29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 KASIM 1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Belki bundan böyle kompozisyon dünyası ile yorum dünyası arasındaki köprüyü sağlamlaştıracak Efeanevî îmgeye dönüşen Idil Bîret EVtN ÎLYASOĞLU Geçen hafta sanat dünyasında Cemal Reşit Rey Salonu tedirginlikleri sürerken, Devlet Ope- ra ve Balesi'nde ödeneklerin kesilmesi de tepki- lere yol açü. Sanatm da yakacak kadar, giyecek kadar toplumun yaşanuna katkıda bulunan, toplumun tarihlni boyutlandıran bir özelliğe sa- hip olduğu bilincine vardığımızda, daha uygar yannlara doğru ilerleyeceğiz anlaşılan. tdil Biret'in tstanbul konserleri tdil Biret'i her dinleyişimde şu sözleri gelir akhma: "Piyano çalmayı o kadar çok seviyorum ki bu yüzden ben herhaİde piyano dersi veretnem. Çünkü ders >erirken öğrenciyi de dinJemek zorun- dasınız. Ben ise bemen onu bir kenara çekip ken- dim çalmaya başlarım." En ağır programlan art arda, bıkıp usanmadan üstlenebilen bir piyanis- timız İdil Biret. Yalnız resitallere, konserlere ça- bşmakla kalmıyor, uyarlamalar yapıyor, kom- pakt disk külliyatlan oluşturuyor. Onca yorgun bir konser veya resital sonrasında hiç nazlanma- dan bis yapması, özellikle çaldığı programın ka- rakterini tamamlayan parçalar seçmesi de bir ayn özelliği. Eğer çok elektrikli parçalar çaldıysa ardjndan çok sakin, derin duyarlüıkta parçalar seçiyor bis için. Bu da dinleyiciyi psikolojik ola- rak rahatlatıyor. önceki gece Chopin'in fırtınab etütlerinden sonra çaldığı Brahms intermezzo gibi. Idil Biret. hıncahınç dolu Cemal Reşit Rey Sa- lonu'nda üç resital birden verdi. Türkiye'nin ne- ssinde çalarsa çalsın Idil Biret ismi bir esanevi nge haline gelmiş. Chopin'in tüm yapıtlannı Naxos fırması için •mpakt disklere doldurdu ve artık dünyanın her yerinde CD fıyatlan ahp başını giderken bu fırmanın "alınabüir fiyat" politikası uygula- masıyla Idil Biret'e her yerde herkes ulaşabildi. Chopın, Racfamaninof ve Brahms gibi tarihin büyük besterilerinin tüm piyano yapıtlannı kül- liyat haline getiren bu piyanistimiz için çeşitli Avrupa-Amerika dergj ve gazetelerinde pek çok yaa çıktı. Özellikle Chopin yorumu üstüne çok yaaldı çizildi. Kimi yazarlaronu günümüzün en iyi Chopin yorumculan arasına yerleştirirken ki- misi de Chopin anlayışına karşı çıktı. Bütün bunlar bir Türk piyanistinin getirdiği araştı- rmaa boyutlann yankısı olarak övünç verici. tdil Biret'in geçen hafta çaldığı Chopin prelüd ve etütlerini dinlerken kendine özgü tempolan, ritimleri. rubatolan, cümle kuruluşlanyla Cho- pin'i nasıl yeniden keşfe çıküğını bir kez daha izledik. Biret'in neredeyse trans içinde bir yorum üslubu var. Ve bu trans içinde doğaçlama yete- neğini. anında kompoze edebilme kolaylığını sergiliyor. Ancak İdil Biret, kendine özgü ya- raücılığı ile belki de yorumculuktan öte, kompo- zisyona yaklaşan öğeleri araştınyor. Johannes Brahms, senfonilerini orkestra haline dönüştür- meden önce piyano için yazrruş, sonradan or- kestraya uyarlanuş. İdil Biret, Brahms'ıri 4. sen- İdil Biret, hıncahınç dolu Cemal Reşit Rey Salonu'nda üç resital birden verdi. Türkiye'nin neresinde çalarsa çalsın İdil Biret ismi bir efsanevi imge haline gelmiş. Biret'in neredeyse trans içinde bir yorum üslubu var. Ve bu trans içinde, doğaçlama yeteneğini, anında kompoze edebilme kolaylığını sergiliyor... Ancak İdil Biret, kendine özgü yaratıcıhğı ile belki de yorumculuktan öte, kompozisyona yaklaşan - öğeleri araştıryor. fonisini Brahms tarafından senfoni haline gel- dikten sonra yeniden piyanonun tuşlanna yer- leştirirken bir büyük orkestranın seslerini de piyanoda duyuruyor. Kendisi bu "piyano senfo- niİeri" için, "henüz anıştırma aşamasinda" oldu- ğunu belirtirken, bu tür uyarlamalann müzik felsefesine büyük derinlik kazandırdığmı da ek- liyor. Galiba geçen haftanın en etkileyici prog- ramı da bu felsefi arayış içindeki uyarlamalar programı olmuş. Pek çok kişi Biret'in kendi yaptığı Brahms 4. Senfoni uyarlamasının uzun süre etkisinde kalmışa benziyordu. Belki de pi- yanistimiz bundan boyle uyarlamalarla uzman- laşacak, kompozisyon dünyası ile yorum dün- yası arasındaki köprüyü sağlamlaştıracak! CSO-Strugala ve Bayan Pikayzen CSO'nun TRT'de Vefa Çiftçioğtu tarafından sunulan bu hafta sonu konserini dinlerken, Av- rupa'nın gelenek sahibi, durmuş oturmuş nite- likli topluluklanndan birini dinier gibi olduk. Değerli şef T. Stnıgala'run orkestra bünyesini çok iyi tanıması, güvenli ve dinleyiciye huzur ve- ren bir yorum getirdi. Özellikle Schubert'ın üçüncü senfonisinde binanın nasılsa sağlam ola- cağından emin, teknik aynntılarla uğraşmayı bırakmış, gerçekten güzel müzik sunmak adına yönetiyordu Strugala. Obua, korangle ve klar- net sololar orkestranın bir parçası değil de solist gibi çalıyorlardı. Kemanlar ve çellolar tek nefes halineydi. Tatyana Pikayzen ise son dakikada Lazer Berman'ın rahatsızlanmasıyla programa kaülmış bir piyanist olduğu halde Çaykovski- nin piyano konçertosunda ustalıklı ve kişilikli bir yorum sergiledi. Televizyon veya radvo kaydından izlenen bir konser, eğer kötü bir icra ise insanın kafasında sorulara yol açıyor: "Aca- ba mikrofonlar daha iyi yerieştirilseydi, akustikte hata var mı, iyi dengelenmiş mi çalgı topluluklan, vb." gibi. Oysa zaten ıyı bir icra artık bu sorulara >er bırakmıyor. Sadece bırde profesyonelce mü- zik kaydı olsa güzel bir CD olarak dinlerdik bu konseri, diye düşünüyor insan. îstanbul, Ankara ve îzmir'de gerçekleşecek 5. Efes Pilsen Blues Festivali bugün başlıyor Üç deha blues rüzgârı estirecek...EYÜPS.İBLAĞ Ülkenin üç büyük ilinde her yıl merakla beklenen ve kendini artık iyice kabul ettirmiş blues festivalimiz bu yıl beşinci yılına giriyor. Organizasyonunu Pozitif'in üstlendiği Efes Pilsen Blues Fes- tivali ilk yılından ben kalıtesinı hiç düşürmedi, belli bir çizgının ve eğılımin simgesi oldu. İlk yıl Gatemouth Bıwn,ardından Ca- rey BelL Kenny Neal, Eddie Cle- arvvater ve geçen yıl da bluesun Jimi Hendris'ı sayılan JonnyCo- peland'ı konuk eden Efes Pilsen Blues Festıvali'nde bu yıl da yıl- larca korunan kalıte çizgisinden, yaşanan ekonomik darboğaza rağmen ödün verilmemiş. Bu yıl ben kendi adıma bir ydeco topluluğunun festivalde yer almamasına memnunum. Bluesun uzaktan akrabası olsa da. Zydeco'nun böyle bir festival düzenı ıçerisinde diğer tarzlarla çakıştıgına vc izlcyici lıkla sadece dans etme amacına yönel İlk kez gerçek bir 'delta Aynca sanıyorum ilk kez ger- çek bir "delta bluescu' geliyor. O da David 'Honeboy" Edvvards. 28 Hazıran 1915'te Missıssippi. Shaw doğumlu olan Honeboy Edvvards. müziğinin yanı sıra gerçek bir yürüyen kütüphane ve kuşağımn en son temsilcilenn- den biri. Delta blues devleri Charley Patton. Tommy Johnson ve Ro- bert Johnson'la da birlıkte çalı- şan Honeboy Edwards 1930'lar- dan 40'lardan yeniden basım al- büm veya CD'lerden dinlediği- miz delta blues parçalannı ken- di yorumuyla seslendiriyor ve zaman zaman gösterisi sırasında kısa öyküler anlatıyor. 1988 yı- lmda kaybettiğimiz delta bluesun efsane isimlerinden Son Ho- use'ın ardından hâlâ çalıp söyle- yen sanıyorum bir iki isimden bi- ri. Müziğe profesyonel amaçlı olarak 1932'de başlayan sanatçı, "O zamanlar RobertJohnson or- tada bile yoktu" diyor. "Robert gençken Crossroads'a (Kavşak) gitmiş ve ruhunu şeytana satmış olabilir. Ama ben Crossroads'a gittim, oturdum ve sadece çal- dım" diye bu bildik mit hakkın- da küçük bir espri de yapıyor. Country bluesun en ünlüsü delta bluesun artık sayıca çok az kalmış temsilcilerinden birinin, hele ülkemize kadar gelmesi tüm müzikseverler için önemli bir fır- sat. Aynca sanatçınm 1950'lerde göç ettiği Chıcago'dan da örnek- ler vereceğini umuyorum. Festivalin ikinci önemli ismi, bluesun Grammy'si sayılan Handy Ödülü'ne ilk kez layık görülmüş gitarcı/şarkıcı Magic SBm. Chicago bluesun güçlü isimle- rinden biri Magic Slim. Onun müzikle olan bağlantısı bluesda çok aşina oldugumuz bir gelişi- me tanık olmuş. Otuzlarda Mis- sissippi'de doğmuş, ellilerde ku- zeye, Chicago'ya göç etmiş, yet- mişlerde Chicago'nun güney ya- kasında isim yapmaya başlamış \e seksenlerde de uluslararası isim Vapmış. Missıssippi kökenli oldukça enerjik birtarzı var. Gitannı san- ki yaşamı ona bağlıymışçasma çalan. tellerini eğip büken Magic Slim. yer yer MudoŞ VV'aters ve Otis Rush'ın ulaşabildiğı derin- likteki bluesu, Mississippi'nin tarlalannda çalışırken öğrendiğı yoğunlukla aktarabıliyor. Kon- serlerinde kendi bestelerinin ya- nı sıra Albert, B.B. ve Freddj' King'in parçalannı uyarlayan Magic Slim'in sesi yer yer Otis Rush'ınkini andınyor. Topluluğunda ikinci gitarcı olarak görev alan John Primer'in Magic Slim'in topluluğuThe Te- ardrops'ta önemli bir yeri var. Primer'in gitar ve vokalinde Muddy Waters'in etkilerine can- lı tanık olacağımızı umuyorum. Festivalin ağır topu Peterson Festivalin üçüncü ismi bluesun "alon çocuğu" Lucky Peterson. Kendisi "Bluesta üç tane king var. O zaman ben de bluesun prensiyim. Ben Uues bebcğiyim. Birileri bluesu yaşatmair diyor. Haksız da sayılmaz. Çünkü 30 yaşında olup da profesyonel ka- riyeri bu kadar dolu ve üstelik başanlı da olan Lucky Peterson tuşlu çalgılan ve gitan ustalıkla çalabiliyor. Sesindeki buğulu renk ise blues ile soul arasında gidip geliyor bana göre. Bir blues kulübü sahibi ve ay- nı zamanda müzisyen de olan ba- bası sayesinde efsane isimlerı evinde gören Lucky Peterson. ~Bes vaşımdayken VVillie Di- xon'la beraberdim. Bir efsaneyle biıükteydim. Babam bunun far- kında otduğumdan emindL" Willie Dfacon ve dığer büyük bluesçular sayesinde küçük yaş- tan beri bugün yaptığı müzikle iç ıçe olan sanatçı Muddy Waters. Howlin VVblf, Koko Taylor, John Lee Hooker, Jimm\ Read, Bud- d> r Guy \e diğerlerinin dizlenn- de büyümüş. Yedi yaşında eline aldıgı bas gitanyla ustalannı şaşırtmış. 17 yaşında Littk Milton'la aynı sah- neyi paylaşmaya başlayınca pro- fesyonellığe ilk adımını atmış. 1991 yılında ise ilk önemli blu- es albümü "Triple Pla\"i Ame- rika'nın en büyük bağımsız blu- es plak şırketi Allıgator'dan çı- kartmış. Geçen yıl Poly Gram'dan arka arkaya 1'm Read> " \ e "Beyond Cool T> ü çıkartan sanatçı bu al- bümlerde soul ve funkye de yer vermiş. Özellikle "Beyond Co- orda çok güçlü \e enerjik "ftınkj" 1 ritimlerini ve yer yerde rock melodisini kullanmış. Al- büm baştan sona son derece ba- şanlı. Geçen yıl Juke Blues dergisin- de yayımlanan bir söyleşisinde Lucky Peterson "Bende Tann vergisi bir yetenek var. Çok şans- lı gencitn \e daha çalmak istedi- ğim çalgıların hepsıne başlaya- madını bile. Ben sadece blues de- gd, digerTarzftn^a çalmak ted- yorum. Çünkü miiziği seviyo- rum'* dıvor. Virtüözderecesinde 'Hammond B-3' ve çok etkili ve güçlü gitar çalabilen ve blues ile soul arasında gidip gelen bir se- se sahip olan (geçen yıl James Brovvn'ın alt grupluğunu yaptı) Lucky Peterson'un bu yılki fes- tivalin agır topu olduğuna inanı- yorum. Önceki yıl izlediğimız bluesun geleceği sayılan Kenny Neal'in ardından. bu sanatçıyla bırlikte çalışan bluesun altın çocuğu Lucky Peterson'ı izlerken. Chi- cago ile kanşık Memphis harma- nının tadına varacağız. Organizasyonu Pozitif'e ait Efes Pilsen Blues Festivali'nin bu tarzın düzenli temsilcısi ola- rak yerinı koruyacağına ve ger- çek blues izleyicisinin bu yıl Zydeco'suz halinden daha çok memnun olacağını sanıyorum. ÜNERBİRKAN Rengim Gökmen yönetimindeki İzmir DSO'nun solisti genç piyanist Burçin Büke'ydi Coşkuhı, atak ve iyi bir tekniktzmir'de, DSO'nun hafta sonu konserinde genç bir piyanist, ya- şamakta olduğu Almanya'dan, yıllar sonra çıktı geldi: Burçin Büke, 1966 İzmirdoğumlu. Izmir D. Konservatuvan'nda, Anka- ra'da (Mitfaat Fenmen ve Gülay Uğurata ile) çalışmış, devlet bur- su ile gittiği Hannover'de yüksek müzik okulunu bitirmiş. Alman- ya'da. lngiltere'de sürdürüyor ça- lışmalannı. Bir başka niteliği de Çukurova DSO'nun "soBst sanat- çı" kadrosunda yer alması. Genç Büke'den, Rengim Gök- men'in yönetimindeki İzmir DSO eşliğinde, FranzLiszt'in Bı- rinci (Mi bemol majör) konçerto- sunu dınledım: iyi bir teknik, di- ri bir beden yapısı, coşku, atılım, ataklık... Hepsi var bunlann 28 yaşmdakı piyanistimizde. Aradı- ğım, Liszt'inde de, tekrar parça- sı olarak seçtiği bravura gösteri- sınde de (Albeniz: Asturias) -şim- dilik- bulamadığım, gerçek müzi- kalıte. tek başına çalıyormuşçası- na o içe çekiliş, duyuş, yüzeysel- ükten uzaklaşmış, piyano yazısı- nın dennlerıne inen, ustalara öz- gü o yoğun düşünce. Genç Bü- ke'nin, içinde yaşadığı müzik çevresinde, dikkatle, özenle o ör- nekleri bulabileceğine, bir daha- ki gelişinde o özelliklerini sergi- leyeceğine inanmak istiyorum. Orkestra o konserde.Claude Debussy'nin "Bir Orman Peri- si'nin Ogle Sonrası"nı, M.de FaJ- la'nın "Lç KöşeB Şapka Süiti"nı başanyla seslendirdi. Unlü müzik bilgini Alfred Einstein(ünlü fızık bilginiyle, ad benzerliğınden başka ilgisi yok!), "Schubert/ KişiliğL Müziğr adlı kitabında (1951), Franz Schu- bert'ın MomentMusicaUeri( Mü- zik Anlan) üzerine şunlan yazar: "Sözcüğün tam anlamıvia Mirik' piyano parçalandır Op. 94 Mo- ment Musicaller: bunlan, Op. 90 Impromptu'k'rlc birtikte apaçık, dosdogru. yalın anlatımlanyla. re- sim sanatının hinük ustalannın, bir Michefangekı'nun, bir Remb- randt'ın o her şeyleri tamam, ku- Şef Rengim Gökmen sursuz taslaklanna(sketchlerine) benzetebiliriz. Schubert'in bu kü- çük parçalannda hiçbir ş«y va- nnı. \üzüstü bırakılmış değildir. Bunlann her birinde, yabn bir bi- çim örgüsü altında. bütün aynn- tılann ince ince işlendiğine, bir 'm ıkrokosmos'.küçükevren oluş- turduğuna tanık oluruz...1 " Piyanist Burçin Büke Piyanist Ayşegül Sanca'nın, Op. 94 Schubert Moment Musi- cal'lerinı büyük ustalıkla yorum- ladığı CD'nin (UPR Classics, 94008) kitapçığında, bu 6 "piya- no incisi" için yazılanlar da. bun- lardaki zarif anlatımı. kıvraklığı. coşkuyu, linzmı, içtenliği, doğal akılcıliğı. vurguluyor, lied(şarkı) yazmaktaki ustalığını, 31 yaşında (Mozart'tan bile erken!) yaşama veda eden. alçakgönüllü sanatçı Schubert'in (1797-1828) bunlar- la da gösterdiğini belirtiyor. Seçkin piyano sanatçımız San- ca, UPR Classics dizisinde, Mo- zart'ın Beethoven'in konçertolan ıle birlikte, Schubert'in -hepsi bir arada yanm saatlik süreyi ancak dolduran- Müzikli An'lannı ses- lendiriyor: Menuetto benzeri Bi- rinci (Do majör); ince, zarif İkin- ci (La bemol majör); bir Rus şar- kısının işlendiği, tanınmışlıkta ötekileri geçen Üçüncü (Fa mi- nör); karamsar havalı, Bach mü- ziğinden etkilendiği açık Dördün- cü (Do diyez minör); ansızın, sertçe atılımıyla dikkati çeken Beşinci (Fa minör); içli bir Lied'i andıran Altıncı (Labemol majör) Moment Musical'ler, gerçek "müzikli an'lar" yaşatıyor dinle- yiciye. Bu altın diziyi bütün mü- zikseverlerin. ama özellikle yeni yetişmekte olan genç piyanistle- rimizin can kulağıyla. taşidıkları cevheri. katıksız müzikaliteyi. abartmasız, zorlamasız, içten, as- lına uygun yorum sanatını içleri- ne sindirmelerini öneriyorum. Sanca'nın CD'sinde. Schubert'in Moment Muskral'lerini, Sergev Rahmaninov'un (1873-1943), on- lardan 70 yıl sonra yazılmış, aynı adı taşıyan küçük parçalan ızlı- yor. Schubert'inkilere göre daha yoğun. karmaşık, yorumlanması güç. virtüözce bir piyano yazısı- nı içeren, aynca kendi ıçlerinde organik bir bütünlük gösteren bu parçalarda da piyanist Sarıca, sa- natının doruğuna ulaşıyor. 1993 Aralığı'nda Ankara'da. Tilman Jörns-Engin Aksan ikilısınin ba- şanlı teknik yapımıyla gerçekleş- tirilen bu CD, kuşkusuz yılın en heyecan verici müzik ürünlenn- den biri. Ayşegül Sanca gibi, dün- ya ölçüsünde bir piyanistimiz ol- duğu için övünmeliyız. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Türkiye Felsefe Kurumu Türkiye Felsefe Kurumu 1974'te kurulmuş. Yirmi yıl ön- ce. Ne kadar genç bir kurum! Düşüncenin gelişmelerini kesintilerle ele almak olanak- sız. Onun için, salt yetmiş yıllık Cumhuriyet dönemine ba- karak konuşamayız; daha öncesi de olmalıydı bu işin... Ama ne yazık ki yok... Osmanlı dönemi bir yana, Cumhuriyet döneminde de 1926'da başlayan kurumlaşma etkinliklerinın ağır aksak yürüdüğü, kurulan derneklerin bıreysel çabalariaayaktatu- tulmaya çalışıldığı görülüyor. Birkaç gündür Arslan Kaynardağ'ın yeni yayımlanan Bizde Felsefenin Kurumlaşması ve Türkiye Felsefe Kuru- mu'nun Tarihi adlı kitabını okuyorum. Yazar dünyadaki durumu özetlerken şöyle diyor: "Okullann eğrtim ve öğretimdeki önemini hep bili- riz. Eski Yunanistan'da Platon'un Akademia'sı, Aris- toteles'in Lykeion'u felsefe öğretilen birer okuldu. (...) islam dininin ortaya çıkışından sonra felsefe çalışma- lan yapan, özellikle Yunan bilim ve felsefe kitaplannı çevirmeyi amaç edinen okullar meydana geldi. llkin Bağdat, Urfa, Antalya gibi yerierde açılan bu okullar (medreseler) zamanla iran'a ve Orta Asya'daki büyük kentlere yayıldı." (s.1) Sonra Avrupa'da üniversıteler açılıyor. arkasından Aydın- lanma Dönemi yaşanıyor. Aydınların bağımsız toplantıları, konferanslar... Demokrasi, özgürlük ortamı... Yirminci yüz- yılın başında ise uygar ülkelerde felsefe derneklerinin ba- yağı yaygınlaştığı görülüyor. Uluslararası ilk kongre 1900'de... 1948'dede UNESCO ile birlikte Uluslararası Fel- sefe Kurumları Federasyonu kuruluyor. Osmanlı imparatorluğu'nda bu tür gelişmelere hiç ola- nak tanınmamış. Insanların düşünmeleri, tartışmaları sa- kıncah görülmüş olmalı... Medreselerde bilim ile fetsefeye yer verilmediği gibi, özel kunjmların bu tür etkinliklerine de göz yumulmamış. 1820'lerin başlarında kurulan Beşiktaş Cemiyet-i llmiyesi felsefe alanında çalışmalar yapmak, öğrenci yetişirmek yoluna sapınca hemen kapatılıp kuruculan sürgüne gön- derilmiş... Gerçi 1851'de kurulan Encümen-i Dâniş, 1861'de ku- rulan CemiyeH llmiye-i Osmanıye derken, 1863'te Darül- fünun'a, yani Üniversite'ye ulaşılıyor, ama Darülfünun'un beş fakülteye ayrılması, bunlardan birinin Edebiyat Fakül- tesi olması, bu fakülteye bağlı bir Felsefe Bölümü'nün açıl- ması için 1912 yılını beklemek gerekiyor. Demek ki Osmanlı Imparatortuğu'nda felsefe öğretimi- nin başlamasından bu yana topu topu 82 yıl geçmiş. Pla- ton'un Akademia'sının kuruluşu ise 2381 yıl önce... Felsefenin kurumlaştırılması yolunda Cumhuriyet döne- mindeki çabalann ilki ise, 1926 yılında, o zaman Galata- saray Lisesi'nde öğretmen olan Hilmi Ziya Ölken'den gel- miş. Ne var ki kurucuları arasında Servet Berkin, Hate- mi Senih Sarp, Ragıp Hulusi Özdem, Orhan Sadettin gibi öğretmenlerın bulunduğu Türk Felsefe Cemıyetı faz- la bir etkinlık gösterememiş. Hilmı Ziya Ulken'in askeıiik görevi için Istanbul'dan ayrılması, Başkan servet Berkin'in öğretmenliği bırakıp pek boş zaman bulamadığı başka bir göreve geçmesıyle de her şey sona ermiş. Hilmi Ziya Ülken, Mustafa Şekip Tunç'un da desteği- ni alarak, 1931'de, 1943'te ıkı kez daha yinelemiş bu ül- kücü girişimini, güzel şeyler özlemiş, ama bütün çabası- na karşın özlediklerinin çoğunu gerçekleştirememış. 1943'ten 1949'a kadar felsefecılerin kurumlaşma yö- nünde başka bir etkinlıkleri görülmüyor. 1949'da ise bir sonraki kuşağın felsefecileri sevgıli öğ- retmenleri Macit Gökberk'ın başkanlığında "Türk Felse- fe Derneği"ru kurmuşlar. Genel Sekreterliğini Nermi Uy- gur'un, bir ara da Bedia Akarsu'nun yürüttüğü bu der- nek bilimsel oturumlar, toplantılar düzenlemiş, ama de- mokrasiyı öğrenme dönemınin çekişmeleri içinde birtakım kanşıklıklar yaşanmış, yönetım değişmiş, derken demek "tepeden inme" kapanıvermiş. Bundan yaklaşık yirmi yıl sonra, 1974'te, bu kez Anka- ra'da, "Felsefe Kurumu" kuruluyor. Kurucu üyeler: Fü- sun Altıok, Oruç Aruoba, Zeynep Aruoba, Nusret Hı- zır, loanna Kuçuradi, Takiyettin Mengüşoğlu, Suat Si- nanoğlu, Cemal Yıldınm. Arslan Kaynardağ, kitabında, bu kurumun 1974'ten 1994'e kadar yaptığı çalışmalan (seminer. konferans, söy- leşi, yayın) bildirilerin başlıklarını da vererek özetlemiş. hnyı ıtları da nlan yııktıpk diİ7fiyrlfi bir etkin- lik... _Rir yfirflft şnylft ıienıynr: "Kurumun adı 1979'da 'Türkiye Felsefe Kurmu' ola- rak değiştirildi. Bakanlar Kurulu karanyla yapılan bu deglşiktik, uiustararası Hrşkrter açtstndan önemtiydt. Nitekim aynı yıl Uluslararası Felsefe Kurumları Fede- rasyonu'na üye olundu." (ss. 19-20) Yapılan etkınlıklenn kapsamına bakıp bu sözleri de oku- yunca, sonunda devlet felsefenin kurumlaşmasına olum- lu katkılarda bulunmaya başladı anlaşılan diye düşünüyor insan. Oysa Arslan Kaynardağ kitabının başka bir sayfa- sında sorunlara değinirken kurumun bir binası bile olma- dığını açıklıyor: "Her şey bir posta kutusundan, ya da Başkanın küçük evinden yönetilmeye çalışılıyor." (s. 58) Anlaşılan, genellikle olduğu gibi, Türkiye için utanç ve- rici bir durumu daha gene insanlarımızın özverisiyle göz- lerden saklıyoruz... Bakanlar Kurulu karanyla adının önüne "Türkiye" eklen- miş "Felsefe Kurumu"nu desteklemek, devletten başka kime düşer, bilemiyorum... Cemal Reşit Rey Konser Salonu'mın özerkliği için imza kanıpanyası (5) Leyla Pamir. Erendız Atasü. Nil Taneri. Seyhan Tımurşa- hoğlu. Vlüge Kayatunç. Selçuk Kayatunç. Atilla Mavhuna. Se- val Mavituna. Nesrin Turşucu. Mehmet Turşucu. Zeynep Tur- şucu. Ayten Anbdal, Penbe Mindavallı. Şükran Erdoğan. Fatma EreL Gülten Sakin. Prof. Dr. Nurten l nansal. Incı Kuru- oğlu. Nimet Demirören. Harika Akdemir. Zübeyde Tulpar. Di- lek Ünüvar. Z. Nazan Soyer, Gürsel Akaay, Meral Yargan, Inci Aytaç. FazileOztürk. Nilay Ercan. Şeyda Eşsiz, Kıymet Tansal, Bilsen IVIüezzinoğlu, Ayla Özay, Natan Tümer, Ha- tice Güngör. Serpil Ahınok, Tü- lin Turna. TezerOkuyan. Saba- hat Kocaoğlu, Ayşen Karaaha- noğJu. Emine Selçuk, Ayla Bu- nık, Güzin Sun. Begüm Ya\Tiz, Necla Pun, İnci Beşpınar. Şazi- met Yılmaz. IşıkŞahinalp, Me- ral Tansu, Emine Minay Şen- tûrk. Bihter Seymen, Betül Yurdakul. Süeda Altan. Mine Özen. Nerima Erdoğan. Semra Oğuz, Sema Üstünses, Zerrin Aydıoğlu. Sabriye Aksoy, Or- han Şide, Sezer Oktar. Nesrin Akyurt. Tülin Yazıcı, Semra Tarkan. Zerri Onsekizoğlu, Halide Hatay, Özgül Neysin. Nazûne Ak, Payende Görgün, Süheyla Yıldınm. Mürvet Ak- pınar. Hülya Tüfekçi. Ayşe Er- ginay, Tomris Y. Sarhan. Sevim Celayir. HüKa Akın. Hatıce Ar- ma. Canan \üksel. Özden Ona- ran, Özgül Orcay, Nazmiye Or- cay. Nurten Oruç, Meral Tuna- lı. Nimet Bursa, Ayfer Oruç, Ayten Hatke Er, Kerime Çoke- sen, MürevAet Başöz. Z. Aydı- noğlu. Gaya Balkan. Hülya Ter- temiz. Sabiha Önce. Belkıs Erkmen. Semra Şanlık, Neri- man Tannkulu. GülsümCedik. Saadet Üngör, Sühendan Ko- cadere. Berrin Komşuoğlu, Mefharet Akan, Gaya Köseoğ- lu, Nazlı Savaşan. Ece Uz. Gûl- ten Yükselen. Sevim Ozkarati- la. Ayşe Copikazın. Nurcan Atın, Jale Ergül. SURECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear