18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10EKİM1995SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 4. Uluslararası İstanbul Bienali'ne katılacak yontucu ve enstalasyon sanatçısı Olaf Metzel: Şiddetin estetize edflmesi gerek• Olaf Metzel, yapıtlannda birincil olanın estetik biçim olduğunu, ikincil olarak şiddetin geldiğini belirterek, "Şiddet toplumumuzun özel bir ifade biçimi ve sanatta da daima olan bir konu. Şiddet uyarlandığı, yüceltıldiği zaman kendine özgü özellikler içerebilir. Örneğin Stanley Kubrick'in "Mekanik Portakal"filminde şiddet en yüksek biçimde estetize ediliyor. Bu anlamda ele alıyorum. Şiddetin estetiği değil. estetize edilmesi" diyor. AYŞE GÖNÜLLÜLEROĞLU Yontucu ve enstalasyon sanatçısı Olaf MetzeL sana- tın sadece "bagJamsaT bir olay olarak anlaşılabıleceği görüşünde. "Sanat tama- nıen farklı olan şev değildir. Farklarının hepsi birer mas- kedir. Sanatı günlük vaşam- la birliktedüşünmekten kor- kuvoruz. Fakat sanat ve ya- şamın biriiği getecekte değil, şimdkür" dıye düşünen Metzel yapıtlannda "bağ- lamsallığT özellikle "mekâ- na bağnlık"la sağlıyor. Sa- nata ait konular yanında önemli politik ve toplumsal konulan, bazen medyadan bazen günlük yaşamdan ve- ya "sokaktan" edindiğı bil- gi ve izlenımlerden etkile- nerek yansıtan sanatçı bir- çok yapıtını sergıleneceğı >erle bağlantılı olarak yap- mış, bazen de yapıtın gerek- tırdiği yeregitmış. Kalıcı ol- malanndan fedakârlık ettığı yapıtlarının bir bölümü yok edılmış, sadece fotograflan kalmış. Sanat dergilennde, hatta "der Spiegerde kendisi hakkında yapılan "politik ve toplumsal eleştirmen" ta- nımlamalannı doğrulama- yan sanatçı bazı "bağu-an" yapıtlannda bile aslmda hıç- bır yorumda bulunmadığını, sadece bır olgu veya olay ke- sıtınden etkilenip kendı ba- kış açısıyla yapıtlaştırdığını belırtıyor. Bırstil içın uğraş- mayan \e "Çekmecelenme- ye"de karşı koyan Metzel'e dergi yazarlannın "dekonst- rüktivist soyut ekspresyo- nist, brutalist" ve bunun ya- nında "provokatör, punk!, korkutucu. yıkıcı" yapıtla- Sanatçının 140x50x130 boyııtlanndaki "Roter Beton" isimli çalışması şimdiye kadar iki sergide yer aldı. nnda "die Süddeutsche Ze- itııng" hıssedilıyor. alaycı. sinist, realıty shovvcu. mu- habir stılli gıbı veya yapıtla- n ıçın "anıt" türünden ya- kıştırmalan da boşuna ola- biliyor. Metzel bir analızcı veya ahlak hocası da değil ve Amenkalı yazar Tom WoHe'un bııgünkü sanatçı- lan sardığını belırttiğı abar- tılı "poKtikdognıluk"teori- si için de uğraşmıvor. Metzel çok yönlü yapıtla- nndan örneğin "Stammhe- im"ı, 1984'te Stuttgart Sa- nat Kurumu'nun Stammhe- im'deki bir sergisıne çagnl- dığında "der Spiegel" de okuduğu bir makale üzerine yapmış. Alman RAF terö- ristlerinin yargılanmalan, bazılannın buradakı tutuke- \inde ölmeleri ve diğerleri- nin hâlâ burada bulunmala- n ile tanınan Stammheim banliyösündekı sergi bina- sının terasında bir duvara 3 metre çapında ve 2 ton ağır- lığında bır beton çelenk koy- muş ve büyük harflerle "Stammheim" yazmış. 1982'de gerçekle'ştirdıği "Türkenv\ohnung, Abstand 12.000,-DMVB"adlı çalış- ması içınse Berlin. Wed- ding'de, bırTürk aılenın zor- la çıkanldığı tek odalı bır daireyi kıralayan Metzel ön- ce evdekı eşyalan kesicı ale- tiyle parçalamış ve bunu vı- deoya çekmiş. Ardından odanm bütün bir duvannı kaplayan siyah boyalı. be- tondan bır gamalı haç yap- mış Bu daıreyi iki önemli gazeteye verdiği "TürkKo- nutu, Depozhe 12.000 DM" şeklindekı küçük ılanlarla duyurmuş. Metzel'in diğer yapıtlan arasında kımyasal teknolojinin egemenliğı. elektronık nüfiıs sayımında devletın egemenliği. medya. spor ve boş zamanlardaki günlük savaşlar ve can sıkın- tısı ya da sığınmacıiar gıbı konulan ışleyenler yanında 1991de Lenin ve Mareşal Kutuzov'un fotoğraflarını kazıdığı bır ışı de bulunu- yor Bugünkü sanatçıların pek kullanmadıklan geleneksel yontuculuk temelinde çalış- malar. olan sanatçı enstalas- yonlannda da malzemelen- ni gerçek yaşamdan alıyor. fakat çogunu büyülterek ye- nıden yapıyor. Günümüzde önemli olan çabukluk ıçin her türlü makineyı kullanan sanatçının değişik aletleri arasında çok dikkatli kulla- nılması gereken tahta veya taş kesen elektriklı testereler (flex) ve tabii vınç de yer alı- yor. Geçen hafta 4 Uluslara- rası tstanbul Bıenalfndekı yapıtına yer seçmek içın İs- tanbul'a gelen Olaf Met- zel'e sorular yönelttik - "Şiddet" sizin başlıca ko- nunuz gibi göriinü>t>r. METZEL - Herkesın yo- rumudeğışıkoluyor Yontu- culuğun çalışma biçimi açı- sından (çekiçle vurmak, ke- sici aletlerle çalışmak gibı) örneğin resimden çok daha brutal olduğu unutulmama- lı. Üç boyutlu \e somut ola- rak izlenen yapıtlarda şid- det. bir film veya fotograf- takınden daha çok göze çar- pıyor. Fakat bu sadece yü- zeysel bir durum. Sanatın yapaylığı Yapıtlanmda bi- nncil olan estetık biçımdir, ardından kınlmış biçımler ve ıkıncıl olarak şiddet geli- yor. Şiddet toplumumuzun OLAF METZEL Münih Akademisi fahri doktoru 1952 Berlin doğumlu olan OlafMetzel Münih 'te vaşıvor. 1984 ve İ990 da Sidney bienallerine ve 8. Docıtmenta 'ya katdmış olan Metzel 'in "Kurt Eisner" ve "Arnold Bode" ödülleri bulumıyor. 1990dan beri Münih Akademisi 'nde heykelcilikprofesörü olan Metzel 1995 Nisanı 'ndan beri bu akademinin fahri rektörii ALINTILAR TAHSIN YUCEL CMaf MetzeTin "13.4.1981" isimli çalışması av nı gûn Beıiin'e yapılan ola\ lı bir yürüv üş sonrası caddelerdeki görüntünün bir özümlemesi savılabilir. özel bir ifade biçimi ve sa- natta da daima olan bır ko- nu. Fakat bu kadar tek yön- lü görülmemeli - "Eleştirici" tanımlama- sına biie niye karşısınız? METZEL-Ben sanatı se- v iyorum ve başka hiçbir şey değılim. Plastik sanatçı top- lumda hemen hemen hiçbir şey değil. Örneğin müzıs- yenler ıçin durum çok fark- lı. Fakat onlann da bazılan gerçekten yaratıcı oluyor. Aynca neden hep eleştinden söz ediliyor? Pozitif, güzel bir şey de olabilir. - Şiddet güzel olabilir mi? METZEL - Tabii. Şiddet uyarlandığı. yüceltildıği za- man kendine özgü özellikler içerebilir. Ömegın Stanley Kubrick'in "Mekanik Por- takal" fılminde şiddet en yüksek biçimde estetize edi- liyor. Bu anlamda ele alıyo- rum. Şiddetin estetiği değil, estetize edilmesi Tabii bazı ışlenmde şiddeti uyarlama- ya çalıştım. örneğin spor karşı laşmalannda. - "Türk Konutu" işiniz için Almanya'daki Türkler- den övgü aldınız mı? METZEL - Sanınm far- kında olmadılar. Daha çok sanat çevresinde kaldı. Fa- kat pek çok Türk arkadaşım- la sürdürdüğüm ilişkilerim \ar, ışçıler, öğrencıler... - Bir basketbol sahasının. tahtalan ve potalanyla bir- birinegirdiği" 112:1Ö4" ad- lıyapıtınıziçin bir sanat der- gisi yazan 19. yüzyıl ressamı Caspar Davıd Friedrich'in buzlara çarpan bir gemivi gösteren "Karaya Oturan Umut" resmindeki kompo- sizyonu yaprjğınızı yazmış. METZEL- Bu bır yorum. Olabilir. fakat düşünerek vapmadım. Bütün Alman lar romantiktır. Bu harika re- sımlerden ınsanın içıne işle- mişanlar olabilir - tstanbul Bienali'ndeki çalışmanızı öğrenebilir mi- yiz? METZEL - Henüz somut bır şey söyleyemiyorum, çünkü tstanbul'daki sergı mekânları birinı seçemeye- ceğım kadar güzel. Spora olan ilgım bilınıyor. özellik- le futbola. Almanya'daki bü- tun maçlan, aynı zamanda Türkiye'deki durumu ve Av- rupa kupalannı izliyorum. Sporun bırleştirici bir unsur oluduğunu düşünüyorum. Bienalde futbolla ılgili bir yapıtım olabilir. - Münih Akademisi Rek- törii olarak vapnıak istedi- ğiniz neler var? METZEL- İki yıl için bu fahri göreve seçildım. Aka- demide birçok ülkeden öğ- rencilerin olduğu büyük bir sınıfım var. Benim için hep- sini bir araya getırmek önemli. Bütçe kısıtlaması nedeniyle sponsor bulmak yanında akademide öğren- cilerin gece 1 'e kadar çalışa- bilmeleri (çünkü aralannda çalışarak okuyanlar\'ar). ya- ratıcı bir atmosferin sağlan- ması. iyi sanatçılann ders vermesı ve teorik tartışma- lar en önem verdiöim konu- lar. _ - Oğrenim sırasında og- rencilerin sanat pazanna vönlenmelerinden yana ol- duğunuzu belirtiyorsunuz. Bunun sanatsal açıdan ya- raıiı olmadığını düşünenler var. METZEL - Zararlı oldu- ğunu düşünmüyorum. yok- sa yapmazdım. Ben de bi- rincil olarak sanatımdan ge- çinıyorum Plastik sanatla- nn durumunun çok yönlü olduğunu düşünüyorum. Buna galenler. müzeler. kü- ratörler, eleştirmenlerle ku- rulacak ilişkilerdahil. Yazı ve Gerçek Kızıl ile Kara'nm unutulmaz kahramanı Julien Sorel, Mathilde de La Mole'la evlenmesine engel olan eski • sevgilısi Madame de Renal'i kilisede tabancayla yara- ladıktan sonra, tutukevınde kendisıni sorgulamaya ge- len yargıcı bir an önce başından savmaya çalışır, "Ce- za Yasası'nın 1342'ncı maddesı açık, ölümü hakettim, beklıyorum", dıyerek kapatmak ıster konuyu. Ama Fransız Ceza Yasası'nda bır 1342'nci madde yoktur. Eleştirmen de durur mu, durumun aynmına vanr var- maz, Stendhal'ın özensizliğinden sözeder. Örneğin en ünlü Stendhal uzmanlanndan Georges Blin, büyük ro- mancı içın, "Gerçeğe öylesıne az başvurur ki, Julien Sorel'i ceza yasasının 1342'ncı maddesıne göre ce- zalandınr, oysa bu yasanın maddelerınin sayısı beş yü- zü geçmediğine göre, böyle bir maddeyi kapsaması olanaksızdır"öey\p çıkar işın ıçınden. Ancak küçuk bir noktayı gözden kaçınr: Julien Sorel, ceza yasasının "olmayan "1342'ncı maddesı uyarınca gönderilmez gı- yotne, ceza yasasının 1342'ncı maddesınden sözeden de "roman yazan" Stendhal değil, "roman kişisi" Juli- en Sorel'dir. Korkanm, geçen hafta yayımlanan "Yolculuk" baş- lıklı yazımı okuyanlar arasında da, "Peki, koalisyona ne diyorsun? Daha çoksürer mı" sorusunun "Sürer, abi, sürer. Seninkıler öyle kıyak bır sağırlar dıyaloğu kur- muşlar kı, seçım olmasa, kıyamete kadar sürer" diye yanıtlandığını görunce, Georges Blin'in tepkısıni gös- terenler olmuştur. Kimi "Neredeyaşıyorbu adam? Bu- gûn günlerden 3 ekım, ama o 20 eylülde olup bıten- lerden haberi yokmuş gıbı yazmış, gazete de bu yan- lışı düzeltmemış!" diye