14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 MAY1S1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İnsanhaMan paporu • İSTANBLL(UBA)- Türkiy e gündeminden düşmeyen insan haklan ihlalleri devam ederken 1994 yıhnın ilk 4 ayındaki insan haklan ihlallerinin 1993 yıhndaki ihlaüere yaklaşüğı bebrlendı. Yüın ilk 4 ayında Diyarbahr'da 73 faiL' meçhul cinayet işlendiği, bunu 32cinayetle Batman'ın izlediği ortaya çıkü. Ihlaller özellikleOlağanüstü Hal Bölgesinde voğunlaştı. 7 PKK'li öldÜPÖIdû • Haber Merkeri -Güvenbk güçlerince Hakkâri'de düzenlenen operasyonlarda 7 terörisün öldürüldüğü, 15 teröristin de cesedinin bulunduğu bıldirildi. Olağanüstü Hal Bölge Vabbği'nden yapılan açıklamaya göre, Hakkârinin Şemdinli ilçesi çevresindeki kırsal alanda güvenlik gûçlerince düzenlenen operasyonda 7 terörist öldürüldü. Tiyatroculara gözaltı • İstanbul Haber Servisi- Haklar ve Özgürlükler Plalformu'nun başlattığı "Açbğa veZulme Karşı Ayağa Kalkalım" kampanyası çerçevesinde Küçükarmutlu pazar yerinde sokak oyunu gerçekleştiren Ayşe Gülen Halk Sahnesi oyunculannın oyun sonunda gözaltına alındıklan bildirildi. Ortaköy Kültür Merkezi'nin yaptığı açıklamada, gözaltına alınan Latif Çiftlikçi, Fatma Çiçek, Medine Alün ve FOSEM (Fotoğraf ve Sinema Emekçileri)elemaru Güler Algül'ün nereye götürüldüğü konusunda emnıyetten hiçbir açıklama yapılmadığı belirtildi. Görüntülü telefonlar artıyor • ANKARA (AA) - Geçen yıldan itibaren Türkiye'ye getirilen "videophone"lardan bugüne kadar 750 tane satıldığı bildirildi. PTT Dergjsi'nin son sayısında yer alan haberde, AT&A adb Amerikan fırması tarafından ûretilen videophone 2500 tipi görüntülü telefonlar, Istanbul, Ankara, lzmir, Adana, Bursa, Antalya, Gaziantep. Diyarbakır, Şanburfa, Elazığ, Erzurum, Konya'daabcı bukiu. Aradıklan kişide de aynı cihazın bulunması halinde görüntülü görüşmenin yapılabildiği telefon hatü herhangi birek tesisatı olmadan görüntülü ve sesb görüşme yapılmasına olanak sağlıyor. Londra Üniversitesi'nden Zübeyda, şeriatın bir sivil toplum alanı olduğu savma karşı çıktı: ŞeriatotoriteryönetimdirORAL ÇALIŞLAR Helsinki Yurttaşlar DerneğTnin Mu- ammer Karaca Tiyatrosu"nda düzenle- diği "Türkiye'de Din-Devlet İBşkisi Sempozyumu"na baa öğretim üyeleri ve İslamcı kesim yazarlan konuşrnacı olarak kaüldılar. Toplantının en iigi çe- kici ve tartışmalara yol açan konuş- masını ise Londra Üniversitesi öğretim üyelerinden ve halen Boğaziçi Üniversi- tesi'nde konuk öğretim üyesi olarak bulunan Ssuni Zübeyda yapü. Konuş- malar daha çok laiklik üzerinde yoğun- laştı. Kemalist devletin sivil bir hayat olan dini alana müdahale ettiği dü- şüncesi ortak bir görüş olarak ağırlık kazandı. Ali Bulaç."Devleun özellikle 19. yüzyıldan itibaren sivil bir alan olan şeriata müdahale etmesivle çattşmalann ve isyanların arttığuu" öne sürdü. Bulaç, modernleşmeye >önelmenin Osmanh1 - da ve Türkiye'de iç gerilimin ana kay- nağı olduğunu söyledi. Ali Bulaç'ın hemen ardından konu- şan Sami Zübeyda ise şeriatın, Bulaç'ın iddia ettiği gibi bir sivil toplum kurumu olmadığını bebrterek, İran ve Mısır'- • Türkiye'de Din-Devlet Ilişkisi Sempozyumu'nda en azından zamanlama yanlıştı. Devletin 'sivil bir alan olan dine müdahalesf tartışıbyordu ancak Türkiye'de bugün artık dinci akımlann, mağdur sayılacak bir halleri kalmamış, tam tersine iktidar hesaplan yapmaya başladıklan bir döneme girümişti. daki şeriatçı uygulamalardan örnekler verdi ve şeriatın da farklı farklı şekilde tanımlandığını ve ne olduğunun tam da bilinmediğini belirttikten sonra sordu: " Mtsır'daki Müslüman Kardeşler ör- gütünün şeriat anlayışı ile si/in şeriat an- laytşınız aynı mı? Âlı Bulaç'ın şeriatı bir sivil toplum alanı olarak tanımlaması pek yerine oturmuvor." Zübeyda, şeriat uygulamasının bir örneği olarak ele aldığı Iran'da da sivil toplumun zerresi bulunmadığını söyle- di. Humeyni'nin uygulamalanndan ör- nekler verdi. Humeyni'nin tam ve kesin bir otorite olduğunu ve en üst düzey- deki karar organı olduğunu, bir çok ör- nekle anlattı. Humeyni'nin kendisinden daha kıdemli olan Şeriat Medari'yi dı- şlamasıyla Medari'nin hapse atıldığını ve baskı gördüğünü söyledi. Dini top- lumlann büyük çoğunlukla sivil değjh otoriter toplumlar olduğunu da sözleri- ne ekledi. Toplantıyı izlerken. burada sanki bir yanbşlık mı var sorusunu sorup dur- dum. Çünkü toplantının ana ekseni devlet-din ilişkisiydi. Tabii ki devlet her yerde olduğu gibi Türkiye'de de müda- haleci bir kurumdu. Tam RP'nin insan- lann sivil .yaşamına müdahalesinin söz konusu olduğu bir ortamda. dinin dev- let müdahalesine uğrayan mağdur bir kurum olarak ele aÜnabileceği bir top- lanü düzenlemek, İslamcılar için bulun- maz bir nimet olarak değerlendirildi. Müdahale eden devlet. edilen ise bir si- vil inanç kurumu olan din idi. Denklem sanki ters kurulmuştu veya en aandan zamanlamada bir terslik vardı. Dinci akımlann, mağdur sayı- lacak bir halleri kalmamış, tam tersine iktidar hesaplan yapmaya başladıklan Bahçelievler'deki Lçurtma Şenliği kimsesiz çoeuklan ksa bir süre de olsa sevindirdi. (Fotoğraflar: YASEMİN KOYUTÜRK) Gokymjmde süzülenmutluluklat' Istanbul Haber Servisi- Dünyanın en güzel varhklannın çocuklar olduğunu söylesek herhalde yanlış yapmayız. Sevgi- nin. saflığın ve mutluluğun sembolü ola- rak kabul edilen çoeuklan sevindirmek ise, dünyanın en güzel duygulanndan biri olarak tanımlanır. Bahçelievler Belediyesi de çocuklara güzel duygular yaşatan ve bu mutluluğa ortak olan biretkinlik düzenle- di. Bu seferki etkinlik kimsesiz çocuklann kaüldığı "Lçurtma Şenüği'ydi. Şeyh Zaid Çocuk Yuvası işbirlığı ile gerçekleştirilen şenliğe katılan çocuklann sevınci orada bulunanlara duygulu anlar yaşatırken. Bahçelievier Beledıye BaşkanıSaflet Bu- lut ise. çoeuklan gülerken görmenin çok güzel bir duygu olduğunu ve bu türetkin- likleri gelenek haline getireceklerini söyle- di. Şeyh Zaid Çocuk Yuvası'nın bahçesin- de düzenlenen şenlikte, küçükler kadar bazı büyükler de uçurtma uçurarak ço- cukluk günlerine döndüler. Şenliğe katı- lan ve büyüklerden kendisine sıra gelme- yen bazı çocuklar ise gözyaşı döktü. bir döneme girilmişti. Şimdi, dinci siyasi akımlann insan- lann sivil yaşamına müdahale etmeye başladıklan bir dönem yaşıyoruz. Be- yoğlu'nda yaz sıcağında insanlan ka- palı mekanlara mahkum eden anlayış, adım adım nerelere uzanacağınm he- sabını yapıyor. Yanlış kurulan denklem Beyoğlu'nda ortadan kalkan masa ve sandalyelerin. meyhanecilerin ticari olanaklanna vurulan bir darbenin. ak- şamlan içki icmek isteyen insanlann önüne çekilmek istenen bir setin çok ötesinde anlamlan var. Bu bir dayat- madır ve ilerleyebildiği yere kadar gi- der. Başka ülkelerdeki örnekler yeteri kadar uyancıdır. Zaten Türkiye'deki İslamcı siyaset yıllann birikimi içinde önemli mevziler kazandı. Şimdi tam bu ortamda, denklemi devlet-din üzerine kurmak ve dinciliği koruyan bir diya- loglar zincirini yaratmak ne işe yaraya- caktır? Zaten denklem öyle kurulduğu için. İslamalar inisiyatifi ellerine gecirdibr ve tartışmalar onlann istediği yönde şekillendi. Kcnuşmaya ve sempozyum- lara ihtiyacımız yok mu? Tabii ki var. Önceükle, İslamcı siyasi akımın ciddı bir analizine ihti- yacımız var. Bu akımlar. ne öl- çüde bugün üzerinde durduğu- muz siyasi ve toplumsal zemini ve uzlaşmayı kabul ediyorlar? Yüzyıl içinde bin bir zahmetle kazandığımız demokratik mev- zileri daha mı ileri götürmek is- tiyorlar, yoksa bir türlü kurtul- mayı beceremediğimiz tek tip- leştirme çabalannı daha da mı ağırlaştırmak isüyorlar? İslam coğrafyasının radikallerinin, ılımlılannın birleştikleri ortak zeminler nelerdir? Ne ölçüde kendilerinden farklı eğilimlere tahammül edebilirler? Bu nok- tada hep birlikte neler yapabili- riz? Dinci siyasi akımlar çok to- talcı çözümlerle ortaya çıkıyor. Dünyanın her yerinde bu böyle. Türkiye'de de böyle. Kimse kimseyi aldatmasın. Sorun, bu gerçekliği kendi siya- si yaşamımız içine nasıl banşçı bir şekilde enlegre edebileceği- mizde. Belki de bu mümkün de- ğil. Çünkü böyle bir örnek şim- diye kadar yaşanmadı. Çok cid- di sorunlarla yûz yüzeyiz. İslamcı siyasi akımlann çok kö- tenci hedefleri var. Bunlar görmezden gelinerek veya "bırakahm tartışmayı" di- yerek işin ıçinden çıkılamaz. Bedelini daha sonra ağır ödeye- ceğimiz aymazhklara düşeriz. Ben susayım onu dinleyeyim ol- maz. Konuşabm. ama içinde şiddet içeren potansiyeli gör- mezlikten de gelmeyelim. Sen görsen de. görmesen de bu ger- çeklik var. Kimse kendini kan- dırmasın. Bu ülkede hep birlikte banş içinde yaşayalım. Ama banş. gerçeklerin üstü örtülerek sağ- lanamaz. t JHTcıftczst OZEL INDIRIMI Ş i m d i TIHVUU Ş i m d. i 1 ı k S ix t CÜMHURIYETTEN OKURLARA Uğup Mumcu İçin». Sevgili Uğur Mumcu'nun aramızdan ayrılışı 16 aya ulaştı. 25Ocak 1993günlü Cumhuriyet'in başlığı çokaçık ve kesindi: "Susturamazlar". 0 günden bu yana da 70 yıldır sürdürdüğümüz ödün vermeyen Atatürkçü, dev- rimci, demokrat ve laik çızgıden ayrılmadık. 25 ocak günü "Susturamazlar" sözcüğü ile özetleyerek yinele- diğimiz ilkelerimiz için verdığimiz sözü tutmayı sürdüre- ceğiz. Ama aynı giinkü gazetemirde yer alan ülke yöneticile- rinin verdikleri sözlerin hiçbirinin tutulmamakta olduğu- nu görmek bizlere acı venyor. Uğur Mumcu'nun katil veyakatillerini bulmanın kendileri için 'namusborcu' ol- duğunu söyleyenler fazla bir çaba içine girmiyorlar. özellikle Mumcu ailesinin tazminat davasında Içişleri Bakanlığı'nın savunmastnda ortaya çıkan aymazlık, ge- lecek için iyimser yorumlar yapmamızı da engelliyor. Buradan hem kendi adımıza hem de okurlarımız adı- na yineliyoruz: "Uğur Mumcu'nun katiheri bulunmalıdır." Şeriatçı kesimin, Bosna icm toplanan bağış paralannı özel çıkarları yönünde kullanmasını, kurban derisi vur- gununu sürdürmek için yasaları hiçe sayan tutumunu kamuoyuna aktarırken, yeni bir oyunlarını da arkadaşı- mız Yusuf örkan'm hazırlayarak sürdürdüğü "Şeriatçı- lara sahtediploma"haberierı ile sizlere ilettik. Ortaöğretimdeki felsefe kitaplarının, MC hükümetleri dönemindeTürk-İslam sentezine göre yeniden yazdırıl- masındaki amacı, arkadaşlarımız Behzat Şahln ile Fl- gen Atalay ortak araştırmalarıyla sergilediler. Gençleri- mize ders kitabı diye okuttuğumuz felseie, akıl yolunu dışlıyor, şeriatçılara elverişli bir yaklaşımla dinsel felse- fenin yolu açılıyor. Bu tuium, gelecek kuşaklarımızın 'Aydmlanması'ru engelleyecek karartma siyasetinin bir ürünüdür. • Ünlü toplumbilimci Alain Tourain'in ülkemizdeki bir dizi toplantıya katılması da görüşlerinin okurlarımıza ar- kadaşımız Âzmi Karaveli tarafından yansıtılmasmı sağ- ladı. Dünyadaki fikir ayrışımlarının yeni bir demokrasi kültürü yaratılarak bağdaştnlabileceğini savunan Tou- rain'in demokrasi ve laiklik konularındaki açıklamala- rından hem ülkeyi yönetenlerin hem de bağnaz kesimle- rin çıkaracağı dersler vardı Lojmanların satışına ilişkin yasanın Cumhurbaşkanı Demirel tarafından veto edıimesi de geçen haftanın önemli olaylarından biriydi Özellikle Saracoğlu Mahal- lesi'niSİT alanı olmaktançıkaran vegökdelenler mahal- lesine çevrilmesine olanak veren yasanın geri gönderil- mesinde, bu konuları ilk kez gündeme getiren gazeteni- zin de payı vardı. • Hafta içinde sona eren. Merlç VelkJedeoğlu'nun yayı- na hazırladığı "79 Mayıs t Soylev'le Anmak" adlı yazı di- zisi büyük ilgi topladı. Ord.Prof.Dr. Hıfeı VekJet VelkJe- deoğlu'nun an veduru anlarjmıylaAtatürk'ün büyük "Nu- tuk"ur\ur\ günümüz Türkçesi'ne aktarımının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Gençlerin Atatürk'e olan bağlı- lıklarının bir başka göstergesı de, Çağdaş Yayınlan'nın "Söy/ev"in 24'üncü basısını bugünlerde gerçekleştirme zorunluluğunu duymasıydı 27 Mayıs Devrimi'nin 34'üncü yılında yayımlamaya başladığımız, emekli Tümgeneral Srtkı Ulay'ın anıları da genç kuşaktan bilgilendin'ken, o günleri yaşayaniaVıri anılarını tazetiyor... + ABD yardımının İnsan ha'.lan sorununa bağlı olarak kırpılacağı"n\ da Lale Sarıibrahfmoğlu ve Fuat Kozhık- lu'nun haberleri ile Cumhuriyet okurları öğrendiler. • Gazetemizin 70. yaşına u'aşması nedeniyle düzenle- necek etkinliklerin ilkini Cumhuriyet Kitap Kulübü baş- lattı. "70. YılKitap Şöleni "adıyladüzenlenen ve 25hazi- rana kadar sürecek etkınlikte, Çocuk-Eğitim, Felsefe, Sosyal Bilimler, Sözlük. Temel Bilimler, Sanatlar, Dün- ya ve Türkiye Tarihi, Basvuru kitapları gibi bölümlerde yer alan yüzlerce kitap yüzde 50 indirimle okurlara su- nuluyor. Kitap okuma alışkanlığının, enflasyonun da et- kisiyle tümden yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde, gençlerin gösterdikleri ilgi ınsanaumutveriyor. Cumhu- riyet Kitap Kulübü YöneticisiTanerVarlı ilearkadaşları, Cağaloğlu'ndakimerkezbinamızlaTaksim'dekisergile- ri gezen okurların isteklerıni karşılamadazamanzaman zorlanıyorlar. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılarımızla. AçıkhavaMa İ>aşka türlü' bir konser DENİZTEZTEL "Başka türlü bir şey". biz onun ne olmasını isteyeceksek öyle olacak bir gelecek düşü- dür. "Başka tûrlü bir şey", bu- gün bize sunulan seçeneklen reddediştir. kendimizle kurdu- ğumuz ilişkinin artık değişmesi çağnsıdır. "Başka türlü bir şey", "baş- ka" nın kabul cdilmesi ve öz- gürlüğün savunulmasıdır Toplumsal Araştırmalar Vak- fı. zamanın olağan aktığı dö- nemlere. her günün bir öncekı ve bir sonraki günle aynı olma- sına, yaşanan sürekli bir "şim- dilik" durumuna baş kaldınyı bu sloganla anyor. Bu kapsam- da önceki gece Harbiye Açı- khava Tiyatrosu'nda düzenle- nen ve Yeni Türkü Grubu'nun yer aldığı "Başka Türlü Bir Şey" konseri. coşkulu bir gece- ye dönüştü. Beş bin kişilik açık- hava üyatrosunun tıkbm tıklım dolduğu gecede, yaşamına "baş- ka"lık katan, ancak bugün aramızda olmayan birçok kişi- nin fotoğraflannın yer aldığı bir dia gösterisi sunuldu. Çoğu Murathan Mungan'ın. Can Yö- cel'in dizelerinden oluşan şarb- lar, binlerce kişilik koro eşliğin- de söylenirken sahnedekı bü- yük perdeye yansıyan Derriz Genniş'ten Nazım Hikmet'e. L'ğur Mumcu'dan Abdi İpekçf- ye, Sait Faik'ten Emil Gaibp Sandalcı'ya. yitirdiğimiz değer- lerin portreleri. coşkuyla ~bu- rukluğu bir arada yaşattı. Başka türlü bir gece için açık- hava tiyatrosunu dolduranlar, özgürlükleri sınırlayan ilişkik- re: siyasi. ekonomik, ideolojik dayatmalara; resmi iktidara, resmi muhalefete alternatif iste- diklerini göstererek belki de bu yolda ilk adımı attılar. Toplumsal Araştırmalar Vakfı. bugün Türkiye'de herke- si egemenliği altına alan ekono- mik. politik ve toplumsal kriz onamında bir şeylerin değişme- si gerektiğini vurguluyor ve bu amaçla çahşmalar yapıyor. Ça- lışmalarda Taksim'de bildiri dağıtmak. üniversitelerde "Baş- ka türlü bir şey" defterleri aç- mak da yer abyor. Sunulanm dışına çıkabilenİer bu defterler- de alternatiflerini. arayışlannı dile getiriyorlar. Defterlerde "Doğru, türlü şeyler istediğim: En azından daha az gün ve saat çalışmak isti\orum"dan "öz- gürlük sokaktadır"a. "Hala tek yol devrinTden "Toplu ha>Tan karJetme törenini esefk kniryo- runı"a. "Yaşasın aşk, yaşasm de>Tİın"den "Başka türlü bir şey de boş"a kadar birçok farklı yaklaşımlara rastlanıyor. Başlatılan bu süreç ne denli yaygınlaşır, nereye kadar gider, kaç kişi destek verir. bilemiyo- ruz. Ancak adını Can Yücel'in şu dizelerinden alan bu arayış, sanınz hepimizi bir parça da ol- sa durup düşünmeye yönelte- cektir: "Başka türlü bir şey be- nim istediğim ne ağaca benzer ne de buluta burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayn deniz havası ayn hava nerde o özlediğim nerde o bek- lediğim... rengi başka tadı başka."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear