Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK1995 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
1980 sonrası yükseköğretimimiz...
YÖK ve bu yasa, kanımca belkı de olumsuzluklann en
önemlısı ve Türkıye'nin toplumsal gelışmesınde büyük bır
eksıkhk olan "tepkısızlığı" öğretım üyelen arasında da
yaygınlaştırdı
Prof. Dr. METE TAPAN
E
vet, 1980 sonrası yukse-
koğretımle ılgılı gelışme-
lerın olumsuzluklan son
gunlerdebasında ozellık-
le de Cumhunvet gazete-
sınde tartışıldı ve hatta bu
olumsuzluklann kışılerle olası bağlan-
tılan pek çok kez dıle getınldı Ancak,
alınan sonuçlar \e bu eleştınlere ven-
len yanıtlar ortada, değışen hıçbır şey
yok ve kanımca da olmayacaktır Geçen
gunlerde Istanbul Oğretım Uyelen Der-
neğı Başkanı Savın Prof Dr Burhan
Şenatalar ın bır YOK uyesı ıle yaptığı
televızyon tartışmasında da YOK uye-
sının zaman zaman zor duruma duşme-
sıne karşın, o kışının bır kamu gorev lı-
sı ve yıne YOK üyesı olması nedenıy-
!e Sayın Şenatalar tarafından ortaya ko-
nan yuksekoğretım sorun'arını ve bu
sorunlann kavnaklannı sankı her şey
gulluk gulıstanlıkmış gıbı ortbas etme
çabası ve bu çabayı gostenrken de man-
tıksal hatalara duşmesı, yuksekoğre-
tımle ılgılı sorunlann kısa donemde ço-
zümlenemeyeceğının en guzel kanıtı-
dır Yuksekoğretımı hafıfe alan ve sı-
yasal bır ust yapı kurumu olarak goren
Yuksekoğretım Yasası ve bu yasanın
en baştakı orgutu Yuksek Oğretım Ku-
rulu (YOK) ıle sağlıklı bır noktaya ge-
leceğımızden kuşku duymaktayım
•YOK'le beraber oğretım bırımle-
nnın. yanı mevcut unıversıtelere oğren-
cı kapasıtelen ustunde oğrencı alınma-
sı sağlandı Boylece eğıtım kurumla-
nnda oğretım uyesı başına duşen oğren-
cı sayısı hem arttı hem de ozellıkle uy-
gulamalı bılım dallannda laboratuvar
ve obur eğıtım arac ve gereçlerı oğren-
cı artışına koşut olarak artmadığı ıçın,
yetersız duruma geldı, eğıtımde nıtelık
duşmeye başladı
•YOK'le beraber yenı ünıversıteler
kuruldu Ancak bu unıversıtelenn, bı-
rakın ev rensel duzeyde olmasını bunla-
nn otuz. kırk yıllık geçmışı olan unıver-
sıtelenmızın duzeyıneenşebılecek alt-
yapıdan dahı voksun olarak kuruldu-
ğunu ızledık
Bu unıversıtelenn sıyasal seçım ya-
tınmı olduklannı defalarca bellı çevre-
lenn dıle getırmesıne karşın, YOK bu
gıdışı destekledı Yeterlı öğretım uyesı
olmayan bu unıversıtelenn fakultelen
mezunlannı verdıler Ancak bumezun-
ların bılgı duzeylen. yeterlı oğretım
uyesının eğıttığı mezunlardan doğal
olarak düşük oldu Bu duze> farkı ka-
mu ve ozel sektorun memur ya da per-
sonel alımlanvla ılgılı sınavlannda ız-
lendı Boylece, aynı dıplomaya sahıp
kışılenn arasında eğıtım sureçlennden
kaynaklanan bu farklılıklar. ulkemız-
dekı bır dızı toplumsal yaraya bır yenı-
sını daha eklemış oldu
• Bılındığı gıbı "ıdarı özerklık"
Yuksekoğretım Yasası'yla beraberyok
oldu Başka deyışle, unıverMtelenmız
kendı kendılerını yonetemezler dendı,
onlann devletın gudumunde, çoğunlu-
ğu yıne profesör unvanlı, fakat sıyasal
sıstemı "kraldan çok kralcı olma" zıh-
nıyetını benımseyen kışılerden oluşan
bır ust kurulla. yanı YOK'le yonetmek
gereğı goruldü Rektor. dekan seçımle
değıl, tayınle gelır dıyen bu yasa za-
man zaman, orneğın bır mıktar rektor-
luk seçımınde olduğu gıbı delınse de
halen unıversıtelenn demokratıkleşme
surecınde buyuk bır kaya gıbı ayakta
durmaktadır bnıversıtelerımızın
ozerk, çağdaş kurumlar halıne dönüş-
mesının en buyuk nedenı ışte bu yasa-
dır ve onun ongorduğu yonetım sıste-
mıdır Bır toplumda akademık olarak
en ust duzeye gelmış olan bır toplulu-
ğa kendı kendını yonetme hakkı venl-
mıyorsa bunun nedenı açıktır >a bır
gun bu hocalar bızı (devletı) eleştınr-
se. bıze karşı tav ır alırlarsa korkusu bu
nedenın ıçenğını oluşturmaktadır Bı-
lındığı gıbı korkunun ecele yaran yok-
tur ve er geç yonetımsel özerklık de-
mokratıkleşmenın en belırgın olgusu
olarak unıversıtelerımıze gen venle-
cektır
•Yazık kı bütçe olanaklan ılen su-
rulerek bugune dek unıversıte eleman-
lannın odeneklen (maaşlan) yetennce
arttınlmadı ve yuzde yuz kırka varan
enflasyon karşısında unıversıte oğretım
uyelen geçen yıla oranla buyuk çapta
yoksullaştı Kuşkusuzdevletmemurla-
nnın hepsı bu enflasyondan pavlannı
aldı ve yıne bu memurlar sendıkasız ol-
dukları ıçın de bu sıkıntılannı orgut
ağırlıklı olarak yetennce ve etkılı bı-
çımde dıle getıremedıler
Bır profesorun aylık gelırı bugun
yaklaşık>ırmımılyondur Eğerbumes-
lektaşım ev kırası venvorsa ve ıkı ço-
cuğundan, vazgeçtım ıkısı. bın ozel bır
okula devam edıvorsa ve eşı de çalışmı-
yorsa yaşamını devam ettırebılmesı
ıçın. zorunlu olarak unıversıte dışında,
başka bır ışte çalışması gerekmektedır
Hatta bu tek ış de yetmeyecek, daha
başka van gelır elde etme yollanaraya-
caktır bu bılım adamımız İyı nıyetlı,
ıdeallerı uğruna akademık mesleğı se-
çen bu arkadaşımız 20 yıllık kamu hız-
metınden sonra, zaman zaman ıçı bur-
kularak oğrencılere ve araştırmaya ye-
tennce zaman ayıramadığı ıçın kendı
ozeleştınsını yapacak ve geçmışıyle he-
saplaştığında kendı kendını suçlu kol-
tuğuna oturtacaktır Gerçek suçlunun
bu ortamı yaratan polıtıkacıların ve
mevcut yasal duzcnlemelenn olduğu
bılıncınde olsa da arkadaşım, ıdeallen-
nın kurbanı olmanın yıne de tasasını
duvumsavacaktır
• \ uksekoğretım Yasası'yla beraber
ozel unıversıtelenn açılmasına olanak
sağlandı Bu unıvcrsıtelerdeokumanın
bedelı hepımızın bıldığı gıbı çok yuk-
sektır. orneğın KoçUnıversıtesı'ndebu
bedel 1^0 mtlyon TLdır Eğttımın ya-
bancı bır dılde yapıldığı bu unıversıte-
lere gınş de unıversıtelerarası gırış sı-
navıesaslannagoreyapılmaktadır Do-
layısıylabu unıversıtelere genellıkleor-
taoğretımde yabancı d\l sorununu çoz-
müş ve aılelennın maddı durumu iyı
olan ogrencıler başvurmaktadır Yıne
bu unıversıtelerde unıversıte gırış sı-
navlannda çok başanlı olan oğrencıle-
re burs verılerek parasız okuma hakkı
venlmektedır Amaçelıt unıversıte me-
zunlarıyaratmaktır Vebumezunlarda
haklı olarak çalışma alanındakı en iyı
ışyerlennı dolduracaklar ve normal unı-
versıtelerden yetışen mezunlan da yo-
neteceklerdır Boylece ozel okul ıle
dev let okulları arasınddkı fark nedenıy-
le ortaya çıkan ortaoğretımdekı çarpık-
lık, yuksekoğrenım sıstemımızde de-
vam edecektır
Kuşkusuz Yuksekoğretım Yasası ve
YOK'le ılgılı daha bır dızı olumsuz-
luklar sıralamak olanaklıdır Ancak
YOK \e bu yasa, kanımca belkı de
olumsuzluklann en önemlısı ve Turkı-
ye'nın toplumsal gelışmesınde buyuk
bıreksıklıkolan "tepkısızlığı" oğretım
uyelerı arasında da yaygınlaştırdı
Bıldığınız gıbı yasanın ılk uygula-
masında bu yasayı ve uygulamalan
eleştırme yasağı getınldı Bu yasakla
beraber Yuksekoğretım Yasası'nın
ozunde yer alan baskıcı maddeler, uy-
gulamalann oğretım uvelerınce eleştı-
nlmemesıne neden oldu Bu baskıcı
antıdemokratık uygulamalara hedef
olan oğretım uyelen. şımdı tepkısız bır
duruma geldı Yenı yasa bır anlamda
terör yaratmıştır Oğretım üyelerının
çoğu bu terorortamından kendısını so-
yutlama çabasına gırmış, zaten maddı
durumlan her gun bozulan oğretım ele-
manları ek ış bulma bahanesıyle dışa-
nya açılmış va da unıversıtenın yone-
tım ışlenyle pek ılgılenmemıştır Boy-
lece unıversıte sorunlanna ılgı, oğre-
tım uyelerınce de yetennce gostenlme-
mıştır
Işte unıversıtelenmızın bugûnku sı-
kıntılannın başında bu tepkısızlık ya da
ılgısızlık yatmaktadır Bır yandan de-
mokrası sozcuğunu sureklı ağzımızdan
duşurmeyeceğız. ote yandan tepkısız
olmanın ya da kılınmanın hafıflığını
yaşavacağız
ARADABIR
OSMAN BOLULV Emekhûgmı,'men
Lütffen Biraz
Ölhelenip misiniz?
Ofkeyı, hıddet ve şıddetle anlamdaş bellemışız Ofke-
sızlığın, duyarsızlıktan, ılgısızlıkten, sındırılmışlıkten fılız-
lendığını duşunmemışsınızdır hıç Gunluk gereksınımle-
nnızden kımılennı zar zor karşılayabılmeyı mutluluk sa-
yarsınız Yaşamınızın çevrenı (ufku) bu kadardır Bınlen-
nın, sızın sınıklığınızden aldığı payla, sızı kullandığının ayır-
dında degılsınızdır Tepkılerınızı, başkaldırı (ısyan) dıye ka-
bul ettırmışlerdır Uslu ınsan olduğunuzu hıç tartışmadan
yaşamanın erdem olduğunu sanırsınız, kuçuk kabuğunu-
zun ıçınde yaşamınızı surdurursunuz Insanoğlunun, ge-
rek doğanın, gerek toplumsal duzenın ya da ınsanlarara-
sı tlışkılenn baskısı karşısındakı tepkılennın, bılıme ve uy-
garlığa temel olduğunu kavrayacak bılınç katına ulaşama-
rriîşsınızdır Kendınızı esenlıkte goaırsunuz Ne mutlu sı-
ze<
öfke aklın onune geçerse, onlemlı ve dengelı davranış
engellenır elbet Anlamsız surtuşmelenn ıçınde buLrsu-
nuz kendınızı, yıpratırsınız, yıpranırsınız Ama ofkesızlık,
duyarsızlığın fa kendısıdır Duyartıhk, kendısınde, çevre-
sınde olup bıtenlen algılayıp değerlendırebılmenın gınş ka-
pısıdır Duyarlıklan doğru değerlendırebılmek ıçın aklatu-
tunmak zorundasınız Akıl, ıncelemeyı, ırdelemeyı, olçu-
ler bıçılerden sonra yargıya varmayı buyurur Ona mantı-
ğı koşarak doğrulara varırsınız Akıl, doğruları kabul ettı-
ğı zaman yanlışlara/kotulere başkaldınyı da ıçeren bır 'ye-
t/'dır Aklın bulunduğu yerde, ofkenın de bulunması do-
ğaldır
Öfke, salt olumsuz bırtepkı mıdır^ Ofke, engellenmek,
ıncınmek gozdağı karşısındakı duyarlıktır Kışılığın, top-
lumsal değerlerın, etık ve estetığın çığnenmesıne tepkı-
dır Hıç ofke duymamak, teslımıyettır, karşı tarafın her ey-
lemıne destursuz on açmaktır Gıderek sızı pısınklaştırır,
toplumunuzu suruleştırır Kışılıksız, duşuncesız, ıstençten
yoksun bır nesne durumuna duşersınız Ama sıze, barış
ve uyum ıçınde yaşadığınız telkın edılır Barış, eşıtler ara-
sında olur; uyum, karşılıklı kabulun dengesınden doğar
Işın, bu yanını kanştırmanız ıstenmez Kavgasız komşu,
uslu yurttaş olmaya çağnlırsınız hep Arada sırada sus-
kunluğunuzun kuçuk odunlerını verırler, umutlanırsınız
Durup dururken ofkelenılmez kı
• Bılımın onu kesılıyorsa, onun venlerınden yararlana-
mıyorsanız
• insanca ısteklerınızın olumlu sonuçlara ulaşması en-
gellenıyorsa, yaşamsal gereksınımlennız karşılanmıyorsa,
• Daha onceden yaşama geçırılmış kımı doğrular/ gu-
zellıkler, sıze karanlıklar ormek ıçın sureklı budanıyorsa,
• Bınlen, ozguriuklerınızın onune cezaduvarları orerek
sızı korku altında tutuyorsa, sureklı yasaklann ıçıne kıstı-
nlmışsanız, nıçın ofkelenmıyesınız''
Doğal yapımızla kendımızı gosteremıyoruz, bınlennın
bıçtığı yaşamı kuşanmışız, lutfen ayırdıkları koşede pınek-
lıyoruz, pusuyoruz "Bıze dokunmayan yılanın bın yaşa-
masından" şıkâyetçı değılız Cevızın, kabuğu ıçındekı
esenlık, yetıyor bıze Başımızı dışanya uzatıp insanca dı-
leklenmızı dıllendıremıyoruz, tepkılenmızı eyleme donuş-
turemıyoruz Kımsenın ışıtmedığı yerde kufretmek ya da
dualara sığınmak, ılençlerımızı Tann'ya havale etmek, acı-
lanmızı bastırmaya yetıyor Içımız, sıkışmışlıklann, kuskun-
lüklerın mezarlığı Eh, ahretımızın talımını şımdıden yapı-
yoruz "Öfkeyle kalkan zıyanla oturur" dıyerek kendımızı
uyutuyoruz, sınığız
Pekı, bırılerının haksız kazanç, somuru, toplumu çıkar-
larına araç yapma hırsı da bır başka turiu ofke değıl mı-
dır? Medyasıyla, anamalıyla ınsanı nesneleştırenler, çağ-
dışı duşuncelerle kafamızı orumceklendırenler, bızı suru-
leştırmek ısteyenler karşısındakı suskunluk; uzlaşma mı-
dır, esenlık mıdır'? Yoksa bızı saran çembere rıza mı? Na-
sıl kurtulacağız bundan^ Ustumuze yonelen kara gucun
önlenebılmesı ıçın, onun karşısına, en azonun kadarguç-
lu olanın çıkarılmasını ongorur, ozgur akıl Duyarlığımıza,
insanca ısteklenmıze tutunarak tepkılenmızı gosterdığı-
mzde, yanı ofkemızı dışa vurduğumuzda, ustumuze yo-
relen susturma eğılımı, gerıleyecektır kesınkes. işte o za-
nan, barış, uyum dıye yutturulan sanılamalar, gerçek an-
lamını kazanacaktır
Neden ofkelenmeyeceksınız
9
Haklarınıza saldırılmış-
sa, boş umutlarta aldatılmışsanız, verılen sozler tutulmu-
>orsa, kullanılan durumuna duşuruluyorsanız, karşınızda-
Y\ sızı eşıtı saymıyorsa, gudulenmek ıstenıyorsanız, aklı-
nızın ve ıstencınızın onune setler çekılıyorsa ofkelenmek
hakkınız değıl mO Aklınızın suzgecınden geçınlmış ofke-
nız, kışılığınızın guvencesı olacaktır Ozgur ve bağımsız ın-
sanlığımızın duvarları, dengelı ofkelennızle orulecektır Yı-
kıcılığa yonelmeyen ofkedır, bızı bır arada, bırbırıne say-
gı ı yaşamın katlanna çıkaracak Toplum ve kışı olarak of-
kelenmeyı de oğrenmelıyız bıraz
Akdeniz'de tiyatro
Tıyatro, ınsanlığın aynası olarak nıtelendınlebılecek bır sanattır
Toplumun tüm özellıklennı en gerçek bıçımde yansıtır Bu, hıçbır
ıçten dından ledırgın etmez Ama beynı bağnazlığın örümcek ağları
ıçınde büzülmüş, adamakıllı daralmış yobazı çıleden çıkarır
COŞKUNTUNÇTAN
R
astladığım bır kışı bana.
"Ben dindanm" derse onun
ıçten ınançlanna ancak say-
gıduyanm Ama aynı kışının
koktendıncı, yanı yobaz ol-
duğunun farkına varırsam,
sıtkım sıynlır, mıdem bulanır. hatta ondan
korkanm. çunku hangı alanda olursa olsun
bağnazlarla gerçek bır dostluk kurulama-
yacağını altmışıncı yılına gıren yaşamım
boyunca kesınlıkle anladım Tıyatro konu-
sunda bır yazıya başlarken. neden kokten-
dıncılerden soz etmek gereğını duydum'
Çünku tiyatro, insanüğın av nası olarak nite-
iendiriiebilecek bır sanattır. Toplumun tum
özelliklerinı en gerçek biçımde vansıtır. Bu,
hiçbir ıçten dındantPdırgınermez. Amabev-
ni bağnazlığın orumcek ağlan ıçınde buzul-
müş, adamakıllı daralmış yobazı çileden ÇH
kanr.
Sahnede sergılenen olaylar, çoğu kez,
onun ınsanlık ve toplum anlayışına aykın
duşebılır Ustelık. bu oyunda gostenlen gu-
lunç ya da tıksındıncı kışılıkler arasında
kendı bır benzenne rastlaması da olanaksız
değıldır Orneğın. Moliere'ın Tartufu'nde
Bağnazlann, bu nedenlerden, oldum olası.
ozgur tıyatroyla aralan açıktır, aynen tum
özgur avdınlarla olduğu gıbı
Bunun belırgın bır orneğını halen Ceza-
yır'de goruyoruz Gozu donmuş Islamcılar,
kendılenyle ılgılı çeşıtlı gerçeklen açıkça
soylemekten ve yazmaktan çekınmeyenle-
n hanharca olduruyorlar Aydınlann. o ul-
kede. vobazlartarafından kurşunlandıklan-
nı. bıçaklandıklannı. bazen aılelennın
onunde boğazlandıklannı sık sık oğrenıyo-
ruz Yalnız Cezayır'de mı
9
Orneğın ulke-
mızde üğur Mumcu, Turan Dursun, Bah-
rive Üçok, yanılmıyorsam. demokratık ve
laıkbılınen bır cumhunyetın bırer ozgur va-
tandaşıydılar Kımler
l
*temizledi''buaydın-
lan
9
Bu duşunurlenn suçlan neydı
9
Dılle-
nnden. kalemlennden çıkan kesınlemele-
nn ıçenklen yanlış mıydı, yalan mıvdı, ıf-
tıra mıydı17
Oyle olsaydı bıle, düşundukle-
nnı açıkça belırtmelenne engel olmak hak-
kını Tann kımseye vermış mıydı9
Kuran-ı
Kenm'ın Bakara Suresı'nde "Dinde zorla-
ma yoktur" ve "Tann çok bağışiayandır"
dendığını hangı gerçek Muslüman unutma-
ya curet edebılır'' Kutsal kıtabın buyrukla-
nna sırt çevırmenın cezasının cehennemde
cayır cayır yanmak olduğunu unutan Mus-
lüman, Tanrı'nın gözunde sadece duzmece
bır dındardır
Uluslararası Akdeniz Tiyatro Enstitu-
sii'nun geçen may ısın ortasında Marsılya'da
duzenledığı toplantıda. bu konuya çok de-
ğinıldı Neden' Çunku bu panele katılanlar
ıçınde Muslüman aydınlar da vardı Ceza-
yırlılenn oturduklan yerde bır ıskemle boş
kalmıştı Orada yer alması ongorulmuş olan
Abdülkadir Hallula. az bır sure once. ulke-
sınde, Islamcılartarafından vahşıceoldurul-
muş, aydın çevrenın sayısı gıderek artan
şehıtlennden olmuştu Zaten Marsılva'dakı
toplantıya katılan vatandaşlannın tumu hak-
kında yobazlarca olum fermanı çıkanlmış-
tı Onunde sonunda belkı de çok yakın bır
gelecekte. katledıleceklennı bıiıvorlardı
Ama aydınlığtn karanlığa karşı savaşının
kutsal olduğuna ınandıklan ıçın bu alanda.
yaşamlan pahasına bıle olsa. odun verme-
meye kesınlıkle kararlıydılar
Türkıye'den. bu toplantıya. Memet Bay-
durvelşılKasapoğlukatılmışlardı Onlarda
buyuk bır salonda, panelı ızleyenler her yaş-
tan, her baştan yuzlerce kışı onunde, kendı
ulkelenndekı, kımı yenı gelışmelen anlat-
tılar 27 Mart'takı seçımlerın sonucunda,
başta Ankara ve İstanbul olmak uzere, pek
çok kentte beledıyelenn, demokratık duze-
nın kurallanna uygun olarak, Refah Partı-
sı'nın yonetımıne geçmesını hemen ızleyen
bazı olaylan ve bıldınlen dıle getırdıler Me-
met de Işılda tıyatroyla yakından ılışkılı bı-
rer Turk aydını olarak tabıı kı, ne mutlu ne
de lyımser olabılırlerdı Başkentte çağdaş
heykellenn parklardan yenı beledıyece
"üstlerinerükürülerek'kaldınlması. tstan-
bul'da venı beledıyenın "ahlaksızlığa prim
vermemek", "sanaö şehvet somurusunden
kurtarmak'" gıbı akıl durdurucu gerekçeler-
le 80 yıllık unlu Şehır Tıyatrolan'nın ode-
neğını kısmak ya da kesmek, aynca beledı-
yenın kıracısı olan kımı ozel tıyatro toplu-
luklannı, o bınalardan dışan atmak gıbı nı-
yetlen ya da kararlan karşısında utancından
yenn dıbıne geçmeyecek bır tek gerçek
Muslüman olabılır mı'
Marsılya'dakı panelde yalnızca Kuran-ı
Kerım'ın bır tek satınnı bıle okumamış. ol-
dukları halde Islam konusunda bılgın geçı-
nen karacahıl yobazlardan soz edılmedı Hı-
nstıyanlann ortaçağda uyguladıklan aman-
sız ve ığrenç engızısyon hareketınden bu-
gun Bosna'da esınlenerek, genç-yaşlı, ka-
dın-erkek farkı gozetmeden tum Muslu-
manlara karşı azgıncabırzulumledavranan
Sırplardan uzunca soz edıldı Hangı dınden,
hangı ırktan. hangı sıyası partıden olursa
olsun her bagnazın, ınsanlığın bır yuz kara-
sı olduğunu kım yadsıyabılır
1
Ama Bos-
na'da şunca yıldır suren fecı yaşam koşul-
lan ıçmde bıle, açlıktan kıvranan. soğuktan
tıtreyen, her an olum tehlıkesı altında bulu-
nan masum halkın. uygarlıkla ılışkısını yı-
tırmemek amacıyla tepesıne sık sık yağan
bombalara aldırmadan, tıyatro etkınlıklen-
nı surdurmesı. orneğın Beckett'ın "Go-
dot'yu Beklerken" adlı oy ununun defalarca
sergılenmesı ve bınlerce kışı tarafından ıl-
gıyle ızlenmesı, bu sanatın, bır toplumun
geçırebıleceğı en guç devrede bıle ne denlı
onemlı, ne denlı yararlı olduğunun en sağ-
lam kanıtı
Dortyılonce Ispanya'dakurulan, az son-
ra da Portekız'de ıç tuzuğu son şeklını alan
Uluslararası Akdeniz Tiyatro Enstitusü'nun
halen 13 ayn ulkede (bu arada Turkıye'de
de) uyelen var Sureklı olarak, değışık kent-
lerde. toplantılarduzenlıyor, tıyatro mudur-
lennın, yazarlarının, yonetmenlennın.
oyunculannın, eğıtmenlennın. eleştırmen-
lennın bır araya gelıp sorunlan ve projele-
n hakkında gorüşmelennı saglıyor Ülkele-
nn sayısının gıderek artacağı kesın Akde-
nız'ı çevreleyen devletlenn tumunde. bu
enstıtunun uyelennın olacağı gunler, goru-
nuşte uzak değıl
Ustelık, şımdıden uyeler arasında, Avus-
turya ve Romanya'dan gelen kışılenn de yer
alması, bu orgütun Akdeniz bolgesınden
taşmaya başladığını. yakında Avrupa'nın.
hatta başka kıtalann bırçok ülkesınde tıyat-
ro adamlannın ona katılacağını duşünduru-
yor Bu son toplantıya Alman, Belçıkalı,
Kamerunlu, Hollandalı Guney Afhkalı. İs-
vıçrelı ve Rus sanatçılann da gelmesı bu
goruşu sağlamlaştınyor
Marsılya'dakı toplantı dağılmadan. ona
katılanlar. bırbıldmnın metnını hazırlama-
ya başladılar Akdenız'ın çevresındekı ve
tum dunyadakı ulkelerde şu va da bu şekıl-
de baskı goren, saldınya uğrayan oldurul-
me tehlıkesı ıçınde bulunan aydınlara ne şe-
kılde destek olunabıleceğını, onlann bu zor
duruma dayanabılmek ıçın kullanabılecek-
len olanaklan oneren bır bıldırı Avdınlar
arasında soylu bır dayanışma orneğı
PENCERE
TARTIŞMA
Gelibolu'daki tarihi olay
^^^•m^ elıbolu
^T^ ^ ^ Yanmadası,
M Kabatepe Mıllı
• ~W"Parkı
^L I çevresınde
^^-ı ı-* geçen temmuz
ayında buyük bır yangın, çok
genış bır orman arazısını
yakıp kul ettı Başta
Çanakkale Savaşı gazılen ve
bu savaşın anlamını ıçten
duyumsayabılenler olmak
uzere, yaşlı gözlerle
ekranlardan ızledığımız bu
yangın günlerce surdu ve bır
yandan Gelıbolu
Yarımadasf nın ınanılmaz
doğal güzellıklerını, bır
yandan da (bolgenın tanhı
anlamıyla daha da onem
kazanarak) hepımızın
yuregını yakıp geçtı
1-15 Arahk 1994tanhlerı
arasında yangın bolgesının
bır kısmında,
organızasyonunu İTU'nun
ustlendığı ve unıversıte
oğrencı ve oğretım uyelen
tarafından gerçekleştırılen bır
ağaçlandırma etkınlığı
yaşandı 1 Ordu ve 2
Kolordu Komutanlığı'nın
buyük desteğt ıle bolgede
yaİclaşık 700 kışıyı
banndırabılecek bır kış
kampı kuruldu ve
gereksınımlennın buyuk bır
kısmı bağışlar ve kamu
kuruluşlannın
yardımlanyla elde edılerek
bır hafta İTÜ, sonrakı hafta
da istanbul Unıversıtesı
ekıplennın katıiımıyla
Turkıye (ve helkı de dunya)
tanhının ılk ve en büyuk
ogrencı-ağaçlandırma
etkınlığı, buyuk
bır ozverı ve başan ıle
gerçekleştınldı Kampta, aynı
zamanda Yenı Zelanda,
Avustralya. tngıltere,
Almanya ve
Avusturya'dan gelen ve
dedelerı ıle kanlı bır savaş
verdığımız ulkelenn
gençlen de yer aldı
ve dıkım çalışmalanna
katıldı
Olay çeşıtlı şekıllerde yazılı
ve sozlü basına yansımasına
rağmen, vurgulanmayan ve
bız etkınlığe katılanlar
tarafından eksık kaldığı
duşunülen bazı
yönler vardı
Her şeyden önemlısı,
belkı de (uzunca bır aradan
sonra) ılk defa. gençlığın
ülkesı ve halkı ıçın toplu
bıçımde ve karşılıksız olarak
bır şeyler yapmasına ve bır
yandan doğa ıle savaşım
venrken ote yandan ortak bır
amaç uğruna çaba
göslermesıne olanak
tanınmasıydı
Bu etkınlık sayesındedır kı
gençler çabalarını ozven ıle
bırleştırdıklennde neler
gerçekleştirebıleceklennm
farkına vardılar ve Gelıbolu
Yanmadasf ndakı genç
fıdanlannı aynı zamanda
yureklerınde saklayarak
buyük bır gururla gen
donduler
Olayın basına ve
televızyona yansımayan
boyutu, bu onemlı ışın kısa
zamanda ve zorlu
mucadelelerle
başanlmasının
gururunu yureğınde ve
beynınde bılınçle taşıyan ve
zamanla datlanıp
budaklanacak olan
ormanlannı ne pahasına
olursa olsun kollamaya hazır
yuzlerce gencın ulkeye
dağılmış olmasıdır
Şımdı, eğer bıze fırsat
venlırse, ulkemız ıçın hıçbır
karşılık beklemeden ve
sadece kendı zekâ ve
yeteneklenmızı,
uretkenlık ve gızıl
gucumüzu kullanarak yen
yennden oynatabıleceğımızı
bılıyoruz
Mustafa Kemal'ın
Türkıyesı'nde hâlâ, yalnız
para ve rahatı değıl tüm
y ukselen değerlere rağmen.
ınatla toplumunu ve ulkesının
çıkarlannı duşunmeye devam
eden yığınla genç var
Mutlu Demirkan
İTU Çevre Muhendıslıgı
oğrencısı
7) Sol Geçmişe
Nasıl Bakmalı?»
1865'te Ankara nufusunun 25 bını Turk, 16 bını Ermenı,
3 bını Rum, bın kadarı da Yahudı Bırıncı Dunya Savaşı
başlangıcındakentte40 bın kışı yaşıyormuş 1920debu
sayı 30 bıne dusmuş başkent olmasıyla bırlıkte 60 bıne
çıkmış Bu 60 bın kışı ıçınde bır tek Rum yok, 50 Ermenı
aılesıyle bın kışılık Yahudı topluluğu var
Yukardakı bılgıyı Paul Gentizon'un "Mustafa Kemal
ve UyananDoğu adlı kıtabından (Bılgı Yayınevı) aldım
Yalnız Ankara'nın nufusundakı gelgıtler bıle Turkıye
Cumhurıyetı nın nasıl kurulduğunu anlatmaya yeter.
Ama anlayan nerde7
Eskıden kımı sosyalıst Mustafa Kemal'ı "nıçın sos-
yalızmı kurmadı ' dıye eleştırırdı kımı sosyalıst, donek-
leştıkten sonra bugun "neden demokrasıyı kurmadı"
dıye Ataturk'u kınıyor Tarıhsel bılınçten nasıpsızlık, bır
ınsana kımlık gıbı yapıştı mı, uman yoktur Tarıhsel ko-
şulları bır yana ıterek geçmışı olçup değerlendırmeye
kalkışmanın cehaletten kaynaklandığını soylemeye ge-
rek var mı1
Anadolu 1910 lardan 192O'lı yıllara geçer-
ken bır cehenneme donuşmuştu Bu kanlı hesaplaşma-
nın ardından 600 yıllık padışahlık donemınde şerıattan
gayrı bırşey gormemış çoğunluğun ustune demokrasıyı
nasıl kuracaktın''
70 yıl sonra bugun Turkıye de demokrasıyı kurama-
yanlar "70 yıl once neden kurmadı' dıye Ataturk'e laf
soylemeye kalkışıyorlar kı gunumuzun acıklı guldurusu-
dur
•
Paul Gentızon 28 Ekım 1927 de yapılan ılk nufus sayı-
mını anlatıyor istatıstık Hızmetlerı nın başına M. Jacqu-
ard adında tanınmış bır bılgın getırılır Nufusun yuzde
85 ı okuma yazma bılmedığınden sayım nasıl yapıla-
cak'' Hachette Almanağı'na gore Türkıye'nin nufusu
20mılyondur ama sayımdan sonra 14 mılyonçıkar Sa-
yımın koşullan çok guçtur Soyadı olmadığından her
yorede yuzlerce bınlerce Mehmet, Ahmet, Alı, Velı var-
dır çoğu kışı kaç yaşında olduğunu bılmez, şehırlerde
sokak adları konmamıştır halk bu ışlemın askere alma
ya da vergı toplama amacıyla yapıldığından kuşkulu ol-
duğu ıçın sayımdan kaçmak eğılımındedır, hukumet
once kımı yerde denemeler yapar, sokakları adlandır-
maya, evlerı numaralamaya çalışır, mudurler, kayma-
kamlar oğretmenler jandarmalar eğıtımden geçırilir,
sonunda evden çıkma yasağıyla bırlıkte sayım gerçek-
leştırılır
Aradan yaklaşık yetmış yıl geçmış, nufus sayımı içın
halkı bugun bıle eve hapseden Turkıye'de 1923 Devrımı
nasıl eleştırılıyor? Ataturk soyadı yasasını çıkardı da kı-
mın kım olduğunu saptamak kolaylaşmadı mı'
•
Sol, tarıhe gerçekçılıkle yaklaşır, tarıhı yapan halktır,
doğal ve toplumsal gelışım surecıdır tarıh, sınıfların do-
nuşumunu ızlemeden geçmışı kavramak olanaksızdır,
ama, ınsanlar kendı tarıhlerının oyuncusu ve yazarıdır-
lar
1923 Devrımı'nı dışlayarak bu devrımın lıdenne ça-
mur atmaya çalışarak solcu hıçbır yere gıdemez
Ataturk hem Batı da, hem de 1917 den sonra Sovyetler'-
de sayısız değerlendırmenın suzgecınden geçırılmıştır;
gerıye kalan gerçek nedır?
Turkıye Ataturk'le bırlıkte, ıçerığınde uygarlığın ozu
bulunan bır demokratık devrımı yaşamıştır
Her devrım gıbı 1923'un sıyasal ve sosyal dokusunun
orgusu ele alınarak yaşananlar ıncelenecektır, kapsa-
mındakı olaylar tek tek değerlendırılecektır, uzerınde
bınlerce kıtapyazılacaktır dıdıkdıdıkedılecektır Buça-
lışmalar bır ayrı ıştır, guncel polıtıkada 1923 Devnmı'nın
karşıtlarına şırın gorunmek ıçın bayağı bır sıyasetle Ata-
turk'u yermeye çabalamak bır ayrı ıştır
•
Turkıye 1923 ten gerıye doğru yuruyerek 21'ıncı Yuz-
yıl'agıremez 3'uncu Bınyıl a ulaşamaz ancak ortaçağa
doğru suruklenır Bu gerçeğı en çarpıcı bıçımde sol dıle
getırebılır, şerıatçının zaten adı ustundedır, ama merkez
sağda ya da solda gorunup Mustafa Kemal'e vurarak
nereye gıdebılırsın kı' Ne one ne arkaya, ne sağa ne
solayuruyebılırsın
Ancak çıkmazın çukuruna gırersın
Sanatçı ve aydınlann katıiımıyla
Yöneten: Gencay Gursoy
Açılış : Sadun Aren, Tarık Zıya Ekıncı, Azız
Nesın, Orhan Pamuk, ilhan Selçuk
Katılımcılar: Panoyot Abacı, Tektaş Ağaoğlu,
Tarık Akan, Edıp Akbayram, Yazgulu Aldoğan,
Ortian Alkaya, Çağatay Anadol, Zıhnı Anadol,
Suna Aras, Aytaç Arman, Melıh Aşık, Erdal
Atabek, Av Emel Atakturk, Toktamış Ateş, Engın
Ayça, Orhan Aydın, Ergun Balcı. Celal Başlangıç,
Bedrı Baykam, Mustafa Kemal Bayraktaroğlu,
Ataol Behramoğlu, Av Bahrı Belen, Mehmet
Bozışık, Demırtaş Ceyhun, Av Ergın Cınmen,
Atılla Coşkun, Kıymet Coşkun, Ipek Çalışlar, Oral
Çalışlar, Yusuf Hıkmet Çetın, Necmetlın
Çobanoğlu, Cafer Doğan, Halıl Ergun Cezmı
Ersoz, Av Hasan Gınt Av Mustafa Kemal
Gungor, Cengız Gungor, Yaşar Guner, Yucel
Gursel, Rasıh Nurı Ilen, Av Fıkret llkız, Fatma
Hıkmet Işmen, Arslan Başer Kafaoğlu, Orhan
Koçak, Yusuf Kurçenlı Lale Mansur, Murathan
Mungan, Oğuzhan Muftuoğlu, Av Tangul Özer,
Kemal Ozer, Adnan Ozyalçıner, Murat Ozyuksel,
Barış Pırhasan, Gulnur Savran, Sungur Savran,
Sennur Sezer, Halım Sıpatar, Alı Sırmen, Semra
Somersan, Şukran Soner, Hale Soygazı, Cemal
Şener, Alı Taygun, Orhan Taylan, Denız Turkalı,
Ufuk Uras, Av Bulent Utku, Oner Yağcı, Levent
Yılmaz, Şanar Yurdatapan, Ayşe Zarakolu
SİVAS YANGINI
Yer
Tarih
Saat
AZİZ NESİN'LE
DAYANIŞMA
FORUMU
: Gazeteciler Cemiyeti, Burhan Felek
Salonu - Cağaloğlu.
7 Ocak Cumartesi.
12.00-16.00 arası
BİRLEŞİK SOSYALIST PARTİ
İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ
Yurttaşlar Konferansl
ZİVERBEYKÖŞKÜ
İlhan Selçuk
P BasıSO 000 (KDV ıçınde)