23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26NİSAN1994SALI 10 DIZIYAZI SÖZE BASLARKEN...Ne zamandiTyazmak isliyordum. "Savahkyapttğtmyılhrda yasadığım olaylan, gördügüm insaniarı siz de İnisemz re tamsamz "diyordum. Ama bir türlüsöze nasılgireceğimi bilemediğim için oimadt. yazamadm işte. Bugünyine niyettendim. Veyirte söze nereden başlayacağunı bilemiyorum. Acaha, busıralarda tanık olduğum venasdbengözyaslarımı tutmak için çabagöstermişsem sizleri de tayüreğinizden yaraiayacak olaylardan birinianlatmaklayola koyubam gerisinigetirebiİir miyim dersiniz? Diyelim ki benyazmayı başardım. Ama acaba yazdmlanm stzi ilgiiendirecek mi? 12 Mart dönemindefuhus yapıldığı içinkapatılm otelkrm, dönemin çokyüce makamdaki kişisinin buyntğu ite açıldığuıı yazsam, buyıicekişinin oğlunun birma/ya önderinin cenaze töreninde en ön safta yer aldığmı da ekksem, "Banane?" demeyeceğin'ızi nereden bUeyim? l2Eylûl'ün bir siyasipolis müdürünün (l. şube müduriinûn) daha mceyaşıküçük bir kızıahkoymaktanyargdanmış oîduğumt, bir başka alayda hakkında rüsvet almak suçundan dava açdmtş olduğunu,sorguyargıçlığmdaki bu davayı kollamam için bir polis şefınin bana bir mektup da yazmış olduğunu söylesem bunun sizin içinbir öttemi olup ohnadığmı nasıl bilebüirim ki? Hetnen belirteyim: Buyazıdizisinisizeokutmayıbaşarabilirsem biliyonm ki üzüieceksiniz, bir baskaldırı duygusu saracak içinizi. Çûnkü sözgelimi, 35 kişinin ölümii veyüzlerce kişinin ağır yaralanması ihsonuçianan I Mayıs 1977oiaymın duruşmasma benimk bklikte savcı olarak katılacak vebiraz işi kurcaiaymca bugörevden uzakiastmlacaksmtz. Yargıçlık ve savcılık okulda değil, yapa yapa öğrenilir Ilkders: Maşa varken ateşelletutulmaz!.. Hiç kuşkusuz, değindiğim bu olaylar veanlatacaklanm birer anı niteliğüıde. Anuıben, "am"türündenherkiîaptanazyadaçok birrahatsızlıkduymuşumdur. Çünküherkestebir "ben" vardır. Yazar, "Ben"der. "doğrasunu yaptttn. Amao (yadaotûar) öyte yapmadt". Her arn. bir övünrne, öviinme değilse savunmadtr. Bense kendimdem sö: etmek istemiyontm. Yalntzca tanık olduğum olaylan sizkre aktarmaya çalışacagm. Ama her tanık oîavlarıkendigözüykgörier,kendibirücinti'ûealgûarvekendi kişiliğinin süzgetinden geçirerek tamkhğmtortayakoyar, Bu gerçek benim içindegeçerîi. Ne varkibugerçeğin bilinciikişe koyutmak, ister istemez buaçuian daha dikkatli ohnamı gerektirecek. îkincisi, birfotoğraftanasü onu çekmis olan fotoğrafçıyı ya da makinesmi göremezseniz, çoğuolayda benide hiç göremeveceksiniz. Çetin Yetkin tttttttrtrttttrtt ffetin Yetkin Hukuk fakültesini bitirmişsiniz. üs- telik bir de "hukuk doktorası" yap- mışsınız. yargıçlık stajınız da tamam. Aman sakın yargıç ya da savcı olarak atanıp da görev yerine gittiğinizde bu mesleğı bildiğiniz sanısına kapılma- yın. Gülünç olursunuz. Yargıçlık ya da savcıhğı. yargıçlık ya da savcılık yapa yapa öğreneceksiniz. Gerçi, yıl- lanmış kimi yargıçlara, savcılara ba- kınca bir bölümünün yaş haddinden emekli oluncaya değin bile pek bir şeyler öğrenemedikleri de bir gerçek ya!.. Ben de savcılığı, öğrenebildiğinı kadan ile savcılık yaparken öğren- dim. Ama şanslıydım. doktora yapmış olduğum için doğrudan An- kara'ya atanmıştım. para ödeyecekmiş... Hiç düşünme!.. "Maşa kuramı"nı daha anlaşılır du- ruma getirebilmek için somut olay- lara nasıl uygulanır ona bir bakalım. Daha birkaç gün geçmiş savcı olalı. Acemisiniz diye şimdilik gelen-giden evrakı imzalıyorsunuz. başka bir iş vermemişler. Karanlık adliye bina- sında bir odada sizden başka iki yaşlı- ca sava ile birlikte oturuyorsunuz. Savalardan biri astımh. Dışanda bardaktan boşarurcasına bir yağmur. 12 Mart dönemi. Sıkılıp duruyor- sunuz, "Akşam oisa da bir evime git- sem" diyorsunuz. Bakın. birden odanızın kapısı açıldı. Yağmurdan üstü başı sınlsıklam, saçlan yüzüne yapışmış. lurk yaşlannda bir kadın gjrdi içeriye. Çekiniyor ve korkuyor. nüzden kaçmıyor. Öyle ya, dilekçeyi kime yazdıracak, yargıcı nerede nasıl bulacak, karan nereden öğrenecek. ne yapacak? Oysa sizin bir işiniz de yok. "Duran" diyorsunuz kadına. he- men orada siz katibe o dilekçeyi yazdınp kadına da imzalatuktan son- ra, yargıca kendiniz götürüp durumu da anlatıyorsunuz. Yanm saat içinde serbest bırakma karan alınacaktır artık. Kadın, sevinç içinde . Siz ise ilk kez bir işe yaramanın tadını çıkarmak üzeresiniz. Üstelik. bir haksızlığı da düzelttiniz. Hatta kendinizi yaşamı boyunca adalelsizli- ğe karşı savaş açmış bir savcı olarak hayal bile edeceksiniz neredeyse. Ama birden astımh savcı Kemal Bey'in tıknefes sesini duyacaksınız: maznunun mevkufiyetinin devamına lüzum görmediği takdirde tevkif mii- zekkeresi hükümsü/ kalır. Bu hallerde Cumhuriyet Müddeiumumisi maznu- nu hemen salıverir." Başka bir deyişle bir cumhuriyet savcısı, sanık hakkında kamu davası açmay/i ya da tutukluluğun sürmesini gerekli görmezse o sanığın tutukluluk durumunun kaldınlmasını mahke- meden istemeyecek, onu doğrudan doğruya serbest bırakacaktır. Ben, bu "maşa-ateş kuramı"nı pek anlama- mış olacağım ki bir olayda açtım ya- sayı. bu maddeyi okudum ve sanıkla- nn serbest bırakılmalan için cezaevi- neyaayazdım. Ne mi oldu? Çok şeyler oldu. ama konuyu daha iyi anlayabilmek için lar hakkında verdiğim takipsizlik ka- ran ile birlikte Ankara Merkez Ceza veTutukevi Müdürlüğü'negönderin- ce neler oldu bir bakalım. 1 Cezaevi müdürü tutuklulan sa- lıvermedi. 2 Ya ne yaptı? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Elverenli'yi araya- rak durumu bildirdi ve neler olup bit- tiğini -belki de benim ne işler çevirdi- ğimi- sordu. 3 Başsavcı, beni çağırarak bir güzel haşladı. bir daha- böyle saçmalıklar yapmamamı bildirdi. 4 Ben; kendisine, yasanın hük- münün açık oldugunu, yaptığım işte yasaya aykın bir yön bulunmadığmı söyleyince de o yasa maddelerini ken- disinin de bildiğini. ama sulh ceza yar- 0 yaşlannda bir kadın ürkerek giriyor odaya, derdini anlatıyor: 'Oğlum akıl hastası. İşteraporlan... Dün gece sokağa çıkma yasağı sırasında dışan çıkmış, polisler alıp götürmüşler. Kadına yardımcı olmak için harekete geçiyorsunuz, dilekçeyi yazıyor ilgili hakime gönderiyorsunuz... Kadın sevinçle gidiyor. Ardından Savcı Kazım Bey sözü alıyor: 'Bu işler böyle olmaz... Ne derler sonra, kadını tavlamaya çalıştı derler, siyasi tutukluya arka çıktı derler...' Savcı Çetin Yetkin, Katibi Fehmi Yıhnaz ile görevinin ilk \ıllannda. Ateş-maşa kuramıru yeni yeni öğreniyor... Deneyimli birçok sava ile birlikte çalışıyordum. Bu deneyimli birçok savcının bana verdikleri ilk ders, "Maşa varken ateş eUe tutulmaz" oldu. Savcılık yaşamım bojunca hep işitecektim bu özdeyişi. Bu, şu demekti: Herhangi bir olayın soruşturmasını, evrakı polise ya da jandarma\a gönderip yaptırmak ola- nağı varken "Aman gerçeği ben ken- dim bulayım" dıye işe sen el atma. Ev- rak polisten gelir. sen de iki satır bir iddianame ile mahkemeye göndcrir- sin olur biter, yoksa başın ağnr durur. Bu. bir. İkincisi, taraflan yollarsın mahkemeve. mahkeme işi çözer. Sana ne. ille de tüm delilleri topla- yacaksın. kendini yoracaksın. Hele. olayı çözdüm. bu adam suçsuz, takip- sizlik karan vereyim hiç deme. Yolla adamı gitsin mahkemeye! Orada hak- sız yere sürünecekmiş. kaygı içinde kı- vranacakmış. avukata kucak dolusu Kapıya en yakın masa sizinki. Ürkek ürkek derdini anlatmak istiyor. "Otu- run". diyorsunuz. Anlatıyor: "Oğhım akıl hastasıdır. işte raporlan. Daha ye- ni tıp fakültesi psiki\ atri kliniğinde te- davi gördü. Ama i>ileşmesi olanaksız. Dün gece, sokağa çıkma yasağı sırası- nda dışan çıkmış. Polis yakalamış. Turuklamışlar -o dönem bu işe adliye mahkemeleri bakmakta idi- ne olur yardım edin. Ne yaptığım bilemez ki o." Raporlara bakıyorsunuz. Ko- nulan tanı; şizofreni. Kadına.ne yap- ması gerektiğini anlatıyorsunuz ve di- yorsunuz ki: "Bakın. bu raporlan da ekleyerek nöbetçi aslive ceza mahkemesine bir tutuklamaya itiraz dilekçesi yazın. Yargıca havale ettirin, mahkemenin kalemine götürün verin. Mahkeme, eminim ki oğlunuzu serbest bırakır." Kadın, seviniyor. Ama aynı anda da bir başka panik içine düştüğü gözü- Demin kadının yanında demek is- temedik. Ama niçin böyle yaptınn? Sözü Sava Kazım Bey alacak: Ağabeyiniz saydınz sizin. Onun için söylüyoruz. Ne derier sonra, "Kadını tavlamaya çalıştı" derler, "Siyasi tu- tukluya arka çıktı" derier. Kemal Bey ekleyecek: Hele işin içinde kadın oldu mu uzak durun kardeşim. Maşa varken elinizi niye ateşe sokuyorsunuz ki! Yasa nasıl uygulanır? Bu "maşa-ateş kuramı" o denli kök salmıştır ki bir sa\cı yasalann kendi- sine tanıdığı çok açık ve kesin bir yet- kiyi kullanmaya kalktığında bile çoğu kez onun karşısına dikilir. Ba- kın, Ceza Muhakemeleri Usulü Ka- nunu"nun 126. maddesı şöyle: "Cumhuriyet Müddeiumumisi hu- kuku amme davasını açmadığı veya durun da önce olay neydi. onu bir gö- relim. Adam, kansını başka bir er- kekle yakalamış ve zina suçundan "şi- kayet" etmiş, kansı ile dostu tutuk- lanmışlı. Keyif, kan-kocanın değil mi. adam kalktı geldi, bir dilekçe verdi ve şika- yetinden vazgeçtığini bildirdi. Ben. bu dilekçe ile de >etinmedim. Benim. ka- tibin ve şikayetçinin imzasını taşıyan bir de "vazgeçme tutanağı" tuttum. Yasalanmız diyor ki: "Dava açı- bnası için o suçtan zarar görenin şika- yet etmesinin koşul olarak öngörüldü- ğü durumlarda şikavetçi. bu şikayetin- den vazgeçerse dava açılamaz." Zina. böyle bir suç. Adam da şikayetinden vazgeçmiş, artık dava açmak olanağı ortadan kalkmış. ama kadın ve doslu tutuklu. İşte. olay bu. Şimdi. ben bu sanıklann salıveril- mesi için cezaevine yazdığım yazıyı, şikayetten vazgeçme nedeniyle sanık- KüHür • Saıtat İNSAN YÜREĞİNİN HARITASIYön: Vincent Ward 8ET0GLUAlXA2*R(2«73O) II0O1İI518JO1IM52115 Ş^f HDV*BA«II (M0 35 51) 12.0014» 1? 0019 X V,« ÇOCUKLAR DUNYAYI DAHA İYİ YONETEBtLİR ANNELER, BABALAR, OĞRETMENLER! VE ÖZELLİKLE ÇOCUKLAR "HAL VE GİDİŞ SIFIR" VE "ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ"NDEN SONRA aynı konuda yapılmış, en çarpıcı film: KlRIK KALPYön: Jacaucs Faıutcn sadece 1 HAFTA için BEYOĞUJ »LKAZ*R AVRUP»(M573 «3)1200 14 15 1630 ll«5 21 15 BÛTÛN ÖĞRENCILERE 40 0O0TL tarih topJDm KÜLTÜRGEZILERI ıstanbul devlet opera ve balesi ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ1 NDE SON TEMSİUfR G. Verdi DON CARLOS opera 4 perde Oıkestrı Şeli ANTONK) PlflpUl Satmeye Koyan. GÜRÇİL ÇEÜKTAŞ 26Nisan,20.0O'tte(Gala) 30 Nisan, 15.30da F. Lehar ŞEN DUL operet 3 perde Orkestra ŞefrSERDAR YALCM Sahneye Koyan: AYDIN GUN 28 Nisan, 20.00'de W.A. Mozart KUŞ ADAM VE PRENS çocuk operası 2 perde MüzJk Yöfletment: HUSEY1N KAYA Sahneyt Koyan: SÛMERAY AfflMAN 30Nısan, 11.00de L Minkus DON KİŞOT bale3perde Koreografı ve Sahneye Koyan: VALENT1NYELIZARIEV Orkestre Şefi: ELŞAD BAGIROV 27 Nisan, 20.00'de K. Ludwig BİR TENOR ARANIYOR müzıkal Komedi 2 perde Sahneye Koyan: ADRIAN BRINE Mûzik YAnetmeni: SERDAR YALÇIN 29 Nisan, 19.00da Bılettef -OTsııclen t» ay ance A.K.M GyTel2511023.25l56 00 (7ha)25« FARUK PEKİN PRAG - BUDAPEŞTE 21 -28 Moyısl994 MEHMET İHSAN TUNAY TROYAEFES-ASSOS 21 -24 Moy»1994 NEZİH BAŞGELEN KİÜKYA-HATAY-YESEMEK 21 -28 Mayıs 1994 FEST SEYAHAT ACENTASI10-2121258 25 73 • 258 25 89 CINEMA CAFE-BAR Beğendığmız fıltnlen size dzel ortânda ıçkınizi yudumlayarak •zlemek ıslermısinız' 2000 -2200 ASKERIN BABASI Yön:B Chkreıdze/S Zakaraıdze 22.00 - 02.00 CEMO-KAZIM Ûzgim Müük Issklal Cad. Kûçikfanrakijpı Sot ^io•IWABeyoito 25295 10/11 293 89 78 (3 hat) ICINDEN DALGA GECEN TIYATRO D e n i z A ş ı r ı G ü l d ü r ı Çorıamfao, persembe, cuma, aımartesi: 21.00 KIRKAMBARGECE TIYATR05U Bfe S<*c Içindin Dalga Geqm rı Vbüoramo « Çor, »feğmjon 5«-1885 Ortomvnaıl.r B»< 17 9 37 0 212 251 18 7 " -Kuraasme, 5«-1885 Ortomvnaıl.r B U 0.T22 217 98 37 - 0 212 251 18 İSTİKIAICM. KO: 140 TEü 2S1II65-46 FAX: 244 43 27 Ferhan Şensoy'un PARASIZ YAŞAMAK "" PAHALI _ SAU 21.00 Kute Bdmnlığı Kattılarıyfc Ferhan Şensoy'un FERHANGİ ŞEYLER PAZAK 15.30 Kültür Sanat ilanlarınız için: 293 89 78 (3 hat) BAK ŞİMDİ KONUŞANA "Bak Şu Konuşana' ve "Bak Bu da Konuşuyor'dan sonra sırada *6ak Şımtk Konuşana' vas. Smema ızleytcısınden çok iyi tepki alanakık]filmdensonra, '8ak ŞımcS Konuşana'da otaytar ta köpeğın bakış açısından yansıtılıyor. Yûz aday kopek arasmdan seçılen Saapper ve Rosıe adı kopeklen Oanny Oe Vrto ve Dıane Keaton seslendirmışler Senanst Leslıe Daon, seçırn konusunda çok tıtız davrandıklanm beürtıp şöyle diyor: 'Bızım afadığımız Spencer Tracy ile Kathenne Hepburn arasındakı kımyasal etkileşınıı yakalayaMecek ıkı kûpekti," diyor O p I . C KULTUR BAKANUĞI DEVLETTtYATROLARI a ; ISTANBUL DEVLET TIYATROSU AKHTAKSIHSAHNESİ Gıse 2156944 Cssı 1500-15.00'U:tEts-zGos»:ı: P3!3i1jOD Yozan:SteBo Ftorenza Yöoelen:SKahroo Kheradmand Çeviren:Serra Yılmaı / Hür Yumer 30 Nisan •J.lil.VİII.'M Turhan Selfuk Oyunla^hranAön: Kenan Işık Müziia Timur Setçuk 26, 27, 28 Nisan ECTEün GİZLİ OTURUM Yazan : Jean Paul Sartre Yöneten : Stelio Fiorenıa 26, 27, 28, 29, 30 Nısan Uıl.'H»VilL'l Yazan : W. Shakaspeare Yöneten : Muge GOrman 28, 29, 30 Nisan H.1II.I.VİII! asalanmız diyor ki: 'Dava açılması için o suçtan zarar görenin şikayet etmesinin koşul olarak öngörüldüğü durumlarda şikayetçi, bu şikayetinden vazgeçerse dava açılamaz. ' Zina, böyle bir suç. Adam da şikayetinden vazgeçmiş. artık dava açmak olanağı ortadan kalkmış, ama kadın vedostu tutuklu. Ben cezaevi müdürüne tutuklulann sahverilmesi i çin yazı yazıyorum. ama müdür bırakmıvor... gıcmdan tutukluluk durumunun kaldınlmasını istemek varken sorum- luluğu üstüme almamın saçmalık ol- duğunu. maşa-ateş özdeyişini de ha- tırlatarak beîirtti. 5 Ben de çaresiz onun dediği gibi yaptım. 6 Ne var ki tüm bu patırtı gürültü nedeniyle geçen zaman yüzünden tu- tuklular fazladan bir gece içeride yattılar. 'Yüksek maşa kuramı' Kimi zaman bu kuramın çok ince bir biçitnde ve yüksek bir hukuk anla- yışı çerçevesinde de anlatımını buldu- ğunu görebilirsiniz. Sözgelimi 1 Ma\ıs 1977 olayının soruşturmasını yapan savcılar, kale- mealdıklan 30 Mayıs 1977günlüidd- ianamenin 20. sayfasında: "Kamu vicdanında ve e>rensel ada- let duygusunda mahkum edilen 1 Mayıs kıyrniı ile ilgili açılan bu da\ada. sanıklann kiiçük bir bölümü yûce adaletin önüne çıkarılmış bulunmaktadır. Bu bü>ük ve kanlı facianın tertip- çisi. u>gulaj KKL, >urt «e in- sanlık duşmanı olan asli failler er geç tespit edilecek, tarihin »e şaşmaz adaletin önüne çtka- rılıp hükfim giyeceklerdir" dc- mclerine karşın. bu "asıl fail- ler"in ele geçirilmesi için bu ta- rihtcn sonra hiçbir soruştur- ma \c ardşıırma yapmadıkla- nndan aynı olgu ile karşı karşıvayız demektir. Diyeceksiniz kı ya da deme- lisiniz ki: "Böyle yazıp duru- yorsun, ama senin de hiç bu eteştirdiğin gibi da\randığın ol- madı mı?" Olmaz olur mu? Hem de nasıl! "İnsan, kötü ve sevimsiz anılarını unutmak eği- limindedir" derler. Doğru. Ço- ğunu unutmuşum. Ama anı- msadıklanm da var.Bu yüz- den de şu anda bu satırlan ya- zarken yüzüme kan basmış durumda. Ama yalnız ellerimin değil, yüreğimin de yandığı anlar oldu. Az da olsa oldu. Bugün o sıkıntılı günlerimi özlüyo- rum. o gün sıkılmış, üzülmüş olmam bugün beni gururlandınyor. Rahat ve kaygısız geçen savcılık günle- rim ise beni utandınyor, ra- hatsız ediyor. Ne yazık ki utanam. övüncümden daha baskın. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI Yı k rın: 'Beni köye mün...' IsmetPaşa Küsmü Gitd? (II Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile eşi Dilek Cindo- ruk'un, KKTC Meclis Başkanı Ayhan Halit Acarkan ile eşi Di- lek Acarkan onuruna verdikleri akşam yemeği. oldukça sınırlı tutulmuştu. Kıbrıslı konuk milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Mec- lisi'nin Başkanlık Divanı üyeleriydiler. Onlar da eşleriyle gel- mişlerdi. Meclis'ten de, Başkanlık Divanı üyeleriyle, çeşitli yarkurulların başkanları çağrılıydılar. Çok az sayıda da gaze- teci göze çarpıyordu. Bizim masada oturanlardan, DYP Kastamonu Milletvekili, AGİK Yarkurulu Başkanı Dr. Münif islamoğlu, masada ilginç anılar anlatıyordu. Münif islamoğlu, 1960 oncesinde DP millet- vekili olarak Yassıada'ya gitmiş, ölüm cezası istemiyle yargı- lanmıştı. Yıllarca Numune Hastanesi'nde başhekimlik yapmış- tı. Ayrıca, milletvekillerinin üye olduklan Anadolu Kulübü'nün başkanıydı. Anılar da Anadolu Kulübü ile Ismet Paşa üzeri- neydi. Saynevinde çok sert bir sağın (hekım) olarak tanınan Münif İslamoğlu, özel yaşamında çok saygılıydı. özellikle is- met Paşa'ya gösterdiği saygıya hayran kaldım. Münif Isla- moğlu'nun anlattıklarını, olduğu gibi vermeyi, Türkçeleştirme- meyi yeğledim. islamoğlu, Paşa'yı anlatmayaşöyle başladı. "Rahmetli Ismet Paşa, Anadolu Kulubu'ne ekseriyetle, oğ- leden sonra, saat dörtte gelırdi. Haftanın bir iki günü gelir, briç oynardı. CHP'nın Genel Başkanı olduğu zamanlar, CHP'liler, Ismet Paşa yla briç oynamak için adeta yarışırlardı Gün oldu, Ankara CHPII Kongresi'ydi sanıyorum, Ecevit taraftarlan ka- zandı. Ondan sonra, Ismet Paşa geldı Kulube; Paşa gelince, Kulübün bir odasında oturur, briç oynardı. Bu, ikinci kattaki salondu. IsmetPaşa, salona girince, salon boşaldı! Çoğunluğu CHP'Iİ arkadaşlanmız, Paşa'yı gorunce salonu terk ettıler. Çunku, Paşa'yia briç oynamak istemiyorlardı. Çunkü, briç oy- nama emri Paşa taratından verıldığı zaman, bunu yerine getir- mekte sakınca gormuş olacaklar ki, böyle hareket ettıler. Sonra, Ismet Paşa 'yla ben oturdum: - Briç oynayacağız! dedı. - Emredersiniz' dedım. Salondan arkadaşlar bulduk, brici oynadık. Öylece gittı. Kulup ten gıderken, her zaman, özellikle CHP'li arkadaşlanmız yolcu ederlerdı O zaman, Ismet Paşa yalnız kaldı, ben yolcu etmek durumunda kaldım. Gayet tabii şerel duydum. Aldım, kendisinı asansore bindırdim, taa ara- basına kadar götürdum. CHP Ankara Kongresi'nden sonra, hadise. bu minval üzere devam ettı." Anadolu Kulübü Başkanı Dr Münif Islamoğlu'nun anlattığt bu olay, Paşa'nın ölümünden bir yıl önceye rastlıyor. Yani, 1972 yılına. Şimdi, CHP'de de, DSP'de de Ismet Paşa'nın fotoğ- rafları asılıdır Derhal o resimleri ındirmeleri gerekir. Sağlığın- da saygı göstermedikleri kişinin fotoğraflarını, ölümünden sonra asmaya hakları yok da ondan. Gelelim 1973 yılına. 1973 seçimlerınden 15-20 gün öncedir, Inönü, CHP'den ayrılmış. o sıralar. Munif Islamoğlu'nu dinliyo- rum heyecanla- "Şelgarson Hayri geldi, dorduncu katta yemek salonunday- dım. - ismet Paşa Hazretleri geldi, sizi emrediyor! dedi. Ben bunu bir arkadaşın latıfesi, şakası kabul ettim. ismet Paşa gelince, ben yemeği derhal bırakacağım, ineceğim aşa- ğıya, tabıı Ismet Paşa yok ortada! Ben öyle tahmin ettim. Çün- kü, Ismet Paşa 'nın akşam sekizde Kulube geldiği vaki değil. Her zaman, öğleden sonra, dortte. beşte gelir, bir iki saat oyun oynar, konuşur, doner gıderdi. Saat sekizde geldiğini ben, uzun yıllar Kulüp yöneticisı, üyesi olduğum donemde görme- dim. ısmet Paşa ilk kez saat akşam sekizde geldı, ilk ve son kez, ondan sonra yok zaten.' Garson Hayri, bir daha gelip söy- leyince; - Hayri, doğru mu söylüyorsun yavrum? dedim. - Evet! Indim aşağıya, Ismet Paşa, masada tek başına oturuyor, is- kambil falı bakıyor. - Paşam, hoşgeldiniz. şeref verdinız! dedım, emredinl • - Doktor, dedı, briç oynamak istiyorum... - Emredersiniz! dedim. Sağdan, soldan adam anyorum, kimseyi bulamıyorum.Gel- miyorlar. Ahmet Salih Çebi, Danıştay üyesı, sonra SHP'den Haysiyet Divanı uyesı de oldu, onu buldum, o geldi. Ondan sonra. ben varım, dorduncu adamı bulamıyorum, herkes çeki- niyor... Nuri Beşer var orada! Nurı Beşer'in briç oynadığını biliyo- rum, "Acaba Ismet Paşa kabul buyurur mu 9 " dıye, nezakefen düşüncesini almadan. kendisine teklif etmeyi doğru bulma- dım. (Münif Islamoğlu'nu ikircikli bırakan neden şudur Nuri Beşer, 1957-1960 yılları arasında, Türk-lş Genel Başkanı'ydı 1961de AP'den milletvekili seçildi. Anadolu Kulübü'nde bir tartışmada, orduya sövdüğü gerekçesıyle, Selahatün Babü- roğlu, onu tokatladı Dokunulmazlığı kaldırılan Nurı Beşer, tu- tuklandı, birkaç yıl hüküm giydi, Tatvan'da sürgün yaşamı sürdürdü ) Ismet Paşa 'ya dedim ki: - Paşam, üç kişi olduk, dördüncümüz de yok, bir arkadas var ama, emreder misiniz bilmem 9 - Kim? - Niiıri Beşer! Şöyle durdu, "Gelsin, gelsin!" dedi. Biz. dördümüz oturduk, oyun oynamaya başladık. Ismet Paşa'nın son zamanları. - Kulağı duymuyor' - Kulağı zaten malum da, bir de gözden sıkıntısı vardı; işte yavaş yavaş oynuyoruz. Çok da dikkatli oynar, her şeysiyle dikkatli, temkinli. - Goren mi oynuyorsunuz? (Şiar Yalçın'ın kulakları çınla- sın!) - Goreni (Goren, unlü briççi). Saat 23.00'de bitti oyun. Bız durduk, Paşa dedi ki: - Neye durdunuz? Ben bu gece briç oynamak istiyorum. Ve çok zevk alıyorum. - Paşam, çok geç oldu, uykusuz kalırsınız. dedim. - Yok, dedi. ben briç oynamak istiyorum. Eğer sizin evleri- nızden bir sıkıntınız varsa, hanımlarınıza bir kart veririm! - Emredersiniz! dedık, yıne oynadık. Saat yanma kadar iilan surdu. Bitti, çıktık. Zaten kulüp boşalmıştı... BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Pas önleyici. kırmızı renkli boya. 2/ Faiz... Karalan çevreleyen ve karalardan sayılan. 200 metre derinliğe kadar olan sığ deniz "dipleri. 3/ Okul. kışla gibi yerlerde hastalar için ayrılmış bö- lüm... Küçük gemi. 4/ Üstten sağa doğru eğik olan basım harfı. 5/ Göz- leri görmeyen... Türkçe- de ilgi adılı... Bir soru eki. 6/ Çinko... Bir şeyden du- yusal ya da tinsel sevinç duyma. 7/ Hinduizm'in temel ilkesi olan hiç- bir varlığı incitmeme anlayışı. 8/ Asya'da bir ülke... Belirteç olarak kullanılan eylem soylu sözcük. 9/ Isparta, Burdur. Denizli yörelerin- deki dağ köylerinde dokunan bir tür kaba kumaş. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlı devletinde savaş za- manlannda ordunun gereksinim- lerini karşılamak için halktan top- lanan hayvan, buğday, arpa, mısır gibi erzak... İşaret. 2/ Tanmda kullanılan azotlu gübre... Dalgah panlular verilmiş olan bir tür kumaş. 3/ Thomas Hobbes'un toplumsal sistem konu alan ünlü yapıü. 4/ Afrika'mn güney ucundaki burnun adı... \Ietin Doğlu'nun bir şiir kitabı. 5/ Sayılan göstermek için kullanılan işaretlerden her biri. 6/ Hayat arkadaşı... Lityumun simgesi... Uğur, alınyazısı. 7/ Kitap getirmemiş peygamber... Ayın ve kimi yıldızlann dolayındaki ışık çevresi. 8/ Bir tür ha- mur tatlısı... Bir renk. 9/ Ağız mukozasında oluşan yüzeysel yara... Bunaltma, tedirgin etme.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear