25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 13 ŞUBAT1994 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Fiesta güzelliğiyle 3aşkaldın Bugün pazar. Takip takışüracak, dışa- n çıkacaksın. Ütülü gömlek, kravat. ce- ket; damat gibi erkekler. Kadınlardalga- lanır gjbi yürür yüksek ökçelerin üstün- de. Takar takıştınr düğüne giderken. Takar takışünr greve, mitinge giderken; çarşıya pazara işe giderken. İspanya'ya yeni gelmiş bir arkadaş ile bir mitingin içindeyiz. Bereket Tannçası Meydanı'- ndan Güneşin Kapısı Meydanı'na. Ki- mine göre on binler, kimine göre yüz bin- ler. Çok renkli bayraklar, çok renkli bay- raklardaçoksesli sloganlarbirleşmiş, bü- tünleşmiş, kaynaşmış. Arkadaşım, orak çekiçli bayraklar seli içinde şaşkın. Hangi yürekle taşınır bu bayraklar. hangi yürekle peşinden gidi- ür? Polis yok mu bu memlekette? Bir fı- esta güzelliği>le. komünist sosyalist renkli. demokratik bir başkaldındır bu. Bugün pazar. İzninizle gazete okumaya- cağım. televİ7yon acmayacağım; kaybe- deceğim gündemi. Gavur icadı çanak antenın çubuk gözlerini TürkiyeVe cevi- rip "Kmnızı K(ütıık"u seyretmeyeceğım. Kara Çarşamba. Kara para. Devalüas- yon. Alaturka devalüasyon. Arabesk de- valüasyon. Yüzde on beş devalüasyon oldu diye ertesi gün yüzde yirmi enflas- yon olmaz ki? îspanya'da da yüzde 20 devaluasyon oldu aylar önce. Ama şim- diye değin devalüasyon yüzünden enf- lasyon bınde 1 bile fark etmedi! Yıllık enfiasyon yüzde 4. yüzde 5! Çoğu, zaten devalüasyonu isti>ordu. Ekonomi istiyordu. Eksileri kadar artı- lan da var devalüasyonun. İhracat arta- cak. Bu yaz İspanya'nın tarihinin turizm rekorunu kırması bekleniyor. Turizmde alarm verildi. Pesetanın değerinin düş- mesiyle İspanya ucuzlaştı. Turoperatör- leri daha şimdiden yatak sıkıntısına düş- tüler. 60 milyon turist bekliyor bu yıl İspanya! Biz, üç beş spekülatörün bir ge- cede trilyon köşelerini dönmesi için yapı- lan arabesk devalüasyonun ardından, turistleri yine parmakla saymaya devam edeceğiz. Bugün pazar. Kışın cazibesine daya- namayıp soyunmuş ağaçlann çıplak dal- lannda 'ah bahar bir gelse' diyen kuşlar. Sokak ortasında hippi bir orkestranın başına toplanmış kalabalık. Gitann rit- minde kaybolup gitmiş, kırmızı gözlük çerçeveli bir kız. Yere açılmış gitar kılıfı- na 5 peseta. 25 peseta bozuk para bahşiş atan çocuklar. Gönlünüzden ne koparsa elbette. Gölün ortasında bir resim kımılda- mazbğında kayıklar. Kayıklarda kürek çekmeden öylece oturan sevgililer. "Kü- rek çekmez olur muvnz hiç.' Bu kocaman kara zeytin tanesi gözlerden gireceksin yüreğiııe yaşamm, yelkenler şişecek fırtı- nalarda. kahkahalar atacaksın." Çılgınlı- ğı yakalayacaksın bır gölün kımıldamaz- lığında. Bir İspanyol yüreğini alıyorum ellerime. Gözlerini öpüyorum. Senin onurlu grevini seviyorum. orak çekiçli fi- estalannın özgürlüğünü seviyorum. Yü- reğimin tüm saflığıyla seni kıskanıyo- Güneştenöncekar doğar Alplerde IVfUSTAFA BALBAY Tann Baba, Alple- rin üzerine devbirdeğir- men kur- muş. altında da e)ek... Kalın kar ta- nelerini kü- rek kürek öğütüyor. Sonra elekten geçirip başlıyor Alplerin üzerine serpmeye... Her şey göz alabıldığine beyaz... Yer, gök, ağaçlar, insanlar... Tann Baba'nın tek işi kar. Sabah çok çok ince, toz gibi... Az sonra irice, lapa lapa... Öğleye doğru rüzgar eşliğinde sevgi- liler gibi sarmaş dolaş... Akşam iş dönüşü yorgunlan gibi ağır ağır... Bir gün içinde kann bu kadar çok çeşidi- ni görmemiştim. Ertesi sabah erken saatlerde güne başlar- ken baktım kı gökyüzü henüz aydınlanma- mış. Ama yer bembeyazdı. Güneşten önce kar aydınlatmıştı Alpler'in eteklerini. Davos, Zürih'e iki saat uzaklıkta. İsviçre Alpleri'nin kucağında şirin bir tatil kasaba- sı. Nüfusu 20 bin kadar. Kent planına bakınca şaşınp kaldım. Bildiğımiz kent haritalannda cadde. so- kaklar olur. önemli binalar gösterilir vs. Ama Davos'un planında dağlar var. Hangi tepe ne kadar yükseklikte, hangi vadide kayak yapılır. kızakla ve teleferikle ulaşım yollan... Kayak yapma ola- nağım olmadığı ıçin ben de koşu yollannı araştırdım. Derin ve geniş bir vadinin iki yanında, boy sırasına geçmiş dik yamaçlı dağlar ve dağlann arasında büyük vadiye inen küçük vadicikler... Arada ağaç kümele- ri. Rüzgarla biriikte bazen horon tepiyor- lar, bazen dalgın dalgın kayak yapan- lan izliyorlar... Bcn de giyip eşof- manlanmı, önce bü- yük vadinin ortası- ndan geçen nehir bo- yunca koştum. Tah- ta köprülerden neh- rin bir o yanına, bir bu yanına geçtim. Son köprüden suya bakıp saydam bir ay- nada kendimi seyrettim. Saçlanmda aklar başlamış... Kayak yapanlan solumda bırakıp, dağ evlerinin arasından ormana doğru ilerle- dim. On dakika sonra, insanlardan. bina- Yer beyaz, gök beyaz, ağaçlar, herşey bembeyaz AJpJcrin kucağmdaJu Davos'ta. Jardan, araçlardan her şeyden uzak Alple- rin kucağınddydım. Dört beş metre genişliginde, ulaşıma açık tutulması için kan şürekli temizlenmiş bir yoldayım. Kar temizlenmiş, ama nor- mal araçlann ilerlemesi güç. Yol buzlaşmış karla kaplı. Ara- da bır at araba- lannın çektiği kı- zaklar geçıyor. İlk tepeyi aştı- ktan sonra kar daha bir yüksel- di. Ama dışardan göründüğü ka- danyla yanm metre kadar... Yolun 15-20 metre solunda güzel bir ağaç kü- mesiyle karşı- laştım. Olabildı- ğince sık. Rüz- garla birlikte bır- birlenne doku- nup dallanndaki karlan temizli- yorlar. Hızımı alamayıp onlara doğru koştum. Daha üç adımda kar dizimi geçti, beşinci adımda belimdey- di. Karda yüzerek yan telaşlı yola dön- düm. Kendi kendime de söylendim: "Oğlum, yoldan çıkma..." Kan ter içinde ikinci tepenin arkasına dolaştım. Önümde bambaşka bir dünya seriliydı. Kavisler çizen,yumuşak eğimler- le dolu yeni bir vadi... Öbek öbek ağaçlar. Arkasında yıne boy sırasına girmiş sivri te- pejer. Her şey yeşil ve beyaz... İnsan güzellikleri gördükçe daha güzeli- nı istiyor. Doğa, saklambaçlarla koşuştu- ran bir sevgıli gibi. Beni hep l< birsonrasına" çekiyor. Ama Alpler kusura bakmaym ha- Iim kalmadı! Bir saattir yollardayım. Bu- nun bır de dönüşü var... Dönüş... Sanki bu yoldan gelmedim. Çıkarken gördüğüm ağaçlar, tepecikler şekil değiştir- mişler... Bir koşuluk Alp bu kadardı.. Davos'tan Zürih"e yaptığjm tren yolcu- luğu ise "hiç bitmesin" dediğim ender an- lardandı... Dağlar. ağaçlar ve şelaleler... Sürekli indik. Beyazlar seyrekleştikçe ye- şıller arttı.. Ve Zürih'e doğru yeşiUerle göl- ler saklambaç oynamaya başladı. Arada kuş kümeleri... Yanıma da Nazım Hikmet'in kentleri ve yolculuklan konu eden şiir kitabını almış- tım. Onunla yolculuk edergibi mutluydum ve rüyadavdım. Gözüm birmanzarada, bir Nazım'ın "'İsviçre'den Geçerken'" şiirinde: ",..İs>içre, bir yandan da, gülüm,/Beuzi- yor yastık yüzüne/Çintli,üttilii,danteIalı,/ Yeni de geçirilmiş,/Yani bir insan başınm ağırlığı/ Çukurlaştırıp kınştırmatnış be- nuz... rum. Sovyetler BirKğiçözüldü, sorunlarkaldıyadigar A m e r i k a İ 1 ü n l ü P°P şarkıcısı Baiy Joei, ha- y yatınınenmutlugünleriniyaşıyor.Fotomo- de\ Chnstie Brinkley ile e>lenip bir kız çocuk sahibi olduktan sonra, 'ömek aile babası' ünlüler arasma katılan Billy Joel, işlerinden fırsat buldukça 8 yaşındaki kızı Ale\a'va zaman ayırıvor. Ünlü şarkıcı, eşi ve kızı>Ia birlikte önceki gün gittiği YValt Disney Diinvasrrida Miki Fare iie biriikte şarkı soylerken küçük Alexadan daha çok eğleniyordu. On üçyıl önceydi. Yağrnurlu ve soğuktu. Düşİerimızın ülke- sme ve kentine gelmenin heye- canını yaşıyorduk. Şaşırmaya ve hayran olmaya hazırdık. Bizi karşılayan Eğıtim Ba- kanlığı görevlisi, halimızi çok- tan fark etmişti ve duruma uy- gun da\ranı\ordu. Övdükçe övüyordu Sovyetler Birliği'ni ve Moskova'yı. Birara yine bizı merak ıçine düşürecek kasıtlı bir sessızlikten sonra, dıline ağır bır \ urgu ekleverek şö> le dedi: - Burada sızı etkileyecek bir başka şey de uluslanmızın pro- letarya enternasyonahzminin çimentosuyia ördükleri duva- nn ne denli sağlam ve yıkılmaz olduğudur. Yüzden fazla dılin konuşulduğu ülkemizde ulusal sorun kesın olarak çözülmüş- tür. SBKP Kongresinde de de- nildigi gibi... Adam bilmesi gereken her şe- yi biliyor gıbiydi. Biz ise onun ağzının ıçine bakan iki şaşkın ördektık. Aradan yıllar geçti; derelerin altından çok sular. hatta seller aktı. O adam şımdi kımbihr ne- rededir? On üç yıl önce neler an- lattığını. kendisinı dinleyen şaşkın ördekler ne sıklıkta anınısıyordur? Varsın o beni unutmuş olsun; ben onu aklımda tutanm. Tıpkı bize söylediğı her cümlenın ba- şına üşenmeden "Türk yoldaş- lar" hitabını ekleyen hazırlık fa- kültesi dekanı gibi. Sınıfımızın komsomol sorumlusu gibi. HAKAN AKSAY Okuiumuzun Komünist Partisi Sekreten gibi. Bunlann hepsi ilktiler. İlkler unutulmuyor kola> kolay. Yal- nız bunlar değil. başka ilkler de. Örneğın. SSCB'de karşılaştı- ğım ilk hırsız. ilk fahişe, ilk anti komünist. ilk dindar... Bır gün Azeri bir tanıdık beni kenara çekmiş, yalnızca çok önemli şeylersöylenirken kulJa- nılan cıddi bir yüz ifadesiyle ku- lağıma şunlan fısıldamıştı: - Entemasyonalizm falan boş kelamlardır. Rus'un emeli bizi hep kendine tabi tutmaktır. Iti- mat etme bunlara! Tartışmıştık. Toplumda en- der rastlanan 'bilinçli' bir kişıye sormuştum. - Yapay sorunlar bunlar. Dı- şardan körüklenıvor. Bu tarih- te ulus mulus mu kaldı? Parti- den yana mısın. ona karşı mısın? Mesele bu. diye yanıtla- mıştı. Ve gerçekten de söylediğine inanıyordu Başka ulustan diye kimseye önyargılı davranmı- vordu. Onun gibi daha pek çok Ruş vardı. Öteki uluslara tepeden bakıp 'ağabeylik" edası taşıyanlar yok değildı. Ama herkes işinde gü- cündeydi. kimse bu konunun üzerine fazla gitmiyordu. Okul- larda. işyerlerinde, apartman- larda. hatta pek çok ailede çe- şitli uluslann temsilcilen banş içinde yaşıyorlardı. Daha sonralan uluslar, daha doğrusu milliyetçilik ağırlığını koyma\a başladı. Öyle ki baş- ka sorunlann faturası bile ulu- sal desenlerle basılıp çıkanlır oldu. Üç yıl önce Gorbaçov "SSCB'ye tamam mı, devam mı" diye bir referandum düzen- ledı. Yüzde 99.9 oranında ol- masa bile, çoğunluk 'devam' dedi. Ama kısa bir süre sonra, yüzyılımızın en büyük poliü'k karambolünde bir anda yok edildi Sovyetler. Birkaç liderin hesaplanna kurban gitti. Ve ta- bii Batı'nın. Tek bir tepki sesi bile çıkmadı. Ne halktan ne de parlamenterlerden. İçerde dü- zensizlik arttı. Dışarda 'Yeni Dünya Düzeni" egemen oldu. Şımdi sık sık eski Sov'yet cumhuriyetlerinin şu ya da bu şekilde birleştırilmesi isteklerini ifade eden anketler yayımlanı- v or. Artık ulusal sorunu yok sa- yan kalmadı. Ama bölünmek- ten yoruldu halklar. Yekpare bir ekonomik sistemın parça- lannı kendi başlanna işletme denemelerinden usandılar. Bel- lekleri bıraz kirlendi gerçi. kanh olaylann izleriyle. Ama sağdu- ) ulannı ve umutlannı tümüyle vitirmediler. TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILIK ÖDÜLÜ YARIŞMASI Türkiye Bankalar Birliği tarafından düzenlenen 1993 yılı "Bankacılık Ödülü Yarışması" nın Seçici Kurul Üyeleri, aşağıda yer olan eserleri ödüle layık görmüştür. "Türkiye'de Sermaye Piyasasındaki Son Gelişmeler" ko- nulu yanşmada : Birincilik Ödülü : Ödül verilmemiştir. İkincilik Ödülü : Doç. Dr. Ümit GÜCENME'nin eserine Üçüncülük Ödülü : Mehmet CİVAN'ın eserine "Yeni Mali Ürünler ve Türkiye'de Uygulanması İçin Gerekli Düzenlemeler" konulu yanşmada : Birincilik Ödülü îkincilik Ödülü Üçüncülük Ödülü Ödül verilmemiştir. Vedat GÜVEN'in eserine ve Miray MÜMİNOĞLU'nun eserine Dr. Osman Remzi GÜNVER'in ese- rine "Enflasyonun Bankacılık Üzerine Etkileri" konulu ya- nşmada : Birincilik Ödülü : Prof. Dr. Nejat ERK Prof. Dr. Mahir FÜSUNOĞLU Doç. Dr. Altan ÇABUK'un ortak eser- lerine Mehmet Hasan EKEN'in eserine Hüseyin ÇtLLİ'nin eseri ve Saruhan DOĞAN Yıldız ŞARSEL'in ortak eserlerine ve- rilmiştir. Yanşmanm Ödül Töreni tarihi aynca duyurulacaktır. İkincilik Ödülü Üçüncülük Ödülü TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILIK ÖDÜLÜ YARIŞMASI Türk Bankacıhğı'na yarahcı ve yapıcı katkılarda bulun- mak, nitelikli eserler kazandırmak, araştırmacılan destek- lemek, onurlandırmak, özendirmek ve başanlı çalışmalan ödüllendirmek amacı ile Türkiye Bankalar Birliği'nce "Bankacılık Ödülü Yarışması" düzenlenmiştir. 1994 "Bankacılık Ödülü Yarışması", (1) Türk Mali Sisteminin Faiz Yapısının Vergi, Disponibilite, Munzam Karşılıklar Yönünden İncelenmesi, Özel Finans Kurumları Açısından Değerlendirilmesi, Avrupa Birliği Tek Pazan ile Karşılaşhrmah Olarak İncelenmesi SEÇİCİ KURUL : • İlhan EVLİYAOĞLU • İsmetALVER \ • Mehmet Nazmi ERTEN • Doç. Dr. Hasan ERSEL (2) Bankaahkta Türev Ürünlerin Muhasebeleştirilmesi, Bugünkü Durumu ve Yapılması Gerekenler SEÇİCİ KURUL : • AliAYANLAR • NaciAYHAN • Osman MENGÜTÜRK olmak üzere 2 konudan oluşmaktadır. Yanşma, eser vermek isteyen T.C. uyruklu tüm ilgililere açık olup son başvuru tarihi 29 Temmuz 1994'dür. Yanşma koşullannı içeren broşür ile Türkiye Bankalar Birliği "Bankacılık Ödülü Yarışması" Ödül Yönetmeliği, Türkiye Bankalar Birliği Eğitim ve Tanıtım Grubu Mithatpaşa Caddesi No. 12 06410 Yenişehir - ANKARA adresinden temin edilebilir. Ödüller: a) 1. Ödül net 50.000.000.- TL b) 2. Ödül net 30.000.000.- TL c) 3. Ödül net 20.000.000.- TL. olarak belirlenmiştir. Sağhksızmüli yemek:Fîshand chips Sağlıklı bir toplum sayılmaz İngilizler. Kızartmayı fazla yer- ler. Şöyle diri ve mosmor bir patlıcanın kızartması olsa ye- dikleri bari. Şöyle bir palamutun kızart- ması olsa, şöyle bir midye tava. şöyle kolesterolü yüksek, lipidi hafazanallah, ama lezzeti nefis Arnavut Ciğeri olsa bari? Ne gezer! İngilizler. makine yağı gibi bir fokurdayan sıvıya atarlar o bez gibi ruhsuz tipsiz beyaz ba- lıklannı (Ne biçim balıksa. ba- zılannda kılçık bile yoktur. Tann. herhalde bunlan kimse yemez nasıl olsa diye düşünmüş olsa gerek). Yanına da bez gibi ruhsuz ve nişastası var mı yok mu belirsiz. lezzetin yanından geçmemiş patateslerini. Kızar- tırlar o zapazap suyuna benzer yağda bunlan. Veişte ayak üstü milli yemekleri. Balık ve pata- les. \ani Tısh and chips.' İşçi sınıfının hala direndiğı semtlerden şık ve pahalı semtle- re kadar toplumun hertabakası bu fish and chips merakından payını alı r. Toplumsal tabakada alt katlara indıkçe. fish and chips tüketimi artar. Tabiı damar sertlıği. kolesterol fazlası. yük- sek tansiyon \e sonuçta k'alp- dolaşım hastalıklan da. İskoç- lar, kızartmanın bu en sağlıksız LONDRA EDİP EMfL ÖYMEN biçımıne en meraklı. Bu yüzden de kalpten tık diye gidivermede deüstlerineyok. •; îngilize viskiyi tanıtan fskoçi ne vazık ki ondan da en sağlıksız tıkınma türünü almış. İngılizın tarihi ve turistik öcü herhalde bu. Empenalizmişle başeğdiremediği bir ulusu mi- desinden vurmaca. Milli yemeği bu kadar sağlık? sız bir toplum. acaba bunun farkında mı? Yoo. En basidi, tansiyon ölçümü bile törensel bir düzene bağlı. Mahalle dok- toruna gitmek gerek. Öyle aya- küstü sokakta tansiyon ölçen, kilo ölçen kimse yok buralarda. Eczanelerde de. Çoğu zaten sü- permerket görünümlü, satıa- müşteri ilişkisi sıfır yerler. Ali* mallah biri kalkıp tansiyonum falan dese, satıcı büyük olasılık- la yabancı olduğu için ticari iliş-. kısi dışındaki bu istek karşısın-i da dehşete düşer. Eh. ileri tek-; noloji toplumunun bedeli bü-; tün bunlar. İLAN T.C. BAKIRKÖY4. SÛLH HUKUK MAHKEMESİ 1993 905 1994 33 İstanbul, Bağeılar. Çınar, cılt. 013 01. sayfa: 97. kütük: 153'te nü- fusa kavıtlı Mehmet \e Pembe'den olma 3.4.1925 doğumlu Pembe Hacıoğlu'na İstanbul. Yeşilbağ. cılt: 067 09, sayfa- 26, kütük: 559'da nüfusa ka>ıtlı Nfustafa ve Makbuleden olma 28.7.1952 doğumlu Kıvmet Hacıoğlu'nun vasi tayinine27.1.1994tarihindekararverildi- ği ılan olunur. Basın.1590
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear