23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 8NİSAN1994CUMA 'Onanm', 'restorasyon' ya da 'konservasyorf maskesi altında, kendi kültürel mirasımızı kendi ellerimizle yok edip koleksiyonlara gömüyoruz Esertopraklarımızm, kültür insanlığındır HALDUN ARSLANCAN R^ionuör Tarih öncesinden günıimuze kadar gelen "insan yapıtı kültür \arlık!an' olarak adlandırdığımız mil- yonlarca obje sayesinde. geçmişte \ar olan kültûrlerin yaşayışlan, inançlan. bilgi düzeyleri ve olaylar hakkı- nda bilgi edinebiliyoruz. Kimi kültür varlıklan. toprak \e su ahından çık- mak yoluyla. kimileri de kuşaktan kuşağa geçerek gü- nümüze. beraberlennde sahip olduklan bıîgı bırikim- lerini de taşıyarak ulaşmaktadırlar. Özellikle kazılardan çıkanlan objelerin buluntu yer- leri hakkında ne kadar çok venye sahipsek ve bunlar gerek doğal olarak. gerekse insan eliyle nc kadar iyi korunmuşsa bize verebileceği bügıler o derece artmak- tadır. Bulunduğu yer bilinme> en \ e gerekli özen göste- rilmeden ele geçen objelenn \erebi!ecekleri bilgi sınırlı kalmaktadır. Bilgi ve belge kaynağı olan eserler, bu- luntu yerlerinın bılınmesiyle kımliklerini kazanırlar. fmzasız bır tablo. nered'en çıktığı bilinmeyen bırese- rin belge değerleri çoğunlukla estetik sınırlar çerçeve- sinde kalır. Özellikle bilinçsiz kişiler tarafından toprak altından çıkanlan eserler müzelere teslım edilseler bile bunlar sonuçta ekşik bilgıyle gelen belgelerdir. Bır eserin top- rağın hangi tabakasından çıkmış olduğu. çoğunlukla onun estetik değerlerinden daha önemlı olduğu ıçın objelere dokunulmayarak yapılacak bilımsel bir kazı- ya btrakılmalan en doğru yoldur. Son yıllarda ülkemizde koleksıyonlann sayıca art- masıyla. arkeolojık ve etnoğrafik eserler. genellikle bı- linçsiz bir şekilde salt sahip olma arzusu ile bulunma- lan gereken yerlerden kopanlmaktadırlar. Bu talep. özellikle toprak altındaki cserlcn kazma kürekle 'kıra döke" yerlerinden çıkaran kışilerce karşı- lanmaktadır. Bu sırada fiziksel olarak tahrip olan eserler, belgesel nitelıklerınden de çok şey yitirmekte- dirler. Kazı olayını gerçekleştiren kışılerin ıse tek amaçlan. bulunan objelerin maddi açıdan değerlı ol- malan beklentisidir. ünyanın çeşitli müzelerinde ve koleksiyonlannda sergilenen, ülkemizden gitmış eserlerin geri verilmesi için uğraş verirken sahip olduklanmızı korumak içinse fazla çaba harcanmamaktadır. Unutmamalıyızki ülkemizdeki kültür varlıklan bizim sınırlarımız içerisinde olsalar da aslında her kültür varlığı gibi tüm insanlığa aittirler. Bizler korumak için gereken müdahaleleri yapamazsak başka uluslaryapacaklardır. Bunlar da bizlerin ayıbı olarak gelecek kuşaklara miras kalacaklardır. Koleksiyonerlenn çoğunun. eserieri estetik bütün- lük içınde gö'rme arzulan. objelerin hatalı onanmlar görmelenne de neden olmaktadır. Örneğin ağzı kınk olan anfora. bir ayağı eksik olan heykel. esen bulan için az para etmektedır. Bu açığı kapaimak için de bı- linçsızce yapılan eklemler ve onanmlar. bunlara bü- yük oranda zarar vermektedır. Bu türden uygulamalara daha çok toprak altından çıkan keramik eserlerde rastlanılmaktadır. Çıkanlma sırasında kazma. kürek vb. darbelenyie kınlan parça- lar birbırlerine özensızce yapıştınlmakta, eksik kalan bölümlcr de 'hurda' tabir edılen eskı keramik parça- larla tümlenmektedır. Bu türden öyle örnekler vardır ki üzerlerinde onıınal parçadan çok sahte parça bu- lunmaktadır. Farklılıklar belli olmasın diye tutkal. alçı. kil kanşımlan ile ek yerleri sıvanarak eser top- rağın altından henüz çıkmış gibi bır görünüm de ka- zandınlmaktadır. '20. yûzyd Urartulan' Restorasyon ve konservasyon çalışmalanm sıra- sında rastladığım bir örnek. olayın ne kadar tican bir boyuta ulaştığını göstermektedir. Urartu dönemine ait olduğu söy lenen bir toprak kap. konserv asy on işle- mine alındığında. üstü yer yer kil ve tutkal kanşımı ile sıvandığından, aynntılar seçılemiyordu. O sırada. çoğu örnekte olduğu gıbı. bulan kişi ta- rafından kınk parçalann birbirlerine yapıştınldığını düşünmüştüm. Çalışmanın ilerlemesi ile ortaya ilginç bir durum çıktı: Kap. tam ortasından. iki ayn bdlüm olarak bir- birine yapıştınlmıştı. Üstelîk. bu iki ayn bölüm birbir- lerine sadece renkleri benzeyen iki ayn kabın parça- lannın birleştirilmesiyle oluşturulmuştu. Buna ek ola- rak. parçalann bırbirlenne değecek yüzeylerindeki doğal olarak oluşmuş olan kınklar da eğe ve zımpara- larla düzlenip tam olarak çakışmalan sağlanmıştı. Esen korumak şöyledursun. hangi dönemeait olduğu bile zor anlaşılır bir konuma sokulmuştu. Sonuçta karşırruza 20. yüzyıl yapımı bir Urartu keramiği çıkmış oldu! Toprak altı kültür varlıklanmızın nasıl tahrip edil- dığine ilişkin başka bir uygulama. dünyanın en ünlü mozaik müzelerinden birinin buiunduğu ülkemizde yapılan mozaik katlıamına çarpıcı bir örnektir. Konservasyon ve restorasyonu yaptığım Roma ve Bizans dönemlerine aıt 4 adet mozaik levhanın. yu- kanda bahsettiğim gibi bilinçsizce yapılan onanm uy- gulamalanndan daha fazla zarar gören bir tarafı. lev- halann. buluntu yerlerinden doner disklı testerelerle kesilerek çıkanlmış olmasıydı. Bır bütün halindeki Sultanahmet Camii'nin avlusunun kündekari kanatlanndan biri (üstte). Sul- tanahmet Camii'nin aviusunun kündekari kanatlanndan birinin arka yüzii- nün (parinası yok edilmiş) aynalan (solda). : ^ J» «# • # * . Taban kısmı bilinmeyen bir döneme ait keramik parçalarıy la tiimlenmiş Urartu keramik eser (üstte). Ait olduğu yerden kesilerek çıkanlmış Bizans dönemi duv ar mozaiği restore edildikten sonraki görunüşuvle (sağda). metrekarelerce alana sahip eserden, beğeniye göre in- san. keklik, kuş kompozisyonlan satışa sunulmak üzere aynlmıştı. Objelerin nakliye esnasında kınlmaması için de ar- kalan, içinde demir donatı olan beton ile kaplanmış bir durumdaydı. Eserler, gerekli özen gösterilmeden yerlerinden çı- kanlmakla, arkeolojik açıdan uğradıklan zarann yanı sıra sonrasında bahsedilen türden uygulamalann yapılmaması ile hıç olmazsa uygulanacak konservas- yon ve restorasyon müdahaleleri zorlaşünlmamış olur. Etnoğrafik eserlerin de diğerleri gibi çeşitli şekiller- de tahrip edildiğini görmekteyiz. Kültürümüze sahip çıkmak adına Anadolu'nun her yöresinin kendine has özellikteki evlerinin kapılan. tavan süslemeleri. pence- releri. parnıaklıklan \b. yerlerinden sökülerek şimdi- lerde modern mekanlan süslemektedirler. Hatta bazılannın sade olmasından dolayı üzerlerine sanki yapıldığı döneme aitmiş gibi görünen işlemeler ve eklemeler yapılıp orijinal nitelik kazanması için es- kitme işlemlerine de tabi tutulmaktadırlar. Bir mekanın içinde bir Kayseri evinin tavanmın gö- bek süslemesi ile Bursa evinin pencere kanadı bir ara- da bulunmakta. harman yerinde kullanılan eski 'dü- venler" üzerine cam konup altına da demirden yeni ayaklar monte edilerek masa, sehpa olarak kullanı- Imaktadırlar. Bu tür uygulamalar. •postmodemizm' adı altında kişiliklerinı yitirmış dekoratif unsurlar olarak hizmet etmektedirler. Bir moda dkımının peşi sıra aıt olduk- lan yerlerinden kopanlan bu eserler. bir zaman sonra demode olunca yeni yerlerinden de atılarak nereden geldiği belirsiz bir halde eskicilere düşeceklerdir. Kısa zaman sonra kapısı. tavanı ya da penceresı sökülüp yerlerine modern malzemeler ile yenileri vapılmış eski Anadolu evleri ile karşılaşabiliriz. "Restorasyon nedir" diye sorulduğunda. pek çok ki- şinin vereceği yanıt "Tarihi eserlerin aslına uygun bi- çirnde onarılmasıdır' 'şeklinde olacaktır. Basında da konu zaman zaman "Falanca yer aslına uygun olarak restore edildi" bıçıminde geçmektedir. Bu tanım genel anlamda doğru kabul edilmekle birlik- te bilinçli ya da bilinçsiz yapılan yanlış ve eksik resto- rasyon uygulamalannın olumlu gibi gözükmesine de neden olmaktadır. Fransızca 'restaurer'dan dılımize 'bir mimari eseri, bir sanat eserini onarıp eski durumuna getimıek' şeklin- de geçen restorasyon, tanımın sonucu olarak esen ilk yapıldığı halı gibi göstermek şeklındekı uvgulamalara dönüşmektedir. 20. yüzyılın son çeyreğine kadar yapılan restoras- yon çalışmalan. çoğunlukla bu mantık çerçevesınde şekıllenmiştir. Bunun sonucu olarak eserler orıjinalli- ğini sürekli kaybettiği gibi. kımı zaman üzerlerine farklt dönemlerde eklentiler dc yapılmıştır. Daha sonralan konsenasyon kavramının geliş- mesiyle beraber. eserlerdekı ılk formu arama kaygısı, yerini. bozulmalan mümkün oldueunca önleyerek orijınali koruma ılkesine bırakmıştır. Böylelikle resto- rasyon kavramı. günümüzde "Bir sanat yapıtınıyada insanlık tarihine tanıkhk eden herhangi bir nesneyi ko- rumak \e gerektiğinde olabildiğince ilk durumuna getir- mek amacıyla bu vapıtı sağlamlaştınna>a «e bunlann yıpranma sürecini durdurmaya yonelik işlemlerin tümü"1 şeklindeki tanımlamaya dönüşmüştür. Yeni malzeme bolluğu Eserlerdeki bozulnıa sürecini durdurmak için >a- pılan laboratuvar ınceleme ve araştırmalan ile be- raber. sürekli yeni malzemelenn ıcadı koruma yönte- mi olarak seçılebilinecek alternatıtlen oluşturmak- tadır. Geçmışte doğru kabul edılerek yapılan bir uygu- lama. zamanla eserde tahrıbata yol açmış ve bugün için geçerlılığinı yitirmış restorasyon yöntemi haline gelmişolabılır. CK'vamlıgelışen teknoloji ile bozulma- Iann çözümlennı kısa vadeli olarak düşünmek zorun- da kalabılıriz. Bu nedenle eserlere uygulanan malze- melenn ılende gen alınabılir türden olması kaçını- Imazdır. Ülkemizde yapılan restorasyon ömeklerine bak- tığımızda. çoğunluğunun ilk tanımlama doğrultusun- da, bilinçsizce ve estetik yön ön plana alınarak yapıldığını görmekteyiz. Bunun nedeni, konunun tam olarak oturmamış olması ve yeterlı çalışma yapabile- cek elemanlann eksıklıği ile bırlıkte. uygulamaya yö- nelık araştırma bınmlennın de yeterlı hızmetı veremı- yor olnıasıdır. Çok fazla sayıda kültür varlığına sahip olmamız. bunlann korunması ve bakımı sorununun daha da büyümesıne neden olmaktadır. Buna karşın getirilen cozümler yeterlı olmamaktadır. Yeterli nıtelığe sahip olup olmadığı araştınlmadan seçılen kurum ve şirketlere yaptırılan restorasyon çalı- şmalan. denetleme nıekanizmalannın da yctcrli işleye- meyişlcrınden dolayı eserlerde cıddı tahribatlara ne- den olmaktadırlar. Eserlerin restorasyonu. tıcari amaçlı uygulamalurla oldubıttıye getırilmektedır. Oysa tanhi eser restorasyonu, öncehkle üzerinden para kazanılacak bır ışlemler bütünü değildir. Resto- rasyon uygulamalannın ıhale usulü ile yaptınlması, bu çalışmalann restorasyon ilkelennı yeterince bilme- yen mımar \e muteahhitlerce gerçekleştmlmesine ne- den olmaktadır. İnşaat şırketlcn tarafından yapılan uygulamalann sakıncalı yanlanndan bın de eseri oluşturan çeşitli malzemelenn bır arada değerlendınlır olmasıdır. Belırlı bır zaman dılimınc sığdınlmay a çalışılan çalı- şma prgramında. her objenın ıhtıyacı olan koruma yapılamamaktadır. Örnek olarak; bır camının resto- rasyonunda taş. sıva. metal. ahşap malzeme ile vapılmış bınmlerınden her bıri ayn tedavi yöntemleri gerektırirken. ne yazık kı ancak bır kısmı gerekli mü- dahaleler altına alınıp dıeerlenne maddi problemler- den ötürü öncm verilmemektedır. Dıkkat edılmeyen önemlı bır nokıa da kımi zaman restorasyon çalışma- lannın eski eserle ilgili eğitım görmemış. günümüz in- şaatlannda marangoz. duvarcı. demırci ustası vb. ola- rak çalişan kişılere yaptırılmasıdır Restorasyon ko- nusunda gelışmiş ülkelerde tarihi eserieri taşımak üze- re ışe alınan kışilere bile bır eğitim venldiğı düşünülür- se. konunun neresınde olduğumuz ortadadır Ayda 100 yıl eskime Vurgulamaya çalıştığjm türden yapılan yanlış restorasyon uygulamaianna dikkaı çekmek istediğim bır örnek. hepımızın yakından bıldıği Sultanahmet Camiı'dır. Restorasyonu henüz tamamlanan bu ese- nn görünuşıi ılk bakıldığında yenılenmiş. aslına uy- gun kavramlanna denk düşse de yapılan uygulama lann zararını bazı objeler görmüştür. Taş. sıva. metal. çıni gibi malzeme ile yapılan binmleri bir kenara bırakıp ınceleme konum olun ahşap malzeme ile vapılmış bölümlere değınmek istiyorum. Camının gerek ıç kısmında gerekse avlusunda yer alan Osmanlı ahşap sanatının mükemmel örnekleri olan. kündekan tekniğı ile yapılmış pencere ve kapı kanatlan. gerekiı olandan kısa zamanda ve bilinçsizce yapılmış uygulamalarla tahnp olmuşlardır. Her bir kat ıçın bile aylarca surmesı gereklı konservasyonlan bır kenara dtılarak sankı yeni yapılmış gibi duran pınl pınl görünümlenyle karşımızâ çıkmakfadır. Daha önce değındığim türden elemanlarca yapıl- dığı dönemdeki onanm teknıklenyle (bugün için aslı- na uygun kavramını yakalamak amacı ile uygulanan teknıkler) gerçekleştınlen uygulama. konuyu bilme- yenlerce başanlıymış gibi aigılanabilınır. Öysaki hiç gereğı yokken yeni görünmesi amaciyla objelerin bi- zim için çok önemli olan. patına adı verilen yüzeyi zı- mparalanarak yok edılmıştır. Daha fazla teknık aynntıya gırmeden bu konu hakkında kısaea şunu söyleyebihnm' 3.5 asn geride bırakmış bu nadide objeler. birkaç aylık çalışma ile kendi haline bırakıldığında. yaklaşık 100 yılda olu- şabılecek tahnbata uğramışlardır. Yaklaşık aynı dö- nemde yapılmış olan. benzeri Emınönü'ndeki Yeni Camfnın kapı ve pencere kanatlanna bakarsak tahri- batın ne boyutta olduğunu görebılırız. Üzerlerinde dönemınin sanatının ızlenni. belgelennı taşıyan bu tür eserler de umanm Sultanahmet örneğindekı gibi ol- mazlar. Arzulanan ve yapılması zorunlu restorasyon ve konservasyon uygulamalannın bir an önce gerçekleş- mesı ıçın başta gerekli yasal düzenlemelenn yapılması ve konuyla ilgili eğitım kurumlannın durumlannm iyıleştınlmesı ile beraber deneyımlive bilinçli ekiplerin kurulması gereklıdir Ülkeniızde yabancı ekiplerin yaptığı bazı çalışmalar. gerçekleştinlmesi gereken uv- gulamalara bir parça örnek teşkil edebilırler Yapılaşmayı yasaklayan Kıyı Yasası'nın, yeni bir yönetmelikle 'yumuşatılması' çevrecilerin sert tepkilerine yol açıyor Kıyı yağmacılarına 'jeşil ışık' yakıldı ASUMAN ABACIOĞLL İZMİR - Kıyılarda yapılaşmayı yasakla- yan Kıyı Yasası. geçen hafta Resmi Ga- zete'de yayımlanan yeni bir yönetmelikle "yumuşatıldr\ Kıyılan yeniden yapılaşma- ya açan bu yönetmelik. çevreciîer tarafın- dan "yağma yönetmeliği" olarak nitelendi- rildi. Bayındırlık ve İskan BakanhğVnca 30 Mart 1994 tarihli Resmi Gazete'de yayım- lanarak yürürlüğe giren "Kı>ı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yö- netmelik". eleştirilere neden oldu Kjyı Alanlan Yönetimi Türk Milli Ko- mitesı Başkanı ve ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Erdal Özhan. yeni yönetmelikte "Kısmi Y apılaşma" başlığında. bugün için yüzde 50'nin üzennde yapılaşmış olan imar adalannda. yasada öngörülen IOOmetre ge- nişliğindeki alanda yapı yasağının uygulan- maması. bunun yenne Anayasa Mahke- mesi"nin 1991 29 sayılı karanyla iptal etti- ği eski madde uyannca 20 metrc yapı ya- sağının uygulanmasının öngörüldüğünü söyledi. Burada "yapı" olarak "subasmanı bitmiş inşaaf'ın belirtıldiğini vurgulayan Prof. Dr. Özhan, "Bu madde mevcut biçimiyle suiistimale son derece açıktır ve kesinlikle suiisrimal edilecekrir. Bu değişiklik, aynca 3830 no'lu yasada öngörülen. 11 Temmuz 1993 tarihine kadar imar planı revizyon- larının, 100 metre yapı yasaği sınırlamasmı içerecek biçimde revize edilmesi hûkmüne aykındır"dedi. Prof. Dr. Özhan, Kıyı Yasası ve Yonet- meliği'nin gelişimine ilişkin şu bilgileri ver- dı: "Kıyı alanlan, çok değişik kesinılerin il- gisi ve çıkarı olan, değerli doğal kaynak- larımız arasındadır. Dolayısıyla, bu önemli doğal kavnağırtıızın yönerimine yönelik yasa ve yönetmeüklerin hazırlanması aşa- masında, ilgili her kesimden göriişlerin -îyıları yeniden yapılaşmaya açan ve geçen hafta Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik, çevreciîer tarafından 'yağma yönetmeliği' olarak nitelendirildi. alındığı, kapsamlı bir çalışma yapmak ge- reklidir. Benim bilgime göre demokratik devlet işlevişinin de gereği olan böyle bir çalışma, yasa ve yönetmeliğin yukarida ve- rilen gelişme aşamalarının hiçbirinde yapı- Imamtştır. Son yönetmelik değişikliğine de Kıyı Alanlan Yönetimi Türk Milli Komitesi olarak hiçbir katkıda bulunma olanağı bu- lamadık. Düşünce *e göriişlerimizi yönet- melik yayımlandıktan sonra sunma yerine. yönetmeliğin hazırlanması aşamasında su- nabilmeyi yeğlerdik." Yeni yönetmeliğin üçüncü maddesi ile "sahil şeridine kamu yararlı arıtma tesislerinin" yapımına izin verildiğini kaydeden Prof. Dr. Özhan. "Arıtma tesisleri; liman, çekek yeri >e ben- zeri tesisler gibi kıyıda yapılması zorunlu bir tesis değildir. Dola>ısıyla kamu yararına yapılan herhangi bir k'ara tesisinden (bir kamu fabrikası gibi) farklı değildir. Arıtma tesisinin sahil şeridine y apıbnası, söz konu.su alanın gereksiz olarak kamuya kapatılması demektir" görüşünü savundu. Prof. Dr. Özhan. yeni yönetmeliğin dördüncü mad- desıne ilişkin de şunlan söyledi: "Madde 4 ile denizlerin doldurulması, çok gerekli ve zorunlu durumlarda yapı- lması gereken bir iş olmaktan çıkarümakta, isteyen her kıvı belediyesinin vapabileceği standart bir uygulama durumuna getiril-' mektedir. Bu son derece sakıncalıdır. Ka- zanılan alanlann kullanımıyla ilgili getiri- len sınırlamalar (alanın y üzde üçüne inşaat yapabilme. yüksekliğı 5.5 metre. sökülcbı- Iir. takılabılir yapı vb.) ne ölçüde işlevsel olabilir. Bir beledive bu sınırlamalara uv- mazsa, kim engel olacaktır?" Yeni yönetmeliği. "tam bir yağma yö- netmeliği" olarak nitelendiren SOS Akde- niz Bürosu sözcüsü Aylin Gençoğlu. özel- likle Akdeniz kıyılannda tüm yapılaş- manın hemen durdumlması gerekirken. var olan sınırlamalann da kaldınlmasını eleştirdı. Kıyıda yeni yerleşimlerin oluştu- rulmasınm. "kıyılardaki tüm bitki ve canlı yaşamını ortadan kaldırmak" anlamına geleceğıni savunan Gençoğlu. sözlerinı şöyle sürdürdü: "Akdeniz, kapalı bir eko- sistem, bir havza ve su giriş çıkışı az. Bura- daki bütün faaüyetler Akdeniz ekosistemini ve canlıları, sonuçta da insanları etkilivor. Biz, başunızdaki Turizm Teşvik Yasası be- lasıyla uğraşıyorken, SHP. ikridara geldi- ğinde bu yasavı kaldırma sözü verirken, şimdi buna ek olarak hem de SHP'li bir ba- kanın başındaki Bayındırlık ve İskan Ba- kanlığfnın, kıyılan yapılaşmaya açan bir yönetmelik çıkarmasını şiddetle protesto ediyoruz." SOS Akdeniz Bürosu Sözcüsü Aylın Gençoğlu'nun verdiği bilgilere göre. Akdenız kıyılannda toplam 110 milyon insan yaşıvor ve bu nüfusa her yıl yaz ay- larında 120 milyon turist ekleniyor. Yine Akdeniz kıyısındaki 120 kıyı kentinde ev- sel atıkların yüzde 85"i hiçbir antıma tabi tutulmadan denize veriliyor. Akdeniz kıyılannın. 2 bin yılından önce yüzde 90'- ının yapılaşmış olacağınm tahmin edildi- ğini belinen Gençoğlu. Türkiye'nin İspan- ya ve İıalya kadar kirlenmemiş olmakla hala biraz şansı bulunduğunu vurgulaya- rak "Bu şansı iyi kullanalım. Kıydarımızda hemen şimdi her türlü faaliveti durduralun" dedı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear