23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
a MATR> l*W UUMAHTESI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Ressam Nevra Bozok'un 'Kybele'ye Saygı' sergisi Eskişehir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde Kybele'dengünümüzeuygarlıkarayışı AHMETCEMAL Halen Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim-İş Bölûmü Grafik Ana Sanat Dalı'nda yardıma doçent olan ressam Nevra Bozok, Es- kişehir Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde yeni bır sergi açtı. "Kybele'ye Saygı" başlığını taşıyan bu sergi, sanatçının eskiden beri var olan bir tut- kusunun. eski Anadolu uygarhklannın izini kendi sanatı aracılığıyla sürme tutkusunun bir belgeseli niteliğinde. Sanatçıyla eserleri ve gelecekteki planlan üze- rine konuştuk. -Sayın Nevra Bozok, başlangıcından bu yana eserlerinizde Anadolu motifleri. özellikle de mito- iojUc atrflar ağır basıyor. Bu seçüninizin nedenle- rini açıklar mtsınız? Bildığınız gibi, ben Anadolu Üniversitesi'nde öğretim üyesiyim. Bu üniversite de Eskişehir'de, yani bir Frig bölgesinde. Çevrem eski uygarlı- klarla inanılmaz güzellikteki Frig kaya anıtlan ve kült merkezlenyle dopdolu. Bundan etki- lenmemek olası değil. Bu kült merkezlerinin en önemlisi de Midas Anıtı dediğimiz Yaalıkaya. 1983'te üniversitem ve Mılliyet gazetesrnin işbir- liğı ile bu anıtta oluşan çatlağın büyümesini en- gellemek için 'kurtarma' çalışmalan baş- latılmıştı. Bu nedenle Sayın Ord. Prof. Dr. Ek- rem Akurgal başkanlığındaki bir heyetle Yaalı- kaya'ya gitmiştim. Bu görkemli kaya anıtı, özel- likle de mitolojik öyküsü beni inanılmaz bir bi- çimde etkilemişti. Bu kült merkezi, tannça Ky- bele'nin önemli bir tapınım merkeziydi. Ö gün- den sonra beynim yalnızca Kybele ile dolu oldu. Bır şeyler yapmalı, o uygarlığa ait miti gûnümü- ze taşımalıydım, ama nasıl? Bu fırsatı, 'Anatanrıça Kybele'nin Frig ddnemi ikonograiîsi ve özgün baskı resimlerde \orumu' konulu tezimi yazarken yakaladım. Bir arkeo- log ya da sanat tarihçisi değildim, güç durum- daydım, ama beynim de beni zorluyordu... Bu konuda beni yüreklendıren ve yönlendiren tek bir insan çıktı karşıma. Sevgili Prof. Dr. Mu- hibbe Darga, Ğngin hoşgörüsü ve sabnyla bir Kybele bereketiyle benimle uğraştı. Ben de bir Kybele doğurganhğıyla ona cevap vermeye çalı- şarak başladım-üretmeye... -Yeri gelmişken, bize kısaca Kybele'nin mitolo- jisinden söz eder misiniz? İlginç bır mitolojısı var Kybele'nin. Frig Kralı Midas, kıanı Kybele'nin sevgilisi Attis ile evlendirmek için haarlıklara başlamıştır. Bunu duyan Kybele, düğün yerinde tannsal gücünü kullanarak Attis'i çıldırtır. Aklını yitiren Attis, dans ederek transa geçer ve erkeklik organını keser. Hayalanndan akan kanlarla sulanan top- raktan bitkiler fişkırmaya başlar. Bunu gören Kybele de Attis'i yaz-kış yapraklannı dökme- yen bir çam ağacına dönüştürüp ölümsüz kılar. Daha sonralan Kybele'nin kült merkezlerinde buna benzer tapmı biçimleriyle bereket ve bahar şenükleri düzenlenm'eye başlar. Ben. işte bu mi- tolojiden yola çıktım. Sait Faik'in dediği gibi, "Bir insanı sevmekle başlar her şey". Ben de işe Kybele'yı sevmekle başladım... -Kybele'nin mitolojisindeki mesajı günümüze nasıl aktarıvorsunuz? Kybele, bir düşünce ürünü. bereket ve doğur- ganlığm sembolü ve bir halk tannçası. Çünkü insanlar, tüm yaratıcı eylemleri ona yüklüyor- 'Çalışmalanm sanırım daha ıtnın ydlar aym pzgide, başka uygarlıklarla birlikte söiecek...' lar. tnsan düşüncesinde başanlann kaynağı, ya- ratma eyleminin özü olarak karşımıza çıkıyor. Kybele, yalnız değil. Arslanlar, rahipler ve mü- zisyenlerle bir arada. Bereket ve doğurganlık sembolleri olan başak demetleri ve narlarla bir- likte... -Bu semboller zaten sizin resimierinizde de sık görülüyor... Evet, benim resimlerimde Kybele'nin yanı- ndaki arslanlar kimi zaman tannçanm ayakla- nnın dibine çöküyor, kimi zaman transa geçip tannçanın çevresinde dönüyor; kimilerinde Ky- bele, başaklar ve narlar içinde; Hıtit yazıtlan, Kybele'ye mektuplara dönüşüyor; rahipler ve rahibeler, dinsel içerikli bır ansellik sunuyor- lar... -Türk resün sanatmm vardığı noktaya ilişkin genel düşüncelerinizi özetler misiııiz? Bunu yapmak genel olarak haddim değil diye düşünüyorum. Ama kendi dalımla ilgjli düşün- celerimi sorarsaruz bu konuda son derece iyim- ser olduğumu söyleyebilirim. İnsanlar artık 'grafik sanatları' denincc, neden söz edildiğini anlıyorlar. Tanıtım grafiğinin, baskı teknikleri- nin, özgün baskı resmin ne olduğunu biliyorlar, çünkü bu konuda eğitim veren kurumlar, eski- den olduğu gibi sadece büyük şehirlerde değil, Anadolu'ya da yayılmış durumda. Bu kurum- lar, sözünü ettiğimiz eğitimi ciddi bir biçimde yaymayı sürdürüyorlar. Yükseköğretim ku- rumlanndaki diğer fakültelere bile sanat dersle- rinin konması, bunun en güzel örneği değil mi? Şeker Ahmet Paşa'yı, Osman Hamdi'yı vb. tanıyan bir kuşaktan sonra, bir Mengü Ertel'i, bir Yurdaer Altmtaş'ı. bır Ergin lnan'ı, bir Süley- man Saûn Tekcan'ı. adını sayamayacağım ka- dar çok grafik sanatlar ustasını tanıyan bir ku- şağın orlaya çıkması, beni gerçekten umut- landınyor... -Bundan sonraki çaltşmalannız hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Çahşmalanm sanınm daha uzun yıllar aynı çizgide, başka uygarlıklarla birlikte devam ede- cek, belki de bir ömür boyu... Çünkü ben, saksı- da çıçek resmi yapmayı sevmiyorum. Önce be- nim beynim zorlanmah, mesaj vermeliyim, bir öyküsü, bir kurgusu olmalı ürünlerimin... Bu olanağı da yaşadığım ortamda, henüz kaybol- mamış, o çoktannlı dinlere egemen olmuş gör- kemli yapıtlarda ve mitolojilerde buluyorum... Vücudundan "enerji" geçenyüdızGösterimi süren'Ayazda Bir Yürek' fılminin genç yıldızı Emmanuelle Beart neden oyuncu olduğunu bilmiyor Külrür Servisi - Oaude Sautet'nin yö- nettiği, başrollerinde Emmanuel Beart ve Daniel Auteuil'ün oynadığı "Un Coeur En Hiver" (Ayazda Bir Yürek) bugünler- de Alkazar Avrupa Sineması'nda göste- rilıyor. Fılmm başrolünde ızledığımiz Emmanuel Beart, Fransız sinemasının genç yeteneklennden. Beart, Chabrol'ün s L'Ehfer" (Cehennem) adh fılminde de başrolde. Oyunculuk gücüyle olduğu kadar güzelliğiyle de dikkati çeken sa- natçı, Fransa'da yayımlanan Studio der- gisinin mayıs sayısında kapak oldu. "Me- lek mi Şeytan mı?" başlığıyla Thierry KB- fa ve Jean Pierre Lavoignat'ın sanatçıyla yapiığı söyleşıde onu yakından tanıma fırsatı buluyor sinemaseverler. - Bugüne kadar, filmin ağırlığına karşuı hiç böylesine rahat, tasasız bir baş- roide oynamamışhnız sanınz... Evet bu doğru Benim mutlu olmaya ihtiyacım vardı o sıralar. Claude (Chab- rol) çekımlerden önce bize "Biz mudukık içinde bir cenennem yaratacağız" dedi. Bu beni çok sevındirdı. Ben de bu filmi, film çekmenin zevki için yaptım. - "L'Enfer"de (Cehennem) en çok me- rak edflen şey, sizin canlandırdığımz Nell> karakterinin kocasını aldahp aldat- madığı. Siz bunu merak etmiyor musu- mız? ChabroTe bu soruyu sordunuz mu? Hayır. Aslında. bu oldukça kanşık bir durum. Ben fılmde bir fahişe mi yoksa bir bakireyi mi canlandırdığımı hiçbir zaman tam olarak anlayamadım. Baş- langıçta kadının kocasını aldatıp aldat- madığmı bilrnek beni çok fazla ilgilen- dirmiyordu. Önemli olan bizı ilgilendi- ren kişilerin kafasıran içini tam olarak görebilmek. Onun hayallerini, fantezile- rini bilmek... - Fakat bir karakteri canlandırmak İÇHI onun kim olduğunu tam olarak bilme- niz gerekmiyor mu? Hayır... Nelly de hepimiz gibi sadık kalmak ve ihanet eünek duygulan arası- nda gidip geliyor. Önemli olan, bunları anlayarak doğru yansıtabilmek. Zıtlıklan da o oranda verebilmek. Çe- kimde çok ağır çalışıyorduk, ben Nelly karakterinin içinde kendimi kaybettim. Bence o kocasına aşık bir kadın. Adamın onu sevme nedeni ıse kadının ondakı çılgın kişiliğı ortaya çıkarması. Ben bir fılmde çalışırken kendime öykü- yü anlatınm. Bu fılmde de bence NeBy, Amerika'- ya gidip bir sinema yıldızı olma düşleri kuran bir kadın. O tam bir hayalperest. Kocası da öyle. Düş kurması sonucunda başına ışler açılıyor zaten. Chabrol bana "Kendi için çok büyük bir otd odasında kalıyor ve kendi için fazla güzel bir kadı- nla birlikte" demişti. Bu fılmde ovnamak için Nelly'nin kocasını aldatıp aldat- madığını bilmek çok da önemli değil. Ama çekim sırasında -ekip genelde er- ENTELBAR Eğlenmek sizinde hakkınız gelin Ervtel Bar'ın mükemmel manzarası nefis atmosferi içinde her gece Grvp EYLÜL' ile çılgmca eğlenin Hem de bu fiyatlara Yerll ıçki. 65 OOO Xl_ Yabancı içki: 95 OOO TL keklerden oluşuyordu- "Salope" adını çok duydum. - ChabroTle nasıl iletişim kurdunuz bu fUm için? Onunla karşılaşmadan önce senaryo- yu okudum ve senaryoyu okuduktan sonra da bu rolün benim için uygun ol- madığına karar verdım. -Neden? Nelly çok popüler bir karakter. Varo- luşu, hareketleri, konuşma şekh... Ben onu canlandıramayacağıma, bu rol ıçın biraz sofıstike bir tip olduğuma karar verdım. - Neden karannızı değiştirdimz? Chabrol. O, beni ikna etmeyi başardı. Beni çok güldürdü ve devamlı yemek ye- dirdı. Yenı biriyle tanıştıpmda hemen onunla ortak noktalanmızı bulmaya ve dünyasına girmeye çalışınm. Onunla •birlikte içki ıçerek sabahlara kadar ko- nuştuk. Ben bir film teklifı aldığım za- man yönetmeni denemek için hep "hayır" derim. Bu bır çeşit sınama be- nim ıçın. Yönetmenın bu teklifı neden bana yaptığmı merak edenm. Beni is- temesının nedenlerini de daha aynnülı öğrenmek için olumsuz yanıt veririm. - Sautef ye de hayır' mı dediniz? Hayır, ona hemen "evet" dedim, ama körkütük sarhoştum. - "La Belle Noiseuse" çıplaklıkla ilgili bir fîlmdi. "L'Enfer"de ise sizin can- landırdığınız karakter daha kışkırtKi. Bunu Claude'la da çok konuştuk, ben yaşamda duygusalhktan git gide daha da uzaklaştığımızı düşünüyorum. -Yani? Ben çok hızlı hareket ediyor, konuşu- yor ve düşünüyorum. Ama duygu- sallığın çok daha isteksizce, silik bir şe- kilde dışa vurulduğunu düşünüyorum. Ve bunu fılme yansıttığımı söyleycmem. Nelly çok agresıf bir karakter. Kışkırtıcılığı da bilinçli ve aynı zamanda bilinçsiz bir kışkırtıcılık. O çok mutlu bir insan. tnsanlann bakışlannı ûzerinde hissetmekten hoşlanıyor. Bakışlan ûzerinde hissetmek - Bu çok güzel bir oyuncu tanımı olabi- lir. Başkalanıun bakışlannı ûzerinde his- seden insan. Evet, ben bunun söylendiğini duy- dum. Oyuncular için bu geçerli. Ben inanıyorum ki oyuncular göz önünde ol- maktan hoşlanmasalar bu mesleği yap- mazlardı. - Bette Davis, komed\enlerin gerçekte hiç de komik insanlar olmadığını sö>lü- yor. Sizinse uzaklaştıkça sanki daha da yakınlaşan bir karakteriniz var... Ben neden oyuncu olduğumu bilmi- yorum. Bildığim bir tek şey var o da "mo- tor" dendiğınde ya da bir sete girdiğimde hissettiklerim. Ben bu meslekte başanlı oldum. Bu ormanda yükselen çığlık, ak- mak istemek gibi. Bende seyahat etme potansiyeli var. Dünyanın her yerine uyum sağlayabilirim. her ülkede yaşaya- bilirim. Burada kendimle baş başa kal- mak benim için olanaksız. Bunu yapa- mam, belki bir süre sonra. - Kariyerinize bakttğimızda "Un Coe- ur En Hiver"ın (Avazda Bir Yürek) sizin için bir dönünt noktası olduğunu görüvo- nız... Evet. birinin Sautet'nin filmi üzerine konuşması beni çok mutlu ediyor. Bunu uzunzamandırbekliyordumçünkü"Ma- noa, je t'aime!" artık beni sıkmaya baş- ladı. Sautet. benim icin.sinemanın ba- bası. O tam bir kahraman. Onun yok- luğunu süreklı hıssedıyorum. Onsuz ya- şamayı düşünemiyorum. O sanki aile- den biri gibi oldu benim için. İnsanlar si- zin için vazgeçilmez olduklannda onlar- la gerçekten iyı arkadaş olduğunuzu an- larsınız. Onun bana ihtiyaa olduğundan daha çok benim ona ihtiyacım var. - "Ayazda Bir Yürek "te can- landırdığmız tutkulu, hırslı Camille, size gerçek yaşamda da çok benzeyen biri sanırım. Evet, ama ben onun kadar çalışkan bır insan dcğilim! Tam bir tembclim. Nasıl olduğunu bılmiyorum ama bu filmde de "motor" dendiğınde \ücudu- ma bir enerji geçıyor. Çocukluğumdan ben hep yetersız olduğumu düşünur- düm ve bu beni daha çok çalışmaya iter- di. Yaptığım şeyın hep en iyisini yap- maya çalışınm. Tutkulanmın doruğun- da yaşamak gibi delice bir isteğim var. ÜŞÜ ANAHTAR BAR Solocok Sahil Yokı No: 1 ÜSKODAK EZ: T«l: 391 CEM KARACA ve YOL ARKADASLARI ile kilitsiz geceler Anahtar Bar'da! Kurucesme 257 67 88 CAHIT BERKAY lMartl994'tekımhğımı kaybettim Geçersızdir ERMANTÜMER Satılık ufak bo> Terrye yavrulan 5858675 LİSAN ÇÖZÜM Bizimle İngilizce sorununuzu çok kısa zamanda çözebilirsiniz. Lütfen bizi arayın. Tel:3495938 BahariyeCad.62/3 Nüfus kağıdımı, ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLl Derneğiıniz Yaranna... Aziz Berker Halk Kütüphanesi Geliştirme Derneği yaranna 28.5.1994 günü saat 20.00-24.00 saatlerinde Kalamış Marina İçi Peysage Restorant'ta müzikli gece düzenlenmiştir. İlgililere duyurulur. YÖNETtMKURULU Tel: 337 95 25-336 73 50 Tel: 41449 57 DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Amenka'daTürklmgesi Profesör Bozkurt GOvenç'in Türk Kimliği adh yapıtı, sayfalar 311-314: Amerikan okullarında okutulan tarih kitaplarında Osmanlılar, Selçuklular, Yunanlılar, Erme- niler, Kürtlerle ilgili bilgiler verilirken ortaya çıkan Türk imgeleri sergileniyor. Bazılarını aktarahm (Ayraç içindeki adlar kitapları ya- zanların adları): "Yaklaşık 1000 yılına kadar Arapların esiri olan Türk- ler dağ insanı niteliğinde bir kavımdir." (Warshaw) "Orta Asya'dan Irak'a gelip Bağdat'ı ele geçıren Türk- ler haşin, savaşçı bir aşirettir." (Warshaw) "Orta Asya'dan gelen Türkler savaşçı bir millettir." (Mazour) "Selçuklu Türkleri kendilerinden önceki Müslümanla- ra göre daha az hoşgörülüydü. Kutsal topraklara sahip olduktan sonra. bu yerleri ziyarete gelen Hıristiyanları öldürmeye başladılar." (Rosette) "Osmanlı Sultanı Abdülhamit, millı ve dini nedenlerle, Balkan Hıristiyanlarına karşı cephe aldı. 1915 yılında Er- menileri Ruslara yardım etmekle haksız yere suçlaya- rak, ülkede yaşayan bütün Ermenilerin öldürulmesini emretti. Abdülhamit, bu soykınmda oynadığı rol yuzün- deh, 'Kızıl Sultan'şöhretinikazandı. Soykırım 200000 Er- meninin ölümü ile sonuçlandı. Kaçmayı başaran Er- meniler, Ortadoğu ile Avrupa ülkelerine ya da Amerika '- yasığındılar. "(Vtfetty) "Enver Paşaya göre, Türk ve Musluman olmayan kim- seler Türkiye'ye sadık olamazlardı. Paşa, 1915 yılında bir milyon Ermeninin öldürülmesi emrini verdi. Çocuğu- nun köy kilisesinde diri diri yakıldığını gören bir anne şöyle haykırıyordu: Ne oluyor görmüyor musunuz? Tan- rı aklını y/f/rd//" (Under) "Turklerin ısyancılara yaptığı işkence, Avrupalıların öfkesini körüklemış, Yunanlıların kararlılığını pekiştir- mişti. Chios'ta yapılan soykınmda 100000 Yunanlı öldu- rülmüştü. Yabancı imparatorluk yönetimine karşı sava- şan Yunanistan sonunda bağımsızlığını kazanmıştır." (McKay) Peki, kimse durmamış mı Amerikan okul kitaplarını dolduran boylesine ağır suçlamaların doğru olup olma- dığı, ya da ne oranda gerçekleri yansıttığı üstünde 9 Bu tarih kitaplarından birini basıp dağıtan Marcourt Brace and Jovanovvich Yayınevi yönetıcileri, "Turkler tarihte Hıristiyanları öldürmekten başka hiçbir şey yap- madılar m/?"sorusuna, 1985 yılında, şöyle yanıtvermiş- ler: "Yer darlığı ve program oncelikleri nedeniyle dunya tarihlerine yeterli yer ayıramıyoruz, ama Türklerden ge- len eleştiriler ilerde yapılacak yeni basımlarda dıkkate alınacaktır." 1909'datahttanindirilmişAbdülhamit'in 1915'te Erme- nilerin öldürülmelerini emretmesi, ABD okullarında okutulan tarih kitaplarının güvenilirlık derecesını açıkça gösteriyor. Aslında bütün bu olumsuz yaklaşımların kaynağı bambaşka bir Türk imgesi. Hıristiyan dünyası Müslü- man Osmanlıya duyduğu öfkeyı, Osmanlı Imparâtorlu- ğu yıkıldıktan bunca yıl sonra bile üstünden atabılmiş değil. Bozkurt Güvenç Kardina! Nevvmann'ın, 1854te, Liver- pool'da yaptığı, "Hıristiyanlık Açısından Turk Tarihi'ko- nulu üç konuşmadan bazı tümceler almış: "Papalık Devleti'nin son bin yılı Turklerle favaşarak 'geçmiştirdenebilir. (...) Turklerin savaş gücunu inkar et- miyorum. Ama işte bu güç, onları, imanın ve uygarlığın amansız düşmanı yapıyor. Onun için, Turklerle savaş- mak, onları yok etmek zorundayız." (S. 315) Hıristiyanlığın, Osmanlı kılıcıyla Avrupa'ya, Afrıka'ya yayılan Müslümanlığa karşı kendini savunma kaygısın- dan, yok edilme korkusundan doğan köklü öfkesinin iz- leri kimliklerden bir türlü silinemiyor. 1990da Louisville Üniversitesi'nde yapılan bir araştır- ma ABD'de Turklerin hiç sevilmediğini göstermiş. Turklerin, yani tarihteki Osmanlıların... Amerikalılar çağdaş Türkleri tanımazlar ki!.. Tanıdılar mı da kafalarındaki Türk imgesi değişmiyor. "Siz hiç Türke benzemiyorsunuz," deyip çıkıyorlar işin içinden... "Kişilik-Kimlik-lmge" konusu bayağı çetin bir konu... Proiesör Bozkurt Güvenç'in kitabını mutlaka alıp oku- malısınız, ama o 456 sayfalık koca kitabın bu konuya an- cak "bir giriş denemesi" olduğunu unutmadan... Bu aksam saat 20.00'de konser verecek 'Yeni Türkü' Harbiye Açık hava Tiyatrosu'nda Külrür Servisi- Yeni Türkü. bu akşam saat 20.00'de Harbi- ye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konser verecek. Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediğı konse- rin adı 'Başka Türlü Bir Şey'. Konseri düzenleyenkr neden bu adı seçtiklerini şu sözlerle açıklıvorlar: "Konseri, bir te- mayla adlandırmak ve hazırlık sürecini de basit bir düzenleme- den öteye taşıyabilmek istedik. Bu ni> ctle konsere' Başka Tür- lü Bir Şe>' adını koyduk. Bilin- diği gibi 'Başka Türlü Bir Şey' Yeni Türkü'nün, sözleri Can Yüccl'e ait. bir şarksuım adı. 'Başka Türlü Bir Şey', bugü- nun tanmuyla başka türlü olabileceğine ilişkin bir muha- lifliği ve başka türlü bir gelece- gi simgclcsin istedik. Eşitlik, özgürlük ve kardeşliği, insamn ve emeğin değerini; başka türlü düşünen ve yaşayanların öz- güriüğünü; başkalıklanmızı konıyarak da> anışmayı dile getirsin. Geçmişimizde kıymetli olan, başka türlü olan ne varsa sa- hiplenmek gerektiğini hatı- rlatsın. \ e niha\et başka türlü şeyler yapmayı deneyerek, başka türlü bir yaşam umudu- nu diri tutabileceğımizi simge- lesin istedik." "Başka Türlü Bir Şey" kon- serinde. "Biz de vanz" diyen- lerbuluşacak. Çalınır her sabah kapımın zili Açanm: Ben haziranım Yaşamak, süresiz yaşamak eğilimi belki. Şair Edip Cansever'i sekizinci ölüm yıldönümünde sevgiyle, özlemle antyoruz. ÖZLEMTANGIR ile ALPERPAMİR evlendiler. Kadıköy27.5.1994
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear