Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURıYET 20 EKİM 1995 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çocukluk Hastalığı PENCERE
MELİH CEVDET ANDAY
K
âzım Karabekir Pa-
şa'nın müzikle uğraş-
tığı. besteler yaptığı
pek bilinmez; bu bes-
telere "şarkıh ibret"
dermiş, "ibret~ söz-
cüğü "opereCi ansıtmak tçin bulun-
muş. (Şarkısız operet olurmuş gıbi.)
Bu ibretlerden birini Sabahattin
Eyuboğlu'dan öğTenmiştim. O da
Trabzon Lisesi'nde öğrenci iken oku-
lu ziyarete gelen Paşa"dan öğrenmış.
Haydin arkadaşlar şirket kurahm
İkrisadi hüıumlara karşı durahm
Bu ıbret bestesindekı "iktisadi hü-
cumlar"ın kapitalist ülkelerden gek-
cek sömürü girişımlen olduğu anlaşı-
lıyor da şirket kurarak bunlara nasıl
karşı durulacağı açık seçik belirmiyor.
Şirket kurmakbir milli savunma önle-
rtıi midır. yoksa bir özel kazanç aracı
mı? "Zengin olalun" denmek ısteni-
yorsa nasıl bir şirket olmalı bu? Öyle
ya, sanayie mi, tanma mı, ticarete mi
yönelece|iz?
Orası gereğince anlaşılmıyor. şirket
sözcüğünün büyüsü ruhlan öyksine
sarmıştır ki ne şirketi olursa olsun. ye-
ter ki şirket olsun diyebiliriz.Bizde şir-
ket kurma ve siyasal parti kurma he-
veslerinın uyanması ikinci Meşrutiyet
dönemine rastlar.
Başka bir deyışk şirket ve parti eş-
zamanhdır. O dönemde "teşebbüs-i
şahsi" (özel gınşım) liberal ekonomı
kavramınt içeriyordu,böylece de siya-
sal bir yaklaşıma temel oluyordu. Kt-
sacası zengin olma tutkusu. Bu tutku.
o zaman birbiriyk kıyasıva dövüşen
iki paninin (îttıhat veTerakki partisi ile
ttilâf partisininl ortak yanıru oluşturu-
yordu Siyasal geleneğimizin kaynağı
budur.
Çok partili dönemin başlaması ile
bu şirket-parti benzerliği tam kimliği-
ni buldu.
Haydin arkadaşlar parti kurahm
Yıllar önce Ankara'da genç bir avu-
kat bana şöyle demişti:
On yıl para biriktireceğim, sonra da
parti kuracağım.
Teşebbüs-i şahsi. Başka bir şey de-
Bütün sorun başa geçip geçmemek-
te düğümlenıyor.
Bugünkü partilerin durumuna bu
açıdanbaktığımızda,parti ıçi çatışma-
lann, partilerarası savaşımdan ağırbas-
tığını görüyoruz.
Bu neyı gösterir0
O partilerin parti olmadığını.
Bir partiye bağh üvelerin robot ol-
malan gerektiğını mi savunuvorum1
Hav ır.
Parti içı demokrasi denılen düzenin
de bir tarihi, bir gekneğt. bir göreneği
vardır.
Cindoruk. Büyük Millet Meclisi
Başkanı ıken. kendi partisinden olan
Başbakana. "Çekil!** dedi. Gerçi ya-
nm bıraktı sözünü. ("Çekil, ben gete-
yim" demek istivordu) Ama bu söz
DYP'lı olmasınâ da. Büyük Millet
Meclisi Başkanı olmasınâ da yakışmı-
yordu.Üstelik Cindoruk, güvenoyu
oturumuna da katılmadı.
Dahası var... Cindoruk partisinden
istifa da etmedi.
Bunlar siyasal kavgalar değil. Parti
içi demokrasi. siyasal kavganın parti
organlarında yapılmasını öngörür.
böylece kamuovu o siyasal parti için-
de ne gıbı yeni düşüncekr oluştuğunu
öğrenir ve genel seçimkrde oyunukul-
lanırken bunu göz önünde tutar. Yok-
sa kışisel çekişmekr kamuoyunu ilgı-
lendirmez.
Siyasal parti denmegi hak etmiş ku-
rumlardaönemli olan ilkekrdir.kişisei
kıskançlıklar değil.
Dahası var... Partilerarası savaşımlar
da kişikre dönük olarak yürütülmeme-
lidır. AnavatanPartisi'ninbıryetkilisi,
hükümet bunahmı sırasında ne dedi.
- Yeni hükümeti kurma görev i elbet-
te bir DYP'liye verikcektir, fakat bu
DYP"li. Çilkrolmamalıdır, gene o par-
tiden bir başkası olmalıdır.
Sana ne bayım!
Yeni hükümeti kurmakla görevkn-
dirilecek olan parti. öteki partılere,
"Bizden kimi istminiz? Kimi beğeni-
yorsunuz?" diye soracak değil ya!
-ÇiUer olmasın da..." diyen
ANÂP'hnın bu davranışı. en azından
bu iki parti arasında (DYP ile ANAP
arasında) bir aynm bulunmadığını gös-
terir.
Öyleyse birleşin ve başa geçme sa-
vaşımını bir arada yürütün!
Yazımızın konusu da bu ya!
Ben bunca çok parti kurulmuş ol-
masını siyasal düşünceknmizdeki
zenginliğin göstergesı sayamıyorum.
Bir örnek üzerinde durahm.
SHP büvük kurultayında başkanlık
ıçın Erdallnönü ık yanşan BaykaL or-
taya yeni pohtıkalar atmak şöyk dur-
sun, DYP ile koalisyonu ve koalisyon
protokolünü onayladığmı söykmişti.
0nun istediği SHP'nvnbaşına geçmek
ve böylece başbakan yardımcısı ol-
maktı. ama Inönü karşısında yenik dü-
şünce SHP'den aynldı. CHP'yi kurarak
onun başına geçtı.
Yeni kurulan bu parti, SHP'den baş-
ka nitelikte miydi?
Yok canım.
Nıtekim iki parti birles.ti sonunda ve
bir ara dönem atlatılınca Baykal başa
geçti. Şimdı başbakan yardırncısı ola-
cak.
Neyi söykmek istiyorum?
"Parti'* denikn siyasal kurumun ne
olduğunu daha aniayamadık yanılmı-
yorsam.
Yavaş yavaş anlayacağız elbet. bu-
gün yaşadığımız çekişmekrin çocuk-
luk hastalığı oldugunun bilincıne vara-
caâız.
Dit Köşesi:
Geçen gün TV'de Meclis konuşma-
lannı dinkdim. Milktvekıllerinin ço-
ğu -i
dâhi" ile "dahryi kanştınyorlar-
dı.
Bu sözcüklerin ılkinde iki hece de
uzun. ikincisinde ikinci hece uzundur.
Yanlıstan kurtulmak için ikinci sözcük-
ten vazgeçmek, onun yerine "de..
da"yı kullanmak yeter. *Odahî~ diye-
ceâimıze "'O da" denz. olur bıter.
TARTIŞMA
'Din adma toplanan paralar'
9
Ekim 1995
günlü
Cumhuriyet
gazetesi her
zaman olduâu
gibi gene
dopdoluydu. LUuda|
Ünıversitesi Tıp
Fakültesi'nden. Prof. Dr.
M. İsmet Taşdelen
Hocamızın "Din Adına
Toplanan Paralar'" başlıkh
2. sayfada yer alan yazısı,
ders ahnarak okunması
gereken bir makaleydi.
Yazıda. Türkıye'de
yaklaşık 80 bin camiden
her hafta en az beşer
milyonTL'nin,
Çeçenistan'a, Türki
cumhuriyetkre yardım adı
altında toplandıâı ve
binkerek 20 trilyon 800
milyar lıraya ulaştığı hesap
ediliyor. bu paranın
nerelere gıttiöı ya da
harcandığı soruluyordu
Son günlerde gündemımizi
öylesıne yüzeysel ve
öylesıne kanşık işlere
ayırdık kı bu sorulara yanıt
vermeyi unutuverdik. Oysa
içinde yaşadığımız
dönemin en can ahcı
sorularıydı bunlar.
Cumhuriyet gazetesınde
yayımlanan bu yazı. sayısı
artan illenmizden kaç
cumhuriyet savcısınm
dikkatıni cekmıştir
bilemiyorum. Çünkü şu
anda geçerli olan ve hangi
koşullarda yardım
toplanabileceğini
düzenleyen 2908 sayıh
Yardım Toplama Yasası
var. Bu yasaya göre ancak
illerde valiliklere. ilçekrde
kaymakamlıklara
başvurularak bir komisyon
kurulacak ve bu komisyon
alacağı yetki belgesı ile
para toplayabikcektır.
Ve de bu paranın
toplanma ereğine
ulaşıp ulaşmadığı
denetknecektir. Bu
yardımların
toplanmasından qok,
toplanan tutarlann yerine
ulaşıp ulaşmadığı
önemlidir. Bosna\a
yardım olayı ve Mercümek
adı belkkkrden Mİınmiş
değil. Bizcebu yasa
hükümkrıne uyulmadan
para toplama evkmleri
yasadışıdır ve mutlaka
soruşturulması
gerekmektedir.
Toplanan bu paralann
nerelere gıttigini. neye
harcandıâını bilmemek de
olası değil. Toplanan her
kuruş. geriye laiklik ve
demokrasi karşıtı hizmetkr
olarak geri dönüyor.
Sayın Prof. Taşdelen
yazisinın sonuç kısmında
din kurumlan ve camilerin
vakıf konumuna
getirilmesini ve sıkt
denetlenmesini önermekte.
Soruna çözüm olabilir mi
bikmiyoruz; ama. vakıf
sözcüğü bıze bir başka
uygulamavı anımsatmaya
vetiyor. Bu da bir başka
yardım toplama
uygulaması, ama zoraki
yardım toplama...
Bugünkrde bazı
bekdıvelerde kaçak kat
atmak otomasyona
bağlanmış gibi...
Dikyen adı bilinen bir
vakfa bağış yapıp
makbuzunu bekdiyeye
götürüyor. attığı kaçak
katın af belgesi gibi elini
kolunu sallayarak geri
çıkıyor. Bu vakıflann
makbuzları vatandaşlann
ellerinde... İnsanlar durduk
yere 20 milyon. 30 milyon
vakıflara bağış olarak
neden yatırsın. Bu işin bir
karşıhğı olmalı. Rüşvetin
ayak sesleri değilse bu
bağışlar nedir'1
Vakıf hesaplannı
denetkyecek. bu ardı
arkası kesilmeyen bağışlar
bilmecesinin gizini
çözecek sorumlular yok
mu? Bu umursamazhk
neden?
Bu makbuz sahiplerinin
hemen hemen tümünün bir
inşaatı ve kaçak katı
olduğu gerçeği. soruşturma
yapmak isteyen görevlilere
ıpucu olsun...
Sayın Taşdelenin altını
çizdiği yardımlann bir
bölümü ise cami yaptırma
dernekkri adına ya da
Kuran kurslanna yardım
olarak toplanıyor. Ortada
gene açık bir yasaya
aykınlık var. Tcvhid-i
Tedrisat yasa&t,
öğreniminin tek elden ve
Millı Eğitim Bakanlığı'nın
saptadığı ilkelere
(Atatürkçü-laik-çagdaşl
dayalı olacağını
emrediyorken bu yasa
hükümleri göz göre göre
deliniyor.
Tevhtd-i Tedrisat
(eğitiminbirligı)
yasasından bugüne dek
verdiğimiz ödün yetti artık.
Ortada masum bir dini
ibadetten çok örgütlü ve ne
yaptığını bikn organize
suçla karşı karşıyayız.
Erek Türkiye'de
Atatürkçü, laik düzeni
yıkmak ve yerine şeriatçı
bir devlet düzeni
kurmaktır. Yurtdışmda ve
yurt içınde çeşitli düzeyde
yaptığı örgütlenmekrk
adım adım ereklerine
yaklaşıyorlar.
Yetişkinkrin şeriatçı düzen
için çalışmalanna iki
buçuk yaşmda
çocuklan da alet etmekri,
el işareti yaptırmalan.
başlarına eski yazı ile
slogan yazılmış bandajlar
taktırmalan insanı çileden
çıkarmaya yetiyor.
Siyasetçikrimiz. bakalım
ne zaman uyanacaklar bu
aymazlık uykusundan
(yazık ki çıkarcılık
ilıkkrine işlemiş.
uyanmayacaklar).
Bu kez Vedat Günyol
Hocamız... 15EkimlW5
günlü Cumhuriyet'te
"Dinli ve Dinci" başlıklı
yazısında sorumluluğunu
yerine getiriyor.
Sorumluluğunu
bilmeyenkre karşın
serzenişi ıse daha ilk
satırda. "Seksen yüj aşkın
yaşamımı gözden
geçirinee" tümcesinde. 85
v aşına ulaşmış Vedat
Günyol Hocamız, gerek
yetiştirdiği öğrencileri ve
gençlik yülanmızın
vazgeçilmez sanat dergisi
"Yeni Ufuklar" ık ve de
gerekse dünya ennçlennı
bir tarafa iterek edebiyata
verdigi gönül ve çaba
sonucu bizlere
kazandırdıgı birçok
yapıtı ile unutulmazlar
arasında...
Sayın Günyol: t. Hakkı
Baltacıoglu'nun 1954
tarihli bir yaztsından dinli
ve dinci arasındaki a> ınmı
büyük bir ustalıkla çekerek
içinde bulunduğumuz
yanlışlan gözler önüne
seriyor. Hem de "Seksen
yıh aşkın yaşamına"
karşın...
"Dinli insanlar dini yaşayan
insanlardır. Dinci insanlar
dini sömüren insanlardır.
Dinin bütün soylulugu, din
olarak kalmasında. din
olarak yaşanmasındadır.
Din din olmaktan çıkıp da
ilim. ticarvtpolitika okiu
mu ister istemez. kendini.
görevini vitirecektir... Dinin
kutluluğu gibi korkunçluğu
da ku\"vetinden gelir...
Kansız yaşanamayacağı
gibi dinsiz de yaşanamaz.
Ancak kan damarlarda
kalmalıdır. Din de böyle'.
Din kendi yatağından
çıkmamahdvr."
Büyük güçlüklerk ve
deneyimlerk kazandığımız
Türkiye Cumhuriyeti'nin
laik yapısını bozmak
isteyen ve bu arada iç ve
dış parasal desteklerk
palazlanan örgütlü gerici
güçkr karşısında
inançlanmızı ve uğraşı
yetimizden bir şey
yitirmeden savaşmak
zorundayız.
Prof. Dr. İsmet Taşdelen'in
ve Vedat Günyol'un olaylar
karşısında gösterdikleri
tıtizliği örnek olarak. Ve de
sorumluluk duyarak..
Av.CelalÜlgen
4
Ayıplı çıkan mal'a yanıt
D
eğerh
Avdın
Aybay,
yeni
tüketıci
yasasmda
geçen "ayıplı
mardeyişine gösterdiğım
tepkiye karşılık olarak. 9
ekımde bu sütunlarda bir
yazı yayımladı. Türkçenin
giderek Türkçelikten
uzaklaştınldığı şu
günlerde, dil konusundaki
duyarhlığı gerçekten güzel
bir olgu. Anlaşamadığımız
nokta, beiirli bir deyiş
şeklinin, sözcüğün.
sokaktaki insanca
benimsenmiş olup
olmaması. Benim
ağabeyim ve ablalanmdan
biri de hukukçu. Özürlü
çıkan bir mal için "ayıplı"
dediklerini hiç duymadım.
Samnm Sayın Aybay da
aldığı kazakta bir delik
buîunca satıcısına geri
götürdüğünde, "Bu mal
ayıpir demiyordur.
Halkımız, ayıp sözcüğünü
"utanç verici" anlamında
benimsemiştir. bu anlamda
da kullanır.
Öte yandan.
teknikmesleki terimlerin
Türkçeye çevrilirken
anlamını yitıtmekri
tehlikesine parmak
basması çok yerinde.
Bikn bilmeyenin yaptığı
çeviri, belli bir şey
kazandırmaz. çok şey
yitirtir. Her mesleğin
kendi dili vardır.
Bilgısayar dünyasının
hızla geliştiğı günümüzde.
bunu çok açık olarak
görüyoruz.
Birçok meslek adamı.
kendi aralannda
konuşurken kökenınin
hangi dılden olduğuna
bakmaksızın belirli
terımkrı. deyiş şekillerini
kullanıyor. Ne var ki bu
gerçek, meslek
dışındakikrle konuştuklan
zaman. anlaşılmasi güç
sözler etmekrini
gerektitTniyor. Aynca.
örnegin hukuk
dünyasında, sokaktaki
v atandaşm işi mahkemeye
düşerse. kalkıp kendisi
konuşmuyor. işini bu
mesleğin insanına
yaptırıyor.
Her mesleğin bir dili
vardır ve bu dili. herkesin
bilmesine gerek yoktur.
Önemh olan, insanlann
birbirknyk
anlaşabilmesidir ve
"bilmem kaça
katlamak".*mega"•
"•süper". "bilmem neye
soyunmak". u
bilmemkaç
taneinsan" ve "poşet^gıbi
Türkçeye aykın
deyişkrden uzak
durmalarıdır.
Gürhan L çkan
Ne Devlet, Ne Belediye
İnsan Önemli
••
TÜSEV, 'Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı'mn kısaltıl-
mışı. Vakıf '3. Sektör' dergisini çikanyor. Derginin
'sunuş' yazısında Zekai Baloğlu yazıyor:
"Üçüncü sektör, kamu sektörü (birinci sektör) ve
kâr amaçlı özel sektör (ikinci sektör) yanında, vatan-
daşm kâr amacı gütmeksizin gönüllü olarak kamu
görevierine katıirnasını sağlar. Ulusal düzeyde vakıf-
lar ve dernekier ile evrensel düzeyde uluslararası
hükümet dışı kurvluşlar (NGO) üçüncü sektörü oluş-
turur. (...) Birinci sektör iktidar merkezii, ikinci sektör
kâr merkezii iki ayrı süreçtir. Üçüncü sektör ise va-
tandaş amaçlıdır. Diğer iki sektörün egemenliğine
karşı, aynı zamanda, insan hak ve özgüriüklerini ve
kamu yarannı korumak için vatandaşlan ulusal ve
uluslararası düzeyde bağımsız kuruluşlarda örgüt-
lendiren bu sektördür. Örgütlenmesi yeterli olmayan
her toplumda vatandaşlar birinci ve ikinci sektörün
egemenliği, hatta boyunduruğu altında kalmayi
mahkümdur, Demokratikleşme ancak bu uç sektör
arasında akılcı bir uzlaşmayla gerçekleşebilir."
•
Dergıde yayımlanan 'Fatih Sultan Mehmet Vakfi-
yeleri'nden' başlıklı yazıdan bir alıntr.
"Ben ki Istanbul Fatihi-i abd-i aciz Fatih Sultan
Mehmet, bizatihi alınterimle kazanmış olduğum ak-
çelerimle satun aldığım Istanbul'un Taşhk mevkiin*
de kain ve malumu'lhudut olan 136 bap dükkânırn
aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakiı sahih eylerim.
Şöyle ki:
Bu gayn menkulatımdan elde olunacak nemalar-
la istanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim.
Bunlar ki, ellerındeki bir kap içerisinde kireç tozu ve
kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde
bu sokaklan gezerler. Bu sokaklara tükürenlerin tük-
rükleri üzenne, bu tozu dökerler ki, yevmiye 20 ak~
çe alsınlar; aynca 10 cerrah, 10 tabıp ve üç yara sa-
ncı tayin ve nasp eyledim. Bunlar ki ayın belli gün-
lehnde Istanbul'a çıkalar bilaistisna her kapuyu vu-
ralar ve o evde hasta olup olmadığmı soralar, var ise
şifası, ya da mümkün ıse şifayab olalar. Değilse kenj
dilerinden hiçbır karşılık beklemeksizin Darülacej
ze'ye kaldınlarak orada salah bulduralar.
Maazallah herhangi bir gıda maddesi buhranı da
vaki olabilir. Böyle bir hal karşısında bırakmış oldu-
ğum 100 silah ehl-i erbaba verile. Bunlar ki hayva-
nat-ı vahşiyenin yumurtada veya yavruda olmadığı
sıralarda balkanlara çıkıp avlanalar ki zinhar hasta-
lanmızı gıdasız bırakmayalar."
•k
Bugünden düne doğru geniş bir açıya yayılan ta-
rihimizde olumlu ve olumsuz olgulan iç içe görmek-
te yarar var. Fatih Kanunnamesi, Padişaha kardeş-
lerini boğdurtmak olanağını veriyor; Vakfiyesi de hal-
kı düşünüyor.
Yatükürük olayı?..
Sokağatükürmekyakın günlere kadar Istanbul'un
göbegınde bile doğaldı. Bir zamanların Istiklal Cad-.
desi'nı anlata anlata bitiremeyiz; Beyoğlu'na ceketn
siz, kravatsızçtkılrnadığı günlerden dem vurulur; ama
Cadde-i Kebir'in kaldmmlarında yer yer tüküniik iz-
leri de sıralanırdı. Demek kı koskoca Fatih Sultan bi-
le vakıf kurup adam tutarak tükürüklerin üstünü ört-
mek için önlem almak zorunda kalmış...
Peki, durumşimdi nasıl?.. '
Bilemiyorum...
Bildiğim tükürük sorunu artık solda sıfır kalıyor;
çöp dağlannın altında yaşayan kondu bölgeleri var,
Istanbul kokuştu, kokuşacak. havayı solumak zehir
solumaktan beter bir işkenceye dönüştü.
Ne devlet, ne belediye! ^
Insanımız uyanıp bilinçlenmeden hiçbir sorunu^_
muz çözümlenemeyecek... •.
Devleti yönlendiren siyasal iktidan ve yerel yöne^
timı simgeleyen belediyeyi seçip saptayan yurttaş
değil mi?..
ANATÜZÜK DEĞİŞİKÜĞİ İLAN»
TÜRKİYETÜTÜN, MÜSKİRAT,
GIDAVE YARDIMCl İŞÇİLERİ
(TEKGIDA-lŞ) ŞENDİKASI
BAŞKANLIĞI'NDAN
Sendikamızın 06-07-08 Ekim 1995tarihle-
rinde yapılan 10. Olağan Genel Kurulu'nda,
AnaTüzüğümüzün 4.. 6., 7., 8., 14., 15., 18.,
19.. 20., 21.. 24., 28., 29., 32., 39., 40., 43.,
52., 53., 57.. 61. maddeleri değiştirilmişve Ek
Madde 1 ilave editmiştir.
2821 sayılı kanunun ilgili maddesi uyann-
ca ilan olunur.
TEKGIDA-lŞ ŞENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU
İZMİR1. ASLİYE HUKUK
MAHKEÎVIESrNDEN
DosyaNo: 1994 54^
Güneş Siaona AŞ tarafmdan Burdurcular Nakliyat ve
DışTıc. Ltd" Şti. akyhıne açılan tazminat davası sırasın-
da:
Davalı şirketındosyada mevcut adresıne çıkanlan teb-
ligata ve emniyetçe yapılan araştırmaya göre bulunama-
dığından duruşrna günü v e dava dılekçesmın ilanen teb-
hğine karar verilmış olmakla duru^ma günü olan
7711.1995 günü saat 09.30'da Burdurcular Naklı>at ve
Dış Tic. Ltd. Ştı. yetkıhsınin duruşmadahazırbulunma-
sı veyakendısini bir v ekilk temsilettırmesme. duruşma-
ya gelmedıği ve>a kendısini btr v ekilk temsil ettırmedi-
ği takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunup ka-
rar verikceği, Teblıgat venne kaitn olmak üzere ılaner
tebhg olunur. 28.9.1995
Basm. 47037
tLAN
T.C.
KARŞT\AKA 3. SULHHUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1995-693
Davacı Emın Kunter vekih tarafından davahlar M;
buk Baygün, Kadır Ceyhan alevhine hâkimliğımı
1995693 esas sayılı dosyası ile açılan Karşıyaka üç
Turan Mah. 25M'l 1 A pafta. 36790 ada. 21 parselde
yıtlı taşınmazm taksimen veya satılarak ortakhğının
derilmesı ile ılgıli davada davalı Makbule Baygün a<
sinde bulunamamış olmakla. duruşma günü <
8.11.1995 günüsaat 09.00'da duruşmada hazırbulun
sı. aksi halde davanın sonuçlandırılacaaı ilanen te
olunur. 5.10.1995
Basın: 47046