Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 1995 PAZAR
12 DIZI YAZI
• 1982 Anayasası'nda
demokratikleşme adına yapılan
değişikliklere karşın demokratik
meslek kuruluşlarına yine "sakıncalı
örgütler" gözüyle bakılıyor...
• Partilerle işbirliği yasağı kaldırılarak
"politikaya bulaşmalarında" özgür
bırakılan meslek odaları, ülke
sorunlarına ilişkin kendi politikalarını
savunurlarken, "özel bir merciin"
gözetimi altına alınıyorlar...
istanbui'daki meslek odaları yöneticileri, 2 Ağustos 1995 günü Cumhuriyet'te konuk olduklan teras söyleşisinde,
anayasadaki son değişiklikleri tartışma karan aldılar.
SUNUŞ
Cumhuriyet 'inyeniyan ku-
ruluşlarından Medya Geliş-
tirme 'ninyaz aylarından bu
yana sürdürdüğii "leras söyleşüeri"; toplumun de-
gişik kesimlerınden vefarklı sektörlerden kişiler-
le Cumhuriyet in yöneticileri, yazarları, muha-
birleri ve diğer vavın emekçderi arasında bir gö-
rüş alışverişi ve sorunlann karşılıklı lartısılması
gündemiyle başladı.
Ancak gerek bu söyleşilere katılan hemen tüm
konukların zengin bir düşünce mozaiği sergileme-
leri, gerekse Cumhurivet in öncelikle birfikirga-
zetesi olmasından kaynaklanan demokratik tartış-
ma ortamı içinde, teras söyleşileri giderek bir
"aydınlanma forumuna " dönüştü ve söylemin
ötesinde, yayın yoluyla da kamuoyuna kazandınl-
ması gereken degerlendirmeler ortava çıktı.
Bu önemli toplantılardan biri, tstanbul'daki
meslek odalannın yönetici ve temsilcilerimn Cum-
huriyet 'e konuk olduklan 2 Ağustos 1995 günü ya-
pılan teras söyleşisıydi.
Yıllardır kendi uzmanhk alanlarmda meslek ve
ülke sorunlarını birbırinden ayırmadan, bilimsel
ve toplum vararına bir demokratik kiıle örgütü
çalışmasının özverili örneUerım sergıleyen oda-
lar. yine yıllardır bu tutumları yüzünden yönetım-
ler tarafından -deyım yerindeyse- hep "sakınca-
lı ve uzak durulması gereken " kuruluslar olarak
görülmekten haklı bir yakınma ıçindeydıler.
Dahası, yine meslek odaları. ilgili olduklan
alanlarda ulusal çıkarlara aykırı gördükleri ya
da kent ve çevre değerlerini yağmalamaya dönük
politikalarla uvgulamalara karşı sürdürdüklerı,
kimi zaman da bu tür uvgulamalan vargı voluv-
la durdurduklan savaşımlarından ötürü de "po-
litika yasağı" getirilen kurumlar aras ındaydılar.
Nitekim, 2 agustostaki teras söyleşisinin konuk-
lannca temsil edılen bu nitelikler, avnı zamanda
güncel olması nedeniyle de uizün dfimıp dolaşıp
1982 Anayasası 'nda son yapılan degişiklikler üze-
rinde yogunlaşmasına neden oldu. İlhan Sel-
çuk 'un. "Bakın, artık anayasa değiştî; söylendi-
ğine göre siyaset yasağı kalktı; bundan sonra
inandığınız doğrular için daha etkin bir demok-
ratik savasunıpolitika yapma özgüıiüğünü de kul-
lanarak sürdürmeye hazır mısınız?" sorusu.
önemli bir tarlışmayı başlatırken. yine son ana-
yasa değişikliginin, aslında siyaset yasagını pek
kaldırmadığı da aynı söyleşideki değerlendırme-
lerde ortaya çıktL
Gerçekten, kamuovunda meslek odalarına ta-
nındığı sanılan demokratik haklar, İlhan Selçuk un
vurguladığı gıbi "söylendiğine göre " degil. yeni
anayasa metnınde "yavldığına göre" hiç de öy-
le siyaset özgürlügünü ya da başka yeni ve daha
ileri denilebilecek özgürlükleri içermiyordu.