homurdanmış. kımı de "Gaze- te yazısı yazdığını unutmuş bu adam, 3 ekımde çıka- cak yazıyı 20 eylülden önce yazmış; 20 eylülde kesın- leşen aykınlığı düzeltmek ıçın bol bol zamanı varken, bunu bıle yapmamış!" demıştir. Hemen söyleyeyim, bu yazıyı gazeteye 20 eylülden çok önce, "yapay aydın" konusuna ılişkin yazılarla bir- likte verdim. Sonra 20 eylul geldi. Deniz Baykal, o onurlu çıkışı yaptı, kımı arkadaşlannın altından "daya- nılmaz" koltuklarını çekerken. bizim alçakgönüllü yazı- mızdaki otobüs şoförunün 20 eylul sabahına dek ba- yağı doğru gıbı görunen yanıtını da geçersiz duaıma düşürdü. Hiç kuşkusuz, gözlemi çıkanp atmak ya da düzeltmek ıçin bol bol zamanım vardı. Ne var kı, biraz düşünülecek olursa, kaptanın bu sözleri de Julien So- rel'in sorgu yargıcına verdığı yanıt türündendı: yazann değil, anlatı içi bır kışinın sozuydu; hıç değılse, doğru- luk/yanlışlık açısından, sorumluluğu doğrudan yazara yüklenemezdı Ne olursa olsun, varsaydığımız okur tepkileri, yazar- la kişilerini birbirine karıştırma alışkanlığını sezdırmek- le kalmıyor, yazı-dışı oluntuların yazılıp bitmış yazılan bile nasıl etkileyebileceğinı, ıçerığını nasıl yeniden yon- lendirebıleceğıde gosteriyor. Öyle ya, "Yolculuk" baş- lıklı yazı, ornegin 12 Eylul'de yayımlanmış olsaydı, en azınan Cumhuriyet okurları arasında, kaptanın sözle- rine hiç kımse tepki göstermeyecektı. Ote yandan, par- tisinin kendinden öncekı başkanları gıbı Denız Baykal da bayan Çiller'e boyun eğmış olsaydı, bizim yazının 3 ekimde yayımlanması durumunda da aynı biçimde doğal karşılanacaktı. Ama araya o 20 eylul kopması gi- rince, sonucu bile değışıverdı. Bir kez daha Kızıl ile Kara'ya donersek, olmayan bır 1342'nci maddeden sozettı dıye Julıen'ı suçlayamayız: bu söz bır yanılgının sonucuysa, belleğının güçlulüğuy- le ün yapmış olan kahramanımızın şaşkınlığını göste- rir; meydan okumayla kanşık bır alay ısteğınden kay- naklanmışsa, en zor dakıkalarda bile, her şeye ne den- lı dışandan ve yukarıdan bakabıldığını. Kısacası, yantl- gı her iki durumda da yazann özensizlığinın değil, ben- zersiz ustalığının kanıtıdır. Benzetmek gibı olmasın, be- nım alçakgönüllü yazıdaki kışınin, yazı yazıldıktan son- ra kesinleşmiş gorünen yanılgısı da böyle: 20 Eylül 1995'te DYP-CHP koalisyonu bozulduğuna göre, bu yazıyı 20 eylülden önce yazılmış bır yazı dıye okuma- mız durumunda, kaptanın. attığı havaya karşın, yakın geleceğı kestinnekte yaya kaldığını söylememiz gere- kir, 20 eylülden sonra yazılmış bir yazı dıye okumamız durumunda da, politıkayla çok ılgili görunmesıne kar- şın, çok önemli olaylardan bıle habersız kalabildığıni ya da DYP-CHP koalısyonunun enınde sonunda yeniden kurulacağına ınandığını, ama küçük öykünün yazannın okuruna güvenerek bu durumu aynca belirtmek gerek- sınımıni duymadığını gosterir. Öyleyse, her uç durum- da da, yazının sonucu aynı sonuç değildir artık: yazı, ana çizgılerinde, kaptanla anlatıcı arasında bır tur "iş- letme", yanıltma ve yanılma yanşı biçiminde eklemlen- diğıne gore, birincı ve ıkınci durumda, yazı-dışı olayla- nn yardımıyla 2-1 anlatıcı öndedır; üçüncü durumday- sa, kesin sonucu gelecek belırleyecektir. Oysa, geçen ayın başlannda, ben "Yolculuk" adlı yazıyı bıtırdiğım za- man, kaptanla anlatıcı ödeşmiş, yani 1 -1 berabere du- rumdaydı. Belki tüm yazdıklarımız zaman içinde süreklı değişip duruyor da biz aynmsamıyoruz. Maurizio Nannucci: Imgenin sınırsız gücü • Nannucci'nin sanatında soyutlamaya bağlı olan imgeler çok önemli bir rol oynamaktadır. 1978'de üzerinde "lmage du Ciel" yazılı pankartı küçük bir uçağın arkasına bağlayarak belirli aralıklarla Venedik üzerinde uçuran sanatçının çalışmalannda •'Görmek", "Okumak" ve "Duymak" eylemleri eşzamanh bir boyutta devreye girerek izleyiciyi sanat yapıtıyla yaratıcı bir diyaloğa davet eder NECMİ SÖNMEZ 196O'lı yıllardan beri uluslara- rası sanat ortamında farklı akım- lar çerçevesinde değerlendirilen Maurizio Nannucci, 1939'da ha- len yaşamakta olduğu Floransa şehnnde doğmuştur. Sanatçının çalışmaları yazılı, sözlü, görsel formlarda çok geniş bir perspek- tif içinde mcelenebilır. Otodidakt olan Nannucci, uluslararası karı- yenne 1964-73 yılları arasında yoğunlaştığı tipografik işleriyle başlamıştır. Tuval üzerine resim yapmak yerine Olivetti marka daktilosuna değişik renkli kâğıtla- n takarak. bazen sadece bu kâğı- dın rengini bazen de anlamlı an- lamsız sözcükleri Fütüristlerin de kullandıklan tekniklerle. değişik formu ön plana çıkaracak şekilde çalışmıştır. "Dattilogrammi" is- mini taşıyan bu dizılennde sanat- neroneroneronero neroneroneronero neroneronersnero neroneroner oneroneror.eroneronero neroneroneroneneroneroneronero neroneroneroneroneroneroneruneru • - neroneroneronero ro nerone neron nene ronerori.eron.ero neronenenerteneneronero neroneroneroneronero nenenenenerenenero neroneroneronero necenenenenenenero neroneroneroneronero neroneneneneneneronero neroneroneroneroneronero neroneroneneneneroneronero neroneroneroneroneroneronero neror.eroneroneneroneroneronero _ _ neroneroneronero neröneroneroneroneroneroneronero neroneroneroneneroneroneronero neroneroneroneroneroneronero neroneroneneneneroneronero neroneroneroneroneronero neroneneneneneneronero neroneroneroneronero nenenenenenenenero neroneroneronero nenenenenenenanero neroneroneroneronero ni?S§lrğğil§gir§gİr8nironeroneroneneneneroneronero. neroneroneroneroneroneror.eronero neroneroneronero neroneroneronero eroneroneronero roneroneronero oneroneronero neroneronero eroneronero roneronero oneronero neronero ro jrönerönero neroneronero eroneroneronero neroneroneronero neroneroneronero oneroneronero roneroneronero eroneroneronero neroneroneronero neröneröneronero neroneroneronero neroneroneroneroneroneronercnero neroneroneroneneroneroneronero neroneroneroneroneroneronero neroneroneneneneroneronero neroneroneroneroneronero neroneneneneneneronero neroneroneroneronero nenenenenenenenero neroneroneronero nerenenenenenenero neroneroneroneronero neroneneneneneneronero neroneroneroneroneronero neroneroneroneroneroneroneronero neroneroneroneçgroneroneronero neroneroneneneneroneronero neroneroneroneroneroneronero neroneroneroneneroneroneronero neroneroneroneroneroneroneronero neroneroneronero neroneroneronero ierönefönefönefoneron Tieroneronenenenerone: neroneroneroneroneronero rönero onero neroneneneneneneronero neroneroneroneronerc n enenenenenenecero ___Iro lero îro snero ror-"- neroneronerc neroneroneronefön efo neroneneneneneneronero neroneroneroneroneronero neroneroneneneneroneronero neroneroneroneroneroneronero neroneroneronero neroneroneronero neroneroneroner neroneronerone neroneroneron neroneronero neroneroner neronerone neronercn neronero neroneron neronerone neroneroner neroneronero neroneror.eron neroneronerone neroneroneroner neroneroneronero neroneroneronero neföneföneföneroneroneroneronero neroneroneroneneroneroneronero neroneroneroneroneroneronero neroneroneneneneroneronero neroneroneroneroneronero neroneneneneneneronero neroneroneroneronero nenenenenenenenero neroneroneronero nenenenenenenenero neroneroneroneronero neronenenenecenerocero neroneroneroneroneronero neroneroneneneneroneronero neroneroneroneroneroneronero npTnnflrnnprnnfiftflrfmfirnnflrnTiftrn Maurizi Nannuccini'nin 'Dattilogrammi' ismini taşıyan dizileri grafık disiplinini taşıyor. çı çoğu kez bir grafıker dısıpli- niyle çalışarak. sözcüklenn anla- mıyla daktılosundan çıkardığı formlan birlikte yorumlamayı de- nemiştir. 1960'larda dünyanın birçok ye- rinde sanatçılar klasik anlamda sanat yapmak yerine. sanatın bil- dik sınırlannı aşan, farklı metot- larla çalışmaya başlamışlardı. Yalnızca toplumun bellı kesımle- nne açık olan elit sanatı günlük yaşama yakınlaştırmak ve sanatı "maddeseüikten" uzaklaştırmayı denemişlerdir Nannucci'nin dı- yalog kurdugu bir grup öncü sa- natçının bırhedefı de. 1968 Paris öğrencı olaylannda sloganlaşan "Düşgücünü iktidara getirnıe" fikrine uygun düşen sanat eylem- leri yapmaktı. Parmaggiani.Chi- ari, Higging, Filliou,Gerz, Ander- sen. \Villiams, Yautier. Johnson. De Vries, Byars, Kolar, Finlav; Ul- richs gibı etkinlıklerını hâlâ sür- düren sanatçılar, sanatın "fikirle- re", "düş ve düşünce" gücüne açık olan ve sanat pıyasası tarafından tüketılmemış metotları kullanı- yorlardı. Nannueci'nin bu yıllar- daki tavnnı sergıleyen en önemli çalışmalanndan bıri de "'Scrivere suH"acqua"dır. Sanatçıyı su üze- rine parmağıyla yazı yazarken gösteren 1973 tarihli MJZ konusu fotoğraf. "imge"nın maddeselleş- meden de sanat ortamına sunula- bıleceğınin en önemli kanıtlann- dan bıridir. Nannuccı'nın kendine özgü metotlargeliştirerek, fotoğ- raf. müzik. vıdeo ve neon teknık- lerinde gerçekleştirdığı çalışma- larının ıkı temel özellıgi dikkatı çeker. Bunlardan ılki sanatçı- nın">-ariotk>nr> larla fikırlerinı ye- nılemekten kaçınmaması. dığe- nvse "vvork in progress*' olarak nıtelendırılen tamamlanmamış. bir ucu sürekli olarak açık kalan işler üretmesidir. Kendısıne uluslararası bir ün getiren Neon- Enstalasyon "lann- da ise sanatçı, 1968'den itibaren bu malzemeyi halka açık alanlar- da gerçekleştirdiği projelerinde de kullanarak çok boyutlu bir algı sisteminin yardımıyla izleyiciyi son derece bılinen kavramlar üze- rine tekrar düşünmeye davet eder. 1970'li yıllann sonundan itibaren Neon- Enstalasyon'lannda "renk" olgusu üzerine eğilen sa- natçının Barnet !Newman'ın "Hlio afraid of red, vellow and blue" ısımlı resmınden yola çıkıp Nevvman'ın el yazısını neonla tekrar yazdırarak "kendine ait bir çalışma" oluşturmasıyla ünlü ya- zar G. Drofles'e göre "Ka\ram- sal sanata yeni kromatik bir yön vermiş" oliıyordu. (1973) Nannucci'nin sanatında soyut- lamaya bağlı olan imgeler çok önemli bir rol oynamaktadır. 1978'deki Venedik Bienali sıra- sında üzerinde "İmage du CieT yazılı pankartı küçük bir uçağın arkasına bağlayarak belirli aralık- larla Venedik üzerinde uçuran sa- natçının çalışmalannda "Gör- mek",•'Okumak" ve "Duymak" eylemleri e^zamanlı bır boyutta devreye girerek izleyiciyi sanat yapıtıyla yaratıcı bır diyaloğa da- vet eder 1980'lerden günümüze gelene dek Happening'den Video Sanatı'na, Konkret Poesi'den Ses Enstalasyon'larına dek birbirin- den farklı birçok teknikle çalışan Nannucci'nin Marcel Duc- hamp'tan ödünç aldığı "bmk al- tından gülümseme", ister Mını- malizm ısterse K.avramsal Sanat çerçevesinde değerlendirilsın iş- lerine güncel yaşama ait birtaze- lıği katmaktadır. 'KızılPrenses'Londm'da Külrür Servisi- Şıddetı bir mizah unsuru olarak kullanmak, günümüz genç sanatçılan- nın buluştuğu ortak nokta. Geleneksel deger- lerin çöktügü. ahlaksal olarak tutunacak bırte- melin kalmadıgı bır ortamda. yaratıcılıklan da yaşadığımız post-modern durumlara göre belirleniyor. Ancak. sözünüettığımız genç sa- natçılar arasında. bugünün sanat anlayışına karşı çıkanlarda yok değil. Nkrholas Mclnerny de bunlardan bın. 34 yaşındaki sanatçı çağdaş Ingiliz tıyatrosunun önemli ısımleri arasında yeralıyor. Oyun yazan olan Mclnerny'nın son yapıtı "Red Princess" bugünlerde Londra Red Shift Company tarafından oyuncu Fiz Mar- cus'un yorumuyla sahneleniyor. "İroninin. \erini her şt'\c karşı duvulan bir kuşkuculuğabıraktığı günümüzde,tnatroala- nında da olumsuz bir değişim yaşanıyor. Bu olumsuiduğtı en belirgin olarak hevecanın ve tutkunun vok oluşundagöriiyorum " dı yen sa- natçı, son çalışması olan "Red Princess"de. tam anlamıyla bır moral çöküntünun yaşandı- ğı eskı Sovyetler Bırlığı'nı konu alıyor."Rus- ya'da aydın kesimin ikilemi, kendisinin havat- ta kalabilmesi için halkın ezilmesine sev irci kal- masıdır'' dıyen Mclnemy'nın oyunu ünlu Sov- yet lıder Brejnev'ın kızı Galina'nın yaşamı üzerine kurulu. Galina, Komünıst Partisı'nin en güçlû adamlanndan bınnın kızı olmanın yanı sıra bohem >aşam bıçımiyle de ilgi top- layan birkarakter. Başından geçen sayısızev- lilik ve yaşadığı aşklarla oldukça sıradışı bir yaşam süren Gahna. Bolşoy Balesı starlann- dan tutun da Sovyet polıs örgütünün genel mü- dürüne dek uzanan kabank bır sevgılı lıstesi- ne sahıp. Babasının ölumünden sonra durulan Galina, daha mütevazı bır vaşam bıçımı seç- mış kendisıne. Halen Moskova dışında ufak bır evde oturan Galina'nın, katı bır komünist olan babasının aksıne son derece genış bir ha- yalgücüne sahip oluşu. sözünü ettıgımız oyu- nun temel çıkış noktasını oluşturmuş. Oyun- da. Galina dışındaki bır önemli unsur da "Moskova SirkL" Sırkı bır metafor olarak dü- şünen Mclnenıy. bu ıkı unsurun birbınnden hıç de bağımsız olmadığı görüşünde. Sırk, bir bakıma. komünıst ıdeolojının ya- sakladığı düşgücüne davalı yaratıcılığı. dola- yısıyla Galına'vı temsıl edıyor Mclnerny'e göre Moskova Sırki'nin geçmışı. Rusya'nın geçmışivle şaşırtıcı derecede benzerlıkler ta- şıyor "fik zamanlarda Marksizm de insanla- rın yaşamlanm kökten değiştirecek bir yaşam biçimi olarak algılanıvordu. Ama öv leoİmadı- ğı ortada" dıven Nıcholas Mclnemy. zaman- la son derece katı. tutucu bır hal alan komü- nıst ıdeolojının her türlü yaratıcı etkınlığın karşısında yer alan. hatta msanlann düş kur- malarını bile kısıtlayan bır dıktatoryava dö- nüştüğünü sav unuvor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear