22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 ARALIK 1995 PERSEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER : 1991-1995 döneminde unutulan bir kavramın yazgısı tartışılıyor: : ..: ,; Sürdürülebilir kalkmma ımutııldu • 1991 yılının kasım ayında ilan edilen ilk DYP-SHP koalisyon protokolündeki "sürdürülebilir kalkınma"' ilkesi, aradan geçen 4 yıl içinde tümüyle unutuldu. Şimdi. genel seçimler öncesinde bu kavramı yeniden gündeme getiren TMMOB, Tûrkiye'deki "sürdürülemez politikalann" hiç değilse yeni dönemde artık terk edilmesi gerektiğini savunuyor.i 1993 \ılında haarianan DPT'nin 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı da sürdürülebilir kalkınmayı hedeflerken, Yata- ğan'daki insaniar sürdürülebilir yaşam için eylenıler \aptı. OKTAYEKİNCİ "Ekonomik kalkınma ve çevre ikikmleri konusunda ekolojik - değerieri gözeterek ve koruvarak kalkınmanın olanaklı olduğuna inanan hükümet, 'sürdürülebilir . kalkınma' >aklaşımını . benimsemektedir." Bu kısa paragraf. 20 Ekim 1991 seçimlerinden sonra Demirel ve İnönü tarafından kurulan DYP-SHP koalisyon hükümetinin ortakhk protokolünde yer alıyordu. Ne \ar kı aradan geçen dört yıla v yakın zaman içerisinde, ne topluma sürdürülebilir kalkınmanın ne anlama geldiğı yeterince açıklandı: ne de Türkiye'de izlenen kalkınma polnikasının aynı koalisyon hükümetleri döneminde gerçekten "sürdürülebilir" olmasına özen gösteriiıp röstenlmediğı tartışıldı... Nitekım bu ılgisizlik, 24 Aralık 1995 genel seçımlen öncesinde de doruğa çıktı Liderler. bırbırlennın malvarlığını tartışmaktan. "ülkenin malvarlıgını" tartışmaya. yanı doğal ve kültürel çevre değerlenmizi koruyarak nasıl bir sürdürülebilir kalkınma politikasını savunduklannı açıklamaya fırsat bulamadılar... Öyle görünüyor ki BM Çevre ve Kalkınma Komisyonu'nun 1987'de yayımlanan "Ortak Geleceğüniz" adlı ünlü raporuyla bırlikte dünya kamuoyunun gündemme gelen bu küresel kavram, yenı kurulacak hükümet programında da belkı yine bir paragraf içinde sıkıştınlarak yer alacak. Ama, 1991-1995 döneminde olduğu gibi. şimdi 1996 ve sonrasında da Türkiye'nin resmi söyleminde bir "temenni" olarak vurgulanmasının ötesinde. özellikle yatınm planlan ve programlannda yine dikkate alınmayacak... TMMOB Çevre Komisyonu'nca 8 Aralık 1995 günü Ankara'da düzenlenen "Sürdürülebilir Kalkınma Sempozyumu", 4 yıldır hukumet programlannda sessiz sedasız yer alan bu "küresel hedefin" hem önemini. ama hem de ulusal \e evrensel toplum çıkarlan açısından "sorgulanmasınr içeren anlamlı bir toplantı oldu. Burada hemen herkesin üzerinde birleştiği genel kanı, sürdürülebilir kalkınma kavramında aslında "ne>in sürdüriilmek istendigi'' sorusunun gıderek önem kazanmasıydı. Sözgelımı Arslan Başer Kafaoğlu'nun vurguladığına göre. bugün yeryüzündekı tüm yaşam ve kalkınma kaynaklannın yüzde70'inı tüketen 19 gelişmiş ülkenin bu "küresel egemenlikieri1 " eger sona ermeyecekse. bu kavram. yeryüzü adaletı yerıne temelde ••sürdürülebilir kapitaiizm" içın yenı bir evrensel stratejıyi tanımlama nskını de taşıyor. Pekı. acaba sürdürülebilir bir uygarlık için, her şeyi hükümetlerden beklemek \e örneğin Türkiye'de de hiç değilse yeni hükümeti bu sorumluluğa da\et etmekle sınırlı kalmak, yeterli mtdır 0 Tartışmacılardan Doç Dr. Yücel Çağlar'ın: "Öncelikk mühcndis ve mimarlar, kendi meslek yaşamlannda artık kaynakları tüketmeyen ve toplumun çevre haklannı gözeten bir hi/meti yeğlemelidirler™" şeklındeki dileği. sürdurulebilırlık konusunda "shil ve demokratik vükümlülüklerin" de çok önemlı olduğunu gündeme getirdi. Sürdürülemez kalkınmanın ülkemizdeki en ünlü projesi olan Cökova Termik Santralı, koalisyon hükümeti döneminde deneme üretimi adı altında resmen işletilmeye başlandı. Kıbrıs içîn Türldye'ye çifte kıskaç ABD'nin, Türkiye'nin adadaki garantörlüğünü "sulandıran" çözüm önerileri Ankara'nın başını ağntacak LALE SARIİBRAHİMOĞUJ ANKARA- Türkiye'de 24 Aral ık erken genel seçımlerinin ardından hükümetin ne zaman kurulacağı konusundaki belir- sizlik sürerken ocak ayında Avrupa Bir- liği (AB) \e ABD. Kıbns konusunda An- kara'yı çifte kıskacaalmaya hazırlanıyor. - Türkiye'nin son aylarda seçim orta- mında bulunması sonucu hükümet, başta ' Kıbns olmak üzere pek çok öncelikli ko- nuda net siyası irade ortaya koyamadı. "Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasında gümrük birliğine (GB) girilmesine 4 gün kala, KKTC ekonomisinin gümrük birli- ği kararlanndan etkılenmesini önleyicı çalışmaların hızlandınldığı öğrenildi. Dış Tıcaret Müsteşarhğı'nın önenlen doğrultusunda KKTC ile serbest ticaret anlaşması yapılmasının. Kuzey Kıbns'ı tanımayan AB'nın açık tepkisine neden olacak sorunlar doğuracağına dikkat çe- ken Dışişlen bürokrasisinin, KKTC eko- nomısini AB mevzuatına uyumlu hale ge- tırme çalışmaları yaptığı öğrenildi. Bir yandan kurulacak bir federal Kıbns Cum- hunyetı'nin Türkiye"den önce AB'ye üye olamayacagını savunan Ankara'nın, di- ğer yandan da bu tezinın dikkate alınma- ması olasıhğınakarşı KKTC'yi. Kıbns'ın AB'ye üyeliği halinde Rum Yönetımi ile rekabet edebilir düzeye getirme hazırlı- ğında olduğuna işaret edildi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükel- çı Ömer Akbd. GB'nin gerçekleşmesin- den sonra da Türkiye ve KKTC arasında- ki ilişkilerin süreceğini belirterek ekono- mik ilişkilenn sürdürülmesi için gerekli düzenlemelenn yapıldığını söyledi. Türkiye'nin gümrük birliğine girmesi için çaba harcayan ABD, Kıbns konusu- nun çözümü için ocak ayından itibaren yoğun bir dıploması trafığıne hazırlanı- yor. Bu çerçevede. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke. Türkı- ye'nın adadaki garantörlüğünü "sulandı- ran" bölümlenn de yer aldığı bir çözüm paketi ile birlıkte ocak ay ı sonlanndaTür- kiye'ye gelmeye hazırlanıyor. ABAD, tanm ürünlerini hedef alıyor Türkiye ve AB arasındakı gümrük bir- liği karannda yer alan tartışmalı 16. ve 64. maddeler konusunda Ankara ve bır- lık. farklı yorumlar getirmeye devam edi- yor. Türkiye, 16. maddenın öngörmesi- ne karşın, devlet olarak tanımadığı içın Rum Yönetımi ile 1 ocaktan itibaren 5 yıl içinde bir serbest ticaret anlaşması yap- mayükümlülüğübulunmadığınıbelirtir- ken bırlik tersini savunuyor. Ankara. AB Adalet Divanfnın (ABAD) KKTC'ye getirdığı ticaret y asa- ğının yalnızca tanm ürünlerini hedef al- dığını anınısatarak gümrük bırlıği belge- sınde tanm ürünlerıne ılişkin bir hük- mün bulunmadıgına dikkat çekiyor. Bu çerçevede Ankara. 64. maddede öngö- rülmesine rağmen ABAD kararlanna uy- nıa zorunluluğu bulunmadığını belırti- yor. Denktaş Ankara'da Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti (KK- TC) Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın. bugün Ankara'ya gelerek Kıbns soru- nunun çözümü kapsamında temaslarda bulunacağı kaydedildi. Dışişleri Bakanlığı'ndan dün yapılan yazılı açıklamada, Denktaş'ın. Anka- ra'da yapacagı çalışma ziyareti kapsa- mında Cumhurbaşkanı Süle>man Demi- rel tarafından dakabul edileceği bıldiril- di. Açıklamada şöyle dendi: "Ziyaret sırasında Kıbns sorununun içinde bulunduğu aşama ve ülkemizle KKTC arasında her alandaki ilişkilerin daha da geliş.tirilmesi konulannda istişa- relerde bulunulacakhr." ABD yönetıminin. "Bosna'dan sonra Kıbns" yaklaşımı kapsamında. ABD Kıbns Özel Koordinatörü Richard Beat- tie, 4-6 aralık tanhlerinde adada temas- larda bulunmuştu. Beattie'nın ziyareti- nin, ocak ayının sonlanna doğru bolge- ye gelerek taraflar arasında bir uzlaşma- nın sağlanmasına yönelik "mekikdipkv masisine'" başlaması beklenen Dışişlen Bakan Yardımcısı Richard Holbro- oke'un temaslarına zemin oluşturma ni- telığinde olduğu bildinlmışti. Denktaş'ın ziyaretinin, Holbrooke'un temaslan ön- cesinde bir fikir alışvenşınin sağlanma- sına yönelik olduğu kaydedildi Türkiye, ABD'ye soğuk ANKARA (CumhuriyetBürosu)-Türkiye; ABD'nın ocak ayından itibaren Kıbns soru- nunun çözümünü hızlandırma politikası çer- çevesinde taraflara sunacagı pakete, adadaki garantörlük hakkı sulandınlmaya çalışıldığı için soğuk bakıyor. ABD paketinde, Kıbns'ta Türkiye ve Yunanistan'a adanın tamamında tanman garantörlük hakkının. taraflar içın KKTC \ e Rum Yönetımi topraklan ile sınır- " landınlması öngörülüyor. A Ankara'nın. bazı bölümlerine sıcak bak- Tnadığı ABD paketi, şu unsurlardan oluşu- ~^yor: ' - Kurulacak bir federal Kıbns'ın Avrupa * Birliği'ne tam üyeliği halinde üç hürriyet ola- rak anılan. serbest dolaşım. mülk edinme ve yerleşme konulannda. Danimarka ve Alman- "ya arasındaki anlaşma örnek alınabilecek. Buna göre Rumlann. Kuzey kesimine akın et- "mesi sınırlandınlacak. (Diplomatik kaynak- " lar, KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş'ın. Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda kesin güvenceler venlmesı halinde federal Kıb- ns'ın .AB'ye Ankara"dan önce tam üye olma- sını kabul edebileceğini belirtiyorlar) - Türkiye ve Yunanistan arasında bir orta yol formülü çerçevesınde garantörlük konu- su sulandınlacak. ABD. Türk kesıminın gü- venliğinden Türkiye'nin, güney kesıminin güvenliğinden de Yunanıstaa'm sorumlu ol- ması. buna karşılık. tüm adanın NATO ya da uluslararası bir güç tarafından korunmasını öneriyor. Böylece Türkiye'nin adanın tümü üzerindeki garantörlüğü de ortadan kaldınl- mak isteniyor. - Rumlar'a. Kıbns konusunda çözüm ol- madan AB'ye giremeyeceği konusunda uya- n mesajı venlecek. - Taraflar dönüşümlü olarak cumhurbaş- kanlığına getirilecekler. - Adadaki kuvvetler karşıhklı olarak azal- tılacak. Alman basını seçimleri değerlendirdi: Islamcılar iktidara yaklaşıyor• Türkiye"deki seçmenin karan siyasetçiye bıraktığını belirten Alman gazeteciler "Ankara'nın geleceğinin Avrupa ile bütünleşmesinden geçtiği düşünülürse bu seçim sonuçlannın Türkiye için bir tehdit oluşturduğunu" belirtiyorlar. CELALÖZCAN MLNİH -Türki\e uzmanı Alman gazeteciler. Cum- huriyet'e seçim sonuçlannı değerlendirdi ler: Türkiye'de- ki seçim sonuçlarını Alman basını büyük bir ılgiyle ız- ledi. Noel tatilı nedeniyle hiçbir gazete yayımlanmadı- ğı için seçim üzerıne haberler gazetelenn çarşamba gün- kü baskılannda yer alabıldi. Tüm ciddi gazeteler. seçim sonuçlan üzerine haber ve yorumları ılk safyalanndan verdıler. Ciddı gazeteler. seçim sonuçlannın Avrupa'yı telaşa düşürecek boyutta olmadığını belirtırken buKar gazetelen İslamcıların Türkiye'de de ıktidara yaklaştık- lan görüşünü savundu. Almanya'nın en saygın gazete- lerinden Süddeutsche Zehung (SZ) ve Frankfiırter AH- gemeineZeitung(FAZ)yazarları seçim sonuçlarınıCum- huriyet'e degerlendırdiler. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi köşe yazar- lanndan Bader. gazetemız için yaptığı değerlendirme- de, Türkiye'de seçmenlerin bir karar vermediğını. kara- n sıyasetçılere bıraktığıry söyledi. Türkiye'nin gelece- ğinin Avrupa ile bütünleşmesinden geçtiği düşünülürse bu seçim sonuçlannın Türkıye içın bir tehdit olu^turdu- ğunu belirttı. En güçlü panının mutlaka hükümet kur- ması gerekirdıye bir kural olmadığını söyleyen Bader. Refah'ın hükümete dahıl edilmesinı şu anda zorunlu bir ihtıyaç olarak görmediğini. ancak bir partinın giderek güçlenmesi halinde de devamlı hükümetten dışlanama- yacağı gerçeğını kaydertı. "Klasik çözüm ömiirsüz olur' Süddeutsche Zeitung gazetesi Türkiye ve Ortadoğu uzmanı YVolfgang Ko>dl ise Islamcılann hükümete da- hil edilmesi görüşünü sav undu. Koydl. gazetemıze yap- tığı açıklamada DYPve ANAP'ın Ecevit ile birlıkte ku- racağı hükümetin klasik bırçozüm olacağını. bu hükü- metin ıse lizun ömürlü olamayacagını. \eni erken seçı- me gidıldiğınde bundan Refah Partisi'nin daha kârlı çı- kacağını belirttı.Frankfurter Allgemeine Zeitung gaze- tesi Ortadoğu \ e Türkiye uzmanı VYölfgang Lerch ise bu- na karşılık Türkiye'de demokrasiyi kurtarmanın lek yo- lunun ANAP, Doğruyol ve DSP İcoalısyonundan geçtı- ğini, aksı takdırde. Refah'ın yönetime dahıl edıîmesi halinde bunun çok daha kötü sonuçlardoğuracağı görü- şünü savundu. Gerçi üç liderın bırbiriyle anlaşabilece- ğindenkuşkuduyduğunu. ancak Erbakan'akarşımüca- delede bir birliktelık sağlayabıleceklerinı belintı Islam- cıları dışlamadan sorumluluk yükleme deneyımmın öte- kı Arap ülkelennde: Mısır. Surıyegıbi daha önce denen- dıği. ancak bu deneyimin iflas ettığini savundu "Mı- sır'da Sedat, Müslüman Kardeşleri yönetime ortak etti. Ancak Müslüman Kardeşler, giderek güçlendi \e sonun- da Sedat'ı öldürdüler. Burada amaç onlan kullannıaktı, ama bu deney boş çıktı." 'Siyasi bezginlik yok' Seçim sonuçlannın halkın Türkiye'de değişim isteği- ni yansıttığını söy leyen "SZ" y azan Koydl, tüm ha\ a ko- şullanna. yerel seçimlerın kısa bir süre önce yapılması- na ve hazırlıksız gelen erken genel seçime rağmen yüz- de 85 oranında bir seçim katılımının ülkede sı>ası bir bezginlik olmadığının göstergesı olduğunu kaydetti "Er veya geç de\1et. Kürtsiyasetçilerle görüşmekzonında ola- caktır. PKK gibi bir örgütle konuşuncaya kadar bö\ le bir partiyle görüşmesi daha iyi olurdu. Türk devletinin bir Kürtortağa ihtiyacı \ar. PKK'vi dışlayabilmekiçin. Par- lamentoda Kürtlcri temsiien böyie bir partinin bulunma- ması, secimin en kötü sonucu." Seçim sonuçlannın Av- rupalılan bekle gör ta\ rına götüreceğini söyleyen Koy- dl. Avrupa Parlamentosu'nun gümrük bırliğini seçinıler- den önce onayiamasının ne kadar doğru bir karar oldu- ğunun seçimlerden sonra daha iyi anlaşıldığını belırtti. MGK, uyuşturucu sorunu ve boğaz güvenliğîııi görüştü YUSUFÖZK.4N .4NK.\RA-Milli Güvenlık Kurulunun (MGK), 1995 yılına ait son toplantısında. 24 aralık seçimlerinde. güvenlık güçlerı başta olmak üzere bazı devlet görevlilerinın Güneydoğu'da MHP \e DYP'ye destek sağlamak içın çalıştıkları yolundaki savlann gündeme geldıği öğrenildi. MGK'de uyiişturucu sorunu ve bu konuda alınan önlemler ile Boğazlar Tüzüğü ve Boğaz güvenliğı konulannın ele alındığı bıldırildi. MGK, 1995 yılının son toplantısını. dün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında gerçekleştirdi. Cankaya Köşkü'ndeki toplantıya. Başbakan tansu Çiller. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Deniz Bavkal ile kımet konıutanlan. kurul üvesi bakanlar ve ötcki yetkililer katıldı. Gündemdeki konular gereği De>let Bakanı Mehmet Sevigen. VIiIIı Eğitim Bakanı Turhan Tayan ve Sağlık Bakanı Doğan Baran da MGK'de hazır bulundular. 1995 yılı içinde uygulanan tüm iç ve dış güvenlik önlemleri ile vanlan ve 1996 yılında vanlması gereken noktalann değerlendirildiği toplantıda. dönemın önemli politık gelişmelerinın de ele alındığı bıldırildi. Içişleri Bakanı Teoman Ünüsan'ın. 24 aralıkta yapılan erken genel seçımlerde alınan güvenlik önlemleri konusunda kurula bilgi verdiği öğrenildi. Ünüsan'ın. 24 aralık seçimlerinin. son yıllarda yapılan en huzurlu ve güvenli seçimi olduğunu söylediği kaydedildi. Toplantıda, bu çerçevede. seçim sırasında Güneydoğu'da güvenlik güçleri başta olmak üzere. bazı devlet görevlilerinin MHP ve DYP'ye destek sağlamak amacıyla çalışma yaptıklan ve halka baskı uyguladıklan savlannın da ele alındığı öğrenildi. Toplantıda, uyuşturucu sorununun da görüşüldüğü bildınldi. VIGK'de, Milli Eğitim Bakanı Tayan \e Sağlık Bakanı Baran'ın, uyuşturucu kullanımının önlenmesi konusunda bakanlıklannca alınan önlemler konusunda bılgi verdikleri, Içışleri Bakanı Ünüsan'ın da polısin yıl içinde uyuşturucu konusunda verdiği mücadelede gelinen noktayı anlattığı kaydedıdi. Kurulun. uyuşturucu sorununun çözümü konusunda önümüzdeki yıl alınması gereken önlemler ile özellikle okullarda uyuşturucu kullanımının önlenmesıne yönelik çalışmaları da ele aldığı behrtildi. Boğazlar Tüzüğü ve Boğazlar'ın güvenliğine ilişkin olarak alınması gereken önlemlen de değerlendıren kurula. Devlet Bakanı Sevigen tarafından bilgi sunuldu Kurulun. önümüzdeki günlerde tam kapasiteyle sınırticaretine açılması düşünülen Habur Sınır Kapısı'ndan geçışler konusunu da görüştüğü öğrenildi. Toplantıdan sonra. MGK Genel Sekreterlıği'nden yapılan açıklamada şöyle dendi: "Toplantıda. Türkiye'nin 1995 yılı içerisinde uyguladığı tüm iç vc dış güvenlik tedbir \e taalivetleri ile vanlan ve önümüzdeki yıl vanlması gereken noktalar değerlendirilmiş. dönemin önem arzeden politik gelişmeleri gözden geçirilmiştir. Toplantıda Boğazlar Tüzüğü ve Boğazlar'ın güvenliği ile ilgiü olarak alınması gereken tedbirler. aynca uyuşturucu ile yapılan mücadele ve bu konuda alınan tedbirler üzerinde durulmuştur." GÖRÜSl HÜSEYİN BAS Fransa^da Alain Juppe planı görüşme masasındaFransa'da üç haftadır, yüz bınlerce ışçi, memur ve oğrenciyi sokağa dökerek ya- şamı tümüyle felç eden grev dalgası, Baş- bakan Alain Juppe'nin iki aşamada artı- ğı gen adımlarla, şimdilik, durulmuş görü- nüyor. Başbakan Juppe, üç hafta önce yapması gerekeni şimdi yapmak zorunda ! (<;almıştır. Bu satırlann yazıldığı sıralarda sosyal güvenlik sistemi ile ilgilı reform ta- sansı, bu kez. tüm sosyal partnerierin de katılmasıyla ele alınacak ve sorun, önce- likli ekonomik sorunlann da tartışılacağı görüşmelerle çözüme ulaştırılmaya çalışı- lacak. Başbakanlığının ilk günlerinde, kendisi- ne veyakınlanna belediye kıyagıyla "ucu- za ev kiraladığının" ortaya çıkmasıyla güç anlar yaşayan Alain Juppe, bu kez, Cumhurbaşkanı Chirac ve meclisteki 'ra- hat' çogunluktan da güç alarak sosyal gü- venlik sistemini iyileştırme bahanesıyle toplumun ezici kesıminin sosyal hak ve ed inımlerine karşı düzenlediğı saldınlann- da yaya kalmış görünüyor. Fransa'da, uzun bir süredir, sosyal gü- venlik sistemınin (sosyal sıgorta) ciddi so- runlarta karşı karşıya olduğu kimsenin sak- lısı değil. Sistemdekı açığın çığ gibi büyü- yerek ekonominin sağlıkiı gelişmesini, da- hası bizzat sistemin kendisini tehdit etti- ğini, çalışanlar ve onlann sendikaları da dahil, bilmeyen yok. Bu sorunu, 14 yıllık iktidartan dönemin- de ne yazık ki sosyalistler de çözüme u- laştıramamışlardır. Bugün birkaç gün ge- cikmeyle de olsa grevcilerle dayanışma içinde olduklannı söyleyen Sosyalist Par- ti'nin lideh Lionel Jospin'in sorunun 'bir ücretliler konferansı' düzenlenerek üc- retlerin denetimli artışının, verimliliğinin, enflasyonun, Juppe'nin sözünü etmekten kaçındıgı çalışma süresınin azaltılmasının masaya yatınlmasıyla ılgili önerilerinin de sorunun çözüme ulaştırılmasını sağlaya- cağı kuşkuludur. Çünkü dun olduğu gibi bugün de asıl mesele, sosyal güvenlik sistemindeki açı- ğın faturasının kimın sırtına ve ne ölçüde yükleneceğinde yatmaktadır. Yoksa bu- gün, sağdan sola hemen herkes, açığın kapatılarak sistemin sağlıkiı bir temele oturtulmasının gerekliliğini teslim etmek- tedir. Ancak bu konuda, kalubeladan be- ri 'maksud birse de,rivayetmuhteliftir'. Çünkü soruna her kesim kendı ideolojık önceliklenyle yaklaşmaktadır. Çözümsüzlüğün kaynağı, kanımızca, buradadır. Başbakan Juppe'nin, sosyal güvenlik sistemindeki açığı (230 milyar frank) ka- patmak için, doğal olarak, tıpkı selefi Bal- ladur gibi, 'en kolay' ve temsil ettığı bü- yük sermayenin 'işine en çok gelen' yo- lu seçmesınin, şaşırtıcı bir yanı yok. Jup- pe planı. sosyal güvenlık sepetıne katkı yapanların genışletilmesini, yaşlıhk ve emeklilik ödentilerınin ve hastalık halinde belli oranda alınan ucretterın arttırılmasını, aıle yardımlarının vergilendınlmesini ve 1996'da da bütünuyle dondurulmasını ön- görüyor. Kısaca, Juppe planı, finans spe- külasyonlarının ve patron borçlannın ver- gilendirilmesi yerine, her zaman olduğu gibi, bu kez de, geçım sıkıntısı içinde bu- nalan gelecekten umutsuz kıtlelerin kese- lenne el atmaktadır. Başbakan'ın, çalışan kesıme ve emek- lılere dayatmak ıstediği planın ardında, Fransa'nın sınırlarını aşan baskıların da ro- lü olduğu, kimsenin saklısı değil. Juppe. sosyal güvenlik sistemindeki açığı çalışan- ların sırtına yükleyerek Maastricht Avru- pası'nın finans piyasalanna güvence ver- mek istemektedir. 1999da 'mark'ın peşi- ne takılarak 'tek paraya' uyum sağlamak- la yükümlu devletler, kamu harcamalannı kısmak, sosyal hak ve edinimlerı kuşa çe- virmek içın neredeyse seferber olmuşlar- dır. Aksi durumda, sosyal güvenlık açıkla- rının gayrisafı iç hasılanın yüzde 3'ünü aş- ması halinde Maastncht anlaşması uyann- ca önemli mıktarda para cezalarına çarp- tınlacaklardır. Sosyal güvenlik açığının kapatılmasın- da, sosyal haklara saldırının dışındakı çö- zümleri görmezlikten gelen Juppe planı- nın 'kısırdöngüsel' karakterinın de goz ardı edılmemesi gerekmektedir. L'Huma- nite Dımanche'ın yazarlarından Pierre Zarka, bu kısırdöngünun temel nedenle- rıni ve sistemdeki açığın nereden kaynak- landığını şöyiece sıralamaktadır: "işsizlik nedeniyle 'ödenti' sayısının azlığı, üc- retlerin düşüklüğünden kaynaklanan çok sınırlı' ödenti düzeyi, hiçbir şekilde vergilendirilmeyen muazzam boyutlar- daki spekülasyon ranttan. Oysa Juppe planının durumu daha da ağırlaştıra- cağından kuşku yoktur. Çünkü insan- iar, daha fazla ödemek zorunda kala- rak tüketimlerini sınırtayacaklardır. Bu ise işsizliğin daha da artmasına yol açacaktır." Fransa'da. toplumun sosyal haklannı koruma aracı sendikaların etkinliklerınin, neoliberalizmin zafer çığlıkları arasında, tıpkı tarihin bıttiği safsatası gıbı yitip gırtı- ğini sananlar, bir kez daha fena halde ya- nılmışlardır. Juppe planının sosyal hakla- ra yönelik saldırılarına karşı. sendikalann, Fransız halkının önemli bölümünü de ar- kasına alarak gırıştığı savaşımı başarıyla sonuçlandırması yukarıdaki yargıyı kanıt- lamaktadır. Ancak 'görüşme masasına oturmak' savaşın bittiği anlamına da gelmemekte- dir. Sermaye ıktidarı, kolay kolay neolibe- ralist istemlerinden vazgeçmeyecektir. Buna karşılık, sendikalann da 'demir mösyölüğe' özenen Alain Juppe'ye 'pos- tu' ucuza deldırmeyecekleri anlaşılmakta- dır. Solun en güçlü sendikası CGT'nin ge- nel sekreteri Louis Viannet'nın, "Sosyal Zirve"nin başansızlığı halinde. grev alevı- nin 'yeniden ve çok daha güçlü bir biçimde ülkeyi saracağı' yolundaki u- yarısı, hiç değilse. onca dersten sonra hafife alınmamalıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear