Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
28 ARALIK 1995 PERSEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
: 1991-1995 döneminde unutulan bir kavramın yazgısı tartışılıyor: : ..:
,;
Sürdürülebilir kalkmma ımutııldu
• 1991 yılının kasım ayında ilan edilen
ilk DYP-SHP koalisyon protokolündeki
"sürdürülebilir kalkınma"' ilkesi, aradan
geçen 4 yıl içinde tümüyle unutuldu.
Şimdi. genel seçimler öncesinde bu
kavramı yeniden gündeme getiren
TMMOB, Tûrkiye'deki "sürdürülemez
politikalann" hiç değilse yeni dönemde
artık terk edilmesi gerektiğini savunuyor.i
1993 \ılında haarianan DPT'nin 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı da sürdürülebilir kalkınmayı hedeflerken, Yata-
ğan'daki insaniar sürdürülebilir yaşam için eylenıler \aptı.
OKTAYEKİNCİ
"Ekonomik kalkınma ve çevre
ikikmleri konusunda ekolojik
- değerieri gözeterek ve koruvarak
kalkınmanın olanaklı olduğuna
inanan hükümet, 'sürdürülebilir
. kalkınma' >aklaşımını
. benimsemektedir." Bu kısa paragraf.
20 Ekim 1991 seçimlerinden sonra
Demirel ve İnönü tarafından kurulan
DYP-SHP koalisyon hükümetinin
ortakhk protokolünde yer alıyordu.
Ne \ar kı aradan geçen dört yıla
v
yakın zaman içerisinde, ne topluma
sürdürülebilir kalkınmanın ne
anlama geldiğı yeterince açıklandı:
ne de Türkiye'de izlenen kalkınma
polnikasının aynı koalisyon
hükümetleri döneminde gerçekten
"sürdürülebilir" olmasına özen
gösteriiıp röstenlmediğı tartışıldı...
Nitekım bu ılgisizlik, 24 Aralık 1995
genel seçımlen öncesinde de doruğa
çıktı Liderler. bırbırlennın
malvarlığını tartışmaktan. "ülkenin
malvarlıgını" tartışmaya. yanı doğal
ve kültürel çevre değerlenmizi
koruyarak nasıl bir sürdürülebilir
kalkınma politikasını savunduklannı
açıklamaya fırsat bulamadılar...
Öyle görünüyor ki BM Çevre ve
Kalkınma Komisyonu'nun 1987'de
yayımlanan "Ortak Geleceğüniz"
adlı ünlü raporuyla bırlikte dünya
kamuoyunun gündemme gelen bu
küresel kavram, yenı kurulacak
hükümet programında da belkı yine
bir paragraf içinde sıkıştınlarak yer
alacak. Ama, 1991-1995 döneminde
olduğu gibi. şimdi 1996 ve
sonrasında da Türkiye'nin resmi
söyleminde bir "temenni" olarak
vurgulanmasının ötesinde. özellikle
yatınm planlan ve programlannda
yine dikkate alınmayacak...
TMMOB Çevre Komisyonu'nca 8
Aralık 1995 günü Ankara'da
düzenlenen "Sürdürülebilir
Kalkınma Sempozyumu", 4 yıldır
hukumet programlannda sessiz
sedasız yer alan bu "küresel hedefin"
hem önemini. ama hem de ulusal \e
evrensel toplum çıkarlan açısından
"sorgulanmasınr içeren anlamlı bir
toplantı oldu. Burada hemen herkesin
üzerinde birleştiği genel kanı,
sürdürülebilir kalkınma kavramında
aslında "ne>in sürdüriilmek
istendigi'' sorusunun gıderek önem
kazanmasıydı. Sözgelımı Arslan
Başer Kafaoğlu'nun vurguladığına
göre. bugün yeryüzündekı tüm
yaşam ve kalkınma kaynaklannın
yüzde70'inı tüketen 19 gelişmiş
ülkenin bu "küresel egemenlikieri1
"
eger sona ermeyecekse. bu kavram.
yeryüzü adaletı yerıne temelde
••sürdürülebilir kapitaiizm" içın yenı
bir evrensel stratejıyi tanımlama
nskını de taşıyor. Pekı. acaba
sürdürülebilir bir uygarlık için, her
şeyi hükümetlerden beklemek \e
örneğin Türkiye'de de hiç değilse
yeni hükümeti bu sorumluluğa da\et
etmekle sınırlı kalmak, yeterli mtdır
0
Tartışmacılardan Doç Dr. Yücel
Çağlar'ın: "Öncelikk mühcndis ve
mimarlar, kendi meslek
yaşamlannda artık kaynakları
tüketmeyen ve toplumun çevre
haklannı gözeten bir hi/meti
yeğlemelidirler™" şeklındeki dileği.
sürdurulebilırlık konusunda "shil ve
demokratik vükümlülüklerin" de
çok önemlı olduğunu gündeme
getirdi.
Sürdürülemez kalkınmanın ülkemizdeki en ünlü projesi olan Cökova Termik Santralı,
koalisyon hükümeti döneminde deneme üretimi adı altında resmen işletilmeye başlandı.
Kıbrıs içîn Türldye'ye çifte kıskaç
ABD'nin, Türkiye'nin adadaki garantörlüğünü "sulandıran" çözüm önerileri Ankara'nın başını ağntacak
LALE SARIİBRAHİMOĞUJ
ANKARA- Türkiye'de 24 Aral ık erken
genel seçımlerinin ardından hükümetin
ne zaman kurulacağı konusundaki belir-
sizlik sürerken ocak ayında Avrupa Bir-
liği (AB) \e ABD. Kıbns konusunda An-
kara'yı çifte kıskacaalmaya hazırlanıyor.
- Türkiye'nin son aylarda seçim orta-
mında bulunması sonucu hükümet, başta
' Kıbns olmak üzere pek çok öncelikli ko-
nuda net siyası irade ortaya koyamadı.
"Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasında
gümrük birliğine (GB) girilmesine 4 gün
kala, KKTC ekonomisinin gümrük birli-
ği kararlanndan etkılenmesini önleyicı
çalışmaların hızlandınldığı öğrenildi.
Dış Tıcaret Müsteşarhğı'nın önenlen
doğrultusunda KKTC ile serbest ticaret
anlaşması yapılmasının. Kuzey Kıbns'ı
tanımayan AB'nın açık tepkisine neden
olacak sorunlar doğuracağına dikkat çe-
ken Dışişlen bürokrasisinin, KKTC eko-
nomısini AB mevzuatına uyumlu hale ge-
tırme çalışmaları yaptığı öğrenildi. Bir
yandan kurulacak bir federal Kıbns Cum-
hunyetı'nin Türkiye"den önce AB'ye üye
olamayacagını savunan Ankara'nın, di-
ğer yandan da bu tezinın dikkate alınma-
ması olasıhğınakarşı KKTC'yi. Kıbns'ın
AB'ye üyeliği halinde Rum Yönetımi ile
rekabet edebilir düzeye getirme hazırlı-
ğında olduğuna işaret edildi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükel-
çı Ömer Akbd. GB'nin gerçekleşmesin-
den sonra da Türkiye ve KKTC arasında-
ki ilişkilerin süreceğini belirterek ekono-
mik ilişkilenn sürdürülmesi için gerekli
düzenlemelenn yapıldığını söyledi.
Türkiye'nin gümrük birliğine girmesi
için çaba harcayan ABD, Kıbns konusu-
nun çözümü için ocak ayından itibaren
yoğun bir dıploması trafığıne hazırlanı-
yor. Bu çerçevede. ABD Dışişleri Bakan
Yardımcısı Richard Holbrooke. Türkı-
ye'nın adadaki garantörlüğünü "sulandı-
ran" bölümlenn de yer aldığı bir çözüm
paketi ile birlıkte ocak ay ı sonlanndaTür-
kiye'ye gelmeye hazırlanıyor.
ABAD, tanm ürünlerini hedef
alıyor
Türkiye ve AB arasındakı gümrük bir-
liği karannda yer alan tartışmalı 16. ve
64. maddeler konusunda Ankara ve bır-
lık. farklı yorumlar getirmeye devam edi-
yor. Türkiye, 16. maddenın öngörmesi-
ne karşın, devlet olarak tanımadığı içın
Rum Yönetımi ile 1 ocaktan itibaren 5 yıl
içinde bir serbest ticaret anlaşması yap-
mayükümlülüğübulunmadığınıbelirtir-
ken bırlik tersini savunuyor.
Ankara. AB Adalet Divanfnın
(ABAD) KKTC'ye getirdığı ticaret y asa-
ğının yalnızca tanm ürünlerini hedef al-
dığını anınısatarak gümrük bırlıği belge-
sınde tanm ürünlerıne ılişkin bir hük-
mün bulunmadıgına dikkat çekiyor. Bu
çerçevede Ankara. 64. maddede öngö-
rülmesine rağmen ABAD kararlanna uy-
nıa zorunluluğu bulunmadığını belırti-
yor.
Denktaş Ankara'da
Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti (KK-
TC) Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın.
bugün Ankara'ya gelerek Kıbns soru-
nunun çözümü kapsamında temaslarda
bulunacağı kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı'ndan dün yapılan
yazılı açıklamada, Denktaş'ın. Anka-
ra'da yapacagı çalışma ziyareti kapsa-
mında Cumhurbaşkanı Süle>man Demi-
rel tarafından dakabul edileceği bıldiril-
di. Açıklamada şöyle dendi:
"Ziyaret sırasında Kıbns sorununun
içinde bulunduğu aşama ve ülkemizle
KKTC arasında her alandaki ilişkilerin
daha da geliş.tirilmesi konulannda istişa-
relerde bulunulacakhr."
ABD yönetıminin. "Bosna'dan sonra
Kıbns" yaklaşımı kapsamında. ABD
Kıbns Özel Koordinatörü Richard Beat-
tie, 4-6 aralık tanhlerinde adada temas-
larda bulunmuştu. Beattie'nın ziyareti-
nin, ocak ayının sonlanna doğru bolge-
ye gelerek taraflar arasında bir uzlaşma-
nın sağlanmasına yönelik "mekikdipkv
masisine'" başlaması beklenen Dışişlen
Bakan Yardımcısı Richard Holbro-
oke'un temaslarına zemin oluşturma ni-
telığinde olduğu bildinlmışti. Denktaş'ın
ziyaretinin, Holbrooke'un temaslan ön-
cesinde bir fikir alışvenşınin sağlanma-
sına yönelik olduğu kaydedildi
Türkiye, ABD'ye soğuk
ANKARA (CumhuriyetBürosu)-Türkiye;
ABD'nın ocak ayından itibaren Kıbns soru-
nunun çözümünü hızlandırma politikası çer-
çevesinde taraflara sunacagı pakete, adadaki
garantörlük hakkı sulandınlmaya çalışıldığı
için soğuk bakıyor. ABD paketinde, Kıbns'ta
Türkiye ve Yunanistan'a adanın tamamında
tanman garantörlük hakkının. taraflar içın
KKTC \ e Rum Yönetımi topraklan ile sınır-
" landınlması öngörülüyor.
A
Ankara'nın. bazı bölümlerine sıcak bak-
Tnadığı ABD paketi, şu unsurlardan oluşu-
~^yor:
' - Kurulacak bir federal Kıbns'ın Avrupa
* Birliği'ne tam üyeliği halinde üç hürriyet ola-
rak anılan. serbest dolaşım. mülk edinme ve
yerleşme konulannda. Danimarka ve Alman-
"ya arasındaki anlaşma örnek alınabilecek.
Buna göre Rumlann. Kuzey kesimine akın et-
"mesi sınırlandınlacak. (Diplomatik kaynak-
" lar, KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş'ın.
Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda kesin
güvenceler venlmesı halinde federal Kıb-
ns'ın .AB'ye Ankara"dan önce tam üye olma-
sını kabul edebileceğini belirtiyorlar)
- Türkiye ve Yunanistan arasında bir orta
yol formülü çerçevesınde garantörlük konu-
su sulandınlacak. ABD. Türk kesıminın gü-
venliğinden Türkiye'nin, güney kesıminin
güvenliğinden de Yunanıstaa'm sorumlu ol-
ması. buna karşılık. tüm adanın NATO ya da
uluslararası bir güç tarafından korunmasını
öneriyor. Böylece Türkiye'nin adanın tümü
üzerindeki garantörlüğü de ortadan kaldınl-
mak isteniyor.
- Rumlar'a. Kıbns konusunda çözüm ol-
madan AB'ye giremeyeceği konusunda uya-
n mesajı venlecek.
- Taraflar dönüşümlü olarak cumhurbaş-
kanlığına getirilecekler.
- Adadaki kuvvetler karşıhklı olarak azal-
tılacak.
Alman basını seçimleri değerlendirdi:
Islamcılar
iktidara
yaklaşıyor• Türkiye"deki seçmenin karan siyasetçiye
bıraktığını belirten Alman gazeteciler
"Ankara'nın geleceğinin Avrupa ile
bütünleşmesinden geçtiği düşünülürse bu
seçim sonuçlannın Türkiye için bir tehdit
oluşturduğunu" belirtiyorlar.
CELALÖZCAN
MLNİH -Türki\e uzmanı Alman gazeteciler. Cum-
huriyet'e seçim sonuçlannı değerlendirdi ler: Türkiye'de-
ki seçim sonuçlarını Alman basını büyük bir ılgiyle ız-
ledi. Noel tatilı nedeniyle hiçbir gazete yayımlanmadı-
ğı için seçim üzerıne haberler gazetelenn çarşamba gün-
kü baskılannda yer alabıldi. Tüm ciddi gazeteler. seçim
sonuçlan üzerine haber ve yorumları ılk safyalanndan
verdıler. Ciddı gazeteler. seçim sonuçlannın Avrupa'yı
telaşa düşürecek boyutta olmadığını belirtırken buKar
gazetelen İslamcıların Türkiye'de de ıktidara yaklaştık-
lan görüşünü savundu. Almanya'nın en saygın gazete-
lerinden Süddeutsche Zehung (SZ) ve Frankfiırter AH-
gemeineZeitung(FAZ)yazarları seçim sonuçlarınıCum-
huriyet'e degerlendırdiler.
Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi köşe yazar-
lanndan Bader. gazetemız için yaptığı değerlendirme-
de, Türkiye'de seçmenlerin bir karar vermediğını. kara-
n sıyasetçılere bıraktığıry söyledi. Türkiye'nin gelece-
ğinin Avrupa ile bütünleşmesinden geçtiği düşünülürse
bu seçim sonuçlannın Türkıye içın bir tehdit olu^turdu-
ğunu belirttı. En güçlü panının mutlaka hükümet kur-
ması gerekirdıye bir kural olmadığını söyleyen Bader.
Refah'ın hükümete dahıl edilmesinı şu anda zorunlu bir
ihtıyaç olarak görmediğini. ancak bir partinın giderek
güçlenmesi halinde de devamlı hükümetten dışlanama-
yacağı gerçeğını kaydertı.
"Klasik çözüm ömiirsüz olur'
Süddeutsche Zeitung gazetesi Türkiye ve Ortadoğu
uzmanı YVolfgang Ko>dl ise Islamcılann hükümete da-
hil edilmesi görüşünü sav undu. Koydl. gazetemıze yap-
tığı açıklamada DYPve ANAP'ın Ecevit ile birlıkte ku-
racağı hükümetin klasik bırçozüm olacağını. bu hükü-
metin ıse lizun ömürlü olamayacagını. \eni erken seçı-
me gidıldiğınde bundan Refah Partisi'nin daha kârlı çı-
kacağını belirttı.Frankfurter Allgemeine Zeitung gaze-
tesi Ortadoğu \ e Türkiye uzmanı VYölfgang Lerch ise bu-
na karşılık Türkiye'de demokrasiyi kurtarmanın lek yo-
lunun ANAP, Doğruyol ve DSP İcoalısyonundan geçtı-
ğini, aksı takdırde. Refah'ın yönetime dahıl edıîmesi
halinde bunun çok daha kötü sonuçlardoğuracağı görü-
şünü savundu. Gerçi üç liderın bırbiriyle anlaşabilece-
ğindenkuşkuduyduğunu. ancak Erbakan'akarşımüca-
delede bir birliktelık sağlayabıleceklerinı belintı Islam-
cıları dışlamadan sorumluluk yükleme deneyımmın öte-
kı Arap ülkelennde: Mısır. Surıyegıbi daha önce denen-
dıği. ancak bu deneyimin iflas ettığini savundu "Mı-
sır'da Sedat, Müslüman Kardeşleri yönetime ortak etti.
Ancak Müslüman Kardeşler, giderek güçlendi \e sonun-
da Sedat'ı öldürdüler. Burada amaç onlan kullannıaktı,
ama bu deney boş çıktı."
'Siyasi bezginlik yok'
Seçim sonuçlannın halkın Türkiye'de değişim isteği-
ni yansıttığını söy leyen "SZ" y azan Koydl, tüm ha\ a ko-
şullanna. yerel seçimlerın kısa bir süre önce yapılması-
na ve hazırlıksız gelen erken genel seçime rağmen yüz-
de 85 oranında bir seçim katılımının ülkede sı>ası bir
bezginlik olmadığının göstergesı olduğunu kaydetti "Er
veya geç de\1et. Kürtsiyasetçilerle görüşmekzonında ola-
caktır. PKK gibi bir örgütle konuşuncaya kadar bö\ le bir
partiyle görüşmesi daha iyi olurdu. Türk devletinin bir
Kürtortağa ihtiyacı \ar. PKK'vi dışlayabilmekiçin. Par-
lamentoda Kürtlcri temsiien böyie bir partinin bulunma-
ması, secimin en kötü sonucu." Seçim sonuçlannın Av-
rupalılan bekle gör ta\ rına götüreceğini söyleyen Koy-
dl. Avrupa Parlamentosu'nun gümrük bırliğini seçinıler-
den önce onayiamasının ne kadar doğru bir karar oldu-
ğunun seçimlerden sonra daha iyi anlaşıldığını belırtti.
MGK, uyuşturucu sorunu ve boğaz güvenliğîııi görüştü
YUSUFÖZK.4N
.4NK.\RA-Milli Güvenlık Kurulunun
(MGK), 1995 yılına ait son toplantısında.
24 aralık seçimlerinde. güvenlık güçlerı
başta olmak üzere bazı devlet
görevlilerinın Güneydoğu'da MHP \e
DYP'ye destek sağlamak içın çalıştıkları
yolundaki savlann gündeme geldıği
öğrenildi. MGK'de uyiişturucu sorunu ve
bu konuda alınan önlemler ile Boğazlar
Tüzüğü ve Boğaz güvenliğı konulannın
ele alındığı bıldırildi.
MGK, 1995 yılının son toplantısını. dün
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
başkanlığında gerçekleştirdi. Cankaya
Köşkü'ndeki toplantıya. Başbakan tansu
Çiller. Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İsmail Hakkı Karadayı. Başbakan
Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Deniz
Bavkal ile kımet konıutanlan. kurul üvesi
bakanlar ve ötcki yetkililer katıldı.
Gündemdeki konular gereği De>let
Bakanı Mehmet Sevigen. VIiIIı Eğitim
Bakanı Turhan Tayan ve Sağlık Bakanı
Doğan Baran da MGK'de hazır
bulundular.
1995 yılı içinde uygulanan tüm iç ve dış
güvenlik önlemleri ile vanlan ve 1996
yılında vanlması gereken noktalann
değerlendirildiği toplantıda. dönemın
önemli politık gelişmelerinın de ele
alındığı bıldırildi. Içişleri Bakanı Teoman
Ünüsan'ın. 24 aralıkta yapılan erken
genel seçımlerde alınan güvenlik
önlemleri konusunda kurula bilgi verdiği
öğrenildi. Ünüsan'ın. 24 aralık
seçimlerinin. son yıllarda yapılan en
huzurlu ve güvenli seçimi olduğunu
söylediği kaydedildi. Toplantıda, bu
çerçevede. seçim sırasında Güneydoğu'da
güvenlik güçleri başta olmak üzere. bazı
devlet görevlilerinin MHP ve DYP'ye
destek sağlamak amacıyla çalışma
yaptıklan ve halka baskı uyguladıklan
savlannın da ele alındığı öğrenildi.
Toplantıda, uyuşturucu sorununun da
görüşüldüğü bildınldi. VIGK'de, Milli
Eğitim Bakanı Tayan \e Sağlık Bakanı
Baran'ın, uyuşturucu kullanımının
önlenmesi konusunda bakanlıklannca
alınan önlemler konusunda bılgi
verdikleri, Içışleri Bakanı Ünüsan'ın da
polısin yıl içinde uyuşturucu konusunda
verdiği mücadelede gelinen noktayı
anlattığı kaydedıdi. Kurulun. uyuşturucu
sorununun çözümü konusunda
önümüzdeki yıl alınması gereken
önlemler ile özellikle okullarda
uyuşturucu kullanımının önlenmesıne
yönelik çalışmaları da ele aldığı behrtildi.
Boğazlar Tüzüğü ve Boğazlar'ın
güvenliğine ilişkin olarak alınması
gereken önlemlen de değerlendıren
kurula. Devlet Bakanı Sevigen tarafından
bilgi sunuldu Kurulun. önümüzdeki
günlerde tam kapasiteyle sınırticaretine
açılması düşünülen Habur Sınır
Kapısı'ndan geçışler konusunu da
görüştüğü öğrenildi. Toplantıdan sonra.
MGK Genel Sekreterlıği'nden yapılan
açıklamada şöyle dendi:
"Toplantıda. Türkiye'nin 1995 yılı
içerisinde uyguladığı tüm iç vc dış
güvenlik tedbir \e taalivetleri ile vanlan ve
önümüzdeki yıl vanlması gereken
noktalar değerlendirilmiş. dönemin önem
arzeden politik gelişmeleri gözden
geçirilmiştir. Toplantıda Boğazlar Tüzüğü
ve Boğazlar'ın güvenliği ile ilgiü olarak
alınması gereken tedbirler. aynca
uyuşturucu ile yapılan mücadele ve bu
konuda alınan tedbirler üzerinde
durulmuştur."
GÖRÜSl HÜSEYİN BAS
Fransa^da Alain Juppe planı görüşme masasındaFransa'da üç haftadır, yüz bınlerce ışçi,
memur ve oğrenciyi sokağa dökerek ya-
şamı tümüyle felç eden grev dalgası, Baş-
bakan Alain Juppe'nin iki aşamada artı-
ğı gen adımlarla, şimdilik, durulmuş görü-
nüyor. Başbakan Juppe, üç hafta önce
yapması gerekeni şimdi yapmak zorunda
!
(<;almıştır. Bu satırlann yazıldığı sıralarda
sosyal güvenlik sistemi ile ilgilı reform ta-
sansı, bu kez. tüm sosyal partnerierin de
katılmasıyla ele alınacak ve sorun, önce-
likli ekonomik sorunlann da tartışılacağı
görüşmelerle çözüme ulaştırılmaya çalışı-
lacak.
Başbakanlığının ilk günlerinde, kendisi-
ne veyakınlanna belediye kıyagıyla "ucu-
za ev kiraladığının" ortaya çıkmasıyla
güç anlar yaşayan Alain Juppe, bu kez,
Cumhurbaşkanı Chirac ve meclisteki 'ra-
hat' çogunluktan da güç alarak sosyal gü-
venlik sistemini iyileştırme bahanesıyle
toplumun ezici kesıminin sosyal hak ve
ed inımlerine karşı düzenlediğı saldınlann-
da yaya kalmış görünüyor.
Fransa'da, uzun bir süredir, sosyal gü-
venlik sistemınin (sosyal sıgorta) ciddi so-
runlarta karşı karşıya olduğu kimsenin sak-
lısı değil. Sistemdekı açığın çığ gibi büyü-
yerek ekonominin sağlıkiı gelişmesini, da-
hası bizzat sistemin kendisini tehdit etti-
ğini, çalışanlar ve onlann sendikaları da
dahil, bilmeyen yok.
Bu sorunu, 14 yıllık iktidartan dönemin-
de ne yazık ki sosyalistler de çözüme u-
laştıramamışlardır. Bugün birkaç gün ge-
cikmeyle de olsa grevcilerle dayanışma
içinde olduklannı söyleyen Sosyalist Par-
ti'nin lideh Lionel Jospin'in sorunun 'bir
ücretliler konferansı' düzenlenerek üc-
retlerin denetimli artışının, verimliliğinin,
enflasyonun, Juppe'nin sözünü etmekten
kaçındıgı çalışma süresınin azaltılmasının
masaya yatınlmasıyla ılgili önerilerinin de
sorunun çözüme ulaştırılmasını sağlaya-
cağı kuşkuludur.
Çünkü dun olduğu gibi bugün de asıl
mesele, sosyal güvenlik sistemindeki açı-
ğın faturasının kimın sırtına ve ne ölçüde
yükleneceğinde yatmaktadır. Yoksa bu-
gün, sağdan sola hemen herkes, açığın
kapatılarak sistemin sağlıkiı bir temele
oturtulmasının gerekliliğini teslim etmek-
tedir. Ancak bu konuda, kalubeladan be-
ri 'maksud birse de,rivayetmuhteliftir'.
Çünkü soruna her kesim kendı ideolojık
önceliklenyle yaklaşmaktadır.
Çözümsüzlüğün kaynağı, kanımızca,
buradadır.
Başbakan Juppe'nin, sosyal güvenlik
sistemindeki açığı (230 milyar frank) ka-
patmak için, doğal olarak, tıpkı selefi Bal-
ladur gibi, 'en kolay' ve temsil ettığı bü-
yük sermayenin 'işine en çok gelen' yo-
lu seçmesınin, şaşırtıcı bir yanı yok. Jup-
pe planı. sosyal güvenlık sepetıne katkı
yapanların genışletilmesini, yaşlıhk ve
emeklilik ödentilerınin ve hastalık halinde
belli oranda alınan ucretterın arttırılmasını,
aıle yardımlarının vergilendınlmesini ve
1996'da da bütünuyle dondurulmasını ön-
görüyor. Kısaca, Juppe planı, finans spe-
külasyonlarının ve patron borçlannın ver-
gilendirilmesi yerine, her zaman olduğu
gibi, bu kez de, geçım sıkıntısı içinde bu-
nalan gelecekten umutsuz kıtlelerin kese-
lenne el atmaktadır.
Başbakan'ın, çalışan kesıme ve emek-
lılere dayatmak ıstediği planın ardında,
Fransa'nın sınırlarını aşan baskıların da ro-
lü olduğu, kimsenin saklısı değil. Juppe.
sosyal güvenlik sistemindeki açığı çalışan-
ların sırtına yükleyerek Maastricht Avru-
pası'nın finans piyasalanna güvence ver-
mek istemektedir. 1999da 'mark'ın peşi-
ne takılarak 'tek paraya' uyum sağlamak-
la yükümlu devletler, kamu harcamalannı
kısmak, sosyal hak ve edinimlerı kuşa çe-
virmek içın neredeyse seferber olmuşlar-
dır. Aksi durumda, sosyal güvenlık açıkla-
rının gayrisafı iç hasılanın yüzde 3'ünü aş-
ması halinde Maastncht anlaşması uyann-
ca önemli mıktarda para cezalarına çarp-
tınlacaklardır.
Sosyal güvenlik açığının kapatılmasın-
da, sosyal haklara saldırının dışındakı çö-
zümleri görmezlikten gelen Juppe planı-
nın 'kısırdöngüsel' karakterinın de goz
ardı edılmemesi gerekmektedir. L'Huma-
nite Dımanche'ın yazarlarından Pierre
Zarka, bu kısırdöngünun temel nedenle-
rıni ve sistemdeki açığın nereden kaynak-
landığını şöyiece sıralamaktadır: "işsizlik
nedeniyle 'ödenti' sayısının azlığı, üc-
retlerin düşüklüğünden kaynaklanan
çok sınırlı' ödenti düzeyi, hiçbir şekilde
vergilendirilmeyen muazzam boyutlar-
daki spekülasyon ranttan. Oysa Juppe
planının durumu daha da ağırlaştıra-
cağından kuşku yoktur. Çünkü insan-
iar, daha fazla ödemek zorunda kala-
rak tüketimlerini sınırtayacaklardır. Bu
ise işsizliğin daha da artmasına yol
açacaktır."
Fransa'da. toplumun sosyal haklannı
koruma aracı sendikaların etkinliklerınin,
neoliberalizmin zafer çığlıkları arasında,
tıpkı tarihin bıttiği safsatası gıbı yitip gırtı-
ğini sananlar, bir kez daha fena halde ya-
nılmışlardır. Juppe planının sosyal hakla-
ra yönelik saldırılarına karşı. sendikalann,
Fransız halkının önemli bölümünü de ar-
kasına alarak gırıştığı savaşımı başarıyla
sonuçlandırması yukarıdaki yargıyı kanıt-
lamaktadır.
Ancak 'görüşme masasına oturmak'
savaşın bittiği anlamına da gelmemekte-
dir. Sermaye ıktidarı, kolay kolay neolibe-
ralist istemlerinden vazgeçmeyecektir.
Buna karşılık, sendikalann da 'demir
mösyölüğe' özenen Alain Juppe'ye 'pos-
tu' ucuza deldırmeyecekleri anlaşılmakta-
dır. Solun en güçlü sendikası CGT'nin ge-
nel sekreteri Louis Viannet'nın, "Sosyal
Zirve"nin başansızlığı halinde. grev alevı-
nin 'yeniden ve çok daha güçlü bir
biçimde ülkeyi saracağı' yolundaki u-
yarısı, hiç değilse. onca dersten sonra
hafife alınmamalıdır.