Tam tersine. odalatia ilgili 135. maddenin son
şekli, vine kamuovunda varatılan "imajdan " çok
jarklı olarak, 12 Eylül ün anlayışıyla bıçimlenen
maddede bile olmayan yeni kısıtlamalurı getiri-
yordu. Doğrusu, böylesi bir anayasa değişikligı-
mn, üstelık "demokratikleşme"adınayapılnuşol-
ması, toplumun açıkça yanıltılmasının ötesinde,
meslek odalarına "sakıncalı kurumlar" gözüyle
bakan yıllanmış anlayısınyine de sürdügünün bir
kanıtıydı. Bu yanıltmanın açığa çıkanlması göre-
vi ise, elbette kı öncelikle toplum ve ülke vararı-
nı gözeten politikalarını sürdürmekte kararlı olan
odalara düşüyordu...
Teras söyleşilerindeki işte bu son degerlendir-
me, odalara düsen görevle Cumhunvet gazetesi-
nin tarihsel sorumluluğunun geregini "birlikte
yapma " karanyla noktalandı.
Söyleşiye konuk olan oda temsılcileri, o gün
geç saatlere dek süren forumun ortak karan uva-
rınca, 1982 Anayasası 'nda yapılan son degişik-
liklerin kendileri ve temsil ettikleri meslek odala-
rı açısından ne anlama geldiği konusundaki dü-
şüncelerinı. izleyen günlerde yazılı olarak da ılet-
tiler.
Bu dızimizde, bir teras söyleşimizde başlayan
ve ardından bu anlamlı söyleşiye katılan, kalılma-
van hemen tüm meslek odaları yönetıcilerini de
kucaklavan tartışmavı. okurlanmızın ve kamu-
ovunun da değerlendirmelerine sunuvoruz.
Yayınımız süresince elimize geçebılecek yeni
görüslere de sayfa olanagımız elverdigince yer
vermeye çalışacağız...
Anayasa değişti, anlayış değişmedi
T
ürkiye'de meslek odalan öte-
den ben hep "politika yap-
makla" suçlanıdar. Üstelık
bu suçlama. sadece odala-
rın görüş ve etkinlıklerin-
den rahatsızlık duyan poli-
tik ya da diğer çevrelerden gelmez. Halk,
hatta kimı zaman odalann kendi üyelen
arasında da aynı degerlendirmelerin ya-
pıldığı görülür.
Öte yandan politika yapmanın ya da
"politikayla uğraşmak" şeklinde vo-
rumlanan davraruşlarda bulunmanın "suç"
sayılması ıse, başlıca ıki nedene dayanır.
Birincisi, hukuksal nedendir. Yine öte-
den beri ilgili yasalarda. meslek odalan-
nın "meslek dışı" etkınliklerdebulunma-
sı, yani politık görüş ya da tavır sergile-
meleri genellikle suç sayılmıştır.
Ikincısı ıse. yazılı hukuktan değıl. top-
lumdakı kımi önyargılardan ve politikay-
la ilgili yaygın değerlendırmelerden kay-
naklanıyor. Halk arasında politikayla uğ-
raşmak, yine genelde sadece "politika-
cıların işi"olan bir uğraş olarak kabul
edilıyor. Üstelik, "meslek" gıbı belli bir
sosyal saygınlığı bulunan alana asla "bu-
laştınlmaması" gereken bir iş olarak gö-
rülüyor.
Bunu yapan. yani odayı "politikaya
bulaştıran" yöneticıler ise, aynı kesim-
lerin gözünde "mesleğe karşı suç işle-
miş" sayılabilıyorlar. Çünkü mesleğin
"politikalar üstü" olan erdemlerini le-
kelemiş kabul ediliyorlar.
Kuşkusuz bu tür değerlendirmelerde.
çoğu politikacılann yaptıklan işi toplum-
da "bulaşmak" sözcüğünü anımsatacak
nitelikte ve dolavısıyla halkın gözünde
pek "temiz olmayan" bir davranış için-
de sürdürmelerinin büyük payı olsa ge-
rek.
Benzer şekilde. "politikaya atılmak"
deyişi de yine bu "bulaşıcı ve riskli"
alanda uğraş verebılmek için kişinin ol-
dukça "cesur" olması gerektiğıni ve bel-
ki de dönüşü olmayan yeni bir maceraya
gıriştiğini vurgulamak üzere sanki dilimi-
ze yerleşmış durumda.
Oysa politikanın tarihten gelen ve top-
lumbilimin süzgecinden geçen e\rensel
anlamıyla özellikle bir ülkenın, bir ulu-
sun, hatta insanlığın geleceğine yönelik
sorumluluklan içermesi açısından taşı-
dığı "saygınlığı" göz önüne alındığında.
aslında hiç de öyle "bulaşmaktan çeki-
nilecek" ya da ancak "ona atılmaya ce-
saretedenlerin" başlannageleceği baş-
tan kabullenmelennı gerektirecek bir dav-
ranış olmadığı bilıniyor
Politika. insanlık erdemidir
Hatta tam tersine. temelde bir sosyal var-
lık olan ve kendi geleceğiyle toplumun ge-
leceği arasındaki doğrudan ilişkınin bi-
lincı içinde yaşayan ınsanın, ister bırey-
sel olarak. isterseörgütlenerek politık tu-
tumlannı belırlemesı ve buna göre hare-
ket etmesi, günümüzde artık neredeyse
"insan" sayılmanmtemel göstergesi ka-
bul edilıyor.
Ne var ki. çağdaş demokratik anlayış
bu düzeyde bile olsa. Türkiye'de özellik-
le 12 Eylül'den sonrakı dönemde günde-
me getirilen "depolitizasyon" kavramı-
nın yaygın propagandası sonucu, polıtı-
kanın sadece "politikacılann tekelin-
deki" ve üstelık adeta "profesyonel"
olarak sürdürülen bir "iş" olduğu anla-
yışı oldukça yaygınlaşmış durumda.
PohtikacılanıCkendilennden başka he-
men hiç kimsenın bu alana girmemesi
yönündeki geleneksel tutumlannı sürdür-
meleri yüzünden. politikanın bir "insan-
lık erdemi"" olduğu gerçeği. toplumun bı-
lincınde yeterince etkın olamıyor.
Böyle olunca da -son anayasa değışık-
liğinde de yaşandığı gibi- aslında "mes-
lek odalarını \ine genel politikanın dı-
şında tutnıava >önelik daha sıkı ön-
lemleri içeren" yeni düzenlemeler, oda-
larla ılgılı 135 maddede sadece "siyasi
partilerle ortak hareket edemezler"
hükmünün kaldırılması gerekçe gösterı-
lerek. topluma ve kamuoyuna "politika
özgürlüğü tanındı" şeklinde açıklanabı-
lıyor. Oysa, yine meslek odaları yönetı-
cilcrinın bu tartışma için kaleme aldıkla-
n görüşlennde ızlenecegı gıbı, ülke ve top-
lum ıçın sakıncalı olduğu saptanan ege-
men politık tutumlann ve bu tutumlann
ürünü olan uygulamalann önlenmcsıne yö-
nelık çalışmalar vapmak. yani "politi-
kayı evrensel anlamında ve ilgili mes-
leğin bilimsel ilkelerinden güç alarak
sürdürmek" artık 23 Temmuz 1995 ta-
rihınden öncesı kadar bile özgür değıl.
Çünkü. 23 Temmuz 1995'te yapılan
SESİDIR
1982'de TMMOB'nin düzenlediği "Anayasa" konulu panele katılan meslek odaları temsilcileri. (Soldan
sağa) TMMOB Bşk. Bülent Tanık, istanbul Barosu Sekreteri Ozan Bengisu, Petrol İş Gen. Bşk. Cevdet
Şelvi, Mimarlar Odası istanbul Şubesi Bşk. Engin Omacan, istanbul Eczacılar Odası Sekreteri Osman
Özçelik, TGS Eğitim Sekreteri Şükran Soner (Ketenci), istanbul Tabib Odası Bşk. Dr. Üstün Korugan.
1961,1982 ve 1995 anayasalannda meslek odalarını tanımlayan maddeler
1961 Anayasası 122. madde
"Madde 122 - Kamu kurumu niteli-
ğindeki meslek kuruluşlan, kanunla mey-
dana getirilir ve organJan kendilen tara-
findan ve kendi üyeleri arasından seçi-
lir.
Idare, seçilrrriş organlan, bir yarçp mer-
cii karanna dayanmaksızm, geçici veya
sürekli oiarak görevinden uzaklaştıra-
maz.
M&slek kuruluşlannm tüzükleri, yö-
netim ve işleyişleri demokratik esasîara
aykın olamaz."
1982 Anayasası 135. madde
H. Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşîan.
Madde 135 - Kamu kurumu niteli-
ğindeki meslek kuruluşlan ve üst kunı-
luşlan; belli bir mesieğe mensnp oian-
lanB müşterekihtiyaçlannı karşılamak,
rneslekİ faaliyetlerini koîaylaştırmak,
mesIeğİB genel menfaatlere uygun ola-
rak gelişmesini sağlamak. meslek men-
suplannın birbirleri ile ve halk ile olan
ili^kilerinde dürüstlüğü ve güveni hâ-
kim kılmak üzeremeslek disipîini ve ah-
lâkım korumak maksadı ile kanunla ku-
rulan ve organlan kendi üyeleri tarafın-
dan kanunda gösterilen usullere göre
yargı gözetimi aîtında. gizli oyla seçilen
kamu tfizet kişilikieridir.
Kamu kunun ve kuruluşlan ile kamu
iktisadi teşebbüslerinde ash ve sürekli
görevlerde çalışanlann meslek kunıluş-
lanna gjrme mecburiyeti aranmaz?
Meslek kuruluşlan, kurulu; amaçla-
n dışında faaliyct göstercmezlcr; si-
yasetle uğraşamazlar, siyasi partiler,
sendikalar ve dernekkrle ortak hare-
ket edemezler.
Siyasi partiler. sendikalar ve sendi-
ka üst kunıluşlarumesiek kuruluşlan-
nm ve üst kuruluşlan organlannın se-
çimlerinde aday gösteremezler ve belir-
li adaylann leh veya aleyhlerinde faali-
yette bulunamazlar ve propaganda ya-
pamazlar.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlan, kanundagösterildiği şekilde
devîetin idari ve malidenetiminetâbidir.
Amaçlan dişmda faaliyet gösteren ve
siyasetle uğraşan meslek kuruluşlanrun
sonımlu organlannın görevine, kanunun
belirttiği merciin istemi üzerine, mahke-
me karan ile son verilir ve yerlerine ye-
nileri seçtirilir.
Türk devletinin varlık ve bağımsızh-
gının, ülkenin v^ milletin bölünmez bü-
tünlüğünün, toplumun huzurunun konaı-
mast ve devîetin anayasada belirtilen te-
meî nitelikierini tehdit edici faaliyetlerin
önlenmesi bakımından gecikmesinde sa-
kınca bulunan hallerde mahallin en bü-
yük mülki amtri, bu organlan geçici ola-
rak görevden uzakJaştırabiür.
Görevden uzaklaştırma karan; üç gün
içinde mahkemeye büdinlir. Mahkeme gö-
revden uzaklaştırma karannın yerinde
olup olmadığına en geç on gün içinde
karar verir.
1995'teki değisiklikten
önce TMMOBnin önerisi
"Kamu kurumu niteliğindeki mes-
lek kuruluşlan ve üst kuruluşlan; belli
bir mesieğe mensup olanlann müşte-
rek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki
faaliyetîerini kolaylaştınnak, mesleğin
genel menfaatlere uygun olarak geliş-
mesini sağlamak, meslek mensuplan-
nın birbirleriyle ve halkla oian ilişkile-
rinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kıl-
mak. meslek disipîini ve ahlâkın! koru-
mak, mesleki denetim vapmak için
yasayia kurulan ve organlan kendi üye-
leri tarafından yasada gösterilen usul-
lere göre seçilen kamu füzel kişiiikle-
ridir.
Meslek mensuplannın. mesleklerini
yürütebilmeleri için ilgili meslek kuru-
luşlanna üyelikJeri aranır.
Meslek kuruluşlannm yasa, tüzük,
yönetmelik, yönetim ve işleyişleri de-
mokratik esasîara aykın olamaz.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlannm denetimleri, yasada gös-
terildiği şekilde seçilmiş organlan ara-
eılığıyla yerine getirilir.
Idare. seçilmiş organlan, bir yargı
mercii karanna dayanmaksızın, geçici
veya sürekli olarak görevlerinden uzak-
iaşaramaz."
I995teki değisiklikten
sonra 135. madde
H. Kamu kurumu niteliğindeki mes-
lek kuruluşlan
Madde 135 - Kamu kurumu niteliğin-
deki meslek kuruhışian ve üst kuruluş-
lan; belli bir mesieğe mensup oianlann
müşterek ihtiyaçlannı karştlamak, mes-
leki faaliyetlerini koîaylaştırmak, mesle-
ğin genel menfaatlere uygun olarak ge-
lişmesini sağlamak, meslek mensupian-
nın birbırleriyle ve halkla olan iüşkile-
rinde dürüstlüğü \e güveni hâkim kıl-
mak üzere. meslek disipîini ve ahiâkmı
korumak maksadı ile kanunla kurulan ve
organian kendi üyeleri tarafından kanun-
da gösterilen usullere göre yargı gözeti-
mi altinda, gizli oyla seçilen kamu tüzel
kişilendir.
Kamu kurum ve kuruluşlan ile kamu
iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli
görevlerde çalışanlann meslek kuruluş-
lanna girme mecburiyeti aranmaz.
Bu meslek kuruluşlan. kuruluş amaç-
lan dışında faaliyette bulunamazlar.
Bu meslek kuruluşlan ve üst kuruluş-
lan organiannın seçimlerinde siyasi par-
tiler aday gösteremezler.
Bu meslek kuruluşlan üzerinde devle-
tin idari ve mali denetimine ilişkin ku-
rallar kanunla düzenlenir.
Amaçlan dışında faaliyet gösteren mes-
lek kurutuşlannın sonımlu organlannın
görevine, kanunun belirlediği merciin
veya cumhuriyet savcısmm istemi üze-
rine mahkeme karanyla son verilir ve
yerlerine yenileri seçtirilir.
Ancak, mılli güvenliğin, kamu düze-
ninin, suç işlenmesini veya suçun deva-
mını önlemenin, yahut yakalamantn ge-
rcktirdiği halterde gecikmede sakınca
varsa, kanunla bir merci, meslek kuruîuş-
lannı veya üst kuruluşlannı faaliyetten
men ile yetkilendirilebilîr. Bu merciin
karan, yirmi dört saat içerisinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, karannı
kırk sckız saat içinde açıklar; aksi halde,
bu idari karar kendiüğinden yürürlükten
kalkar.
değışiklıkte. "amaç dışı faaliyette bulu-
nan oda yönericilcrinin" bağımsız mah-
kemelerce venlecek yargı kararlanyla gö-
revden alınabıleceğı şeklindekı demokra-
tik hukuk anlayışı yerine, "gecikmesin-
de sakınca görülen durumda" bu yet-
kınin kanunla belırlenen başka bir "mer-
ci" tarafından kullanılabileceği hükmü
getirıliyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği (TMMOB)Genel Başkanı Yavuz
Önen, yine bu tartışma için yaptığı de-
ğerlendirmesinde. 1982 Anayasası'nda
bile olmayan böylesi bir yaklaşımın yo-
rumunu şöyle yapıyor:
"12 Eylürün anayasasını yapanlar.
135. maddcyi, TVIlVIOB'yi dağıtmak
ve denetlemek için kaleme almışlardı.
13 yıl sonra a> nı yaklaşımla. ama bu kez
faaliyetten men tehdidiyle TMMOB
yeniden baskı altında tutulmak isteni-
\or..."
Benzer şekilde. aynı değişikliğin mes-
ek odalarına yeni bir "baskı rejimi" sü-
reci başlatacağına dıkkat çeken Türk Ec-
/acıları Birliği (TEB) Genel Başkanı
Vlehmet Domaç da 135. maddenin
23 7.1995 sonrasındaki "demokratik-
leştirilmiş" (!) şekli için şu görüşte
"1982 Anayasası tüm sivil toplum
örgütlerini denetim altında tutmak is-
te\en maddelerle donatıldı. Şimdi de
kendi demokratik denetimleri dışında
devîetin idari ve mali denetimiyle de as-
lında politik özerkliklerine karşı san-
ki önlem alınıyor..."
Odalar neden sakıncah?
Evet. Meslek odalan, neden böylesıne
"çekinilen" ve politikadan uzak tutulma-
lan için her türlü önlemin getirildıği sa-
kıncalı kuruluslar olarak görülüyor?..
Odalann bir siyasi partiyle birlikte ha-
reket etmeleri. ya da oda yöneticilerinin
yine bir siyasi partiye üye olabilmesı.
"politika yapma" özgürlüğü için gerçek-
ten yeterli midir?
"Demokratikleşme'" adına yapılan
son anayasa değişiklıklerinde, meslek
odalan üzerindeki genel hukuka aykın
antidemokratik denetimlerin devreye gir-
mesı acaba ne anlama gelıyor?..
Yine odalann kendi meslek alanlann-
daki uygulamalar konusunda "bağımsız
politika" geliştirmeleri acaba hangi çı-
karlara ve beklentılere engcl olduğu için
anayasada bövlesı önlemlerin alınması
bile gündeme gelebilıyor?..
"Katıhmcı ve demokratik" bir anla-
yış içinde değiştınleceği sözü verilen 12
Eylül Anayasası. doğrudan meslek oda-
larını tanımlayan maddede bile ilgili oda-
lann görüş ve önerilerinin "tersine" bir
düzenlemeyle neden daha da antidemok-
ratik şekle getırildı?..
Aynca yine bu anayasa değişıkliği. Av-
rupa'dakı "demokratik toplumsai ya-
şamı da yadsıyan" maddeleriyle, Avru-
pa Gümrük Birliği'ne girme konusunda
da Türkıye'ye acaba ne gibi bir "yeni
imaj" kazandıracak?..
V
r
e sonuçta aynı anayasa değışıklığiy-
le, meslek odalarına ve diğer demokratik
toplum kuruluşlarına bundan böyle ne
gıbi yeni sorumluluklar düşüyor? Ülke-
nın bilım, kültür, çevre. sağlık. teknolo-
ji. planlama ve her türlü uygarlık kayna-
ğı alanlannda. yine ülkenın ve toplumun
genel çıkarlannı gözeten bir "kamu ku-
rumu niteliğindeki meslek kuruluşu"
olma kımlığinı güçlendirecek polıtikala-
rın yine ızlenebilmesi için hangi zorluk-
lara ve engellere karşı göğüs germek ge-
rekıyor?..
Bütün bu ve buna benzer soruların
yanıtlannı. izleyen bölümlerde meslek
odalanmızın yönetici ve temsilcilerine
aıt görüşlere yer vererek tartışacağız.
Yarın: TMMOB ve TEB'nin
görüsleri
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Deniz, Kadın Gibidir...
Bugünün politikacıları çokluk nasıl da yalancı. 45 yıl-
lık gazetecilik dönemimde, ismet Paşa'nın bir kez olsun
yalan söylediğini ne duydum, ne gördüm. Şimdikılerin ço-
ğu öyle mı? Ayaküstü yalan söylüyoıiar.
Bir gün, İsmet Paşa, CHP Partı Meclısı toplantısında,
arkadaşlanna:
- Siz beni sevmiyorsunuz demiş.
- Aman Paşam, nasıl olur? Biz sizi çok seviyoruz; sizin
için canımız kurban!
- Hayır, demiş Paşa, sevseniz sözlerimi dinler, dedik-
lerimiyaparsınız. Hayır, sevmiyorsunuz...
Susmuşlar. Çünkü onlar. İsmet Paşa'yı, bir punduna
getirip, uyutmaya bakarlardı.
İsmet Paşa duyarsa ne der sözü, sadece bir korku-
nun değıl, duymadığı zaman, neleryapılabıleceğinın de
bir açıklaması gibidir.
Bugün Meclisaçılıyor. Orada, artık İsmet Paşaokulun-
dan pek kimse kalmadı. Bülent Ecevit usa geliyor, ama
İsmet Paşa, Ecevit'i 1970'lerde hiç hiç tutmadığını Şev-
ket Süreyya Aydemir'e, Kâmil Kınkoğlu'na söyledi.
Genel başkanlıktan düşürüldükten sonra da yıllannı ver-
diği CHP'den, -Mevhibe Hanım'ı da alarak- istifa etti!
Bülent Ecevit de, Inönü okulunda kınk not aldı.
İsmet Paşa'yı, önce 1946 sonrasında Demokrat Par-
tililer kandırmaya çalışırlardı.
- Biz de iktidara gelsek. Cumhurt)aşkanımızyıne İsmet
Pasa'd/rderlerdı. Kafasında kırktılkı dolaştığı, kırkının da
kuyruklannın birbırıne değmediği söylenen İsmet Paşa,
buna inanır mıydı?
1960'tan sonra gizli gizli "DP'nin devamıyız" diyen
Adalet Partıliler de Paşa'yı kandıımak için yalan söyter-
lerdi. Tabanlan, oy aldıklan kesim. DP'li yurttaşlar oldu-
ğu için bir yandan onlara goz kırparlar; 27 Mayıs'ın ya-
salanndan da korktuklan için:
- Gozlenme bakın, ne dediğimi anlarsınız derlerdı. Men-
deres, Zorlu, Polatkan asılmışlar, ancak DP'nin ağır
topları Celal Bayar'la bırçokları Kaysen Cezaevı'nden he-
nüz çıkmamışlardı.
1963 yılının Mart ayında 27'yi 28'e bağlayan gece ya-
nsı, Başbakanlık'ta, Başbakan İsmet Inönü'nun odasın-
da, AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ile dört AP'li
mılletvekıli ve senatörden oluşan grup, İsmet Paşa ılegö-
rüşmektedır. Bir saate yakın suren görüşmeler sırasın-
da, Başbakanlık Musteşan Haldun Derin'ın tuttuğu not-
lardan kımisi şöyle:
AP heyetinde bulunan Aydın Senatörü Osman Saim
Sangöllü konuşuyor:
- Biz Demokrat Parti'nin devamı değiliz. Zaman zaman
grubumuzda da söyledık. Tarihte misalleri vardır. Herşa-
hıs. her topluluk devrinı ıkmal eder. Ittihat ve Terakki'nin
devamı olsaydı, Atatürk ve sızin hareketinız muvaffaki-
yetli neticeye gitmeyecektı. Demokrat Parti'nin devamı
mıyız, değıl miyiz? Devamıyız dıyen kimselenn aramızda
yeri yoktur. Bu partı ıçın kati bir karar.
Inönü soyluyor:
- Niçin bılmez gibi yapıyorsunuz? İşi basite irca ede-
lım. Mitınglere başladınız. Umumi af oluncaya kadar uğ-
raşacaksınız, takıp edeceksiniz. Biz, kanaatımızce umu-
mi af için zemini, zamanı, siyasi ortamı musait bulmuyo-
ruz. "Hayır, ıstersen yaparsın! Istemediğin için yapmıyor-
sun. Onun için huzur gelmıyor..." Ben bu itham karşısın-
dayrm. Yapmayınca hıçbır hükumet işi netıce vermeye-
cektir. Mümkün olan şeyı bir hamlede yaptık. Dört, beş,
altı senelikleri çıkardık. On seneye kadar olanlar çıktı, di-
ğeıien kaldı. "Kalmasın!"Vapamam, kudretim yetmez.
Memleketın siyasi şartları müsaıtdeğil, anlıyormusunuz?
Şimdı, sakın bir hava, herkes yerlenne oturmuş, duzen
halınde iken, her şey yennden oynadı. Heh<es kendi açı-
sından konuşuyor. Orduya karşı bir halk hareketini tem-
sil edryorsunuz. Sıze tevcıh edilen bütün tarizleri biliyor-
sunuz. Bunlann hepsıni silmeye karar verdiğınize inandı-
racak bir parti halındesıniz. Tatbıkıne başladınız mı ben-
den samımı olarakyardım gönjrsünüz...
Senatör Sangöllü:
- Bunu öğrenmek ıstiyorduk, bu vasatı (ortamı) mutla-
ka yaratacağız...
Ragıp Gümüşpala, dürüst bir adamdı. O yıllar Milliyet'tey-
dım. Ne zaman birlikte olsak, yanındakılere:
- Sayın Ekmekçı bızdendir derdı.
- Hayır Paşam, ben sızden değilim. AP'li değilim!
- Ama sen doğru yazıyorsun!
- Her doğru yazanın sızden olması mı gerekir?
Bir gezisinde, Ağn'nın Dıyadin'inde, sayn olduğu için
kendısinin yerine, benim konuşmamı istemışti! Çevrede-
kilerin ısrarlan üzenne, bir sandalyenın üzenneçıkmış, Dı-
yadinli AP'lilere bir konuşmayapmıştım. Emekli Orgene-
ral Ragıp Gümüşpala. o gezının sonunda öldü!
Yenne seçilen Süleyman Bey'ın ilk yaptığı iş, AP'nin
"kitap" olan simgesinı değiştirip, "Kırafı almak olmuş-
tu. Kırat DP'yı anımsatan "Demirkırat" anlamına geliyor-
du. Süleyman Bey, ınkâr edıyordu:
- Hayır efendim, bu hrat değil. at'tır!
Bu, hani komünıstlenn, "Hayır, ben sosyalistim!" de-
mesı gıbi bir şeydı. Elbette, kimse yutmadı!
AP'de olduğu gibi DYP'de de "Demokrat Parti'nin ar-
dılı olma" modası var. Tansu Çiller de başı sıkışınca, Men-
deresler'ın gömütüne, Kâbe'den, Türk ülkelerinden top-
rak taşımaya uğraşıyor. Inanalım mı?
Tevfik Fikret'ın "Balıkçılar" şıirinın birkaç dızesi:
"Kayık çocuk gibidir, oynuyor mu kayd etmeJDokun-
ma keyfıne; yalnız tetik bulun. zıra/Deniz kadın gibidir hiç
inanmak olmaz ha!.."
Cuma günu, Deniz Baykal, Tansu Çiller'i beklerkenfı-
tık mı oldu ne? Çöpçatanlık etmeye çalıştığı söylenen Ca-
vit Çağlar da artık beklemedi, Bursa'ya çekti gıtti. Kon-
ya'da bir söz var:
- Çocuğun eteğıne, kavurga doldumıuşlar, "dilim yan-
dı!" dıye döküvermiş. (Kavurga: Kavrulmuş mısır).
Bu dönem oynarsa "Şımarık Kız" balesini kesin
göreceğim!
Gözlerim Hinthorozu'nu anyor, ama nerdeeee?
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDAN SAĞA:
1/ Ölü görmekten
duyulan aşın kor-
ku. 2/ Ayın ve ki-
mı yıldızlann do-
layındaki ışık çe\ -
resı... Bir süs taşı
3/lngiltere"de çok 4
sevilenbırbiraçe- c
şıdi... Dökülen to-
humlarlaertesı yıl 6
çıkan tahıl. 4/ Bir
cerveltürü... "'Me-
sıhi gökten insen
sana yer yok / Yü-
rü var gel ya
'tan ya Acem'den." 5/ Yeşıl
renkli, yontulup parlatılabilen,
doğal bakırlı, hidratlı karbo-
nat. 6/ Pasaklı. kılıksız... Bıl-
gisiz. kültürsüz kimse. II Ku-
zeybatı Kafkasya'da yaşayan
bir halk... Küçük erkek kar-
deş. 8/ Türkiye'nin de üyesı
olduğu örgüt... Müzıkte, ar-
moni kurallarına göre üst üs-
te bındınlmış sesler. 9/ Bir
olayı, duyguyu ya da düşün-
ceyı çok canlı bir durumda
anlatabılme.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Hz. Muhammed'ı övmek ve ondan şefaat dılemek ama-
cıylayazılan kasıde... Güney Amenka'dakı dağ sırası. 2/ Fi-
ıl... Kaplarda su nedeniyle oluşan tortu. 3/ Güreşte bir
oyun... AkdenızBölgesfndebırakarsu. 4/Eski Misır'dagü-
neş tannsı... Erkekliğin ve dişiligin belırlenmesinde rol oy-
nayan kromozom. 5/ In taneli bezelye. 6/ Ahmet Rasim'in
çocukluk veokul anılannı ıçeren yapıtı... Birhayvan. 7/ Af-
rıka'dayaşayan, bacakları beyaz çızgıli bırha^an... Bir sa-
yı. 8/ Ülkemız sulannda yaşayan ve "şıp" de denilen mer-
sınbahğı türü... Bır mekânı örten kemerli yapı. 9/ Yapma,
etme... Izmir'ın bır ılçesi.