23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13EYLÜL1994SAU HABERLER Cezaevleri koğuşlannın tıklım tıklun dolu olduğu günlerde cezaevlerinin dışı da kalabalıkti. Oğulları-kızlan içerde olan analar-babalar için en önemli gün görüş günleriydi. Görüş günleri, yaşamlarının en önemli parçası haline gelmişti. Cezaevleri önünde saatleree yaz-kış demeden beklediler. Cezacvinde yapılan açbk grevleri, ölüm onıçları eylemleri nedeniyle iki yıl çocuk- larını göremediler... Saatleree cezae>i önlerinde bekkdiler. 12 Eylûl askeri darbesinden sonra yapılan Metris Askeri Cezaevi önünde de aileler zoriu günler yaşadüar. Zaman zaman hakarete uğradılar, zaman zamanda askerler tarafından dövûldûler... Zaman zaman da aileler görevlilere hakaret etti... Ve zaman zaman da askerler ailelere silah çekti... (ERDOĞAN KÖSEOGLU) Cezaevleri îşkence üssü 12Eylûl Dosyası Hazırlayanlar DenizTeztei Sımgunun ucundaki kilotve sutyenler O lağanüstü dönemi yakmdan yaşayanlardan biri de 4 yıl cezaevinde kalan Cemile Çakır. Metns Askeri Cezaevi'ndeki ilk günlen şöyle anlatıyor: "Tutuklular yeni bir açlık grevinden çıkmıştı. Ve açlık grevi sonunda bazı haklar kazanünuştı." Ancak bır süre sonra cezaevinde koşullar değişmeye başbyor ve baskılar yoğunlaşıyor. Koğuşlara kitap, dergı, gazete alınmıyor ve tek tıp elbise giyme zorunluluğu getiriliyor. Çakır, tek tip elbise uygulamasına uymadıklan için karşılaştıklan olaylan şu sözlerle özetliyon "Tek tip elbise giymedigimiz için 2 yıl doktora muayene olamadik, görüşe çıkamadık ve avukatlarunızla görüştürülmedik." Çok sık koğuş baskınlanyla da karşılaşüklanru anlatan Çakır, bir defasında aramanın ardından koğuşun kapısında doktorun beklediğini görünce bir şeylerden şüphelendiklerinı belirtiyor: "Içeriye girdiğbnizde görüntü inanılmazdı. Yataklaruı pamuklan etrafa saçılnuş, üzerierine turşu ve tereyağlannı dökmüşlerdi. Tüm iç çamaşıriannuz süngüierin ucuna gecirilmişti. Fotoğraflarımızın üzerine garip şekiller çizümişti. Onlar şok geçirip kızmamızL, bayılmamızı bekledikleri için doktor koymuşlar, ama bizim tepkimiz çok farklıy dı. İçeriye giren kahkayı basıy ordu. O gece onlara inat koğuşu temizleınedik, sabaha kadar halay çekip türkü söyledik." 1984 yılında Metris'te gerçekleştınlen ölüm orucu eylemıyle ilgıli olarak "Açlık grevinin ilk birkaç gününde müthiş bir açlık hissediyorsunuz. Sonraki günlerde auşıyorsunuz. Derleyen günİenle fuiksel rahatstzlıklarla karşüaşıyorsunuz. 31 kiloya düşmüştüm ve sürekli ellerim kasrfıyordu. Aysel Zehir bilincııri yitirmişti " diyor. Z orlu gûnlerin yaşandığı as- keri darbe sonrasında sade- ce emniyette veya askeri te- sislerde işkence yapılmadı insanlara. Cezaevlen de baskılann, zorluklann yaşandığı yerler oldu. Zaman zaman kagıt kalem veril- medi tutuklulara, zaman zaman da ki- tap, dergi gazete verilmedi. Koğuşlara operasyonlar düzenlendı, gaz bomba- lan atıldı... Yüzlerce ınsan yaralandı. sakat kaldı. Zulmü, baskıyı protesto etmek ıçın kimi açlık grevine gitti, ölüm orucuna yattı. Bazı tutuklular ise çok daha farklı bir protesto yöntemi seçtı: "Ken- dini yakmak..." 1982 yıhnın Mayıs ayı... Dıyarbakır Askeri Cezaevi "emir ve komuta zinci- ri"nin en iyi uygulandığı cezaevlerin- den. Sanıklardan bazılan baskılardan, zulümden ve işkenceden yılmış... Kı- min cezaevi yönetimiyle işbirliği yaptığı kimın yapmadığı bilinmiyor... 17 Mayıs'ı 18 Mayıs'a bağlayan gece... Saat 04.30...Hücrelenn birinden alev- ler yükseldi... Ferhat Kurtay... Necmi Öner... Eşref Anyık . Mahmut Zen- gin. PKK davası tutuklusu bu dört insan direnişın farklı bır biçimini seçerek kendilennı yaktılar. Daha sonra bu in- sanlar "Dörtler" olarak anılacaktı... Yıne Dıyarbakır Cezaevi. Bu sefer tarih Temmuz 1982... Bu kez 4 PKKli ölüm orucunda... Günler geçiyor. an- cak cezaevindeki uygulamalarda hiçbir değışıklik yok... Eylülün 7'sinde Kemal Pir. 12'sınde Hayri Dunnuş. 15"ınde Akif Yıünaz, 17'sınde Ali Çicek ölü- yor. . O günlerde Türkiye'deki tüm cezaev- lerinde "emir ve komuta zinciri" içınde bırbirinden farkı olmayan baskı ve zu- lüm yöntemleri uygulanıyor. Mah- kemelerde sanıklar cezaevi baskılannı anlatıyorlar. Yargıçlann yanıtlan hep aynı: "Cezaevlerine kanşamayız." Ve "demokrasT adına secimler yapılıyor. 1983>ılının Kasımı'nda Tür- kiye Turgııt Özal'la, ANAP'la tanışı- yor. Ancak.olağanüstü dönem son bul- muyor. Tam tersı daha da yoğun sürü- yor. Cezaevlerinde baskılar artıyor. Yeni bir uvgulama getinliyor: Tutuk- lular "tek tip" mavı elbise giyecek... "Siyasi" tutuklu olduklannı savu- nan insanlann bu elbıseyı gıymeme mücadelesi başlıyor Duruşmalara don. atlet ve avakkabısız gıdılıyor. An- cak yargıçlarsanıklan tek tıp elbise gıy- medikleri için duruşma salonlanndan atıyorlar. Tutuklular yargıçlann gözle- n önünde dövülüyor. "Bağımsız yargı- lama yapıyonız" dıycn sıkıyönetim yargıçlan. elbise gıymedikleri için iki Duruşma salonlannda da sanıklaria güvenlik görevlileri karşı karşıya geldi. Kimi zaman yargıçlan, kararı protesto ettik- leri için, kimi zaman da tek tip elbise giymedikleri için tutuklular dövülerek duruşma salonlarından çıkarıldılar. kez duruşma salonundan attıklan sanı- klan bir daha davaya almıyorlar. Sa- vunma bile yapamayan sanıklar idam cezasına, yıllarca hapis cezasına çarpünlıyor. 1984 yılına gelindiğinde Metris As- keri Cezaevi'nde Türkiye'nin en uzun süren açlık grevi başbyor. Bayrampaşa Cezaevi de direnişe katılıyor. Eylem za- man içinde "ölûm orucu"na dönüşü- yor... Devrimcı Sol davası tutuklulan- ndan Abdullah Meral ölüm omcunun 63. gününde ölüyor. 66. günde ise De\- rimci Sol davası tutuklusu Haydar Baş- bağ ıle Türkiye İhtilalcı Komünistler Birlığı davasından tutuklu Mehmet Fa- tih Öktülmüş olüvor. De\nmcı Sol da- vası tutuklusu Hasan Telci ise 73. gün- de ölüyor.,. 'Tek tip'e dört genç insan... Cezaevindeki baskılann simgesı halı- ne gelen ve "tek tip insan yaratma" iste- minin göstergesi olan "tek tip elbise gjy- meme" mücadelesinde 4 genç ınsan ya- şammı yitiriyor. Ancak bir süre sonra tek tip elbise zorunluluğu kaldınlıyor ve tutuklulara geri alınan tüm haklan veribyor.. Askeri darbeden 7 yıl sonra da Tür- kiye'de hiçbir şey değişmiyor Yine in- sanlar gözaltına alınıyor, yine işkence yapıbyor, yine cezaevlerinde baskı ve zulüm yaşanıyordu. 1987 yılının Hazi- ran ayında Eskişehir Cezaevi'nde tünel bulundu. Tünel kızgınbğını yaşayan gardiyanlar. tutuklu ve hükümleri ko- ğuşlara girerek dövdüler. Cezaevi yö- netimi gazeteden kitaba. televizyondan kağıda kadar ınsani yaşam ıçın gereklı her şeyi samklardan aldı... Görüş gün- lerine yasak koydu... Tutuklu ve hü- kümlüler baskılan protesto etmek ıçın açlık grevine başladılar. Açlık grevının 35. gününde sanıklar dövülerek koğuş- lanndan çıkanldılar ve Aydın Cezaevi ile Nazılli Cezaevi'ne nakledildiler. Bu olaylar sırasında Mehmet Yalçınkaya ile Hüseyin Hüsnü Eroğlu "aldıklan darplar" sonucu öldü. Dönemın Ada- let Bakanlığı Müsteşan Arif Yüksel ile Aydın Cumhuriyet Başsavası Nural Uçurum tüm yetkililerin yaptığı açıkla- mayı yaptılar: "Açlık grevi nedeniyle öl- düler." 12 Eylül'den 14 yıl sonra ise cezaevle- rinde hala sorunlar yaşanıyor. Ve hala etkib-yetkili kişiler, "cezaevlerinin dü- zeleceğini, 12 Eylûl hukukunun ortadan kalkacağını" söylüyorlar. SÜRECEK 12 EylüPüen acı çocuklaryaşadı Babalan, anneleri cezaevinde olan çocuklar o yaşta baskı ve zulmü gördü C ezaevlen sadece yıllarca buralarda kalan, baskı ve zulüm gören insanlan etkilemedi. Tutuklu yakınlannın da yaşamını değiştirdi. Yakınlan cezaevinde bulunan analar, babalar, eşler, yaşamlannı görüş gününe göre düzenlediler. Ve 'emir komuta zinciri'nın hüküm sürdüğü günlerde en büyük zorluğu yaşayanlariseçocuklardı... Anneleri, babalan, ablalan, ağabeyleri cezaevinde olan çocuklar oyun dönemlerinde baskıyı, zulmü gördüler. Günümüzde çocukluk dönemlenni geride bırakmış '12 Eylûl çocuklan'yla görüştük. Kimisi adının yazıbnasını istemedi. Kirnısi adırun yazıbnastnda sakınca görmedi. Adının yazıbnasını istemeyenlere hak verdik. Cünkü onlara göre o günler gende kalıruştı, yeni dostlan, arkadaşlan vardı. Ve bazı şeylerin bib'nmesini istemiyorlardı. Göriiştüğümüz ve adının veribnesini istemeyen iki kardeşi biz, Ayşe ve Mehmet olarak adlandırdık. Babası gözaltına alındığında. şimdi 17 yaşında olan Ayşe 3 yaşındaymış. Bugün 13 yaşında olan Mehmet ise daha doğmamış bile. Annesiyle Bayrampaşa Cezaevi'ne görüşe gjttiklerinde camın arkasındakı babasıyla sadece telefonda görüşebildıklerini anlatıyor Ayşe: "Mehmet kırk günlükken annem \e ben, babamın onu kucağına alabilmesine izin \ erilmesi için komutana yalv arnııştık. Zar zor izüı alabildik. Parmakhklar arasından Mehmet'i tutmayaçauştı. Mehmet'e dokunan babamın elleri titrivordu..." Uzun yıllar babasından ayn kalması konusunda ise Ayşe. "Babamın bizlerden ayn kalmasımn nedenini devlet bü vüklerinde aradığım için hep onların da çocuklaruıdan avn kahnalarmı istiyordum. Onlar da bizün gibi acı eeksinler isterdim" diyor. Annelen, özellikle Avşe'nın gecelen ııv kusundan ağlayarak uyandığını anlaüyor. Çocuklan bırpsıkıvatristegötürdüklerinı belirtiyor, anne: "Babalanna özlem duvuy orlardı ve ondan neden ayn kaldıklannı anlayanuyorlardı. Beninı kardeşünin çocuklan da aynı bunalunı yaşıyordu. Cezaevinde tutuklu y akınlarınızın yaşadıklannı yaşıyorsunuz. Aynı duyguları, sonınları yaşıyor- sunuz." DİSK. davası nedeniyle tutuklanan Süleyman Çelebi'nin kızı Şule Çelebi ise adının > azılmasında sakınca olmadığını söyleyerek söze başbyor. Şule, babasının gözaltına abndığı dönemde 21 aybkmış. Metns'te yatan babasını görmeye gittiklerinde en çok askerlerin silahlanndan etkilendiğini belirten Şule, "Onlann ilgilerini çekmek için evimizde silahlar olduğunu. annemin evimizde sabun ve şampuan yaptığı gibi \alan >anltşşeylersö\lüyup'unı"cii>or Arkadaşlanrun kendisine "babasının adam öMürdügünü ve asılacağını" söylediklerini, bu nedenle de çok ağladığım anlatıyor. Şule'nin 12 Eylül hakkındaki düşüncelen ise şöyle: "Babam, düşüncelerinden dolay ı hapse giren ilk insan değildi. Ne y azık ki sonuncusu da olmay acak. Gençler, politik olay lar konusunda hem bilinçsiz hem de isteksi/ler. Bu çok iizürii." Şule Çelebi babası gözaltına alındığında 21 aylıkmış. GONDUZ GOZUYLE MELİH CEVDET ANDAY Önce Yazgı Anlayışını Kaidırmalı Bizde eskiden bir kentten başka bir kente sadece ti- renlegidilirdı.Anadolu-BağdathattıileŞarkDemiryolla- rını biryana bırakırsanız, ülkemizdedemiryolu politika- sının önem kazanması cumhuriyetle başlar. ismet Paşa, Kurtuluş Savaşı sırasında çekilen stratejik sıkıntı- ların bu politikayı önemli kıldığını söylemiştir. Çocukluğumda "Demiryolu Kayseri'ye vardı, Sivas'a vardı, Erzurum'a varmak üzere" dendikçe sevinçten uçardım Gidilmez yerler gidilir oluyordu. Istanbul'dan ilk çıkışımın anısı bugün de tazedir: Tirenle Ankara yol- culuğu. Bu bir gece yolculuğu ıdı, sabah olduğunda Po lath'yı gördüm, hiç bilmediğim Anadolu'daydım. Ne mutluluktu o! Bir batılı denemeci, birçok yerin görüldüğü tiren yol- culuğunda değil de, hiç bir şeyin görülmediği açık deniz vapur yolculuğunda anı defteri tutulduğunu yazar. Doğrudur, yolculuk yaşantısı kafada geçer. Ahmet Haşim, Frankfurt Seyahatnamesi' adlı kitabını Kadı- köy'deki evinde de yazabilirdi, dışarıyı görmeği hiç ge- reksemeden. Bizde uçakla gidiş geliş başladığında herkesi bir kor- ku almıştı. llkel bir korku ıdi bu kuşkusuz. Çünkü ayağı- mız yerden kesiliyordu. Uçağa binmek nerdeyse kahra- manlık sayılır olmuştu. Herkes biribirine sorardı, "Uça- ğa bindin mi?" diye. Uçağa binmiş olana ise, "Korktun mu?" diye sorulurdu. Bir şair arkadaşım, uçağa ilk bindiğinde, yanındaki yolcuya, "Paraşütler nerde?" diye sorduğunu bana an- latmıştı. Sanki paraşütü kullanabilirmiş gibi? Olüm kor- kusu saçmalatır insanı. Oysa uçak kazaları, kara yolculuğundaki kazalardan daha azdır. Göklerde daha güvenli durumdayız. Kuşla- rın dünyasında hiç trafik kazası olmuyor Kara yolları politikasına büyük önem veren, eski cum- hurbaşkanlarından Turgut Özal, "Demiryolu komunist- liktir" demişti. Neden böyle söylediğini anlayamamı- şımdır. ismet Paşa komünıst miydi? Şu da sorulmalı: Komünist ülkelerde hiç kara yolu yapılmamış mıdır? Ama bakın sonra ne oldu? Komünistlikten kaçmak için kara yollarına bunca düş- künlük göstermemiz, ülkemizi kısa sürede ölüm tuzağı- na çevirdi. Gün geçmiyor ki, trafik kazalarında toplu ölüm olaylarını duymayalım. Bakıyorsunuz, bir aile ço- luk çocuğu ile yok olmuş gıtmış. Insanın içi sızlıyor. Son olarak (dilerim son olsun) Derman ların başına gelen felaket üzerine yazıyorum bu yazıyı. Doktoru ve eşini tanımazdım, ama onlarla birlikte yok olan Erim Gözen dostumdu, dünyanın en iyi insanlarından biriydi. insan inanmak istemiyor. Kara yolları politikasının canilik olduğunu söylemek istediğim sanılmasın. Ama şuncasını diyebilirim: Maki- neli kara yolu gidiş gelişinın gerektirdiğı kültürden yok- sunuz. Bunun başlıca göstergesi, araba ile yola çıkmayı bir yazgı (kader) işi saymamızdır. Bir gün bindiğim ara- banınsürücüsüne, "Hızlıg/fme"demiştimde, adamgü- lümseyerek, Kaza olur diye korkuyorsanız, alnımızda yazılı ise olur" yanıtını vermişti. Yazgı bunca kaçınılmazsa kaza elbet olur. Bir gün de sabah saat 10'da kalkacak otobüsle An- kara'ya gıdeceğım, surücümüze Ankara'ya saat kaçta varacağımızı sordum, göğü göstererek, "Ona biz karı- şamayız" dedi. Demek Tanrı, hareket saatıne değil de varış saatine karışıyor. Bu gibi inançlar trafik kazalarını olağan kılıyor. Siyasilerin 12 Eylül değerlendirmesi: Deımeh Darbelerk biryere vanhunazANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Siyasi partiler ve de- mokratik kitle örgütleri, 14 yıl aradan sonra, 12 Eylül askeri rejimiyle getirilen yasal düzen- lemelerin "gecikmeli de olsa" ayıklanması gerektığini bebrt- tiler. Cumhurbaşkanı Süley- man Demirel, geçmişe, böl- mek, parçalamak, dedikodu üretmek için değil, ders almak için sanlmak gerektiğini bebr- terek "12 Eylül 1994 gunü Tür- kiye'nin menfaatı geçmişe ta- kıİmak değil, geleceğe güvenle bakmaktır" dedi. SHP Genel Sekreteri ve Devlet Bakaru Fikri Sağlar, 12 Eylül'ün tarihe kara bir leke olarak geçtiğini. 12 Eylül hukukun "ivedüikle" tasfıye edilmesi gereküğini söyleyerek "SHP, hükümetin küiçük ortağıdır. Büyük ortak ayak sürüyor" dedi. CHP Parti Meclisı (PM) üyesi ve eski Ge- nel Sekreter Ertuğnd Günay da 12 Eylül rejimine verilecek en iyi yamün, "solun bürûnleşme- sf olacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Demirel, Büyük Isparta Oteb'nde onu- runa verilen yemekten sonra düzenlediği basın toplantısın- da yapüğı konuşmada "Bugün (dün) 12 Eylül 1994 itibarıyla söylenecek şey şudur: Geçmiş gecmiştir. Geçmiş, böunek, parçalamak, dedikodu üretmek için değil, ders almak için la- znndır. Geçmişe ders aunak için sanlmamız lazım. 12 Eylül 1994 günü Türkiye'nin menfaa- tı, geçmişe takılmak değil, gele- ceğe güvenle bakmaktır. Dar- belerle bir yere vanlamaz" dedi. SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar, dün 12 Eylül'ün 14. yıl- dönümü nedeniyle bir basın toplanüsı düzenledi. Türkiye'- nin, 12 EylüTü yapanlan iyi anmayacağını, bu kişilerin "demokrasiyi askıya alanlar" olarak tarihe geçeceklerini vurgulayan Sağlar, ANAP hü- kümetlerinin de "12 Eylül'ün devamı" olduğunu söyledi. Gazetecılerin, "3 yıldır ikti- darda olduklaruu" anımsata- rak yönelttikleri sorulara da Sağlar, şu yanıtı verdi: "12 Eylül zihniyeti, her türlii önlemini alarak iktidara kazın- mış bir zihniyet. ANAP hükü- metkri de bunu pekiştirdi. Bi- zim hükümetimiz, 12 Eylül hukukunun tasfiyesini Lstiyor. Örneğin 3 yıldu1 hiçbir fihtı, ka- set sansûr edilmedi. Halbuki bu konuda bir yasa var." Sağlar, "Büyük ortağınız mı ayak sürüyor" sorusu üzerine de "Evet. Büyük ortağın ayak süriidüğünü toptum biliyor. Eğer samimiyseler, DYP grubu da Sayın Başbakan'ın söyledik- lerini aynı şekilde algdıyorsa 12 Eylül'ü tssfıye edecek yasalar bir an önce çıkmalıdır. Toplum, tilke, oyalanmaktan çıkanima- lıdır" diye konuştu. 'Solda birlik yanıt olur' CHP Parti Meclisi üyesi ve eski Genel Sekreter Ertuğrul Günay. 12 Eylül askeri darbe- sinin 14. yıldönümü nedeniyle yapuğı açıklamada, darbenin en büyük zaran Türk soluna verdiğini vurguladı. 12 Eylül'ün sol dünyaya düşmanlığının unutulmasının mümkün olmadığını da kay- deden Günay. Kenan Evren'- in, "Türk solunu böunemek için İnönü'yü veto ettim" biçımin- deki açıklamasını "zırva" ola- rak niteledi. CHP Genel Başkan Yar- dımcısı Hasan Fehmi Güneş, 12 Eylül darbesirun, Türk de- mokrasi tarihınin "yüz karası" olduğunu söyledi. DİSK Ge- nel-İş Sendıkası Genel Başka- nı İsmail Hakkı Önal da yaptı- ğı yazıb açıklamada, asken darbeyle getirilen hukuk ve devlet anlayışının devam etti- ğini bebrtti. Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu. •dün düzenlediği basın toplan- tısında, 12 Eylül sürecine Tür- kiye'nin bilinçli bir şekilde sürüklendiğini ileri sürdü. İzmir Büromuzun haberine göre. İnsan Haklan Vakfı ku- rucu üyesi Alpaslan Berktay da 12 Eylül'ün yıldönümü nede- niyle yaptığı açıklamada, "12 Eylül, SevT çizgisinde bir darbe- dir, borç batağı, bağımulık, Cezayirleşme, sömürii düzeni ile ve demokrasi aldatmacası olarak sürmektedir, tamamıyle; anti-Atafürk, anti-cumhuriyet-; tir" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear