Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26NİSAN1994SALI
10 DIZIYAZI
SÖZE BASLARKEN...Ne zamandiTyazmak isliyordum. "Savahkyapttğtmyılhrda
yasadığım olaylan, gördügüm insaniarı siz de İnisemz re
tamsamz "diyordum. Ama bir türlüsöze nasılgireceğimi
bilemediğim için oimadt. yazamadm işte.
Bugünyine niyettendim. Veyirte söze nereden başlayacağunı
bilemiyorum.
Acaha, busıralarda tanık olduğum venasdbengözyaslarımı
tutmak için çabagöstermişsem sizleri de tayüreğinizden
yaraiayacak olaylardan birinianlatmaklayola koyubam
gerisinigetirebiİir miyim dersiniz?
Diyelim ki benyazmayı başardım. Ama acaba yazdmlanm stzi
ilgiiendirecek mi?
12 Mart dönemindefuhus yapıldığı içinkapatılm otelkrm,
dönemin çokyüce makamdaki kişisinin buyntğu ite açıldığuıı
yazsam, buyıicekişinin oğlunun birma/ya önderinin cenaze
töreninde en ön safta yer aldığmı da ekksem, "Banane?"
demeyeceğin'ızi nereden bUeyim?
l2Eylûl'ün bir siyasipolis müdürünün (l. şube müduriinûn)
daha mceyaşıküçük bir kızıahkoymaktanyargdanmış
oîduğumt, bir başka alayda hakkında rüsvet almak suçundan
dava açdmtş olduğunu,sorguyargıçlığmdaki bu davayı
kollamam için bir polis şefınin bana bir mektup da yazmış
olduğunu söylesem bunun sizin içinbir öttemi olup ohnadığmı
nasıl bilebüirim ki?
Hetnen belirteyim: Buyazıdizisinisizeokutmayıbaşarabilirsem
biliyonm ki üzüieceksiniz, bir baskaldırı duygusu saracak
içinizi. Çûnkü sözgelimi, 35 kişinin ölümii veyüzlerce kişinin ağır
yaralanması ihsonuçianan I Mayıs 1977oiaymın duruşmasma
benimk bklikte savcı olarak katılacak vebiraz işi kurcaiaymca
bugörevden uzakiastmlacaksmtz.
Yargıçlık ve savcılık okulda değil, yapa yapa öğrenilir
Ilkders: Maşa varken
ateşelletutulmaz!..
Hiç kuşkusuz, değindiğim bu olaylar veanlatacaklanm birer anı
niteliğüıde. Anuıben, "am"türündenherkiîaptanazyadaçok
birrahatsızlıkduymuşumdur. Çünküherkestebir "ben" vardır.
Yazar, "Ben"der. "doğrasunu yaptttn. Amao (yadaotûar) öyte
yapmadt". Her arn. bir övünrne, öviinme değilse savunmadtr.
Bense kendimdem sö: etmek istemiyontm. Yalntzca tanık
olduğum olaylan sizkre aktarmaya çalışacagm. Ama her tanık
oîavlarıkendigözüykgörier,kendibirücinti'ûealgûarvekendi
kişiliğinin süzgetinden geçirerek tamkhğmtortayakoyar, Bu
gerçek benim içindegeçerîi. Ne varkibugerçeğin bilinciikişe
koyutmak, ister istemez buaçuian daha dikkatli ohnamı
gerektirecek. îkincisi, birfotoğraftanasü onu çekmis olan
fotoğrafçıyı ya da makinesmi göremezseniz, çoğuolayda benide
hiç göremeveceksiniz.
Çetin Yetkin
tttttttrtrttttrtt
ffetin Yetkin
Hukuk fakültesini bitirmişsiniz. üs-
telik bir de "hukuk doktorası" yap-
mışsınız. yargıçlık stajınız da tamam.
Aman sakın yargıç ya da savcı olarak
atanıp da görev yerine gittiğinizde bu
mesleğı bildiğiniz sanısına kapılma-
yın. Gülünç olursunuz. Yargıçlık ya
da savcıhğı. yargıçlık ya da savcılık
yapa yapa öğreneceksiniz. Gerçi, yıl-
lanmış kimi yargıçlara, savcılara ba-
kınca bir bölümünün yaş haddinden
emekli oluncaya değin bile pek bir
şeyler öğrenemedikleri de bir gerçek
ya!.. Ben de savcılığı, öğrenebildiğinı
kadan ile savcılık yaparken öğren-
dim. Ama şanslıydım. doktora
yapmış olduğum için doğrudan An-
kara'ya atanmıştım.
para ödeyecekmiş... Hiç düşünme!..
"Maşa kuramı"nı daha anlaşılır du-
ruma getirebilmek için somut olay-
lara nasıl uygulanır ona bir bakalım.
Daha birkaç gün geçmiş savcı olalı.
Acemisiniz diye şimdilik gelen-giden
evrakı imzalıyorsunuz. başka bir iş
vermemişler. Karanlık adliye bina-
sında bir odada sizden başka iki yaşlı-
ca sava ile birlikte oturuyorsunuz.
Savalardan biri astımh. Dışanda
bardaktan boşarurcasına bir yağmur.
12 Mart dönemi. Sıkılıp duruyor-
sunuz, "Akşam oisa da bir evime git-
sem" diyorsunuz. Bakın. birden
odanızın kapısı açıldı. Yağmurdan
üstü başı sınlsıklam, saçlan yüzüne
yapışmış. lurk yaşlannda bir kadın
gjrdi içeriye. Çekiniyor ve korkuyor.
nüzden kaçmıyor. Öyle ya, dilekçeyi
kime yazdıracak, yargıcı nerede nasıl
bulacak, karan nereden öğrenecek.
ne yapacak? Oysa sizin bir işiniz de
yok. "Duran" diyorsunuz kadına. he-
men orada siz katibe o dilekçeyi
yazdınp kadına da imzalatuktan son-
ra, yargıca kendiniz götürüp durumu
da anlatıyorsunuz. Yanm saat içinde
serbest bırakma karan alınacaktır
artık. Kadın, sevinç içinde
. Siz ise ilk kez bir işe yaramanın
tadını çıkarmak üzeresiniz. Üstelik.
bir haksızlığı da düzelttiniz. Hatta
kendinizi yaşamı boyunca adalelsizli-
ğe karşı savaş açmış bir savcı olarak
hayal bile edeceksiniz neredeyse.
Ama birden astımh savcı Kemal
Bey'in tıknefes sesini duyacaksınız:
maznunun mevkufiyetinin devamına
lüzum görmediği takdirde tevkif mii-
zekkeresi hükümsü/ kalır. Bu hallerde
Cumhuriyet Müddeiumumisi maznu-
nu hemen salıverir."
Başka bir deyişle bir cumhuriyet
savcısı, sanık hakkında kamu davası
açmay/i ya da tutukluluğun sürmesini
gerekli görmezse o sanığın tutukluluk
durumunun kaldınlmasını mahke-
meden istemeyecek, onu doğrudan
doğruya serbest bırakacaktır. Ben, bu
"maşa-ateş kuramı"nı pek anlama-
mış olacağım ki bir olayda açtım ya-
sayı. bu maddeyi okudum ve sanıkla-
nn serbest bırakılmalan için cezaevi-
neyaayazdım.
Ne mi oldu? Çok şeyler oldu. ama
konuyu daha iyi anlayabilmek için
lar hakkında verdiğim takipsizlik ka-
ran ile birlikte Ankara Merkez Ceza
veTutukevi Müdürlüğü'negönderin-
ce neler oldu bir bakalım.
1 Cezaevi müdürü tutuklulan sa-
lıvermedi.
2 Ya ne yaptı? Ankara Cumhuriyet
Başsavcısı Mehmet Elverenli'yi araya-
rak durumu bildirdi ve neler olup bit-
tiğini -belki de benim ne işler çevirdi-
ğimi- sordu.
3 Başsavcı, beni çağırarak bir güzel
haşladı. bir daha- böyle saçmalıklar
yapmamamı bildirdi.
4 Ben; kendisine, yasanın hük-
münün açık oldugunu, yaptığım işte
yasaya aykın bir yön bulunmadığmı
söyleyince de o yasa maddelerini ken-
disinin de bildiğini. ama sulh ceza yar-
0 yaşlannda bir kadın
ürkerek giriyor odaya,
derdini anlatıyor: 'Oğlum akıl
hastası. İşteraporlan... Dün
gece sokağa çıkma yasağı
sırasında dışan çıkmış,
polisler alıp götürmüşler.
Kadına yardımcı olmak için
harekete geçiyorsunuz,
dilekçeyi yazıyor ilgili hakime
gönderiyorsunuz... Kadın
sevinçle gidiyor. Ardından
Savcı Kazım Bey sözü alıyor:
'Bu işler böyle olmaz... Ne
derler sonra, kadını
tavlamaya çalıştı derler, siyasi
tutukluya arka çıktı derler...'
Savcı Çetin Yetkin, Katibi Fehmi Yıhnaz ile görevinin ilk \ıllannda. Ateş-maşa kuramıru yeni yeni öğreniyor...
Deneyimli birçok sava ile birlikte
çalışıyordum.
Bu deneyimli birçok savcının bana
verdikleri ilk ders, "Maşa varken ateş
eUe tutulmaz" oldu. Savcılık yaşamım
bojunca hep işitecektim bu özdeyişi.
Bu, şu demekti: Herhangi bir olayın
soruşturmasını, evrakı polise ya da
jandarma\a gönderip yaptırmak ola-
nağı varken "Aman gerçeği ben ken-
dim bulayım" dıye işe sen el atma. Ev-
rak polisten gelir. sen de iki satır bir
iddianame ile mahkemeye göndcrir-
sin olur biter, yoksa başın ağnr durur.
Bu. bir. İkincisi, taraflan yollarsın
mahkemeve. mahkeme işi çözer.
Sana ne. ille de tüm delilleri topla-
yacaksın. kendini yoracaksın. Hele.
olayı çözdüm. bu adam suçsuz, takip-
sizlik karan vereyim hiç deme. Yolla
adamı gitsin mahkemeye! Orada hak-
sız yere sürünecekmiş. kaygı içinde kı-
vranacakmış. avukata kucak dolusu
Kapıya en yakın masa sizinki. Ürkek
ürkek derdini anlatmak istiyor. "Otu-
run". diyorsunuz. Anlatıyor: "Oğhım
akıl hastasıdır. işte raporlan. Daha ye-
ni tıp fakültesi psiki\ atri kliniğinde te-
davi gördü. Ama i>ileşmesi olanaksız.
Dün gece, sokağa çıkma yasağı sırası-
nda dışan çıkmış. Polis yakalamış.
Turuklamışlar -o dönem bu işe adliye
mahkemeleri bakmakta idi- ne olur
yardım edin. Ne yaptığım bilemez ki
o." Raporlara bakıyorsunuz. Ko-
nulan tanı; şizofreni. Kadına.ne yap-
ması gerektiğini anlatıyorsunuz ve di-
yorsunuz ki:
"Bakın. bu raporlan da ekleyerek
nöbetçi aslive ceza mahkemesine bir
tutuklamaya itiraz dilekçesi yazın.
Yargıca havale ettirin, mahkemenin
kalemine götürün verin. Mahkeme,
eminim ki oğlunuzu serbest bırakır."
Kadın, seviniyor. Ama aynı anda da
bir başka panik içine düştüğü gözü-
Demin kadının yanında demek is-
temedik. Ama niçin böyle yaptınn?
Sözü Sava Kazım Bey alacak:
Ağabeyiniz saydınz sizin. Onun için
söylüyoruz. Ne derier sonra, "Kadını
tavlamaya çalıştı" derler, "Siyasi tu-
tukluya arka çıktı" derier.
Kemal Bey ekleyecek:
Hele işin içinde kadın oldu mu uzak
durun kardeşim. Maşa varken elinizi
niye ateşe sokuyorsunuz ki!
Yasa nasıl uygulanır?
Bu "maşa-ateş kuramı" o denli kök
salmıştır ki bir sa\cı yasalann kendi-
sine tanıdığı çok açık ve kesin bir yet-
kiyi kullanmaya kalktığında bile
çoğu kez onun karşısına dikilir. Ba-
kın, Ceza Muhakemeleri Usulü Ka-
nunu"nun 126. maddesı şöyle:
"Cumhuriyet Müddeiumumisi hu-
kuku amme davasını açmadığı veya
durun da önce olay neydi. onu bir gö-
relim. Adam, kansını başka bir er-
kekle yakalamış ve zina suçundan "şi-
kayet" etmiş, kansı ile dostu tutuk-
lanmışlı.
Keyif, kan-kocanın değil mi. adam
kalktı geldi, bir dilekçe verdi ve şika-
yetinden vazgeçtığini bildirdi. Ben. bu
dilekçe ile de >etinmedim. Benim. ka-
tibin ve şikayetçinin imzasını taşıyan
bir de "vazgeçme tutanağı" tuttum.
Yasalanmız diyor ki: "Dava açı-
bnası için o suçtan zarar görenin şika-
yet etmesinin koşul olarak öngörüldü-
ğü durumlarda şikavetçi. bu şikayetin-
den vazgeçerse dava açılamaz." Zina.
böyle bir suç. Adam da şikayetinden
vazgeçmiş, artık dava açmak olanağı
ortadan kalkmış. ama kadın ve doslu
tutuklu. İşte. olay bu.
Şimdi. ben bu sanıklann salıveril-
mesi için cezaevine yazdığım yazıyı,
şikayetten vazgeçme nedeniyle sanık-
KüHür • Saıtat
İNSAN YÜREĞİNİN
HARITASIYön: Vincent Ward
8ET0GLUAlXA2*R(2«73O) II0O1İI518JO1IM52115
Ş^f HDV*BA«II (M0 35 51) 12.0014» 1? 0019 X V,«
ÇOCUKLAR DUNYAYI DAHA İYİ YONETEBtLİR
ANNELER, BABALAR, OĞRETMENLER!
VE ÖZELLİKLE ÇOCUKLAR
"HAL VE GİDİŞ SIFIR" VE
"ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ"NDEN SONRA
aynı konuda yapılmış, en çarpıcı film:
KlRIK KALPYön: Jacaucs Faıutcn
sadece 1 HAFTA için
BEYOĞUJ »LKAZ*R AVRUP»(M573 «3)1200 14 15 1630 ll«5 21 15
BÛTÛN ÖĞRENCILERE 40 0O0TL
tarih
topJDm
KÜLTÜRGEZILERI
ıstanbul devlet opera ve balesi
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ1
NDE SON TEMSİUfR
G. Verdi
DON CARLOS
opera 4 perde
Oıkestrı Şeli ANTONK) PlflpUl
Satmeye Koyan. GÜRÇİL ÇEÜKTAŞ
26Nisan,20.0O'tte(Gala)
30 Nisan, 15.30da
F. Lehar
ŞEN DUL
operet 3 perde
Orkestra ŞefrSERDAR YALCM
Sahneye Koyan: AYDIN GUN
28 Nisan, 20.00'de
W.A. Mozart
KUŞ ADAM VE PRENS
çocuk operası 2 perde
MüzJk Yöfletment: HUSEY1N KAYA
Sahneyt Koyan: SÛMERAY AfflMAN
30Nısan, 11.00de
L Minkus
DON KİŞOT
bale3perde
Koreografı ve Sahneye Koyan:
VALENT1NYELIZARIEV
Orkestre Şefi: ELŞAD BAGIROV
27 Nisan, 20.00'de
K. Ludwig
BİR TENOR
ARANIYOR
müzıkal Komedi 2 perde
Sahneye Koyan:
ADRIAN BRINE
Mûzik YAnetmeni:
SERDAR YALÇIN
29 Nisan, 19.00da
Bılettef -OTsııclen t» ay ance A.K.M
GyTel2511023.25l56 00 (7ha)25«
FARUK PEKİN
PRAG - BUDAPEŞTE
21 -28 Moyısl994
MEHMET İHSAN TUNAY
TROYAEFES-ASSOS
21 -24 Moy»1994
NEZİH BAŞGELEN
KİÜKYA-HATAY-YESEMEK
21 -28 Mayıs 1994
FEST SEYAHAT ACENTASI10-2121258 25 73 • 258 25 89
CINEMA
CAFE-BAR
Beğendığmız fıltnlen size dzel
ortânda ıçkınizi yudumlayarak
•zlemek ıslermısinız'
2000 -2200
ASKERIN BABASI
Yön:B Chkreıdze/S Zakaraıdze
22.00 - 02.00
CEMO-KAZIM Ûzgim Müük
Issklal Cad. Kûçikfanrakijpı Sot
^io•IWABeyoito 25295 10/11
293 89 78 (3 hat)
ICINDEN DALGA GECEN TIYATRO
D e n i z A ş ı r ı G ü l d ü r ı
Çorıamfao, persembe, cuma, aımartesi: 21.00
KIRKAMBARGECE TIYATR05U
Bfe S<*c Içindin Dalga Geqm rı
Vbüoramo « Çor, »feğmjon
5«-1885 Ortomvnaıl.r B»<
17 9 37 0 212 251 18 7
"
-Kuraasme, 5«-1885 Ortomvnaıl.r B
U 0.T22 217 98 37 - 0 212 251 18
İSTİKIAICM. KO: 140 TEü 2S1II65-46 FAX: 244 43 27
Ferhan Şensoy'un
PARASIZ
YAŞAMAK
"" PAHALI
_ SAU 21.00
Kute Bdmnlığı Kattılarıyfc
Ferhan Şensoy'un
FERHANGİ
ŞEYLER
PAZAK 15.30
Kültür
Sanat
ilanlarınız için:
293 89 78
(3 hat)
BAK ŞİMDİ
KONUŞANA
"Bak Şu Konuşana' ve
"Bak Bu da Konuşuyor'dan sonra
sırada *6ak Şımtk Konuşana' vas.
Smema ızleytcısınden çok iyi tepki
alanakık]filmdensonra, '8ak
ŞımcS Konuşana'da otaytar ta
köpeğın bakış açısından
yansıtılıyor. Yûz aday kopek
arasmdan seçılen Saapper ve
Rosıe adı kopeklen Oanny Oe Vrto
ve Dıane Keaton seslendirmışler
Senanst Leslıe Daon, seçırn
konusunda çok tıtız davrandıklanm
beürtıp şöyle diyor: 'Bızım
afadığımız Spencer Tracy ile
Kathenne Hepburn arasındakı
kımyasal etkileşınıı yakalayaMecek
ıkı kûpekti," diyor
O p I . C KULTUR BAKANUĞI DEVLETTtYATROLARI
a ; ISTANBUL DEVLET TIYATROSU
AKHTAKSIHSAHNESİ Gıse 2156944 Cssı 1500-15.00'U:tEts-zGos»:ı: P3!3i1jOD
Yozan:SteBo Ftorenza Yöoelen:SKahroo Kheradmand
Çeviren:Serra Yılmaı / Hür Yumer
30 Nisan •J.lil.VİII.'M
Turhan Selfuk
Oyunla^hranAön: Kenan Işık Müziia Timur Setçuk
26, 27, 28 Nisan ECTEün
GİZLİ OTURUM
Yazan : Jean Paul Sartre Yöneten : Stelio Fiorenıa
26, 27, 28, 29, 30 Nısan Uıl.'H»VilL'l
Yazan : W. Shakaspeare Yöneten : Muge GOrman
28, 29, 30 Nisan H.1II.I.VİII!
asalanmız diyor ki:
'Dava açılması için
o suçtan zarar görenin
şikayet etmesinin koşul
olarak öngörüldüğü
durumlarda şikayetçi,
bu şikayetinden vazgeçerse
dava açılamaz.
' Zina, böyle bir suç.
Adam da şikayetinden
vazgeçmiş. artık dava açmak
olanağı ortadan kalkmış,
ama kadın vedostu tutuklu.
Ben cezaevi müdürüne
tutuklulann sahverilmesi i
çin yazı yazıyorum. ama
müdür bırakmıvor...
gıcmdan tutukluluk durumunun
kaldınlmasını istemek varken sorum-
luluğu üstüme almamın saçmalık ol-
duğunu. maşa-ateş özdeyişini de ha-
tırlatarak beîirtti.
5 Ben de çaresiz onun dediği gibi
yaptım.
6 Ne var ki tüm bu patırtı gürültü
nedeniyle geçen zaman yüzünden tu-
tuklular fazladan bir gece içeride
yattılar.
'Yüksek maşa kuramı'
Kimi zaman bu kuramın çok ince
bir biçitnde ve yüksek bir hukuk anla-
yışı çerçevesinde de anlatımını buldu-
ğunu görebilirsiniz.
Sözgelimi 1 Ma\ıs 1977 olayının
soruşturmasını yapan savcılar, kale-
mealdıklan 30 Mayıs 1977günlüidd-
ianamenin 20. sayfasında:
"Kamu vicdanında ve e>rensel ada-
let duygusunda mahkum edilen
1 Mayıs kıyrniı ile ilgili açılan
bu da\ada. sanıklann kiiçük
bir bölümü yûce adaletin önüne
çıkarılmış bulunmaktadır. Bu
bü>ük ve kanlı facianın tertip-
çisi. u>gulaj KKL, >urt «e in-
sanlık duşmanı olan asli failler
er geç tespit edilecek, tarihin »e
şaşmaz adaletin önüne çtka-
rılıp hükfim giyeceklerdir" dc-
mclerine karşın. bu "asıl fail-
ler"in ele geçirilmesi için bu ta-
rihtcn sonra hiçbir soruştur-
ma \c ardşıırma yapmadıkla-
nndan aynı olgu ile karşı
karşıvayız demektir.
Diyeceksiniz kı ya da deme-
lisiniz ki: "Böyle yazıp duru-
yorsun, ama senin de hiç bu
eteştirdiğin gibi da\randığın ol-
madı mı?" Olmaz olur mu?
Hem de nasıl! "İnsan, kötü ve
sevimsiz anılarını unutmak eği-
limindedir" derler. Doğru. Ço-
ğunu unutmuşum. Ama anı-
msadıklanm da var.Bu yüz-
den de şu anda bu satırlan ya-
zarken yüzüme kan basmış
durumda.
Ama yalnız ellerimin değil,
yüreğimin de yandığı anlar
oldu. Az da olsa oldu. Bugün
o sıkıntılı günlerimi özlüyo-
rum. o gün sıkılmış, üzülmüş
olmam bugün beni
gururlandınyor. Rahat ve
kaygısız geçen savcılık günle-
rim ise beni utandınyor, ra-
hatsız ediyor. Ne yazık ki
utanam. övüncümden daha
baskın.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇI
Yı
k
rın: 'Beni köye
mün...'
IsmetPaşa Küsmü Gitd? (II
Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile eşi Dilek Cindo-
ruk'un, KKTC Meclis Başkanı Ayhan Halit Acarkan ile eşi Di-
lek Acarkan onuruna verdikleri akşam yemeği. oldukça sınırlı
tutulmuştu. Kıbrıslı konuk milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Mec-
lisi'nin Başkanlık Divanı üyeleriydiler. Onlar da eşleriyle gel-
mişlerdi. Meclis'ten de, Başkanlık Divanı üyeleriyle, çeşitli
yarkurulların başkanları çağrılıydılar. Çok az sayıda da gaze-
teci göze çarpıyordu.
Bizim masada oturanlardan, DYP Kastamonu Milletvekili,
AGİK Yarkurulu Başkanı Dr. Münif islamoğlu, masada ilginç
anılar anlatıyordu. Münif islamoğlu, 1960 oncesinde DP millet-
vekili olarak Yassıada'ya gitmiş, ölüm cezası istemiyle yargı-
lanmıştı. Yıllarca Numune Hastanesi'nde başhekimlik yapmış-
tı. Ayrıca, milletvekillerinin üye olduklan Anadolu Kulübü'nün
başkanıydı. Anılar da Anadolu Kulübü ile Ismet Paşa üzeri-
neydi. Saynevinde çok sert bir sağın (hekım) olarak tanınan
Münif İslamoğlu, özel yaşamında çok saygılıydı. özellikle is-
met Paşa'ya gösterdiği saygıya hayran kaldım. Münif Isla-
moğlu'nun anlattıklarını, olduğu gibi vermeyi, Türkçeleştirme-
meyi yeğledim. islamoğlu, Paşa'yı anlatmayaşöyle başladı.
"Rahmetli Ismet Paşa, Anadolu Kulubu'ne ekseriyetle, oğ-
leden sonra, saat dörtte gelırdi. Haftanın bir iki günü gelir, briç
oynardı. CHP'nın Genel Başkanı olduğu zamanlar, CHP'liler,
Ismet Paşa yla briç oynamak için adeta yarışırlardı Gün oldu,
Ankara CHPII Kongresi'ydi sanıyorum, Ecevit taraftarlan ka-
zandı. Ondan sonra, Ismet Paşa geldı Kulube; Paşa gelince,
Kulübün bir odasında oturur, briç oynardı. Bu, ikinci kattaki
salondu. IsmetPaşa, salona girince, salon boşaldı! Çoğunluğu
CHP'Iİ arkadaşlanmız, Paşa'yı gorunce salonu terk ettıler.
Çunku, Paşa'yia briç oynamak istemiyorlardı. Çunkü, briç oy-
nama emri Paşa taratından verıldığı zaman, bunu yerine getir-
mekte sakınca gormuş olacaklar ki, böyle hareket ettıler.
Sonra, Ismet Paşa 'yla ben oturdum:
- Briç oynayacağız! dedı.
- Emredersiniz' dedım. Salondan arkadaşlar bulduk, brici
oynadık. Öylece gittı. Kulup ten gıderken, her zaman, özellikle
CHP'li arkadaşlanmız yolcu ederlerdı O zaman, Ismet Paşa
yalnız kaldı, ben yolcu etmek durumunda kaldım. Gayet tabii
şerel duydum. Aldım, kendisinı asansore bindırdim, taa ara-
basına kadar götürdum. CHP Ankara Kongresi'nden sonra,
hadise. bu minval üzere devam ettı."
Anadolu Kulübü Başkanı Dr Münif Islamoğlu'nun anlattığt
bu olay, Paşa'nın ölümünden bir yıl önceye rastlıyor. Yani,
1972 yılına. Şimdi, CHP'de de, DSP'de de Ismet Paşa'nın fotoğ-
rafları asılıdır Derhal o resimleri ındirmeleri gerekir. Sağlığın-
da saygı göstermedikleri kişinin fotoğraflarını, ölümünden
sonra asmaya hakları yok da ondan.
Gelelim 1973 yılına. 1973 seçimlerınden 15-20 gün öncedir,
Inönü, CHP'den ayrılmış. o sıralar. Munif Islamoğlu'nu dinliyo-
rum heyecanla-
"Şelgarson Hayri geldi, dorduncu katta yemek salonunday-
dım.
- ismet Paşa Hazretleri geldi, sizi emrediyor! dedi.
Ben bunu bir arkadaşın latıfesi, şakası kabul ettim. ismet
Paşa gelince, ben yemeği derhal bırakacağım, ineceğim aşa-
ğıya, tabıı Ismet Paşa yok ortada! Ben öyle tahmin ettim. Çün-
kü, Ismet Paşa 'nın akşam sekizde Kulube geldiği vaki değil.
Her zaman, öğleden sonra, dortte. beşte gelir, bir iki saat oyun
oynar, konuşur, doner gıderdi. Saat sekizde geldiğini ben,
uzun yıllar Kulüp yöneticisı, üyesi olduğum donemde görme-
dim. ısmet Paşa ilk kez saat akşam sekizde geldı, ilk ve son
kez, ondan sonra yok zaten.' Garson Hayri, bir daha gelip söy-
leyince;
- Hayri, doğru mu söylüyorsun yavrum? dedim.
- Evet!
Indim aşağıya, Ismet Paşa, masada tek başına oturuyor, is-
kambil falı bakıyor.
- Paşam, hoşgeldiniz. şeref verdinız! dedım, emredinl •
- Doktor, dedı, briç oynamak istiyorum...
- Emredersiniz! dedim.
Sağdan, soldan adam anyorum, kimseyi bulamıyorum.Gel-
miyorlar. Ahmet Salih Çebi, Danıştay üyesı, sonra SHP'den
Haysiyet Divanı uyesı de oldu, onu buldum, o geldi. Ondan
sonra. ben varım, dorduncu adamı bulamıyorum, herkes çeki-
niyor...
Nuri Beşer var orada! Nurı Beşer'in briç oynadığını biliyo-
rum, "Acaba Ismet Paşa kabul buyurur mu
9
" dıye, nezakefen
düşüncesini almadan. kendisine teklif etmeyi doğru bulma-
dım. (Münif Islamoğlu'nu ikircikli bırakan neden şudur Nuri
Beşer, 1957-1960 yılları arasında, Türk-lş Genel Başkanı'ydı
1961de AP'den milletvekili seçildi. Anadolu Kulübü'nde bir
tartışmada, orduya sövdüğü gerekçesıyle, Selahatün Babü-
roğlu, onu tokatladı Dokunulmazlığı kaldırılan Nurı Beşer, tu-
tuklandı, birkaç yıl hüküm giydi, Tatvan'da sürgün yaşamı
sürdürdü )
Ismet Paşa 'ya dedim ki:
- Paşam, üç kişi olduk, dördüncümüz de yok, bir arkadas var
ama, emreder misiniz bilmem
9
- Kim?
- Niiıri Beşer!
Şöyle durdu, "Gelsin, gelsin!" dedi. Biz. dördümüz oturduk,
oyun oynamaya başladık. Ismet Paşa'nın son zamanları.
- Kulağı duymuyor'
- Kulağı zaten malum da, bir de gözden sıkıntısı vardı; işte
yavaş yavaş oynuyoruz. Çok da dikkatli oynar, her şeysiyle
dikkatli, temkinli.
- Goren mi oynuyorsunuz? (Şiar Yalçın'ın kulakları çınla-
sın!)
- Goreni (Goren, unlü briççi). Saat 23.00'de bitti oyun. Bız
durduk, Paşa dedi ki:
- Neye durdunuz? Ben bu gece briç oynamak istiyorum. Ve
çok zevk alıyorum.
- Paşam, çok geç oldu, uykusuz kalırsınız. dedim.
- Yok, dedi. ben briç oynamak istiyorum. Eğer sizin evleri-
nızden bir sıkıntınız varsa, hanımlarınıza bir kart veririm!
- Emredersiniz! dedık, yıne oynadık. Saat yanma kadar iilan
surdu. Bitti, çıktık. Zaten kulüp boşalmıştı...
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Pas önleyici. kırmızı
renkli boya. 2/ Faiz...
Karalan çevreleyen ve
karalardan sayılan. 200
metre derinliğe kadar
olan sığ deniz "dipleri. 3/
Okul. kışla gibi yerlerde
hastalar için ayrılmış bö-
lüm... Küçük gemi. 4/
Üstten sağa doğru eğik
olan basım harfı. 5/ Göz-
leri görmeyen... Türkçe-
de ilgi adılı... Bir soru eki.
6/ Çinko... Bir şeyden du-
yusal ya da tinsel sevinç duyma. 7/
Hinduizm'in temel ilkesi olan hiç-
bir varlığı incitmeme anlayışı. 8/
Asya'da bir ülke... Belirteç olarak
kullanılan eylem soylu sözcük. 9/
Isparta, Burdur. Denizli yörelerin-
deki dağ köylerinde dokunan bir
tür kaba kumaş.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanlı devletinde savaş za-
manlannda ordunun gereksinim-
lerini karşılamak için halktan top-
lanan hayvan, buğday, arpa, mısır gibi erzak... İşaret. 2/
Tanmda kullanılan azotlu gübre... Dalgah panlular verilmiş
olan bir tür kumaş. 3/ Thomas Hobbes'un toplumsal sistem
konu alan ünlü yapıü. 4/ Afrika'mn güney ucundaki burnun
adı... \Ietin Doğlu'nun bir şiir kitabı. 5/ Sayılan göstermek için
kullanılan işaretlerden her biri. 6/ Hayat arkadaşı... Lityumun
simgesi... Uğur, alınyazısı. 7/ Kitap getirmemiş peygamber...
Ayın ve kimi yıldızlann dolayındaki ışık çevresi. 8/ Bir tür ha-
mur tatlısı... Bir renk. 9/ Ağız mukozasında oluşan yüzeysel
yara... Bunaltma, tedirgin etme.