14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 1994 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Kadınlarüniversitekürsüsünüyitiriyor mu?.. Türkiye üniversitelerinin çoğunluğu metropol üniversiteleri midir? Hayır... Çoğunluk, taşra üniversitelerimizdedir. Bilimsel bakımdan pek de güçlü olmayan ve bu nedenle sesleri pek duyulmayan bu kurumlann suskunluğu, onlann toplumsal yaşamda etkisiz kaldıklan yanılsamasına yol açmasın... 12 Eylül sağ askeri darbesini izleyen yıllarda, "Türk-İslam sentezi" resmi görüşünün doğrultusunda, YÖK gözetiminde açılan bu kuruluşlanmızın kimilerinin, ideolojik etkinliklerine dair haberleri her gün gazetelerde okumaktayız! Prof. Dr. ERENDİZ ATASÜ Ankara Ün.Öğ.Üy. veyazar Batı Avrupa ülkelerine fark atan bir yükseklikte... (Batı Avrupa üniversite- lerinde bu oranO ö25 dolaylannda.) Üs- telik son derece nitelikli, kadın öğretim elemanlanmız! Şaşırtıcı durumu, yal- nızca. öğretim elemanlannın ücretleri- nin düşiik olmasi nedeniyle erkeklerin bu kadrolara itibar ve iltifat etmemele- riyle açıklayabilir miyiz?.. Şaşırtmacaburadabitmiyor! Batı Av- rupalı. örneğin Almanyalı kadın akade- misyen (öğretim elemanı), demokrasi- nin 2. Dünya Savaşı ertesinden beri ül- kesinde yerleşmiş olmasına. kadın öz- gürlüğü mücadelesinin 200 yılı bulan geçmişine karşın, mesleğinde cinsiyet- çi ayınmcılıktan yakınabiliyor da: biz Türkiyeli akademisyen kadınlann böy- le bir sorunumuz yok! Ülkemizin de- mokratikleşme süreçlerinde emekleme- sine ve etkin feminist mücadelenin çok yeni olmasına karşın! Yanıltıcı bir izle- nımvaratmamakiçinhemenekleyelim, "sonınumuzjok" derken. üniversitede- kı mesleksel ilişkilerden ve uygulama- lardan söz ediyorum; toplumsal bilin- çaltının benimsedigi "vefakâr-fedakâr- cefakâr" kadın imgesiv le akademik ça- Ç ağcıl femınizm, insanın 44 varoluş'"la ilgili geliştire- bileceği en yiiksek bilınç düzeyıne ulaşmasını talep eder kadından; bir "kadın gövdesi" olmanın farkına varmayı... Bu farkındalık. eski çağlar bilgelerinın "kendini bilmek" dedikle- ri ruh durumundan başka bir şey değil- dir. aslında... (Bilgelerin, yalnızca "er- keği" kastettiklerini anımsatmaya ge- rek varmı?) Bu bağlamda. "feministol- mak"birsüreçtir: feminist olmayayak- laşılır ve bazen ondan uzaklaşılır. Çev- resiyle ilgili farkındalığı düşük olan. bir insanın kendisiyle ilgili bilınci yüksele- bilir mi? Kendi üstüne bilincı zayıf kal- mış kişinin. çevre üstüne saptamaları dennlikli olabilır mi? Ülkemizin çelîşkilcri, bilgili ve bilinç- li kadınlanmızı bile şaşırtacak ölçiide karmakarışık. Bu çeüşkilerden biri eği- timle ilgili. Türkiye kadın nüfusunun üç- te biri kara cahilL Okuma ya/ma bile bilmiyor!.. Hiç de azımsanacak bir oran değil!.. Öte vandan Türkiye üniversite- lerindeki kadın öğretim elemanlannın. genel toplama oranı O o33 gibi değme lışmavı: özel yaşamın kadının erkeğe bağımlı vaşamasını dayatan duygusal- cinsel ilişkileriyle mesleksel yükselme- yi bağdaştırmav a uğraşırken yaşadığı- mız vıpranmalardan ve içsel çatışma- lardandeğıl... Yınede Batı Avrupalı ka- dın meslektaşımızdan şanslı olduğumuz ortada!.. Ortadoğulu komşulanmızdaki benzerlerjmizle kıyaslanmamız iseola- naksız!.. Ülkemizin farkındalığı yüksek yurttaşı için durum anlaşılmazdeğildir: a) Türkiyemiz yalnızca Müslüman bir Ortadoğu ülkesi değil. aynı zamanda Balkan ve Akdeniz ülkesidir. Kadın ev - liyalar yaratabilmiş Müslümanlık dene- yimimiz ise bize özgüdür. b) Kemalizmin "kadın" konusunda- ki olumlu etkileri, 1950'den beri karşıt görüşlerin hemen her zaman iktidarda olmasına ve anti-Kemalist tüm çabala- ra karşın, hâlâ sürmektedir. c) Ortaçağın dinci kurumlarından köklenen Avrupa üniversiteleri, 200yıl- lık laik uygulamalara karşın. bugün bi- le, bilim sözkonusu olunca. tarihsel kö- kenini dinci bağnazlıkta bulan kadın- karşıtlığından arınamamıştır. Türkiye ünhersitelerinin, bugün "metropol üni- versiteleri'' diye tanımladıgımız örnek- lerinin, \ani yerli köklü bilim kurumla- rının temelleri laik anla> ışla atılmış; Ke- maiist de\rimöncesinden kalan tek üni- versitemiz. medrese kökenli İstanbul Da- riilfünunu ise 1930'larda esaslı bir re- form geçirmiştir. Ve ne denli açıklaucı- dır ki, bugün Türkiye'nin \ üzünü ağar- tan %33 kadın akademisyen oranını sağlayan.iştebu "metropol" üniversite- lerimizdir!.. Şımdi gelelim madalyonun öbür vü- züne... Türkiye üniversttelerinin çoğun- luğu metropol üniversiteleri mıdir.' Ha- yır... Çoğunluk, taşra üniversitelerimiz- dedir. Bilimsel bakımdan pek de güçlü olmayan ve bu nedenle sesleri pek du- yulmavan bu kurumlann suskunluğu, onların toplumsal yaşamda etkisiz kal- dıklan yanılsamasına yol açmasın... 12 Eylül sağ askeri darbesini izleyen yıllar- da. "Türk-İslamsentezi"resmi görüşü- nün doğrultusunda. YÖK gözetiminde açılan bu kuruluşlanmızın kimilerinin, ideolojik etkinliklerine dair haberleri her gün gazetelerde okumaktayız! Bu ünıversitelerde kadın katılımt nasıl? Ya- nıt kadın araştırmacılanmızdan gelıyor. (1.2): Çok az!.. Ve müthiş bir bulgu. 100 fakültede hiç kadın öeretim elemanı yok! YÖK sısteminde *metropol üniversi- teleri'nin kimi fakültelerinin parasızlı- ğa ve bakımsızlığa terk edildiklerini gözlemliyoruz. Taşra üniversitelerinin pekçoğu ise aldıklan desteği bilimsel de- ğil, ideolojik alanlara yönelthorlar... Bu durum ne yeni. ne şaşırtıcı. yalnız- ca kötü: ülke için. genelde kadınlarımız ve özelde bir kadın akademısyenler ıçin... Şaşırtıcı olan. Kemalist devrimin ruhuyla yoğrulmuş Türkiye üniversite- lerinin özünün ve biçiminin değıştıği birdönemde. yurttaşlıkkazanımlarımı- zı yitirmenin neredeyseöngün"üne(arı- fesine) yaklaşılan günlerde. kimi femi- nist arkadaşlanmızın -en yüksek ınsan bilinçliliğine gönül \ermiş bu kadınla- nmızın- güncel ortamla ilgili farkında- lıklannın zavıflığı!.. Ne yazık ki. bu arkadaşlarımızdan kı- mileri neredeyse tüm bilimsel enerjıle- rıni Kemalizm karşıtlığında tüketmek- tedirler. Gazetelerde dergılerde, yurtiçi veyurtdışı bilimsel kongrelerde bu boş tüketimin ömeklerıne pek sık rastla- maktayız. Kuşkusuz, çağcıl feminist ba- kış açısıyla Kemalizmin bütünsel irde- lenmesine kimsenin itirazı olmamalı- dır. Ancak.gerek Atatürk"ün kişisel ça- basıyla. gerek cumhunyetin kuruluş fel- sefesi ve işlev leri sayesinde biz kadın- lara sunulmuş, tarihsel dönem için yal- nızca ülke çapında değil. dünya çapın- da olağanüstü kazanımlan (siyasal ve eğitimsel haklar ve konumlar gibı) ola- ğan sayıp üstlerinde durmayarak; dö- nem için anlaşılabilir kimi uygulamala- n "90"ların kavramlanyla "cinsiyet ayı- nmcılığı" diye yargılayıp hırpalamak. Kemalizmin bilimsel veeleştirel değer- lendirilmesı değil. ne yazık kı tarihin saptınlmasıdır! Oysa yaşadığımız günler. enerjileri- mizi bütünleştirmemizi gerektiriyor. Yapılacak işler var: Örneğin, taşra üni- versitelerindeki cinsiyet ayırımcılığını kamuoyunun gündemine getirmek... Kadın nüfusun okuma-yazma bilmeyen 0 o30"unun temel eğitime kav uşabilme- si için hükümeti ve TBMM'yi göreve çağırmak... Geçen yıllarda, kadın du- rulgücünün coşkulu davanışma>a dö- nüşmesiyle yükselen "dayak karşıtı" kampanva ve "medeni yasa değişimi" girişimlerinde olduğu gibi genib kap- samlı. "egitimin her dalında kadın ka- tılımını arttırma" kampanyasına ne der- siniz, arkadaşlar?.. 1) Feride Acar. "Yüksek Öğretim Ku- rumlannda Kadınlar, Tarihsel ve Güncel Durum" "Akademik Yaşamda Kadın" Sempozyumu, 22-24 9 94, Ankara. 2) Güla> Günlük Şenesen. "Türki- ye'de Üniversıtelerın C'st Yönetimlerin- de Kadınlann Konumu 1990-93". "Akademik Yaşamda Kadın" Sempoz- >umu 22-24 9-94. Ankara. ARADABIR EROLBİLBİLİK Bir Aday ve Anımsattıklapı Eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in politik, ekono- mik, sosyal ve kültürel alanda sayısız yeteneklere sahip olduğunu biliyoruz. Ama onun "insanları değerlendir- me" konusunda önemli bir yeteneğinin de bulunduğunu çoğu kez gözardı ediyoruz. Oysa iktidarı döneminde çok sayıda siyaset ve idare adamı, Kenan Evren'in değer- lendirmesinden geçmiş ve ülkemize önemli hizmetler- debulunmuştur. işte bu kişilerden biri de halen Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Recai Kutan'dır. Bilindiği gibi Recai Kutan önümüzdeki ara seçimlerde (yapılırsa) İstanbul milletvekili adaytdır ve iktidarlarında "adil düzen"\ ger- çekleştireceklerin ön safında yer almaktadır. Kenan Evren anılarında, Recai Kutan'ı şöyle değer- lendirmektedir: "22 Şubat 1980günü öğleden sonra Milli Selamet Partisi içinde daha makul bir kişi olarak gördü- ğüm MSP Genel Başkan Yardımcısı Recai Kutan'/ çağır- dım. Çağırma sebebim Meclis'te bulunan 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'nda yapılmasını istediğimiz deği- şiklikleri bir an evvel kanunlaştırmaktı." Kenan Evren tarafından Milli Selamet Partisi içinde "daha makul" bir kişi olarak değerlendirilen Recai Ku- tan'ın, siyasal şeceresinin belli bir kesitine göz atıldığın- da, değerlendirmedeki isabetpayının yüksekliğinetanık oluyoruz. Şöyle ki: * Recai Kutan, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrenci Derneği'ndegörevli ikenkatıldığı birtoplantıda, "irtica"- nın temiz kaynaktan geldiğini ve bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti için bir tehlike oluşturamayacağı savun- muştur. * Recai Kutan, çeşitli tarihlerde Eskişehir ve Erzu- rum'da yapılan "Nur"toplantılarına katılmış ve o toplan- tıları "A/ur"landırmıştır. * Recai Kutan, Milli Selamet Partisi'ne bağlı gençlik teşkilatlarmın örgütlenmesinde başından itibaren önemli görevler üstlenmiştir. Akıncılar Derneği Genel Merkezi'ni örgütlemiş ve bu merkezin spor başkanlığı- nın görüşlerine destek vererek, Akıncı gençliğe spor salonu temini ile burada güreş, karate, tekvando çalış- maları yapılmasını, bu gençler arasından "militan bir grup" yetiştirilmesini ve belli bir düzeye gelenlerin "si- lahlı eğitim'e tabi tutulmasına olanak sağlayacak bir federasyon oluşturulmasını ve bunun tüm giderlerinin MSP tarafından finanse edilmesini ilke olarak kabul et- miştir. • * Recai Kutan, Refah Partisi'nin ekonomik ve sosyal etkinliğini arttırmak amacıyla oluşturulan Ekonomik ve Sosyal Araştırma Merkezi'nin kurulmasına öncülük et- miş ve bu merkezin değişik anlamları da çağrıştıran "Acil istişare" kurulunda yer almıştır. * Recai Kutan, RP'nin gizli siyasal faaliyetlerini yürüt- mek maksadıyla kurulduğu anlaşıfan ve "Hafiye Teşki- latı" olarak adlandırılan teşkilatın kurucuları arasında yer almıştır. * Recai Kutan bir süre imar ve iskân Bakanlığı da yap- mış ve bakanhk kadrolarını şeriatçı militanlarla doldur- muştur. Yukarıda kısa alıntılarla yansıtmaya çalıştığımız bu "ma/fu/"kişiliği yıllarönce Kenan Evren saptamıştır. Bu da Kenan Evren'in "insanları değerlendirme" konusun- daki yeteneğinin ne kadar güçlü olduğunun en yalın kanıtıdır!.. TARTIŞMA San köpek yüzyıün başlann- II I / • I ABDde / \ m işveren- At^ \y • ler. sendikalaşmaya karşı amansız bir mücadele başlatıyorlar. 1930'larda mahkemelerden kararlar alarak işçilerin sendikalara üye olmalannı yasaklatıyorlar. Işçılerle yaptıklan 'sarı köpek sözkşmeterf (1) ile işçilerin sendikaya üye olmayacaklanru, işi kabul etmenin bir koşulu haline getiriyorlar. Bu yıllarda ABD'de işgücünün sendikah olan bölümü yüzde 7'den daha az bir konuma düşürülüyor. Adı üstünde 'san köpek sözleşmesi' işçiyi adam yerine koymamanın. kişiliksizleştirmenin. yurttaş olmaktan, bireyolmaktan. temel hak ve özgürlüklerini kullanır insan olmaktan çıkarmanın belgesi oluyor. Ne kadar benziyor bıze. 1994'lerdel930"lann Amerikasrnı yaşıyor olmanın düşündürücülüğünü her alanda irdelemek gerekiyor. Vurgunlann talanlann. kokuşmuşluğun, sefahatın ve sefaleün nedenlerinin. toplumsal yapımızın tüm alanlannın 'sarı köpek sözleşmeleri'nin sarmalına alınmışolmasından kaynaklandığını görmemiz gerekiyor. 1930'lann 'san köpek sözkşroesi'nin söylediği şu: "ÇaJışmak istiyorsan, benim istediğim gibi. benim koşullanmda çalışacaksın. Hak-hukuk >ok. Sendika, örgüt vs yok. Çünkü dün> a benim dunyam. Nasıl > aşacağına ben karar veririm. Sen hiçsin." Temel toplumsal sözleşmemiz olması gereken 1982 Anayasası. temel hak ve özgürlüklere getirdiği yasaklama ve kısıtlamalarla, devlete karşı vıırttaşı değil. BazıvakıflarL U ygarhk tarihinin ınsanlığa kazandırdığı önemli kurumlardan olan vakıflann, insancıl duygu ve düşüncelerle hizmet veren kurumlar olması gerekirken; bazı vakıflann. zaman zaman siyasal, dinsel ve tecimsel amaçlarla kullanıiarak özünden kopanldığı üzüntüyle görülmektedir. Şöyle ki siyasetle uğraşmalan vasak olan derneklerden bazılan, vakıf görüntüsü altında siyasal-dinsel etkinliklerde: bazı vakıflar, yurttaşa karşı devleti koruyan otoriter yapı ve anlayışıyla, tüm topluma dayatılmış bir 'sarı köpek sözleşmesi' değil mi? Sendikalan antidemokratik bir yapıda tutan Sendikalar Yasası. toplusözleşme vegrev hakkını kullanılamaz kerteye getiren. işçilerin sendika kurma ve sendika seçme özgürlüğünü yok eden. barajlar koyan, toplusözleşme vegrev yasası. memurlara sendika hakkını yok sayan anlayış ve uygulamalar. 'sarı köpek sözleşmesi' değil de nedir? Bugün, yaşamı. bu anlayışia düzenleyen her şey. anayasa. yasalar. kafalardaki anlayışlar. bir "sarı köpek sözleşmesi'. Bu düzenlemeleri sav unan. bu anlayışınyaşam bulmasına yardım eden. katkı sağlayan. sessız kalan her kişi ve örgüt de 'san köpek sözleşmesine' imza atan kişi veya örgüt olmuyor mu? Taşeronlaştınna, kaçak işçi çalıştırma yine buna örnekler gelirlerini de vergıden bağışiatarak haksız kazanç amacı güden çalışmalarda bulunmakta ve kamu tüzelkişilerine ait bazı vakıflar da ticari şirketlere orıak olmak yoluyla özel hukuk alanına kaymaktadırlar. Ayrıca, bazı vakıfşirketlerine. 1995 ( l >IHl RİVET AJAVDASI umhurıyLüks ciltli, büyük boy ajandayı Cağaloğlu, Taksim ve Caddebostan sergi salonlarımızdan bulabilirsiniz. Fiyatı: 150.000 TL. Cumhuriyet Kitap Kuliibü Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. İ9'41 Cağaloğlu-fitanbul ^ Ptısta Çcki Hesap \o:666322 J hayatındaFactofinans i; havatınızın en önemli faktörü fİDansman konusuna getirdiği doğru \f çagdaş alternatifleri ülkemizin önde gelen sanayi ve ticaret merkezlerine ta;ımaya devam ediyor. FactoFinanslurtiçi ticarer yapıyor. vadeli piyasalarda çalı^ıyor ve TL kaynağına voğun ihtiyaç duyuyorsanız, FacloFinans ile tanışın. N a k i t a k ı -1 n ı z a h ı z , r e k a b e t g ü c ü n ü z e giiç k a t ı n . faktörü yayıhyor. F a r t o F i n a n s o n a y l a n m ı ş v a d e l i a l a c a ğ ı n ı z ı | ı c - i n ö d e r . s i z i t a h s i l a l s ı k ı n t ı s ı n d a n k u r t a r ı r . i ; h a c m i n i z i g ü v e a l e b ü y ü t m e n i z i - a ğ I a r . Î S T A N B U L • A N K A R A I Z M Î R - B U R S A - D E N Î Z L t A D A N A - G A Z Î A 1 V X E F « Doğayla Dost Olalım. ORMAfi BAKANL1GI MİLLİ PARKLAR VE AV-YABAN HATATI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ oluşturmuyor mu? Düşünceyi ve düşüneni hapisle 'mükâfatİandıran'düzen, 'sarı köpek sözleşmesi'nin en genel çerçevesini demir parmaklıklarla belirlemiyor mu? Kısacadört biryanımızı sardı. 'san köpek sözleşmesi'. 'Sarı köpek sözleşmelerini' yok etmedikçe, buna karşı demokrasiyi yerleştirmenin başkaldınsını yapmadıkça. 'sarı köpek sözleşmeleri'nin altında yaşama zilletini nasıl yok ederiz. Hepimiz. tek tek kendi kendimizesoralım. Hangi'sarı köpek sözleşmesi'nin sarmalın,dav,aşıyoruz. • , (1) Bkz- Nurcan Ö^kaplan 'Sendıkalar \ e Ekonomik Etkılen-Türkıye Czcnne Bir Dencme'. Kavram Yayınlan. Hazıran IW4. Islanbul Özcan Kesgeç DİSK Sosyal-İş Genel Başkanı yasalann uygulanması ve devlet olanaklannın kullanılması açısından ayncahklar tanmabilmektedir. Siyasal ve tecimsel haksız rekabetlerearacı olan vakıflar da sosyal dayanışma ve yardımlaşma alanında çok yararlı etkinliklerde bulunan vakıflanmızın saygınlığını, halkımızın yardımseverlik duygulannı ve ülkemizin sosyal yaşamını olumsuz yönde etkileyeceklerdir. Anılan nedenlerle vakıflann, kuruluş ve işleviş aşamalannda daha kapsamh birşekilde denetlenerek güvenilirliklerinin korunmasım ailemekte ve ilgililere. yüce Atatürk'ün, 1923 yılında TBMM'nin açıhş söylevinde vakıflar hakkındaki şu uyansıru hatırlatmak ıstemekteyiz: "Efendiler, geçen sene arz etmiştim. Bu sene de tekrara mecburum ki e>kaf meselesi mühimdir. Memleket ve milletin hakiki menfaatları bakımından tetkiki ve yüzv ılımuın icaplanna uygun bir şekilde hallolunması lazımdır." Ş. Tuğcay Tayhani Öğr. Gör. Fırat Üniversitesi Elazığ PENCERE NEFES (U) CIKTI. HOŞGORÜ YILINA MERHABA... •YÜKSELEN DEĞERLfR ve AIEVİÜK •ALEVİLİK-İSIAM İÜŞKİSİ •BEKTAŞİÜK EĞfTİMİ ÜSTÜNE •BU SON NOEL OISUN •NARUDERE MÜRŞİT EVİ •ENİSBATUR İLE SÖYIEŞİ •DOSYA: •ALEVİIERDE ÖRGÜUENME1 BCITUN BAYILERDE I J B f ı D a n - m a n . ı l ı r a U ı r ı n ı ı ı r î ] (i (I • a r a n t i . 2746666-F47158-27i"t1 «**»i|l)312lW998C'tBr»(CB21 «i921'•h TBd 220 7Î 50 Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel:5540804 Nüfuscüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. DR.ERTAS YVRDAKOŞ Kadın Pazarında Teşhir ve Tesettür... Cindy Jackson'ın babası köylü kılıklıymış, kaba saba bir görüntüsü varmış, kızı gören: - Aaaaa.. diyormuş, babana ne çok benziyorsun!.. Deli oluyormuş Cindy.. Gel zaman git zaman, babası ölmüş, Cindy'ye yüklü bir miras bırakmış, aynada kendine bakamayan kız, eline geçen bütün parayı güzelleşmek uğruna harcamış, este- tik ameliyat için 18 kez bıçak altına yatmış, iki kez burnu- nu yaptırmış, memelerini kaldırtmış, yüzünü gerdirmiş, göz kenarlannı, dudaklarını düzeltmiş, akla hayale ne ge- liyorsa hepsini denedikten sonra aynaya bakmış: - Söyle ayna, benden güzeli var mı?.. Masal masal matitas değil, bir boyalı gazetede okudu- ğum Cindy Jackson'ın öyküsü ilginç!.. Yazının başlığı da çarpıcı: "Kendisiniyeniden yaratan kadın!.." • Dünyamız çelişkili!.. Kimisi acından ölüyor, güzellik müzellik düşünmeye vakti yok; kimisi de sabahtan ayna karşısına geçip akşa- ma değin kendisiyle uğraşıyor; ömrün kısalığı, gençliğin uçuculugu, her şeyin geçiciliği kimseyi ırgalamıyor; ille de beğenilmek tutkusu kadını yakıp kavuruyor. Gelecekte bütün bunlarfasafiso olacak, ısmarlama in- sanların dünyasına az bir şey kaldı. Nasıl bir bebek isti- yoruz?.. Sarışın mı? Esmer mi?.. Gözleri ne renk olsun?.. Boyu bosu, elı ayağı, beli göğsü, kaşı burnu isteğe göre 'dizayn' edilip tezgâhlanacak... 3'üncü Binyıl'ın ortalarında 20'nci yüzyılın tarihi kahka- halarlaokunacak... Sarışın Cermen ırkının üstünlüğü uğruna Avrupa'da 40 milyon insanı yok eden bir savaşın bayrağını açan Hit- ler'in ılkelliğinı, gelecek kuşaklar, mağara adamıyla eş tu- tacaklar. Güzellik tutkusu uğruna aynaların karşısında kahrolup ameliyat odalarında bıçak altına yatan kadınla- ra gülünüp ağlanacak bir geleceğin tohumları bugünden atıldı. • Ülkemizde iki aşırı ucun çaprazında çarmıha mıhlanmış kadınlar görüyoruz... İki kadını iki sözcük vurguluyor: Tesettür... Ve teşhir.. Günah korkusuyla kendisini çuvala sokup çarşaia gi- ren kadınlar çoğalıyor.. Güzelliğını çırılçıplak sergilemekten para kazanan ka- dınlar da çoğalıyor.. İkısi de erkeğin mahfetü... Kadını çuvala sokan da erkek, kadını soyup pazarlayan da erkek!.. Bütün dünyada kadın gün geçtikçe metalaşı- yor, birdergınin kapağında, birfilmdeyadatelevizyonek- ranında kadın satmak iyi para getiriyor; ama, kadında "tesettür'ii kural olarak geçerli kılan da erkeğin buyur- ganlığı değil mi?.. Kadının ınsanlaşmasında karşısına çıkan düşman er- keğin ta kendısi mi?.. Oyleyse femınistlere kim öfkelenebilir?.. • Bilimsel ve teknolojik devrim gerçekleştikçe, bebek da- ha doğmadan bedeni yontuldukça insanın geleceği ana kamında saptandıkça. güzellik doğallaşıp harcıâlem ol- dukça, çıplaklık kişinin gözünde sıradanlaşıp seks paza- rında anlamını yıtirdikçe, toplumda kadın yaşama katılıp erkekle eşitlendikçe. bırey ekononsik özgürlüğe kadın er- kek ayrımı gözetılmeden kavuştukça, geleceğin dünyası gerçekleşecek... 21 'ınci yüzyılın eşığinde kadını ya 'tesettür'eya 'teşhir'e zorlayan koşullar aşılmadan kim uygarlıktan söz açabi- lir?.. Adına 'piyasa' denen ilkellikte, kadın metalaştıkça, erkek de özgürlüğünü yitiriyor. Resimdeki kuşlar gibi; Dizilip üstüne konuşalım Mendil sallamayın bana istemez Ben dostlann gözünde; Kendimi boylu boyunca görüyorum Değerli dostumuz Elektrik Mühendisi M. ŞADİ KARAKURT'u ölümünün l. yılında saygı ile anıyoruz. BODRl M'DAN DOSTL4RI Amansız hastalık onu hayatının baharında aramızdan aldı. ÜNALİ YERLİ 1968-1994 ATİLLA ÖZDEMIR. ALTAN YAŞAR ALI BULBUL. ATILLA BAHÇIVAN, ATILLA KARA. BULENT AKBAY. BETUL OZANBAY, BULENT ŞARAPLI. CEMAL POLAT, CEM GONtNÇ CUMHUR GUÇER. DERYA ŞENTÜRK, EFKAN KAPAKLI ERCAN DUMAN ENGIN ATAKLI. GURDAL SAUT. GOKSEL BELELI. GULDAL YAZICI GULAY DEMIRHISAR. GURKAN GUÇER. HAKAN AYDIN. INAN YILMAZ, LEVENT OZBAY, MEHMET KIRÂRSLAN. NEZAHAT TAŞKINCA. OMER YAZAR. S.METIN AKAR, SAMI TAYLAK. SAMI EŞKI. SEMIR EŞKI. SULEYMAN KARAN. UĞUR YUZBAŞIOĞLU. UNAL BAHAR. VEIS GEDIKOĞLU. YAHYA YAZICI. YUKSEL COŞKUN. YILDIRIM SAYITA ZEKI DEMIRHISAR. TURABI YERLİ Evlendıler. 10. 12. 1994 / Kırklareli
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear