23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15NİSAN1994CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER u His var mı bu âlemde... MELIH CEVDET ANDAY K ışı sayn düştü rnü, sayn- lıklann en kötüsü bılir kendi sa>nlığını. Sa>n- evlerinin koğuşlannda dertleşen saynlara ba- kın, hiç biri ötekini dın- lemez, dinler gibi >apar. Çünkü kendi saynlığını önemlı sayar. Şunu rahatça söyleyebileceğimizı sanıjorum. biz ne değerlı bir yaratık olduğumuzu sayn düştüğümüzde anlanz; bakışımız tümden özümüze döner, dünyayı gör- mez oluruz. Çok sıkıntılı bir durum- dur bu. çünkü başımıza belâ olmuşuz- dur, ınsanlann en çekilmezı artık kendimızizdir. bir hesaplaşmadır baş- lar. keyıf kaçar. yaşama se\inci kal- maz. Bir İspanyol atasözü şöyle diyor: "Tanrı beni kendimden konısun." Boşuna yazmıyorum bunlan; iki ay- dır üç saynlıkla birden didişiyomm. Sanki dünyadan koptum, e\den çık- mıyorum. çıkamıv orum çünkü, gerck- siz buluyorum şuraya buraya gitmeyi. Okumasına okuyorum ama çabuk yo- ruluvorum okumaktan. Yazı yazma- ya gelince... zorla oturuyorum masa- ya; hiç bir konu. yazmaya değer gö- rünmüyor bana. Oysa kafamda her zaman bir çok sorun dolaşır durur, bunlardan hiç birinı yazarak geliştir- meye \eltenmıyorum. Sevmediğım bı- rinin. kendimin, huyşuzluğundan ra- hat edemiyorum ki! İki üç yıldır üze- nnde çalıştığım uzunca bir şiirim var, yanına yaklaşamıyorum, gözümde büyüyor. Once bir sidik zorluğu başladı... Ki- barca olsun diye idrar demem gerekir- di. Biz bu tür terminlerde neden Arap- çayı \eğlemişiz bunca zamandır, Türkçelerini neden ayıp saymışız, an- laşılır gibi değildir. Bir gün bir dost toplantısında (hanımlar da vardı) ilkel bir toplumda incelemelerde bulunmuş bir antropologun anlattıklanndan söz ediNordum. "Adam klanın başkanına sonıyor" dedim, "Sizde delikanlılar otuzbir çeker miT'; masamızda bir tep- ki olmadı ama ağır kaçtı sanıyorum. Sözcüğün Fransızcasını (masturbati- on) >a da Arapçasıru (istimna) kullan- saydım kibarca olacaktı. (Merak eden olur diye söyleyeyim: Varrruş otuzbir ilkel toplumda). Nerde kalmıştık... Evet, sidik zoru diyorduk. Ama ben bu sıkıntıya aldır- madım. çünkü o günlerde de'pressiona girdığimi anlamıştım. Bu hastalığı yıl- lar önce de geçirdiğim için ne belâlı şey olduğunu bilirim: İnsan yaşamaktan bezer: daha korkuncu yaşamıyormuş da yaşama dışardanbakıyormuş gibi olur ve yıpratıcı kuruntulara kaptınr kendinı. Bu savnlığa dilimizde "Ruh- sal Çöküntü" de denir: çok eskiden Hippokrates'ten ben bilinmektedir Derîer ki, her dört kışiden biri depressi- on geçirmiştir ya da geçirmektedir. Bir adı da Melankoli'dir (Yunancada Me- laina khole). safra salgınından kay- naklandığı sanılırdı. Şimdi ise daha çok beyindeki kimyasal ileticilerin azalmasından sözediliyor. Her hangi bir dış etk'ene bağlı olma- dan da bu tür ruhsal çöküntüler oluşa- bilir. Hüzne \e kedere batar batmaz özkıyıma (intihara) kalkmamalı, ya- ak olur. Çok tuhaf bir şey. savaş gibi bütün toplumu gergin duruma sokan olaylar sırasında bu saynhk yok olur ya da azaürrruş. Çünkü o koşullarda kendimizi dinlemeye vakit bulamı> o- ruz. Yerel seçimler sırasında Refah Partisi'nin yükseldiği haberleri geldik- çe benım de'pression'um da geçer gibi oldu. Tehlike, özümü unutturdu bana. Ruhumuzun üstüne çokça düşmeye- lim. Kendi kendine geçmesini bekleye- cek değildim ya, sıkıntının arttığı bir gün. dişimi sıkıp giyindim \e doğru dostum ve sağınım Prof. Özean Kök- nel'in muayenehanesinde aldım solu- ğu, "Rica ederim, beni iyi edin!" dedım. Görüyorsunuz >a, böyle söylemekle sayn-sağın ilişkisini bir nezaket soru- nuna çeviriyordum. Sayın Köknel de "Hay hay!" dedı ve ıçkıyi yasakladı. Efendım, hangi saynlık olursa ol- sun. içki ilacın etkisini azaltıyor ya da ortadan kaldın>or. Bunu bilmemiz ve ona göre davranmamız gerek. Benim ıçki bağjmlılığım yoktur. her zaman bırakabilirim. Ama şunu da ekleyej, im ki. özellikle ruhsal saynlıklarda başı- mıza gelen bunalım ıçki\i aratıyor. Gel de bunu sağına anlat! Ne yapahm. katlanacağız. Prof. Köknel. beni bir iç hastalıklan uzmanının da görmesini istedi. kan- sidik tahlilleri gerekliydi. Bir dostu- mun aracılığı ile Güzelbahçe Hasta- nesi'ne gıttik; orada başhekim sayın Dr. Kemal Atay gördü beni ve sayne- vinin bevliye uzmanı sayın Dr. İsmet Gürpınar'a da gösterdı. (görüyor mu- sunuz, sağınlanm çoğalıyor) kendile- rine nasıl teşekkür edeceğimi bilemi- yorum; beni sidik torbasının yükün- den kurtardılar- ve sondalı olarak salı- verdiler. Tıkanıklık, prostaûn sidik yoluna yüklenmesinden kaynakla- nı> ormuş. "Prostat'ı aldırın ya da büz- düriin" dediler. Ben bir gün bir cenaze töreninde ta- butun altına gırmiştim de bir türlü çı- kamamıştım. arkadan öne. orda sağa. sonra gene arka\a... turnike gibiydi. Bu kez de sağından sağına koşuşmaya başladım. Prostat gündeme gjrdi ya, aziz arkadaşım Dr. Gürbüz Barlas'ın kapısını çaldım; prostatımı biliyordu, "Isı sağaltımı yolu ile küçültelim" dedı. Girdik bu ışin içine, sonuna dek gide- ceğiz. Amerikan Hastanesi'nde bu yöntemin uvgulanışı dolayısıyle gör- düğüm ılgivi unutamam. Dr. Barlas'a ve Dr. Azad'a nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Prostata sonda ile ba- lonlu elektrot ulaştırdılar; bir şey değil, üç buçuk saat kıpırdamadan yatmak beni sersem etti. sonuna doğru "sıkıl- dım" dedim, o kadar. Saynlıktan ötürü başımıza gelenlere sabırla. pekyürekle. dahası yadırga- madan, kendımize yakın bularak bak- malıyız. Çünkü biz sağlıktan ve sayn- lıktan \ apılmışızdır. Saynhklanmız da bizimdir. başkaldırmayalım. Monta- igne kum sancısı çekerdi, "Bağırmaz- dım, sadece inlerdim" diyor bir dene- mesinde. Bir düşünür, "Tanrı'dan gelen iyilik- lere şükrettiğimiz gibi kötülüklere de şükretmeliyiz" diyor. Biz doğanın bir parçasmz. Savnlıkların yerdiği sevinçleri de unutmavalım. İyileşirken duvduğu- muz mutluluk gibisi var mı? İyileşme dönemine eski dilimizde "nekahat" denırdı. Yahya KemaTin unutulmaz dızesını duşünüyorum. Hisvar mı bu âlemde nekahatgibitatlı Ama şaınmiz bunu aşktan kurtul- ma dönemi ıçın söylemışti. Demek aşk da bir saynlıktır. Böyle deyınce aşkı küçümsemiş mi olu>oruz. Elçekilâcımdantabip. ARADABIR Prof. Dr. BEDÎ N. FEYZİOGLU Doların Gücü ve Kayıt Dışı EkonomiDolar deyınce, genelde Amerikan Doları antaşılır. Ka- nada ya da Avustralya Doları söz konusu ise ayrıca be- lirtilmesi gerekır. Dolar ($) ABD'nin resmi parasıdır. öbür ülkelerin pa- raları gibi esas itibarıyla ABD'nin iç piyasasında müba- dele, değer ölçme ve tasarruf işlevini yerine getiren bir araç olmak durumundadır. Ne var ki, dolar, bu işlevini bugün tüm dünyaya yay- mış ve yalnız Amerika Birleşık Devletleri'nde değil her yerde aranan bir geçer akçe olmuştur. Bu nedenledir ki, doların resmi emisyonunu yapma yetkı ve ayrıcalığına (imtiyazına) sahıp bulunan Ameri- kan Merkez Bankası (Amerıcan Reserve Bank), sırf ABDekonomisiningereksinimi olan miktarın3-4katfaz- la emisyon yaptığı halde, bu fazla emisyonu Birleşik Devletler'de herhangi bir enflasyonıst etki yaratmamak- tadır. Başka bir deyişle, Amerikan Merkez Bankası'nın do- lanıma (tedavüle) sunduğu doların sadece %25-30'unu ABD, ihtiyaçlarında kullanmakta, %70-75'ini dış piyasa- larasürmektedir. Bu konu, Uluslararası Maliye Enstitüsü'nün geçen yıl (23-26 Ağustos 1993te) Berlin Humholtd Üniversitesi'- nde yapılan 44 kongresmde de tüm üyelerin hayret ni- daları arasında tespit edilmiştir. Berlin Kongresi'nin esas konusu Underground Economy' Yeraltı-Kayıt Dışı Ekonomi idi. Her ülkede, ekonominın biri devletçe ve resmi ma- kamlarca bılinen, resmi ve ticarı defter ve kayıtlara ge- çen kısmı, bir de yer altında ya da kayıt dışında cereyan eden kısmı vardır. Kay/fd/ş/efconom/', yaticari-sanayifaaliyetin, özellikle vergi matrahı dışında tutulmak istenen kısımlarını içerir ya da terörist eylemler, beyaz zehir, beyaz kadın vs. ti- careti gibi tamamen hukuk d/şMaaliyetlere kadar uzantr. Bu gibi eylem ve işlemler, her türlü aracı kurumda da iz bırakmamak ıçin çoğu zaman efektif odemelehe ger- çekleştirilir Işte, dünyada, bu çeşit yeraltı ya da kayıt dışı işlemlerde kullanılan efektif. büyük çoğunluğu ile dolardır. Demek oluyor ki Amerika Birleşik Devletleri'nin, özel- likle az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler üzerinde- ki etkisi, sadece sanayi ve askeri alandaki gücü ile değil fakat istediği zaman istediği kadar basarak tedavüle sü- rebildiği dolarlar aracılığı ile de sağlanmaktadır. Az gelişmiş ülkeler, Amerikan Dolarlannı, kendi öz paralarına tercihen kullandıkları oranda, milli paraları- nın devalüe edilmesine katkılarına ek olarak Amerika Birleşik Devletleri Hazinesi'ne faizsiz ikrazda bulunmuş olduklarının da pek farkında olmamaktadırlar. Türkiye'de de son zamanlarda bozulan ekonomik dengeler bir de bankacılık sisteminin, dolarizasyon (do- larisation) denilen hastalığa müptela olması sonucunda ülkedeki kayıt dışı ekonomiyi ne derecede teşvik ettiğini üzüntü ile tespite değer. Türk halkından, ekonomiyi bunalımdan (krizden) kur- tarmak için istenen özverinin dolarizasyon ile boşa git- memesine ayrıca dikkat ve özen göstermek gerekmek- tedir. Bunun çaresi ise kamu finansman açığının kapatılma- sı başta olmak üzere, ekonomideki iş gücü, üretim ve tüketimi kapsayan makro-ekonomikdengelerinyeniden tesisinde, kısaca ülke ekonomisinin bunalımdan kurta- rılmasında bulunmaktadır. Ölümüntin 1. yılında İLHAN GEÇİT'i anıyoruz. Garanti Bankası Mensuplan Sendikası (GAM-SEN) Kurucusu ve Genel Başkanı, BANK-SEN Yürütme Kurulu Üyesi İlhan Geçit'i ölümünün birinci yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Yaşamını banka emekçilerinin birlik ve dayanışmasma adayan bu yiğit, mücadeleci, onurlu insan mücadelemizde yaşamayı ve yolumuza ışık tutmayı sürdürüyor. DİSK/BANK-SEN Laikliğin savunulmasmda ortakilkeler Başta siyasal partiler olmak üzere tüm sivil toplum örgütleri, kendilerini laiklik cephesinde, laikliğin ve demokratik rejimin saMjnulması ekseninde bir araya getirecek ortak temel ilkeler ve üretilecek siyasa yöntemleri konusunda ivedilikle bir ortak bildiri yayımlamah. Doç. Dr. MEHMET SEMİH GEMALMAZ L aıklık. yandaşlannın. Turkıve'- relerde baskın eğılım. laikliğin -genelde nın komşusu olan Arap Orta- doğusu'ndakı çeşitli İslam dev- letlennde (İran gibi) ya da bıraz daha uzakta, Kuzey Afrika"da Cezayir'de görüldüğü gibi kök- akımlann iktıdara gelmelerindentendinci kaynaklanan dene>ımlere bakarak bir karşı dırenç oluşturma girişımini başlattıklan gö- rülmektedır. Bu da gayet anlaşılabilir bir ta- vırdır. etki tepkisını doğurmaktadır. Burada üzerinde durmak istediğimiz du- rum. ülkede gözlenen bu son oluşumun iki özelliğidir. İlki. laiklik yandaşlannın içen- sınde. değişık görüşlere. >aklaşım biçimle- rine sahip çevrelenn \arolduğudur. Türkiye'de güncelleşen ve belirgınleşen çatışma ya da gerilimin asıl ekseni. devlet sisteminin dinsel esaslara dayalı olmaması- nı savunan laiklik yandaşlanyla, dinsel esasa davalı olması gerektiğini savunan la- iklik karşıtlan arasındadır. Sorun bu nok- tada odaklaştınlınca. laiklik yandaşlan bakımından net yanıt verilmesi gereken so- ru. laikliğin hangi bağlam. hangi çerçeve içinde kavranması, formülleştirilmesi ve savunulması gerektığidir. Bugüne dek yaygın biçimde uygulanan değerlendirme ve yaklaşımlara bakıldığın- da gözlenen odur ki, laiklik, ne olduğun- dan (yani pozitıf hareket noktasından) söz ederek değil, ama ne olmadığından (yani negatif hareket noktasından) yola çıkıla- rak tanımlanma>a ve savunulmaya çalışıl- mıştır. Başka bir söyleyişle. yukanda adı geçen laiklik yandaşı cepheye mensup çev- din. özelde Müslümanlık karşıtlığını içer- mediği: tersıne. dın. vıcdan. ibadet özgür- lüklerinigüvence altına aldığı" bıçımındekı bir yaklaşım \e tanımla savunulması ol- muşıur. Bana göre laiklik. temcl olarak. bir din- sel ınanç sistemine bağlı olup olmama ko- nusunda yansızlık anlamına gelir. Yani laiklik. bugünlerde pek sık rastlanıldığı gi- bi, "biz hepımız ıyı birer Muslümanız; oruç da tutanz. namaz da kılanz, anamız-baba- mız da bövledırler: cami\e gırince başımızı da örtenz. ama sonra ma\omuzu gıyer de- nize de gireriz" söylemıyle savunulamaz. Laıklık. bireysel olarak. bir kişinin. dinsel inanç sisteminin gereklcrini yerine getırip getirmediğinı bırakın. o inanç sistemine mensup olup olmadığının sorgulanmama- sı anlamına gelir. Laık bir de\ let sisıemi. en başta. bireye. ışte bu adı geçen özellikte sorgulanmama. kendini açığa koyma zo- runluluğunu bile duymama gü\encelennı veren sistem demektır Onun için. laıklığı. dinsel inanç sistemine bağlılığın mantığı ile savunmaya kalkarsa- nız, o inanç sistemine mensup olanlar size. böyle bir mensubiyetin. onlann kafasında- ki "gerekler modeline" göre nıye vaşama geçirilmediğini dayatma olanağı bulurlar. Oysa laik ve demokratik bir sıstemde hıç- bir gücün. hiçbir kimsenın. bir başka bire- > e bu alanda müdahale y etkısı ya da özgür- İüğü yoktur. Sonuç olarak. laiklik yandaşlannın gün- celleşen direnme \e tepkisinin en önemli ve Cumhurhet tanhı pratıklen bakımından belki yeni sayılabilecek \önü. laikliği halen büyük ölçüde yanlış (negatiO hareket nok- tasından savunmaya çalışmakla bırlikte. bunu bir "sivıl toplum ınisiyatifi" biçimin- de ifade etme\e başlamış olmalandır. Ül- kedeki gelişmelerin ikinci önemli özelliğı budur. İşte bu özellik, yani bir sivil toplum hare- keti olmaya dönüş ıpuçlannı taşıyan laik- lik cephesınin direnme girişimleri. bu konuda kendi içlennde belki henüz bir an- layış ve ta\ır nctliğine ulaşıldıgı söyleneme- se de. demokratik ve sivil bir devinım olmava açık bulunmaktadır. Bir netlık yoktur: çünkü halen laiklik cephesi içinde yer alan bazı çevreler, laikli- ğin Cumhurivet rejimi içinde geleneksel sa\unucusu olduğunu varsaydıklan, örne- ğın Türk Silahlı Kuvvetleri gibi kurumla- rın gölgesinden medet umar izler veren vaklaşım üretebilmektedırler. Bu ise anla- şılması güç bir çelışkidır. Bugünkü siyasal \e ekonomik bunalımın anti demokratik hukuk düzeninin biçimlendirilmesının asıl öğelerinden birisi olarak en son 1980 askeri darbesini gerçekleştiren silahlı bir gücün, yaratılan bütün bu olumsuzluklardaki asli sorumluluğu bir anda unutulup, üstü ör- tük ya da açık biçimde, şimdi laiklik güven- cesi olarak görülmeye ve öyle gösterilmeye kalkışılması. sivil inisiyatif olma potansiye- lıni taşıyan bugünkü laiklik cephesi devini- mini tavsatabilir, içinden bölebilir. Böyle bir bölünmenin, sonuçta laiklik karşıtlannın işine yarayacağma da kuşku yoktur. Dolayısıyla başta siyasal partiler olmak üzere tüm sivil toplum örgütleri, kendilerini laıklık cephesinde. laikliğin ve demokratik rejimin savunulması eksenin- de bir araya getirecek ortak temel ilkeler ve üretilecek siyasa yöntemleri konusunda ivedilikle bir ortak bildiri yayımlamah ve ülkenin her yennde tavır üretmelidir. TARTIŞMA Okıülardaki idari kadrolar M illieğitimin yönetici kadrolannın şişkinliği ve İŞ üretemezli- ği, geçmişteki plansız. programsız uygulamalar ile adam kayırarak idari kadrolaşma olayı. Millı Eğitim'de sa\-urganhk \aratan önemli etkenlerden biri olma yanında, bu gereksız kadrolann. haftada gjrmesi gereken altı saate çoğunun girmemesi, makam ücretini artı ders ücretini derse girmiş gibi kabul edilerek tam olarak alması (ayda iki milyon) istikrar önlemlennin uygulamaya başladığı şu günlerde öğretmenler arasında tepki yaratmaktadır. Bu satırlann yazannın çevresinde yaptığı incelemeye göre okul mevcutlanna göre müdür yardıması sayısı çok abartılı bir durumdadır. Yüz yirmi mevcutlu bir okulun müdürden başka iki yardımcısı. dört yüz mevcutlu bir okulun beş yardımcısı, orta büyüklükteki bir ılimizin tam on iki müdür yardımcısı vardır. Ülkemizde bu idari kadrolan objektif kıstaslara göre yeniden düzenleyerek yapılaşürmak Milli Eğitim'in ve ülke ekonomisinin büyük çıkanna değil midir? M.FahriÖz /Balıkesir T.C. KULTUR BAKANLIĞI YAYIMLAR DAİRESİ BASKANLIĞI İSTAN Oevtev", r Başkentı oürak , ktanbutlular onuru ve TürVçc/lngili ıstanbul 199: Tanıtma Est Fiyatı: 400. Cumadan çarşambaya Polly Phonıc grubundan çok sesli müzik... Restaurant Cafe - Bar 251 00 00 Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel:5540804 ININBİR CEZA AVU ANILARI -•:•"- "Suçluyu kazıyınız, Faruk Erem Ankara 1993 • 1. Sanat/Tiyatro Dizisi Fiyatı: 10.000.-TL MUjfAFAKOIAL AtaTL'^Rr, âtekr bûyûk dewmcıler gıbı, ey,e - •nyatnucabıraskertya da sıyasal takia stnriafttâfflış,onu bellı bir ele otı/ftmuf fw ZcMÇcMkol ÇAĞLAR BOYUNCA TÜRK KADINI VE ATATÜRK "Bızım sosyal topluluğumuzun başarısızlığının sebebı, kadınlaı karşı gösterdığımız ılgısızlıkren il gelmektedır.' M. Kemal Ataturk Burtıan Cfiksel Ankara 1993 • 2. Basım Ataturk DIZISI , Fiyatı: 15.000. -TL SANATTARİHİ Kıtapta htrstıl temsılcısının bırkaç esetinm tanıt^^-asma onem verılmıştır. CahidKınjy Ankarri993 • 1. Basım SanaVSanatTarihı Dizisi nyao: ]0OXog^TL TÜRK B/İ5INI ,-TL TÜRK MUTFAĞINDAN ÖRNEKLER W ^ Kuvayi MMIiye1 '8asın ozgurluğ gıderecek çare, Ortıan Kolo^lu Ankara 1993 • 1. Demokrası Klasıkl GtinümGzc 4oğtn sakmalin özçürfüğüdür. n Bir toplumun beslenm feklıyh yakından ıhşkıhdır. Bu kita Turk Mutfağının seçkın bulacaksınız. Haz: Türkân Kutluay Meı F. Handan Sacır/Sevıl Ankara 1993 • Düzeltllı Tanıtma Eserleri DizUi TÜRK KİMflĞl Bozkurt CuvençTurk Kultur Tarıhjnın Kaynakları" uztnndt yakiaşık on yıl suren son çalışmasını Türk Kimhği adryia sunuyor. Bozkurt COvenç f Ankara 1993 > 1. ttsm Insanlık Tarihi DtzU • Fiyatı: 100.0 PENCERE Şertat Hukuku ve Siyaseti... Suudi Arabistan'da görev yapan cellat Said El Sayaf, bugün de görevini sürdürüyor mu? Yoksa emekliye mi ayrıldı? Birkaç yıl önce Le Monde gazetesinde yayımla- nan bir yazıyı köşeme almıştım; bugün anımsamak için tam zamanı. Sayaf'ın çeşitli karılarır.dan 24 çocuğu var. Adliyede çalışan cellat, meslek yaşamında kaç kafa kes- ti? Sayaf anlatıyor "- 600 baş ve 600 kadar el kestim.. Soru: - Hangisi daha zor? Baş uçurmak mı? El kesmek mi? Cellat: - El kesmek. Hayatını sürdürecek bir insandan parça koparmak, ruhsal açıdan daha zor geliyor. Çok keskln bir bıçakla doğru yerden kesmek de gerekiyor. - infazdan sonra neler duyuyorsunuz?.. - Huzur ve coşku duygusu.. -Nasıl?.. - Allah 'a karşı gelenleri cezalandırmak fırsatını bana verdiği için Allah a şükrediyorum. - Uçurduğunuz her baş size ne getiriyor?.. - Eskisine oranla şimdi daha çok kazanıyorum.. - Hükümlüler ilk darbede ölüyorlar mı? . - Genellikle ilk elde ölüyorlar. ama bazen ikinci darbe- yi vurmak zorunda kalıyorum. - Kadınları neden kılıçla değil de tabanca ile öldürü- yorsunuz?.. - Kadınlan kılıçla öldürebilmem için başörtülerini çı- kartmam gerekir. O zaman boyunlarını görürüm. Oysa dinim bana bunu yasaklıyor." • 24 Ocak 1990da yayımlanan yazı, bizim çöl Müslü- manlığına ilişkin bilgilerımizın yeterli olmadığını da vur- guluyor; Türkiye kamuoyu bu konuda yeterince aydınla- tılmıyor; şeriatın belirli oranlarda geçerli olduğu ülkeler- de yaşam biçimı nedir, tam anlamında biliyor muyuz?.. Açık seçik bilemediğimiz bir başka konu daha var; Re- fah Partisi iktidara geldiği zaman hukuk düzenimiz ne olacak? Şeriat ne ölçüde uygulanacak?.. Anadolu Müslümanı, şeriatı bir yaşam biçimi olarak benimseyemez, ama başta Genel Başkan Erbakan ol- mak üzere Refahçılar ıçın islam şeriat demektır; ikisini birbirinden ayırmazlar. bugünkü düzeni de bu yüzden reddediyorlar. Refahçı belediye başkanı ya da milletve- kili açıkça diyor ki: -Benşeriatçıyım!.. Ne demek şeriatçı?.. Suudi Arabıstandaki cellat Said El Sayaf, bizimkiler- den daha çok şeriatçı 1 Tesettüre öylesine uyuyor ki öldüreceğı kadınların başörtülerini çıkarmıyor. Eğer böyle bir iş yaparsa kadının boynu ortayaçıkacak, kılıçla kellesini uçuracağı kadının ensesinı görmek bile erkek için dine aykırı, günah. bid'at sayılıyor... Cellat, Müslümanlığından ödün vermiyor... Cellat, şeriatçı.. Peki, Refahçılar nasıl şeriatçı?.. • Şeriat, Kuran-ı Kerim'e dayanan İslam hukukudur; Refah Partili Erbakan şeriatçıdır. Eğer değilse açıkça - Ben. desin. şeriatçı değilim... Söyleyemez... "Adil düzen" nedir? Kimse bu sorunun yanıtını bilemiyor, ama Refah lideri baklayı ağzından çıkarıyor: "- Adil düzene mutlaka geçilecek. Şimdi sorun ne?.. Bu geçiş kanlı mı olacak. kansız mû.." Sıvas'ta 37 aydını diri diri yakanlar, "adil düzen'öen, daha açık deyişle "şeriat düzen/'nden yanadırlar; Re- fah tam anlamında güçleninceye kadar "takıyye" yap- mayı şenatın siyaseti sayıyor. v e d i ğ e r y a y ı n l a r ı m ı z ı T.C. K ü l t ü r B a k a n l ı ğ ı D Ö S İ M m a ğ a z a l a r ı n d a n t e m i n e d e b i l î r s ı n ı z . uygulinmjktidır) ÇAĞDAŞYAYMUn İLHAN SELÇUK DUVARIN ÜSTÜNDEKİ TİLKİ 60.000 LirafKDV içinde) Çağ Pazariama A.Ş. Tûrkocağı Cad 39>'41 Cağaloğlu-Istanbul Sıpanşlenmz ıçın 666322 numaralı posta çekı hesabımıza eden kadar para yatınp, adresımıza bıigı vermenız yelerlidır. ATİLLACOŞKUN UĞURMUMCU CÎNAYETt Uğur Mumcu'yu kim ya da kimler öldürdü? Amaçlanneydi?.. Cinayetin soruşturması ne ölçüde ciddi yürütülüyor? M umcu dnayetinin üzerindeki esrar perdesi kaldınlabilecek ve katiller yakalanabilecek mi?.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve ilgili kuruluşlan, bu cinayeti aydınlatmaya gerçekten kararh mı? Atilla Coşkun'un titiz bir araştırma ve inceleme sonucunda hazırladığı bu yapıtı. Uğur Mumcu cinayetini çeşitli boyutlanyla kamuoyunun gündemine getiriyor. oynanan oyunlara dikkat çekiyor. 60.000 TL Tel 243 0: SC - 243 20 23 • fcks 7U 5 23 ödemeii gönderenıiyonız. Lâtfencderi kadar posu pylu göoderinz. SATILIK AHŞAP TEKNE 20 metre boyunda, restoranı. mutfağı, Amerikan Ban, 2 kişilik 8 adet kamarası, geniş güneşlenme terası, 2 duş ve 2 VVC'si bulunan ticariteknesatılıktır. Bilgi için: İstanbul (0 212) 251 88 97
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear