22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL1994 PERŞEMBE DIZIYAZI j y j ı y j \ J)OOJI"J Ingiliz sanat tarihçisi J. Julius Nonvich turist kirliliğini Cumhuriyet'e yazdı Turiztndenetimden çıkıyor- » • ^ ^ ^ ünyanın hızla 3. Binyıl'a yaklaş- m ^ ^ ft t1 bugünlerde, dünya üzerinde m • yaşamakta olan insanlar, dünya m m yüzeyinin üzerinde, bugüne ka- m ^M dar olduğundan çok daha fazla Jl^^^^ miktarda oraya buraya hareket et- mektedirler. Bunlann bir bölümü iş yolculuklan yapmaktadırlar, ancak büyük çoğunluk dinlence için yolculuk yapmaktadır ve çok kısa süre sonra -belki de 2. Binyıl'ın sona ermesinden önce- dün- ya yöneticilerince bu dinlencelerin tek başlanna çevre için ötekilerden çok daha büyük bir tehlike oluşturduklan görülecektir. Lütfen beni yanlış anlamayın: Ben, sık sık ken- di zevkim için yolculuğa çıkanm ve yapılmasını isteyebileceğim en son şey de insanlann zevk al- maktan yoksun bırakılmalan olacaktır. Aralann- da Türkiye ve kendi ülkem Ingiltere de olmak üzere birçok ülke için turizmin önemli birgelir ve döviz kaynağı oldugunu çok iyi biliyorum. Ancak bildiğim bir şey daha var O da turizmin günümüz- de umutsuzca denetimden çıkmakta olduğudur. Bu sorun, her yerde olduğu gibi, Konstantin'in bü- yük hipodromunun görüntüsünün turist otobüsle- rince yıkıldığı ve sevimli Sultanahmet Camisi'nin bir ibadet yeri olmaktan çıkıp her geçen gün da- ha çok bir sergi merkezine dönüşmekte olduğu Is- tanbul'da da görülebilır. Bunlann arasında en çok zarar gören herhalde, küçük olması nedeniyle sa- bahtan akşama kadar üşüşen binlerce turisti kal- dıracak kapasiteye sahip olmayan Kariye Cami- si'dir. Aynı sorun kesinlikle Fransa, ltalya, tspan- ya ve doğal olarak Ingiltere'de, yalnız (Westmi- nister Kilisesi'nin bir katedralden çok yoğun bir depoyu anımsattığı) Londra'da değil Oxford, Bath, Stratford-on-Avon ve daha birçok yerlerde de söz konusudur. TA. ur urizmin denetimden çıkması her yerde olduğu gibi, Konstantin'in büyük hipodromunun görüntüsünün turist otobüslerince yıkıldığı ve sevimli Sultanahmet Camisi'nin bir ibadet yeri olmaktan çıkıp her geçen gün daha çok bir sergi merkezine dönüşmekte olduğu îstanbul'da da görülebilır. Büyük binalann güzelliklerinin etkilerinin mi- marilerinden ve kaliteli atmosferlerinden kaynak- landığını söylemeye gerek bile yok. Birçoğu ka- çınılmaz birkaç fotoğraf çektikten sonra sıkıntı- lannı gizlemeye bıle gerek duymayan turist kala- balıklan ıle doldurulduklannda bu özellikknnden ilkinin farkına vanlması hemen hemen olanaksız- dır, ikinci özellik ise artık tümüyle yok olmuştur. Binayı genellikle geri dönülemez biçımde yıkan yalnız bu değildir. Kapalı alanda bulunan çok sa- yıda insan, her zaman için çürüme işlemini baş- latacak olan tetiği çekerler. Isıyı yükseltiriz, soluk verirken buhar da çıka- nnz, sürekli olarak toz ve organik parçacıklar üre- tiriz ve bunlann etkileri ise çok kötü olabilir -ör- neğin olağan ziyarete açılmasından daha birkaç yıl sonra Fransa Lascaux'da bulunan tarih öncesi şaşırtıcı mağara resimleri, hepsini toptan yıkmak- la tehdit eden ve yetkilileri burayı sonsuza kadar ziyaretçilere kapatmak zorunda bırakan, yavaş yavaş gelişen bir küf tabakası ile kaplandı. Aynı şey, geçtiğımiz on beş yıl içinde korkunç bir bo- zulmaya uğrayan, Italya'nın Mantua kentindeki Küçük Camera degli Sposi'yi süsleyen Manteg- na'nın görkemli fresklerinin de başına geldi. Roma Sistine Kilisesi'nde, MkhelangekVnun görkemli tavaru da güvenlik içinde değildir. Yak- laşık beş yıl önce yayımlanmış olan ve en yoğun tehlike belirtilerini veren bir rapor, kiliseye düzen- li olarak girmekte olan çok miktardaki ziyaret- çinin sıcaklığı beş derece kadar, nemi de oransal olarak arttırmakta oldugunu ortaya koymuştur. Bir yandan, kararsız olan nem, fresklerin yüzeyin- de korkunç derecede aşındıncı olan toz kristalle- rinin oluşmasına neden olurken ısınan hava da toz ve kirparçacıklannı tavandaki fresklere taşıyarak yükselmektedir. Iiknzmtanram kurban edHen koylar Bu kez de dikkatimizi kentlere ve binalara ve- rilen zararlardan denız kıyılanna ve özellikle Ak- deniz'e çevırelim. Bir kez daha, batı kıyısının top- tan turizm tannsına kurban edilmiş olduğu ve gü- ney kıyısının ise aynı hızla, aynı yönde yol al- makta olduğu Türkiye'de de bu öykü iyi bilüı- mektedir. îlk sahnede -belki de yalnız başlangı- cın ılk sahnesinde- çevresinde, içinde insanlann kendilerinden önce yaşamış babalan ve dedeleri gibi geleneksel bir yaşam bıçimı sürdürmekte ol- duğu birkaç köy bulunan güzel, sıcak ve bozul- mamış koylar vardır. ikinci sahne, gelişimcilerin gelişini gösterir. Pa- zarlıklar yapılır, çokça kahve içilir ve bazen şa- şırtıcı derecede ucuz, bazen de çok yüksek fiyat- la -ki bu çok önemli değildir, yeter ki pazarlık bit- sin- arazi satın alınır. Sonra, buldozerlergeldığin- de üçüncü sahne başlar. Bir hafta içinde, bakirliği ile çok güzel olan koy, artık sonsuza kadar kaybolmuştur. Onun ye- rinde artık karmakanşık, çiğnenmiş bir virane manzarası ve içinden zamanla yavaş yavaş bir otel olarak fark edilebilen kocaman bir beton yığını- mn yükselmekte olduğu sıcaklık ve toz kanşımı bir hava vardır. Dördüncü sahnede ise turistlenn ışgalini görü- yoruz. Otel artık -hemen hemen de olsa- hazırdır. Kum, güneşyağı ile cazırdayarak yanmakta olan bedenler altında ezilmektedir; deniz, motorlann homurtusu ve sukayağı yapanlann sesleri ile gü- Sanat tarihçisi 2. V. J. JuMus Nonvkh'e göre, binlerce turistin gezdiği Edfrnekapı'daki Kariye Camisi en çok zarar gören tarihi eserlerden birL. Portre Doğum günükııtlıı olsun 2. Vikont John Julius Nonvich. devlet adamı ve diplomat AHred DufTCooper ve Lady EHana Cooper'ın oğlu olarak 1*5 Eylül 1929'da doğdu. Sanat adamı Nonvich'in doğum gününü Cumhuriyet okurlan adına kutluyonız. Kanada'dan başka Ingiltere'de Eton Koleji'nde ve Strasburg Üniversitesi'nde okudu. Oksford'da Fransızca ve Rusça eğitimi yaptı. Dışişlerinde 12 yıl çahştı. Belgrad ve Beyrut büyükelçiliklerinde bulundu. 1964'te yazar olmak için istifa etti.Yazmış olduğu ilk iki kitap ortaçağda Sicilya Norman Krallığı ile ilgilidir. Bunlan iki gezi kitabı izledi. Daha sonra Bizans tmparatorluğu hakkındaki üçlemenın ilk kitabı olan "Bizans: Erken Çağlar" 1988'de, ikinci kitap "Bizans: Doruk" 1991'de yayımlandı. Dizinin üçüncü kitabı ise şu anda hazırlanıyor, "Dünya Büyük Mimarhk" ve "Oksford ResimM Sanat Ans3dopedisin nin genel yayın yönermenliğini yaptı. Lord Norvvich, dört yıl boyunca BBC'nin çok tutulan bir yanşması olan "My Word' > ün başkanhğını yaptı. Televizyon için ise aralannda "Istanbul'un Düşüşü", "Napofyon'un Ynz Günü","Cortesve Montezuma", "Türtdye'nin Esld Eserleri", (Asya Kapılan adlı altı bölümlük bir dizi.) Meksika'nın Maximillian'ı ve Malta Şövaryeleri gibi konulann olduğu otuza yakın tarihsel belgesel film yazdı ve sundu.Victoria Albert Müzesi'nde kraliçenin taç gıyişinin kırkıncı yıldönümü nedeniyle nisan ayından Eylül 1992'ye kadar gerçekleştirilen sergmin ise yöneticiliğini yaptı.Çeşitlı uluslararası kuruluşlardan ödüller aldı ve onursal üyeliklerine kabul edildi.Geçen yıl kraliçe, Nonvich'e tngiltere'nin önemli madalyalanndan biri olan "Conunander" nişanını verdi. bu. her şeyden sonra. her gezginin gördüklerini bei- leklerine yerleştirmeden önce vapması gereken şeylerden ve önemli miktarda gezginin günümüz- de yapmakta olduğundan fazia değildiıf Böyle bir davranış bu tür yerleri ziyaret etmek için hevesli olmayan; örneğin, görecekleri şeyler hakkında çok açık bir düşünce sahibi olmadan iki haftalık bir dinlence için yer ayırtmış olan ve o günün, ör- neğin salı günü olması dışında herhangi bir neden olmadan kendilerini Efes'te ya da Louvre'da ya da Taç Mahal'de bulan insanlan etkileyecektir. Bu yazıda çok tutucu ve seçkinci olarak görün- mediğimı umuyorum. Gerçekte ben, olanaklı ol- J. ön 2. Vikont John Julius Norvvich rültü doludur. Her sabah saat yedıden ıtibaren yaz dinlencesinde çalışmakta olan öğrencilerden ku- rulu olan ekipler plajda bir aşağı bir yukan dola- şarak ellerindeki plastik torbalanna hamburger kutulanm, plastik şişeleri ve bira kutulannı dol- dururlar. Böylece, saldın tamamlanır. Gerçekten öyle mi? Ne yazık ki daha beteri de gelecek. Yalnızca birkaç yıl sonra, verilen zarann tam boyutlan görülebilır duruma gelir. Bu, o yö- ranıyor olmasıdır. Özsaygı kölelığe, ıyı davranış kabalığa, sıkı arkadaşlık ve konukseverlik ise aç- gözlülük ve kuşkuya yol açar. Yapılması gereken nedir? Konu, kıyılar ve açık alanlar ile ilgili olduğu zaman çözüm basittir Yö- netimler, bozulmamış olarak durmakta olan en güzel alanlan, içlerinde bütün gelişmelerin ya- saklanacağı ulusal parklar olarak ilan etmelidir- ler. Tarihsel alanlar ve binalar için ise durum bi- aklaşık beş yıl Önce yayımlanmış olan ve en 7 yoğun tehlike belirtilerini veren bir rapor, Roma Sistine Kilisesi'ne düzenli olarak girmekte olan çok miktardaki ziyaretçilerin sıcaklığı beş derece kadar, nemi de oransal olarak arttırmakta oldugunu ortaya koymuştur. Bir yandan, kararsız olan nem, fresklerin yüzeyinde korkunç derecede aşındıncı olan toz kristallerinin oluşmasına neden olurken ısınan hava da toz ve kir parçacıklanm tavandaki fresklere taşıyarak yükselmektedir. rede yaşayan insanlann yüreklerine, beyinlerine -ve belki de tinlerine- verilmiş olan zarardır. Kah- veleri, diskotekleri, şaraphaneleri ve butikleri ile olası bir yüzyıl önce hayal bile edilemeyecek de- recede zengin olmuşlardır. Ama gururlan ile bir- likte moralleri de yoktur artık. Bundan on beş ya da yirmi yıl önce köyden geçmekte olan bir yabancının bir köylünün evine konuk edildiği, kendisine kahve ya da rakı ikram edildiği ve belki de gitmeden önce eline zorla bir avuç dolusu olgun eriklerin sıkıştınldığı köyleri hepimiz biliriz. Bugünlerde ise kişinin kendisi, hemen hemen, kopartılmak üzere olgunlaşan bir erik olarak ta- nımlanabilir. Acı ve kaçınılmaz olan gerçek, tu- rizmin sadece turistlere değil, ama turistin gerek- sinimlerine hizmet eden kişilere de acımasız dav- raz daha zordur. Benim kendi çözümüm, her sa- at ya da gün başına oraya gelecek olan turist oto- büslerinin sayısına sınırlama koymak olacaktır, hatta, bazı yerlerde daha da ileri gidip bunlan tü- müyle yasaklardım. Bu durumda yetkıliler şöyle diyeceklerdir: I Hevesl olmayanlap "Buraya gekliğiniz ve btzi ziyaret ettiğiniz için çok sevinçliyiz; sizlerden bütün istedigimiz, kendi arabamzla ya tren ya da kentfcr arası otobüsler ile kendi yolunuzu kendinizin bulması olacaktır. Bu hem size bir 'paket tur'dan çok daha ucuza gele- cek, hem de daha fazla özgürlük sağlayacaktır ve önetimler, bozulmamış olarak durmakta olan en güzel alanlan, içlerinde bütün gelişmelerin yasaklanacağı ulusal parklar olarak ilan etmelidirler. Tarihsel alanlar ve binalar için ise durum biraz daha zordur. Benim kendi çözümüm, her saat ya da gün başına oraya gelecek olan turist otobüslerinin sayısına sınırlama koymak olacaktır, hatta, bazı yerlerde daha da ileri gidip bunlan tümüyle yasaklardım. duğu kadar çok insanın. bu dünyanın kendilerine sunduğu doğal ve mimari çok güzel şeyleri gör- melerini -ve beğenmelerini, çünkü eğer beğen- mezler ise görmenin bir anlamı yoktur- istiyorum. Ancak kesinlikle şu anda olduğu gibi bu şeylerin güzelliklerinin ya da gerçekte kendilennin yok olması noktasına kadar değil. Bundan başka bir tehlike daha vardır: Bu da nerede ve kim olursa olusunlar yet- kililerin, olaya iş işten geçene kadar görmeyen gözler ile bakmalan ve denetim altında olmayan turizmi denetlemek için önlemler almamalan ve buna karşılık şu anda olduğu gibi bunu bütün güç- leri ile özendirmek için her şeyi yapmayı sürdür- memeleridir. IÜjkelerturtet yönetimlerini kapatmaiı Artık, yabancı turistler arasında yüksek popülariteye sahip olmaktan memnun olan bütün ülkelerin ulusal turist yönetimlerini kapat- malannın zamanının geldiğini iddia ediyorum. Doğal olarak buna karşılık bize turizmin, gelişen en önemli sektörlerden biri olduğu söylenecektir; buna karşı verilecek yanıt ise turizmin yeteri kadar büyümüş olduğudur. Bütün koşullar altında res- mi yetkililerden destek almaması nedeniyle turizm birdenbire duracak değildir. İnsanlar istedikleri zaman yolculuk edebilecek- lerdir ve ben bir an için bile insanlann yolculuk- lannın engellenmesini önermıyorum. Bununla birlikte ülkelenmiz, insanlanmız ve gelecek kuşaklar hatınna şu anda izlemekte olduğumuz tuhaf dar görüşlü siyasalanmızın bizi nereye götünnekte oldugunu uzun ve dikkatli bir biçim- de gözden geçirmenin ve 3. Binyıl'ın daha ilk yüzyılına başlamadan önce tümümüzü içine çek- mekle tehdit eden bu kısırdöngüyü henüz dur- durabilecek durumda iken bunu yapmamızın, görevimiz olduğuna inanıyonım. YARIN: Üçüncü Dünya Bilimler Akademisi Kurucusu Prof. M. S. Swaminathan ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt 'Hoşgeldm Hüzün!' Çocukken hiç ölmek istemezdim. ölümden söz edilin- ce isyan ederdim. Anam, arkadaşlarıyla buluşunca hep ölümü konuşuriardı. Arkadaşlan onun "cenet komşula- n"ydı. Dinlerken, dinleşrken dayanamazdım: - Ben ölmek istemiyorum! diye ağlamaya başlardım. Anam: - Aaaa, derdi, yavrum sen hiç ölür müsün? Sen ölme- yeceksin! Hiç ölmeyeceksin! Sonra birbirierine bakarak susarlar, konuyu değiştirmiş görünürierdi. "Cennetkomşulan"sonradağılır,evlerinegi- derlerdi. Babam ölünce anam: - Ağlamayacağızl diyordu, Analar, babalarölegelmişler. Ben ölseydim, daha perişan olurdunuz, babanız size ba- kamazdı! Sonra o da öldü. Validebağ sayrıevinde yatıyordum. Rı- fat llgaz da, o sırada orada yatarmış, duymuş, görüşe- memiştim. Sağınımız, Sait Faik'ın de sağını olan Fikret Ürgüp'tü. Sabah denetlemesınde sayrılara bakarken, ya- tağımın başucundakı dergileri kanştınr, uzun uzun kalırdı. Vaıiık'ı, Yedıtepe'yi, Ankara'da çıkan Ulus gazetesıni in- celerdi... Anam öleli çok olmuş, saynevindeyim diye benden sak- larmış. Bir gün, bir düş gördüm, Hadim'deki evimizin ar- kası yıkılmış, çökmüştü. Biz oraya "Hayat" derdık. Anam, arkadaşlanyla, yaz gecelerinde orada oturur, "ölüm'ü ora- da konuşuriardı. Olağanüstü bir şey olmalıydı. Bu kez, mektubumu anamın adına yazıp postaladım. "Sn. Fatma Ekmekçi, Taşpınar Mahallesi, Hadim." Okuması yazması yoktu. Mektubu kardeşlerime okuta- caktı. Mektuplan daha önceleri, kardeşlerime yazardım. Onlar anamın ağzından yanıtlariar, "her şeyin iyi olduğu- nu" bildirirlerdi. Hadim PTT'sinde de önlem alınmış, bana hiçbir kötü haberin verilmemesi karartaştınlmış. Ancak, il- çeye atanan yeni bir PTT dağıtıcısı, işı kanştırmış. Benim mektubum gelince, yeni dağıtıcı sormuş: - Fatma Ekmekçi, diyor, kim bu? - Aaaa, o çoktan öldü! demiş arkadaşı. Genç dağıtcı: "Vefat ettiğinden verilemedi" diye yazıp, geri yollamış. Mektubumu, sayn bir çocuk yatağımın üzerine bırakıp gi- dince yıkılmıştı dünyam. Başsağın (başhekim) çağırdı, gittim: - Biz, dedi, annenin öldüğünü çoktan biliyor, senden saklıyor, iyileşmenı, biraz kendine gelmeni bekliyorduk. Ar- tık öğrenmişsin, yapılacak bir şey yok. Burada da kalman artık gereksiz, seni taburcu edeceğiz... Bir ölümü, benden başka herkesin bilmesine şaştım. Ayşe teyzem, kardeşlerim anlattı ölümünü. - Mustafa niye gelmiyor? diye sorup durmuş: - Gelecek, bekliyoruz! diye avuturiarmış. Son soluğunu verirken: - Mustafa gelsin mi? diye sormuşlar, gelecek! Gözunü aralamış: - Artık gelmesin! diye mınldanmış. Ellisinin ortasında bi- ten bir yaşam... Sonra, Ayşeteyzemin ölümü. Halitağabeyim, geçen 27 eylülde ölmüştü.. Sonra kayınbabam Fatrh Bey'in ölü- mü... Hürriyet gazetesi ile Show-TV muhabirlerinin bir trafik kazasındaki ölümlerini yansıtmış, Çağdaş Gazeteciler Der- neği olarak, görev başında ölen gazetecilere, "Rafet Genç Haberödülü" vermiştık. Hürriyet'ten Banş Selçuk'un ba- bası Emekli Hv. Albay Aytekin Selçuk'tan tüm başına gönderildiğini sandığım bir mektup aldım. O trafik kazasının düşündürücü yanlan mı vardı? Show JV'nin yola çıkardığı 1975 doğumlu (1994 yılı eh- liyetli) sürücü Hacı AN Er'in durumu kafaları karıştınyor muydu? Olaydaki araba, Show TV'nin yöneticilerinden E.T.'nin özet arabası mıydı? Araba, taşeron olarak mı kul- lanılmaktaydı? Çok üzgün olan baba Aytekin Selçuk, Show TV'yi mahkemeye vermeyi mi düşünüyordu? Bu sorumsuzluğun hesabını sormak mı istiyordu? Daha kısa bir süre önce, ÇGD'nin üyelerinden iki TRT'd daha ölmüştü. Mevlüt Akın, trafik kazasında ölmüş, Ke- nan Harunoğlu'nun oğlu Metin Harunoğlu da yakalan- dığı kansere yenilmişti. Trafik kazaları can almayı sürdürüyor. Daha kaç gün ön- ce öidüler, Uğur Derman, Gül Derman, Erim Gözen, ya- kınlarını acılar içinde bırakıp gittiler. Erim Gözen, Mine Gözen'in eşi, sevgili dostumuz Sami Karaören'in dama- dı; hemen herakşam bir yerlerde telefonla üzüntülen pay- laşmaya çalışıyoruz. Erim Gözen'in cenazesıne, Eskişe- hir Anadolu Üniversitesi'nden Prof. Yılmaz Büyüker- şen'le, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı, Rektör Yardım- cısı Prof. Engin Ataç'la birlikte bir otobüs dolusu öğren- ci de Eskişehir'den Istanbul'a giderek katılmışlar. Yılmaz Büyükerşen anlattı: Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde Pazarlama Kürsüsü Profesörü llhan Cemalcılar, 3-4 yıl önce, ilginç bir çalışmaya başlamış. Trafik kazları, bunla- n yapanlann öğrenim durumu, nasıl sürücü belgesi aldık- lan filan. Çalışmasını sürdürürken, 24 Ekım 1989'da îstan- bul'da doçentlik jürisine katıldıktan sonra, arabasıyla Es- kişehir'e dönerken, Karamürsel yakınlannda, trafik kaza- sında ölmüş. Arabasına arkadan vuran minibüsün şoförü 17 yaşında, ehliyetsizmiş. Gözaltına alındığı gün salıveril- miş! Değerli fotoğraf sanatçısı Gökhan Yalta, arabasıyla Ku- şadası'na giderken, eşi Evren, köpeğı Punto ile birlikte, arabadan çıkamayarak, yanıp ölmediler mi? 28 Mayıs 1993'te kazayı yapan kamyon şoförü, dışanda geziyor. PKK'nin aldığı canlara ne demeli? Kürt halkının, en bü- yük düşmanı PKK! Başka duşmanı yok! Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A Î T T Î R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 1 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Yer adlannı ve bunla- nn kökenlerini inceleyen dilbiümdalı. 2/Mesafe... 2 Gemılerde türlü işlerde « kullanılan bir tür dernir halka. 3/ Maden ocakla- 4 nndan çıkanlan taş ve c toprak yığını... Din ya da yasa bakımından yapıl- 6 masında sakınca ohiıa- j yan. 4/ Başı su altında tutarak yüzmeyi sağla- yan soluk alma borusu. 5/ Sahip... Uğursuz... Bizmut elementinin simgesi. Habeş soylusu... önel. 7/ İçel ilinin bir ilçesi. 8/ Batı Samoa'nın baş- kenti... Bir işe gönlü olma. 9/ Üze- rinde besmele ya da maşallah yazı- lı altın nazarlık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk edebiyaünda "mahlas" anlamında kullanılan sözcük. 2/ Tuna ırmağında kullanılan bir çe- şit yolcu kayığı... Eski dilde ayak. 3/ Bir kimsenin, herhani bir ücre- tin bütününden ya da bir bölümünden bağışık tutulduğunu gösteren belge... Başka, diğer. 4/ Göklerin en yüksek kaü... Şöhret. 5/ Olumsuzluk belirten bir önek... Müzikte bir tam ses- lık aralığın bir kesimini oluşturan çok küçük aralık. 6/ Yaşar Kemal'in ünlü romanı. 7/ Anlam... Cennet kızı. 8/ Asya'da bir ırmak... Fert. 9/ Bir cins küçük taneli muşmula... Kuzu sesi. fc.ıng|LU|ğ|A duM ı \sms fLWMt<\AMi Afm6m&\A EİLhr OfflE N İI Iü ii JJŞ GEÇMİŞLE GELECEK Sabahatân Kudret Aksal 2. bası 50.000 (KDVicinde) Çağdaş Yaymkm Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-Istanbul
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear