22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 23 ŞUBAT1994 ÇARŞAMBA KULTUR 'Günden Kalanlar' ve 'Shadowlands'le yine kendinden söz ettiren Anthony Hopkins: 'Budüşbirazsürermi?'Kfiltür Servisi - Charlie Chaplin'in "Uınelight" fılmini ilk izlediğinde. 15 yaşındaydı. Chaplin'in yalnızhğı ve başansızlığıyla kendini özdeşleştirdiği, Clâire Bloom'un mükemmelliğinden kendine bir ideal ve hayal dünyası ya- rattığı fılmi 15 kez daha gördü. Ünlü olmalıyım diye düşündü; Claire Blo- otn'la tanışmak için... Anthony Hopkins Bloom"la 20 yıl sonra, başrollerini paylaştıklan "A Doll's House" oyununda tanıştı. O za- mana kadar Bloom'a olan 'aşkı' kül- lenmişti ama, artık ünlüydü. Uzun yolculuğu, hayalperestleri yıllardır Hollyvvood filmlerine çeken bir övkü- ye dönüşmüştü. Şimdi, 56 yaşında, inanmanın gücüne inanıyor. Bir şevi o kadar çok isteyebihrsen. o zaman o is- teğin gerçeğe dönüşebileceğini biliyor. Ama 'yazgı'nın ne zaman işe kanşa- cağı, hâlâ bir şüphe içinde: Hâlâ Tanrı'nın bana sesienip, 'Sen ne yaptığını sanıyorsun?Çabuk Port Tal- bot'a dön. Bir yanlışlık oldu. Biz Tom- kins'i anyorduk. Hopkins'i değil...' demesini bekliyorum." Bu >ıl Fmma Thompson'la başrolle- rini paylaştığı yeni James Ivory yapırru "Günden Kalanlar"da canlandırdığı uşak rolüyle yıne adından söz ettir- meyi başaran (bu arada bir de Debra Wingerla oynadığı "Shado»iands" var) Anthony Hopkins, her ne kadar İngiliz İmparatorluğu'nun şövalyele- rinden biri de olsa yaşamını Los Ange- les'da sürdürüvor. A hony, bütün zamanını bazen piyano- nun başında. bazen yerde uzanmış re- sim çizerek bazen de ormanda tek başına yürüyüşlere çıkarak geçirirdi. Arkadaşı yoktu. "Çok uzaklarda bir adadan, kocaman bir dürbünle dünyaya bakar gibiydim" diyor Anthony Hop- kins. Altı yaşında zatürreeye yakalanmış. Bütün yazı, yatakta geçirmiş. Radyo- da Bing Crosby'nin "Deep in the Heart of Texas" ya da "You Are My Sunshi- ne" şarkılannı dinleyerek. büyükba- basının getirdiği Amerika'yla ilgili ki- taplanoku>arak... Ertesi yaz, "güçlü, yakışıklı" Ameri- kalı askerler kasabaya geldiğinde, as- kerlerin küçük çocuklara fırlattığı tar- netmen. Sahnede öylece duran Ant- honv Hopkins, belki de yaşamında ilk defa kendine güveniyordu. Sonunda yapabıleceğım bir şey buldum diye dü- şündü. Tabiı bir de "Şimdi gösterece- ğim onlara..." I955"te, James Dean'ın öldüğü gün. CardifTteki Müzik ve Sahne Sanatlan Koleji'ne girdi. Askerliğini yaptıktan sonra da en başanh öğrencileri arasına gırdiğı Kraliyet Akademisi. Alkolle bu dönemde tanıştı. Her gece içki içiyor, gündüzleri kafein tabletleriyle a>akta duruyordu. I965'te. Olivier'ye prova yapma olanağını elde etti. Provadan bir gece önce. Laurence Olivier'nin oynadığı "Othello"yu ızlemişti. "Shakespeare'- yoktu. Küçük roller oynarken ise ilgi odağı olmayı istiyordu. 1973 yılında "MacbenY'i ovnarken, "The Misanth- rope" ovununda küçük bir role alındı. Oyununyönetmeni.Hopkins"in"nıuh- teşem ve zalim" diye tanımladığı John Dexter"dı ve provalar sırasında oyun- culara cehennem azabı çektiriyordu. Hopkins, yeter diye düşündü, daha fazla katlanmayacağım. Ve sözleşme- sini yanda keserek tiyatroyu terketti. Olivier, Hopkins'in Burton gibi ola- cağından korktu; kendi sahnelerinın ancak öğle öncesi çekilebileceği kadar sarhoş gezineceğinı düşündü. "Benim yaptığım da aşağı yukarı buydu zaten" diyor Hopkins. Broadvvay'de sahnelenen "Equus" hareket ediyor." Hopkins; i "A BridgeTooFar'V'Ma- gic", "Chaplin" ve "Shadowlands" fılmlerinde yöneten Richard Attenbo- rough. "Ne kadar yumuşak, ne kadar rahatlatıcı da olsa, içinde patlamaya hazır bir bomba olduğunu hissediyor- sun. sanki bir an ekran paramparça ola- cakmış gibi. Anthony'de var bu; ama pek çok iyi sanatçıda. sinemanın önde gelen pek çok yıldızında yok doğrusu." Başka oyunculara gönderme yapıyor Mesleğinin başındayken, Anthony Hopkins'i en çok uğraştıran ve düşün- düren, tekniğiydi. Ama artık insan de- taylanna yakalamakta ustalaşan gö- züne ve mimiklerine güveniyor. Çocukken, sinemadan çıktığında Bogart gibi konuşur, Cagney gibi yü- rürdü. Artık oynarken. başka oyuncu- lara gönderme de yapıyor: "Howards End" fılminde, canlandırdığı Henry Wilcox"un Margaret'e (Emma Thompson) bakarken kendini kaybet- mesi anı, "Ship of Fools" fılminde Os- kar NVerner'ın Simone Signoret'ye ba- karken kendini kaybettiği ana bir gön- derme içeriyor. "Kuzulann Sessizliği" fılmindeki avare yürüyüşü, Marlon Brando'yu anmak için. "Amerikaıt fibnlerini izlememiş olsaydım" diyor Hopkins, "oyuncu olmayı düşünmez- dim." nthonyHopkins'in ismi, İngiliz tiyatrosunda çok sık sorulan bir soruya yanıt oldu çok geçmeden: 'Olivier'nin yerini kim alacak?" Los Angeles, yaşamı boyunca iki şe- yi, tanınmak ama aynı zamanda özgür olmayı isteyen ünlü oyuncuyu yeterin- ce hoşnut ediyor. 1970'lerin ilk yansında oraya ilk yerleştiğinde, söylentiye göre "üzerine çiçekli bir gömlek giyip. tekilayı keşfet- mişti"... Hopkins, tekilayı keşfetmekle kalmamış. alkolik olmuştu. "Denizle konuşurdum" diverek anımsıyor o günlerini. "Deniz de karşılık verirdi bana." Kötü seçimler, kötii filmler Bugün kazandığı olağanüstü ba- şanya karşın, ünlü İngiliz tiyatro ve si- nema sanatçısı Sir Laurence Olivier'- nin "mirasçBi" gözüyle bakılan Hop- kins'in meslek yaşamında kötü seçim- ler de oldu. Bir örnek vermek gerekir- se; Suzanne Somers'la birlikte o>- nadığı "HoUyvvood YVives". Hopkins'- in potansiyeline uygun bir fılm değildi kuşkusuz. Ama 1991 yılında Jonathan Dem- me'in gerilim fılmi "Kuzuların Sessizli- ği"ndeki kompozisvonundan sonra (bir de Oscar aldı) Anthonv Hopkins her fılmde yeteneğini sergıleyebileceğı- ni kanıtladı. Bu fılm ve yine büyük ba- şan kazanan "Hovvards End'Men son- ra, Hopkins, Hollywood'un vazgeçıl- mez yıldızlan arasına girdi. Son iki fıl- mi. "Günden Kalanlar" ve Sir Richard Attenborough'nun v önettiği "Shadov*- lands"de gösterdiği başan ise, zaten vazgeçitmez olan Hopkins'in "Holly- wood iktidannı"nın artık sarsılmava- cağı yolundaki inancı güçlendinyor. Geçenlerde. bir arkadaşı "Tiyatroya dönüp biraz ciddi iş yapmanın zamanı geldi" demış Hopkins'e. "Bambi gülü- cüğü" dediği ifadeyle, "Çek ellerini üzerimden yoksa yumruğu yersin" diye söylenmiş Hopkins, içinden... 31 aralık 1937'de doğan Anthony Hopkins. aılesının tek çocuğuydu. Ço- cukluğu, babasının fınncı dükkanının üzerindeki evde geçti. Azmi ve yapay- lıktan hep kaçınması. babasından ge- çenhuylan belki. "Fmncılar delidir" dermiş babası, "çünkü hiçbir şeyin sonucunu asla ga- ranti edemezler." Dick Hopkins, oğlu- nu pek anlayamazdı. Küçük Ant- çınlı ve vişneli çikletler değil. askerlerin enerjisi kalmış belleğinde. "Benim içimde geniş, açık ve kocaman şeylere karşı bir özlem duymama neden oldu bu. Küçücük kasabalan, daracık so- kakları, ufak kibarlıkları olan kendi ül- keme asla sığamayacağım duygusu..." Richard Burton gibi olmak... Anthony Hopkins. Cissie Jenkins'in kapısını çalıp Jenkins'in "kasabanın en ünlü adamı" olan kardeşi Richard Bur- ton'dan bir imza istediğinde. 15 yaşı- ndaydı. Eve dönerken. Burton Jagu- ar'ıyla Anthony "nin önünden 'gaz- layarak' geçti. "Ne kadar muhteşem" diye düşündü Anthony. "Keşke ben de onun gibi olabilsem..." Hopkins'in anne babası, oğullanru yatılı okula göndererek, yalnızlığına bir son verebileceklerini düşündüler. Ama tam tersi oldu. Orada geçirdıği beş yıl, "yaşamuun en yoğun yalnızlığını geçirdiği bir süreçti." Evde pi>ano çalıvordu. "Çık şu ev- den. Git biraz arkadaş edin" diyordu babası. Sonunda kasabanın tiyatro toplulu- ğuna girdi: "Rol yapabilir misin?" diye sordu yö- den hangi oyunu sunacaksın?" diye sor- du Olivier. Hopkins "Othello" diye yanıt verdi. Olivier, gülümseyerek "Çok cesursun doğrusu" dedi. Provadan sonra, Olivi- er, şöyle dedi Hopkins'e: "Bu gece uykularımın kaçacağını sanmıyorum ama korkunç derecede iyivdin. Bizimle çaltşmak ister misin?" Anthony Hopkins'in ismi, İngiliz ti- yatrosunda çok sık sorulan bir soruya yanıt olmuştu çok geçmeden: "Olivi- er'nin yerini kim alacak?" Hopkins çok yetenekli bir tiyatro- cuydu ama her gece aynı rolü can- landırmanın sınırîarıyla örülü tiyatro sahnesi, ona fazlasıyla dar geliyordu. Ayrıca herkesin göklere çıkardığı per- formansı. kendine göre yetersizdi: "Shakespeare o kadar zor ki... Ben ba- şarısızlığı hiç sevmiyorum. Sinemada da başarısız olabilirsin ama en azından orada senin o an başaramamanı izley en etten kemikten insanlar yok." 1971 yılında "Dantön'un Ölümü" oyununda Danton rolünün kendisin- den alınıp Christopher Plummer'a ve- rilmesine çok kızdı. Olivier'ye nedeni- ni sorduğunda. "Çünkü o bir yüdız. Ama sen değüsin" yajutını aldı. Büyük roller istiyordu, ama cesareti oyununda kendini kabul ettirdikten sonra, California'ya taşındı Hopkins. 1970'lerin ilk yansıydı ve artık alkol. yaşamının vazgeçilmez bir parçasıydı. "Delirmiştim, yorgundum ve korkuyor- dum" diyor Hopkins. "Karım da ben- den korkuyordu." Jenni Hopkins, 1975 yılında "herşeyi gözden geçirmek için" Londra'ya döndü. O gecenin sabahı. Hopkins kendini Arizona Phoenix'de oraya nasıl geldiğini bilmediği bir otel- de buldu. Los Angeles'a döndüğünde, sinema oyuncusu Michele Lee'nin evindeki bir partiye gitti ve sabaha kadar pi- yano çaldı. Uyandığında piyanonun altına çökmüştü. Ertesi gün Alkolü Bırakma Derneği'nin ofislerinden bi- rine gitti. Ve bir daha hiç içmedi. Alkolik günlerinde, "yıımuşak ama aynı zamanda çok vahşiydi". kendi de- yimiyle. O vahşeti taşımıyor artık, ama hala çift kişilikli. Bir an emekli olup, herşeyi bırakmayı tasarlıyor, bir an işini kor- kunç derecede ciddiye alıp kaygılı bir kişiliğe bürünüyor. Sinema sanatçısı Lauren Bacall. Anthony Hopkins'i "sönmemiş bir vol- kan"a benzetiyor. "Patlayıp da dışına taşmıyor lav, ama kendi içinde sürekli H opkins'in yaşamı. hayalperestleri yıllardır Hollywood filmlerine çeken bir öyküye benziyor... Şimdi, 56 yaşında, inanmanın gücüne inanıyor. Bir şeyi o kadar çok isteyebilirsen, o zaman o isteğin gerçeğe dönüşebileceğini biliyor. Ama •yazgı'nın ne zaman işe karışacagı, hala bir şüphe içinde... Çok uzun bir zamandır, "hit" ola- cak bir fılmde oynamayı düşlüyordu. Bu potansiyeli. "Kuzuların Sessizliği"- nde gördü. Filmde sapıkla kadın polis arasında- ki ilişkinin, her türlü kuralı altüst ettiği- ni söylüyor Hopkins: "Bu adamın yanına başka hiçbir adam yanaşmıyor. Onun için bir kadını yolluyorlar ona..." Aynca bu tip canilere ilgı duyuyordu. onlann korkunç yalnızlığını anlaya- biliyordu. Aşması gereken, > alnızca Kendisi Bir sonbahar günü, New York'ta, Alan Parker'ın yeni fılmi "The Road to Welville"deki rolü için uzattığı sa- kallanyla pek tanınmayan Anthony Hopkins, bir kitapçıya giriyor. Az sonra, "Günden Kalanlar" fılmi için bi- let kuyruğunda bekleşen, Hopkins'in de önünden geçtiği kalabalıktan sa- kallı da olsa kendisini tanıyan insan- lar, peşinden gidip kitapçının camına yapışıyor. Çok kanşık bir kalabalık. Işçiler, çocuklannın elinden tutmuş genç an- neler, Burberry pardösü giymiş bir adam, İngiliz bir fotoğrafçı. Doğrusu, Hopkins'in sinema izleyicisi de işte bu denli kanşık. Çünkü "Kuzuların Ses- sizliği" ile "Howards End" arasında. dağlar kadar fark var. Ama Hopkins. artık mesleğinin öyle bir noktasındaki, aşması gereken tek kişi, kendisi... 'Yaşamı seviyorum' "Yaşamı seviyorum" diyor Hopkins. "Başka ne var ki? Hiçbir şey kaunıyor geriye. Karanlık olacak ve h'erşey bite- cek. Müthiş bir rahatlık. Ne yani? Pek bir şey yok gerçekten de. Bu insanı ra- hatlarıy'or." "Yaşamın bir düş olduğuna gittikçe daha çok inanıvorum. Bana olanlar ke- sinlikle bir düş bir kere... Biraz sürer mi bu düş dersiniz?" Kendi çizdiği yolda yürüyorKültür Servisi - Sinema izleyicisi, onu 1980"li yıllann başındaki rolleriyle anımsay acaktır: "L'r- ban Cowboy"da, genç bir subaya aşık olan bir fabrika işçisini canlandırdığı "An Offıcer and a Gentieman'Ma, ölümcül bir hastalığa yaka- lanmış genç anneyi oynadığı "Terms of Endear- ment"da... Ancak Debra VV'inger'ı "Hollyvvood tarzı" bir oyuncudan farklı kılan başka önemli rolleri de vardır ki bunlar pek bilinmez: Türkiye sinemalannda da gösterime giren "Everybody VVins", "Mike's Murder" ya da "VVilder Na- pabn" gibi. Ünlü İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci'nin Paul Bowles'un otobiyografık özellikler taşıyan romanı "Çölde Çay"dan sine- maya uyarladığı, Debra NVınger'ın da başroller- den birini üstlendiği fılmi bile pek geniş bir kitle- ye ulaşmış değil. Ancak şu sıralar Debra VVinger'ın adına daha sık rastlayacağız gibi: Yeni fılmi "A Dangerous Woman"da, her ne kadar fılmin kendisi eleştir- menleri pek tatmin etmediyse de duygusal so- runlan olan ve şiddete başvuran Martha rolün- de çizdiği kompozisyonla büyük beğeni kazandı Winger. Bu rolü için çeşıtli ödüller ve adaylıklar (aralannda bir de Altın Küre var) alan Debra Winger'in şu sıralar adından çok söz ettiren bir dığer v eni fılmi, Türkiye si- nemalannda da yakın bir gelecekte izleyeceğimiz "Shadowlands". Anthony Hopkins ile başrolleri pay- laştığı fılmde Winger, Amerikalı yazar Joy Ges- ham'ı canlandınyor. Altın Küre'ye aday gös- terildiği "A Dangerous Woman'' fılminde can- landırdığı Martha'nın dü- rüstlüğünden. daha doğ- rusu açıksözlülüğünden etkilendiğini söylüyor Winger: "Benim de kişili- ğimdeki bu 'doğruya doğ- ru'culuk ve zaman zaman çenemi rutamam başunı en çok belaya sokan özel- liğim olmuştur hep." Time dergisınde kısa bir süre önce yayımlanan bir yazıda da Winger'ın bu yönü üzerinde duruluyor ve şöyle deniyor: "Hollyvvood ormanında iki kabile vardır. Birisi, kahverengi gözlü, ağzından bal dökülenler, öteki- si mavi gözlü, doğrucu davutlar... Doğrucu davut- lar, hep doğrucudur ve başlarına bir sürii bela sa- rarlar. Eksantrik fılm- lerde oynayıp, gişe re- korları kıracak filmler- deki rolleri reddeder- ler. Kendi çizdikleri yolda yürürler, arka- İarına bakmadan. Bun- lardan biri de Debra W inger'dır ..." Pek çok yönetmen, Debra Winger'la bu nedenle çalışmaktan çekiniyor belki ama, "Shadovvlands" fılmi- ni yöneten Sir Richard Attenborough fılmi için "ne oltırsa olsun" başka bir oyuncuyu denemeyi düşünmemiş: "Ben, kişiliğiyle de Joy Gesham'a benzeyen bir oyuncu arıyordum. Debra VV'inger'uı 'zor oyuncu' diye adı çıktığını biliyor- dum - kendi bildiğini y apan, söyleyen... Ama, gü- nün sonunda ekranda gördüklerimizden memnun kalmayı garantileyen bir oyuncuysa, isterse bana tokat atsın diye düşündüm. Ve tabü sonunda hari- ka bir sonuç çıkardı." Debra NVinger iki yeni filmiyle gündemde "Shadowlands"ın başansını sevinçle karşılı- yor Debra Winger: "Daha önce büyük iş yapan fîlmlerde oynama şansına eriştün ve bunun ya- şamım için ne anlama geldiğini düşündüm. İstedi- ğim bir şey değildi. Sürekli aynı fılmi çevirmek Ls- temiyorsan, riskltr alman gerekiyor. Benim için artık gişe kaygısı diye bir şey söz konusu değil. Bazı insanlar sinemaya tam bir iş gibi yaklaşıyor, borsa oynar gibi- bunu iyi yapanlara hayranım." Debra Winger. yaşamıyla sanatı arasında çok sıkı bir bağ olduğuna inanıyor. "Yaşam mı sanat mı önce geliyor bilmiyorum" diyor. "Ama galiba yaşam. Sonra birden, bir senaryo geliyor... Hep böyle oldu. Kısa bir süre önce iki çok sevdiğim ar- kadaşunı kanserden yitirdim. Sonra 'Shadovv- lands'in senaryosu geldi. Sihirli bir durum. Zaten böyle olmazsa. bu işi bırakırun." İki yeni fılminin ardından, sinemada 'yann'- lanna dair bir kaygısı yok. Şu anki temel 'misyo- nu\ kendi sözleriyle. "Benden daha ileri uzanabi- lecek birini yetiştirmek. Ben annenüerin üçüncü çocuğuydum; öteki ikisi normaldi. Ve şimdi, bir anne olarak, ben çocuklarla ilgili en derin, en ka- ranlık gizin ne olduğunu bilivorum ki o da 'Hey, bunu nereden öğrendi? Biz öğretmedik ki bunu... Nereden kaptı' sorusu..." *Yazar Mehmet Gülerle Tamşahm Kültür Servisi - Kartal İlçe Halk Kütüphanesi, sürdürmekte olduğu kültürel etkinliklerinin bir bölümü olarak bir dizi söv leşi düzenliv or. Bu kapsamda. bugün saat 15.00'te "Yazar Mehmet Güler ve Kitaplanyla _ Tamşahm" başlıklı söyleşi yer alıyor. Kartal Hasan Âli Yücel Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek etkinlik, Kartal Halk Kütüphanesi Müdürü Nesrin Arslan'ın konuşması> la başlayacak. Kıvılcım Tezin'in, yazann özgeçmişini aktarmasının ardından Mehmet Güler izleyicilerle söyleşecek. Jev an Mahfı Ayral, Yasemin Kumral Şimşek ve Dolunay Tezin'in sunacağı öyküler ve Öner Yağcı'nın. vazann yazın yaşamıyla ilgili konuşmasıyla program sona erecek. Marinescu'nun deniz resimleri Kültür Servisi - Ressam Traian Marinescu Türkiye'dekı ilk sergisini Kadife Chalet Sanat Galerisı'ndeaçtı. 1935 yılında Romanya'da doğan Marinescu, 1954'te Romanya'da Mangalia Kültür ve Sanat Akademisi'ni bitirdi. Yalnızca deniz resimlen üzerinde çalışan sanatçı, bugüne kadar dünyanın çeşitli büyük kentlerinde 50'ye yakın sergi açtı. Traian Marinescu'nun Kadıköy Kadife Chalet'deki sergisi 10 mart tarihine kadar izlenebilir. (347 8569) 'GAPKükür Merkezi' GAZİANTEP (AA) - Gaziantep Kültür Müdürü Bekir Taş. bölgede kültürel gelişimi arttırmak amacıyla, "GAP Kültür Merkezi" açacaklannı söyledi. Kültür Müdürü Bekir Taş, GAP Kültür Merkezi'nin. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kültür altyapısını koruyacağıru ve gelişüreceğıni vurguladı. Projesi yanşma ile belirlenen GAP Kültür Merkezi'nin 100. Yıl Atatürk Kültür Parkı içerisinde, 16 bin metrekare alan üzerine kurulacağını kaydeden Taş, Kültür Merkezi'nin temelinin önümüzdeki günlerde atılacağını sözlerine ekledi. 'Sıkıyönetim'in son haftası ADANA (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu) - Adana Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenen ve büyük ilgi gören 'Sıkıyönetim' adlı oyun son haftasına girdi. Devlet Tiyatrosu Müdürü Erhan Gökgücü, Albert Camus'nün eserinin Adana'da büyük ilgi gördüğünü belirterek "Sıkıyönetim oyunu özellikle üniversite çevrelerince yoğun bir biçimde izlenmiş ve aralık ayı temsillerinde yüzde 106'lık bir seyirci oranına ulaşmıştır" dedi. Erhan Gökgücü'nün sahneye koyduğu, dekor-giysi tasanmım 1. Serdar Başbuğ, ışık tasanrmnı H. İbrahim Karahan'ın gerçekleştirdiği ve koreografisini ünlü Rus koreograflan Youri Papko ve Margj Scott'un yapüklan oyunda başbca rolleri Z^eynep Aytek Menekşe, Ayhan Demirtaş, Funda Gönlüşen, Kemal Okur, Türker Şenyiğit, Selim Gürata ve R. HikmetÇam paylaştılar. Wagner y in ünlü operası "Uçan HoUandah"sahnelenecek Kültür Servisi - Richard NVagner'in 3 perdeük romantik operası "Uçan Hollandah" Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nce 29 Şubat 1994 Çarşamba günü saat 20.00'de sergilenecek. Istanbul'da sahnelenen ilk Wagner operası olma özelliğini taşıyan. iç ve dış basında büyük yankı uyandıran Istanbuİ Dev let Opera ve Balesi'nin "Uçan Hollandah" prodüksiyonu geçen sezon seyircinin büyük ilgi ve beğenisini toplamıştı. Dresden Saray Tiyatrosu'ndaki ilk sahnelenişinden bu > ana ölümsüz klasikler arasında değerlendirilen operanın orkestra şefı Serdar Yalçın. En son Ne\v York'ta. Metropolitan Opera'da sahneye koyduğu ve başrolünü Domingo'nun oynadığı "Stifello" operasıy la büyük başan kazanan Gian-Carlo Del Monaco tarafından sahneye konaneserin dekorve kostümleri Michael Scott'a aıt. Koro şefliğini Markus Oppeneiger'in yaptığı esenn ışık düzeni Ahmet Defne-Reinhard Gröner tarafından gerçekleştirildi. İstanbul Devlet Opera \ e Balesi'nce ikinci sezonda da başanyla sergilenen "Uçan Hollandah" operasında Seyit Ahmet Yıldız, Zehra Yıldız. Atilla Manizade. Ender Anman, Yüksel Örses. Hüseyin Likos rol ahyorlar. İsaÇeük'Vivaldi'de yapıtlanndan örnekkr sunacak Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı İsa Çelik. bu akşam "Vivaldi"de Zühtü Ba> ar'ın konuğu olacak ve yapıtlanndan örnekler sunacak. 1970'li v ıllarda cektiği sanatçı fotoğraflany la ünlenen v e bugüne kadar birçok sergi açmış bulunan sanatçı. bu alanda birkaç ödülün de sahibi bulunuyor. İsa Çelik. Zühtü Bavarileyapacağı söyleşinin birbölümünde. başanh fotoğraflanndan diyapozitif örnekler de gösterecek. Söy leşi> e Can Tathparmak klasik gitan\ la eşlik edecek. "Vivaldi Cafe-Bar"daki sanat söv leşılerinın gelecek haftaki konuk sanatçısı ise karikatürcü Tan Oral. • Irfan Okan'dan 'Labirentler' Kültür Servisi -İrfanOkanın "Labirentler" adlı resım sergisi Tünel Emlak Sanat Galerisi'nde devam ediyor. 1987 yılında MimarSinan Cniversıtesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Prof.DevrimErbil Atölvesi'nden mezun olansanatçının Sosval Bilimler Enstitüsü Yeterlilik Programı. "Yeni Romantizm" tezcalışması halen sürüyor. Bugüne kadar dört tane kişisel sergi açan Okan. yurtiçi ve v urtdışında pek çok karma sergiye katıldı. Moskova Doğu Halklan Müzesi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve birçok özel koleksiyonlarda yapıtlan bulunan sanatçının sergisi 28 şubat tarihine kadar gezilebilecek. Unutuhnuş Şürkr Antolojisi Kültür Servisi - Yapı Kredi Yayınlan. 'Unutulmuş Şiirler Antolojisi' yayımladı. Reşit İmrahor'un hazırladığı Unutulmuş Şiirler Antolojisi bir dönem şiir yazmayı seçmiş. fakat daha sonra başka alanlarda meslek edinerek şiiri bırakmış insanlara. şiiri seçmiş yaşayan ve yitirdiğimiz kimi şairlerin unuttuklan v a da unutmak ıstedikleri şiirleri toplay an bir derl?me. Balkan Naci İslimyeli'den Cemal Süreva'va. NamıkGedik'ten İlhan Berk'e uzanan gizli bir tarih... Kısa Oyun Ödülleri Kültür Servisi - Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nun açmış olduğu '2. Kısa Oyun Yazım Yanşması' sonuçlan açıklandı. Feridun Çetinkaya'nın 'Asklepios ve Faıu Gani' adlı oyunu birinciliğe değer görülürken, ikinciliği 'Bakarsın Yağmur Yağar' adlı oyunuyla Funda Özşener, üçüncülüğü "Öyle Bir Despina' adlı oyunuyla Yasemin Orhan, mansiyon ödüjünü "Oyun' adh oyunuyla Nebahat Özdemir kazandılar. Ödüller 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kutlama haftasında sahiplerine verilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear