23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5HAZİRAN1994PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Özgürlük, kinsizve nefretsiz"Kalkın / Zevk alın / Çünkü yaşam çok kısa / Neşelenin / Gerisinin ne öne- mi var / Iyi duyun / Korkıısuzca / Ya- şamın ögrettikİerini / Bevler / Başka bir yara aramavın / A\nı vanılgı ile" Üzüm bağlan. üzüm bağlan. iki ya- nımız. Radyoda bir kadın. kalkın. di- yor. kısacak vaşamın coşkusuna davct ediyor. Biz de bugün erkenden kalktık zaten. Yolumuz uzun: İspanya'yı or- tasından kesıp. güney yansını dolaşa- cağız üç günde. Şarkı, bizim dudaklanmıza da bula- şıyor; üzüm bağlannın derinliğinde kaybolup giderken bitimsiz, uçsuz bu- caksız; şarap oluyor üzümler, Çingene güzeli İspanyo! kızlannın ayaklannda sarhoş oluyoruz. Avrupa Parlamentosu seçimleri ön- cesi Sosyalist İşçi Partisi"nin mitingle- nni ızlevecek gazetecilerin "basın oto- büsündeyiz". Ilk durak Valensiya. Madrid'e 350 kilometre uzaklıkta. Madrid ve Barselona'dan sonra İs- panya'nın üçüncü büyük şehri, Seviy- ya'nın da aynı nüfusu var. Valensiyaİı- lar ve Seviyyalılar birbirleriyle çekişi- yorlar; yok biz büyüğüz, siz küçüksü- nüz diye. Önce özerk bölge başkanı geliyor kürsüye. Valensiyaca konuşuyor: Ben nasıl anlayacağım? Valensiyaca, Ka- lalanca"ya benziyor. Katalanca da Fransızca'ya benziyor. Valensiyaca da Katalanca da zaten biraz İspayolca. Fransızca'nın yardımıyla oldukça an- lıy orum. "Pel futur d'Espanya, "Ispan- ya'nın geleceği için" demek; apaçık de- ğil mi° Ve işte İspanyollann as solisti Feli- pe! İspanyollar, Felipe Gonzalez'e "Fe- lipe" derler. Batı'da biliyorsunuz, anne baba büyükler de isimleriyle ça- ğırılabiliyor. "Felipe! Felipe!" Mitin- gin yapıîdığı arena coşuyor. "Yoldaş- lar" diye başlıyor her zamanki gjbi Fe- lipe: "Companyeros!" Felipe. İspan- yolca konuşuyor. Ne güzel. herkes is- tediği dilden konuşuyor, herkes de anlıyor. Her özerk bolgede o yörenin dili okullarda öğretiliyor. Özerk bir bölgeve gittiğimde konuştuğum her- kese a\ nı soruyu soranm: Önce buralı, sonra İspanyol musun; yoksa önce İs- panyol sonra buralı mısın? Valensiya'- da yaptığım mini ankete göre çoğu "Hem İspanyol hem Valansiyalı; fark etmez" diyor. sorun yok; zorunlu de- ğil, kardcşçc yaşanılan bir birliktelik örneği. İspanya'da partilerin secim miting- lerine. artık karanni vermiş, oyunun rengini belli etmiş kişiler gidiyorlar. Bir mitinge, değişik partiden birisi gel- miyor. Onun için de mitingde 'çatlak' sesler çıkmıyor. Hep aynı yürekler bir araya geldikleri için miting bir fıesta havasında geciyor. Önce müzik eşli- ğinde herkes ısınıyor. roşuyor, dans ediyor. "Get, şarkı söyle / İnsanlann yeniden kardeş obnalan için / Şarkr söyleyerek uyu / Düş kurarak yaşa / Yeni bir güneş düşle / İnsanlann yeni- den kardeş olmaları için." Akdenız'ı 900 kilometre okşayarak ikinci durağımız Kadiz'e vanyoruz. Kadizliler önünde çoştukça coşuyor Felipe. Miting sonrası haberlergeçiliyorga- zetelere. ajanslara. radyolara. Bilgisa- yarlar. telefonlar, faxlar, sigara sigara üstüne. Ve barlara koşuyoruz stres at- mak için. Her barda, değişik bir mü- zik. İsteyen dans edebiliyor. Hani şu Japon icadı 'Karokoe' var ya; ekran- dan şarkının sözleri geçerken sen de mikrofondan şarkıyı söylüyorsun. Öyle bir yerdeyiz. Gazeteci nasıl stres atar? Biraz çılgınlık gerek. Bir şarkı se- çiliyor. Eski bir şarkı. ben bilmiyorum: olsun, nasıl olsa Karakoe. Bayanlar ve baylar olarak iki ayn koro söylermiş bu şarkıyı. Bayanlar korosunu Radio SER'in gazetecisi Esther Jaen ve Ser- vimedia'dan Susana Moneo oluşturu- yor. Erkekler konusunda da ben. Ra- dio Nacional'dan Jose Luis Garcia ve El Mundo'nun gazetecisi Paco Frec- hoso var. Başlıyoruz. "Libertad, sin ira", yani. "Özgürlük; kinsiz nefret- siz". Yaşlılar derler ki bu ülkede bir savaş vardı. Ve şimdi iki İspanya vardır, hala eski hesaplann kinini taşır Yaşlılar derler ki bu ülkeye uzun bir sopa Ve sert eller gerektir, daha kötüsû olmasın diye Özgürlük, özgürlük; kinsiz nefretsiz bir özgürlük Korkuyu ve kini ve nefreti kendine sakla Çünkü özgürlük vardır, kinsiz nef- retsiz bir özgürlük Ve eğer yoksa, kuşkusuz olacak bir gün Bar coşuyor; sol yumruklannı hava- ya kaldırarak bize eşlik edenler bile var. İç savaş sonrası. kendi kendisiyle banşmaya çalışan İspanya'nın şarkısı. 6O'lı. 70'li yıllarda dillerden düşmez- miş. Bir seçim öncesi de ancak böyle bir şarkı söylenirdi Kadiz'de bir bar- da. sabaha İcarşı. Meçhul asker ismiyleanılıyorTürkiye'de Mehmetçik var- sa, İngilizlerin de Meçhul (isim- siz) Askeri var. Türkiye'de Mehmetçik'in adı sanı hakika- ten bilinmez. Ama İngillere'de. kım kimdir. nedir, nerede nasıl ölmüştür bilinir. Hele bazı bü- yük binalann girişindecilalı ah- şap levhalann üzerinde ya da taş duvarlara kazınmış isimlcr vardır ki bunlar, iki büyük dün- ya savaşmda ölen askerlerin ad- landır. Hiçbiri isimsiz dcğildir. Bizimki gibi. kolaycılığa kaçıp hepsine birden toptan bir isim verip işin içinden çıkmamışlar. Bireye vcrilen önem üzerine ku- rulu bir kültürde bu. zaten mümkün olamazdı. Bugünlerde kamuoyu, 50 yıl öncesinin hesaplanna yeniden dalmış durumda. Türkiye için de hayati bir dönemeç olan İkinci Dünya Savaşf nın sonu- nu hazırlayan 1944 Normandi- ya Çıkarması yargılanıyor. Bu. sadece askeri bir olay değil, fa- şizme karşı 50 yıl önce verilmiş büyük bir sayaşın son adımla- nndan biri. İngiliz kamuoyu. tarihine sahip çıktığı için 50 yıl öncesini. Türkiye'de hayal bıle edemeyeceğimiz kadar çeşitli boyutlanyla değerlendiriyor. Başta da tek tek insanlann 50 yıl önceki deneyimleri ve anıla- nna yer vererek. Köylerde bir köşede kendi halinde duran gösterişsiz taş anıtlann üzerinde isimler Kili- selerde isimler. Okullarda du- varda isimler. Kökü yüzvıllara inen kuruluşlann görkemli bi- nalannda isimler. Hemen hep- EDİP EMİL ÖYMEN sinde aynı sözler: Vatan için öl- düler. Geçit töreni. tantana ve mızıka yok. Anma ve anlama var. Bu listeler hele askeri kurum- larda daha da belirgin. Burarun harbokulu Sandhurst Akade- mesi'nde bu iş için kocaman bir kilise aynlmış. Dev vitraylarla süslü pencerelerinin her birin- de, İngiliz İmparatorluğu'nu ayakta tutacak emperyaHzm uğruna yapılan savaşlarda ölü- nen diyarlann isimleri yazılı. Afganistan'dan Güney Af- rika'ya. Rusya'dan Filistin'e kadar bir sürii. Ve bir pencere de Gelibolu için. Her bir pence- renin altında yine isimler isim- ler... . Ve İngiliz Harbokulu'nun bir köşesinde. ünlü şairleri Rııd- yard Kipling'in savaşı eleştiren şu dizeleri kazılı duvarda: Doğu. Doğudur, Batı da Batı... İkisi gelmez asla bir araya... Toprak ile gökyüzü gelene dek yan yana... Yüce Tann'nın yargı tahtında... Ama ne Doğu kalır ne de Batı.. Ne ırk kalır ne soy ne sınır... Eğer kopup gelse yüz yüze... Dünyanın uçlan- ndan iki büyük insan... (Not: Bu çeviri. merhum Prof. Berna Moran'a aittir). Hoş geldin küçük İngiltere'nin Canterbury kenti yakınlanndaki HowlettsVahşi Hayvan Parkı, 500 kiloluk"minik"bır yavruyla şenlendi. 24 mayıstadünyaya gelen minik Osh, aynı zamanda İngiltere'de doğan ilk erkek Afrikafılı.Yeni konuklanyla gurur duyduklannı söyleyen park yetkilileri. fotoğrafta bir bölümü görülen anne Shara'nın sağlığının da çok iyi olduğunu belirttiler. Howletts parkında aynı zamanda 1982 vel 985 yıllannda dünyaya gelen iki dişi Afrika fıli de yaşıyor. Vahşi hayvanlan doğal ortamlan içinde yaşatmayı ve çoğaltmayı amaçlayan bu tür parklar. dünyanın bir çok yerinde bulunuyor. (FOTÖĞRAF: Philip Meech 'Independent) Aşk, parakadarsoğuk, ölüıııkadarıızak "Aşk ölümden soğuktur". Alman sinemasınm son dahilerinden Rainer Werner Fassbinder'in ilk filminin adıydı bu. Aynı zamanda 13 yıl gibi kısa bir sanat yaşamına sığdırdığı 40'- tan fazla fılmin altını çizen tema. Fass- binder. ölümünden birkaç saat önce tamamladığı Querelle'de de "Aşk ölümden soğuktur" temasını işliyordu. O hayati boyunca, sevginin herhangi bir meta gibi algılandığını. her zaman bir karşılık beklentisiyle alınıp verildi- ğini ve genellikle parayla ölçüldüğünü göstermeye çalıştı. Terk etmek, terk edilmek gibi "banal" konulann üstün- de hiç durmadı. çünkü sevgi zaten var gibi göründüğünde de ölümden so- ğuktu. Danimarkalı politikacılar ve Ya- bancılar Müdürlüğü için de sevgi para kadar soğuk, ölüm kadar uzak. Yeni uygulamaya göre çulsuz ve pulsuzla- nn >urtdışından birine aşık olmalan yasak. Belki aşık olmalan değil. ama Danimarka'da birlikte olmalan ya- sak. Danimarkalı makamlar, vurtdı- şından evlenenlere şimdi "Sevgiline bakabilecek paran var mı" diye soru- yorlar. var olduğunu ispatlayamayan- lann eşlerine sınırlan kapattı, Dani- makar'daki taraf Danimarkalı bile olsa "Git eşüıin ülkesinde otur, bize yük getirme" Yabancılar yasasnı düzenli aralıklar- la değiştirip sertleştirmeye alışan politi- kaalar. son olarak 1992 yazında değiş- tirdikleri yasaya bir de "Yabana bi- riyle e>lenenlerden eşlerine bakabile- ceklerini ispatlamalan istenebilir" hük- münü geliştiriverdiler. Yabancılar Müdürlüğü. bu istene- bilir diyorsa istenir diye okumakta şakınca görmez. Bu sefer de öyle yaptı. Özellikle son bir yıldır. yeterli parası olmayan hemen hemen hiç kimsenin eşine oturma çalışma izni vermedi. Şi- kayetler. içişleri bakanlığının ilgili ma- salannın üstünü doldururken içişleri bakanlığı da nihayet bu uygulamayı genel hatlanyla onaylar nitelikte bir genelgeyi geçen hafta içinde yayımla- dı. Genelae. bazı ıstısnai durumlar dı- KOPENHAC FERRUH YILMAZ şında eşine bakamayacak durumda olanlara "Git eşinin ülkesinde otur" de- nebileceğini belirtiyor. Aşkın hangi durumlarda parayla ölçülebileceğinin kriterlerini belirtiyor. Uygulamanın ve genelgenin, yasaya ve yasanın motiflerine son derece uy- gun olduğu, hukukçular arasında tar- tışma konusu ülkenin önde gelen hu- kukçulan, yasanın çıkış noktası ola- rak özellikle Danimarka vatandaş- lannın eşlerine oturma ve çalışma izni verilmesinden yana olduğunu savunu- yorlar. Uygulamanın yasaya uygun olup olmadığı. büyük bir ihtimalle aşkın parayla ölçülebilecek kadar soğuk ol- madığını savunan birilerinin başvu- rusu üzerine mahkemelerde açığa çı- kacak. Yeni uygulamanın yasaya uygunlu- ğu kadar tartışılması gereken bir yanı daha var: Uygulama. Avrupa ülkele- rinde giderek güçlenen yabancı korku- sunun, toplumsal vicdanın sınırlannı aşabilecek düzeye geldiğini. yabancı- lar söz konusu olduğunda üzerinde konsensüs sağlanmış olan ahlaki ve etik kurallann bir yana itilmesini ka- bullendiğini gösteriyor. Çünkü hem insan haklan sözleşmelerinin hem de yasalann tanıdığı temel haklann ba- şında. aile birliği hakkı geliyor. Ve yeni uygulama bu hakkı, vani her insanın istediği kişiyle istediği yerde birlikte olabilme temel hakkını çiğniyor. Ayn- ca zengin-çulsuz ayınmı yaparak sos- yal eşitlik ilkesini ihlal ediyor. Toplum buna rağmen aşkın paraya vurulması- nı, ölüm kadar soğuk kılınmasını onaylıyor. Sorunun bir başka yanı daha var: Danimarka devleti kendi vatandaşına "Paran yoksa eşinin ülkesine git" di- yorsa. eşinin ülkesi de ilke olarak aynı şeyi söyleyebilir. Eğer örneğin Tan- zanya da Danimarka'ya karşılık kendi vatandaşına "Paran yoksa eşini bura- ya getiremezsin" derse insan haklan sözleşmelerinin temel haklanndan biri olan aile birliği hakkı nerede ve nasıl sağlanacak? Değişik milliyetlerden in- sanlar, sırf değişik ülkelerde doğduk- lan için birbirleriyle birlikte olamaya- caklar mı? Avrupa. giderek yabancılara kapı- lannı kapatı\ or. Yabancılar söz konu- su olduğunda. insan haklannı. ahlaki ve etik kurallan bir yana itebıliyor. Filmlerde aşkı uğruna parayı ve top- lumsal kurallan hiçe sayan kahrama- nan alkışlayan. para ve loplumsal ku- rallar yüzünden kavuşamayan aşıklar için gözyaşı döken Avrupalı. gerçek hayatta aşkı paraya vurmakta beis görmüyor. Aşk, Fessbinder'i defalar- ca haklı çıkanrcasına ölümden soğuk hale geliyor. SÖYLEŞt "YURTTAŞLIK HAKKI ve NÂZIM HİKMET" KONUŞMACILAR FtKRİSAĞLAR KÜLTÜR BAKANI PROF. DR. A YDINA YBA Y NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFIBAŞKAN VEKİLİ A TİLLA COŞKLN HUKUKÇU NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI DANIŞMA KURULU ÜYESİ YER: Tarık Zafer Tunaya Küllür Merkezi (Eski Evlendirıne Dairesi) Saat: 15.30-18.00 Tarih: 5 Haziran 1994 Pazar •Tansue hamile! Ustelik beş aylık!... • Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Cemal Sureya Express'te buluştu • Enıs Batur, Suleyman Demırel ve Haluk Gerger'ı yazdı Hayrı Kozanoğlu'ndan 'krızın besıncı ayı"...# Merakla beklenen ıfşaat: Tom Miks'i kim öldürdü?.. • Beyoğlu'nun ıkı yuzu Gıovannı Scognamıllo ve kaldınmdakı saır Gulbahar Unlu •Dunya Cevre Günü:Yeşil ne renk?.."Vıcdanı red"ciler Bayrampaşa'dan yazdı...• Utopyalar toplantısın- dan ızlenımler •"Başka turlü bir şey" konseri "nasıl bir şey"di? Tanıklar anlatıyor... • Grunge'ın otesı berısı . Nı- na Hagen'm gozuyle Kurt Cobaın...# Express Dosya'da Bü- lent Somay ve Yılmaz Odabaşı...* "Ağır" tartısmaya de- vam Lenınıst partı bunuva modelı mı'' Erkek bılgılerı El Kıta- bı'ndan tıp-tıp erkekler.. • 4 0 yıllık sinema emekçisi Sami Hazınses. • Ve her zamankıler Calar saat, Oynak Kobra, Kasımpasalı Reşat, Yokedıcı, Derya Kuzulan.. E PRE85 Parlez-Vous Français?Fransızca konusur musunuz? FRANSIZCA DİL KURSLARI Kurs başlangıç tarihi: 9 Haziran 1994 Kayıtlar ve Test: 6-7-8 Haziran 1994 (Gün boyunca) Saat: 10.00- 18.00Arası Dün (Cumartesi) bayilerdeydi. Yoksa almadınız mı? (Hala 25000 TL) IEFIISTANBl L FRANSI7 KULTl R MERKEZİ isfiklal Cad. No:8 Taksim Tel: 252 02 62 Diktatörlere çiçek yok! Pinochet Rusya'ya gcliyor- muş! Gazetede okuduğum bu haber, tüylerimi diken diken edi- yor. Pinochet! Hani şu II Eylül 1973'ten başlayarak Şili'ye 17 yıl kan kusturan. zamanımızın ya- şayan en azılı diktatörlerinden Augusto Pinochet Ugarte! I998'e kadar Şili Kara Kuvvet- leri Komutanlığı'nı garantiye almış olan ukala general! 70'li vıllarda İstanbul'da yapürdığımız bir korsan miting aklıma geliyor. "El Pueblo unido, jama sera vencido" diye attığımız sloganlan anımsıyo- rum. "Şili nire, Türkiye nire?" diye attığımız sloganlan anım- sıyorum. "Şili nire, Türkiye nire?" Ama uluslararası daya- nışmanın önemini biliyor, daha doğrusu duyumsuyorduk. Ve Victor Jara'nın şarkılan gnlı- yordu kulaklanmızda. Hala ara sıra dinliyorum onu. Onu. gitannı, Allende'yi, de- mokratlan, sendikaalan kanla susturdular. On binlerce Şilili katledildi (yalnızca ölüm cezası- na çarptınlanlar 15 bin kişiyi bu- luyordu), ya da adlan "kayıp" listelerine geçti; 150 binden fazla insan hapislerde ve kamplarda çürüdü; bir o kadan ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. - Demokrasiyi zaman zaman kanla yıkamak gerek! Böyle diyordu eli kanb dik- tatör. "Askerin göroi öidtirmek- tir" cümlesıv le ün kazanıyordu. Hitler'in "Kavgam" kitabından sıkılmadan alıntılar yapıyordu. Pinochet"e en büyük tepki Moskova'dan geliyordu o yıl- larda. Ya şimdi? Moskova. dikta- törü bağnna basmaya mı ha- zırlaruyor? Dediklerine göre Pinochet'in gezisi resmi değil, özelmiş. Ama gezi sırasında "çeşitli temaslar" olabilirmiş. Şili'nin oldukça tartışmalı ekonomik mucizesinin Rusya'ya uyarlanma şansı görüşülecekmiş. Silah alım satım olanaklar ele alınacakmış. MOSKOVA HAKAN AK^AY Ve tabii Rus konukseverliği gereğince yaşlı dıktatöre ekmek- le tuz verilecek, alkışlaı ve gülü- cükler eşliğinde çiçek sunula- cakmış... Kanlı bir generale çiçekler!.. Rusya bu utana hak etti mi?.. - Artık dünyaya yeni bir tarz- da bakmak gerek! Komünizmin şablonlanndan kurtulmalıyız! Ekonomik çıkar ve refah amacı her şeyin üzerindedir! Böyle diyor "yeni Rus demok- raÜarE." fçlennden bin -yazık ki bir meslektaşım- çıkü ve geçmiş- te Pinochet'le ilgili yazılanndan dolayı özür diledi. Böylelikle ekonomik refahın bedelinin bin- lerce insanın kanıyla ödenme- sinde bir sakınca görmediğini vurguladı. 4 ekimde parlamen- toyu ateşe verenlere yakışan bir tutum doğrusu!.. Biz de diktatörlükler yaşadık. Yıtirdiğim arkadaşlanm. hapse düşenler. işkence görenler, çektı- ğimiz aalar, hepsi belleğimde. Ve onlan unuünak niyetinde de- ğilim. Aynca katillerin ve işken- cecilerin hala \ aru başımızda ya- şadığını da unuünuyorum. Hayır. "kana kan, intikamr değil istenmesı gereken. Hukuk normlan ışlemeli kuşkusuz. Ama en önemlisi. toplumsal hu- zurun, yeni ve daha büyük acıla- ra yol açacak biçimde bozulma- ması. Ancak "çağdaşlık" adına. bel- leklerin kırlı sularla yıkanarak boşaltılması mı yapılması gere- ken? Böyle olmamalı. İnsan. belleğinc ihanet etmemeli. Ve ne yurtdışına yönelik "aydmlatıcı" gezilerinden ne de yaptığı "şahaser" resimlerden dolayı hıçbırdiktatöreskisine çi- çek sunmamalı... 'KadınPedalı'na 7902kadmkatıldı Geçen hafta Stockholm'de düzenlenen bisiklet yanşına 7902 kadın katildı. Erkek yok- tu. çünkü yalnızca kadınlar içindı. Adı da öyleydi: "Kadır Pedalı". Katılanlar arasınc 81 yaşındaki bir teyze de vard 42 kilometreyi, birinciden ık. saat sonra bitirdi. ama son de- rece mutluydu. Yaşından ötü- rü kendini kutlamaya kalkı- şanlara fazla yüz vemnedi. Yanında bir süre koşarak ağ- zından laf \apmaya çalışan ga- zeıeciye de topu topu şunu söyledi: "Bu koşuya katılmak, evde otıırup ölümü beklemekten iyidir." Evet bu koşu, kadınlann ka- ülımı bakımından bir rekor oluşturuyor. ama burada ya- şayan biri için saşılacak fazla bir yönü yok. Çünkü arada bir şeyler yapmak. bu toplumun en sağlıkh özellikleri arasında. Bu bisiklete binmek de olabi- lir, uzun bir yüriiyüşe çıkmak da. Takım kurup futbol oyna- mak da olabilir. birlikte bir başka kente gidip bir sppr kar- şılaşmasını izlemek de. Önemli olan. sağlıkh bir girişime katıl- mak. pay sahibi olmaktır. Yıllar önce. burada oldukça yeniyken çalıştığım hastanede. klinikler arası bir futbol turnu- vası düzenlenmişti. Adı da Pasta Kupası'ydı. Kazanan ta- kıma bir pasta ile birer bakır madalya veriliyordu. Takım- lar 9'ar kişi\di ve oyunculann 3'ünün kadın olması koşulu vardı. Türkıye'den geleli iki yıl olmuştu benim için. Bu tür ka- nşık bir futbol takımı görme- miştım. Üstelik. bizim bölü- mün maçlan dışındaki maçla- STOCKHOLM GÜRHAN L'ÇKAN nn hakemliğinı de bana ver- mişlerdi. Maçlann yapıîdığı futbol sahası. kentin dış semt- lerinden birindeki bir akıl has- tanesine aitti. İzleyiciler ara- sında. bizim hastaneden gelip kendi khniklerini alkışlayan- larla birlikte tepkileri bizlere garip gelen kişiler de vardı. Oyuncular. tek bir soyunma odasında giyiniyorlardı. İlk maçımı yöneteceğim zaman bu odaya girdim. Kılık değişti- nrken her iki takımın oyuncu- lan da içeri girdiler. Kızlar. çevrelerinde hiçbir erkek yok- muş gibi bir güzel soyunup for- malannı şortlannı giydiler. O an orada. iki ayn cinsin bir aradaki çıplakhğı öylesine do- ğaldı ki ben bile hiç yadırga- madım. Çim saha. az bulunur güneşli ha\ a. keyifli bir izleyici kümesi ve amatör oyuncular. olumlu bir amaçla bir araya gelmenin mulluluğunu payla- şnorlardı. Maç bitince kaza- nan takımın. rakip oyunculan dört kez "Hurra!" diye bağıra- rak kutlaması bu güzel görün- tünün son noktasıydı. O za- man -yeni mezun, Türkiyeli bir üniversiteli olarak- hayran ol- muştum bu görüntüye. Şimdi. yirmi yıl sonra. saygı duyuyo- rum. 42 kilometre pedal vura bisikletci teyzeyi de çok seviyo- rum... Reklam Ajansımıza... En ;ız S yıl cleneyımli. Bılgısayar kıılhınabilen. Tercihan reklam ajansında çalnjnıış. 35 yaşını geçıııemış, Bay veya bayan. (l-:rkfk adjylann ii.skerhöını y.ıpniı> olmalan jjerckmektedır ") MUHASEBE ELEMANI ARIYORUZ. Ut212) Z 7 ^ 9> ^3 no'lu «Hcfnnu arjyarak. randcvu almabn rtca o(unur STATÜ LİSAN ÇÖZÜM Bizimle ingilizce sorununuzu çok kısa zamanda çözebilirsiniz. Lütfen bizi arayın. Tel: 349 59 38 Bahaıiye Cad. 62/3 Romanlannızı ve Ansiklopedileriniz yerinizden ahnır. Tel: 554 08 04 26.5.1994 gunü nüfus cüzdanımı, ehlivetimı, sıgorta kartınu ve Açık Öğrctim Fakültesı kimlığımi kaybettım. Hükümsüzdür. SEVALŞIRJN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear