23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 1994 CUMA DIZIYAZI Üçüncü Dünya Bilimler Akademisi kurucusu Hintli Prof. Swaminathan Cumhuriyet'e yazdı Banş firsatnı kaçırrnayalımSoğuk savaş, Berlin Duvan, ırk aynmı ve lsra- il-Filistin çatışma dönemi sonrası şu anda içinde bulunduğumuz süreç, dünya üzerinde banş ve herkese lcarşı iyi niyet için bulunmaz fırsatlar sun- maktadır. Buna karşılık, bugün karşılaştıgımız şeyler birçok küçük savaşlar, etnik çatışmalar ve "etnik temizlik" gibi ınsanlık dışı kavramlardaki yayilmadır. Insan çeşitliliğine, kültürel ve siyasal çoğulculuğa karşı hoşgörüsüzlük artmaktadır. Teknik ve fınansal kaynaklann, yoksulluk ve aç- lık sorunlannın çözülmesi için savunmadan kay- dınlması fırsatlan ise engellenmektedir. Rio Dünya Zirvesi, insan yaşam biçimleri ile gezegenin korunması için gereksinimler arasında- ki uyum kurulmadığı sürece dünya üzerinde ya- şam niteliğinin düşeceği uyansında bulunmuştur. Engel olunamaz gelişmelerin yayılmasına seyir- ci kalırsak, dayanılmaz yaşam biçimleri ve kabul edilemez yoksulluk, geçmişten devraldığımız ha- talar olacaktır. Bugün gereksinim duyduğumuz en güç ve şu anda en ivedi yapısal düzeltme dünya- nin en zengin milyannın yaşamakta oldugu böl- gedeki vazgeçilmez yaşam biçimlerinin düzeltil- mesidir. Önümüzde bulunan sorunlar çeşitli ve karma- şıktır. Bu sorunlann tek tip ve basit çözümleri de yoktur. Bununla birlikte, ivedi olan bir görev in- sanlann yüreklerinde yetişmekte olan şiddetin en- gellenmesidır. Lçinde bulunduğumuz süreç, dünya üzerinde banş ve herkese karşı iyi niyet için bulunmaz fırsatlar sunmaktadır. Buna karşılık, insan çeşitliliğine, kültürel ve siyasal çoğulculuğa karşı hoşgörüsüzlük artmaktadır. Teknik ve finansal kaynaklann, yoksulluk ve açlık sorunlannın çözülmesi için savunmadan kaydınlması fırsatlan ise engellenmektedir. Buna karşın lütfen ümitsizliğe kapılmayalım. İnsan gereksinimleri sıralamasındaki ilk yeri yi- yecek ve içme suyu almaktadır. Bu nedenle siya- sal istek, profesyonel anlayış ve insanlann eylem- lerinin bir birleşimi ile nelerin başanlabileceğini göstereyim. 1993 yılı "yeşil devrtaı'' deyimini, ABD Tanm Bakanlığı'ndan Dr. VViliiam Gadd'un ortaya atı- şının 25. yıldönümüdür. Bu deyim 1968 yılında, aynı yıl içinde Hindistan ve Pakistan tarafından buğday üretimi ve verimliliğinde başanlan önem- li bir sıçramayı simgelemek; Tayvan ve Filipin- ler'de Uluslararası Pirinç Araştırma Enstitüsü'nde (IRR1), yan bodur, dayanıklı pirinç türlerinin de- ğişik çeşitlerinin üretiminde elde edilen ilerleme- nin başlangıcını göstermek için ortaya çıkartılrruş- tı. Bu nedenle 1993 "yeşil devrim" teknolojileri- nin başanlannın ve bunlar tarafından yaratılmış olan sonuçlann bir bilançosunu yapmak için uy- gun bir yıldır. I Yeşl DevrinTm I BffltadMI b8S8Pri8P llkin, iki olumlu kazancı belirtmeliyim: 1893 yılında bölünmemiş olan Hindistan'ın (Hindis- tan, Pakistan ve Bangladeş) nüfusu 281 milyon- du. Bugün yalnızca Hindistan"ın nüfusu 875 mil- yondur. 1893'te yılda 10 milyondan fazla kişinin ölümüne neden olan bir kıtlık vardı. 1993 yılında ise Hindistan'ın tahıl birikimi 25 milyon tonun üzerindedir. Son 25 yılda. ev halkı düzeyinde ye- tersiz ahmgücünden kaynaklanan dikkate değer sürekli açlık ya da kronik yetersiz beslenmeye karşın Hindistan'da hiç kıtlık çekilmemiştir. Böy- lece yiyecek mücadelesi, yiyeceğe fiziksel olarak erişmekten çok ekonomik olarak erişmeye dönüş- müştür. Öteki kazanç ise "yeşil devrimin" "onnan ko- ruması" niteligidir. 1964 yılında Hindistan 14 Ekoioji ve ekonominin uzlaşöğı bir model öneren Svvaminathan insanlara şu çağnyı yapıyor: YoksuUuğun yok edilmesi, çevrenin korunması ve umut verici insan mutluluğunun tamülması için küresel bir e> lem ile dünyada sürekli banş için önümüzde olan firsatlan biıieştirmeliyiz. Portre R Yeşîl Devrim'in öncülerinden M. S. Swaminathan dünyanın önde gelen tanmbilim adamlanndan bifidir. Hindistan'ın "yeşü devrüîi"inde, 1960-1982 yıllan arasında önemli rol oynadı. 1982-1988 yıllan arasında uluslararası Pirinç Araştırma Enstitüsü'nde yönetici olarak görev yaptı. M. S. Swaminathan 7 Agustos 1925 yıhnda Hindistan Tami! Nadu'da dogdu. Travancore \e Madras üniversitelerinde egitim gördü. Cambridge Üniversitesi'nde genetik ûzerine doktorasını verdi. Daha sonra üç kıtaya yayılmış çeşitli kuruluşlardan 30'dan fazla onursal doktora ödülü aldı. Hindistan Ulusal Bilim Akademisi ve Londra Kraliyet milyon hektar araziden 12 milyon ton bugday üret- miştır. 1993 yılında Hindistanlı çiftçiler 24 mil- yon hektar araziden 57 milyon ton bugday üretti- ler. Bu 57 milyon tonun 1964 yılında üretilmesi için 60 milyon hektar toprak gerekliydi. Eger Hin- distan kendi yiyecek bütçesini dengelemek için verimliligi temel alan bir yola girmiş olmasaydı, geri kalan ormanlar tümüyle yok olacaktı. Bilançonun eksi yanında ise; çiftlik verimlili- ğinde ümit verici ilerlemeler için yararlı olan eko- lojik sistemler hasar görmektedir. Esaslı çiftçilik alanlan tanm dışı amaçlarda kullanılmaktadır. Canlı ve cansız gerilimler artmakta, bitki ve hay- vanlann genetik saglıgı ise yok olmaktadır. Sula- ma suyunun uygun olmayan kullanılışı hükümet politikalan ile birölçüde kolaylaştınlmıştır. Böy- Akademisi'ne ek olarak lsveç, ltalya, ABD, Rusya ve Çin Bilim Akademileri üyesidir. Üçücü Dünya Bilimler Akademisi'nin kurucu üyesidir. Hindistan Tanmsal Bilimlen Ulusal Akademisi ve Hindistan Doga için Dünya Fonu'nun Başkanı'dır. M. S. Svvaminathan'ın yazılan 200'ün üzerindeki uluslararası gazetede yayımlandı. Kjtaplan arasında "Buüding a Nationai Food Security System - Ulusal Bir Yiyecek Güvenlik Sisteminin Oluşturulması" 1981, "Sdenee And Integreted Rural Development - Bilim ve Entegre Kırsal Gelişme" 1982 sayılabilir. M.S. Svvaminathan lece, hem teknolojinin gelişmesi ve yayılmasın- da, hem de giriş ve çıkış fıyatı ile ilgili kamusal politikalarda degişiklik yoluna gidilmiştir. Gelecekteki büyük mücadele yeni işlerin yara- tılması olacaktır. Güney Hindistan Pondicherry bölgesinde yaptıgımız çalışmalarda, sulamanın yardımı ile sık sık yılda üç pirinç ürünü alındıgı saptanmıştır. Su düzeyi her yıl yaklaşık bir met- re azalmaktadır. Deniz suyunun yeryüzü tabaka- sına yürümekte olduguna dair belirtiler vardır. Böylece, bu yogun pirinç üretimi sistemi yararsız kalmaktadır. Bu bölgede topragın daha iyi kulla- nılması toprak ve ormanlann iyi incelenmesi yo- lu ile olacaktır. Bununla beraber, topragın daha iyi kullanılmasına yönelmek, hektar başına on kişi- den fazlasının işlerini yitirmelerine neden olacak- .io Dünya Zirvesi, insan yaşam biçimleri. ile gezegenin korunması için gereksinimler arasmdaki uyum kurulmadığı sürece dünya üzerinde yaşam niteliğinin düşecegi uyansında bulunmuştur. Bugün gereksinim duyduğumuz en güç ve şu anda en ivedi yapısal düzeltme dünyanın en zengin milyannın yaşamakta olduğu bölgedeki vazgeçilmez yaşam biçimlerinin düzeltilmesidir. tır. Yitirilecekbu işlergenellikletopraksız işçi ai- lelerinin kadınlannca yapılmaktadır. Işin ortadan kaldınlması ve yeni iş yaratılması birbirini izle- yen iki olay olmadığı sürece yoksullugun. daha fazla "marjinalizas>on"u söz konusu olacaktır. Ekoioji, ekonomi, eşitlik ve istihdamın sık sık çe- lişen zorunluluklannın uzlaştınlmasına yalnızca, ekolojik olarak tutarh iş tarafından yönlendirttmiş ekonomik büyüme stratejisi yardımcı olacaktır. Bizim tarafimızdan geliştinlmış doga. yoksullar ve kadınlar lehine teknolojik gelişme ve yayılma üzerinde temellenmiş "btoköy" kavramı. şu anda varolan "işsiz ekonomik büyüme" olgusu yerine, iş tarafından yönlendirilmiş büyüme stratejisinin koyulabileceğini göstermektedir. Yoksullugun yok edilmesi, çevrenin korunma- sı ve umut verici insan mutluluğunun tanıtılması için küresel bir eylem ile dünyada sürekli banş için şimdi önümüzde olan bu biricik fırsatları bir- leştirmeliyiz. Yann: ltalya eski dışişleri bakanı Beniamino Andreatta Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z CALISANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL "Izin hakkını kaç gün olacaktır" Soru 1991 yıundan bu yana, bir üniversitenin deniz bilimlen bölü- münde öğretim göre\lisi olarak çalışıyorum. Bu göre>e başlamadan önce, 23 yıl yurtdışındaydım ve Tür- kiye'de hiç çalışmadım. Emekli Sandıği'na yaptığım başvu- ru sonucu yurtdışı hizmetlerim değerlendirildi ve 14 yıla yakın bir süre hizmetimden sayıidı, yasaya göre bu sürenin karşılığını her gün için 1 ABD Doları ödeyerek değerlendir- dim. Değerlendirmeme rağmen yıllık izin haklarında yurtdı- şı hizmetlerin göz önüne alınmadığı, üniversitenin personel dairesince bana bildirildi. Bu nedenle de yıllık iznûn 20 gün olarak verildi. Daha önce hukuk müşavirüği bana sözlü ola- rak yıllık iznimin 30 gün olduğunu bildirmişti. Yaptığnn yazılı başvunıya gelen yanıtta, "Devlet memurlannın yıllık izin sürelerinin hesaplanmasında hangi statüde olursa ol- sun, yalnız kamu kuruluşlannda geçmiş hizmet süreleri- nin dikkate alınacağı" belirtilmekte ve yurtdışuıda çauştı- ğm üniversitelerin "kamu kuruluşu" sayılamayacağı yorumu yapılmaktadır. Bu durumda benim yıllık izin hak- kım kaç gün olacaktır. Yanrt: Üniversitede görev yapan öğretim görevlileri, 2914 sayı- u Yükseköğretim Personel Yasası'na bağlı olmakla birlikte, 2914 sayılı yasada yıllık izinleri düzerdeyen hükümler olmadığı için bu konuda yasanın 20. maddesi gereği olarak 657 sayılı Devlet Me- murlan Yasası uygulanmaktadır. 657 sayılı yasanın yıllık izinleri düzenleyen 102. maddesine gö- re "Devlet memurlannın yıllık izin süresi, hizmeti bir yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür." 03.09.1979 günlü ve 62 seri no'lu Devlet Memurlan Kanunu Genel Tebliği'nde; "Maddede geçen "hizmet müddetleri' deyimi, emeklilik hüküm- lerine tabi eylemli hizmet sürelerinin (18 yaşın üzerinde sigorta pri- mi ödemek suretiyle resmi ve özel sektörde geçen süreler dahil) toplamım ifade etmektedir" denilmektedir. Daha sonra, 27.09.1981 günlü seri no 62'ye ek tebliğde, bu ka- rardan dönülmüştür. Seri no 62'ye ek tebliğde ise; "(...) Devlet memurlannın yıllık izin sürelerinin hesaplanmasın- da hangi statüde olursa olsun, yalnız kamu kununlarında geçmiş hizmet sürelerinin dikkate alınacağı belirtildiğinden bu konuda Başbakanlığın anılan genelgesi doğrultusunda işlem yapılması ge- rekmektedir" denılerek hizmet süresi kamuda geçen süreler ola- rak tanımlanmışür. Bu konuda Danıştay, özel sektörde geçen ve borçlandınlan sü- relerin intibakta göz önüne alınacağına karar vermiştir. Danıştay 5. Dairesi'nin 05.04.1976 gün, 5911 esas ve 1715 sayılı bu karan; (**) "Borçlanümak suretiyle özel sektörde geçen sigortalı hiz- metler göz önüne alınmayarak uygulanan intibak işleminin: 1186 sayılı yasa hükümlerine göre borçlandmlan ve 01.03.1970 tarihi iti- barıvla emekli keseneğine esas aylık derecesinde sayılan sürenin, 657 sayılı yasanın 1897 sayılı >asanın 2. maddesivle değişik ek ge- çici 2. maddesinin (D) bendinin (d) fıkrası hükmü gereği intibakta da değerlendirilmesi gerekeceği (...)" \ önündedir. Danıştay'ın bu karanndan, borçlandınlarak sosyal güvenlik kapsamına ahnan sürelerinin de hizmet süresi kabul edileceği an- laşılmaktadır. Aynca, Devlet Memurlan Yasası'nın 36. maddesine göre "Teknik hizmetler sınıfuıa girenlerden memurluğa girmeden önce yurtiçinde veya yurtdışında mesleklerini serbest olarak veya resmi veya özel müesselerde" yapanlann bu sürelerinin 3 '4'ünün (dört- te üç) "memuriyette geçmiş sayılarak" değerlendirileceği de vur- gulanmıştır. 657 sayılı yasanın 36. maddesi uyannca yurtdışında geçen 14 yıllık sürenin en az dörtte üçü olan 10 yıl 6 ayın kamu kuruluşun- da geçmiş gibi kabul edilerek yıllık izninizin de 30 gün olması gerektiği görüşündeyiz. Kaynak: Danıştay Beşinci Daire Kararlan (1970-1981), sayfa: 536/1419. T.C.KARTAL 5. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1991 IM.KararNo: 1992 762.Tem>izNo: 1994 31 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av Ülker Tarcan tarafından davablar Giilseren Tansu ve Ibrahim Dumlu aleyhle- rine açılan tapu iptalı ve tescil davasının duruşması sonunda: mahkemeraizce 3.11.1993 tarihinde ispat edilmeyen davanm reddıne. karar özetının gazete ile ilan edilmesine. Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verilmiştir Bu kere davacı vekib ışbu karanmızı temyızetmış ve Yargıtay 15. Hukuk Daıresi'nm 26.6 1994 tanh ve 2692-4309 karar sayılı ılamı üe hükmün onanmasına karar venlmiştir. Davacı vekili Yargıtaym bu karanna itiraz ederek 23.8.1994 havale tanhli dılekçesı ile tashih-i karar talebinde bulunmuştur. Adresi meçhul olan ve kendisine duruşma günü, dava dilekçesi ve karar özeti ılanen tebliğ edilen (temyiz dılekçesi dahil) davah Ibrahım Dumlu'ya tashih-i karar dilekçesi tebliği yerine kaim olmak üzere tashih-i karar dilekçesi ilanolunur. 29.8.1994 Basın: 35212 İLAN İSTANBUL 10. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1993 488 Davacı Hürrem Hatıpoğlu tarafından. davalı Fikret Hatıpoğlu aleyhipe açılan boşanma davasında: Hat Boyu Caddesi Huban Sokaği'Fulya Apt. No.40 4 Bakırköy-İst. adresinde bulunan davah Fikret Hatipoğlu'na çıkanlan tebligatların bila tebliğ ıade edildiği \e zabıtaca da adresi tespıt edilemediğinden mahkememizce adma ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup. mahkememizın 1993 488 esas sayılı dosyanın duruşmasının 24.10.1994 günü saat 11 .OO'de olduğu dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçer- li olmak üzere ve aynca yukanda bildirilen duruşma gününde duruşmaya gelmesi. gelmediği takdirde yargı- lamarun yokluğunda devam edeceği ve hüküm verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 13.9.1994 Basın: 10171 ANKARA... ANKA. MÜŞERREF HEKİMOĞLU Akşam Anılan... Akşam gazetesinin yeniden yayın yaşamına katılmaanı kut- luyoaım. Geçmiş yıllardan anılar, çağrışımlarla. Çocukluk dö- nemimde evimizde Cumhuriyet ile birlikte okunan bir gazete Akşam. Öğleden sonra yayımlanıyor. Özellikle Necmettin Sa- dak'ın başyazaıiığı döneminde ilgiyle izleniyor. Başyazarı ve kimi yöneticiler yaşamını yitirince güç bir dönem başladı. Ga- zete el değiştirdi sonunda. Yazıişlen Müdürü Hrfzı Topuz'un aracılığıyla, Galatasaray Lisesi'nden sınıf arkadaşı Malik Yo- laç aldı gazeteyi. 'Bizim Yokuş'ta esintiler, kim bu Malik Yo- laç, bir işadamı, bir helva fabrikası var, aynca gemileri. Peki, gazeteyi ne yapacak, helvacılık ya da gemicilikle gazetecilik nasıl bağdaşacak? Söyientiler ve yorumlar. O dönemde böy- le sorular tartışılıyor yokuşumuzda. Ben Yeni Sabah gazetesinde çalışıyorum o zaman. Hürri- yet ile tiraj yanşı yapan bir gazete Yeni Sabah. Ben köşe ya- zanyım. Aynca haber röportajlar yapıyorum. Bir de 'Dediko- du Tatlı Şeydir' köşesi var. Olaylann kulisini yansıtıyor. Büyük ilgi görüyor okurlardan. Ufukta yeni bir gazete yokuşumuzu hayli dalgalandınyor Hrfzı Topuz, yeni bir kadro oluşturuyor. Ankara'dan Çetin Altan geliyor, Istanbul Hukuk Fakülte- si'nden Edip Çelik başyazı yazıyor, Aziz Nesin geliyor, haber servisi özenle oluşuyor. İlgiyle izliyorum tüm gelişmeleri. Acı- musluk Sokağı'nın köşesinde Hıfzı'ya rastladım bir gün. Ak- şam'daki hazırlıklardan söz ettik dakikalarca. Dinlerken göz- ierim paıiadı. Söz bana geldi derken. Yeni Sabah'ta çok iyi KO- şullarda çalıştığım için bana öneri yapamadığını söyledi Hrfzı. Yaparsa düşünecegimi söyiedim. Sanınm çok sevindi. Önce Malik Yolaç ile konuşacağım. Bellı sorulan yanıtlamak istiyo- rum. Malik Yolaç ile konuşmamızı anımsayınca kahkahalarla gü- lerim hâlâ. Aptalca sorularla biraz savcılık, elbet akıllıca yanrt- lar verdi. Yanıtlar bir yana, yeni bir gazete, sevdığim yazarlar bana çok çekici geliyor. Karanmı verdim. Safa Kılıçoğlu'nun karşısına çıktım. Ayrılma karanma hayli şaşırdı. O patron, ça- lışanlara yukardan bakar, böyle davranışlara alışık değil. Ça- lışanlann işine o son vermiş her zaman. Oysa ben aynlık ka- ranmı bildirıyorum. Safa Bey soruyor: nAkşam 'm tirajı kaç, üç bin. Yeni Sabah 'ın tira/ı seksen beş bin, bir serüvene gidiyorsunuz, ücretinizi az buluyorsanız art- tırabiliriz. Ben kimseye gıtme demedim şimdiye kadar. Size yeniden düşünmenizi söylüyorum. Safa Kılıçlıoğlu'ndan beklenmeyen bir davranış gerçekten, ama istediği sonucu alamıyor. Düşüncemi açıkladım bir so- lukta. Akşam'ın tirajı üç bin, ama yeni bir gazete olacak, üç bini otuz bıne çıkarmak için çorbada tuz olmaya gidiyorum ben. Belki bir serüven, ama bu serüveni yaşamak istiyorum. Para konusuna gelince, orada alacağım ücret burada aldığımdan az olacak. Yeni bir gazetede, yeni bir kadroyla çalışmak iste- ğı ağır basıyor. Profesör Şükrü Baban da Safa Bey'in odasında her zaman- kı gibi. Beni dinlerken gülümsüyor. Safa Bey'e bakıyor. ,,Bu kız karannı vermiş... Yeni Sabah'tan aynlıyorum, yeni bir sabaha başlıyorum Ak- şam'da. Memleket röportajları yapıyoruz, tüm yazarlar Ana- dolu'ya gidiyor, ilçelere, köylere. Bandırma'dan Fethiye'ye bir çizgi çekiyor, çizginin batısında kalan bölgede dolaşmamı is- tiyorlar benden. Ğoşkuyla yollara düşüyorum. Muğla'da dağ köylerine kadar gidiyorum. Güzel bir gezi o, gazeteciyi kurta- rıcı gitH beklıyor halkımız, umutla konuşuyor. Dertlerini, özlem- lenni yazıyoruz, gerçekleri yansıtarak guven sağlıyoruz, gaze- tenın tirajı da tırmanıyor giderek. Her zaman düşünürüm, halk- la bütünleşmeden tırmanma olanağı yok... Sonra 27 Mayıs, Ankara'ya gıdıyoruz, yeni bir dönem baş- lıyor meslegımızde. Ülkede başka bir düşünce ortamı oluşu- yor, yeni bir anayasa hazırlanıyor, sol aydınlar da katılıyor ça- lışmalara. Dernekler kuruluyor, meslek örgütlen. Sıhhiye'de Hanımeli Sokak'ta, bahçe içinde küçük bir binada Akşam Bü- rosu. Güzel olaylar yaşıyoruz orada. Ortak bir çalışmanın ürün- leri yansıyor gazeteye. Burada Kuvvet Başanr'dan söz et- meyı de görev sayıyorum. Meslegimizin genç kuşaklan onu tanımıyor, oysa Türk basınında devrim nıtelıgınde bir olayı ger- çekleştıren bir kişi. Akşam Burosu'nda Hamdi Avctoğlu'yla birlikte düş kurdu bir süre, Istanbul'dakilerin kuşkusunu kır- mak için büyük uğraş verdi. Sonunda güzel olayı başardı Ak- şam gazetesı. Ankara baskısı gerçekleştı, tüm Anadolu illeri aynı günde okudu gazeteyi. Uzun süre sonra Milliyet de aynı yöntemi uyguladı, ama Akşam'ın öncülüğü yadsınamaz. Ki- mi belleklerin unutkanlığına üzüldüğüm için gerçegı vurgula- mak istedim. O zaman fakslar yok, çağdaş teknolojinin hayli gerisinde basınımız. Kuvvet ve Hamdi sabahlara dek çalışır matbaada, matris kutusunu getiren kamyon gecikınce sayfa- lar yeniden düzenlenir. Bu güzel emeği, özvenyi görenler, ga- zeteye ortak mı oldunuz türü sorulara da takıldı, ama Anado- lu baskısının gerçekleşme.si, bir fikır işçisi için en büyük ödül değil mi? Bizim kuşağımız bu tür ödüllerden onur duydu ga- liba... Çoktan görmedim Malik Yolaç'ı. Helva fabrikası da, arma- törlük de gerilerde kaldı, 1961 Anayasası'yta kurulan Meclis'e girdi, Inönü'nün başkanlığındaki koalısyon hükümetinde de devlet bakanı oldu. Biz de mesleğimizde bir intermezzo ya- şadık o aralık. Bir öncü serüveni. 27 Mayıs'ın getirdiği düşün- ce ortamında, 1961 Anayasası doğrultusunda yazılar ve ha- beıier yayımladık gazetede. Kısa bir dönem, ama sevgiyle anımsanm her zaman. Sonra rahmetli Oğuz Akkan'ın çağn- sıyla yeniden Akşam. Darboğazlan baştan sona yaşadım, ga- zeteden aynlmadım sonuna kadar, Akşam'ın, çalışanlann yö- netimindeyken kapanması da bana hüzün verir hâlâ. Şimdi yeniden yayımlanıyor. Kuşkusuz çok değişik koşul- larda. Yeni bir Akşam yokuşumuzda. Nasıl bir Akşam, zaman gösterecek. Başanlar diliyorum. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Bir yanşma ya da gös- terinin giderlerini, adının o yanşma ya da gösteri sı- rasında anılması karşılı- ğında ödemeyi kabul eden kişi ya da kuruluş. 2/ Fide yetiştirmek için aynlmış toprak bölü- mü... Gemilere girip çık- mak için konulan köprü. 3/ Dava... İnsan vücudu- nun dış yüzü. 4/ Tatlı bir besin maddesi... Birçalgı- yı doğru ses vermesi için 1 2 3 ayarlama. 5/ Köpek... Bir tiyatro oyuncusunun, seyircilerin duyaca- ğı biçimde ama sanki diğer oyun- cular duymuyormuş gibi konuş- ması ya da düşünmesi. 6/ Deniz ya da ırmaklarda birden bire derinle- şen yer.. Utanç duyma. 7/ Olum- suzluk belirten bir önek... Shakes- peare'in bahtsız bir krah. 8/ Büyü- teç. 9/ Cezayir'de bir liman kenti... Bir konuda birinin inanmasını sağlama. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle birbirine ekli metal levhalardan oluşan soyut hey- kel... İtalya'da bir ova. 2/ Yapüan yıldınmdan koruyan aygıt. 3/ Yumurta biçiminde olan... Sarhoş ya da külhanbeyi bağır- ması. 4/ Ekmek... Gümüşün simgesi... Tunus'un plaka işareti. 5/ Kaba deriden yapılmış ucu sivri ve kıvnk bir çeşit yemeni. 6/ Bir kişinin ya da toplumun yaşamındaki yüce bir olayı anmak üzere yazılan lirik şiir türü... Saz ya da kamıştan örülmüş büyük sepet. 7/ Elektrik motor ya da dinamolannda devinimli bölüme verilen ad... Kimi mantarlarda üreme organı. 8/ Eski dilde baş... Kazı yeri. 9/ Tokmaklarla çalınan, kanuna benzer telli bir çalgı... Güney Afrika Cumhuriyeti'nin plaka işareti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear