Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1995 CUMARTESl
HABERLER
Ataman: Duna
tetif a etmedi
• ANKARA (AA)-
Türkiye'nin Avnıpa Birliği
nezdindeki eski temsilcisi
Büyükelçi Cem Duna'nın
istifa ettiği yolundaki
haberlerin gerçeği
yansıtmadığı bildirildi.
Dışişleri Bakanhğı
Sözcüsü Ferhat Ataman,
bir gûnlük gazetede çıkan
ve Büyükelçi Cetn
Duna'nın istifa ettiği öne
sûrükn haberle ilgili bir
soruyu yanıtlarken
Duna'nın 'kızağa
çekilmesinin' de söz
konusu olmadığını söyledi.
Ataman, "Duna'ya görev
verilmemesi söz konusu
olmadığı gibi, istifa ettiğine
ilişkin haber de gerçeği
yansıtmamaktadır" dedi.
destek
• ANKARA (ANKA)-
Eski insan haklanndan
sorumlu Devlet Bakanı
Azimet Köylüoğlu,
'Düsünceye Özgürlük'
kitabını yayımladıklanndan
dolayı Yaşar Kemal'in ve
1080 aydının DGM'de
yargılanmasını insanhk
ayıbı olarak niteleyerek
Adalet Bakanı Mehmet
Moğultay'dan Yaşar Kemal
hakkındaki soruşturma
iznini kendisinin verip
vermediğiru açıklamasını
istedi. Köylüoğlu, Adalet
Bakanı Mehmet
Moğultay'ın yanıtlaması
istemiyle TBMM
Başkanlığı'na verdiği yazılı
soru önergesinde Yaşar
Kemal'in Türkiye'nin
onuru ünlü bİT yazar
olduğunu belirtti.
Köylüoğlu. önergesinde
Yaşar Kemal'in DGM'de
yargılanmasının
Türkiye'nin yurtiçinde ve
yurtdişırıdaki imajını
sarstığına dikkat çekerek
Mehmet Moğultay'ı
uyardı.
Tamk Ümit olayı
• tstanhul Haber Servisi -
Gazete ve polisi. THKP-C
Marmara Bölge Sorumlusu
adına aradıgını belirten bir
kisi, bir zamanlann ünlü
MİT raporunun muhbir
listesinde yer aldığı için adı
"MtT muhbirine" çıkan
Tank Ümit'i öldürdükkri
savında bulundu. Ümit'i
öldürdüklerini belirten kişi,
cesedini Kilyos
ormanlanna attıklannı
belirtti. Dündar Kılıç'ın
eski iş ortağı ve Alaattin
Çakıcı'nın yakın arkadaşı
olan Ümit'ın. süper lüks
Chevrolet Camaro özel
otomobili, Silivri
yakmlannda 7 martta terk
edilmiş olarak bulunmuştu.
Ümit'in ortadan
kaybobnası "yeni bir
infaz" kuşkusuyaratmıştı.
maaş larkları
• ANKARA(Cumhuriyet
Bürosu)-Yaklaşık2
mılyon işçi emeklisinin kişi
basına l milyon 700 bin
lira tutanndaki maaş zam
farklan henüz ödenmedi.
15 Nisan 1995 tarihinden
itibaren yüzde 7.5 oranında
zam almalan öngörülen
işçi emekhlerinin. fark
ödemesi için
kararnamedeki imzalann
tamamlanmadığı belirtildi.
Çalışma Bakanhğı
yetkililen, mayıs ayındaki
maaşlarla birlikte farklann
da ödenebileceğini
söylediler.
Taksim'e cami'
açriclaması
• ANKARA (Cumhuriyet
Burosu) - Devlet Bakanı
Necmettin Cevheri,
Taksim'de Vakıf arazisi
ûzerine yapılacak cami
hakkında Bakanlar
Kurulu'nun 15 yıl önce
aldığı karar uyannca,
caminin yerinin ve şeklinin
belirlendiğini söyledi.
Taksim'e cami
yapılmasında hiçbir kişi ve
zümreye destek
verilmesinin söz konusu
olmadığını savunan
Cevheri, "Türkiye
Cumhuriyeti, yıllar önce
ahnmış bir karann gereğini
elbette yerine getirecek ve
bu eser de Müslüman Türk
milletinin olacaktır" dedi.
Bankaya
molototkokteylî
• tstanbul Haber Servisi -
Kadıköy'de bir banka
şubesine bombalı saldın
düzenlendi. Göztepe,
Kayışdağı Caddesi'ndeki
Vakıflar Bankası Göztepe
Şubesi'nin önüne,
kımlıklen belirlenemeyen
kişi ya da kişilerce
bırakılan bomba patladı.
ölen ya da yaralanan yok.
Öğrenciyifişlemehukuk dışı
Polisin üniversite öğrencilerinin gizli fotoğraflannı çekerek ve ailelerine şikâyet mektubu
yazarak başlattığı uygulamaya hukukçular, yasalara aykın gerekçesiyle tepki gösteriyor
HULYATOPCU
Istanbul Emniyet Müdürü tarafından
üniversitede okuyan ögrencilerin aileleri-
ne, "Çocuklannın, yasadısı örgütleıie Uiş-
ki kurduğu"na yönelik suçlamalann bu-
lunduğu mektuplann gönderilmesi, ög-
rencilerin "potansiyel suçhT ilan edildiği
şeklinde yorumlandı. Hukukçular böyle
bir uygulamanın yasalarda yerinin olma-
dığına dikkat çekeTken uzman psikiyat-
ristler gençlerde bu dunımun suçluluk
psikolojisi, pasifvzm ve motivasyon kay-
bma yol açabileceğine dikkat çektiler.
Son aylarda üniversitelerde meydana
gelen olaylar gerekçe gösterilerek tstan-
bul Emniyet Müdürü Necdet Menzir tara-
fından yaklaşık 600 öğrencinin ailesine
gönderilen, "Çocuklarının örgütlerie fa-
alrvet gösterdiği, gençlere sabip çıkılması
gerektiğj" şeklinde uyanlann bulunduğu
mektuplara tepkiler büyüyor. Görüşlerine
başvurduğumuz hukukçular, uygulama-
nın yasalarda yerinin olmadığina dikkat
çekti. İHD avukatlanndan Mercan Güçlü,
mektuplann öğrencileri "potansiyel suçlu
ilan eden bir manüğın u/antısı" olduğunu
öne sürdü.
Ihbamhğa ahşürma
Uygulamanın tamamen "keyfî" oldu-
ğunu savunan Güçlü, "Mektuplann gön-
derilmesi. toplumu ihbarcüığa alıştırma ve
yönkndirme manüğının göstergesidir. Ya-
salarda yeri olmadığı gibi öğrenciter de
suçlu ilan edilmektedir" dedi.
Öğretim Üyelen Demeği Başkanı Prof.
Dr. Burhan Şenatalar ise üniversitelerde
var olan huzursuzluk ortamının önlene-
bilmesi için iki koşulun yerine getirilmesi
gerektiğine dikkat çekti. Şenatalar, öneri-
lenni şu şekilde anlattv.
"Birincisi polisin çok tarafsız ve soğuk-
kanİL olaylara ıhmh ve tarafsız yaklaşma-
sı, ögrencilerin düşüncelerini açıklama öz-
gürlüklerini kısıtlayıeı bir yaklaşımdan
uzak olması. İkincisi ise üniversite yöne-
timlerinin ögrencilerin dernekleşmesine,
kuliipleşmesine olanak tanımaları. Yani
ögrencilerin düşüncelerini açıklamalanna,
topiumda düzenkmeler yapmalanna ola-
nak sağlanması, öğrencilere potansiyel
suçlu gözüyle bakılmaması, düşüncelerini
açıklarken ünrversite yönetiminden de po-
lis baskısından da korkmayacakları bir
ortamın sağlanmasL"
Emniyet Müdürü'nün, güvenlik güçle-
rinin olaylar karşısında sağhklı, ılımlı ve
tarafsız davranıp davranmadığı konusuna
eğilmesi gerektiğini vurgulayan Şenata-
lar, Marmara Üniversitesi'nde meydana
gelen olaylarda polisin öğrencilere karşı
tarafsız dâvranmadığmı, savundu.
Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Has-
tanesi uzman psikiyatristi Ahmet Yemeni-
cioğlu ise uygulamanın psıkolojık olarak
yol açabıleceğı olumsuz sonuçlara dikkat
çekti.
Bu tür uygulamalann, aileleri ile en
sorunlu dönemini yaşayan gençleri olum-
suz etkileyebileceğini vurgulayan Yeme-
nicioğlu, "Suçluluk psikolojisi, pasifizm,
motivasyon kaybı gibi hiç istenmeyen so-
nuçiar doğurabüir. Emniyet örgütü ile aile
arasında kurulan devreye sokulmayan
genç, potansiyel suçlu konumuyla genelde
koruyucu yanı agır basan aile yapunızuı
paniği karşısında ister istemez daha da
koruyucu ve kollayıcı veya suçlayıcı bir ai-
le yapısyla karşüaşabilir" diye konuştu.
'Neredesin' programının 'hayali kayıbı' Çiğdem Yanık'ın yanıtı:
Nerede olduğumdan size ne?
•Annesinin 'kayıp' olduğu için başvurduğu Show TV'de 'Neredesin'
programının konusu olan 20 yaşmdaki Çiğdem Yanık'ın yaşamı değişti!
Programda Yanık'ı bulana 100 miryon lira ödül vaat edilmesi nedeniyle
ödül avcılanndan kurtulmak için evine ve işine gidemedi. Annesiyle
televizyon kameralan önünde 'banştınlmak' amacıyla 7 saat Beyoğlu Ilçe
Emniyet Müdürlüğü'nde tutuldu.
VAHYAKOÇOĞLU
Çiğdem Yanık, tekvizyona çıkrj hayan altüst oldu.
Bütün insanlar yaşamlannın bir
anında evlerinden uzaklaşmayı ve ya-
şamlarını kendi başına sürdürmeyi
düşler Ancak çok azı buna cesaret
edebilir ve başanr... Hele bir de 18 ya-
şından küçük bir genç kızsa bu düşü
kuran... Reşit olmayı beklemek, her
önüne gelenin "Sokaklar kötü insan-
larla dolu, evine dön" öğütleri... Bütün
bunlara göğüs gerebilmek için hırs
gerekir, bir de yapılan ise inanç ve
güç... Bütün bunların da yetmediği
olur. Bir gün bir televizyon progra-
mında 'kendinizi görursunûz ve yaşa-
nunız değjşir!'
Çiğdem Yanık, 1976 dogumlu. An-
ne ve babasının aynlması nedeniyle
sorunlu bir çocukluk geçirir. Velaye-
tinde olduğu annesinden 10 yıl ayn
kalır. Dedesinin yanmda kahr uzun
süre. Annesiyle yasadığı 1.5 yılda da
mutlu olamaz. 1994 yılının nisan
ayında (18 yaşım doldurunca) "Ben
ayTihvorum" şeklinde bir not bıraka-
rak annesinden aynlır. Bir küçük şir-
kette muhasebeci olarak çalışmaya
Tutuklu yakınlan kendilerine iki aydır görüşme izni verilmediğini söylediler
Yozgat'ta üç tutuklu ölünı eşiğinde
başlar. Ta ki 14 nisan gecesi 'Nerede-
sin' programı yayımlanana kadar.
14 nisan Show TV'de 'Neredesin'
programının konusu Çiğdem Ya-
nık'tır. Programdan önce Show TV'yi
aramış, programı dışandan hazırlayan
şirkette ulaştığı biri, programın mutla-
ka yayımlanacağmı, isterse bir hafta
sonra düzeltileceğini söyler. Gözü
yaşlı annesi kızının evden kaçtığını
anlatmış. Onlar da programı hazırla-
mışlar, insanlan teşvik etmek için de
100 milyon lira ödül koymuşlardır.
Kendisine benzeyen biri bulunmuş
ve canlandırma yapılmıştır. Bu akış
içinde lise arkadaşlanyla çektirdiği
fotoğraflan, hayalleri, asiliği, yalancı-
hğı, pasaklılığı milyonlarca izleyiciye
anlatılır. "Zavalh Çiğdem kimbüir ne-
rededir?-" Tam 30 dakika...
100 milyon bazılan için iyi paradır.
Tedirgin olmuştur. Evine, iş yerine
gidemez olur. 17 nisan günü
saat 11.00'de, bir 'Emniyet
Müdür Yardımcısı' tarafın-
dan Istiklal Caddesi'nden
ahnır. Babasının gelmesi
üzerine 7 saat sonra da bıra-
kıhr.
•Yozgat E Tipi
Cezaevi'nde süresiz açlık
grevinde bulunan Mehmet
Zengül, Yunus Aydemir ve
Cemal Çakmak yaklaşık
bir hafta önce 'yaşamsal
tehlike' taşıdıklan için
koğuşlanndan alınarak
cezaevindeki revire
kaldmldılar. Ancak
gerekli tedavi
yapılmadığından yaşamsal
tehlikeyi atlatamadılar.
AYKUT KÜÇÜKKAVA
Yozgat E Tipi Kapalı Ceza-
evi'nde 21 marttan bu yana de-
vam eden süresiz "açlık gre-
vi"nde üç tutuklu ölüm eşiğinde.
Cezevinde tutuklu bulunan Meh-
met Zengül. Yunus Aydemir ve
Cemal Çakmak'ın yakınlan ce-
zaevi yöneticilerinin kendilerine
iki aydır görüşme izni vermediği-
ni ileri sürerken. yakınlannm ya-
şamlanndan kaygı duyduklannı
söylediler.
Üç tutuklunun yaklaştk bir haf-
ta önce "yaşamsal tehlike" taşı-
dıklan için koğuşlanndan alına-
rak cezaevindeki revire kaldınl-
dıklan, ancak gerekli tedavi ya-
pılmadığından yaşamsal tehlikeyi
atlatamadıklan öğrenildi.
12 Eylül'ü protesto ettiği ge-
rekçesiyle tutuklanan siyasi 32
yaşındaki hükümlü İbrahim Zcn-
gül'ün 29 yaşındaki eşi Fergül
Zengül, en son Şubat ayı başında
eşiyle görüştüğünü söyleyerek,
"Eşimden yaklaşık iki aydır hiç-
Tutuklu yakmlan cezaevindeki baskılann kaldınlmasıru istiyor.
bir haber alamıyoruru. Cezaevi
görüş yasağı ko> du. tçeri ainuyor-
lar, görüştürmüyorlar. Mektup
yazdun, teigraf çektim. Hiçbirisi-
ne yanıt alamadum. Eşimin açlık
grevinden dolavı rahatsızlandığuu
biliyorum. Onun hayatından endi-
şe ediyorum" dedi.
Cezaevi yöneticilerinin görüş
yasağı ile ilgili olarak kendisine,
"Eşiniz disiplin cezası akfa, o yüz-
den görüştürmüyoruz'" dedikleri-
ni söyleyen Zengül, "Eşim öğret-
mendi. 12 Eylül'ü protesto ettiği
gerekçesiyle gözaltına alındı. O
şimdi siyasi hükümlü. 27 şubatta
ruruklulann kaçmak için bir tünel
açtığı ortaya çıkınca, tutsaklara
saldırılarda bulunulmuş. 27 şu-
battan bu yana da ben de eşimle
görüşemedim zatcn" dedi.
Ibrahvm Zengül ve Hazal Zen-
gül adlannda iki çocuklan oldu-
ğunu belirten Zengül. "İld çocu-
ğumla babalannı görmek tstedik.
Eskiden eşimi görmeye gjttigimiz-
de bile rahat degfldilc V iyecek gö-
türürdük, onlan dağırıriardı. Kul-
lanması için getirdiğimiz eşyalann
ona ulaşrnadığuıı eşim bana söy-
töyordu
r
diyerek görevlileri eleş-
tirirken, bunu eşinin siyasi hü-
kümlü olmasma bağlıyordu.
"Onun yaşayıp yaşamadığını
bile bibnîyorum. Bunu tüm yetki-
lilcrin hepsine soruyorum. Acaba
bir kişi siyasi hükümlü olduğu
için neden eşiyle görüştürülmü-
yor. Çocuklanma babanız yakın-
da getecek diyorum. Anıa içim-
den, 'Bir gün onu görebilecek
miyim?' diyorum. Lfitfen, artık
eşimi kendi gözlerimle sağ gör-
mek istiyorum. Yetkilere sesleni-
yorum. Söyleyin lütfen. kocamı
görmek, onun sağ olduğunu bil-
mek bentan en doğal hakkım değü
mi?" sözleriyle kendisine yapılan
haksızhğa veryansın eden, siyasi
bir tutuklunun eşi Zengül, yetkili-
lerden umudunu kesmiş değil. O
ıçindeki umut ışığını sıcak tutu-
yor.
'Yaşamım ahüst oldu'
Anayasanın 20. maddesi
"Herkes, özd hayatına ve ai-
le hayanna sa>'gı gösteriteıe-
sini isteme hakkma sahiptir.
Özel hayabn ve aile hayaü-
nın gizliliğine dokunula-
maz..." der. Onunki ihlal
edilmiştir. Programın yaşa-
mını altüst ettiğini anlatan
Çiğden Yanık, bunu hazme-
demiyor. Başına 100 milyon
lira ödül konulmasının ya-
şamını tehlikeye soktuğuna
dikkat çekiyor. "Neredesin
Çiğdem" sorusunu, milyon-
larca kişi önünde soranlara
"Size ne" yanıtını veriyor.
"Annem, nerede olduğumu
dedeme sorarak öğrenebilir-
di.
Yaşun gereği o programı
hanrlayanlar, annemin iddi-
alanna karşı, 'Yaşı büyük.
istediyse aynlabilır' diyebi-
lirierdi. Giyimhni bile konu
ettiler. Bu kadar detaylara
inerek hazıriadıkları prog-
ramda anneme soracaklan
tek soru, onlan bu sorumlu-
luktan kurtarabilirdi. Yap-
madüar" diyor Çiğdem.
'Neredesin' programının
yönetmeni Zcynep Tor, ya-
nıt hakkı için başvurulması
halinde bu hakkın tanmaca-
ğını söylüyor. Tor, "Çiğ-
dem'in söyledikleri aynen
yayımlanacak nu, yoksâ ke-
sifccck mi?" sorusuna "Bu-
na yöneticiler karar ve-
rir"diyor. Zeynep Tor
kusurlu olmadıklannı belir-
tiyor.
NOTLAR / ORAL ÇALIŞLAR
1
2 Mart 1971 askeri
müdahalesinin he-
men ardından yapı-
lan 1973 seçimle-
rinde Erbakan'ın lideri
olduğu Milli Selamet Partisi (MSP), oy-
lann yüzde 11.8'ini kazandı ve o dönem
parlamentosunun kilit partisi haline geldi.
Erbakan yüzde 11.8 oy oranına. bir daha
uzunca bir zaman ulaşamadı. Yeni bir
hamle yapması için yeni bir askeri darbe
gerekti.
12 Eylül 1980 askeri darbesi, Erbakan
ve arkadaşlan için yeni bir hamle imkânı
yarattı. 1991 seçimlerinde MHP ile ittifak
yapan RP. oylann yüzde 16'smı kazandı.
1994 yerel seçimlerinde bu oran tek başı-
na yüzde 19.8 oldu. Kamuoyu yoklamala-
nndan, şu anda seçim yapılsa RP'nin oy-
lannın yüzde 20'lerin çok üzerinde bu-
lunduğu ortaya çıkıyor.
Bayram değil seyran değil, bunlan ne-
den anlatıyorsun diye soranlar olabilir.
Önceki akşam Kanal 6'da Ümit Zileü'nin
programında, darbeci Kenan Paşa'yı din-
leyince, kamuoyunun bir yanılsamaya sü-
rüklenmek istendiği endişesine kapıldım.
Kenan Paşa, şeriatçı bir partinin iktidara
gelmesine askerin izin vermeyeceğini id-
dia eden tezler öne sürdü. Kenan Paşa'mn
düşünceleri yalnız onunla sınırlı kalsa
pek de önemsenmeyebilir. Ama bazı çev-
reler askeri müdahaleyi Islamcı bir siyasi
iktidara karşı ciddi ciddi seçenek olarak
görüyor ve darbecilerin şeriatı önleyebile-
Askeri darbe mi, şeriat mı?
ceğini düşünüyor. RP'nin güçlenmesi
karşısuıda çaresiz kalan kitlelere de böyle
bir olasılık hatırlatılıyor.
Gerçekten askeri darbeler. Islamcı siya-
si akıma bir seçenek mi? Yaşadığımız iki
askeri darbe, bu iddıanm tamamen saçma
olduğunu kanıtlıyor. Her iki askeri darbe-
nin sonunda Islamcı siyasi parti oylannı
katlayarak büyüttü. Pratikte askeri darbe-
ler Islamcı siyasi cereyanı besledi. Çün-
kü, her askeri darbe, halkm demokratik
muhalefetini ve direnme refleksini kın-
yor, halkın haklannı savunamayacağı bir
yasal çerçeve çiziyor. Askeri darbeler, her
zaman baş düşman olarak halkm ekono-
mik ve siyasi özgürlüklerini görüyorlar.
12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden
sonra çıkanlan anayasalan, yapılan yasal
değişiklikleri ve alınan ekonomik önlem-
leri incelemek, bu asken darbelerin halk
düşmanı karakterlerini gözler önüne seri-
yor.
Halk düşmanı askeri darbeler, halkm
çıkarlannı savunan solu da baş düşman
olarak kabul ederler. Solun ezilmesi te-
mel hedefleridir. 12 Mart ve 12 Eylül as-
keri darberlerinde yapılan da budur. Hal-
kın direnmesi ve tepkisi ezilince, sol ağır
baskı altına ahnınca ve toplum içinde
bağnazlık körüklendikçe muhafazakârlık
güç kazanır. Pratikte de böyle olmuştur.
12 Eylül darbecileri, solu baş düşman
olarak gördükleri için, dini sola karşı bir
dalgakıran olarak düşündüler. Islamcıhk
onlann kanatlan altında beslendi, büyü-
dü.
Darbe ve şeriaün panzehiri
Aynca solun ve demokratik akımlann
bütün örgütlenme olanaklan ortadan kal-
dınlırken, örgütleri kapatıhrken, dernek-
ler, sendikalar, kitle örgütleri yok edilir-
ken, camiler Islamcı siyasi akımın örgüt-
lenme ve propaganda merkezi olmaya de-
vam ettiler. Askeri darbeleT, hem bilerek,
hem bilmeyerek dinciliği besleyip büyüt-
tüler. Askeri darbe, şeriata karşı seçenek
olmak bir yana, tam tersine onu güçlendi-
ren bir etken oldu. Aynı gelişme bugün
Cezayir'de yaşanıyor. Askeri darbe oldu-
ğundan bu yana Cezayir'de şeriatçı akım-
lar daha da güçlendi, daha da radikalleşti
ve daha da saldırganlaştı. Bütün dünya
askeri darbenin Cezayir'de bir seçenek ol-
madığını artık kabul ediyor.
Bizim demokrasiye ve özgürlüklere ih-
tiyacımız var. Askeri darbenin de, şeriatın
da panzehiri, kişisel haklannı ve özgür-
lükleri savunmaya kararlı halktır. Batı'da
neden şeriat ve askeri darbe tehlikesinden
söz edilmez? Çünkü oralar-
da yeı'.eşmiş bir demokrasi
bilinci ve yerleşmiş demok-
ratik kurumlar egemendir.
Kimsenin aklına askeri dar-
be gelmez. Kimse şeriat arayışı içine gir-
mez. Kimse buna cesaret edemez.
Türkiye'de, özgürlükler bastırılmış,
halkı baskı altına ahnmış, dünyanm en
gerici yasalan bu ülkeye layık görülmüş.
lşte bu koşullarda şeriat gelişti. Askeri
darbenin ekonomik ve siyasi baskısı al-
tında kalan çaresiz halk, demokratik çö-
zümler bulamayınca düzene karşı olduğu-
nu düşündüğü dine sığındı. 1968'li yıllar-
da dinci siyasi akımlar küçücük grupçuk-
lardı. Gençlik içinde neredeyse sıfirdılar.
Çünkü o yıllarda, demokrasi istegi yükse-
liyor, sol güçleniyor ve halk hakkım an-
yordu. O koşullarda dini bağnazlığın esa-
mesi bile okunmuyordu.
Askeri darbe meraklılanyla, dini bağ-
nazlık arasında tam bir aynılık vardır. Bu
ikisinin tek seçeneği ise demokrasi ve öz-
gürlüklerdir. Özgürlüklerin önü açılsın,
Kürt sonınu demokratik ve banşçı bir çö-
züme ulaştınlsın, kısa sürede tslamcı si-
yasi akımın düşüşe geçtiğini göreceğiz.
Çare darbede değil, anti-demokratik
bağnaz kafalan değiştirmekte. Baskıcı
yasal yapıyı temizlemekte. Faili meçhul
cinayetleri yaratanlann yakalanmasında.
Halkın önünü açm, gerisine kanş-
mayın. Ne lslami bağnazlık, ne ırkçıhk,
ne de darbecilik, hiçbiri hayat bulamaz.
CUMARTESl
YAZELARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Düşünce Özgürlüğü
Yazırnın yayımlanmış olacağı gün, 22 nisan cu-
martesi saat 15.00'te, TÜYAP'ın Ankara Kitap Fu-
an'nda bir panele yönetici olarak katılacağım. Ko-
nu: "Düşünce ve Açıklama Özgürlüğü". Konuşma-
çılar: Akın Birdal, Muzaffer Erdost, Mahmut Tali
Öngören ve llhan Selçuk... Panel, Türkiye Yazarlar
Sendikası'nın bir etkinliği olarak gerçekleşecek.
• • •
İnsan Haklan Derneği'nin birkaç ay önce yayımla-
dığı bir rapordaki rakamlarla, ülkemizde düşüncete-
rinden ötürü suçlu bulunarak tutuklanan ve raporun
yayımlandığı sırada halen cezaevinde bulunan kişi
sayısı 140. Bunlardan 18'i sryasal parti ya da der-
nek yöneticisi. Geri kalan 122 kişiden 11'i yazar, bi-
lim adamı, tiyatro ve müzik sanatçısı. 11 kişi ise ga-
zeteci, yayıncı ve dergici... Geçen birkaç ayda bu
sayının azalmış olduğunu sanmıyorum. Çoğalmış
olması akla daha yakın. Terörie Mücadele Yasa-
sı'nın 8. maddesi gereğince şu anda yargılanmakta
olan kişi sayısı ise yaklaşık olarak 2000...
•••
Düşünce özgürlüğü denildiğinde, düşünceleri
açıklama özgürlüğünün kastedildiği belli bir şeydir.
Yoksa, "düşünce" değil, "düşünme" özgürlüğü de-
mek gerekirdi... İnsanlan "düşünme" özgürtüğün-
den de yoksun kılabilecek bir güç var mıdır? Buna
bir çırpıda olumsuz yanrt vermek kolay değil. Çün-
kü düşünce özgürlüğünden, yani düşüncelerini
açıklama özgürlüğünden yoksun kılınan kişi, bir za-
man sonra düşünme yetisini de kaybetmeye başla-
yacaktır... Kant'ın sakin ve büyük sorusunu ve sap-
tamasınt burada tekrar edelim: "Düşüncelerimizi
ilettiğimiz başka kişilerle topluca düşünmediğimiz
zaman çok düşünebilir miyiz, iyi düşünebilir miyiz?
Insanlardan düşüncelerini başkalarına açık açık
iletme özgürlüğünü kaldıran bir dış gücün onlann
düşünme özgürlüğünü de kaldırdığını söyleyebili-
riz..." (bkz. L.Goldmann, "Kanf Felsefesine Giriş",
Türkçesi A. Timuçin).
• • • '•'"•'
J
Geçen ay, Cenk Koray, Şanar Yurdatapan ve
başka arkadaşlarla Istanbul DGM Bassavcısı'nı zi-
yaret ettik... Suçlama konusu yazılann basılı olduğu
ikinci bir kitabı sunmak ve o yazılan imzalayan kişi-
ler olarak bizler hakkında da soruşturma açılmasını
istemek için... Başsavcı, bizi ayakta, kibarca karşı-
ladı. Çaylarımızı içerek konuşurken onu izliyorum.
Orta yaşlarda, düzgün giyimli, ince yapdı bir adam.
Heyecanlı ve gergın. Bunu, konuşmasından ve söy-
lediklerinden çok, konuşurken makam kottuğunun
arkalığının ileri geri sallanmastndan anlıyorum... Pe-
kâlâ benim üniversite yıllanmdaki arkadaşlanmdan
biri olabilir... Istanbul DGM Başsavcılığı koltuğuna
acaba kendi isteğiyle, kendi seçimiyle mi gelip otur-
du?
O gün Istanbul DGM'nin küçük avlusunda, gö-
rüntüîenecek insan sayısından daha fazla TV kame-
rası vardı... Bir anlamda, ülkemizin zenginleşmekte
oluşunun göstergesiydi bu kamera bolluğu... Fakat
TV kameralan çoğalmaktayken, ülkemizde düşün-
celerinden ötürü tutuklananların da sayıca çoğal-
makta otuşu bir çelişki değil mi?.. Söyteşim'ız sıra-
stnda gözlemiifıi aktararak bu soruyu yöneltttğim
başsavcının yaııtı kelimesi kelimeşine aklımda de-
ğil. Fakat söyledikleri aşağı yukarı şunlardı: DGM
yargıç ve savcıları da Terörie Mücadele Yasası'nın
8. maddesinden rahatsızlar. Çünkü bu madde her-
hangi bir yoruma olanak tanımıyor. Yoaımlanmaya
kalktşıldığında ise kararlar Yargıtay'dan dönüyor. Bu
madde hukukun evrensel kurallanna da, bizim ana-
yasamıza da aykındır...
Ve sayın başsavcı, bu durumda kendilerinin ya-
pacak bir şeyi olmadığını, görevin parlamentoya
düştüğünü söylemekteydi...
• * •
DGM başsavcısıyla böyle bir konuşma yaptığımız
günlerde, ıstanbul'da düzenlenen bir toplantıda,
cumhuriyet savcıları da benzer görüşleri diie getıren
bir basın açıklaması yayımlamışlardı... Yürürlükteki
düzenin savunucuları olması gereken savcılann da
rahatsızlık duyduklan antidemokratik yasa madde-
lerini acaba nasıl bir güç hâlâ yürürlükte tutmayı
başarabiliyor? Düşünce ve anlatım özgürlüğünün
karşısındaki bu güç, bu özgürlüğü engellemekle
Türkiye'nin gelişme dinamiklerini körelttiğini ve böy-
lece kör bir şiddet ortamına yol açtığını, acaba ger-
çekten de fark etmiyor mu?
•••
Yaşar Kemal'in DGM'de yargtlanmasına neden
olan yazısını okudunuz mu? Herhalde çoğunuz
okumadı. Kovuşturulan yazılar kitabı elime geçme-
miş olsa ben de okuyamamış olacaktım. Düşünün
ki bir yazar, üstelik dünya çapında, büyük bir yazar,
bir yazısından ötürü yargılanıyor ve yurttaşlan onun
bu yazısını okuma olanağına sahip değil... Acaba
böyle bir tuhaflık dünyanm bir başka ülkesinde ya-
şanmış mıdır?
Yaşar Kemal'in yazısını, her şeyden önce, üslu-
bundan, kjten anlatımından ötürü sevdim... Tam bir
Yaşar Kemal yazısı... Ağıt gibi, destan gibi bir yazı.
Türkler için, Kürtler için, hepimiz için bir ağıt... Yaşar
Kemal'in yazısını yargılayanlar, bir sanat yapıtını, bir
destanı, bir ağıtı da yargılamış oluyortar...
• • •
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki "şahin"\er, Te-
rörie Mücadele Yasası 8. maddesinin ve öteki anti-
demokratik yasaların savunucuları, "İnce Me-
met"in, "Orta Direk"ir\, Türkçe ve Türkler var olduk-
ça yaşayacak bu yapıtlann yazanndan daha mı va-
tansever sayıyorlar kendilerini? Bizdeki deyimle,
"Buna tavuklar bile güler"... Azerilerinki daha hoş:
"Buna pişmiş horoz bile güler..."
•••
22 nisan cumartesi saat 15.00'te, hiç değilse An-
kara ve çevresindeki dostlarla, TUYAP Kitap
Fuan'ndaki panelde buluşmak üzere...
Hasan Ocak'tan haber yok
Gözaltmda kayıplara
sanatçılardan protesto
tstanbul Haber Servi-
si- Gözaltında olduğu id-
dia edilen Hasan Ocak'ın
bulunamaması, sanat-
çılarca protesto edildi.
Yenigün Müzik Toplu-
luğu, Grup Kızılırmak,
Ankara Birlik Tiyatrosu,
Fevzi Kurtuluş, Mağma
Sanat Hareketi, Hüseyin
Aydın, Suna Aras, 68'liler
Vakfı, İHD, Grup Munzur
ve Yüz Çiçek Açsın Kül-
tür Derneği'nin ortaklaşa
düzenledikleri toplantıda,
açlık grevi yapan Ocak'ın
yakınlannın da bulunduğu
CHP il binasında yapıldı.
Açıklamada, Ocak'ın an-
nesinin de gözaltına alın-
ması kınanırken "Sıvas
katliamı davasında bütün
mahkeme heyetine küfür-
ler ve hakaretlerte birlikte
çakmak ve bozuk para
atanlan serbest bırakarak
odüllendirenler. çocuğunn
aramak gibi doğal hakkını
kuüanmak isteyen bir ana-
yı, yıldırım bir yargıla-
mayla 1 ayhk hapis cezasv
na çarptırmışOr" denildi.