14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 HAZİRAN1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Ölümünün 9O.yılında Rus yazınının büyük ustası Anton Çehov Kınk hayatlardan bolümlerMEHMETAĞAK Rus yaanın büyûk ustası Anton Çehov, 90 yıl önce 2 Temmuz 1904'te Berlin Baden'de yaşa- ma veda etmişti. 44 yaşındaydı. Eşi tarafından Moskova'ya götürüldü ve 9 temmuz günü top- rağa verildi. 19. yüzyıl Rus eleştirel gerçekçi tiyatrosunun önde gelen temsilcisi, çağdaş drama sanatının büyük yazan Anton Çehov, Rusya Yazarlar Birliği Federasyonu'nun gerçekleştireceği bir diıi etkinliklerle bugünlerde anılacak. Yapıtlan ve yaşamı üzerine konuşulacak ve oyunlan sah- nelenecek. Ülkemizde de ilk Çehov oyunu İstanbul Şehir Tiyatrolan'nda oynandı. 1931-32'de "Ay" daha sonraki yıllarda "Vişne Bahçea", "Üç Kız Kardeş", "Vanya Dayı", "Iva- nov" defalarca sahnelendi. Devlet Tiyatrolan da bu oyunlarla beraber 1946-47'de "TekliF'i sah- neye koydu. "Sevgili Doktor", "Martı" ve "Say- fiyede Yaz" Devlet Tiyatrolan'nda sahnelenen diğer oyunlan. "Alöncı Koğuş", "Orrnan Cini", "Bozkır", "Korkulu Gece", "Düello", "Öyle Bir Hikaye", "Memunın Ölümü" adlı hikayeleriyle bütün oyunlan ve daha sonra bütün hikayeleri ya- yımlanan Anton Çehov'un önümüzdeki günler- de de yaşamını içeren bir filmi yapılacak. Anton Çehov'un ölümü üzerinden 90 yıl geç- ti. Öyküleri ve oyunlannda, insaniann iç dün- yalannda toplumsal dış dünyanın dramını göre- biliriz. Öznel olarak aaklı olan ile nesnel olarak komik olanı bütünlüklü bir lirik-psikolojik 'at- nıosfer' içinde birleştirip iç eylem, iç deneyimi, dramanın temeline yerleştirmeyi çok iyi başardı. Bugünün estetize edilmiş dünyasında içsel ya- şamdan uzaklaştınlmış insanlar için sadece şunu söyleyebiliriz: 'Daha ne gibi bir feiaket gelebUir başımıza?' Atilla Birkiye Yapıtlannda I değişik bir at- mosfer vardır. Mutluluk ve hüz- nü birlikte verir. Üstelik 'komik' ve yergisellik ile korkmazca yapı- lan toplu eleştiri- j si, en önemli özelüklerin biri- dir. Kuşkusuz en büyük armağanı, genç yaşta ölmesine karşın çok sayıda oyun ve hikaye yazmış olmasıdır. Ya- zarlığmm bir başka özelliği ise ortaya bir 'Çehov dırygusu'nun çıkmasıdır. Bu duygu belki biraz tanımsızdır, ama günümüze kadar gelmektedir. Birçok başka yazann da atmosferine girmiş- tir. Çehov, okurlan için çok tanıdık bir duygudur. Yani hemen 'tşte Çe- hovyetı bir yapıt' dersınız. "MartTda, "Vanya Dayı"da, "Vişne Babçea"nde olduğu gibi taşrada bir çifüik evinde geçer. "Uç KH Kardeş" de bunlardan çok değişik değildir. Bü- tün bu oyunlar için, 'kırık havatları olan insanlann hayatlarından bolümler, sahneler' diyebi- liriz. Ashnda çok güzel şeyleri özleyen, mutlu- luklan özleyen, ama bir türlü mutlu olamamış insanlarla karşı- laşınz. Bu arada tabii çok önemli gerçeklere par- mak basar Çehov. Oyun kişileri, ger- çeklerle baş edemeyen insanlardır. Bir de.. gerçeklerle baş edememek. sanki hayatın bir sürü saçmahklarla dolu ol- duğu izlenimini verir. Bu 'izlenim' sözü de ashnda bir anahtar, bir kav- ramdır. Çünkü, izlenimci bir yazar1 da kavramdır Çehov'a göre. O yüzden de komedi ile trajedinin iç içe olduğunu bize göstermeleri gerekir Çehov yo- rumculannın. Bir başka ilginç özelliği de üstü örtülü bir biçimde kullandığı 'yabancüaştırma'da görürüz. Yani biz tam seyirciyi oyundaki bazı kişilerle özdeşleşme durumuna düşürürken.. Çehov sahneye, özdeşleşmemizi önle- yecekkişilerçıkanr. Yani sahnede olan kişilerle özdeş- leşmemizi engelleyecek, onlan gülünç durumda gösteren, gülünç gören lcişi- ler getirir. Hemen bakış açımızı değiş- tirir. Bu da Çehov'un, yabancılaştı- rma etmeninden önce bu özelliği kul- lanmasının düz örneğidir. Ve tabii bu oyunlar bir anlamda, 'dü/yazı ile şiir- sel tiyatronun nasıl yapıldığını' gös- teren oyunlardır. Bu yüzden de şiirsel- liğini ve yoğunluğunu günümüzde de korur. Eskimeyen, çok başanlı. ha- yatın zenginliğiyle doludur; hayatı hem zengin hem de güzel gösterir... de birden fark ettim kı. yani ölümü- nün 90. yılında ve çok modern bir sa- nat olan, hatta son sanatlardan biri olan sinema da yapılmak istenince, başvurulacak en önemli kaynaklar- dan biri Çehov oluyor. Ali Poyrazoğlu Çehov kuşkusuz modern tiyatro yazınının en önemli yazarlanndan bi- risidir. Aynca çok önemli bir hi- kayecidir. Gerek >azdıklan gerek kişiliği ve yaşamı, beni çok etkile- miştir. Konser- vatuvardaki yı- llanmdan beri Xyaptım. "Teklif" adlı oyununu oy- namıştım. Ve daha sonra iki oyununu Deniz Gökçer Rus tiyatrosuna, özellikle drama bü- yük yenilikler getiren, çağdaş dramın kuruculanndan Çehov, bilindigi gibi ya- zarbğa önce, ailesinin geçırruni sağlamak ve üp öğrenimini tamamlamak için, para kazanmak amacı ile mizah dergile- rine hikayeler göndererek haşlamış; daha sonralan da bu hikayeleri oyunlar izlemiştir. Tıp öğreniminin, yapıtlan üzerinde büyük etkisi olmuş. Hayat üzerindeki gözlemlerini artürmışür. O, tüm yaşamı boyunca kaderin elinde birer oyuncak haline gelmış insanlara yumuşak bir te- I bessümle bakmışür. Ya- zann oyunlannda hep 'bunık, tatfa bir alay' gizlidir. Yapıtlannın hafif komedyalar, hat- Ita güldüriiler ol- duğuna inanır. Yazann, sanınm ' en büyük özelliği, oyunlannm dışandan bakıldığında san- ki hiçbir şey olmuyormuş gibi görünme- lenne karşın İçten içe geİişen bir aksi- yon'la dokunmuş olmalandır. Işte oyun- lanndaki dinamizmi bu iç aksiyon sağ- lamış. onu öteki yazarlardan farkJı kılmışür. Çehov, oyunlannda, büyük çoğunluğu simgeleyen sıradan insan- lann oluşturduğu bir toplumu bize sev- dirir. İçleri büyük bir coşku, inanç, sabır ve heyecanla dolu olan bu kişüerin, belki dış görünüm ve özlemleriyle içlennde onlan yiyip bitıren bir ateş vardır hep. Çehov'un kahramanlan, taşra yaşantı- sından bunalmış gerçek 'sade insanlar'- dır. Ve hepsi de yazann o tatlı ironisiyle yıkanmışlardır. Kişüerin her davranışı belli bir psikolojik nedene dayaftır. Her karakter, davranışında kendi ölçülü ki- şiliği içindedir. Fazla söze yer yoktur onun oyunlannda. Cevat Çapan Çehov yapıtlan, değişmekte olan bir toplumun kesitini verir. Fakat ta- bii o toplumu iyi anlatmak için, onun bir çekirdeğini oluşturan bir çevre seç- mesi gerekir yazann. Çehov da bunu 19. yüzyılda Çarlık Rusyası'run; artık dönemini kapatmak üzere olan bir sınıfının.. toprak sahibi, ama şehirde yaşayan, hatta Batı'dan birçok şey öğ- renmiş, en azından Batı küİtürünü de edindiğini sanan bir sırufın, artık yeni koşullarla baş edemeyeceğini gösteren bir bölümünü ahr. Çoğu oyunlar; Anton Çehov ve eşi oyuncu Olga Knipper, 1901(üstte). Ünlü yazann Yalta'daki hey- keli (solda). diyebiliriz Çehov'a. Yani Avrupa'da resimde izJenimcilik nasıl ortaya çıktıysa tiyatroda da bir izlenimciÜk söz konusu olabilir. Çehov'un oyun- lan için bu arada 'saçma' sözü de ya- bana atılmamalı. Yani gündelik ha- yatın aynntılanndan, birçok saçma yaşantıyı dile getirir gibidır. Belki de bu yüzden 'saçma tiyatro'nun. yani 'uyumsuz tiyatro'nun da bir habercisi olarak düşünülebilir. Aynca Çehov'un oyunlan -bütün bu aynnü zenginliği yüzünden- iyi sahnelenip iyi yorumlanmazlarsa dağınık gibi görünebilir. Oysa çok iyi tasarlanmış oyunlardır Çehov'un oyunlan ve usta bir orkestrasyon ge- rektirir. Bu yüzden bir oda müziği inceliği ile işlenmiş oyunlar gibi ele alı- nmalıdır. Tabii bu oyunlann en çekici yanlan, bir çeşit 'komedi' gayesi olan. Çehov'un 'komedi' öğelerini çok iyi yedirmesidir. Asbnda birçoklan da bu oyunlan trajik oyuniar olarak yorumlamışlardır, başta Stanislavski olmak üzere. Oysa Çehov. oyunlannm komedi olarak değerlendirilmesini ister; ama bu 'komedi' kavramı, çok geniş bir Cüneyt Türel Ben Çehov'la üç kez karşılaştım. Bunlar; "Deti BaJ", "Vişne BahçesT ve "Vanya Dayı" oldular... Bu oyunlan oynadıktan sonra, en modem oyunlan bile ya da en klasik oyunlan bile sanki önünde ve arkası- nda hep Çehov varmış gibi düşünüyo- rum. Çünkü Çehov bir kilometre taşı; hatta bir kilo- metre taşı değil. bir köprü. Hangi tür oyun olursa olsun bir 'Çebov- yen' diye ad- İandınlabilecek bir tat, bir unsur hep vardır bütün oyunlarda. Sau- tet'nin bir filmini seyrettim, "Ayazda Bir Yürek" diye.. Orada bir şey vardı. Oyunda sadece bir bölümde, bir planda bir adam geliyordu; kitapçı- dan bir Çehov kitabı istiyordu. O bir anahtar oluyordu. Bütünfilm'Çehov- yen' bir film olduğunun, adeta bir for- mülün çözülmesi oluyordu. O fılmde daha oynadım. "Tütün Zararlan"nda oynadım. Kısa oyununu oynamaktan başka Çehov oyunu oynamak kısmet olmamıştı bana. Ama geçen yıllarda Çehov'un oyunlanndan ve yaşa- mından derlenmiş. hem Çehov'u hem dünyasını hem sanata bakışını anlatan "Uzakta Piyano Sesleri" adlı oyunu oynadım. Benim için çok keyifîi bir çahşmaydı. Tiyatro yaşamımda unu- tamayacağım oyunlardan birisi oldu. Hem oyun iyi yankılar uyandırdı; ben o yılın 'en iyi aktör' ödülünü aldım. Anton Çehov rolüyle. Oyunu yöneten, rahmetli Oben Gûney 'en iyi yönetmen' ödülünü aldı. Garip bir tesadüf, iki yıl sonra da Erden Kıral, bu oyundan yola çıkarak Çehov'un yaşamı üzerine birfilmyapmak istedi- ğini söyledi ve Anton Çehov rolünü bana teklif etti. Şimdi Anton Çehov'- un yaşamı üzerine yapılacak olan bir Türk-Alman-Rus ortak-yapımında Anton Çehov rolünü oynayacağım için çok mutluyum. Film, eylül ayında Yalta'da çekilecek. Çehov üzerine yazılanlan okuyorum ve sinemada Anton Çehov'u yonımlayacağım için büyük bir heyecan içinde çahşıyorum. Nuri Bilge Ceylan Çehov, özellikle atmosfer edebi- yatırun ve tiyatrosunun kuşkusuz en büyük ismidir. Onun yaratmış olduğu atmosferin kokusu, birkaç saniyede hemen hissedilebilecek kadar benzer- sizdir. O; anlamsızlık acısı çeken ruh- lara, köşesine büzülmüş küçük dünya- lara en fazla anlam katabilmiş, onlara yeniden hayata sanlma gücü vermeyi başarabilmiş bir yazardır. Çünkü o, 'marjinal' olan ile değil, tipik' olanla ilgilenmeyi yeğlemiştir. Tipik olanı an- lamlandırmayı becermiştir. Hiçbir ya- zar, marjinal olandan bu kadar ka- rarlılıkla kaçınmamıştır. Belki de onu dünya edebiyatının konvansiyonelli- ğinden en fazla ayıran özelliği budur. 'Dimov'u, 'Belikov'u, 'Astrov'u bir kere tanımış olan insan, çevresindeki bütün insanlan Çehov kahraman- lanyla ölçüp biçmeden, karşılaştırma- dan onlan benzer zaaf ve erdemlerie süslemeden edemez. Hiçbir yazan okurken kader duygusu, insanın üze- rine bu kadar ısrarla çullanmaz. Hiç- bir yazar, insanın suçluluk bilincini bu denli dürtmez; uyarmaz.. ve yine hiç- bir yazar, insanı bu kadar güldürür- ken bu denli üzmez, aa vermez. Tiyat- ro ya da sinemada sessizlik anlanna daha çok önem veren bir Çehov yoru- mu izleyebilmeyi isterdim. Kanımca Laurence Olivier yorumlan bile Çehov duygusu yaratmanın çok azağında kalmışlardır. Sinemada ise sanınm Çehov atmosferini oluşturmayı dene- yip de buna en fazla yaklaşabilmiş yö- netmen, kim ne derse desin. yine de Nikita Mikbalkov olmuştur. Tilbe Saran Şehir Tiyatrolan'nm bir prodüksiyo- nu olan "Vanya Dayı"da oynadım. Rus yönetmen Leonid Heifetz'le çalıştık. Bu bence hoş bir buluşma oldu. Çünkü Çe- hov'u onlann gözlüğünden görmek na- sip oldu böyle. Yönetmen, Çehov'un dünyasıyla ilgıb çok şey söyledi. 'Vanya Dayı' için, Sonya'nın *son tiradı' için şöyle bir şey söylemişti: "Asbnda Vanya, tıpkı Mehmet gibi birisi. Çok kullaıulan, çok tipik bir halk ismi.." Vanya öyle bir isimmiş. Rusya'yı temsi! ediyor. Ve Son- ya; son tiradında ona, dolayısıyla bütün bir Rusya'ya. 'Dinleneceğiz artık, dinle- neceğiz' devip -o günlerde çok hassas olan 'peresrroyka hikayeleri' vardı- *70 yıl sonra yeniden başka acılara gark olan Rus> a halkına acaba şimdi ne dhectği/?* diye anlatmıştı. *O sadece Vanya Dayı'- ya değil, koca bir ulusa soylenen \e sab- retmekten başka çaremiz ol- madığını hatıria- tan sözlerdi' de- mişti. Bugünlerde çok paralellikler kuruyonım Tür- kiye'yle. Bu, çok kişisel bir şey ta- bii.. Bir Çehov oyunundaki her kişı bırkaç enslriiman birden oluyor. Öyle bir müzik var ki düzyazı olduğu halde virgülüne, noktasına, hecesinedo- kunamayacağınız bir tekstle karşılaşı- yorsunuz. Dünyanın en keyifli şeyi Çe- hov'da oynamak. Çehov'un bütün oyunlannda kendi içinizde de yolculuk yapıyorsunuz. Yazar olarak da çok sor- muş biri. Vanya Dayı'da karakterlerin- den birine 'Acaba bundan yüz, iki yüzyıl sonra ne olacak' diye sonnuş. Kendi ken- dine çok sık sorduğu bir soru bu ve ken- disinin de bu kadar uzun zaman yaşaya- cağını hiç düşünmemişti. Yunanistan'la arkeoloji köprüsü kuruluyor ANKARA (ANKA)- Türkiye ile Yunanistan arasında bir ar- keoloji köprüsü kurulması için çahşmalar yapılıyor. Kültür Bakanhğı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Prof.Eogin öz- gen, Yunanlı koleksiyoncu DoUy Goulandris'in Museum of CydadR Art'ta düzenleyeceği "Neolitik Evrim" sergisi için Türkiye'den eser talq) ettiğini bildirdi. Özgen, Türkiye'ye ge- len DoUy Goulandris'in Ana- dolu kültürüne büyük ilgi gös- terdiğini belirtti. Goulandris, insanoğlunun göçebelikten yerleşik düzene geçerek başlatüğı yeni dönemi yani neolitik evrimi temsil ede- cek sergide Türkiye tarafından secılecek 10 parça Anadolu kö- kenli eserin de yer almasını iste- di. Sergiye eser verilmesi halin- de, Museum of Cycladic Art'ta yer alan eserlerden oluşan bir sergi de Türkiye'de düzenlene- cek. Özgen, "Anadolu kökenti eserlerin yer alacağı bir serginin Yunanistao'da dözeniennıesinin iki ölke arasmdaki küftûrel faa- byetlerin gebşmesine önemli katkılan oJacaktır" dedi. 22.ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ Vivaldi'nin kızlan Aya Irini'deKültür Servisi - Aya İrini Müzesi, yanndan itibaren iki gün boyunca ünlü Italyan barok dönemi bestecisi Antonio Vivaldi'nin kızlanru konuk edecek. 22. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'- nin yoğun ilgiyle beklenen bu yılki et- kinliklerden "Le Putte Venedane Di Vi- valdi" konserleri, cuma ve cumartesi günleri saat 19.00'da gerçekleştirilecek. Le Putte Veneziane Di Vivaldi, aralan- nda ünlü bestecinin "Mevsimkr''inden "lüş" bölümü de olmak üzere yalnızca Vivaldi'nin yapıtlannı, ikinci gün ise Vi- valdi'nin yani sıra Haydn'ın 'Keman ye Yayh Çalgılar tçin Serenat'ını seslendi- recek. Le Putte Veneziane Di Vivaldi'nin il- ginç bir geçmişi var: 14. yüzyılın ortasından itibaren Vene- dik'te, dört yetimhane varmış. Bu ye- timhaneler, yetimlerin yani sıra gayri meşru veya terk edilmiş kız çocuklannı da banndınrmış. Bunlardan biri olan ve devlet tarafından 1346'da kurulan Pieta Yetimhanesi bir mütevelli heyetince idare ediliyor ve 1738'de yüz kadar genç banndınyordu. Genç kîzlar iki gruba aynlmıştı: Figh'e di comun (halk taba- kasma ait olanlar) ki bu gruba aynlan- lar genel bir eğitim görüyorlardı ve figlie di coro (korist veya müzisyen) ki bun- lann eğitüni de özellikle müziğe dayam- yordu. Koro kızlanna, şarkı söylemek, 'Le Putte Veneziane Di Vivaldi' yann ve cumartesi günleri saat 19.00'da Vivaldi'nin yapıtlannın yani sıra Haydn'ın 'Keman ve Yayh Çalgılar İçin Serenat'ını seslendirecek. solfej ve çalgı tekniği tam bir piramit sis- temi ile öğretiliyordu. Ünlü müzisyenler, yalnızca en iyi öğ- rencilere ders veriyor, onlar da daha alt sınıftakileri eğitiyor ve bu düzen alt sını- ftakilere kadar iniyordu. Antonio Vi- valdi de keman öğretmeni ve ve konser yöneticisi olarak bütün sistemi kontrol ediyordu. Bu genç kızlann verdiği kon- serler, zamanla hem Venedikli asiller hem de kenti ziyaret eden yabancılar arasmda ün kazandı. Hatta Charles de Bro^es, anılannda Pieta orkestrasının öteki yetimhane orkestralanndan hatta Paris Opera Orkestrası'ndan bile daha iyi olduğunu, orkestrada birinci ke- mancı Chiaretta'nın İtalya'nın en iyi ke- mancılanndan biri olduğunu yazdı. Vivaldi'nin Venedikli Genç Kızlar Orkestrası, Centro di Coordimento ta- rafından yeniden canlandınldı. Toplu- luk, özgün kuruluşlan, geniş reper- tuvan ve 18. yüzyıl Venedik stili giysile- riyle İtalya içinde ve dışında birçok kon- ser salonu ve müzik etkinliğinde yoğun ilgi gördü. Topluluğun birinci kemanası Miche- la Bergamasco, ünlü kemancı Salvatore Accordo'nun öğrencisi olduktan sonra. Parma'daki A. Boito Konservatuvan'- ndanAUesandro Simoncini'nin şınıfından yüksek dereceyle mezun oldu. İki yıl sü- reyle Parma Konservatuvar Orkest- rası'nda konsertmaysterlik yapan Ber- gamasco. bu dönemde orkestra eşliğin- de Mozart'ın keman konçertosunu ses- lendirdi. Franco Gulli, Massimo Marin gibi ho- calarla da çahşan, iki yıl süreyle de Fi- vizzano Dörtlüsü'yle çahşan genç ke- mana, 1991 yılında İtalya'da II Ouad- rivio kurumunca "Yıhn Ümit Veren Genç Sanatçtsı" seçildi. Çeşitli ülkelerde konserler veren Mic- hela Bergamasco, geçen yıl da Trieste'- deki Verdi Operası'nın smavında birin- ci, Milano I Pomeriggi Musicali Orkest- rası ile Milano La Scala Opera Orkest- rası smavında ikinci oldu. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Türümüş Bir Şey Var Danimarka Krâllığı'nda../ Hamlefin ilk perdesinin dördüncü sahnesinin sonun- da, Horatio nun: "...Neye varacak bunlarm sonu?" soru- suna Marcellus, sonradan politik tiyatronun tarihine ge- çecek ve türlü simgeleri kapsayacak olan şu yanıtı verir: "Çürümüş bir şey var Danimarka Krallığı 'nda." Alman tiyatrobilimci Siegtrled Melchinger, Hamlet'i politik tiyatronun tipik örneklerinden biri diye nitelendi- rirken, yukarıdaalıntıladığımız yanıtı başlıcakanıtlardan biri olarak kullanır. Melchinger'in "Politik Tiyatronun Tarihi" adlı eserinde doğru olarak saptadığı gibi Sha- kespeare, oyunlannm konusu hangi zamanda ve hangi ülkede geçerse geçsin, ashnda kendi çağını -yani I. Ell- sabeth dönemini- ve kendi yaşadığı ülkeyi kaleme alıp sahneye getiren bir oyun'yazarıdır. Bunu yaparken, gö- rünüşte ülkesinin ve döneminin bugününe hiçbir zaman açıktan ve doğrudan seslenmez; yine görünüşte, güncel olaylarla hemen hiç ilgitenmez gibidir. Shakespeare için ön düzlemdeki güncellik, yalnızca malzemedir, işle- niş siirecinde bu malzemenin malzeme değerini koru- masınaözengösterilir; başka deyişle, somut biçimde ve bugünde varolan bir dünya izlenimi hep korunur, buna karşılık izleyicinin dikkatinin ağırlık noktası hep bu so- mut çerçeveyle belirgin kılınan soyuta, varhğını -insanın insan olma özelliğinden, onun zaaflarından, erdemle- rinden, başta iktidar tutkusu olmak üzere, türlü tutkula- rından kaynaklanma bağlamlar içersinde- hep koruyan öncesiz ve sonrasız gerçeklere kaydırılır. Bu bütünsellik içersinde önemli olan, ele alman kişüerin olası gerçek tarihsel kimlikleri değil, fakat tarih sahnesinde onlann konumunda olanların genelde nasıl davrandıkları, vur- gulanan koşullar altında olayların. yine genelde, hangi yörüngeleri izlediğidlr. Shakespeare, Hamlet'i yazarken de farklı davranma- mıştır. Calderon'dan farklı olarak, hükümdarlan 'dünye- viyargı'run dışında bırakmayan yazar, monarşiyi Ingil- tere için kesinlikle gerekli görürken ve Ingiltere'nin Kara Avrupası'ndaki din kargaşalarından etkilenmemesinin nedenini, I. Elisabeth'in akıllı yönetiminde bulurken bu görüşünü, monarşide saptadığı yozlaşmaları eleştirme- sini engelleyecek bir neden olarak görmemiştir. Kay- naklara göre VVilliam Shakespeare, 'Hamlef için esin kaynağını ingiltere Kraliçesi I. Elisabeth'in kendisinden yirmi beş yaş küçük gözdesi Essex Kontu olaymda bul- muştur. Essex Kontu, Kraliçe'nin zaafla yoğrulmuş hoş- görüsünün yardımıyla iktidar merdiveninin basamakla- rını hızla tırmanmış, sonunda işi devlete başkaldırmaya kadar götürmüştür. Essex, birkaç kez affa uğradıktan sonra asiliğinin bedelini, I. Elisabeth'in emriyle başıyla öder. 'Hamlet'i, Essex'in ölümünden sonra kaleme alan Shakespeare'in yargıladığı olay, Kraliçe'nin kendisin- den çok genç bir gözdesınin bulunması değil. ama hü- kümdarın gözdesi konumundaki birine devlet kademe- lerinde böylesine hızla yükselme olanağını sağlayabi- len bir iktidar mekanizmasının yozlaşmışltğıdır. Bu açı- dan bakıldığında, "Çürümüş bir şey var Danimarka Krallığı'nda"^cümlesi, adı ister monarşi, isterdemokrasi olsun, bütün iktidar mekanizmalarının öncesiz ve sonra- sız yozlaşmalarının bir özeti niteliğindedir. Bu özetin bugün, 1994 yılının dünyasında ve Türki- yesi'nde 17. yüzyılın başındaki geçerliliğini ve gücünü hala olduğu gibi koruyabilmesi, sanatm gücünden baş- ka hiçbir şeyin kanıtı değildir. Ve Shakespeare'in "Dün- ya bir sahnedir ve herkes rolünü oynamakla yukümlü- dür" sözü de, gerçek anlamda tiyatronun ashnda ne denli gerçek dünya olabileceğini, 'Hamlet'te yer alan yukarki cümle göz önünde tutulduğunda daha bir vur- guyla sergilemektedir... Gelgelelim iktidar katlarında her zaman 'çürümüş'bir şeylerin varolabilmesi. iktidarı elinde bulunduranlara çürümüşlüğe yol açmanın 'tehlikesiz' ya da 'bedelsiz' olabileceği gibi birdüşünceyi de aşılamamalıdır. Bu ko* nuda da sözü tiyatroya bırakahm; Camus'nün Caligula' adlı oyununda Roma Imparatoru'nun son cümlesi şu- dur: "İnsan, oyunu kaybettiği zaman ödemelidir..." Sahi, nereden geldi aklıma bütün bunlar? YARIN DÜNYA MIMARLIK CÜNÜ 'Sürdürülebilir bir gelecek için mimarlık' Kültür Servisi - Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şu- besi. her vıl l temmuz günü kutlanan Dünya Mimarlık Günü'nü. uluslararası üst ör- gütü Dünya Mimarlar Birliği"- nin 1993 Chicago Genel Ku- rulu'nda kabul edilen "sûrdü- rülebilir bir gelecek için mi- marlık" ereği kapsarrunda bu yıl "Mimarlık ve Çevre" konu- suna ağırlık vererek düzenli- yor. "Uygarbklann izinde" bir mimarlık için "ülkemiz, üni- versitemiz" kavrammı içere- cek söyleşi ve panellerle birlik- te kutlanacak Dünya Mi- marlık Günü'nde, Ba'kırköy"- de Mimarlar Odası binası ola- rak hizmet verecek kültür mi- rası niteliğindeki yapmın inşa- atı başlatılacak. Aynca Ame- rikan Mimarlar Enstitüsü'nün şeref üyeliğine seçilen Prof. Doğan Kuban'a. Mimarlar Odası'nın kutlama beratı su- nulacak. Etkinlikler, bugün saat 18. 30'da Mimarlar Odası İstan- bul Büyükkent Şubesi Kadı- köy Büyükkent Temsilciliği'- nde Haİit Refiğ'in "Mimarlık ve Sinema" konulu söyleşisiyle başlayacak. Akşam saat 20. 00'de ise Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde bir kokteyl verilecek. Yann saat 18.30'da Mimar- lar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Bakırköy Büyükkent Bölge TemsilciliğTnde oda bi- nası olarak restore edilecek si- vil mimarlık örneği yapınm te- mel atma töreni yapılacak. Bunu, saat 19.00'daki kokteyl izleyecek. Mimarlık Günü etkinlikleri çerçevesinde cumartesi saat 15.00'te başlayacak olan "Uy- garhklann izinde Bir Mjmarlîk Eylemi İçin Ülkemiz, Cniver- sitemiz" konulu panel var. Mi- marlar Odası İstanbul Büyük- kent Şubesi Başkanı Oktay Ekinci'nin açılış konuşmasıyla başlayacak olan paneli Prof. Dr. Cengiz Eruzun yönetecek. Prof. Dr. Siimer Gürel, Prof. Dr. Doğan Kuban, Prof. Dr. Aprullah Kuran, Prof. Dr. Mete Ünügür, Y. mimar Aydm Boysan, Y. mimar Besim Çe- çener \ e Y. mimar Cihat Fındı- koğlu'nun katıldığı panel, 17. 30-18.30 saatleri arasındaki tartışmayla devam edecek. Aynı gün Çanakkale Seramik de Dünya Mimarlık Günü'nü kutlamak için Levent'teki ga- lerilerini hizmete sunacak. Saat 19.00'daki kokteyl ve resepsiyonla sürecek Mi- marlık Günü kutlamalan sı- rasında Prof. Doğan Kuban'a kutlama belgesi. Prof. Dr. Ap- tullah Kuran'ın "Bütün Yönle- riyk Mimar Sinan", Prof. Dr. Cengiz Eruzun'un "Mimarlı- kta Perspektif", Prof. Dr. Kayhan Bakan'ın "Mimarhk ve Peyzaj Mimaruğı" seminer- lerine katılanlara ve Mimarlı- kta Bilgisayar (MBÇK) kursi- yerlerine sertifıkalan törenle verilecek. NurconÖzgOle.AhmelKurmay.YaseminBoydar.SemrDTasdemir.KorayGünBr, Fazilei Öner, Özlen Kotojiu, Ismei Hojel. Aysuti Aksoy, Melike Aksoy, Ergican Esin, ^ükran Baykaro, Toyfun Duygulu. Ünzile Sanmoglu. Yasmın Yaglıyan. Erdal Fındılcofjlu, Zuhal Aydınsoy, Sabahal Çıkıntas, ATÖLYE ÜÇGEN SERGİSİ 3-4 3- İ. D*vUt Cüx*l Sonortar Gakrisi Arlas Sınemc») Gır.ji / BeyoğJu 2O Hoziroo-2 Temmuz Açılı> . 1 7.3O A- İstanbul O p Sanat Gatorisi Mücyyet sok Tuoel 2) rtaztrc*n-2) Temmuz Açılı» I 7 3O
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear