22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 AĞUSTOS 1994 PERŞEMBE 10 DIZIYAZI Arap uleması Osmanlı sarayını işgal edince, Alevi Anadolu halkına saldınlar başlıyor Yunus Emre okuyana ölüm Osmanlılar, kuruluş döneminde Alevi karşıtı bir düşünceye sahip değillerdi. Hatta bir çok kaynak, Osmanh'nın adının "Otman" olduğu, Osman'ın kayınpede- ri Edebali'nin bir Ahi-Bektaşi dervişi ol- duğunu, özellikle adalet örgütlenmesinde büyûk rolü olan Dursun Fakih'in bekta- şi olduğunu yazarlar. Osmanh'nın kuru- luşunda Bektaşiliğin hoşgörülü yanı, hü- manistliği, eşitlikçi yanı adeta ortak ya- pışkan olmuştur. Arna süreç içinde, Anadolu yerli halkı ve Türkmenlerin Alevi-Sufı gelenekleri- ne karşın üst yönetim(devlet) Sünniliği benimsemiştir. Osmanh'nın Sünniliği devlet dini ve ideolojisi olarak seçmesi uzun bir dönem alır. Bu dönem II. Bayezid dönemi ile baş- layıp, Yavuz Sultan Settm ıle yoğunlaş- mış ve Kanuni Sultan Sükymanile ta- mamlanmıştır. Bu gelişme; Yavuz Sultan Selim'ın 1517'de Mısır'da Kölemen Sultanı Kan- su Gavri'yi yenip Islam halifeliğini delll. MütevekİdTden alması ile tarihsel olarak da gerçekleşmiş olur. Osmanh'nın 9. padişahı Yavuz Sultan 1512'de tahta geçti. O sıralarda Osmanlı- Safevi sının Sıvas-Suşehri'nden geçiyor- du. Divriği, Darende, Malatya, Ayıntap Memlüklerin, Kemah, Harput, Urfa Sa- feviler'in sınır kentlerini oluşturuyordu. ISattanat uğruna, baba evtatkatHği Yavuz, tahttan indırdığı babası II. Be- yazıt'ı Bektaşilenn merkezi sayılan Di- metoka'ya sürgün gönderdi. Tahta geç- mek için kardeşlerini ve babasını öldürt- tükten sonra, Alevilik meselesini ele al- dı. Saltanat uğruna; baba, kardeş ve evlat katili olmak Osmanlı devleti dışında bel- ki de görülmemiştir. Fatih Kanunnamele- ri diye bilinen kanunlardan 81. madde bu durumu yasallaştırmıştır. lşte 81. madde: "Ve her kimseye e\ladından saltanat müyesser ola, kanndaşlaruı nizann alem için kanedilmesi münasiptir." Yavuz, Safevı devletınin gelişmesi ve Anadolu halkının Safevilere büyük des- teği karşısında iki seçenekle karşı karşı- ya kalmıştı. Ya Anadolu'da Safevi yayıl- masına göz yumacaktı. Bu aynı zamanda Osmanlı'nındaerimesi olacaktı. Yadabu gidişe dur diyecekti. O zaman da Alevi- Şii inancına karşı onun tslam içindeki hi- lafet sırasındaki bölünmelerinden ortaya çıkan Emevi Müslümanlığı olan Hanefi- liği seçecekti. Nitekim öyle yaptı. Ikinci yolu seçti. tkjaciyojkı seçmekle. Anadolu halkmın tsfemj yerumu olan Alevıliğe savaş baş- lattı. Yavuz, Anadolu halkına karşı Arap Müslümanlığına, sarayın ve ülkenin ka- pılannı sonuna kadar açtı. Arap uleması Osmanlı Sarayını ve haremini işgal etri. Tûrkçe konuşulması yasaklandı. Türkler ve Türklük aşağılandı. Türklere adeta hayvan muamelesi yapıldı. Anadolu insa- nmın ve Türklerin inanç biçimi olan Ale- vilik Arap softalan tarafindan "kafîrlik", "dinsizükle''suçlandı. Alevi inancındaki insanlar Anadolu'da yokedihneye başlandı. Alevileri Sünni- leşrirmek için oluklar gibi insan kanı akı- tıldı. Şab İsmafl'e karşı olan tran seferinden önce Alevi yerleşim birimleri saptandı. Anadolu'da Alevi sayunı yapıldı. Iran se- feri Anadolu'daki 40 bin Alevi'nin kın- mı ile başladı. Böylece Yavuz kendi iktidarı için bü- yûk tehlike gördüğü Safevi devletini onun halk desteği olan Şii ve Alevi halkı dize getirmek istiyordu. Anadolu'da çok taraf- tan olan Sah tsmail, Yavuz'un uykulan- nı kaçınyordu. Böyle devam ederse Şah Jsmail Anadolu'yahakim olabilirdi. Ana- dolu'nun Safevi Devleti'nin bir parçası ohnası ihtimali hiç de uzak değildi. lşte bu hesaplaşmanın ilk halkası Ana- dolu'daki Alevileri yok etmek, arkasın- dan Şah Ismail'e öldürücü darbeyi vur- maktı. O da öyle yaptı. Yavuz orduiannın geçtiği yerlerde, kan, gözyaşı, yıkılmış, yakılmış köyler ve kitle katliamlan var- dı. Yavuz'un çok hırsh bir devlet adamı olduğu, dünya haritasını önüne koyarak; "Bu dünya bir padişaha az gelir"dediği- ni tarihçiîer yazıyor. Alevilere uygulanan toplu katliamlar, Yavuz dönemi ile sınır- lı kalmadı. Bu durum, Kanuni Sultan Sû- lavuz, Anadolu halkına karşı Arap Müslümanlıgına, sarayın ve ülkenin kapılannı sonuna kadar açtı. Arap uleması Osmanlı Sarayını ve haremini işgal etti. Türkçe konuşulması yasaklandı. Türkler ve Türklük aşağılandı. Türklere adeta nayvan muamelesi yapıldı. S E R A L E V I L ICEMAL ŞENER / MİYASE İLKNUR Türkçe günümüze Alevüer sayesinde getebilmiştir. Arap Müslümanlığı yalnızca Alevi düşmanı değil aynı zamanda Arap oimayan tüm millet ve mUuyetierin düşmanıdır. EbussuucTıın din ve Alevîlik fermam Çeviri: BURHAN KOCADAĞ Kanuni Sultan Süleyman'ın Şeyhülislamı Ebussuud Efendi'nin din ve Alevilik ile ilgili birkaç fermanı şöyle: Soru: Bir kişi açıktan açığa ramazan gününde yemek yese; sorgulaması sırasında, "Ozrünyoksa nedenyemek yıyorsun" diye sorulduğunda yine, "Ramazan hadistir, düzme kpşmadır-." diye yanıt verse ve bu sözünde dirense ona ne yapmak gerekir? Yanıt: Elbette öklürülmesi gerekir... Soru: Hz. Hüseyin soyundan gelen bazılan (Seyyidler), "Ibadetie ilgili kuraDar bizi bağlamaz. Biz öbür dünyada ahiret kurallanndan sorumlu tutulmayız. Biz cennete gireceklerdeniz.-" deseler, bunlara ne yapılmalıdır? Yanıt: Bu inanç üzerinde direnir de Müslümanlığa (şeriat yoluna) gelmezlerse dinsizlikleri anlaşılmış olur, bu nedenle de öidürülmeleri gerekir... Soru: Tekkelerde toplanarak, "Biz tevekkül ehliyiz_."diyen insanlann tutumlan benimsenebilir mi? Yanıt: Benimsenmez... Soru: Bazı sufiler, "Bize şeyhimiz böyle buyurdu—" diye sürekli olarak zikretseler, onlara ne yapmak gerekir? Yanıt: Şeyhleri olan dinsizin buyruğunu Tann Peygamberi'nin buyruğuna yeğledikJeri için (diğer ibadetleri yapmayarak.jtümünün öklürülmesi gerekir... Soru: Kızılbaş topluluğunun dine göre topluca öldürülmesi helal midir? Bunlan öldürenler gazi, bu öldürme sırasında ölenler de şehit olur mu? Yanıt: Kızılbaşlann topluca öidürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu, en büyük, en kutsal savaştır... Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur... Soru: Kızılbaşlann öldürülmesi, lslam Sultanı'na (Osmanlı padişahına) düşmanlık besledikleri için mi şarttır, yoksa başka nedenleri de var mıdır?.. Yanıt: Bunlar hem sultana isyan ederler, hemdedinsizdirler... Soru: Kızılbaşlann önderinin Tann Peygamberi 'nin (Hz. Muhammed'in) soyundan olduğu söyleniyor. Kızılbaşlann öldürülmelerinin helal olduğundan biraz kuşku duyulamaz mı?.. Yanıt: Haşa, en küçük kuşku duyulmaz™ Kızılbaşlann yaptıklan kötü işler, o temiz peygamber soyuyla bir ilgilerinin olmadığmı göstermeye yeter. Aynca, soyunun peygambere dayandığı doğnı olsa bile, dinsiz olunca diğer kafirlerden avnmı kalmaz. Ancak ve ancak doğruluğu tartışılmayacak olan kutsal şeriat töresine uyanlar ve onun sağlam kuraUannı koruyanlar peygamber soyundan olabOir» Eğer büyük peygamber soyundan gelmek azabdan kurtulmaya yetseydi, Adem Peygamber soyundan geldikleri için bütün kafirler bu dünyada ve öbür dünyada aslaazabadüsmezlerdi... SÜRECEK leyman zamanında da sürdü. Çorumlu Ebussuud Efendi'nin şeyhülislamlığa ge- tirilmesi bu dönemdedır. Ebussuud, Yunus Emre'nin ilahilerini yasaklar, söyleyenlere ölüm emri verir. BirBatıhgözlemci;"ramazanayındaşa- rap içenlerin ağızlanna kızgın kurşun dö- küîerek" cezalandınldığını yazıyor. Çepni Türkler, Kızılbaş olduğu için as- kere alınmıyor. Önceden alınanlar veya kendini gizleyenler anlaşılınca çıkanlı- yor. 1537-1548 yıllan arasındaki Şeyhü- lislam Ebussuud'un verdiği fetvalar açık- ça Alevi soykınmını amaçlamaktadır. Alevi tekkelerine gidenler, "Ben Alevi- vün" diyenler; fermanlardakı ıfadelerle "Kızübaşlar", "dört halifeye kürreden- ler", "Peygamber'i taıumayanlar", "şeri- ata karşı getenJer", "ramazan orucunu nıtmayanlar", "şarapiçenler" vs. vs.. di- ye fetvalarda kafirlıİde. ölümle cezalan- dınlmışlardır. "Kızılbaşlann toplu öldü- rülmekrinin,şeriatgereği olduğunu" fet- valaruıda vermişlerdir. Osmanlı tarihçisi Solakzade, Kanu- ni'nin Aleviler hakkındaki düşüncesini şöyle yazıyor: "Dünya padişahı,sürekM Kızılbaş taife- sinin sövüp saydıklanna kalben perişan olup buniardan öç almaya her zaman ha- vı bulunmakta,o yanlara hareketi, küçük bir bahaneyie bağlarlar idi 'Bu dinsizle- rin pislildere bulaşmış vücutlannı zaman sayfasından ne zaman çıkartınz' diye ço- ğukezşöylerleridL" Tabii bunun gereği olarak da belgeler- de "Rafizi, Işıkçı. Bedrertini" adlannı ve- rerek ıfade edilen Alevıler "derdest edi- lip öldürükiü", binlercesi "Kızüırmak'a aoldı", kalanlar ise "diri diri yakıldı". Bu katliam U. Sefim ve III. Murat dö- nemlerinde de durmadı. Adeta Yavuz ve Kanuni dönemleri aratılmadı. Alevi köy- leri yerle bir edildi. Sürgünler, katliamlar, ölüm fermanlan, kürek cezalan aldı yü- riidü. Alevi olmak ölüm fermanı çıkar- mak için yeterli idi. 1568'de Bab-ı Ali (Divan), Amasya Va- lisi Üyas Bey'e bir buyruk göndererek ki- mi AÎevilerin tutuklanmasını ister. Yolla- nan buyrukta (Hükm-ü Hümayun) bun- lann suçsuz olsa da tutuklanması isteni- yor. Kadılar bunlan tutukluyorlar, sorgu- luyorlar, suçsuz bulup bir süre sonra ser- best bırakıyorlar. Tabii Vali, sonucu Istan- bul'a bildiriyor. Merkezden gelen 2. buy- rukta ise "bahaneler bulunarak haklann- dan geünmesi" açık açık Vah'den isteni- yor. Vali llyas Bey de böylece yüzlerce tu- tukluyu "gizüce katiediyor". Gene aynı yıllarda; Denizli San Baba İ Çeşmi bolgeterde basto uygutanyor Dergahı'nda saz ve söz var diye, namaz kılmıyorlar diye, Ömer ve Osman'ı sev- miyorlar diye AÎevilerin tutuklanmalan isteniyor. Ankara'da Şeyh Hüsam ve ha- lifeleri, Gelibolu'da Burhan Köyü tekke- si denetime alınıyor. 1568'de Amasya'da Sülevman Fakih'in "hakkmdan gelinme- si", yani katledilmesi isteniyor. Kastamo- nu'da, Ekmekçioğlu'nun "rafizi" ve "zuv dık" sayılarak cezalandınlması isteniyor. Amasya, Sıvas, Tokat ve Çorum hava- lisinde daha çok baskı uygulanmasını is- tiyor. Bozok'ta cuma namazına gıtmeyen Bozdoğan sıpahısı Hüsevin, Kaya Büken, Yol Kulu, Yer Kulu, Hızır Şah'ı'n tutukla- nıp cezalandınlması isteniyor. 157O'te Amasya-Merzifon'da Vahap Dede, Mehmetve Vdi'nin Kızılbaş olduk- lan, cem-cemaat yaptıklan gerekçesıyle cezalandınlmalan isteniyor. 1571 'de Kastamonu-Küre Taşköprü kadılanndan, Yüce tlyas Dergahı'nın de- delennden Hacı Yörük, Kırca Kaya vs.'nin tutuklanması isteniyor. Bu listeyi 'Osmanlı Mühûnme Defter- leri'ndeki resmi kayıtlara göre hayli uza- tabılinz. Ama yeterli olur kanısındayız. Anadolu'da Selçuklu ve Osmanlı Sün- ni şeriat yönetimini Aleviler kadar başka bir kesımın iyi tanıdığı söylenemez. Aleviler, yalnızca Alevi olduklan için kişi olarak, grup olarak, kıtle olarak yüzyıllar boyunca katliamlardan katliam seçmiş- lerdir. lşte bu nedenle Osmanlı teokratik düzeni, Sunni şeriatçı yönetimi, Alevilere ölüm soğukluğu hissettirmektedir. Bugün Anadolu'da yaşayan Aleviler; Yavuz'un, Kanuni'nin, III. Murat'ın, IV Murat'ın ve diğer Alevi düşmanı Padişah ve paşalann katliamlanndan kaçıp canını kurtaranlardır. Bu katliamlann en katmerlisini de Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman yapmışlardır. Anadolu'da bugün konuşulan Türk- çe'yi yaşatan, herrür baskı ve yasağa kar- şı Aleviler olmuştur. Aleviler Anadolu'da kalmasaydı, yani Yavuz ve diğer Osman- lı padişah ve paşalan Sünni Müslüman- lık olan Arap Müslümanlığını Anadolu'da tamamen hakim kılsaydılar, bugün konuştuğumuz Türkçe Anadolu'da antik diller arasına kanşacaktı. O zaman Anadolu'da belki de Türk'ten, Kürt'ten ya da onlann ana dillennden söz edilemeyecekti. Arap dili, Arap dini ve Arap kültürü, taa o zamandan Anadolu'ya mührünü vuracaktı. Türkçe günümüze Aleviler sayesinde gelebilmiştir. Arap Müslümanlığı yalnız- ca Alevi düşmanı değil aynı zamanda Arap olmayan rüm millet ve milliyetlerin düşmanıdır. Sarayda, her tür yazışmalarda. sokak- ta Türkçe yasaklandığı halde tüm yasak- lara karşı Türkçeyi Anadolu lslamı olan Aleviler korumuştur. Her türlü yasağa karşın Türkçeyi inatla ısrarla dergahlar- da, tekkelerde, demgahlarda Yunus ile, Dadaloğlu ile.Karacaoğlan ile günümüze taşımışlardır. Yarın: Anadolu 'da Alevi ayaklanmaları Cumhuriyet tarihindeki ilk siyasal Alevi örgütlenmesi TBPÜe devrimci, demokrat arayışlarPartinin 5 milletvekili için al- mış olduğu bu ihraç karan sonra- ki yıllarda çok tartışılacaktı. Mustafa Timisi ve parti yöneti- mi, parti karanna uymayan 5 mil- letvekili için "sanünış" tanımını kullanmış ve "Beş Yol Düşkûnü" adını taşıyan bir kitapçık bastıra- rak ihraç edilen milletvekillerini suçlamıştı. "Yol düşkünfi", bilin- diği gibi, Alevilikte, "topluma karşı suçişlemiş,ikrannı bozmuş" kişiler için kullanılır. Sonraki yıllarda Aleviler ara- sında bazı gruplar ve Birlik Parti- liler, partinin almış olduğu ihraç karannı ağır bularak ihraç edilen milletvekillerinin Timisi tarafin- dan liderlik kaygısıyla bilinçli ola- rak tasfiye edildiği suçlamasmı yaptılar. Bu arada Birlik Partisi amble- mindeki aslan motifi ile tran bay- rağındaki aslan motifi ele alına- rak Iranlı Şiilerle, Birlik Partisi arasında bağ kurmaya çalışan sağ partilerin bu propagandasma kar- şılık Birlik Partisi, ismini değişti- rerek Türkiye Birlik Partisi adını aldı.TBP'den sonra bir çalkantı da CHP'de yaşandı. Ecevit, CHP'nin başına geçince TBP'nin tabanını oluşturan Alevilerde Ecevit'e kar- şı bir sempati uyanmıştı. Aleviler artık TBP'nin varlığını tartışır ol- muşlardı. TBP içinde bazı gruplar ve taban. partinin kapatılarak CHP'ye katılmasını istiyordu. Bu istek sadece Alevi tabandan gel- miyor, CHP yönetimi de TBP Ge- nel Başkanı Timisi'ye partilerine katıhnalan yönünde sürekli dave- tiye çıkanyordu. Ancak Timisi, "Benim olsun, ufak olsun" anlayı- şını tabanın sesine tercih etti. TBP, Timisi'nin başkanlığında 1973 se- çimlerine hazırlandı. Önce TBP üzerindeki "Alevi partisi" imajını sihnek gerekiyor- du. O nedenle, önce partinin prog- ramı ve seçim bildırgesi, o dönem- de toplumda esen sol rüzgara gö- re yeniden yazıldı. Programda TBP'nin devrimci sol bir parti ol- duğu, altı çizilerek vurgulanıyor- du. Ancak, ne parti programının bütününde ne de il ve ilçe örgüt- lerinde bir homojen yapıdan söz 1973 seçimleri öncesinde TBP'de yeni bir arayış başladı. Öncelikle TBP üzerindeki 'Alevi partisi' imajını silmek amacıyla, partinin programı ve seçim bildırgesi, o dönemde toplumda esen sol rüzgara göre yeniden yazıldı. etmek oianaklıydı. Seçim bildir- gesinde baştan sona solda güç bir- liğine gidilmesi gerektiği üzerin- de duruluyordu. O nedenle ilk say- fasında da hazırlanan seçim bil- dirgesinin tüm ilerici, devrimci ve demokratik-sol güçlere armağan edildiği açıklandıktan sonra de- mokratik-solun geniş bir tanımı yapılıyor ve TBP'nin demokratik sol anlayışı uzun uzun anlatıldık- tan sonra, solda güçbirliğinin ge- rekliliği şöyle açıklanıyordu: "Bugünkü devrimci mücadele- nin hedefı. solu tasfiye>r e yönelik tekeki ve gerici güçlere karşı geüş- tirilecek demokrasi ve bağımsızhk mücadelesinin gereği olan geniş cepheli solda bir güç birliginin ya- raounasıdır.Bugüçbiıiiğinde tüm demokratik ve ilerici güçlerin yeri vardır. Geniş cepheli, anti-emper- yalist devrimci ve demokratik ni- telikkre sahip güçlü bir muhalefe- tin geregini ve anlamını görmez- Hkten gelerek masa başı sosvaüst- liği yapanlan gelecekteki geiişme- lerin sorumlulan olacakbr." Solda güç bırlığının yukandaki cümlelerle savunulmasından son- ra TBP'nin ilkelerinden ilki olan "devrüncüik"in anlatılması sıra- sında ise "TBP, devrimci bir siya- sai partidir. Toplumumuzdaki mevcut kapitalist üretim iUşkileri- nin savunucusu olan burjuva par- tflerinden nitdik olarak aynhr.Ay- nca kapitalist üretim ilişkilerine özünde karşı çıkmayarak onu bi- çimde reformist düzenlemeler ile yaşatmaya çalışan sosyal demok- rat partilerden de nitelik olarak aynîır" denilerek sosyal demokrat partiler ağır bir dille suçlamr. O yıllarda partinin her ilçesinde ay- n bir sol grup egemendi. Hiçbir ilin veya ilçenin sloganı diğerinin- kini rutmazdı. Solun her rengin- den Alevi gençler TBP'nin bir il- çesini kendine üs olarak seçerdi. Ancak itiraf etmek gerekir ki programın detayına inildiğinde TBP'nin bazı konularda, gerek CHP'nin gerekse bugünkü SHP'nin ilerisinde yer aldığı bir gerçek. Din başlığı altında yer alan partinin göriişleri arasında Diya- net Işleri Başkanlığı'nın kesinlik- le kaldınlması isteniyor ve "TBP, dinsel inançlaria materyaust felse- felere a>nı ölçüde saygı duyar" de- niyor. Aynca ibadet dilinin Türkçeleş- tirihnesi savunuluyor. Eğitim bö- lümünde paralı eğitim ile mevcut eğitim sistemine karşı çıkıyor, iş- çi haklan bölümünde lokavtın kal- dınlacağı, genel grev hakkınm sağlanacağı vaadinde bulunulu- yor. Kadın haklan bölümünde, ka- dmın her alanda erkekle tam eşit olduğu savunulduktan sonra, ev hanımı olan kadınlann da kamu hizmeti gördüğü belirtilerek sos- yal haklann tanınacağı söyleniyor. TBP'nin 1972yılındayayımla- nan özet programında ise mezhep aynmcılığına karşı olduklannı içeren iki madde yer alıyor. 26. maddede "Vatandâşlar arasında ırk. din. mezhep, renk. cins aynmı yapümasını önİcmek: vicdan, din, mezhep ve inanç hürrhetlerini ih- lai, tezyif ve tahkir edenierin ceza- landınlmalan için TCK'ye sarih hükümler koymak" gerektiğini içeren görüşe yer verilmiş. Bir sonraki maddede ise, "Dini eğitim ve öğretim yapılan yerlerde ve buralarda okutulan ders kitap- lannda mezhep aynmını önlemek, dini eğitim ve öğretimi belli bir mezhebin tekeli alnna sokma- mak" vaadıne yer veriliyor. Ancak 1972 programında Di- yanet fşleri Başkanlığı'nın kaldı- nlması yerine her mezhebe hiz- met sunacak şekilde düzen- lemesinden söz ediliyor. SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Köieleri Gibi... Ankara Belediyesi'nın çeşıtli bırimlerinde, M.G.'nin, hak- sız, insafsız suçlamalarla ışlerinden attığı ya da yerlerini değiştirdiği ınsanların bunalımı sürüyor. M.G.'nin ise kılı kıpırdamıyor. Yazdığım bir-iki yazının ka- muoyunda nasıl yankılar uyandırdığını gelen telefonlardan öğrenıyorum. Odacısından profesörüne dek, pek çok okur, "Ellerine sağlık!" dedi. Bu bana, ödüllerin en büyüğü gibi geldi. Bu konunun arkasını bırakmayacağımı belirtmiştim. Bugün, yine haksızlığa uğrayan bir başka işçi kesiminden söz etmek istiyorum... Olay, bir süredir direnişte bulunan "Türkiye Devrimci De- niz veKara NakliyatİşçileriSendikası"(Nakliyat-iş) işçılerıy- le ilgili. Mektubun sonuna adlannı da yazmışlar. Adlarının yayımlanmasında "birsakınca olmadığmı"belirtmışler. Ben yine de adları saklı tutacağım. Mektup şöyle: "Sayın Mustafa Ekmekçi, Bizler Aras Kargo Şirketi'nden atılan işçileriz. 12 Temmuz 1994 tarihinden beri işimize geri dönmek ve sendikamız Nakliyat-iş'/n işyerimizde yetkili sendika olması için müca- dele veriyoruz. Biz bu mücadeleye başlarken sayımız 55 ki- şiydi. Hepimiz de işten atılmıştık. Ancak bugün bu sayımız 200'ü bulmuştur. Öyle ki, bu arkadaşlanmız halen işten atıl- mayan, çalışmaya devam eden arkadaşlarımızdır. Bizlerin hangi şartlarda çalıştınldığımızı ve ne kadar bir ücret aldığı- mızı, işyerinin özelliklerini anlatan yazılarımızı ekte sunuyo- ruz. Aras Kargo Şirketi, 74 ilde 300'ü aşkın şube, 5000'in üze- rinde personele sahiptir. Şirket, işkolundaki öbür kargo şir- ketlerinin en büyüğü konumundadır. Şirketin bu kadar büyü- mesinin tek nedeni, biz işçilerin özverili çalışmalandır. Fakat bizler, bu işyerinde çok olumsuz koşullarda çalıştırılmakta- yız. Buniardan bazılarmı sıralayacak olursak: 1- Aldığımız maaşlar 2.300.000 TL ile 2.500.000 TL arasın- dadır ve bu kadar az ücreti bile hiçbir zaman zamanında ala- mıyoruz. 2- Aldığımız bu maaşlardan başka yemek dahil hiçbir sos- yal hakkımız yoktur. 3- Günde 13-14 saat çalıştırılıyoruz. Oysa, yasal çalışma süresi günlük 7.5 saattir. 4- Büyük çoğunluğumuzun sigortası yapılmıyor. Sigortalı olanlarımızın primleri de ayda 10-15 gün olarak yatınlıyor. 5- Sürekli giriş-çıkış yapılarak kıdem tazminatlarımızın önüne geçilmek isteniyor. Yine bunun için bazı şube ve ak- tarma merkezleri taşeron şirketlere devrediliyor. Öyle ki bu şirketlerin faaliyet gösterdikleri yerler de her nedense Aras Kargo 'ya ait yerler oluyor. 6- Patron, bütün bu olumsuzluklan çektiğimiz yetmiyor- muş gibi, bizleri tehdit ve baskılarla da yıldırmak istemekte- dir. Öyle ki, biz bu mücadeleye başlamadan önce, patronun vekilleri tarafindan, işyerinde dayak yiyen arkadaşlanmız dahi vardır. Bütün bu yaşadıklanmızdan da görüldüğü gibi bizler Aras Kargo'da adeta ortaçağın köieleri gibi çalıştırılmaktayız. Ve bunlara ek olarak hiçbir güvencemiz de yok. Işverenin her an bizleri işten çıkartma yetkisi vardır. Zaman zaman bu hak- sızlıklara bireysel olarak karşı çıkan birçok arkadaşımız hemen kapı dışarı edilmiştir. Ancak bunun, yani bireysel kar- şı çıkmaların zararmı kısa surede görup sendikalaşmaya- örgutlenmeye karar verdik. DISK'e bağlı Nakliyat-lş Sendi- kası nda örgütlendik. Bunu haber alan işveren, önce 3 arka- daşımızı elebaşı' diye işten attı. Bu arkadaşlarımızın atılma- sına karşı bizler 52 kişi olarak Susuz Köyü'ndeki aktarma merkezinde işi bıraktık. 12 temmuzda işyerinin önünden ay- rılmayarak tam 10 gün direnişimizi surdürdük. Fakat 21 tem- muz günü jandarmanın yoğun bir baskısıyla işyerindeki 'di- reniş çadırımız' söküldü. Bu tarihten itibaren mücadelemizi Ankara sokaklarma yaymaya başladık. 22 temmuz tarihinde Uçarlı Sokak 11A Aşağı Ayrancı adresindeki Aras Kargo Böl- ge Müdürlüğü'nün önüne siyah çelenk bıraktık- Daha sonra Ankara'da çalışan bütün Aras Kargo çalışanlan ile tek tek göruşüp sendikalaşmanın yasal bir hak olduğunu, patronun bizleri haksız yere işten attığmı, atılan bizlerin işimize geri dönene kadar ve sendikamız işyerinde yetkili sendika olana kadar mücadele etmeye kararlı olduğumuzu anlattık. Ve biz- lere destek olmalannı istedik. özellikle, biz işyerinden atıl- dıktan sonra, yerimize alınan yeni işçiler bizim bu çağrımıza duyarlı yaklaşıp mücadelemize destek vermeye başladılar. Bu arada, Aras Kargo ile çalışan tüm müşterilere yönelik bil- diriler kaleme alıp Aras Kargo 'ya mal vermemeleriçağrısın- da bulunduk. Bu konuda da önemli oranda başarılı olduk. Bu çalışmalarımız sonucunda, zaten yoğun bir rekabet yaşanan kargo işkolunda şirket, yüzde 50 ye varan indirimler yapmak zorunda kaldı. Fakat bu da onun amacına ulaşmasını sağla- yamadı. 12 Ağustos 1994 tarihinde Ankara'da çalışan bütün Aras Kargo işçileri olarak topluca vizite eylemi yaptık. Sayımız 150-160 civarındaydı. Viziteye çıktığımızda, çoğumuzun si- gortalı yapılmadığımızı, hatta işe giriş bildirimlerimizin bile olmadığmı gördük. Avukatlanmızın müdahaleleriyle hepi- miz vizite kağıdı aldık. Bizlerin bu eylemi işvereni çok korkut- tu. Genel Müdür Aslan Kut, istanbul'dan gelerek tek tek biz- leri makamına çekerek işten atmakla tehdit etti. Öyle ki bu genel müdür ve başka birçok yöneticinin hepsi, eskiden yıl- larca cezaevinde yatmış eski solculardandır. Bizler bütün bu tehditler karşısında yılmadık, yılmayaca- ğız. Anayasal ve yasal hakkımız olan sendikalaşma hakkımı- zı sonuna kadar kullanacağız. Anayasanın 51. maddesi ve Sendikalar Yasası 'na göre, bizim bu en doğal hakkımıza bile tahammül edemiyorlar. Onlar ne kadar saldırırsa saldırsın, biz bu hakkımızı kullanacağız. Hatta, Ankara dışından İstan- bul ve İzmir gibi büyük yerlerden de destekleyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Sayın Ekmekçi, Bizlerin bu mücadelesi özellikle ışverenin baskı ve farklı yöntemleriyle kamuoyunda yer almıyor. Gazeteler ve tele- vizyonlar her defasında haber iletmemize karşı hiçbir eyle- mimize ilgi göstermiyorlar..." İşçilerin mektuplan özetle böyle. Buna karşılık, ışverenin onlara bir yanıtı varsa, onu da yayımlamam doğaldır. Çünkü yanıt hakkı, basın özgürlüğünün bir parçasıdır. Beklıyorum... BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Gulliver'in Seyahatleri adlı romandaki cüceler ülkesinin adı. 2/ Soyun- dan gelinen kimse... Ka- radeniz Bölgesi'nin dağ- lık kesimlerinde görülen dağınık kırsal yerleşme ti- pi. 3/ Kadınlann bluz üzerine giydikleri yelek... 6 "Sun sâgan — bana mes- -, tane desünler Usanmadı gitti gör o divâne desün- 8 ler" (Şeyhülislam Yah- g ya). 4/ Müstahkem yer... Kaza ya da başka bir olayı kara- dakilere bildirmek için gemilerden denize sahnan içi mektuplu şişe. 5/ Bir Asya ülkesinin başkenti... En- der, seyrek. 6/ Ağır kokulu bir gaz... Dil devriminin ilk yıiiannda "belediye" anlamında kullanılan sözcük. 7/ Devletle ilgili. 8/ Sank... Tuzağa düşürülen şey. 9/ Olum- suzluk belirten bir önek... Küçük denk. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Leonardo da Vinci'nin ünlü tablosu "Mona Lisa"nın bir başka adı. 2/ Bir düşünce ya da karara karşı çıkma... Hayvanlara vu- rulan damga. 3/ Parlak kırrruzı renkte bir süs taşı... Değerli kâğıt ve tahvil ahşverişi yapılan yer. 4/ Klavyeli bir çalgı. 5/ Ilkel benlik... " O " gösterme sıfatının eski biçimi... Katışıksız. 6/ Ya- nşlar ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer... Hac zamanı dışında Kâbe ve diğer kutsal yerleri ziyaret etme. 7/ Güney Amerika'da > aşayan bir mayrnun. 8/ Azarlama, serzeniş... Şöh- ret. 9/ Enis Batur'un bir şiir kitabı... Saçma sapan söz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear