29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS1994 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI PeradeniSnceilk aklagelenbatakhanekvohıyor A D A Y O G t C E L A L B A S L A N G I C T.A. u ürkiye'nin ekonomik durumundan izler taşıyor Zürafa Sokağı. Genelevin içindeki küçük bir büfenin önünde kocaman biryazı: ""Dövizbozulur. Prezervatif bulunur." Demek ki dolardaki artışı buradan da izlemek olası. Başka bir büfede de başka bir yazı var: "Erken boşalmaya son. Geciktirici sprey." Sokağın sonuna doğru yaşlı bir adam çakmaklara gaz dolduruyor. Küçücük bir tezgâhı var. Üzerinde de bir yazı: "Çakmaklara gaz doldurulur. Prezervatif bulunur." Zürafa Sokağı'nda içerideki kadınları seyredhor erkekler gergin bir yüzle. Gözlerinde cinsel açlık var. Her kapının önü ana baba günü. Geride kalanlar bir süre sonra huvsuzlanıp öndekilere bağımor: "Haydi beyler, haftayım oldu." Zürafa Sokağıdiyebir yer okağın başında "Aç Kaldık,Köşe- yi Döndük Çay Evi" var. Karakö>'den Beyoğlu'nun içle- rine doğru tırmaruyor parke taşlı sokak. Çoğunluk genç. Yaygın bir kılıksızlık egemen. Alageyik So- kağı'nın köşelerini ayakkabı boyacılan, dilenci- ler, saat satıcılan tutmuş. Ayakkabı boyacılan elınde sıgara olan olma- yan herkese sesleniyor: "Ateşini versene abi..." Aslında bir tuzak bu. Sokağın acemileri "insa- niyet namına" yaklaşıyor ateş vermek için. İşte o an yandın. Kurtar kurtarabilirsen ayak bile- ğini boyacının elinden. Daha "yapma dur" di- yemeden, vahşi Batı'nın en hızlı kovboylan- ndan bile çabuk üzerine boyası daha önceden konmuş sünger. ayakkabının üzerinde gezin- meye başlamıştır bile. Ayakkabıyı kapiırdık, bari çorabı kurtaralım diye debelenmeyi bırakıp çaresiz teslim olunur. Eli. kolu. parmaklan dizi dizi saatlerle dolu satıcı, "Elli bin lira... Eili bin lira" diye bağın- yor. Kadının yanında sakat bir genç var. Neresı- nin sakat olduğunu anlamak mümkün değil; ama, öyle her tarafı yamuk yumuk yatıyor eski bir çuvalın önünde. Çıkanp atılmış eski ve bu- ruşuk bir palto gibi. Kadın yoldan geçenlere elini uzaüyor: "Şu sakata yardım edin." Karşıdan geleni eğer turist sarursa, "Mösyö bahşiş, mösyö bahşiş" di>e sesleniyor. Turist sandıklan dönüp bakmazsa arkalanndan bir küfür savuruyor: "Or..pu çocuklan, bakmadılar bile..." Sokağın dört bir yanı "hamam", "banyo" , "VVC'yazıianyla dolu. Birkaç berber var yo- kuşta. Soldaki demir kapının karşısında da ~umhuriyet Lokantası... Bunlar "yan sektörler." Demek ki en çok banyoya. tuvalete. berbere, nedense saate ihtiyacı oluyormuş Karaköy'- deki geneleve gidenlerin. Demir kapının arkasından başbyor Zürafa Şokak. Burası İstanbul'un tek resmi genelevi. İstanbul'da ilk genelevin açıldığı Beyoğlu ilçesi- nin sınırlan içinde. 'Beyoğlu'na çıkmak' Tarih boyunca Galata ya da Pera denilince akla fuhuş. randevuevleri. çalgılı batakhaneler geliyor. Hasan Pulur. Beyoğlu"nun bu yaruru şöyle dile getiriyor: "Bevoğlunda iki kerhane vardı. ana caddenin bemen altında Abonoz Sokağı ve daha aşağıda Ziba, yıllar yılı Beyoğlu'nun aynlmaz par- çasıydı. Bırakın Anadolu'dan gelenleri İstanbul'- un başka semtlerinde oturanlann ağzında bile eğ- lenmek, felekten bir gece çalmak ya da fuhuş yapmaıun adı 'Beyoğlu'na çıkmak'tı." Balıkhane nazırı Ali Rıza Bey'in de Beyoğlu üzerine gözlemi var: "Yerli ve ecnebi karılarla dolu genelevler gün- den güne çoğaldı. Hele karnaval zamanlan Ga- lata \e Beyoğlu taraflarına akan bir avareler seli hasıl oldu. Konak ve kira arabaları etrafa zifos- lar saçarak son hızla gençleri o tarafa taşı- rlardı... Zengin gençler servetlerini, aylıkçı takımı maaşlarını. esnaf ve işçi gûnıhu kazanç- lannı hep Galata ve Beyoğlu âlemlerinde sarf et- tiler." Evangelinos Misailidis. "Temaşa-i Dünya ve Cefakar-u Cefakeş" adlı romanında bir Beyoğ- lu gecesini anlaür: "...kızlar içeri gelin, demeye kalmadı, aşağı- dan yukarıdan toplanıp davar sürüsü ve Habeşis- tan esirleri tarzı zavallı kızlar içerigirdiler ve edi- bane selam vererek beherimizin iki tarafma da ikişerden on dört kız oturdu. Güya koyun sürii- sünden koyun seçergibi beğen beğen de beğendi- ni alı ko. Ne rezalet. Aman ya Rabbim..." Anılardaki Beyoğlu, bu semtin genelevleri, randevuevleri buydu. "Haraam 50 bin lira" yaasının yanındaki bü- yük demir kapının bir yanından giriliyor,diğer yanından çıkılıyor. Giriş tarafında bir polis bekliyor. Kapıda, içeriye paket, poşet, torba sokmarun yasak olduğu yaayor. Balıkhane nazınnın anlattığı gibi öyle kira ve konak arabalan kalmamış. Gelenlerin çoğu ga- riban. Ayaklanndaki ayakkabı eskilikten, ha cıktı ha çıkacak. Demir kapıdan girince, aşağılara doğru uza- nan eğri büğrü bir sokak çıkıyor insanın karşısına. Sokakta bir erkek kalababğı. İşe ge- len ya da işten çıkan bir kadın sokakta aralan- na düştü mü, yalnız bakışlar değil, garip bir ref- Hasan Pulur Bey oğlu'nu anlatırken, insanlar için felekten bir gece çalmak ve fuhuş v apmanın adı "Beyoğlu'na çıkmak"tı divor. İnsanlar bugün de Beyoğlu'na çıkıyor. Burası İstanbiil'un tek res- mi genelevinin bulunduğu Zürafa Sokağı. Sokakta bir erkek kalabalığı. Çoğu yoksul. leksle bedenler de kadına doğru vönelıyor. Demir parmaklıklann arkasından, içerideki kadınlan seyrediyor erkekler gergin bir yüzle. Gözlerde cinsel açlık var. Her kapının önü ana baba günü. Geride kalanlar bir süre sonra huy- suzlanıp öndekilere bağın>or: "Haydi beyler, haftayım oldu." Demek Refah'ın seçim propagandası boyun- ca "Kapatılacak" dediği yer burası. Evlerin kapılannda, cinsel açlıklannı gider- menin gerginliğıni yüzlerinde. orta hallinin altı- nda hatta yoksulluk sınınnda olmalannı giysi- lerinde taşıyan bu insanlann sonra ne olacağı. daha doğrusu kime ne yapacağı hiç belli değil Böyle bir denemeyi yıllar önce Şanlıurfa Be- lediye Başkanı Halil İbrahim Çelik yapmıştı. Şu anda Refah'tan milletvekili olan Çelik, yasala- ra uygun bir yolunu bulup kapatmıştı Şanlıur- fa'daki genelevi. Önce bu karan sempatiyle karşılayanlar bile sonradan karşı çıktılar uygu- lamaya: u Yeter artık. Çocuklanmız Gaziantep yollan- nda telef oldular." Çünkü en yakın genelev, yüz otuz kilometre uzaklıktaki Gaziantep'teydi. Giovanni Scognamillo. "Beyoğlu'nda Fuhuş" kitabında 111. Selim'in yasakçı anlayışının sonu- cunu anlatır: "Yeni önlemler almak gerekiyor, yeniyasak- lar koymak. Bu kez meyhaneler, yanı sıra gene- levler yeniden kapatıhyor ve sonuçta fuhuş so- kaklara dökülüyor, her yasaktan sonra olduğu gibi. Buna da bir çözüm bulunuyor ve ibret-i âlem için birkaç fahişe darağacmda sallandırüıyor." Genelev sokağında gezerken insan "ya gören olursa" tedirginliğine kapılıyor. Karşıdan sın- tana "Vallahi bir röportaj yapmaya gelmiştim" demek durumu kurtarmaz. Hatta karşıdakinin biraz daha fazla sıntmasına yol açar: u Yok camm. Hazır gehnişken bir değil, iki rö- portaj yap..." Kadmlann çoğu demir kapının ardında nere- deyse yan çıplak duruyor. Değişik beğenilere göre gijinmîşler. Kimınin üzennde dantelh bir kombinezon. Kimi atlet-don. Hatta içlerinde başı bağlı olanlar bile var. Neredeyse hepsı sakız çiğnı>or. Onlar da kapının arkasından kendilerini görmek için bırbırinın üzerine çıkan erkekleri izlıyor. İçeriden görüntünün daha il- ginç olduğu kesin. Bazılan iki sakız çiğnemesi arasından laf atıvorerkeklere: "Gelsene aslanım, korkma..." Kadınlann vüzünde kentli çızgılen >oktu. Çoğunun yüz hatlannda ağır basan bir köylü- lük vardı. Yirmi altı ev bulunuvor Zürafa Sokağı'nda. On sekiz yaşından küçüklerin giremediği kapının ardında pansiyon türü evler sıralanı- yordu. Sokağın başındaki evlerde göreceli ola- rak daha genç ve düzgün görünüşlü kadınlar vardı. Sokağın sonuna doğru gıttikçe. ara so- kaklara gırdikçe. kadınlann vaşı ve çirkinlıği artıyordu. Fiyatlan da düşüyordu. Bu. duvar- da asılı "Vergi Levhasfndan da anlaşılıvordu. Ön sıralardaki ev lenn sahipleri daha çok vergi ödüyordu. Arkaya doğru gittikçe. ev sahıplen- nin daha az vergi ödediğı anlaşılıvordu. Evlere adını "neonlarla yazdıran" kadınlar da var. Belli ki onlar bu âlemde bellı bir üne eriş- mişler. Sürekli müşterileri var. Bir gazinonun assolisti gibi duvardakı vergı levhasının vanı- nda, "Senem birinci katta", "Çiğdem bu evde \i- zhede" gibi çoğu ışıklı tabelalar asılmış. Duvarlar kirli. Boyaiar ver yer dökülmüş. Sokak pis. Bugörüntü karşısında insanın, "Her- halde Amerikan Altıncı Filosu bu yakınlarda gel- meyecek" diye espri yapası geliyor. Hani 1960'lı yıllarda Amerikalılar gelecek diye badanalayıp temizlemişlerdi de genelevi, bir hayli eleştiri ve alay konusu olmuştu. Aslında, gelecek yabancı donanmalar için genelevi temizlemek, düzene sokmak o tarihlerde başlayan bir gelenek değil. Kaynağı biryüzyıl önceve gidivor. "Yaşlılann hâlâ 93 savaşı diye sözûnü ettiği savaş sonunda,1878 yılı şubat ayında, Ruslar; o zaman Ayastefanos denilen, bugünkü Yeşilköy'e gelmişti. (...) Bu sırada İngiliz donanmasının des- tek amacıyla İstanbul'a gelişi, Galata ve Pera'da bulunan. genelev ve benzeri yerlerin daha temiz \e dü/enli bulundurulması gereksinimini doğur- du. İngilizler, sık sık İstanbul'a geleceğe benzi- vorlardı. Galata >e Pera'da fuhuş her zaman bu- İunmakla birlikte 1856-1858 yılları arasında ilk \asal genele\ler açılmıstı. 1879 yılında 'Altıncı Daire-i Beledive' fuhuşla mücadele etmek amacı taşıdığı ileri süriilen bir komisjon kurdu. Gerçek amaç, fuhuşla mücadele değil; artık İstanbul'a sık sık geleceği düşumilen vabancı donanmaların askerlerinin eğlence \eri olacağı anlaşılan bölge- de bu askerlerin sağlığını korumaktı." / / - O günden bugüne olan bazı değişiklikleri, bu sektördeki bazı "gelişmeleri" de izlemek ola- nağı buluyor insan. Biraz da Türkiye'nin ekonomik durumundan izler taşıyor Zürafa Sokağı. 'Prezervatif bulunur' Genelevin içindeki küçük bir büfenin önünde kocaman bir yazı: "Döviz bozulur Prezervatif buJunur." Demek ki dolardaki artışı buradan da izle- mek olası. Başka bir büfede de başka bir yaa var: "Erken boşalmaya son. Geciktirici sprey." Elbette bu tür "geüşmeler" bu sokaktaki ev- lerin "sürûmden kazanmasını" engelliyor. Sokağın sonuna doğru yaşb bir adam çak- maklara gaz dolduruyor. Küçücük bir tezgahı var. Üzerinde de bir yazı: "Çakmaklara gaz doldurulur. Prezenatif bu- lunur." Zürafa Sokağı demirden yapılmış bir duvarla sona eriyor. Duvann hemen önünde bir açıkhava kahvesi var. Sokağın bir yanında çay ocağı ve video duruyor: diğer yanına da al- çak tabureler atılmış. Herkes büyük bir ilgiyle oynayan videoya bakıyor. Kesik kesik soluk alıp vermeler, arada sırada çığlıklar geliyor ek- randan. Parça parca görüntüler geçiyor. Konu- lu bir film değil oynatılan. Kimi zaman kadın adamın üzerinde, kimi parçada adam kadının ü/erinde. Eh, burada da Hazreti Ali'nin KılıcT- nı oynatacak değiller ya. "Birer çay için" divor Cengiz. Böyle yerde kabul edilebilir bir öneri gibi görünmüyor. Cengiz on dokuz yaşında. Geçen aya kadar Dolapdere'de bir tamirci dükkanında çalışıyor- muş. Ustasıyla kavga edince işsiz kalmış. "Çok dövüyordu" divor. "Onca yüdır yanındaydım. Küçükken de vururdu ya neyse... Ama ka/ık ka- dar adam olduk artık..." Çalışırken haftada bir gelirmış. "Düzenli ola- rak." Işsız kalınca, evden para alabildiği za- manlar geiebıliyormuş ancak. Hiç parası ol- madığı zamanlarda gelıp burada film seyredı- yormuş. Derviş, Perşembe Pazan'nda bir hırdavatçı- da tezgahtar. Işlerin dunna noktasına geldiğin- den yakınıyor. kendi ekonomisiyle birlikte ülke ekonomısinın de çöktüğünü anlatıyor: "Benim buraya her hafta gelmeye param yet- mez. Aldığımız haftalık ne ki? Beş yüz binden aşağı kapağı açan >ok ki? Ama Allâhtan tanı- yorlar da hem kazık atmıvorlar hem indirim ya- pıyorlar." Videoda oynayan fılmi "en heyecanlı" yerin- de bırakıp kalkınca şaşınyorlar. Zürafa Sokağı'nın kapısı devirdaim makinesi gibi. Bir yandan doluvor, diğer yandan boşalı- yor. Çıkışa doğru duvarda yine kocaman bir yazı: "'Sağlığın için prezervatif kullan." Dışanda oluşan "yan sanayi". etkinliğini tüm hızıyla sürdürüvordu. Dilenci kadın yanındaki sakat çocuğa sadaka isti>or, ayakkabı boyaası "Ateşini versene abi" diye sesleniyor. saat satıcısı "Elli bin bunlar" diye bağınyordu. Dı- şandaki büfenin üzennde satılanlar yan yana sıralanmıştı: "Kaşarlı, kartşık tost. Sosisli sandviç. Prezer- vatif bulunur." Bu kadar çok "prezervatif yaasını okuyun- ca, insan genelevin dışındaki tabelalara da ister istemez hayalinde eklemeler yapıyor: "Banyo eUi bin lira. Prezervatif bulunur", "Bizim berber. Prezan atif bulunur", "Yunus Bakkaliyesi. Pre- zervatif bulunur." İşte burası da Beyoğlu cumhuriyetinin bir parçasıydı. Prezervatif bulunur... (1)' Beyoğlu'', Özdemir Kaptan (Arkan) Iletişim Yayınlan. SÜRECEK POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Savaş Yok, Kıtlık Yok... Darağacı kurulmuş, ilgililer gelmiş, tam asacaklar, adam: "Şükür Allah'a, beterin beteri var!"dermiş. Sorumlusormuş: "İşte asılıyorsun, bundan daha beter ne olabilir ki?" "Siz bilmezsiniz, beterin beteri vardır" demiş. Demeye kalmamış, karşıdan doludizgin bir atlı görün- müş. Atlı bir yandan bağırır, bir yandan da "Durun!" dermiş. Durup beklemişler. Atlı gelmiş, demiş ki: "Ferman var." "Nefermanı?" "Padişah fermanı. Bu adam asılmayacak." "Neolacak?" "Kazığa vurulacak." Herkes şaşakalmış. Adam, orada bulunanlara dönmüş' "Ben dememiş miydim size beterin beteri var diye... İşte beterin beteri var; kazık!" 12 Eylül döneminde dövülenlerden çoğu asıldı. Da- yak, bir tür sorgu yöntemiydi. Salman Kaya'nın dövüldüğü gün, gazetede çıkan re- simlerine bakıyorduk. Oktay Kurtböke, "Biz Salman la birlikte hapis yattık'' dedi. "Bir gün ge- tirdiler, iler tutar yanı kalmamıştı. Öyle dövmüşlerdi ki hurdahaş etmişlerdi. Falakadan alıp koğuşun ortasına attılar. Çokdayanıklıdır." Karakola düşen liseli genç kız anlatıyor. "...İçeri girer girmez dayak ve küfür başladı. Beni ya- tırdılar. Üç-dört kişi cop ya da hortum sandığım sert ve kalın bir şeyle makattan tecavüz ettiler. Bir süre sonra beni alarak tuvalet sandığım bir yere götürdüler. Çınl- çıplak soyup tazyikli su sıkmaya başladılar. Tecavüz sı- rasında parmaklannı da kullanan polisler, daha sonra beni falakaya çektiler. Gece yarılarına kadar türlü işken- celere uğradım. Benimle beraber gozaltına alınan oteki kız arkadaşlanma olayı seyrettirdiler. Konuşmazsanız. size de böyle tecavüz edeceğiz dediler." Dayak bir sorgu yöntemi dedik, gerçekten de öyleydi. Salman Kaya'yı tanıyan polisler, çevresinde dolaşarak onu karambole getirmek istediler Tam ortalarına doğru düşürünce de saldırıya geçtiler. Salman Kaya'ya daya- ğa, saldırgan polislerin gücü yetmiş olabilir. Ama gene de beterin beterin var: Çankaya'ya çağrılan Mesut Yılmaz'a Demirel soru- yor ve aralarında şöyle bir diyalog gelişiyor: "Nasılsınız?" "Bu şartlarda ne kadar iyi olanabilirse o kadar iyi- yim." "Evet, siyaset her zaman problemlerle doludur. Kötu- nün kötüsü olur. Çok şükür; savaş yok, kıtlık yok." "Biz de ondan korkuyoruz." "Inşallah iyi olur, her şeyin içınden çıkılır. Kimseye halinize şükredin demiyoruz ama; siyasi. ekonomik, sosyal olaylar her zaman olagelmıştir.'' Akatlar'da Ak Merkez'in önünden geçiyordum. Ucuz ekmek satan belediye büfesi önünde ekmek kuyruğu vardı. İki bin lira eksiğine satılan ekmeği genç, yaşlı, emekli, işçi kapışıyordu. Bir kişiye beş ekmekten fazla vermiyorlardı. Ak Merkez'deyse havyarından şampan- yasına kadar her şey vardı. Beri yanda gazete, yayıncı Zarakolu'nun hapse girdiğini yazıyordu. Çok şükür, ülkemizde "savaş yoktu", "kıtlıkyoktu". Güneydoğu sınırlarımızda neler oluyordu, ekmek bü- felerinin önündeki kuyruklar neydi! BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Toprağın bitki yetiştir- me gücü. 2/ Halk dilinde tohumluk buğdaya veri- len ad... Bir renk. 3/ Gümüş... Mervem'i üz- gün ve dizınde ölmüş Isa'yı taşırken gösteren resım ya da hevkel. 4/ Yardımcı. 5/ İlenme. beddua... Akıl... İridyum elementinin simgesi. 6/ Dilenciye verilen para... İlkel benlik. 7/ Kışa ka- dar saklanabilen sarı renkli bir üzüm cinsi. 8/ Oyunda cezalı çocuk... Maksat. 9/ Muğla'- nın bir ilçesi... Harman verindekı tahılın taş ve toprakla kanşık ka- lıntısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Yemeklerde tat vericı olarak kullanılan, hindistancevizi tohum- lannın kabuğu. 2/ Küçük erkek kardeş... Koç burcunun eski adı. 3/ Bir sanat yapıtında işlenen ko- nu... Altın ve gümüş işlemeli bir türipek kumaş. 4/ İlaç... Gecevapılan sinemava da tiyatrogös- terisi. 5/ Uzun. san ve yumuşak saç. 6/ Duman lekesi... Hay- vanlann kışlık yemı. 7/ Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad... Üstü kapalı olarak belirtme. 8/ Denizayısı da deni- len bir fok türü.. Yüz metre kare tutannda v üzev ölçüsü birimi 9/ Tütün dizmek. kurutmak ve işlemek için kullanılan üstü ka-' palı sergi... Büyük Rus kentlerinin vakınındaki tatil evlerine verilen ad. ILAN T.C. ERBAA İCRA MÜDÜRLÜĞÜ KAMBİYO SENETLERİ (ÇEK, POLİÇE \ T EMRE MUHARRER SENET) ÜZERİNE HACİZ YOLU İLE YAPILACAK TAKİP TALEPLERİNDE ÖDEME EMRİ DosyaNo: 1994 264 Alacaklı ve vekilinin adı soyadı: Mehmet Koç vekili Av. Cıhan Dikmen. Borçlunun adı soyadı: Kamil Baş, Cumhuriyet Mahallesi Pmar Sokak No: 14 Erbaa Alacağın tutan- 235.000.000 TL Senet ve tarihi: 8.5.1993 tanam ve 8.6.1993 hululii vadelı. 25.1.1993 tanzimve 10.7 1993hululü vadeli. 8.5.1993 tanzim ve 8.6.1993 hululü vadeli. Üç adet Emre Muharrer senet, huiulü vadeli. Adınıza gönderilen ödeme emri bila teblığ ıade olmuş ve emnıyetçe yapünlan adres tahkikınde tebligata sarih adresinız bulunamamakJa; Yukanda yaab borç ve masraflan ış bu ödeme emnnın ılan tari- hinden ıtibaren (25) gün ıçınde odemeniz. takibın dayanağı senet kambiyo senedi nıtehşni haiz değilse (20) gün içinde mercie şikâyet etmeniz, takip dayanağı senet altındaki imza size ait değilse yine bu 20 gün içinde aynca ve açıkça bir dilekçe ile tetkık merciüıe bildirme- niz, aksi takdirde kambiyo senedındeki imzanm sızden sadır sayılaca- ğı, imzanızı haksız yere inkâr ederseniz takip konusu alacağın % 10'u oranında para cezasına mahkûm edileceğıniz, borçlu olmadığınız ve- ya borcun itfa veya imhal edildiği veya alacağın zaman aşımına uğra- dığı veya yetki hakkında itiraanız varsa bunu sebeplen ıle birlikte 20 gün içinde tetkik merciine bir dilekçe ile bildirerek mercıden itirazını- zın kabulüne dair bir karar geürmediğiıuz takdirde cebri icraya de- vam olunacağı, iüraz edilmedıği ve borç ödenmediği takdirde 25 gün içinde 74. maddeye göre mal beyanında bulunmaruz. bulunmazsanız hapisle tazyik olunacağınız, hiçbir mal beyanında bulunmaz veya ha- kikate aykin beyanda bulunursanız aynca hapisle cezalandınlacağı- mz ihtar olunur. 26.4.1994 Basın: 47785
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear