14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS1994 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI İŞevket Süreyya Aydemir'i ilk nerede tanıdığımı anımsamıyonfm, belki Cumhuriyet'teki yazılarından, belki bır vemekte, bir yerde. Belki bir konuşmasmıduıledun.sesinden anunsıyorum. Şevket Süreyya Bey, İlhami'nin (Soysal), Doğan 'uı (A vaoğlu) daha m arkadaşıydı sanıyorum. Bız, Şevket Süreyya Bey 'le çokluk kokteyllerde karşılaştr, şöyle ayaküstü konuşurduk. Onun süreklidostlarıyla birlikte olduğu, "Çarşamba Yemekleri"ne bir kez katıldığımı sanıyorum. Kızılay daki Cumhuriyet bürosuna uğradığmaa da. sadece selamlaşırdık. Öyleyakınlık negöstermezdi. Yakındostu.kızı gibisevdiği Aysel Kutlu'ya birgün. - Cumhuriyet 'egittiğimde, Ekmekçi 'ye uğramıyorum. Bazı arkadaşları kıskanırlar diye korkuyorum! demiş. Ölümünden önce, Aysel Kutlu'ya, bana iletılmek üzere vasiyette hulunmuş • - Ben sağhğunda vazamadım, budediklerimiEkmekçi'veanlat;o da yazatnazsa, ölmeden birıne sövlesın, oyazsm' Şevket Süreyya'nuı vasiyetini-bipundunagetırip- vazmıştun. Bu, hmet Paşa 'nuı Ecevit 'le ilgılı düşünceleriydı. Şevket Süreyya Aydemir, 25 Marı 1976 'da Ankara 'da öldü. Kurucusu olduğu, yöneticiliğıni yaptığı Ankara Ticaret Lisesi'nin önünde, bir de Iktisat Müdürtüğünüyaptığı Ankara Belediyesiönünde birer dakikalık saygı duruşu yapılmıştı. Şevket Süreyya 'nın tabutu bayrağasarılı değildi. Bunugören, Ankara Belediye Başkanı VedatDalokay: - Şevket Süreyya sanlmayacak da kim sanlacak Türk bayrağına?deyip, tabutu belediyenin bayrağına sarmıştı... Önünden geçirıldiği, saygı duruşunda buhmulduğu eski ticaret mektebı, adısonra Ticaret Lisesı olan okulda, Atatürk'ünşu el yazısı vardı: > "İkinci teşrin (Kasım) 1933 Gördüklerimyüreğimi sevinç ve büyük unuıtla dolaurdu. Türk çocuklaruunyüksek kabiliyetine inanım tamdır, bunun bin bir detiligörülebilir. Fakat bugün buradagördüğüm eser herhalde, görülmeye ve takdir olunmaya değer en kıymeth' bir beşarettir (müjdedir). Bir bilgiyapısındayetişmekfirsatına erişen çocuklarımızı tebrik eder ve memleketefaydalı olmalartnı dilerim. Kıymet ve kudretini canlı eseriylegöstermiş bulunan Müdür Şevket Süreyya Bey Vtakdir eder ve kendisinin dahageniş çabşma eserleriniiftiharlagöreceğime olan inanımı bey an ederim. GaziM.Kemal" A tatürk 'ün elyazısı yla hazırlanmış kabartma, önceleri okulun dışmdayken, sonradan -nedense- müdür odasma alındı! Şevket Süreyya dönek nüydi? Kimi solculara göre "dönek", sağcılaragöre de "komünist"olan Şevket Süreyya Aydemir, "Suyu Arayan Adam"kitabuıdaşöyle diyor-' 'Senin hakkındayanhş bir karar aldıklarını mı düşünüyorsun? Fakat bu kararı alanlann, buna mecbur olduklarını düşünmeye çahş.'.\e kendini, ne de başkasını itham etme. Hem üzülmek niçin? Bir iş ve bir inşa mı istiyorsun?Ashnda içimizdeyıkacak veyeniden inşa edecek o kadar çok şey var ki?Senden ahnan şeylere karşı, senden ahnamayacak olanları da koysana." Şevket Süreyya Aydemir 'e göre, suyu bulmak kolay olmamıştı. Bu, bir kimiik arayışı idi' Büyük Turan 'ı kurmak için Bakü ye giden Şevket Süreyya, aradığını bulamamış, Turan ın bir düş olduğunu anlamıştı. Moskova da üniversite öğrenciliği, ardından Türkiye ı e dönüş. Bir süre, hapishane yaşamı, ardından solcu arkadaşlarına Suyaadananyaşam "Buradayohtmuz aynhyor "deyıp.Gazı Mustafa Kemal'den görev isteme. Atatürk, bir komüniste Ticaret Lisesı'ni kurma görevini veriyor. Başarısı karşısuıda, kendi elyazısıyla bir başarı belgesi imzalayıp, ödüllendiriyor. Yine "Suyu Arayan Adam" vapıimdan • "...Bir inkılapyaşıyorduk. Fakat, eğer bu inkdabın tarih içindeyeri ve çağınuzagetirdiği değerler işlenmez, izah edihnezse, inkılapçı ve önder bir kadronun, memleket ve dünyagörüşü halinegetirilmezse, bu inkılap er geç bir oligarşiye kayabiür miydi?Evet..." Ş. Süreyya A\ demır, ı aşadığı sürec e bütün aydınları, A tatürk 'ün devrunİerıne sahip çıkmadüdarı için suçladı durdu. Bugün, nedenli haklı olduğunu görmüyor muyuz? Atatürk'ün "tabu"olmadığuıı, tartışılabileceğıni.ancak düşüncelerinm her zaman vazgeçılmez oiduğunu anlatmaya çalıştı. Nadir NaaTnin bir yazısı... 25martla ölen Şevket Süreyya nın loprağa verıldiği28 Mart 1976 günlü başyazısmda, Nadir Sadibaşlarda şöyle diyordu • "Bugüne dek pek çok değerü insanla tanıştım, dost oldum. Bunlardan çoğunu, nasıltanıdığımı unutmuşumdur. Şevket Süreyya için öyledeğil. Onunlailkgörüştüğümgünühâlâbugünmüş gibi anunsıyorum: ikinci Cihan Savaşı 'nın sonlanna doğru, kasvetti birgüz akşamı idi, matbaada benigörmeye geldi. Cıvıl cmlzekâfişkıranmavigözleri,pembeyanaklanyla,ortaboylu, tombulca bir adam. Ziyaret nedeni hakkında hiçbir açıklama yapmayagerek duymaksızın, sankikırk yıldır ahbapmışızgibi doğrudan konuyagirdi. Yurdunuızungerikalmışağı Şevket Süreyya 'yıüzüyordu. Başka ülkeler dev adımlarıyla ilerlerken bizint santimetre hesabıyerimzde sayar durumumuzgelecek için tehh'keli bir işaretti. .\eyaptp edip silkinmeti, çağdaş uygarhk düzeyine bir an önceyetişmetiydik. Ekonomik kalkınmanın itici gücünüdevletin önderüğinde aramahydık. Toplumsalçıkarları her şeyin üstünde tutan iyiyetişmiş ülkücü bir kadro devlet yönetinündegörev ahrsa kısa sürede başanya ulaşrnamız olanakstz değildi. Heyecanh amayumuşak bir sesle, adeta vaaz eder gibi konuşuyordu. Böylece bir saat kadar içinidöktükten sonra, aynldı gitti. Şevket Süreyya 'nın davranışmda beni şaşırtan, belki daha çok da sevindiren, tanınıadığı birinegelip ona hiçbir istekte ve öneride bulunmaksızın sadece yurt sorunları üzerinde kaygılannı, düşüncelerini açıklamış olmasıydı. İlk görüşmemizin bir daha çıkmamasıya beüeğime çakıhp kalması da herhalde bundan ötürüdür..." Nadir Nadi, yazısını şöyle bitirıyordu "Şevket Süreyya dört büyük yaşamöyküsüyaznuştır. Her biriayn bir değer taşıyan buyasamöykülerinin en ilginci bence Suyu A rayan Adam dır. Bu, Şevket Süreyya 'nın kendi yaşamöyküsüdür. Burada 'su' sözcüğünümutluluk anlamma ahyorum. Evet mutluluk. Ama Şevket Süreyya 'nın değil, toplumun, Türk toplumunun mutluluğu. Llke sorunları üzerine kafayorangenç kuşaklara bu kitabı okumalannıyürekten sahk veririm?" Şevket Süreyya'nın dostlan... Şevket Süreyya 'nınpek çok dostu vardı. Bunlardan çoğu, kendi kuşağmdan Cevat Dursunoğlu, Yakup Kadri Karaosmanoğhıgıbi kişilerdi. Bir "Çarşamba Toplantısı"ndu SuphiKaraman'ı gördüğümu anunsıyorum. Eski gazeteci İffet Aslan, Seyfettin Turhan, buluştuğu, söyleştiği kişilerdendı. Aysel Hanım da, oyle bir dost. Şevket Süreyya Bey 'in bir öğrencisıgibisankı. A) seî Hanım, ondan söz ederken,belki bunedenlehep "hoca"der. Şevket Süreyya Aydemir,bir öğretmen olduğugibi, bir sanatçı duyarlığmı, inceliğinide taşıyor yüreğinde... MUSTAFA EKMEKÇİ 'AydınlarAtatürkdevrimlerini sahiplenmedi'MUSTAFA EKMEKÇİ Aysel Kutlu "hocam" dıye tanımla- dığı Şevket Süreyya Aydemir'Ie tanış- masını, dostluklannı ve mektupla- nn öyküsünü anlatırken o günlere gen dönüyor. İlk günkü konuşması dün gibi aklında. Kutlu. Şevket Sü- reyya Aydemır'in Atatürk'ü anlattı- ğını ve devrimlerine aydınlann sahıp çıkmamasından şıkayetçı olduğunu söylüyor. Aysel Kutlu ile o günleri konuştuk. - Şe\ket Süreyya Ajdemir'le ne za- man tanıştığınızı anımsıyor musunuz? AYSEL KLTLU - fabıı. 1968 yı- bnda. 1968'in bir perşembe günü ama. Şevket Süreyya Aydemır'in komşusu olan Enver Behnan Şapolyo, tarihçi... İstanbu^ Liseliler'de cumar- tesi günlen buluşulurdu. İstanbul Lı- selıler Derneğı vardı: oraya kızağa çe- kilmış \aliler, yazarlar. . - Nerede buluşuluyor, yeri? KJbar bir insan AYSEL KLTLU - Ankara'da. O zaman birPıknık \ardı ya, Pıknik"in üzenndeydı. "Suyu Arayan AdanT'ı okumuştum. Şevket Süreyya Bey'ın kıtabının sonunda. tanh ile Bahçelı- evleryazılı. Heyecanlandım tabu. En- ver Behnan Bey de Bahçelıevler'de oturduğu için. dedım: "Tanıyor mu- sunuz Şevket Süreyya Bey'i, yakım- nızda mı otunıyor?" Tanıyor tabiı. Suyu Arayan Adam. o yıllarda bende çok etki yaptı. Konuşmak istiyorum yazanyla da. Enver Behnan Bey: "Ben size hemen randevu alırım >e ka- bul eder" dedı. "Çok hoşlanır, dostlu- ğu çok iyidir" dedi Ve randevu aJdı. bir perşembe günü "Beş Çayı"na. Gittik, yanımda dostlanm vardı. - Kimler örneğin? AYSEL KUTLU - İş Bankasından ıki arkadaş vardı, Hoca -Şevket Sü- reyya'ya Aysel Kutlu "Hoca" diyor- du- bizı kapıda karşıladığı zaman. çok enteresandır, hep bunun etkisin- de kalmışımdır. Hoca benim ehmi öptü. Sanıyorum, 70 yaşlanndaydı. Hoca. 1897 doğumlu. Yani 70yaşın- da vardı. O yaştaki bir insanın çok kı- barca elimi öpmesi, son derece zarif bir insandı; kadına son derece saygılı. Zaten küfür ettiğini pek bilmiyor çev- resi de. Küfür etmeyen bir insan. Çok kızarsa, orayı terkedip gidiyor. Şimdi, benım bütün amacım, "Suyu Arayan Adam"la ilgıli sorular sormak. Ama. hiç böyle bir şey olmadı. O sözü aldı ve dört saat, sıkılmadığımızı da his- setti, gözlerimize bakıyordu çünkü. Ve tamamen başka konular konuştu. Bu konular içinde insanlann, bir psı- kolog gibi, ruh dengesinden, hatta bu arada Vali Tandoğan'dan bahsetmış- tir, hiç unutmam; Vali Tandoğan"ın ruh dengesinden zaman zaman şüphe ettiğini.. Sonra, Nevzat Tandoğan in- tihar etmiştir. Aşın yıkanmasını orta- ya koymuştu. - Niye? Aşın yıkanmak temizlik de- ğil mi? AYSEL KUTLU - Hayır, işte ya- ni... - Onun da bir ölçüsü var! AYSEL KUTLU - Bir ölçüsü var. Bunlar kafamda kalanlar. - İlk görüşme. Atatürk ve aydınlar AYSEL KUTLU - İlk görüşme. İlk görüşmede, aydın kesimin Atatürk'- ün devrimlerine hiç eğilmediğıni an- lattı. Atatürk'le doluydu. Bakın. o Şevket Süreyya Aydemir'den Aysei KuHu'ya Şevket Süreyya Atatürk'le doluydu. Tanıştığımız ilk gün belki bir buçuk saat Atatürk'le ilgili konuştu. Aydınlann devrimleri hiçbir zaman sahiplenmediklerini, Türkiye'ye yaymadıklannı söyledi. gün belki bir buçuk saat Atatürk'le il- gıh konuştu. Aydınlann Atatürk'ün devrimlerini hiçbir zaman sahiplen- mediklerini. Türkiye'ye yaymadıkla- nnı, bunun aydınlann bir suçu oldu- ğunu söyledi "Sorumluluk aydınla- Şevket Süreyya Aydemir, cokkibarve hiç küfretmeyen biriydi. Çok kızarsa bulunduğu yeri terk ederdi. nndır" dedi. "Kadro"yu, Atatürk'ün benımsemesini anlattı. Atatürk ce- binden para vererek, "Kadro"ya abo- ne oluyor, ona yardım ediyor. Alma- ya mecbur ediyor, bir süre, tutunsun dıye. Kadroya sahip çıkıyor. Çevre- Aysel Kutlu, ilk tanıştıkları gün 70 >aşındaki "Hocasının" onun elini öpmesinden çok etkilendiğini söylüyor. sinden Atatürk'e devamlı "Efendim, bunlar hiç sizden bahsetmiyorlar, bun- lar komünizm propagandası yapıyor- lar!" dediklennde. "Bunlar benden de- ğil, devrimlerimden bahsedivorlar" karşılığını veriyor. Ama, mücadeleyı Gözlerindenöperimasi kızım Aysel kız, Evveia bir tarik-i dünyadan selamlar, sevgiler, Bahardaa ve ya2dan bir bekfediğtm vardı. Oda oimadı: Gün gelir. geJıaakter açar. bozkırçiçekteregömüiıir. Bizde Kemai'in. f l) bu yolunüstünden. bu tartalann arasndan neden bir türlü âyniamayonizdiye^askeri nizamda saaderi, dakikakn saymasına bakmayarak feiekten bir ktsaak zaBian çalanzdiyordum. Evet, İştebudaolmadi. İnşaîlah, avnj bozkırda,aynı geKnakkn belki genegörürüz. Papatyalar. peygamberçiçekleri. sansabırlar toplanzdiyelim... Ben, Bodrumîara. Marmarisiere vedaha nerekre gidemedim, ama buraya da ferta bağlandun (2). Bîr de, Ankara daha yakm oîup>siz de hafta sonlannı burada geçırebilsenız, galiba buradan hiç aynlmay acajpm. Senedeğüse bik. son aylar, bildiğin gibi çok problemligeçti. Veben.yazımakinesibaşsnda, zİBCire bağlı biri gsbiyJra, ama yeşillik.mayi deniz. ufuklar ve şîmdi de bağlarda üzümfer. incirler, yalnız maddemi değiL, ruhurpuda çevrebyor. Aıa sıra misafirimde oluyor. Hem de bir şey van Bazı akşamlar bir kadeh votka ahyorum balkonda. Misafir oîunca şişe yanlanıyoT. Hülasa.bu gök kubbe altında, bir kendi haünde İnsan daha yoldan sapü... Kemal'e aynca mektup yazdım. Bunu da ona oku. Güvendiğı bir arkadaşıruîi, hem yalnızlığım hem ' vliJikhayatında iki taraf birbirini, en az, aynı deret^de şahsiyetli insanîar olarak kabul ederler, ama gene bu iki taraf, karşılıklı olarak bu şahsiyetlermden, karşısmdakinin lehine bir şeyîer feda etmek gayretine girişirlerse, birgün ve iki taraf da farkına varmadan kendilerini, hakikaten müşterek ve kavnaşmış bir ruh platformu içinde buhırlar. İşte gerçek anlaşma ve birleşme budur. Tabii bunlann hepsi, hiç bahsedilmeden, hiç vaat edilmeden, sessiz sedasız olacak. kendini avumşumıokusun. Beîkı daha fazla avarelîğuni önfemek için. şu hafta sonları işini eie alır. Ben de daha intizamh bir insan oiurum.. Buraya kadar hep kendimden bahseîrim. Sen nasıîsm. Kutiama telgrafımı Yüksel'v e verdiniz rru? Sizın vasıtanızla göndermiştim. Aynca Nezahat'eenİyiddeklerimı bildir. Ve benitn, kendi hayatımda, çeşitS sebeplerle tatfcsk edeaıediğinı şuküçük nasjhaü ekle: Eviilik hayaiında jki taraf birbınni,en az, aynı derecede şalısiyetli insanîar olarak kabui ederkr. ama gene bu iki taraf, karşshklıoiarak bu şahsiyetlerinden, karşısındakinin tehine bir şeyier feda etnıek gayretine girişirterse. bir gün ve iki taraf da ftrkma varmadan kendilenrö, hakikaten müşterek ve kaynaşmışbir ruh platformu içinde buluriar. işte gerçek aniaşraa ve birleşme budur. Tabıi bunlann hepsi, hiç bahsedibneden,hiç \-aat edihneden. sessiz sedasız otacak. Demek ki. bilhassa Nezahat ve Yüksel (3) gibi yetişkin, şahsiyetli ınsanfar arasında karşıbklı kaynaşma, ikj tarafinda, karştsjndakinin lehîne kendinden. sessiz sedasız bir şeylsr feda etmesı ve aym suretfe, bir şeyier almast ıie oluyor... Bunu sen neye yapmadın diye sorarsan. cevabı basittir - Hocarun dediğmi yap. ama yapügını yapma! Bu sözlerde, asırlann, birikmjş tecrübesi vardır. Haydi kızıın, Bugünkû ders de bu kaâar. Ve fnmîardan kurtuimak yok. Yalni2, faafta sonu m:safırliklert rnüstesna... Gözlerinden öperim, asi kızım.. tO.rx.9?3 'liKemal Eskieşim.emekliasker. (2t Hoea.Gemlık Vmurbey'densöz ediyor. {3) Nezahat ve Yûksel {Moğolkoç) yemevknmsşkrdî. Hocabu mektubundaeviiliğînfebefesmi yapıyor. bir süre sonra da kaybediyor, çünkü çevrenin baslusı altında kalıyor. Şim- di, ilk anımsadıklanm bunlar. Ata- türk'ün devrimlerinesahıp çıkılmayı- şı, Atatürk'ün Vali Nevzat Tandoğan tarafından aşın korunması. O dö- nemde yani; Tandoğan'ı dile getınr- ken. birdenbire Atatürk'e başladım ama, Tandoğan kafamda kalmış. Hoca, "Atatürk'ün tabulaştırdmama- sı gerektiğini" söyledi. - Ama, tabulaştınldı! AYSEL KUTLU - Evet. kesinlikle. devrimlennin. "Atatürk'ün hiçbir za- man san saçlan, mavi gözleri..." bun- lann geri planda kalması; ama onun devrimleri, ne yapmak istedıği... Cumhuriyet'teki yazılar - Bir şe> soracağım, siz Şevket Sü- reyya Bey'le bu dostluğa girdiniz, bö>- lece. Başka dostlan da vardı. kuşku- suz. Sizin usunuza gelen, başka dostla- rı kimler vardı, örneğin? Sürekli ge- len... AYSEL KUTLU - Osman Köksal vardı. Fakir Baykurt vardı. Bunlar benım tanıdıklanm. Uğur Mumcu'- nun geldiğini hep sonradan Uğur Mumcu'dan öğrendim. rastlamamı- şız. İlhan Selçuk, çok sevdığı bir ın- sandı, oğlu gıbı severdı İihan Sel- çuk'u. İlhan Selçuk'u ben Şevket Sü- reyya Bey'de tanıdım, hatta "Kızımı bırakıver eve kadar" dedı, İlhan beni eve kadar bırakmıştır. Şevket Sürey- ya Bey'i anlayabılmek için mutlaka Cumhuriyet'teki yazılannı da oku- mak gerekir. Yani, Cumhunyet'te yazdığı yazılar da, hiçbir zaman gün- cellığını yitırmeyen yazılardır. Mektuplar - Buradan, "mektuplar'a gelelim mi? Şevket Süreyya Bey'le birlikte uzun geziler > aptmız. O geziler dışında da mektuplar aldınız. Nereleri gezdiniz örneğin, nerelere gittiniz? Sizin ara- banı/la gittiniz? AYSEL KUTLU - Evet. Güneye, Edırne'ye... - Alıp başınızı gidiyordunuz yani... AYSEL KUTLU - Şimdı. şöyle. önce Gemlik'ten ev almıştı; Gemlik'- in Umurbey'ınden ev almıştı Vaktiy- le araba almamış. Araba kullanması- nı bılmedıği için... Çok nazik bir in- sandı. hiçbir zaman "Beni götürün" demezdi. Ama. çok dolaylı da olsa. bunu hissettiğınız zaman.. Zaten gezı- yi çok sevıyordu, onunla seyahat et- mek de güzel bir şeydı. Birlikte gezıle- nmiz oluyordu tabiı. Özelkkle. şeye götürüyordum, Umurbey "e. İlk gidış- te kitaplanyla gidiyordu oraya, ya- nında kitap taşıyordu. - Size mektuplar yazıyor, siz bunları yanıtlıyor muydunuz? AYSEL KUTLU - Tabiı. - O mektuplar nerde? AYSEL KUTLU - O mektuplar Şevket Süreyya Bey'de. Umurbey'de olması lazım. Yani, Umurbey'deki eve yazıyordum ben çünkü. Örada kaldı mektuplar. Sürecek POLJTIKA VEOTEŞI MEHMED KEMAL Daha Açığı Olmaz... Gece geç yatmıştım, telefonun acı acı çalan ziliyle uyandım KarşımdaErolÜlgen vardı. "Ağabey radyoyu açi." dedi. "Ne var radyoda?" "Sen radyoyu aç!.." Açtım. Sonradan çok üne kavuşacak olan Türkeş'in sesi, as- kerin geldiğini haber veriyordu. Silahlı Kuvvetler (yani ordu) yönetime el koymuştu. Daha önce bir askeri darbe görmediğimiz için şaşırmıştık. Sokağa çıkmak yasaktı, herkes evinde oturacaktı. Aylardan mayıstı, 27'si. Son- radan bu gün "27 Mayıs Devrimi'' olacaktı. Ankara'nın Karanfil Sokağı'nda oturuyordum, Kızılay'ın göbeği. CHP Genel Merkezi neredeyse bitişiğimizdı Herkes radyonun başına koşuyordu, haber almak için başka kaynak yoktu. Şimdiki gibi televizyon hak getıre!.. Bızim sokağı Harbiyeliler kuşatmıştı. Çocuklara kapıla- rın önünde su, ayran, çay veriyorlardı. öğrencilerin de bildıği bir şey yoktu: "Sokağı tutun, kimseyi salmaym!" demişlerdi, o ka- dar!.. Ordunun yönetime el koyması pek heyecanlı değildi. İsmet Paşa'nın "Sizi ben bile kurtaramam"dediğı gün- den beri bekleniyordu. Sizi ben bile kurtaramam! Bizim Karanfil Sokağı'nda çok Demokrat' vardı. Birer birer toplamaya başlamışlardı. Ethem Menderes'i götü- rürlerken gördüm Birkaç hafta önce yurtdışına çıkacak- tım, pasaport vermemişlerdi. içişleri Bakanı'ydı; görüş- mek istemiştim, kabul etmemişti. Şimdi onu götürüyor- lardı. Acıdım!.. Askeri darbe nedir bilmiyorduk ki! Sonra alıştık; kaçı geldi, kaçı gıtti.. 22 Şubat, 12 Mart, 12 Eylül... Durmadan gelip gelip gittiler. Bunların içinde en katmerlisi 12 Ey- lül'dür. Sol gösterip öyle bir sağ vurdu ki hızını kimse kesemedı. Hâlâ yasaları ayakta ve yürürluktedir. Darbeleri kanıksadık. Baksanıza, SHP'nin genel sek- reteriyle Genelkurmay Başkanı tartışıyorlar. Bin yerin- de kalmak istiyor, öteki de karşı koyuyor. Bunu nereden biliyorsun? Üçlü telefonda yetkililerin birbirleriyle ko- nuşmalarına bile tanık olduk.. Her şey senlı benli oldu artık. Gizli, kapalı bir şey kalmadı. Kafaları kızınca, darbeyi yapacak olanlar yapar; bun- dan önce öyle olmadı mı? Darbe olur mu olmaz mı? Vallahi olur da, olmaz da... Darbe hiyerarşik olsun diyenler var Hiyerarşik olanı olmadı mı? Evren'in yaptığı darbe hiyerarşik değil miy- di? Çıktı televizyona, bastı düğmeye, darbe de oluverdı Romanya'daki darbe örneği bizden. Televızyonu hep açık tuttular, Çavuşesku'ya verdıler veriştirdiler O da bindi helikoptere kaçtı, ama dıkış tutturamadı, bir yerde yakalandı ve ıdam ettıler. Darbeninen "aşıkâr"tarafı üçlütelefondaki konuşma- dır... İnsan evinde, bu kadar gızlı bir şeyı bu kadar açık konuşamaz. Hani bir duyan olur dıye ağırdan alır Bunu gözeten yok. Kanun kuvvetındekı kararnameyle mi ya- palım, yoksa özel bir kanun mu çıkaralım'' Izgara mı yapalım, tava mı? Daha önce nasıl yapmıştık? Evet, nasıl yapmıştık? Izgara mı, tava mı? Nasıl emrederseniz Başbakanım? _ Efendim? ' - " " Vallahi nasıl emir buyurursanız! Bundan daha saydamı, şeffafı, açığı saçığı olmaz. Bundan öncekilerden çok korkmuştuk, bu biraz eğlen- celi geliyor... Ama gene de belli olmaz 1 _ BULMACA ~ SOLDAN SACA: 1/ Siyasal, bihmsel ya da yazınsal konulardaki sert tartışma. 2/ Aralannda 2 herhangı bir bakımdan ıl- g gi ya da benzerlik bulu- nan şeylenn tümü.. Bek- 4 lenmedik anlarda ortaya g çıkabilecek olaylar önce- den göz önüne alınarak 6 gemicıler arasında yapı- j lan görev dağılımı. 3/ Gümüşün sımgesı... Bir 8 çeşıtFransızrakısı.4/Hı- g le, düzen . Bir soru sözü. 5/ Satrançta bır taş.. Gemıleri, farklı ıkı su düzevinin binnden 1 2 3 4 1 öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz. 6/ Diyalektik. 7/ Akciğerle- ri dinlerken hekimin duyduğu pa- tolojik ses... Bir zaman birimi. Kobalt elementinin simgesi. 8/ Şıddetlı kaşıntı ve küçük kabarcık- larla belıren den alerjisi. 9/ Mısır halkından olan kimse... Sınır nışa- nı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kısa tüy lü bır av köpeğı cinsı 2/ Bırtakım olaylann dayandı- ğı neden ya da bu nedenlerin yol açüğı sonuç... Kımı hastalıkla- n tedavi amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücuda konulan koyuca lapa. 3/ Bir nota... İstenilen. aranılan. 4/ Sosyal ben hakkında edinılen bilgjnin özel şeklı... Ortanın ortası. 5/ Bir yü- zey ölçüsü birimi... Osmanblar'da acemı ocağına bağlı olanlara verilen ad. 6/ Bır yere gönderilen eşyanın lıstesı. 7/ Bir noktanın seçilen bır karşılaştırma yüzeyine göre yükseltısı... Kemıklenn yjuvarlak ucu... Bir gösterme sıfatı 8/ Iletışım dizgesı bırhğı... Üç aylarda medrese öğrencilennin köylen dolaşarak ımamlık edip para ve erzak toplamalan. 9/ Kısa ve kestirme yol... Erkek geyık. İLAN T.C. PERTEK TAPULAJVIA HÂKİMLİĞİ'NDEN 1977 547 DavacılarSuievman Alan vemü^tereklen tarafından da\ alı Ha- ane aleyhıne mahkemenuzde açılan tapulama tespıüne itıraz davası- nın yapılan açık duruşması sırasında venlen ara karar uyannca; Davaa İmam Alı Iskın mırasçılanndan <\nık İskın'ın açık adresi tüm aramalara rağmen bulunamadığından. 3402 sayıh yasanın 36 maddesı gereğınce adma çıkarılan me^ruhath davetiyenın ılanen teb- liğıne karar venlmış olmakla. Pertek ılçesi. Yalınkava köyû. 199 nolu parsel başında 6 6 1994 günü saat 14 00'te keşıf yapılacağından. keşıf gıderlen olan. hâkim 100 000 lıra kâtıp 66 00Ö hra. 50 000 lıra mübaşır, 3717 sayılı >asa u>annca bankava >atınlması gereken 216 000 lıra, teknık bilırkışı 150 000 lira. zira'ı bilırkışı, 150 000 lıra. bilırkışıler ıçın 80.000 lıra teb- hgat gıden, mahallı bilırkışıler ıçın 150.000 lira vol giden. 1 000 000 lıra vasıta ucretı olmak üzere toplam 1.992 000 lıranın teblığ tanhın- den ıtıbaren 15 gün ıçmde Pertek Kadastro Mahkemesı veznesıne yatınlması. aksı takdırde 3402 sayılı >asanın 36 maddesı uyannca keşıfle ılgılı delıllerden vazgeçılmış sayılarak toplanan delıllere göre karar venleceğı, ke^ın mehle uyulmadığı takdırde davanın ret edilece- ğı ilanen tebliğ olunur Basın 47881 SAVAŞ YILLARINDA BİR SÜRGÜN Kemal Sülker . 30.000 (KDV içinde) Çağdaş Yaym/arı Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul Ödemeli gönderilmez
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear