25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT1994PAZARTESİ 12 DUNYADAN Meksika'da Salinas hükümeti, halkın büyük sempatisini kazanan Zapatistalarla görüşme masasına oturuyor Zapatistalaryüreklerifethetti M eksika'nm güneyinde yılbaşı giinü çiftçi gerillalann baş- lattığı ayaklanma, Başkan Cartos Salinas'ın hükümetini, 5 yıldır sürmekte olan yönetimi sırasında hiç- bir olayın sarsrnadığı denli sarstı. I ocak tarihinde gerçekleşen ayaklan- madan bu yana Salinas, kabinesinde yeniden görev dağıtımı yapmak, bir eyalet valisini görevinden almak, bü- yük boyutlu siyasal reformlann gerek- lerini kabul etmek ve enflasyonla başa çıkmaya ayarlanmış ekonomik siyase- tin odağını. büyümeyi destekiemeye çevirmek zorunda kaldı. Salinas'ın görev başına geldiği ara- lık 1988 tarihinden bu yana ilk defa Kurumsal Devrimci Parü'nin 65 yıldır sürdürdüğü iktidar sallanmaya başla- dı. Ellerinde çok az sayıda silah bulu- nan birkaç bin gerillanın bu denli bü- yük bir siyasal zarara yol açabümesi hükümet tarafmdan yürütülen siya- sete karşı önceden birikmiş hoşnutsuz- luğun kanıü olarak görülüyor. Kendi- lerine Zapatista Ulusal Bağımsızlık Ordusu adını veren gerillalar, demok- ratik değişiklik ve azınlık durumdaki Kızılderili nüfusa daha iyi muamele edilmesini istedikleri için ve pazar yan- lısı ekonomik reformlara getirdikleri eleştirilerle çoğunluğun sempatisini kazandılar. Önde gelen araştırma enstitülerin- den biri olan Colegio de Mexico"da si- yaset bilimi profesörü olarak görev yapan Sergio Aguayo, "Zapatistalar sadece çoğu Meksikalmuı isteklerini di- le getiriyor. Bu denli büyük bir etkiye sahip olmalarınuı nedeni bu" dedi. Este Pais dergisi tarafından yapılan bir an- ketin sonuçlanna göre Meksikalılann yüzde 61*i Zapatistalara sempati besli- yor. Bir hükümet yetkilisinin bildirdiği- ne göre. ayaklananlarla hükümet ara- smda yapılacak görüşmeler bu hafta başlayacak. Hükümet, büyük olasılık- la toprak, okul ve yol için daha çok para vermenin yanı sıra bazı yerel siya- setçileri Zapatistalann kabul edeceği kişilerle değiştirmeyi teklifedecek. Bu tür ayncahklann hala silahlı olan asi- leri yeniden sivil topluma kaulmaya ikna edip edemeyeceği henüz belirsiz. Hükümetin uzlaşmacı tavn. yerlı \e yabancı yatınmcılann geçen kasım ayında Kuzey Amerika Serbest Tica- • Zapatistalar, beş yıldır iktidarda olan Salinas hükümetine ciddi bir darbe indirdi. Hükümet, sonunda siyasal reformlara duyulan gereksinimi kabul etti. • Uzmanlar, ayaklanmanın böylesine siyasal bir zarara yol açmasını, hükümete karşı duyulan ve giderek biriken hoşnutsuzluğun açığa çıkmasına bağhyor. ret Antlaşması'nın onaylanmasının ardından darbe alan ekonomiye yeni- den güvenmelerine yardımcı oldu. Ancak Zapatistalarla bir uzlaşmaya vanlsa bile, ayaklanmanın sonuçlan- nın bu yılki başkanlık seçimlerinin ana konusu olmaya devam edeceğine ke- sin gözüyle bakılıyor. Ayaklanma, nü- fusun yaklaşık beşte birinin içinde bu- lunduğu yoksulluğu ve yönetimdeki partinin ülkenin pek çok bölgesinde sürdürmekte olduğu otoriter yöneti- mi, siyasal tartışmalann önde gelen konulan haline getirdi. Bu konular, sol görüşlü Demokratik Devrim Par- tisi'nin adayı olan Cuauhtemoc Carde- nas'ın kampanyasının en önemli un- surlanru oluşturuyor. Zapatistalann şiddet yanlısı yön- temleriyle arasına başanlı bir şekilde mesafe koyan Cardenas, isyancılann ortaya çıkardığı ihtilaflan kendi ya- ranna kullanıyor. Kamuoyu yokla- malan, Cardenas'ı destekleyenlerin oranının yüzde 20'ye yükseldiğini gös- teriyor. Ortalama ücret düzeyi, Salinas'ın başkanhğı sırasında biraz arttıysa da aslında hala 80'lerin başlannda oldu- ğundan daha düşük. Geçtiğjmiz on yıl içinde ülkedeki zenginler ve yoksullar arasındaki uçurum daha da genişledi. Hükümetin Chiapas eyaletindeki banş görevlisi, bölgedeki sorunlann çözülmesinin en önemli koşullanndan birinin seçim sisteminde yapılacak re- formlar olduğunu belirtiyor. Carde- nas'ın partisi ise siyasal reformlann gerçekleştirilmemesi ve ağustostaki se- çimlerde düriist yöntemlerin kullanıl- maması halinde ülkenin büyük bir ke- siminin ayaklanmalarla sarsılacağı şeklinde uyanda bulunuyor. Carde- nas'ın yardımcılanndan biri olan Ri- cardo Pascoe, "Hükümet, reformlan gerçekJeştirmezse işler çok daha kötü- ye dönecek. Yeniden kavgaya haztr ha- le gdeceğiı" diyor. Financial Times 'Hissettiğimiz kadar suçluyuz' araybosna'da erkekler, ter, kin döngüsüne kapıiıriar. kadınlar, çocuklar acı çe- Bu acı saptama gerçek sorum- kiyor ve ölüyor. Tarih lulan gizlememelidir. So- boyunca, daha önce de insanlar rumluluk, Miloseviç ve taraf- acı çekti, öldürüldü ancak bu- tarlannındır. Saraybosna'da s gün bütün bu görüntüier her akşam televizyon aracılığıyla evlerimize dek ulaşıyor. Olen çocuklann, katilleri lanetleyen analann aalanru paylaşma- mak olası mı? Hissettiğimiz ka- dar suçluyuz. Kurbanlara yardım sözü verdik ama sözü- müzü tutamıyoruz. Avrupa'nm ve Birleşmiş Millet- ler'in, Saraybosna için eünden geleni yaptığına inanmıyorum. fletişim araçlan yoluyla az da olsa etkili olan herkes, başlat- madıklan ama son vermeyi de başaramadı- klan bu cana- varlıktan so- rumluluk du- yuyorlar. En çok da aydı- nlar. Medya olaylan kanştınyor. Aydınlar bir şey yapmazlarsa aldırmazlık ve bencillikle suçlanıyorlar. Olay- lann üzerine fazla giderlerse, bu kez, olaylan çıkarlan için kul- Saraybosna'da yaşanan lardan ,en çok aydınlar kendilerini sorumlu hissediyor. ölenler ve öldürenler var. ku- şatılanlar ve kuşatanlar. On- lan aynı kefeye koymak ola- naksız. Kurbanlann tarafını tutmamak, onlann kurtanla- bilecek her şeylerini kurtar- maya çalışmamak olanaksız. Yeni yayınlanan iki güzel kitap Bosna'daki olaylann gelişimini tutkuyla \e doğru- lukla anlatıyor. Jacques Julli- ard ve Juan Goytisoİo'nun kı- taplan, Birinci Dünya Sa- vaşı'nın çıkış noktası olan Balkan Yanmadası'nda mil- Hyetçiliğin ve dini nefretin tırmanışını açıkça gö- rebilmek amaayla okunmaya değer yapı- tlar. Bosna'daki olaylarla ilgi- li doğru bilgi edinmek isteyen herkes bu iki kitabı okumalı. En kötüsü şu ki bu kadar kuşkulu ve nazik olan banşın Ancak ırk, dil ve din temel- lerine dayanarak kalıa olabi- lir. Eğer gerçekleşirse öfkeden kudurmuş toplumlan karşı karşıya bırakacaktır. Aydı- nlann görevi adaleti ve gerçe- ği savunmak olduğu kadar banşı ve hoşgörüvü de savun- -* ' ± ' IVU3KU1U Vfc IldZJK. KJiail L lanmış oluyorlar. Ispanya Sa- kendisi de acı olacaktır. vaşı nın anılan çoğu aydmın kafasını kurcalıyor. \1alraux - nun ve Heming»ay'in hayalet- leri onlara yalvarmaya geliyor. Haksızlık dünyaya egemen ol- muş, aydınlar dünyaoın sonu- nun sahnelendiği tiyatrodan dı- şlanmak üzereler. Aydının görevi nedir? önce- likle kendi olanaklanyla gerçe- ği söylemeye ve adaleti ayakta tutmaya çahşmak. Aydmlann ikilemi, kendileri rahat, ayn- calıklı izleyiciler konumunday- ken gerçekçi davranmak ve al- çakgönüllü konuşmak zorunda olmalandır. Bosna'daki olaylar ve taraf- lann sorumluluğu üzerine nere- deyse her şey söylendi. Bunun gibi bir savaşta hiç kimse tü- müyle suçsuz değildir, ne tam kara vardır ne de tam ak. Ta- raflar birbirlerinin ölmesini is- Bugün, banş ve hoşgörüye giden yol, Saraybosna'daki kuşatmanın kaldınlmasından geçmektedir. Ama, henüz olası görünmeyen, bu mutlu olay bile her şeyin sonu olma- yacaktır. Ortadoğu'da olduğu gibi Bosna'da da amaç farklı dille- ri, kültürleri, dınleri olan in- sanlann birarada yaşayabil- melerini sağlamaktır. Jean d'Ormesson LeFigaro Nazjlevden kaçan YahıuHlev Saraybosnah dosîhın ınuıtmadı Saraybosnalı Müs- lüman sığınmacı Zayneba Hardaga. eski bir dostunun 53 yıllık borcunu öde- mesi sonucunda İsrail'e yerleşti. İkinci Dünya Sa- vaşı sırasında Yu- goslav asıllı Harda- ga ailesi. Yahadi komşulanru Nazi katliamından kur- tarmak için hayatla- nnıtehlikeyeatmıştı. 4 kişilik ailenin İsra- il'e kaçmasına yardımcı olan Har- dagalar, toplama kampına yiyecek sokmayı da başardı. Babalan, Nazi işbir- likçileri tarafından başka bir Yahudi ai- leye koruma sağla- ma suçundan idam edilen Hardagalann kahramanlıklan ha- yatlannı kurtardı- klan aile tarafından hiçbir zaman unu- tulmadı. Geçtiğjmiz hafta İsrail Dışişleri Ba- kanı Şünon Peres'in de müdahalesinden sonra ^yneba! kızı, Sırph damadı ve to- runu Saraybosna'- dan aynlarak Jsrail'- deki yeni yuvalanna kavuştu. 12 şubatta Ku- düs'e ulaşan Zayne- ba(76), İkinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi Saraybosna sa- vaşında da dostlann birbirine yardım etti- Zayneba, Nazilerden kaçmasına yardım ettiği GreenbergTe Kudüs'te buluştu. ğıni ve sevginın her zaman için korkudan üstün geldiğini belirtti. Kudüs havaalanına ulaştığında Zayneba'nın yanında kızı Ayda, Sırph damadı Brani- mir Peçanac. 10 yaşındaki torunu Stella ve İsrail hükümeti tarafı- ndan kendilerine gönderilen ülkeye yerleşmelerine ilişkin bir da- vetiye vardı. Şu anda 36 yaşında olan Ayda. "Büyükbabam, Ya- hudilere yardım ettiği için öldürüldü, ancak biz hiçbir zaman karşılık beklemcdik" diyor. Hardaga ailesi tarafından kurtanlan Yahudi ailesinin son üyesi olan Tova Gre- enberg. Zayneba ve ailesini karşılamak üzere Ben-Gurion havaalanında hazır bulunuyordu. Tova, Hardaga- lann kötü durumuv- la ilgilenmeye baş- ladıktan sonra Sa- raybosna'nın Yahu- di topluluğu tarafı- ndan kendisine yi- yecek ve ilaç yardımı yapıldı. Geçtiğimiz ocak ayında israil Dışişleri Bakanı Şi- mon Peres de, Bos- nah meslektaşmdan Hardagalann kentı terketmelerine izin vermesi talebinde bu- lundu. Zayneba ve ailesi Saraybosna'da marketin bombalan- masından yalnızca yanm saat önce bir yardım konvoyu ta- rafından dışan çıkanldı. Yahudi ku- ruluşlar aile üyelerini İsrail'e kaçırdı. Hardaga ailesini havaalanında karşı- layan Tova. aile üye- lerine medya ve bü- rokratik işlemlerle başa çıkmalannda yardımcı oldu. Gaze- tedler tarafından kendisine yöneltilen Sara> bosna'da banş sağlandığı takdirde geri dönüp dönmeye- ceği sorusunu Zay- neba ^öyle yanıtladı: "Geri dönmemin tek koşulu var. O da farklı dinlere mensup insan- lann birükte yaşamasına izin verilmesi." Almanlar. Sara> bosna'yı işgal ettiğinde üç yaşında olan Tova'nın hatırladığı tek şey annesi ve Zayneba ile çıktıklan bir yürüyüşte bir sokak fotoğrafçısı ta- rafından fotoğraflannın çekilmesi. Eric Silver The European Burma'dacuntanıngüleryüzlümaskesi düştü YasaveDüzeni Koruma Konseyi'nin gerçekleri yabancılardan gizleme çalışmalan yetersiz kaldı ve Burma'nın acı dolu gerçek yüzü, tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. B elki hiçbir şey sinirleri, sevimli görünme- ye çalışan bir despottan daha fazla yıpra- tamaz. Gülümseyişler, her nasılsa gözle- rinize ulaşmaz. Bütün hoş davranma çabalan, işler tersine gitmeye başladı mı rahatsız edici bo- yutlara ulaşır. Burma'da olanlara bir bakın... Burma'daki, kendilerini Yasa ve Düzeni Ko- ruma Konseyi ("askeri yetkih'ler" sözcüklerin- den bile daha soğuk geliyor kulağa) adını takan askeri yetkililer ABD'li kongre üyelerinin bu hafta, muhalefet lideri Aung San Suu Kyi'yi ziya- ret etmelerine izin verdi. Kararülığı ve güzelli- ğiyle rejim kurbanlanrun simgesi haline gelen Suu Kyi'nin, beş yıldır tutuklu bulunduğu evine iki oğlu ve kocasından başka ziyaretçi kabul et- mesine izin verilmiyordu. Öyle görünüyor ki, 1988'de yüzlerce demok- rasi yanlısını katlettiği günden beri Burma'nın askeri cuntasında pek bir şey değişmedi. Göste- riden 10 ay sonra Suu Kyi'yi tutukladılar. Üste-ı lik 1990"da serbest seçimler düzenleyecek kadar da aptalca davrandılar. Kyi'nin yokluğunda. partisiDemokrasiiçin Ulusal Birlikefazlaşans tanımıyorlardı. Tabii seçimleri Ulusal Birlik ka- zandı ve üyeleri ya tutuklandı ya ülke dışını çı- kanldı. Rejim, Burma'nın adı bağımsızlıkla özdeş kahramanı Aung San'ın Nobel Banş ödülü sahi- Ticari yokm reklammı yapmak isteyen cunta, prangah mahkumlann görüiebüeceğinj düşünmemişti. bi kızına bu denli vahşi davranabiliyorsa, o ka- dar ön plana çıkmayan. tanmmamış muhalifle- re, demokrasi yanlılanna nasıl davrandıgını vann siz düşünün. Rangoon'daki evındeki gözaltında tutulan Suu Kyi, yetkililerden para kabul etmediği için elinin altındaki eşyalan satarak gereksinimlerini karşıhyor ve hiç de rahat olmayan bir yaşam sü- rüyor. Ancak, başına gelenler ve geleceklerle uluslararası bir ilgiyi hiç kaybetmiyor. Oysa si- yasal suçlulann tutulduğu hapishanelere atılanla- nn başına gelenleri kestirmek hiç kolay değil. Burma. öteden beri içe dönük bir ülkeydi. An- cak I962'de iktidara gelen Ne Win (Güneş kadar parlak). ülkeyi bütün dünyadan yalıttı. Kendi kendıne yeterlilik adı altında ithalat ve ihracat durduruldu. General Win. kendini astroloji ve nümerolojiye kaptırdı. Birastroloğun 26 yıl son- ra iktidardan çekileceği sözlerine karşı. adamlan büyüyü bozmak için ellerinden geleni yaptı. Ge- neral. darbeden tam 26 yıl sonra. 1988'de görev- den aynldı. 1990 seçimlerinin ertelenmesinden sonra. ül- keye akan Batı yardımı da durduruldu. Şimdi, iktidar kendine meşruiyet kazandırabilmek için dışbasını "meclis" toplantılanna çağınyor ama bu bile istenmeyen sonuçlar doğuruyor. Deie- gasyonlar, gazeteciler yanlanna yanaşmaya ça- Iışırken ko'şaradım uzaklaşıyor. askeri yönetime karşı laf edenlerde hapse tıkılıyor. Çoğunlukta- ki Budist Burmalılarla. Müslüman ve Hıristiyan azınlık arasındaki sürtüşmeieri önlemek için or- taya atılan "birlik" çağınsına karşın, ülke ayak- lanmalara, kanşıklıklara sahne oluyor. Ve tüm bunlara rağmen hükümet, sevimlilik maskesini yüzünden bir türlü çıkarmıyor. Ara- lık ayında. Taylandlı ve Batılı seriivencilerden oluşan bir konvoyun Tayland'tan Çin'e Burma üzerinden geçmesine izin verdi. Amaç, ülkede açılan yeni ticaret yolunun reklamını yapmaktı. Tabii ki, köle işçilerin izleri bile görülmeye- cekti. Yolda çalışan prangalı mahkumlar, kon- voy gelmeden iki gün önce geri çekildi, ancak manzara kendi başlanna seyahat eden bazı kişi- lerin gözlerinden kaçmadı. Muray White isimli fotoğrafçının aracı, önüne çıkan bir kaya yığını yüzünden duruncâ çevresini su. yiyecek ve para isteyen prangalar içindeki "yaratıklar" sardı. Tutuklulan yabancılardan ayırmak için silah- lı gardiyanlar geldi hemen ama White'ın fotoğ- raf çekmesini önleyebilecek kadar hızlı davrana- m a d l l a r RaymondVVhitaker The Independent POLTI1KA VE OTESI MEHMED KEMAL Güneydoğu Oyküleri... Eskiden eşkıya türküleri vardı. Bir yerde bir eşkıya tü- redi mi ardından bir türkü yakılırdı. Güneydoğu'da olay- ]ar oluyor; ölenler var, öldürenler var. Bunların da bir turküsü olacaktır, diye düşünüyordum. Türküsü derken öyküsü geldi. Suzan Samancı, "Reçine Kokuyordu Helin"de öykü- lerini toplamış, bana, "Gözyaşlarımızın çiçek açacağı güzel günler adına" diyerek göndermiş. Kitap, Güney- doğu olaylarının öyküsüdür. Yurdun güneydoğusuna yaygın böylesi dramatik olaylar olacaktı da bunların öy- küsü olmayacak mıydı? ileride destanı da yazılır. Kitapta 15 kısa öykü var. Öyküler, Güneydoğu insanlarını anlatı- yor. öykülerde, sade bir dil, inandırıcı konular yer alıyor. Yaşanmış olanları yaşatıyor. Öykü anlatılmaz, şiir olmadığı için de ezberlenmez. Ya ne olacak? Öykünün tadını veren satırlar bulunacak. öyküde herkes yerli yerini alacak. Bir liseli sığırtmacı anlatmaya çafışalım. "... İki kitabım, değneğini alıp azık torbasını boynuna astı; tepeyi aşan sığırlara doğru koşarken ıslık çalıp ba- ğırıyordu. Akşam çalıştığı konulan kafasmda toparla- maya çalıştı; isimler, tarihler kafasmda dans ediyordu. Osmanlılar... Karlofça... Pasarofça... Birinci ve ikinci dünya savaşlan... Nagazaki... Fransız Devrimi... Yun Gagarin... Yerdeki çakıl taşlarını dereye attı... Kitabın arasından bir kağıt çıkarıp kayık yaptı... Emile Zola, Jean-J.Rousseau, Aristo, Sokrates, Freud, Ziya Göfcalp, Mehmet Raut Eylül.. Ders mi çalışıyordu? Hayır. Kitaplarda gördüklerini gö'zden geçihyordu. Azık torbasını fırlatıp kitapları çiğnediler... Soruştur- mayı yapan tombul, pembe, tüysüz parmaklarıyla jopu ayucunda döndürüyor, ince sesi ortalığı çınlatıyordu. Önüne geleni tekmelerken, kasketlerinin altında kavruk tenlileri kıpırtısız bekletiyordu. Elindeki listeden adları okumaya başladı. Herkes korkuyordu. Köy muhtarıyla birlikte altı kişi korku dolu adımlarla yaklaştılar. Sözcük- ler dişlerine çarparak dolanıyordu: - Hepinizi tepe aşağı asanm... Hepinizi sallandınrım... İtdölleri!.. Devlete hainlik, eşkıyaya yataklık, öyle mi? Çocuk, sorgulayanla sorgulanan arasında çevirmen- lik yapıyordu. Korucular altı kişiyi köylülerin arasından aldılar, dövmeye başladılar. Kalabalıktan en ufak bir çı- tırtı gelmiyordu. Sığırtmaç çocuk, yerde yatan amcasının kanlı yüzüne bakıyordu. Acıyla yutkunau, gözyaşlarınt tuttu. Dişlerini gıcırdattı. Bir öyküde ne varsa, ötekilerde de onlar vardı. Bir kez güven kopmuş, korku çevreyi sarmış, iki düşman gibi olmuşlardı. Döven inanmıyor, dövülen de. Ve sonra... Çekip giderlerken, ta uzaklardan gelen silah sesleriy- le birlikte parlak yıldızlar gibi kayan uçaklar dingin ovayı titretiyor. köyde yakılan üç dört evin yalımlan göğe ağı- yor, tütsü, yanık et kokusu göz yaşartıp mide bulandırır- ken, kuytu köşelerde ürkek gölgeler telaşla fısıldayıp ağlaşıyor, on beşlik bir kadın ilk çocuğunu doğuruyor, köpekler delice ürüyordu." Asiye'nin göçünü nasıl anlatayım. Otobüsten inerken başı dönüyordu. Kirec gibi bembeyaz oldu, "Hadinedu- ruyoruz, Diyarbakır'a gidelim" dedi. Ta, tepelerinde Dicle incecik akıyordu. öyküler, artık buraların öyküsüydü. BULMACA 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ Bazı mali kuruluşlann başkanlanna verilen ad. 2/ Avcının,av beklemek için taş yığınlanndan yaptığı pusu... İlgi çekicı ve değişik kimse. 3/ Bir senedi ciro eden kimse. 4/ Güzel kadın... Dışa akış- sız çöküntü alanı. 5/ Bir soru sözü... Edirne'nin bir ilçesi. 6/ Atletin yanş sırasında attığı adımlar- dan her biri... "Beni der- dinle yeter — ettin Yok mu insafın a zalim sövle" (Fitnat Hanım). 7/ Cın ve vermutla yapı- lan içki. 8/ Leh, Sırp. Hırvat. Rus. Bulgar ve Çek halklanna dillerin- deki yakınlık nedeniyle verilen or- tak ad. 9/ Tanklarda zırhla dona- tılmışdönerkule... Havayadagaz akımlan oluşturmakta kullanılan aygıt. YTKARIDAN AŞAĞ1YA 1/ Tavşan yavrusu... Ankara'daki özel bir tıyatronun kısa yazılışı. 2/ Birleşmiş Milletler'e bağîı bir kuruluş... Bir nota. 3/ Bir kalenin ya da berkitilrruş bir yerin teslimi... Çıkar yol. çare. 4/ Sıkıntı verme. üzme... Ekleme. ulama. 5/ Çiftçi. 6/ Içine sulu şeyler ko- nulan kap... Boru sesi. 7/Öleceği kesinlikle bilinen birhastanın, acılannı dindirmek için doktor tarafından öldürülmesi. 8/ En- donezya'nın plaka ışaretı... Damlataş Mağarası'yla ünlü ilçe- miz. 9/ Eldiven yapımında kullanılan birçeşit domuz derisi. Türkiye'nin neresinde olursanız olun Evinizde kendi kendinizi yetiştirin... GELECEĞİNİZİ KENDİNİZ YARATIN.. INGILIZCE ILERI İNCILIZCE ALMANCA FRANSIZCA BİLGİSAYAR ELEKTRONIK ELEKTRIK n 2 s.n.f» KOZMETİK MUHASEBE Gem; bılgı ıçın kjcretstz b'osurûrruzij aşaflKJ3hı kUDonu dotdura' i ak vaya tele'onla ıslsyımz BAŞARILI OLMANIZ İÇİN FONO AÇIK ÖCRETİM KURSLARI 42 yıl ıçınde 300 OOO'ı aşkın kışınır yararlandığı FONO kurslanndan sız de varartanabtttrstntz Mes/ek sahıbrysenız ışınizde, oörencysenız okulunuzda başanlı olmanız ıçın FONO kursları SfZm de hızmetmızdedır Evınızdekı rahat ortamda. ıstedıflınız gıbı ve ıstedtğtnız zaman çahşıp oğre- nerek MILLI EGITJM BAKAhlUĞrnHan ONIAYLI DIPLOMA alıp yaşant'nıza yeni ufuklar açabıhrsmız UIUIESITIM OZEl FFONOAfik Öğretim Kurumu 9 No 49 Mertet 34016 Islandu Tel (0?1J)64?9900 Fa» 102121 sat 27 42 r ÂdfSovacfı: Adres: Yafş i almak N^es lek Istedıginlz II- Tt»l- ' kıır>îlar J
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear