duyarlılığının çakallan" olarak tanımlanıyor. VVood, kendine özgü biçemini, sinema tarihine bir şekilde kazımayı başardı. Yapıtlan o kadar kötü ki günümüzde, zekice işlenmiş gerçeküstü bir çekiciliğe sahip olarak görülüyorlar. Sözgelimi David Lynch. VVood'un Weiss için çektiği "Glen or Glenda"yı çok beğendiğini söylüyor. Wood'un Rudolph Grey tarafından yazılan yaşamöyküsü "Nightmare of Ecstasy"de, onu beğenmeyenler. "burjuva duyarhhğuıuı çakallan" olarak tanımlanıyor ve gerek filmlerinin gerek daha sonra yazdığı ucuz romanlann Amerikan ruhunu yansıttığı öne sürülüyor. 196O'lı yıllann ortalannda, çektiği ucuz. ikinci sınıf filmlerin gözden düşmesiyle sinema yaşamı sona eren Edward \Vood, bir süre Bulgar bir yapımcı için soft porno filmler çekmiş, bir taraftan da ucuz romanlar yazmıştı. Bu dönemin ürünlen olan "Hell Chkks", "The Sexecutives" ve **Raped in the Grass", Londra'daki küçük bir yayınevi (Gorse Press) tarafından yeniden basıhrken VVood'un çoktan unutulmuş filmlen de önümüzdeki aydan itibaren tngiltere'de \ıdeo-kaset olarak satışa sunulacak. Yönetmenin dul eşi Kathy VVood, kocasından söz ederken hayli duygusal davranıyor: "Biraz önyargılı olabilirim. Ama onun en ryi olduğuna inanryonım. Tek büyük üzüntüm, yaşarken gerçek zaferi tadamamış ohnasL" Zaferanı gelmiş gibi görünüyor. "Edward Scissorhands" ve "Batman"i yöneten Tîm Burton deli gibi uğraşarak. bu tuhaf yönetmenin yaşamını filme çekmeyi başardı. Johnny Depp'in Wood'u canlandırdığı filmde. Martin Landau da Bela Lugosi rolüyle Oscar ödülü aldı. Çocukiuğu onu kızlar gibi giydirip travestiliğe ilgi duymasını sağlayan annesinden kaçıp ikinci sınıf western ve korku filmleri izleyerek geçen Edward NVbod, ikinci Dünya Savaşı sayesinde, anne karabasarundan kurtuldu. Sefakt tçinde geçen yıllar Deniz kuvvetlerine katılarak Büyük Okyanus'ta savaşan Wood, daha sonra bir arkadaşına. "Tann'ya şükürler olsun Id yaralanmadım. Çünkü pembe iç çamaşırianm ve sutyenim hakkında hiçbir açıkiama yapamazdım" demişti. Ed Wood, yaşammın son yıllannı, beş parasız bir alkolik olarak geçirdi. Kiralannı ödeyemedikleri için, onlan evlerinden tahliye eden polisler, kansının ve VVbod'un, birerbavul almasına izin vermişlerdi. Kathy'nin söylediklerine göre kocası yalnızca iki eşya almıştı: En son yazdığı senaryo "I Woke Up Earty The Day I Died"(Öldüğüm Gün, Erken Kalkmıştım) ve en çok sevdıği angora kazağı. Edward Wood 54 yaşında yaşama veda etti. "O öldüğünde, dünya başıma yıkıldı" diyor VVood'un eşi. T i m Burton. o harika filmini çekinceye kadar, sigortadan ve hayır kurumianndan akuğım parayla geçinmeye çauşıyordum. Yaşamuun son yıllannda Eddie çok mutsuzdu, ama umudunu asla yitirmedi. En kötü zamanianmızda bile. hep bir sonraki projesini düşünürdü. Çünkü, yaşamında en çok sevdiği şey, film çekmekti. Şimdi, herkes benim yıUardır büdiğim şeyi yeniden keşfediyor: Ed VVood, en büyüktü. O, gerçek bir dahrvdL" Richard Avedon'un 1944-94 yıllan arasında çektiği portreler Londra'da sergileniyor Saplantılanyla uzlaşan bir fotoğrafçı lkelerinden asla ödün vermeyen Avedon, resim boyjutlarına meydan okuyan ilk fotoğrafçı. Tüm klişelerden uzaklaşarak fotoğrafa özgürlüğünü kazandınyor yıllardır. Her fotoğrafında karşısındakiyle ilişki kurmanın yollannı anyor. Kültür Servisi - Amerikalı fotoğraf ( sanatçısı Richard Avedon'un 1944- 1994 yıllan arasında çektiği portreler, 11 temmuza dek ' Londra'da National Pbrtrait • Gaflery'de sergileniyor. Sergi, - Musee Ludvvig de Cologne ve Milan'dan sonra Londra'ya ulaşmış. -^Bir sonraki durağı ise New York .• olacak. 1975 yılında New York'ta açtıgı ilk sergiden bu yana Avedon, fotoğraf sanatının sınırlannı zorlayan çalışmalanyla hayranlık uyandınyor. Her zaman belirli boyutlardaki fotoğraflara tepki gösteren sanatçı, fotoğraflan çerçevelemeyi ve bir camla korumayı da reddediyor sürekli. Sergideki fotoğraflar salonu griye boyasa da fotoğraflann hiçbiri birbirine benzemiyor. Bazılan bir arada, bazılan ıse tek başına sergileniyor. Kimileri birbirine iliştirilmiş ya da hafifce tutturulmuş olan fotoğraflann bazılan flu, neredeyse görünmez; bazılan fazla aydınlatılmış, bazılan ise aşın derecede net... Sergide, Avedon'un dev boyutlardaki fotoğraflan da yer alıyor. Bunlann bazılan metal, demir ya da tahta plakalann üzerinde, bazılan ise hiçbir koruma olmadan öylece buluşuyor izleyicisiyle. Böylece bir anlamda Avedon'un istediği buluşma da gerçekleşiyor. Fotoğrafla fotoğrafa bakan kişi arasında bir fark kalmıyor neredeyse. Fotoğrafta ilkelerinden asla ödün vermeyen A\ edon. resim boyutlanna meydan okuyan ilk fotoğrafçı. Tüm klişelerden uzaklaşarak fotoğrafa özgürlüğünü kazandınyor yıllardır. Sergiyı gezenler, 50 yıl boyunca sanatçının saplantılanyla uzîaşmasına tanıklık ediyorlar. Avedon her fotoğrafında karşısındakiyle ilişki kurmanın yollannı anyor. Cardin için bir mankenle sohbet eden sanatçı, bir yandan da Francis Bacon, Truman Capote. Carson McCullers, Jean Renoir, Borges, Samuel Beckett ve babasıyla konuşuyor. Richard Avedon, Francis Bacon'ı 1979 yıhnda böyle görüntfilemişti. Dîno Risi: Sinema bir şiirdir Kürtür Servisi - Le Figaro gazetesi, sinemanın yüzüncü yılı nedeniyle yedinci sanatın temsilcilerine bazı sorular yöneltiyor. Son olarak Italyan yönetmen ve senaryo yazan Dino Risi, Anne de Gasperi'nin sorulanna şu yanıtlan vermiş: - Smcmada sizi ilk korkutan şey nedir? Başroldeki İcadın oyuncu tren raylannın üzerinde yatıyordu ve bir tren ona doğru hızla yaİdaşıyordu... Ben sekiz yaşındaydım. - Sinemada ilk cinsel heyecaıuruz? Çok güzel kalçalan olan bir kadın masanın üzerinde duruyor ve masadaki adamlar da gülüyorlardı. Daha sonra benim sinemadaki ilk aşkım Rudolph Valentino'nun rol arkadaşı VVllma Bancki ıdi. - Sinemanın bir kadın ya da bir erkek olduğunu düşündüğünüzde sizce iki cinsten de kimler bu sanatı en î\i temsil ederdi? Jean Gabin sinema tarihinin en başanlı sanatçısıdır benim gczümde. Sharon Steneun adını da çağdaş bir ömek olarak verebilirim. - Anılannızda yer eden bir sinema salonu var mı? VI lan'dakı Silenzioso Sineması... Sabahlan bile açık olurdu. - Eski bir filmi yeniden çekmek ister miydiniz? Yeniden çekimlerden nefret ediyorum! Belki bazı komedi filmleri için anlayışlı davranabilirim. Ancak çok iyi çekilmiş bir filmi yeniden cekmenin bir anlamı yok bence. - Sinema güzel bir masal nudır, yoksa başka bir şey midir sizce? Öncelikle sinema bir şiirdir. Başlangıçta elinizde güzel bir şiir varsa sonradan masala falan ihtiyacınız olmaz. - Sinemada sevmediğiniz bir şey var mı? Pek çok filmde cinsellik var. Oyle ki bu filmleri izleyenler, artık insanlann sevişmeyi bilmediklerine hükmedecek! Bu filmlerin hepsi de çok saçma! - 2000'ti yıllarda sinema nasıl olacak sizce? Spielberg'in ellerinde olacak. Yeni teknoloji zafer kazanacak! Tabii gişe yapan filmler aracılığıyla kazanılacak bu zafer... - Sizce sinema tarihinin en iyi filmleri nedir? Ford'un "Posta ArabasT ve Chaphn in "Şehir IşddarT adlı filmi arasında tereddüt ediyorum. Türk Seramik Derneği'nin sergisi, salı günü Destek Reasürans'ta açılıyor '70'lerden Günümüze' seramik Kültür Servisi - Türk Seramik Derneği, geçen yıl başlattığı ve gelenekselleştirmeyi amaçladığı seramik sergilerinin ikincisini; 70'lerden bu yana üreten, sergiler açan ve karma sergilere katılan Cumhuriyet dönemi ikinci kuşak seramik sanatçılanna ayırdı. Geçen yıl açılan ve Cumhuriyet dönemi birinci kuşak seramik sanatçılannı kapsayan "Ateşle Çeyrek Asır" adlı serginin devamı niteliğinde olan "70'lerden Günümüze"başlıklı sergi, salı günü Maçka'daki Destek Reasürans Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1970 yılından bu yana kişisel sergi açmış ya da Devlet Resim ve Heykel sergileri, Günümüz Sanatçılan Istanbul sergileri ve Yenı Eğilimler sergilerinden en az birine katılmış olan seramik sanatçılannın davetli • 70'li yıllardan bu yana yapıtlar veren Cumhuriyet dönemi ikinci kuşak seramik sanatçılannın çahşmalanna aynlan sergi, geçen yıl açılan "Ateşle Çeyrek Asır" başlıklı serginin devamı niteliğinde. olduğu bu sergide, 43 seramikçınin çalışmalan yer alıyor. Türk Seramik Derneği Başkanı Yüksel Güner. gelecek yıllarda temah sergilerle devam edecekleri bu etkinlikle birlikte. sanatçılan yeni işler üretmeye teşvik etmek istediklerini de belirterek. "Düzenlediğimiz sergilerin getenekselleştirilmesini se sürekliliğin korunmasını amaçüyonız" dıyor. Derneğin Sanat Kunılu üyesi Prof. Dr. Güngör Güner, resim, heykel ve teknolojiyi bir araya getiren ve geçmişte büyük bir öneme sahip olan sanatı, ülkemizde daha güncel kılmayı hedeflediklerini belirtirken. Sanat Kurulu'nun bir diğer üyesi Candeğer Furtun, seramik sanat yapıtlannı daha çok yaşama sokmak istediklenni ifade ediyor. 1990 yılında kurulan Türk Seramik Derneği, seramik üretenler, seramik dalında bılımsel çahşmalar yapanlar ve seramik sanatçılanndan oluşuyor. Dokuz yüzü aşkın üyesi bulunan Türk Seramik Derneği, Avrupa Seramik Derneği ile Dünya Seramik Federasyonu üyesi. "70'lerden Günümüze" başlıklı sergi, 9 hazirana kadar izlenebilecek. SİNEMA REHBERİ... SİNEMA REHBERİ... SİNEMA REHBERİ - Vahşi Nehir (A. Capıtol 310 06 16, K. Süreyya 336 06 82, B. Renk 572 06 82, M. Mövenpıck 285 06 95, E. Akmerkez 282 05 05, B. Atlas 252 85 76, O. Gazi 247 96 65, P. Güney 354 13 88, A. Yıldız 589 61 39) - thtiras Rüzgarlan/ (B. Emek 293 84 39, Ş. Kent 241 62 03, E. Akmerkez 262 05 05, E. Parliament C.C. 263 18 38, M. Mövenpick 285 06 95, Bakırköy 74 572 04 44, A. Prestige 560 72 66, Ç. Şafak 516 26 60, K. Kadıköy 337 74 00, A. Capitol 310 06 16, F. Pyramid 348 01 50, E. Apollon362 51 00) -North (Ş. Sıte 247 69 47, K. Reks 336 01 12, Ç. Şafak 516 26 60, B. Lale 249 25 24, A. G. Prestige 560 72 66. B. Incırli 572 64 39) - Elm Sokağı'nda Son Kâbus (B. Fitaş 49 01 66, H. As 247 63 15, M. Mövenpick 285 06 95. K. Moda 337 01 28, E. Akmerkez 282 05 05. A. Capitol 310 06 16) - Sevginin Gücü- Leon (A. Capitol 310 06 16. E. Akmerkez 282 05 05, N. AFM 230 94 37, B. Fitaş 249 01 66. M. Mövenpick 285 06 95, K. Moda 337 01 28) - Gizli Gerçek (B. Avşar 583 14 97, Ş. Kent 241 62 03, E. Parlıament 257 78 20, M. Mövenpick 285 06 95. B. Fitaş 249 01 66. K. Ocak 336 37 71, Avcılar Standart695 36 45)) - Oliver Stone Filmleri, "Cennet ve Yeryüzû" ve 'Katil Doğanlar" • " , (Beyoğlu Alkazar 245 73 83) - Forrest Gump (N. AFM. B. Pera 251 32 40, B. Karya 542 11 72, K. As 336 00 50) . . . * - O Şimdi Asker (B. Fitaş 249 93 61, Aksaray Yıldız 589 61 39, K.gümrük Stad 52104 08) - Ucuz Roman ( H. As 247 63 15, B. Lale 249 25 24, B. Avşar 583 14 97, K. Hakan 337 96 37) - Bebek Firarda (Ş. Site 247 69 47, B. Sinepop 251 11 76, Ç.taş Şafak 516 26 60, K. Broadwa\ 346 14 81, B. Inçirlı 572 64 39, K. Cep 389 06 16) - Ölümsüz Savaşçı 3 (Sıte 247 69 47. B. Sinepop 25111 76, Ç.taş Şafak 516 26 60, K. Broadvvay 346 14 81, B. {ncirli 572 64 39. Florya Prestij 663 28 86) - Richie Rich (Nova Baran 240 35 58, B. Beyoğlu 251 32 40, B. Avşar 583 14 97, A. Yıldız 589 61 39. T. Sur 523 67 12, A. Capitol 310 06 16, K. KSM 338 90 76, Kartal 389 06 16, A. Standart 695 36 45) - Yankee Zulu (0. Odeon310 98 69) - Mavi Gök (K. Bahariye414 35 05) - Aslan Kral (H. As 247 63 15. Teşvikiye AFM 224 05 05, B. Fitaş 249 01 66, K. Süreyya 336 06 82, A. Capitol 310 06 16, E. Apollon 362 51 00, K. As 336 00 50. A. Yıldız 589 61 39, B. Avşar 583 14 97, H. As 247 63 15, K. Özlem 529 93 28, MaltepeCep352 47 12, K. Feza631 16 08) PENALTI MEMET BAYDUR Dil Düşüncesi Sayın Fuat Andıç'ın mektubunun ikinci bölümünü okumaya devam ediyorum. "Cumhuriyet devrine geliyoruz. Lisan tekrarbirsi- yasi mesele olarak karşımızda. Cumhuriyet Türki- ye'si, Osmanlı Türkiye'siile bütün bağlannı koparmak mecburiyetinde. Hâkim olan düşünce; eğer bütün bağlarkopmazsa Cumhuriyetyaşayamaz. Yaşarmıy- dı, yaşamaz mıydı? Tabii tarihi tersinden yazmaya imkân yok. Biz yalnızca geçmişi tetkik edelim. Ma- dem ki Osmanlı medeniyeti Islama, Islam da Arap- çaya bağlı, evvela yazımızı değiştiriyoruz. Ve sonra It- tihatçılann başlayıp da bitiremediği dili 'sadeleştir- mek' meselesini ele alıyoruz. Dili sadeleştirmek üç yönden yürüyor. Nesir lisanı Arapça ve Farsça keli- meleri bir çırpıda atryor. Türk-Osmanlı lisanında beş asır kullandığımız kelimelerin yerine ya Moğolcadan, Uygurcadan kelimeler alıyor veya tamamen uyduru- yoruz. Veya Arapça diye atıp, yerierine Fransızca ke- limeler alıyoruz. 'Hesap'aritmetik, 'hendese' geomet- ri, 'içtimai' sosyal, 'müdür' direktör, 'paşa' general oluyor. Burada uzun bir tımak açmak lazım. Türkiye'deki yabancı mektepler, bilhassa Fransız mektepleri hak- kında. Unutmayalım, Osmanlı Türkleri asırlarca Av- rupalıyı kovaladı. Sonra işler tersine döndü, Avrupa- lı b'ızi iki asır gibi birzamanda Avrupa'dan geriye ite- ledi. önce zannettik ki bizim de Avrupalı gibi bir or- dumuz olursa bu kovalama duracak. Bu, sözünü et- tiğim Üçüncü Selim zamanlan. Durmadı tabii. Son- ra kendi kendimize karar verdik. Avrupalı gibi olalım, o zaman bu kovalama durur. Kendimizi aldatıyorduk. Avrupalı gibi olmak ne demek? Avrupaca konuşmak enbaşta. Tekrar ediyorum: Tanzimattan Birinci Dün- ya Harbi başına kadar Avrupa eşittir Fransa. Tanzi- mat ilk lingafonu Tün\iye 'ye, Mekteb-i Sultani ile ya- ni bugünkü Galatasaray Lisesi ile getirir. Mektepte dH Fransızcadırama Galatasaray bir Türk mektebidir ve Türk çocuklannı yetiştirir. Osmanlı Türkiyesi'nde ay- nı zamanda misyonerier de vardır. Mektepler kurar- lar. Fransız Katolik misyonerieri, cezüitler, sonra da Amerikan Protestan misyonerieri Istanbul'da ve Ana- dolu'da mektepler açariar. Bir Avrupa dili, bilhassa Fransızca öğrenmek gün geçtikçe zaruret olmakta- dır. Yabancı dil bilmek, devlet kapısında ileriemek için lazımdır. Öbür taraftan yabancı mekteplerin açık ve- ya kapalı gayesi, yeni yetişen nesli kendi düşüncesi- ne bir nevi esiryapmaktır. Düşünen, düşünebilen in- sansa, sadece devlet memuru olmak mecburiyetin- dedir. Zira sanayi ihtilali Osmanlıya gelmemiş; düşü- nen insanı tutan, devletten bağımsız, ayn birkapita- list sınıfı yoktur. Binaenaleyh meseleler münakaşa edilemez, edilmez. Madem ki Tanzimattan bugüne ıs- tikamet Avrupalılaşmaktır, her düşünen, bu Avrupa- lılaşma cereyanınm bayraktan olmaya mecburdur. Gittiği mekteplerden öğrendiği Fransızcasıyla, Fran- sız hayranı çıkmıştır. Fransa taklit edilir. Kelimeye dik- kat et: Taklit. Okuryazarianmız Fransayı taklit ededur- sun, Anadolu'nun bundan ne haberi vardır, ne de haberi olsa bile anladığı. Saray ile halk arasındaki uçurum Tanzimattan sonra da devam eder. Cumhuriyetle biriikte Türkçeyi sadeleştirmek, ba- sitleştirmek için Türk Dil Kurumu kurulur. Azalan o za- manın okur yazarian. Aralannda Rusça, Özbekçe fı- lan bilen birkaç kişi varsa da çoğunun bıldıği dil Fran- sızcadır. Lisanımızla oynamaya devam edilir. Uydur- ma kelimeler birbırini takip eder (...) İkinci Dünya Har- bi bitmiştir. Türkiye harbe gırmemekle beraber müt- tefıklerin yanında yer almış ve Amerika'nın 'dostlu- ğunu' kazanmıştır. Sovyet tehdidine set çeken Tür- kiye, Amerika'dan yardım almaya başlar. Bu arada Fransızca ölmüş, yerini Amerikanca almıştır. Türkiye bu sefer de Amerika'yı iaklide koyulur. 1950 sene- sinde Demokrat Parti iktidara gelir. Demokrat Parti yöneticilerine göre, o güne kadar Cumhuriyet idare- si halka inememiştir. Oysa demokraside oy halktan gelecektir, halka inmek gerekir. Halka nasıl inilecek- tir? Demokratlar bunun biryolunu ezanı Arapça okut- makta buluriar. Demokrat Parti sağcı bir partidir. CHP'ye karşıdır. 1960 senesinde Demokrat Parti, bir askeri darbe ile iktidardan düşer ve Türkiye'de ortanın solu - or- tanın sağı mücadelesi başlar. Bu mücadele hâlâ de- vam etmektedir. Her iktidar, iktidara gelir gelmez li- sana el atmaya devam eder. Politikanın kapışmalan lisanı etkiler, her kapışma tekrar yeni bir lisana yol açar. Mesela televizyonda (devlet televizyonunda, başkası yoktur zaten) okunan haberieri kimse anla- maz olur. İktidar, özellikle sol kesim, ısraria üzerinde durduğu 'saray başka lisan konuşuyordu, halk baş- ka' şeklinde Osmanlı tarihine yaptığı tenkidi yeniden yaşadığının farionda bile değildir. Öbür taraftan Ame- rikan hayranlığı, kopyacılığı süratle ileriemektedir. In- gilizce kelimeler, hatta Ingilizce cümleyapısı Türkçe- mize girmeye başlar. Dil yine değişir: Netice bugün kullanılan Türkçedir. Bakkallar market olmuştur artık. Dil değişir; bu son derece tabii. Shakespeare'/n Ingilizcesi bugünün Ingilizcesi, Dante'n/n Italyanca- sı bugünün Italyancası değil. Ama bir dil heron beş, yirmi senede bir hükümet emri ile değiştirilirse ve bu değiştirme siyasi sebeplerden doğuyorsa vaziyet ha- kikaten vahimdir. Türkçe son yüzyıl içinde siyasi ta- kımlann tekmelediği futbol topu olmuştur. Benim okuyup anladığım Türkçeyi baban anlamaz; babanın anladığını sen anlayamazsan, Türk sanat ve düşün- ce tarihinin sayfalan bence okunamayacak kadar ka- ralanmaya başlanmıştır. Nasıl karalanmasın? Kütüp- hanelerimizi tekrar tekrar yakmaktayız. Galiba geçen sene idi, Babıâli'de Yakup Kadri'n/n birkitabını, Erenlerin Bağından'/ anyorum. Hiçbiryer- de yok. Onun birçok kitabını basmış bir yayınevi, Erenlerin Bağından'/ neden basmadınız sualime 'O kitabı Türkçeleştırecek kimseyi bulamadık" diye ce- vap verdi. Bin dokuzyüz otuzlu yıllarda basılan ve be- nim orta mektepte okuduğum bir kitabı bugün Türk- çeleştirmek lazımmış! Çince miyazmış acaba Yakup Kadri? Üstelik o Türkçeyi anlayıp da uydurmacaya çeviren bulunamıyori Büyük Türkmütefekkirirahmetli Cemil Meriç, 'Kâ- musa uzanan el, namusa uzanan eldir' derdi. Onun nesli bu dünyayı teri<etti; benim neslimse terketme- nin arifesinde. Abdülhak Şinasi'y/, Yakup Kadri'yi Ahmet RasimV yazıldığı gibi okuyabilen nesil. Hem kâmusumuzu hem namusumuzu kurtarmak sana ve senin nesline kalıyor Memet. Bilmem yanılıyor mu- yum? Gözlennden öperim. Fuat Andıç." Sayın Andıç'ın mektubu böyle. Dil konusu, hayatı- mın yüreğinde durmakta devam ediyor. Katılsanız da, karşı çıksanız da bu mektubun sorduğu sorulan cid- diye almadan yapabilir misiniz? 11. GENÇLİK GÜNLERİ BUGÜN: HARBtYE MUHSİN ERTUĞRUL: 12.00 Film "Bagla Beni" Yönetmen: Pedro Almodovar 15.00 Konser Bora Kayalar-Ömer Türkay KADIKÖY HALDUN TANER: 19.00 Oyun "Yanhşuk" İTÜ Teknik Sahne ÜSKÜDAR MUSAHİPZADE CELAL: 19.00 Oyun "Ateşli Aşklann Sonuncusu" Tiyatro Dünya FATtH REŞAT NURİ: 19 00 Oyun "Evlilik Şirketi" Güneş Tiyatrosu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear