23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15NİSAN1994CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 10 Oy avcıları ve Işgttzar bürokratlann ortaöğretim oyunu E G I T I MERTÜGRUL UCKUN olitikacılar ve bürokratlar 1953'ten itibaren Türkiye'nin en önemli eğitim kuııımu olan klasik liselerle oynamayabaşladılar. Eğitim süresini uzatma, mezuniyet smavı koyma, sonra tekrar kaldırma, programlarda yapılan değişiklikler, Anadolu liseleri, seçmeli ders, kredili sistem derken liseler tam bir karmaşaya sürüklendi. 1980'lerden sonra tırmanan yabancı dil çılgınlığı tüm toplumu etkiledi. Ana babalar, çocuklarını yabaneı dille eğitim yapan bir okula sokabilmek için onları azguı bir yartşa sürdüJer. Sınav kapısında bekleyen bu kalabalık, bu çılgınlığın en açık özeti gibi. Liseleryazboztahtası-2- 30-60 yaş arası kuşağın çoğunluğunun eğitil- diği klasik liseler birçok eksikliklerine karşın Türkiye'nin çekirdeğini oluşturan sayısız aydını yetiştirmiştir. Ancak 1953'ten başlayarak yine oy avcısı politikaalarla her şeyi bildiğini sanan bürokratlar, burunlannı bu eğitim kurumlan- na da soktular. O yıllarda lise öğretimini dört yıla çıkarıp lise bitirme sınavma 'olgunluk' adı altında 'kompozisyon' zorunlu olmak üzere dört sınıfın derslerini içeren, dört seçimli ders- ten özel sınavla 'olgunluk diploması' eklediler. Örneğin; 'Mateman'k' dersini seçersen, lise- nin dört sınıfmın matematik derslerinden olu- şan sorular 'kapalı zarfla' Ankara'dan geliyor- du. Böylece üç yıl sürdürülen uygulamayla çift diplomalı öğrenciler yetişti. Saçmalık öyle bo- yutlardaydı ki dört yıla çıkanldığı zaman, dör- düncü yıl okutulacak kitaplann kimisi hazır ol- madığı için. üçüncü sınıfın kitaplan yinelendi. O yıllarda en iyi gelişme, üniversiteye girecek ögrenrinin azlığıydı! Oy avalığı sayesinde sinsi şeriat yanlılan, or- taöğretime çengel atmayı sürdürüyorlardı. 1956'larda ortaokullara, 1967"lerde liselere din dersi konması sağlandıktan başka. pıtırak gibi artan imam-hatip okullanran lise bölümü, ? 1974'lerde dört yıla çıkankp mezunlanna harp okulu dışında, tüm yüksekokullara girme hak- kı verildi. 1975'ten sonra iyice çığınndan çıkan ortaöğ- retim kurumlan, yazboz tahtasına döndürüldü. Nerdeyse her ay gelen yeni bir genelgeyle değiş- tirilen uygulamalar iyice laçkalaşü. Te'k dersten borçlu geçme, üç dersten beklemeye kalma, ye- ni bir sınav hakkı tanıma. kalanlara yeniden sınav hakkı verme. kaldığı dersten Danıştay'a başvurma. vb. ödünler. eğitimi eğitim olmak- tan çıkanp. öğretmen-öğrenci-veli didişmesi bi- çimine döndürdü. Amaç açıktı: Eğitimi yoz- laştırma. Öyle de oldu. Zaten yetersiz liseler, sınıflarda 60-70. yer yer 80"lere varan öğrenci sayılanyla. donanım eksiklikleriyle, dökülen yapılanna ek olarak öğretmen yokluğuyla iş- İevlerini yitirmeye. daha da ötesi değiştirilmeye zorunlu kıiındılar. Öğretmen sonınu En önemlisi öğretmen sorunuydu. Öğretmen yetiştirmek zor bir işti. Öğretmen okullan, eği- tim enstitüleri. yüksek öğretmen okullan yeterü olamayınca. yöredeki eczacı, doktor, kurum müdürü. mühendis, vb. mesleklerden ya da 3-6 aylık kurslarla öğretmen üretmek olağan sayıl- dı. Oysa bir öğretmenin hastaya bakması. köp- rü yapması ya da yasalan savunması olağan dışıydı. Üstüne üstlük kimi ögretmenler, sınıfta oto- rite kurmanın sıfır vermek, sınıfta öğrenci bı- rakmak, dayak atmak yollanndan geçtiğini sa- narak; gerçekte genel kühür. iyi yurttaş, ay- dınlık Türkiye öğelerini içermesi gereken lise eğitımini, kimi gençler için korkulu düş kavra- mıyla özdeş konuma getirdi. 1970-1980 arası gençliğin, faşist-solcu ya da ilerici-gerici diye Ne demek Anadolu lisesi! Öteki liseler ya- bancı ya da üvey okul muydu? Devlet kendı kendine eğitimde farklılıklar yaratıyordu. Bir yıl hazırlık sınıfında İngilizce eğitimi görecek il- kokul öğrencisi. henüz kendi ulusal bilincine erişmeden yabancı bir dilin etkisi altına giriyor- du. Bununla yetinmeyip. öteki sınıflarda fızik. kimya. matematik. vb. dersleri İngiliz diliyle okuyacaktı! Korkunç bir komedi! deniyle denetimsiz kaldığından büyük sakmca- lar ortaya çıkmaktadır. Okul yönetimi ve veli- ler, bu durum karşısında çaresiz kalmışlar; öğ- renciler ise çeteler ve kötü alışkanlıklann pençe- sine düşmüşlerdir. Zorunlu derslerde ise. "öğrenci istediği bir öğretmeni seçer" yerine, yine okulun düzenledi- ği listedeki öğretmenin dersliğine gitmektedir. Derste. 1-5 arası verilen notlann kullanıldığı 'kredi' uygulaması, öğrenciyi kredi doldurma yanşına sürüklemektedir. Bu uygulamalar başladığı zaman, tüm yurt çapındaki ortaöğretimde yaklaşık 3.500 İngiliz- ce öğretmenine gereksinim vardı. Çoğu İngiliz- ce dersleri boş geçiyor ya da biraz İngilizce bilen Öğretmene VUrulan VÜk (az pilav gibi) kişiler. dersleri dolduruyordu i...kiye bölünüp birbirini öldürmesinde, eğitıminDurum böyleyken hazırlık sınıfına ingilizceöğ- bozukluğunun etkisini kim yadsıyabilir ki? Kokuşma öylesine belirginleşmişti ki, 1976'- larda Türk Dil Kurumu'nun liselerdeki ısmar- lama ders kitaplan üzerine açıklamasına değin- meden geçemeyeceğim. Raporda öz olarak şöyle denilmekteydi: "Genellikle bu kitaplarda- ki bilgiler Atatürkçü dûşüncey e. Atatürk de> rim- lerine karşı olup, bilimsel temcllere dayanma- maktadır. Tek yanlı uydurma bilgilerle dolu, öğ- rencilerin anlayamayacağı ölçüde ağdalı Os- manlıcayla yazılmakla kalmavıp. öğrencilerin kafalannı yozlaşmış bilgilerle koşullandırma amacına yöneliktir. Açıkçası cumhuriyet düzeni batırılırken, Osmanlı şeriat düzeni göklere çıka- rılmaktadır." Oy avcısı politikacılann, aymazlık-sapkınlık içindeki bürokratlann. satılnuşlann ve Osmanlı artığı şeriatçılann bu denli saldınlanna karşın. yüce Atamızın sağlam temeller üzerine oturttu- ğu liselerden mezun olanlann çoğunun pınl pı- nl insan beyinlerini, yine de Atatürk'e, cumhu- riyete, pozitif bilime İcarşı koşullandıramadılar. Çünkü gerçek eğitimli genç insan aklı. Tür- kiye'yi karanlığa ve geriye götürecek alçaklığı, bir avuç inançlı öğretmenle bile yenecek güçtey- di. 1980'lerden sonra lise eğitimini yozlaştırma hızla sürdürüldü. Anadolu liseleri çoğaltıldı. Yabancı dil eğiti- mi adı altında Türk dilinin, yabancı dillerin bo- yunduruğuna girmesi sağlandı. Amaç, yazımızın giriş bölümünde belirttiğimiz üzere, 'Ulusal Dil Devrimi'ni yıkmaktı. Ne yazık ki çe- şitli nedenlerle yurdumuzun aydın gecinenleri de 'bir dil iki insan' sloganıyla bu gidişi körükle- di. 'Lise' sözcüğünün önüne 'Anadolu' sözcüğü eklemek bile, Türk eğitimi için onur kıncı bir davranışü. Galeri • Atölye MAKBULE S Ü M E R AhyeSolt No 12Te;vıkiye Tel 0-212 247 48 78 BOLUKBAŞI Heykel Seraisı 5-30 Nisan 1994 NispMır* Ayiar Cad Nü Apl No:2« lewrt Tel (0212)269 80 14 TOMUR ATAGÖK Resim Sergisi 1 Nisan- 14Mayıs 1994 GALERİ B VJALE NECDET ERZEN Resim Sergisi 7/30 Nisan 1994 URART SANAT GALEMLEM Abdı Ipekçt Cad No 18 Nışantaşı T e l ( 0 - 2 1 2 ) 2 4 1 2 1 8 3 Qpnx A_L L I I r KAPIN RE*SAMLARIMIZDAN BİR KESİT R I S İ M S E R C İ S f 23 MART-lî NİSAN 1994 ZİYARETSAATLERİ CUMAKTESİ 10:00 - 14 OO DİİER CÜNIER 13:OO - 2400 (ÂpiîCX ŞERRA MÜBEÇCEL GÜLTÜRK "Fotoğraf Sergisi" 14Nlsan-14Mayıs1994 REFOSANATGALERİSİ MeytisnSok No 18 Rtfo Briuı-feiMr Tel 269 4- 42 3 MAÇKA SANAT GALERİS CANDEĞER FURTUN 22M«rt-16Nitan1994 Eytam Cad. No- 31/A Maçka /İST. Tel: (0-212) 240 80 2İ SANAT GALERİSİ HALİM ÇELİKER Resim Sergisi 29 Mart-19 Nisan 1994 Ciıangır Sıraselvıler Câd BakraçSok No 3SA Bey Tel 0-212 293 06 17 293 89 78 (3 hat) TEİ SANAT GALERİSİ 26ltot-2SNisan1994 ABDÜUUDİI ÖZTÜRK HeykdSefgisi SERGİ Hakkı ANLI Yûksel ARSLAN Gûlden ARTUN Sabri BERKEL Seyyit BOZDOĞAN Clhat BURAK Sallh COŞKUN Ali Avni ÇELEBİ Gerardo DİCROLA Abidin DİNO Talat ENLİL Hüseyln ERTUNÇ Hamit GÖRELE Mehmet GÜLER Selma GÜRBÜZ ömer KALEŞI Fevzi KARAKOÇ Yüksel ÖZEN Mithat ŞEN Metin TALAYMAN Selim TURAN AlainVALVAT Adnan VARINCA Gürhan YÜCEL Vafe0K># Cal frat. a Otaı Eo* Sok. 44/2Nşx*aş «3200 İS(rtxJ W:01J3247M» -ZM 1)46 URSULA SOLTERMAN KATtPOĞLU Resim Sergisi 7-30 Nisan 1994 Kadıneserlerı Kütûphanesı Fener PTT yanı Tel 534 95 50 ÜMİTYAŞAR SANAT GALERİSt fMURI IYEIVI Resim Sergisi 8- 27h«san 1994 UUolCad Tertos Gbmzı Yop. Kur Hon 1 Bcycfilu Td 0212/29396 33 retmenini nasıl sağlayacaklardı? Kaldı ki fızik. kimya, matematik. vfj. derslerini İngilizce öğre- tecek ögretmenler yok denecek düzeydeydi. Yabana ülkelerden getirilecek ögretmenler ise pahalı olmaktan başka yeterlilikleri de kuşku- luydu. Bu karmaşa arasında, son sınıfta üniversite ve \iiksekokullara girecek öğrencilerin durumu unutulmuştu. Gençler. İngilizce aracılığı\ la öğ- rendiği fızik, kimya. matematik. vb. derslerinde klasik lise ögrencileri düzeyinde başanlı olamı- yorlardı. Lisan öğrenimi ise birkaç kalbürüstü Anadolu lisesi dışında *az fasulye, az pilav' biçi- mine dönüştü. Gençler. *ikl cafru arasında Dey- namaz' konumunda kalmışlardı. Kendi ulusal dilinde doğru dürüst yazıp ko- nuşamayan, günün modası yabancı dilde de pek başanlı olamayan sözde eğitilmiş gençleri topluma sabverdik. "Her genç ingilizce ögrene- cek" temeline dayalı öğretim, dil yoluyla kültür emperyalizmini getirir. Gerçekte bu gençlerin çoğu. okul dışında ve okulu bitirip yaşama atıldıklannda. o dili sözlü ya da yazılı uygulama alanı pek bulamadıklan- ndan ve de o dilde okuma alışkanlığı kazana- madıklanndan kısa sürede öğrendiklerini unu- tuyorlardı. Oysa yıllan harcayarak kazanılan. sonra da çok gerekli olduğu vurgulanan yabancı dil. özellikle İngilizce. gereksinme duyulduğundan daha kısa sürede, içerdeki ve dışardaki dil kurs- lanyla kazanılır. aynca kültür eğitimi düzeyin- de ileri derecede İngilizce öğreniminin bu denli çok sayıda öğrenciye gerektiği de tartışılabilir. Liselere son darbe 1990'larda lise eğitimine son bir darbe indiril- di: Çoğu eğitimcinın alkışladığı ders geçme yöntemi! Böylece Avrupa'ya özgü eğitime du- yulan özlemimizi pekiştirmiş oluyorduk! An- cak bu arkadaşlann 'ay'dan mı geldiği sorusu insanın aklını kurcalıyor! Tüm yurt çapındaki liselerin, büyük kentlerdeki birkaçı dışında derslik. para, araç-gereç, öğretmen vb. yokluk- lar içinde kıvrandığını bilmeyen eğitimci ya art- niyetlidir ya da başka bir düşünceye hizmet et- mektedir. Ders geçme yöntemini uygulamak için, üç ana öğe gerekmektedir: Yeterli sayıda derslik, bu işi yürütecek yeterinceeğitimli öğretmen. iyi bir programlama; aynca koşullara uygun ders kıtaplan. yönteme göre bilinçlendinlmış öğren- ci velisi. dengeleyici yöneticiler gibi destekleyici birimlerin de varlığı başanyı getirecektir. Oysa zorunlu ve seçmeli derslerin uygulanması için yukanda belirtilen öğelerin olmayışı nedeniyle ders programlan düzenlenememekte. öğrenci- nin seçeceği seçimli derslerin yerine, okulun ola- naklanna göre dizelediği dersleri seçmek zorun- luluğu doğmaktadır. Öğrenciler derslikten dersliğe taşmırken okul içi kanşmakta. öğrenci- lerde bir başıboşluk gözükmektedir. Öğrenci. dersi olmadığı saatlerde onlan oyalayacak ki- taplık, spor salonu, eğitimci, vb. yetersizliği ne- Bu arada kredi sistemindeki öğretmenin du- rumu daha da ılginçtir. Okuldaki öğrenci sayı- sına göre her öğretmene 10-12 ya da daha fazla öğrencinin denetim-gözetim sorumluluğu yük- lenmektedir. Öğretmen bu gençlerin okul içi davranışlanyla ilgilenecek. onlann öteki öğret- menleriyle sürekli görüşmeler yaparak, hangi derse eğilimi olduğunu saptayacak. yıl sonuna doğru öğrencilerin velilerini tek tek okula çağı- rarak. gelecek yıl hangi dersi alacağını önere- cek. Aynca her öğretmen. gırdigi bir sınıfın, 4 smıf öğretmenliği'ni yüklenerek öğrencilerle öteki ögretmenler ve okul yönetimi arasında diyalog kuracak. sınıfın düzeni. öğrencinin ruhşal'-eğit- sel davranışlannı dengede tutacaktır. Öte yan- dan girdiği her kredili sınıfta öğrenci 'dcvam- devamsızlığı'nı ad çizelgesine işleyip, devamsız- lık her dersin kredisine göre aşınlık gösteriyor- sa. öğrenci\i uyaracak. raporgetirmesini isteye- cek, çizelgeye geçirecektir. Çünkü belli devam- sızlığı geçen öğrenci, ders geçimine bakılmaksı- zın sınıfta bırakılır. Yine her öğretmen sınav hazırlayıp, ayda bir sınav kağıtlannı, ödevleri değerlendirecek. söz- lü sınav yapacak. ertesi günün dersini hazırla- yacak, seçilen öğrenci grubuyla yıl boyu işlevle- rini yürüteceği okul içi sosyal etkinliklerden bi- risinin sorumluluğunu alacak. veli toplantısı düzenlevecek. zaman zaman 'öğretmenkr kuru- lu' toplantılanna katılacak. Tüm bunlardan sonra geriye zaman kalırsa. kitap okuyup bilgi- sini arttıracak, kendi çocuklanyla, ailesiyle ilgi- lenecek! Üstelik okul yönetiminin yersiz istek ve kaprislerine. engellemelerine karşı koyacak. Çünkü şimdilerde yöneticiler gerçek yöneticiler olmayıp. politik-yönetici ya da tarikatçı-yöneti- ci kişilerin çoğunlukta bulunduğu kadrolardan oluşmaktadır. İşte size eğitim robotlan! Buna ek olarak bir de tüccar-öğretmen' sınıfı yaratıldı. Parasal güçlükler içindeki kimi ögret- menler. kentlerdeki çılgın yaşama ayak uydura- bilmek için dershaneden özel okula. özeî okul- dan özel derslere koşuşarak, yaşamından, sağlı- ğından. kişiliğinden verdiği özveri karşılığjnda bütçesine katkıda bulunuyor. Kuşkusuz ingi- lizce, matematik. fızik. vb. dallann dışındaki öğretmenlerin nasıl ek bütçe kazandığını >urt- taşlar gazetelerdeki haberlerden izlemektedir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi sınavlann çoğu. 'a, b, c, d seçeneklerinden birisini sec' ya da 'doğ- ru sözcüğü \ukandaki boşluğa koy' ya da Veri- len dört cümleden doğrusunu bul' gıbı Spor-Toto biçiminde u>gulandığından, mantık yürüten. genel kültür kazanan, düşündüğünü yazıp an- latabilen öğrenci yerine. kişiliksiz, kültürsüz. mantıksız 'sözde okumuşlarf topluma salıver- mektedir. Bunun sonuçlannı iletişim araçlan- nda \azan, konuşan; nutuk atmaya çalışan po- litikacı; toplumun her bölümünde aydın geçi- nen. güzel Türkçemizi rezil eden. ancak bir di- lekçeyi bile doğru dürüst yazamayan her mes- lekten bireyde somutlaşmış biçimde görebiliriz. Yann: Özel okullar ve kurslar KADIZMA CAFE & BAR ÇARŞAMBA NeşetRUACİNmiO PERŞEMBE MlentORTAÇGk & Erkan OGUS CUMA-CIMARTESİ Ayşe GENCER/ Vokal İmer DEMİSER /Trompet Kerem GÖRSEV/Piano Ergtm EREMKARA / Bas VeysetÇADIR/Davul Fulyalı Sok. No: 2 IÇLEVENT 280 86 42/43 E S K İ Y € S İ L NOYAN "KAPILAR VE KÖPRÜLER' Cuma-C.tesı 23.°° Giriş: 200.000.-TL Eskı yeşıl Abdülhakhamıt Cad No • 61 Talımharie - TAKSIM TEL 255 20 2 0 - 2 5 4 35 09 İSTANBUL SANAT MERKEZİ Boflcan ve funan ^orntonyM MUAMMER KETENÇOĞLU & Gitarıyla NİHAT IŞIKLAR Fiyatlarımızda ZAM YOK FixMenü:350.000.TL RE1255"23'84"25<b375İ ISWMoibul Sonot ve Turan Bbntben A.5 r ı ı I L "BÂR I ilanlarınız için | 293 89 78(3 Hat) I BOĞAZ'da BÜYÜK EĞLENCE YENİ KEDİ * ^ ^ ^ % ı KEP-KEDI SULTAN SOFRASI ÇOK OZEL YEMEKLER VE KOKTEYLLER Grup DENİZE ÖZLEM Grup ŞURUP ve ALTAY AMCARA-ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Başkent Baharı Vakıfbank, 40. kuruluş yıldönümünü, tiyatroya elli yılını veren Cüneyt Gökçer'i kucaklayarak kutladı. Yine güzel bir gece yaşadı başkentliler. Sahnede Cüneyt Gökçer, Damdaki Kemancı'nın iyi yürekli, sevecen Tevye Baba'sı. Elli yılın birikimini, usta bir sanatçının güzel çizgilerini yansıtıyor. Parmaklarının ucuyla kiprikleriyle oynuyor, sesiyle güzel bir dantel örüyor, yıllara meydan okuyor. Perde kapanınca büyük coşkuyla alkışlandı, tüm salon ayakta, dakikalarca... Sahne çiçek bahçesine döndü. Va- kıfbank Sanat Danışmanı Ferlhan Gürsoy, Genel Müdür Fehmi Gültekln güzel sözcüklerle seslendiler. Gökçer de gülümsedi. Elli yılın gizemini açıkladı birkaç sözcükle. Elli yılı beş yıl gibi düşünüyor; yüzlerce kez oynadığı roller var, sıfırları hissetmiyor hiç! Bu nedenle eskimiyor kuşku- suz. Sahnede elli yıl dimdik durabilmek güzel bir olay elbet. Güzel bir delikanlı olarak çıkıyor, soluğunu tüketmi- yor hiç. Tevye Baba, operanın genç kuşağıyla dans edi- yor şimdi. Uzun bir yürüyüş. Kaç bakan, kaç hükümet, ama koltuğunda en uzun oturan Genel Müdür Cüneyt Gökçer. Kolay geçmedi o uzun yıllar, tersine hayli olaylı. Ama tüm olaylara direndi. Tiyatro kulisi sahneye benze- mez. Sahnede güzel oyunlar sergilenirken kuliste hayli çirkin olaylar yaşanır çoğu kez. Gökçer'in orada da ustalı- ğı var. Çirkin olayları geçiştirdi. Onu çok eleştirenleri de yanına aldı. Sonra kimler geldi, kimler geçti genel müdür- lükten, hala ne ilginç olaylar yaşanıyor! Seyirciliğim daha eski, ama dostluğumuz 1960'larda gelişti. 27 Mayıs Devrimi'nden sonra Ankara'ya geldiğim zaman. Güzel anılarımız var. Ne güzel oyunlar sahnelen- di Devlet Tiyatrolan'nda. Dünyanm ünlü tiyatrolarıyla ya- rışır gibi, en yeni oyunları aynı mevsimde seyretti baş- kentliler. Kimi oyunlara tepki oldu, parlamento kürsüsün- de sorulara, önergelere dönüştü o tepkiler. Damdaki Kemancı müzikali içinde neleryazıldı nelersöylendi vak- tiyle. Ama ödün verilmedi hiç. Damdaki Kemancı'nın sesi, şarkılar, danslar sona ermedi. Anatevka'da yaşanan göç olayı bugün de dünyanm birçok köyünde yaşanıyor, değil mi? Coğrafyayı aşan bir olay tiyatro. İnsanı yansıtıyor; rengi, ırkı, kökeni ne olursa olsun insanın sorunlarını, ger- çeğini, düşünü, gücünü, soluğunu ve umudunu... Tevye Baba'yı izlerken düşünüyorum, sahnede elli yıl, ama hala coşkuyla oynuyor Cüneyt Gökçer, sevgiyle ve saygıyla. Elli yılın gizemi bu galiba. Siyasal sahnede elli yıl, ama güzel oyunlar sergileyerek ayakta duran kaç kişi var! Yıl- dızları çabuk sönüyor, solukları çabuk tükeniyor, tırmanı- şa değil inişe geçiyorlar. Elli yılın gizi Cüneyt Gökçer'in altyapısında bence, cumhuriyetimizi kuranların çağdaş Batı uygarlığını amaçlayan yöntemlerinde, başkent An- kara'da açılan Devlet Konservatuvarı'nda, o konservatu- varın öğretim üyelerinde, öğrencilerin yeteneklerini ge- liştiren, güzelleştiren biiim ve sanat adamlarında. Biri de Cart Ebert Cüneyt Gökçer de onun öğrencisi ve asistanı. Yalnız sanat kuruluşlarında değil, her dalda çok gerekli bu altyapı. Sağlam bir eğitim olmadan tohum yeşermiyor! Cüneyt Gökçer'in, Yunanistan'da Oidipus oyunuyla bir ni- şan aldığını anımsattı Vakıfbank'ın sunucusu. O olayı ya- kından yaşadım ben. Atina Büyükelçimiz Adnan Kural önce tepki gösterdi, Oidipus'u Yunanistan'da oynamayı tereciye tere satmaya benzetti, ama oyunun başarısından büyük onur duydu sonra. Bir de Ella Kazan'ın sözlerini anımsıyorum. 196O'lı yıllarda Ankara'ya geldi, evimizde bir rakı sofrası donattım ona, sıcak bir diyalog oluştu ara- mızda, güzel söyleşiler yaptık. Yıldınm Onal'ın oynadığı Foto Finiş oyununu seyrettik birlikte, sonra Cüneyt Gök- çer'i izledi Hamlet rolünde. Perde kapanınca şöyle dedi bana: - Cüneyt Gökçer çok iyi bir Hamlet. Yazık, Türkçe konu- şuyor. İngilizce oynasaydı dünyanm sayılı Shakespeare- cileri arasında olurdu. Kazan'ın yargısı da sağlam altyapıdan kaynaklanıyor kuşkusuz. Cüneyt Gökçer Türkçe oynuyor, dilimizin gü- zelliğini duyuruyor bize. Shakespeare'in ya da başka ti- yatro ustalarının, antik ya da çağdaş yazarların yapıtları Türkçe oynanarak yer aldı yaşamımızda. Yaşam biçimi- mize güzel katkılar sağladı. Vakıfbank toplantısmdan sonra Anıtkabir önünden dön- düm Çankaya'ya... Atatürk'e bir selam çaktım yürekten. Bir gün önce neler yaşandı, bulvarlarda yeşil bayraklar, şeriat diye bağıranlar oldu, üstelik laikliğin 66. yıldönü- münde, ama yapay bir olay bu. Din sömürücülüğünün bir göstergesi, elbet bir uyarı, ama başkentin daha güzel bir gerçeği var. Işığı da orada, önünden geçtiğim Anıtkabir'- de, Atatürk gerçeğini bilenler, yüreğinde ve beyninde his- sedenlerle oluşuyor. Başkentte ve başka kentlerde, ülke- mizin her yerinde onlar çoğunlukta bugün. Aydınlığı bırakıp karanlığa dönebilir mi insan, çokseslilikten tek- sesliliğe, çağdaşlıktan çağdışılığa yönelebilir mi? Laikliği suçlayıp demokrasiyi savunanları iyi tanımak, uyduruk senaryoların ötesini görmek gerekir. Demokrasiyi savu- narak laikliği suçlamanın gerisinde ne var, şeriat özlemi değil mi? Saklamıyor, açıkça bağırıyorlar. Peki sonra?.. Sonrasını biliyoruz biz ve kararlıyız. O sonrayı yaşama- mak için vargücümüzle çalışacağız. Laikliğe karşı güçler- le vargücümüzle savaşacağız. Başkent güzel yaşıyor bu savaşı. Yaşam biçimi değişmiyor hiç. Ankara Müzik Festi- vali sürüyor, Cüneyt Gökçer'in sahnede elli yılı coşkuyla kutlanıyor. Başka sahnelerde oyunlar birbirini izliyor. Genco Erkal geliyor İstanbul'dan, Urart'ın bahar sergisin- de Can Göknilin tablolarını seyrediyor başkentliler. Ana- dolu tanrıçaları, çiçek açan, yaşama sevinci üreten tanrı- çalar, pembe bir sergi, gül yaprakları gibi bir hafiflik duyuruyor insana. Bahar günlerinin, nisan güneşinin ay- dınlığına yöneltiyor. Vakit bulursanız görmenizi dilerim. Başkent baharını daha güzel hissedersiniz. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/Kırmızı, ufakyemişleri ^ olan. dikenli yabanıl bir ağaç. 2/ Ücretle çahşan 2 kimse... Asya ile Afrika'- « yı birbirine bağlayan üç- gen biçimindeki yanma- da. 3/Eski dilde dudak... Asma, kavun, karpuz gi- bi bitkilerin sürgünü ya 6 da dah. 4/ Osmanlılar dö- neminde sipahilerin aldı- ğı en büyük tımar. 5/ Yumurtalık... Yabana. 6/ Hoş ve çekici bir görü- 1 2 3 nümü olan... Balçık. 7/ Hoşlana- rak bakma. 8/ Bale yapan kadın sanatçı. 9/ Başansızlık, sonuçsuz- luk... Japon lirik dramı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hafifmeşrep, şılhk... Baryum elementinin simgesi. 2/ Güzel ka- dın... Kürkü değerli yırtıcı birhay- van. 3/ Tohum ekme aygıtı... Bir nota. 4/ İran'ın plaka işareti... Tıp dilinde derinin kanlanmasına veri- len ad. 5/ Uzaklık anlatmakta kul- lanılan sözcük... Maden ocaklannda açılan yüksek eğimli ve dar çaplı galeri. 6/ Manük... Tarih öncesine dayanan efsane. 7/ Yerölçümünde, yükseklik farldannın belirlenmesinde uygula- nan yöntem. 8/ Voleybol ve teniste, servis aüşı sırasında topun fıleye değmesi... Uğraş. 9/ Tibet sığın... Sinemada dekorun ku- rulduğu yer.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear