14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
&AYFA CUMHURİYET 25 KASIM 1994 UUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Yeni Bir Sözlük MELİH CEVDET ANDAY A msıklopedılen de, söz- lüklen de çok sevenm. bunlardan bırini elime aldım mı dalar gide- nm. Dahası var, bir sözcüge bakmak için biransıklopediyeyadabirsözlüğebaş- vursam, aradıgırn sözcüğü unuttuğum bile olur. başka sözcüklerin çekicilıği- nekapılınm YıLdızlara benzetirim on- lan. göz kırparlar bana, sanki "Bana bak. bana bak!" derler. Bızde ansıklopedılere büyük bir ilgi uyandığım gazetelenn ansıklopedi da- ğıtımına önem vermesinden anlıyo- ram; ama sözlüklere. hele bellı bir bı- lım dalına ilışkin sözlüklere benzeri il- ginin göstenldıginı pek sanmıyorum. Türkçe Sözlük'ü alalım .. Nedır bu. ne var bunun içinde0 IConuştuğum dı- lin sözcüklen. Çoğu kişi şöyle düşünü- yor: "Canım. bera ana dilimin sözcükle- rini bilmez miyim?" Evet.bılmezsin.. Konuştuğun sözcü- gün bir degıl, birkaç anlamı vardır \e bu anlamlann bir çatı altmda toplan- ması çok kez şaşırtıcıdır. Biz tek başı- na hıçbir sözcüğü tam olarak anlayama- yız. onu ailesi içınde tanımamız gere- kir. Belli bilimdallannın sözlükkri ise il- gi alanımızın büsbürün dışinda kalmak- tadır. Ne yanlış! Hıçbir bilgi dalı, öteki bilgilerden tam olarak ayn değıldir. Açın böyle bir sözlüğü. göreceksiniz ilginızin nasıl uyandığını. Köyden dönüşte evımde böyle bir sözlük buldum, elimden düşmüyor: Pe- dagoji Sözlüğü... Yazan Paul Foulguie, çevirmeni Cenap Karakava. Kitap. Sosyal Yayınlar'da basılmış. Bana öy- le geldı ki. her e\de bulunması gerekir bu sözlüğün. Bir arkadaşım derdı kı, "Otomobil kuUanmasuu,yemek pişirmesini öğren- mek için kitap alıp okuyoriar da, çocuk- lannı yetiştirmek için hiçbir kitaba ge- rekseme duymuyorlar." Doğrudur. Gerçı insan denilen akıllı yaratık, bir makine parçası. ya da kuru fasulye gibi ele aiınamaz; ama çocu- ğun ruhu ve zekâsı, işte bundan ötürii. çok daha fazla bilgi gerektirir bize. Oy- sa ana-babalar çocuk yetiştirme konu- sunda ışi oluruna bırakmış durumda- dırlar genellikle. Çocuğu kitaba göre yetiştirelim demiyorum, bu işin önemi üzennde duralım. bilgi edınelım. Şimdi. elimdekı sözlüğün konusunu oluşturan "pedagoji" ne demek, ona ge- lelim. Yazar, önsözün bir yerinde şöyle dı- yor: "Evet, kitabımda tanımlar esası oluş- turuyor, ama herhalde en önemli, en ön- degelen şeyi -belki paradoksal amadoğ- ru bir deyişle- bizden en fazla çalışma is- teyen şeyi değil, kitabımızı ba$v urulma- ya ve kanştırılmaya en çok değer kılan şe>i değil... Bu sözlerimizle alıntılan kas- tediyoruz. Bizinı Sözlük'ümü/ü yukar- da karşılaştırdığunız eserlcrden ayıran. her şeyden önce işte bu ahnülardır." Gerçekten de, alıntı bakımından böy- lesıne zengın bir ansiklopedık bilimsel yapıt kolay gösterilemez. PEDAGOJİ Fr. pedagogie (gr. paidegogta, çocuk- lan yetiştirme sanatı) A- Çocuğun eğitimini konu alan di- siplin. PedagojL eğhim tekniklerinin bil- gisini M> bu teknikleri uygulama sanatı- nı içerir. 1. Atıl variığı kullanmakta son dere- ce usta olan zekâ, canlı varlığa gelince, acemiliğini ortaya koyar. Hijyenin ve pe- dagojinin tarihi. bu konuda çok şevler söy ler bize. (Bergson). 2. Pedagoji, eğitimi gerçekleştirmek ve özeüikle de, öğretmek için baş\uru- lan vasıtaların tümüdür. (M.Debesse). 3. Pedagoji'nin iyisi. kişinin kendisin- den işe başlar. Sıradan pedagogun ku- suru, onun kendi kendisinden emin ol- nıasıdır. Onun eksiği, benlik bilincine erişmemiş, kendi kendisini sorun hali- ne getirmemiş olmasıdır. (G.Gusdorf). 4. Pedagojinin konusu, belli kuramsal çerçeveler içinde icra edilen ve bazı ah- laki ve felsefî amaçlann gerçekleştiril- mesini hedef alan eğitim faaliyetlerinin incelenmesi. seçilmesi \e uygulanması- dır. (P.Louchet). B- Başkalannın kanılan. fikirleri ve alışkanlıkları üzerinde etkili olmayı amaçlayan her tüıiü aksiyon. 5. Herhalde, uzun süre reklam peda- gojisinin etkisinde kalmışlığımızdan ola- cak, garip bir şekilde objelere bağlı bu- lunuyoruz. Bu bakımdan bizler barba- nz. 6. Normal pedagojiye sürekli ve ola- ğanüstü etkili bir pedagoji daha ekleni- yor: Reklam. Kâr temelinedayanan bir endüstri, -eğitim yoluyla- insanlar için çiklet değil de, çiklet için imkânlar ya- ratmağa çalışıyor. (A.De Saint-Exu- O) C- Krginlerin pedagojisi: Iki unsuru arasuıdaki uyuşmazlık nedeniyle, bu te- rün, "süreklı eğitim" teriminin doğma- sına yol açmıştır. Konu "Pedagoji ve eğitim'', "Peda- goji ve felsefi disiplinler", "Kuramsal pedagoji" yan başlıklan ile sürüyor. Şunu da eklemeyı unutmayalım. Grekçe Paidos çocuk demektır. Pedago- ji oradan geliyor. Belli bir bılim dalının sözlüğü, ona yakın bilim dallan ile ılışkısinden ötü- rü nerdeyse genel bir sözlük. bir ansik- lopedi kimliği kazanır. Bu bakımdan korkmayalım mesleksel sözlüklerden, onlan kendimize yabancı bulmayalım. ARADABIR ATİLLA COŞKUN Nâzım Hikmet ve Devekuşu Hakları! Nâzım'ın şıir dunyasında bir gezintinin keyfi yaşanıyor Istanbul'da. Genco Erkal, tüm ustalığıyla Nâzım'ın şiiri- ni oynuyor. Memleketimden İnsan Manzaralan'ndan, Şeyh Bedrettin Destant'ndan, Kuvayı Mılliye'den veöbür yapıtlanndan seçilmiş en güzel şıirlerini oynuyor. Genco'nun Nâzım'ı okuyuşu ve oynayışı, tarifsiz bir duygu yaratıyor ınsanın içinde. Nâzım'ın dünyasını içiniz- de duyumsuyorsunuz, şairin duygu derinliklerinde yaşı- yorveonunla bütünleşıyorsunuz. Tiyatro ustalığmın doruğunda bir sanatçı Genco Erkal. Geçen cuma günü, Nâzım'ın en güzel şiirlerinden seçile- rek tiyat-oya uyarlanmış "Insanlarım" adlı oyunun basın galası yapıldı Karaca Tiyatrosu'nda. Dakikalarca ayakta alkışkandı bu görkemli sanat gösterimı. Istanbullular, se- zon boyunca b u güzelliği doyasıya yaşayacaklar bir kez daha Dostlar Tiyatrosu ile birlikte. Genco'ya n e kadar teşekkür etsek yeridir. • Konu Nâzım Hikmet olunca, Kültür Bakanı Timurçin Savaş'ın, Nâzım'ın yurttaşlık hakkı ve mezarının Türki- ye'ye getirilmesi yolundaki girişimlerini anmak gerekiyor. Cesur ve övülecek girişimler bunlar. Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, yapılan haksızlıklar için, Nâzım Hikmet'ten devlet adına özür dilemişti kamuoyu- nun önünde. Uygar bir tutumdu bu kuşkusuz. Bu sıralarda, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı bir kampanya gerçekleştirdi. Yüz bini aşkın yurttaşımız, Nâ- zım'ın yurttaşlığı konusundaki haksızlığın giderilmesini is- tedi hükümetten. Ne kı, bu başvurutann hiçbiri hüküme- tin gündemine giremedı bir türlü. Koalısyonun "demok- ratikleşmeprogramı"nn labfrentınde kayboldu gitti. Yüz bini aşkın yurrtaşımızın dilekçesi, acaba şlmdi ne- rede? Hangi bakanlığın, hangi odasındaki dolaplara ko- nuldu? Niçın bekletiliyor, niçin herhangi bir işlem yapılmı- yor? Uluslararası kültür dünyasının Türkiye ile özdeşleştirdi- ği bir şairdir Nâzım Hikmet. Türk şairi olarak anılır dünya- nın ünlü kültür ansiklopedilerinde; ama Türk yurttaşı de- ğildir. Tuhaf bir çelişkidır bu. Nâzım'ın mezarı da yabancı bir ülkededir. Kendi ülke- sinde bir anıtmezarı filan yoktur. Üstelik Nâzım'ın anıtme- zar özlemi de olmadı hiçbir zaman. Sıradan bir isteği var- dı: Anadolu'da bir köy mezaıiığına gömün beni I ve de uyarına gelirse, I tepemde bir de çınar olursa I taş maş da ıstemem hani... Tiyatrolarda ve televizyon kanallarıyla evimizin içinde Mâ7im'ın şiilfiri okunuyor, onun kÇıltıir fiıinyagınrtgki ri mi ânlatılıyor. Ama Milli Eğitim Bakanlığı'nın ders kitapla- rındaki yasakçı anlayış hâlâ sürüyor; Nâzım'ın adının bi- ^jç y Herkesin gülünç duruma düşmeyi istemekte hakkı yar- dır kuşkusuz; başını kuma gömen devekuşu örnegi. Üs- telik bu hak, dokunulmaz ve el atılmazdır tüm devekuşu hakları gibi!.. Siz isterseniz: Nâzım'ın yurttaşlık sorununu çözmeyin! İsterseniz eğer: Mezarını da Türkiye'ye getirmeyin! Ders kıtaplarında yer almasını da yasaklayın! Gencolar, Nâzım Hikmet'in şiirlerini okuyoriar... Televizyon kanallarının Nâzım'lı kültür programları, bir- birini izliyor! Kitapları, Türkiye'nin en çok satan kitapları arasındaki yerini sürekli koruyor! Görünen o kı, yasaklar aşınıyor, anlamsızlaşıyor; yasakçı anlayış gülünç duruma düşmekten kurtulamıyor. Evet, yaşamın kuralı işlemeye devam ediyor. BİRLEŞİK SOSYALİST PARTİ DAYANIŞMA GECESİ GRUPKIZILIRMAK BULUTSUZLUK ÖZLEMİ GANİNAR GRUPGÖÇEBE BİLETTEMİN YERLERİ Dünya Sineması (Beyoğlu), Sosyal Kitap Sarayı (Cağaİoğlu). Karya Sineması (Bakırköy). Arkadaş Kıtabevı (Bakırköy), Akyüz Kitabe\i (Kadıköy). îstanbul İl Örgütü: Kadıköy İlçe Orgütü: Maltepe İlçe Örgütü: Ümraniye İlçe Orgütü: Beykoz İlçe Orgütü: 2527640-41-42 34590 18 305 7563 4128666 413 5229 Tarih: 26.11.1994 Cumartesi Saat: 17.00-22.00 Yen Kjsıklı İzmir Gazinosu - Kısıklı Meydaru Çamlıca-İstanbul SÖYLEV3 (BELGELER) Hıfzı Veldet Velidedeoğlu 4. Bası 75.000 (KDV içinde) TARTIŞMA Yenidönemde tiyatro" ^ ^ " " | r enı tiyatro ^ ^ f dönemine ^ ^ X girerken j T Cumhuriyet I gazetesi bir JL- sayfasıru tiyatrolaraayırdı. Hernedenli yoğun biraraştırma sonucu kotanlmış bir yazı izlenimi uyandırmasa da hiç yoktan iyi anlayışıyla yaklaşılabilir... Yaanın en çok hoşuma giden yanı başlığıydı: "Mucize yaratabilenler 'perde' açıyor." Başhğın hemen üzennde: "Özel tiyatrolar bu yıl Kültür Bakanlığı desteğinden de yoksun kaldı." Şu Kültür Bakanlığı desteğı çıkah düşünüp durumm. acaba ne işlevivar.diye. Belleğim yanıltmıyorsa, ilk kez (henüz 12 Eylül'ünsıcağında)1982 yılında (sahi tüm özgürlüklere saldıran anayasa da ayru yıl onaylaulmışü) uygulanmaya başladı "devlet yardımı." Hiç unutmam. bazı tiyatroya ara veren insanlar (örnekse Gülriz Sururi, Engin Cezzar), uzun yıllar sonra ıçlerinde tiyatro aşkı olduğunuansıdılar.Küçük bir araştırma yapıldığında, hemen hemen bırçok toplulueun (sahi onlar topluluk mu), bakanlıktangeürelde etmek için zorunlu olan oyun sayısından fazla sözleşme yapmadığı nasıl olsa bakanhktan yennde inceleme yapmaya hiç kimse gelmiyor geıenekselliğinin rahatlığıyla "görevleri"nı tam olarak yenne getirmediği anlaşıbr... Biz üyatrocular, asal işlevlerimızi yerinegetirmeyip, suçlu olarak salt dışımızdakilen görürsek. bir arpa bovu yol gidemeyiz. Biz, saionlanmızın diskotek olmasma, siyasal komplolarla elimizden alınmasına, izleyicileri çağdışına sürükleyen etmenlerin gün gelip y akamıza yapışmasına nedenlı karşı çıkıyoruz? Dönüp dönüp bunlara benzer sorulan (sürekli) sormalıyız kendimize... Soru sormayı ertelediğimiz an, çağdışı oluşumîara biz de katılıyoruz demektir. 12 Eylül döneminde Türkiye"de sanat yapma "özgürlüğü" kalmadıği ya da buna Benzer gerekçelerle "özgürlüğü" dışanlarda aray an insanlar. ne zaman ki ülkenin savasımcılan birtakım kazanımlarelde ediyorlar. bavullannı yüklenip "yuvaya dönüş" yapıveriyorlar. Bir de bakıvenyorlar ızleyıcı (aslında onlann izleyicisi) yok. Sinirleniveriyorîar. Yine bu aynı "Batılı" insanlar "Tiyatro sokaktan gelmiştir, her an sokağa dönebiür" diven insanlara saldınyorfar. en hafıf deyimıvle görmemezlikten geuyorlar. Son yerel seçimlerle birlikte arkalanndaki "İstanbul Kültür Dükalığı" desteği çekılıvenyor, uman yeni fışkıran topluluklan (hiç sevmedikleri), "karafatmalar"a şikayet etmek için başkentlere taşınabiliyorlar... Çünkü korkuyorlar. Yıllardır halktan yana görünüp, barlardan çıkmayan insanlar korkuyorlar... Eskiler, venilerden korkuyorlar. Yeni dönemde eskiler. terk ediyor yenidünyalan... Hüseyin Hilmi Bulunmaz BUGUN 21.40 PENCERE Devenin DisiHği!. lyimserlik ya da kötümserlik bir ruhsal yaklaşımdır; gerçekçilik, akıl işidir. Akıl 'an'ı saptar, zaman içinde 'sü- reç"\ yerli yerine koyar, durum ile 'değişim'i bir arada düşünür, son sözünü duygudan esirgeyerek söyler. Un)ü öyküdür, kentlinin biri Erenler' köyüne gidiyor- muş, yolda bir köylüye rastlamış: - Erenler köyü buradan ne kadar tutar?.. Köylü adama bakmış, susmuş, yanıtlamamış.. Kentli öfkelenip hızlı adımlarla yola koyulunca, köylü arkadan seslenmiş: - Bu yürüyüşle iki saatte varırsın!.. • Türkiye'nin geleceğine ilişkin bakış nasıl olmalı? İyim- ser mi? Kötümser mi? Hayır, gerçekçi olmalı, hangi köyedoğru, nasıl biryürü- yüşle yol aldığımıza bakmalı!.. Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye, İslam tarihinin en ilginç kişilerındendır; Hazretf Muhammet'e uzun süre diren- miş, Peygamber'in son yıllarında Müslüman, yirmi yıl geçmeden de halife olmuştur. Aşağıda anlatacağım öy- künün geçtığı yıllarda Muaviye Şam'da Hazreti AN de Kûfe'de idi. Muaviye ile AN iki can düşmanı... Bir gün Ali'nin Kûfe'sinden bir Arap, satacağı malları devesine yükleyip Muaviye'nin buyrugundaki Şam'a gel- miş. Pazarda bir Şamlı Arap, deveye sahip çıkmış: - Bu dişi deve benimdir!.. Kûfeli: - Nasıl olur, diye direniyormuş, bu deve benim elimde büyüdü, hem bu deve dışı değil, erkek... Tartışma Muaviye'ye yansımış, herkes davayı izlemek için meydana toplanmış, Muaviye davacıya sormuş: - Bu dişi deve kimindir?.. Şamlı: - Bu dişi deve benimdir.. Muaviye kararını açıklamış: - Bu dişi deve Şamlınındır. Sonra cemaate sormuş: - Ey Cemaat, bu dişi deve kimindir?.. Cemaat bir ağızdan: - Bu dişi deve Şamlınındır. Deve Şamlı'ya verilmiş, Kûfeli şaşkın şaşkın bakınırken Muaviye adamı kenara çekip demiş ki: - Ey Kûfeli!. Sen de, ben de biliyoruz ki bu deve erkektir. Ama sen burada gördüklerini Kûfe'ye dönünce Ali'ye an- lat ve de ki: Muaviye'nin, erkekle dişiyi birbirinden ayır- detmekten uzak on bin adamı var; ona göre ayağını denk alsın!.. • Medrese öğretımi Türkiye'de böyle geliştikçe ve eko- nomik altyapısını kurdukça ülkenin geleceği soru işareti- dir. Bugünkü lyimserlik ya da karamsarlık bir anlam taşı- maz. Devenin dişi mi erkek mi olduğunu Muaviyelere bakarak değil, kendi aklıyla belirleyecek yeni kuşaklar yetiştirmek yolunu tutmadıkça iflâh olamayız ve gerçekçi sayılamayız. BU AKŞAM YONCİMİK'E HAYATININ SÜRPRİZİNİ YAPACAĞIZ. Kanal D'nin sevilen müzikli talk show'u NEREDEN BAŞLASAK, NASBL ANLATSAK'ta bu akşam Yoncimik'e, o kadar çok sürpriz yapacağız ki, bu kadar sürprize, o ele avuca sığmaz Yoncimik bile pes diyecek. KANAL D S I Z I K A N A L D ' Y E B E K L I Y O R U Z
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear