Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 MAYIS1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Yaşamını Amerika'da sürdüren Bilge Friedlaender'in son sergisi Galeri Nev'de
'Rumi'nin Ay Bahçesi'K ^^ riavalı kıiltîirlerrip a
CANANBEYKAL
Uzun yıllardan beri yaşamını Amerika'nın çe-
şitlı kentlerinde sürdüren Bilge Friedlaender'in
son sergisi "Rumi'nin Ay Bahçesi" adıyla Galeri
Nev'de açıldı. 23 mayısa kadar sürecek olan ser-
gi iki ayn bölümden oluşuyor gibi. Galerinin
arka bölümünde daha önceki işleri (doğal kağıt
yapımıyla oluşturulmuş bitki, çiçek ve hayvan
moüflerini betimleyen kağıt üzerine çerçeveli de-
senler) galerinin ön bölümündeki enstalasyonun
minik çerçeveleri içindeki resimlerle üslup bağı
kurabiu'yorlar.
Kağıt yapımının tekniğiyle bu motifleryapım
sırasında doğrudan kağıdın içine (keçe yapımı-
ndaki gibi) geç-
miş oluyorlar.
Galerinin ön ta-
rafında sergiye
adım veren ve
"enstalasyon"
olarak nitelendi-
rilmiş asıl çalı-
şma sunuluyor.
Karşılıkb iki du-
var ve sütunlar
bahçeyi (galeriyi)
yer ve gök olarak
ikiye ayınyor.
Yer kısmında
duvar ve sütunla-
ra serpiştirilmiş
minik çerçeveler
içinde kuş, nehir,
yılan, bitki, ay,
çiçek gibi semboller resimlenmiş. Bahçenin gök
bölümünde ise siyah ve beyaz mermerden oluş-
turulmuş "ay"ın gelişim evreleri, belli arahklarla
mermer çanaklar içinde baharatlar bulunuyor.
Oldukça simgesel anlamlarla yüklü bu çalı-
şmasında Bilge Friedlaender'in kişisel ilgi odağı
olan doğu kültürlerinin mit düzenindeki simge-
sel anlam çözümlemeleri yer alıyor.
Ay genellikle dişiyi simgeler
Bu doğrudan ayın simgesel anlamıyla yüklü
anaerkil bir kültürün yansımasıdır. Ama ay'ın
bilinen bütün simgeleri yanında bir simgesel an-
lamı daha vardır ki, o da Mevlana Celaleddin
Rumi'nin kendisidir. Mevlana'ya kutsal aşkın
• Oldukça simgesel
anlamlarla
yüklü bu
çalışmasında
Bilge
Friedlaender'in
kişisel ilgi odağı olan
doğu
kültürlerininmit
düzenindeki
simgesel anlam
çözümlemeleri yer
alıyor.
yolunu açmış olan ve Mevlana'nın bir güneşe
benzettiği Şems-i Tebrizi karşısında, kendisinin
onun ışığını yansıtan "ay" oluşudur. "Suret su-
retsizlikten doğdu" der Mevlana. kendisi de
Şems-i Tebrizi'den doğmuştu.
Bilindiği gibi ay'ın kendi ışığı yoktur, o güne-
şin ışığını yansıtandır. Bu nedenledeay genellik-
le dişiyi simgeler. Doğu Budist inanışına göre ay,
yin'dir.
Güneş ise erkek ve Yang'dır. Özellikle tanma
dayalı kültürlerde ay her zaman dişi bir tannça
olarak seviüp, sayılmıştır. Çünkü onda dişiye
özgü doğum vardır. Her ay hilalden dolunay'a
kadar doğar ve sonra dolunaydan hilale kadar
tekrar ölümü yaşar ama bu sürekliliktir, yeniden
diriliştir, doğanın diyalektiğinin mitsel simge-
sidir.
Havva ve Adem söyleninde baş motiflerinden
biri olan yılanın ay'la birlikte anılmasında da
aynı benzeşim söz konusudur. Çünkü yılan da
kendisini tıpkı ay gibi yeniler, şaşılası biçimde
eski derisinden çıkarak yeniden doğar.
Ay motifı mermerle somutlaştınlmeş
Ayın simgeselliği her zaman güneşle bağıntılı
olmuştur. Tez ve antitez gibi, birbirini tamam-
layan ama birbirine karşı olan. Biri kalptir, diğe-
ri beyin, biri sağgöz, diğeri sol göz, biri ruh, öbü-
rü akıl, biri dişi, öbürü erkek, biri aydınlık ve
gündüz, diğeri karanlık ve gece, biri yin, diğeri
yang, biri Şems-i Tebrizi, diğeri Mevlana Cela-
leddin-j Rumi. Tüm evren ve doğa işte böyle çö-
zümlenmeye çalışılmıştır ilksel dönemlerde.
Rumi'nin bahçesinde ay motifi Anadolu top-
rağından çıkanlan bir gereçle, mermerle somut-
laştınlmıştır.
Mermerin ışığı içine hapsetmiş parlaklığı, pü-
rüzsüz yüzeyi, işlemeye elverişli hem sert, hem
yumuşak olma özelliği, damarlannı görebilece-
ğimiz kadar saydamlığı, gecirgenliği. emiciliği
ona inanılmaz zengin özellikler vermiştir. Bu ne-
denle Anadolu'daki her kültür, mermeri sanat
yapıtlannda vazgeçilmez bir gereç olarak kul-
lannruştır.
Mermer çanaklar da Bilge Friedlaender'e
göre dişi formu ve içindeki baharatlar da Doğu-
nun dişi ve ay'a inanan kültürlerine uzanan ipek
ya da baharat yolunu işaret etmektedir.
Bugün mitsel simgelerin ve C.LJStrtuss'un
deyimiyle yabanıl kültürlerin sembolik gönder-
melerinin yani mit düzeninin söyleminin bize
anlamsız gelmesi doğaldır. Ama şurası da bir
gerçektir ki bugünkü inanışlanmız, alışkanlı-
klanmız hatta kutlamakta olduğumuz ban bay-
ramlann bile o yabanıl, eski, mitsel düzenden
kalma olduğunu Frazer'in ünlü yapıtı "Altm
Dal"ı okuduğumuz andan itibaren biliyoruz
artık. Bütün bu simgesel dille iletilen söylenler
doğa ve evren karşısında gözlem yaparak bir
yarut bulmaya çabalayan insanoğlunun yazısız
tarihidir.
Mekanla içiçe 'IstanbıılRetrospektifi'
Çağdaş Fransız sanatçısı Morellet'nin ülkemizdeki ilk kişisel sergisi MaçkaSanatGalerisi'nde
NECMİSÖNMEZ
Çağdaş Fransız sanatının en önemli
temsilcilennden biri olan François Mo-
reüet (1926) Maçka Sanat Galerisi'nde
ülkemizdeki ilk kişisel sergisini açıyor.
Bu serginin en önemli özelliği tstanbul'a
1955-94 tarihleri arasmda altıncı kez ge-
len sanatçının. Maçka Sanat Galerisi'-
nin mekanından yola çıkarak kendi sa-
nat serüvenini de çok iyi biçimde özetle-
yen çalışmalan içermesi. Aslında İstan-
bullu sanatseverler için yabancı bir isim
değil Morellet. 1987de " 1 . İstanbul Bie-
naH" nedeniyle Aya İrini Kilisesi'nde
büyük boyutlu resimlerini sergileyen sa-
natçı bu kez 4 tuvalini, serigrafı, gravür,
litografı teknikleriyle basılrruş 9 grafık
çalışmasını ve biri galerinin dış mekanı-
nda ötekiyse iç mekanmda yer alan 3
(instalation) yerleştirmesini îstanbullu
sanatseverlerin ilgisine sunuyor. Bu ser-
ginin kapsadığı geniş hacim. uluslararası
sanat ortamında 1950'den beri aktif ola-
rak yer alan ve çalışmalanyla geniş çaplı
tartışmalar açan bir sanatçının ülkemiz-
de de tanınmasına yardımcı olacak bir
nitelikte.
Çağdaş sanat ürünlerine yazılrruş he-
men tüm kitaplarda ismi geçen Morellet
öncelikle geometriyle ilgilenen sanatçı-
lar grubu içinde yer almaktadır. 1960'-
tan buyana OP - Art, Hard-Edge-Pain-
ting, Minimal- Art, Kavramsal Sanat
gibi farklı akımlan son derece başanyla
yorumlayan, çalışmalar üreten sa-
natçının bugün dek izlediği yaşam ve sa-
nat serüveni gerçekte "akımlar üstü'" bir
Morellet'nin sanatı kendinden yana de-
ğil, yaşamın sürekli olarak değişen
temposunnda ''ölçüleri yitirmeden" yeni
çağın sıcak soluğunu ırdeleyen bir yakla-
şım açısına sahip. 2O.yüzyıhn Post-
Modernizm bataklığında çırpındığı bir
özelliğe sahip olması bakımından ilginç-
tir. Bunun en önemli nedeni Morellet'-
nin tüm dönemleri boyunca zamanın ru-
huyla (Zeitgeist) çakışan bir sentez çizgi-
si geliştirmesi ve anlatım olanaklann
zorlamasıdır. Anlatım olanaklan der-
ken sanatçının tuval res-
minden yola çıkarak.
obje, röliyef, yerleştir-
möfinsiallation), neon-
röliyef türlerinde değişik
çalışmalar üretmesıni ve
özellikle Fransa. Al-
manya, Hollanda'da
uyguladığı büyük bo-
yutlu mekan şekıllendir-
melerini dile getirmek ıs-
tiyorum. Çünkü Morel-
let'nin sanatçı kimliğın-
de izlenebilecek olan su-
reklilik çizgisi. değişen
tekniğe, anlaüm farklılı-
klanna rağmen.
karşıtıru içinde banndı-
ran zaman içinde ileriye-
geriye doğru hareket
ederek tüm gücünü "ye-
niyi araşürmava" ayıran
bir özelliğe sahip.'Yeni'- 'Adsız'70X70 cm 1975, serigrafı.
nin Morellet'nin sözlü-
ğündeki anlamı düşünceyi bağımsı-
zlaştırmaktadır. Kelimenin tam an-
lamıyla "ststematik" bir sanatçı. Ancak
bu sistemler raslantının da payını yaba-
na atmadan, izleyicinin düşüncesini bi-
çimleyebilme, bu biçimlemede yeniyi
açık ve özlü olarak büyüteç altına alma-
da su yüzüne çıkıyorlar. Dolayısıyla
dönemde çok yönlü düşüncesini sadece
sanat yapıtının kendisinde yoğunlaştı-
ran pek az büyük sanatcıdan birisi. Onu
büyük yapan dünyanın birçok yenndeki
elliden fazla müzede yapıtlannın sergi-
lenmesi, hakkında her yıl dört beş kata-
log yayınlanması, resimlerinin müzaye-
delerde adeta kapışılması değil. sanatı
güncel yaşam karşısında gücünü kay-
betmeyen bir 'şaka' olarak görülmesidir
ve kendi gölgesini çok iyi olmuş olması.
Sanatçının Maçka Sanat Galerisi'nde
açtığı sergisinin ana gövdesı bu galerinin
karelerle kaplanmış iç mekanı. Bu sergi
nedeniyle birlikte calış-
maya başladığımızda
Morellet kendi sanatı
için adeta biçilmiş bir
kaftan olan karelerle
yüklü bu mekanı bom-
boş olarak sergilemeyi
düşünüyordu. Ancak
daha sonra çok sevdiği
tstanbul kenti için özel
bir sergileme mantığıyla
adeta retrospektifıni ger-
çekleştirdi sanatçı. Gale-
rinin birinci salonunda
sergilenen 103x103 cm
boyutlanndaki dört tu-
val, isimlerinden de an-
laşılacağı gibi gizli bir
takım tarihlere gönder-
me yapıyorlar. "41 yıl
sonra İstanbul'da" ismini
taşıyan calışmavı "36 yıl
sonra İstanbul'da", "33
yıl sonra İstanbul'da" ve
"18 yıl sonra İstanbul'da" isımli tuvaller
izliyor. Tüm tuvallen Morellet fstanbul
sergisi için özel olarak üretti. 1994'te ve-
rilen rakamlan çıkartlığımı/da hem sa-
natçının tstanbul'a geliş tarihi hem de bu
taribte hangi stilde çalıştığı ortaya
çıkıyor. Bu dört tuvalde ve "Niş-Yerles-
tirmesi"nde görülen çizgiler galerinin
kare fayanslanyla ilişkiyegeçerek 1953'-
ten 1994'e dek büyük bir sabırla çizgile-
rinritmini,birbirleriyle olan ilişkisini ir-
deleyen Morellet'nin "İstanbul Retros-
pektifi'nı oluşturuyorlar. Galerinin dış
mekanı ve ikinci salonunda yer alan "Ya-
ptsnrma Band Yerkşn'rmeleri'nin sergi-
ye taşıdığı dinamizm, sanatçının 1968'-
•den beri geliştirdiği bütüncül anlayışın
iki yorumlaması olarak önemli bir gör-
sel zenginliğin aktını çizmektedir.
Galerinin dış mekanındaki yerleştir-
me "Artıdıuı Ekaye" ismini taşıyor.
!968'den bu yana siyah bantlarla duvar,
cam, metal yüzeyler üzerine yatayla di-
key iki çizginin birbiriyle karşılaşarak en
sonunda artı işareti oluşturmalannı sağ-
iayan bir siteme göre çalışmalar iiret-
mektedir/'Artıdan Eksiye"nin en ilgi çe-
kici özelliği, sanatçının burada ilk kez
sarmaşık dallannı da kompozisyonda
diyaloğa sokması. Bu çalışma öyle sanı-
yorum ki sıkı bir sistem mantığıyla ça-
lışsa da Morellet'nin geometrinin kes-
kinliğini törpüleyen, hatta kara mizaha
dayalı öğeleri kullanarak geometrik
formlann kapalılığını nasıl altettiğıni
gösteren bir düzeyde. Sanatçının özgün
baskılanyla birlikte galerinin ikinci salo-
nunda yer alan diğer yerleştirmesiyse iki
çapraz çizginin üç boyutlu olarak biçim-
lendirme çabasımn ürünü. Morellet'nin
sanatı hakkında oldukça yetkin bir ipu-
cu veren bu sergileme. uluslararası sa-
natçilann İstanbul'da sergilerini açmayı
hedefleyen Maçka Sanat Galerisi'nin gi-
riştiği zorlu mücadelenin ürünü olarak
önemli bir gövdeselliğe sahip.
13.Sanat Tarihi Araştırmalan Semineri 9-13 mayıs tarihleri arasmda Topkapı Sarayı Müzesi'nde
Çağlar boyunca Anadolu kadınının konunıu
Kühür Servisi - Kültür Bakanlığr, Anıtlar ve
Müzeler Genel Mûdürlüğü tarafından düzenlenen
"Çağlarboyu Anadolu'da Kaduı Sergileri" kapsa-
mmda Topkapı Müzesini Sevenler Derneği'nin
düzenlediği 13.Sanat Tarihi Araştırmalan Semine-
ri'nde. "Tarih Öncesinden Ganümüze Anadolu
Kadınının Sosyal ve Kültürel Konumu" ele alınacak
9-13 mayıs tarihlen arasında Topkapı Sara>ı
Müzesi Konferans SaJonu'nda gerçekleştirilecek
seminer. ilk gün saat 9.30'da Refet Angm'ın açıhş
konuşmasıyla başlayacak.
Nilüfer Atakan'ın "Evrensel Kültür Tarihi İçinde
Neolitik Öncesi Dönemde Kadın Figürleri", Edibe
l'zımoğlu'nun, "Neolitik Çağ'dan Hitit Dönemine
Anadolu'da İnanç Dünyastnda Kadm", Şehrazat
Karagöz'ün "Ârkeolojik Belgelerin Işığmda Yunan
ve Roma Devirlerinde Kadm", Muazzez Çıg'ın
"Kadmda Örtünmenin Tarihçesi", Sema Polat
Öğüt'ün "Troia Savaşında Kadm", Şeyma Gün-
gör'ün "Türk Destanlarmda ve Dede Korkut Hika-
yelerinde Kadm", tsenbike Togan'ın "Erken Os-
manlı Devrinde Vnvan ve İsimlerde Kadmlar", Yu-
suf OğuzoğhTnun "Arşiv Belgelerine Göre 16.-18.
Yüzvdlarda Kadtnın Sosyal ve Kültürel Durumu",
Abdurrahman Kurt'un "Osmanlı Toplumunda
Kadtnm Sosyo-Ekonomik Konumu'', Zeynep Ahun-
bay'ın "Okutan Kadınlar" ve Mustafa Cezar'ın
"Geçmişte Kadınlarm Kamuya Katkısı" konulannı
işleyeceği oturumlar da 9 mayıs günü yer alacak.
10 mayıs salı günü ise Güİgün Köroğlu "Bizans
Kadm Taküarmdan Örnekler", özden Süshl "Ana-
dolu Selçuklu Tasvirlerbıde Kadm", Günkırt Akm
"Karaman İbrahim İmareti'ne Ait Bir Kapı Kenarı-
ndaki Kadm Figürünün Çağı ve Anadolu Ortamı-
ndaki Yeri", Mehmet Zeki Kusoğlu "Osmanlı
Kadm Kemerleri", Örcün Banşta "lşlemelerin Os-
Refet Angın Mustafa Cezar Afife Batur
manlı Dönemi Kadınınm Sosyal Yaşammdaki Yeri
ve 19. Yüzyıldan Örnek Bezİerı", Fuha Eruz "Os-
manlıKadtnlarmınGizli Tuvalleri". Afife Batur ''Os-
manlı Kadm Dergilerinde Modu ve L sluplar L'zeri-
ne'\ FüsunKılıç "Kıvafet Devrimine Kadar Basında
Kadm ve Moda", Tülin ÇorubJu "ÖzelBir Koleksi-
yonda Bulunan Kadm Ayakkabüar ve Çantaları",
Feryal Erez "Kadm ve Mobilya", SemaOner "Dol-
mabahçe Sarayı Resim Kolekmonundan Kadm
İmgeleri", Cebe Özer "Edirne'de Osmanlı Dönemi
Kadın Mezar Taşları"konulannı ele alacak.
11 mayıs günü Mükerrem L'sman Anabolu'nun
"Prenses Ada", Sevgi Kutiua> Küçük'ün "Mahperi
Huand Hatun", Özkan Ertuğrul'un "Vize'li Ma-
ria'nın Bizans Kültüründeki Yeri ve Önemi". Nur
Akın'ın "Restorasyon Vyguicnalarmda İlk Kadın
Mimarlar". F.Deniz Özden'in "Sappho". Sabiha
Genrici'nin "15. Yüzyıl Kadm Sairlerinden Mihri
Hatun". Seb'm Sım Kuru'nun "Fazıl'm Kadınları:
Enderunlu Fazıl'ın Zenanname Adlı Eseri". Nail
Bayraktarın "Adile Sultan",ZjettnToskanm "Za-
fer Hanım ", S.Dilek Yalçın'ın "19, Yüzyılm Sonun-
da Türk Romanma Yansıvan Kadmİma/ı", G.Gon-
ca Gökalp "20. Yüzyılm İlk Çeyreğinde Türk Ro-
manma Yansıvan Kadm İmajı" \t Fatma Türe'nin
''Cinsel Politûca Kuramı ve Kadm Söylemi" konulu
seminerleri izlenebilir.
Seminerin 12 mayıs programında Cengiz Köse-
oğlunun "Valide Sultanm Osmanlı Saraymaaki
Konumu". ErolÇetin'in "Bezmialem Vakıj Gureba
Hastahanesi Restorasyonu", Arslan Terzioğlu'nun
"Edirne'de Kadınlar İçin Tesis Edilen Osmanlı Sa-
ray Hastahaneleri ve Kültür Açısmdan Önemi". Gö-
nül Cantay'ın "Anadolu Türk Mimarisinde Kadm
Banıler", Uğur Tanyeli'nin "Osmanlı Mimari Ör-
gütlenmesindeKadın BanilerSorunul I6.-I7. Yüzvı-
llar)", Tülay Artan ın "18. Yüzyıl Padisah
Kızlannm Tükelici Olarak Porlreleri". Gülümser
Atasever'in "Atatürk Müzesi'ndeki Fotoğrafmar
Işığmda Cumhuhyet'in İlk Otuz Yılmdiı Kadmın
Sosyal Yaşann", Sevda Şener'in "Tiyatro Eserle-
r'ınde Kadın", Sübeyla ArtemeTin "Rönesans Çağı
Ingili: Tiyatrosunda Türk Kadını ve Amazonlar".
Hatke Aynur'un "Padişah Kızlarmın Evlilikterine
Bir Bakış ve Saliha Sultan'ın Çevizi", Netke Yıl-
dız'ın "Anado/u'dan Kıbrıs'a Göç Eclen Kıbrıs
Kadmı"\e Mihriban Arslan Büyük'ün "Adalardan
Foça'ya Kültür Akışmda Kadının /?o/«"başlıklı se-
minerleri yer alıyor.
Seminerin son^günü olan 13 mayısta ise Zühre
İndirkaş "İslam Öncesi Türk Kadnına Bakış", Vey-
sel Donbaz "Kültepe Metinlerinde Kadm ve Hakla-
rı", Halime Doğru "16. Yüzyılda Kanunname ve
Şer'iyye Sicillerine Göre Nişanlanma, Evlenme ve
Boşanma", Mustafa Kara "Tasavvuf Kültüründe
Kadm", Attila Erden "Toplumumuzda Kadın",
Zeynep Kuban "Kybele'nin Uzun Yolculuğu", Çi-
çek Demuuı "Rikkat Kımt'un Tezhip Sanatmdaki
Yeri". Zübeyde Cihan özsayıner "Kadm Hattat-
larımızdan Hatke Huriye Hcuiım", Asrnı Mırtlu
"İnas Sanayii Nefise İlk Mezunlartndan Ressam
Belkıs Mustafa", Zeynep Yasa Yaman "Türk Re.s-
minde Kadının Değişen Kimliği", Kıymet Giray
"Cumhuriyet Dönemi Türk Resim Sanatmda Kadın
Teması", Tomur Atagök de "Plastik Sanaılarda
Kadm Sanatçının Kadına, Topluma, Tarihe, Kültü-
re ve Mekana Yaklaşımı"konulannı işleyecek.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Eski ile Yeni
SabahatUn Eyuboğlu'nun düşündürücü sözlerinden
biridir: "Klasik kendi kendini yaratmaz, onu biz yaratı-
rız."
Bizde ve dünyada sosyalist öğreti adına acayip bir dö-
nem yaşandığını bilirsiniz. Eskiyi nerdeyse tümüyle
yadsımanın ilericiliğin şanından sayıldığı ikinci savaş
sonrası, Abdülbaki Gölpınaıiı gibi ömrünü Mevlana ile,
Şeytı Galip'le, Fuzuli'yle geçirmiş bir edebiyat adamı
bile "Divan Edebiyatı Beyanındadır" (1945) adlı kitabıyla
katılmıştı o kervana. Üstadın, şairleri değerlendirecek
yerde kalemine geliveren yargılarla dört-beş yüzyıllık
bir şiirin genel özelliklerine dışardan yaklaşma hafifliği-
ni Nurullah Ataç unutulmaz bir tümceyle ödüllendiriver-
mişti:
- Ayıp derler bu senin yaptığına Abdülbaki!..
Eskiyi tümüyle eskimiş sayanlarla eskimiş beğenile-
rin tutsağı olanlar arasındaki çatışkılardan büyük ölçüde
etkilendi bizim düşün ve edebiyat dünyamız.
Eyuboğlu'nun mantığı ile düşünürsek, eskiyi yorumla-
makta esirgen davrandığımız için klasiğimlzi yaratmak-
ta da geciktik.
Yıllar yılı övgü ya da yergi egemen oldu bizim edebi-
yatımıza. Yahya Kemal'i, "Tanrı Şair" nitelemesiyle
övenlerin karşısında "Nazım Hikmet'ten sonra şiir mi
yazıldı?" diyen düşünceleri kapalılar övgüleri ya da yer-
gileriyle yadsımacılığa örnek verdiklerinin ayırdında bi-
le değillerdi.
Genç edebiyatçılarımızın böylesi tuzaklardan korun-
duklarını görerek seviniyorurn. Soyağaçlarıni bilenler
eksik değil genç edebiyatçılar arasmda.
Öncekı pazar günü Evrensel Kültür Merkezi'nde, bu
yılki Orhon Murat Anburnu ödüllerinin verildiği törende
de yaşadım bu sevecenliğin örneğini. İki genç şair,
Küçük iskender ve Hüseyin Aiemdar, Orhon'un şiirleri-
ni yorumlayarak eski ile yeni arasındaki sürekliliği gös-
terdiler. Ben de konuşmamın sonunda, 1940 edebiyat
hareketinin bu özgün şairinden "Mahkumlar" şiirini
okudum.
"Ekseriya sabaha karşı
Kurşuna dizilir mahkumlar
Bir sünger taşına döner
Ana sütünden yapılan heykel
Bari şu trampetler çalmasa
insan gürültüye gitmese.
Arıburnu'nun savaş yıllarında yayımladığı bu şiiri kırk
yılı aşkın bir süre sonra yeniden okumanın çağrışımları-
mızda yarattığı değişik sıçramalar, çağdaş şiirimizin
kalıcı özelliğini de gösteriyor sanıyorum.
Çoğunluğun yaşaya yaşaya alıştığı, olağan saymaya
başladığı toplumsal olgular karşısında az sözcükle çar-
pıcı olanı yakalamanın ustasıdır Orhon Anburnu. Genel-
likle bu yapı özelliğini korumuş, lirizmini ince yergi öge-
lerinde aramıştır.
1940 edebiyat hareketi yarım yüzyılı geride bıraktı.
Toplum yaşamı için de önemli bir zaman dilimi bu. Bu
süreç içinde edebiyatla birlikte öteki sanat dallannda da
sayısız başyapıta kavuşmamız raslantı değil elbet.
Eskimeyen eskiyi değerlendirmek geçmişe dönüş sa-
yılmamalı.
6. ULUSLARARASI İSTANBUL
TİYATRO FESTİVALİ
GogoPün
kahranıanları
Kültür Servisi - Bugün. 6. Lluslararası tstanbul Tiyatro FestivaJi
kapsamında Ortaoyuncular, "Şu Gogol Detis"ni sahneleyecek.
Oyun saat 18.30'da Ses Tiyatrosu'nda izlenebilir. Ferhan Şensoy'-
un yazdığı, yönettıği ve dekor tasanmını gerçekleştirdiği oyunun
kostümleri Canan Göknil'e. müzikleri ise Andre Angeüni ye aıt.
Oyunda: Derya Baykal Şensoy, Şükran Dedeman ve Şükran El-
malıoğlu rol alıyor.
Ferhan Şensoy'un 1974 yılında. Montreal'de Fransızca olarak
yazdığı ve sahneye koyduğu "Ce Fou De GogolT
'oyunu. o yıl
Montreal'de. oyunun tek kişisi Monkjue Mercure'e "En İyi Kadın
Oyuncu", yazanna ise "En İyi Yabancı Yazar" ödüllerini ka-
zandırmıştı. Yirmi >ıl sonra. Türkçe olarak yeniden yazılan oyu-
nun bir adı da "Gogol Duruşması" . Ünlü Rus yazar Nicolai Go-
gol'ün kahramanlan. "Bir Deii'nin Hatıra Defteri" öyküsü çerçe-
vesinde. yazan
yargılıyorlar. E>e-
linin biri miydi
bu Gogol? Kim
akıllı peki?
Oyunda Derya
Baykal Şensoy.
Gogol'ün tüm
kahramaıılannı
canlandınrken.
Gogol'ün mezar
ötesinden gelen
alaylı sesi ve oyu-
nun ana kişisi
hizmetçi Mavra
MavToviç'in iki
ayn işbirÛkçi göl-
gesi olan 2. Mav-
ra ve 3. Mavra ve
illaki papyonlu
bir Ukraynalı
piyanist onu çev-
reliyorlar. Peters-
burg'da. Nevski
caddesinde, elle-
rindebirdeligün-
lüğü...
Dikmen Gürün
Uçarer'in oyun
üzerine görüşleri
şöyle: "Şu Gogol Detisi", Poprişçin in. MavTa'nm ve GogoTfin
yargılandığı bir duruşmadır. Anna Andreie>na, Sofia Smimov,
Olga Fominişka ve Vasilisa Kasporovna bu duruşmanın tanı-
klandır. Oyunun birinci bölümünde Poprişçin'e tanıklık ederler,
ikinci bölümünde ise Mavra'ya. Kabare türüne yatkın bu yargıla-
ma boyunca tanıklar sık sık değiştikleri gibi anlattıklannın doğru-
luğunu kanıtlamak istercesine başka tanıklara da başvururlar.
Olaylar ikinci ve üçüncü ağızdan aktanlır izleyiciye. Bu aktanmcı
Derya Baykal Şensoy dur. Derya Baykal beş ayn kadını can-
landınrken aralanndaki farklıhklan sesle. kostümlerle ve aksesu-
arlarla öne çıkartır. Mavra'da geveze bir hizmetçi kızın sevecenli-
ğini vurgularken, Vasilisa Kaşphorovna'da orta yaşlı bir hancı
kadın olur. Anna Andrievna ise uçuşan giysileri içinde bir dişidir.
Bu tür sahnelerde tempo kaçınılmaz. Derya Baykal. bu değişim-
lerde zamanlamayı aksatmıyor. Hızlı bir tempoyla bir kadından
diğerine geçerken. bir tip içinde değişik kişileri de canlandınyor.
Ömeğin Mavra iken aynı zamanda Poprişçin oluyor, ya da Bayan
Smirnov iken süvari yüzbaşısı Rastokovski oluveriyor, anlatımcı
bir tavırla yaklaşıyor. Tüm kadınlara belki biraz alaycı ama sıcak
bir acıdan bakıyor. Oyunun çizgisi de zaten böyle bir yaklaşımı
gerektirmekte. 'GogoTön Mezar ötesi Sesi'ni içeren bölümlerde
ekranlara, Ferhan Şensoy'un Gogol'ü anımsatan resimlerinin
yansıtılması yine yazara duyulan yakınlığın sıcak bir alayla vurgu-
lanışı olarak yorumlanabilir. Baykal. 'Seki/inci DUsiena' sahne-
sinden başlayarak anlatıma kişiliğinden sıynlır ve bir duygu yo-
ğunluğu içine girer.
'Şu Gogol Debsfnde Derya Baykal,