23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25KAS1M1994CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Yavuz Özkan bereketinin son ürünü sinemalarda: Yengeç Sepeti Aîle boyuşiddetYcdı dalda sekız Altın Portakal ^en 1yi fılm, en ıyı yönetmen - Yavuz Oz- kan, erkek oyuncu - Mehmet Aslantuğ, yardımcı erkek oyuncu - Sadri Alışık, yardımcı kadın oyuncu - Derya Alabo- ra, montaj - Sedat Karadeniz ve labora- .tuvar - Şafak Fılm) odülü toplayan "Yengeç Sepeti". bu hafta malum pazar- tesı vızitemızın ana gündemını oluştu- ruyordu. Warner Bros'un dağıtımcılı- ğıyla nıcedır çok sayıda sınemada bır- den gösterıme çıkanlabılen ılk Türk fıl- mi dıyebılecegımız "Yengeç Sepeti", Yeşılçamlı olsun olmasın, herkesın ağız bırlıgıyle sadece kuru sıkı laf urettığı bır ortamda, her yıl ne yapıp edıp film y/apabılmenın üstesınden gelen Yavuz Ozkan'ın. son dönemde "lki Kadın" ve "Bir Sonbahar Hikâvesi"vle başlayan çık\şını doruğa tırmandıran, ödül re- kortmenı bır fılm Büyiik kentın hırgü- ründen kaçıp go) kenannda, sakın, hu- zurlu bır yaşama sığınmış. çocuklannın mürüvvetını görmüş, vaşlılığın keyfını süren, \arlıkh, kocamış bır anne-babay- la (Macide Tanır-Sadri Alışık). ıkı oğul- la ikı ktzdan oluşan çocuklannın (Meh- met Aslantuğ, Okta> Kaynarca, Şahika Tekand, Sedef Ecerj, gelınlerının (Der- ya Alabora, Berna Tunafa). damatlannm (Ege Avdan) ve torunlarının bır hafta sonu tatılınde bır araya gelmelennın hı- kâyesını anlatıyor "Yengeç Sepeti."Ön- celen her şey güllük gulıstanlıkken. gı- derek aıle bıreylerının kışısel sorunla- nyla çeşıtlı yetersızlıklennın patlak ver- dığı, herkesın bırbınyle, seslı-sessız ça- tıştığı ve kaçınılmaz şekılde. tahnp edı- ci, aıle boyu bır şıddetın gemı azı>a al- dığı "gergin ve hüzünlü bir besapiaşma sürecrnde odaklanıyor film. Ununu elemış. eleğını asmış, haylı gün görmüş. yaşlı anne-babanın >etış- tirmekle övünüp gönendığı çocuklann- dan büyük kızı (Ş. Tekand). şıddete ve bağnazhğa gıttıkçe daha bır tut^ak \e teslım olan dünyamızın kotu gıdışıne ilışkın, makınelı tüfek tarakalanyla, ır- Yengeç Sepeti'nde Sadri Alışık. Macide Tanır, Mehmet Aslantuğ, Şahika Tekand başrolde oynuyorlar. kıltıcı. kanlı görüntülerle doluşturul- muş, Realıty Shovv \ an haber program- Jarı >apan aynldığı kocasinın çocuk ge- rekçesıyle sureklı rahatsız ettığı. mut- suz. serbest bır kadın Büyük oğluysa (M Aslantuğ), ışkence yaptığı sorgu sı- rasında. telefondakı anne-babasına sev- gı ve saygıda hıç kusur etmeyen, oysa öfkesını dizgınleyemeyen. saldırgan ve şiddet duşkunü, kansını da aldatan bır polıs. Kuçük kız. solcu davalan üstlen- mekten de kaçınmayan, genç ve özgür bır aydın Henüz başında kavak yellen esen. bır baltaya sap olmamış, sevgılısı- nı de hafta sonu, büyük aıle tablosuna dahıl eden, ünıversıtelı küçük oğulsa. her duruma bır esprı patlatan, aılenın neşe kaynağı. bir palyaço. Cıvıl cıvıi çocuk seslenyle bır anda mutluluktan geçılmeyen. şen şakrak bır büyük aıle panoraması. fılmın ılk yarısını doldu- rurken. kendılenyle pek de banşık ol- mayan aıle bıreylen. yıkıcı ve sarsıcı bır çatışmanm göbeğıne doğru dört nala koşturup herkesın kendı kabalığını ve şiddet boşalımını sergılemekten ürkece- gı, ardından da ıster ıstemez sevgı ve banş arayışına yöneleceğı bır ıkıncı yan ızlıyoruz "Yengeç Sepeti"nde Büyük oğulun, öç almayı kafasına takmış, aldatılmaktan ötürü sınırlen bo- zuk kansıyla (Derya Alabora), aıledekı "potansiyel şiddetin" ortalığa saçılması- na ve bır anlamda bütün gızh pıslıklenn deşılmesıne yol açan "aşağdandıkça al- çaklaşan" eskı damadın (Ege Avdan) neden olduğu aıledekı büyük hasar. po- lıs oğulun "Adalet yoktıir, dûzen var- dır", "Memleketi bıi hale medya getir- di" gıbısınden saçtığı ıncılerle renklenı- >or. Yaşanılan tatsız ve asap bozucu sahnelerden dolayı tüm aıle bıreylennın gıderek bırbırlerını suçlayıp sorumlu tuttuğu fılmın. ılk bakışta bütün pısligın ustune yıkıldığı. kötü karakten, H tahrip bombası gibi" büyük oğulun olumsuz- luğu, küçükken babasından epeyı dayak yemesme bağlanıyor "Armut dibine dû- şer" mısalı. Büyük aıle evının yangın yenne dönmesınden sonra olan-bıten- den yorgun düşmüş, hatta hıçbır şey duymamak ıçin kulağındakı ışıtme cı- hazını çekıp çıkarmış, yaşlı babanın (S. Alışık), gözlüklennı çıkarttınp bır kez daha tokatladığı oğulun. "Hayabmızın toplamının ne anlama geldiğini bilmek isterdim!''sorusunu babasına yönelttığı gıbısınden oturaklı ve dokunaklı sahne- lenn de akılda kaldığmı belırtmelı. Yerel ve evrensel özünden mekan- çevre düzenlemesıne; görüntü, ışıklan- dırma ve çerçevelemelennden montajı- na ve oyunculuğuna kadar ılgıyle sey- rettığım "Yengeç Sepeti", hassas denge- sı bozulmuş bır aılede patlamaya hazır bır şiddet boşalımı temasını, dede-nıne- torunlar ılışkılennde özelhkle belıren bıraz halım selim bır yaklaşımla ele al- masına karşın, son yıllarda venmlı bır üretıme gırdığı gözlenen yönetmen Ya- vuz ozkan'ın, tümünü ne yazık kı sey- redemedığım fılmlennden. başanlı ve ılgınç bır örnek kanımca. "Aile cehen- nemdir!" gıbısınden keskin bir algıla- mayla belleğımıze kaydettıgımız fılmın, ödüllü oyunculan (öncelıkle Derya Ala- bora, Mehmet Aslantuğ ve yıllann de- neyimini bu kez ölçülû-bıçılı, aşırıya kaçmadan sergıleyen Sadn Alışık) ve ödülsüz Ege Aydan'la Sedef Ecer'ı ol- dukça göz doldunıyor. Capra'yı çağnştıran yeni Coen kardeşler filmi, Cannes'ın açılışını yapmıştı Bir başka safkeriz Amerikan kahramanıBundan 30-35 yıl kadar önce gunumu- zün aerobık. step vb salgın 'Amerikan çdgınukiarT gıbı butun dünyavı saran bır oyun çıkmıştr Hulahup. Daha çok çocuk- lara yönelık bır oyun ve oyuncakken gı- derek yedıden yetmışe herkesı etkısıne alan hulahup, plastık bır çembenn belde yere düşürülmeden döndürülmesı esasına dayanıyordu, bel yenne ayak, omuz ya da bovun da olabılırdı. Önemlı olan. bütün bedenle çemberın uyumlu bır şekılde kurulan beraberlığıy- dı, süreklı olarak ılenye, genye ve vanla- ra doğru. her yerde, uzun sure yapılabılen tek kışılık dans, sportıf bır eylem ve ke- >ıflı bır oyundu Hulahup (Insanı bır başı- na oyalayıp eğlendıren bu oyunun ardın- dan Amerıkalılar bır de ıkı va da daha çok ınsanın. genış arazıde. açık havada oynayabıleceğı fhzbıyı keşfedıp yaygın- 1** ^tıracaklardı sonradan). •,-tmerikan Rüvası'nı gerçekleştirmek Işte bu Hulahupun hayalı mucıdı olan (tabıı senaryo yazarlan Coen bıraderlere ve Sam Raîmı'ye ğöreı ve New Yo 'Amerikan Rüvası'nı gerçekleştirmek \\7Cic gehnti; (ForrestGump kadar Bir Şirket Komedisi (The Hudsucker Proxy) Yönetmen: Joel Coen / Senano: Ethan Coen, Joel Coen, Sam Raimi / Kamera: Roer Deakins/ Müzik: Carter Bunvell / Chuncular: Tim Robbins, Paul Nevvman, Charks Dunıing. Jennifer Jason Leigh, Bruce Cambell, Jim True, John Mahoney, Sleve Buscemi, \nna Nicole (Smith). Peter Gailagher /1994 ABD (Star^ I fılm), B.Bevoğlu, Ş|li Site, F.P>rami<L B. A\şar'diL salak olmasa da) epeyı saf. masum, ıyı nıyetlı ve toy bır taşralı gencın eğlendıncı öyküsunü anlartyor, AmentcarrsTneTnasT^ nın artık 4O'lı yaşlara yol alas ama hâlâ genç. sıstem dışı "harika çocukları' sa- vılan Coen kardeşlerın son fılmı w The Hudsucker Proxy-Bir Şirket KomedisL" Coen kardeşler, ılk kez buyuk stüdyo (WB) hesabına çalışmışlar. Hem de Joel Silver'la. •Bır Şırket K.omedıS)'. 1958'i 59'a bağlayan yılbaşı gecestndekı sanıyelerce süren. etkıleyıcı bır düşüş sahnesıyle açı- lıyor. Büyük Hudsucker şırketının aılesız ve v asıyetnamesız patronu Charles Dur- nıng 44 kattan aşağı atlıyor ve çakıldıgı kaldınma bol kırmızılı, soyut bır resım gıbı yayüıyor. Zırveye çıkması 50 yıl, düşmesı ıse 30 sanıye süren patronun ar- dından şırketın üstüne oturup ıç etmek ıçın kolları sıvayarak fınans dünyasına özgü entnkalar çevıren, 'kötü' Paul New- tnan, şırkete yenı gırmış ayak ışlenne ko- şuşturulan saf. ganban taşralı Tim Rob- bins*! şırketın başına geçınyor kukla mü- kazık atan. sonra da yardımcı olan Jenni- fer Jason Leigh de, Pulıtzer Ödülü avcısı tıraj meraklısı, hırslı bır gazetecı kız ro- lünde ortalarda boy göstenyor. Bir beceri gösterisi Bu vılın Cannes Festıvalı'nın açılış fil- mi olan 'Bır Şirket Komedısf, şımdıden efsaneleşmış bu Amenkalı sınemacı kar- deş ıkilinın bu kez büyük stüdyo tezgâ- hında kotardıklan, büyük bütçelı bır be- ceri göstensı. Genelde kara fılm türünün tutkunu \e uzmanıyken, bu kez 1940'la- nn (özellıkle Frank Capra'nın) o bırta- kım toplumun umutlarını yeşerterek renklı umutlar saçıp göklere uçuran, ıyımser masallannın pembe mırasma sa- hip çıkan, neşelı, eğlencelıkh bır fabl ha- zırlamış Coenler özene bezene. Bıraz da savaş sonrasınm kasvetlı ortamından ötü- rü yoğun ılgı gören Bay Smıth, Deeds ya da John Doe gıbı, adlan değışse de özü, kımltğı değışmeyen, saf, dürüst, inançlı olumlu kahramanlann perı masallannı" üntûleyen Capra'nın çızgısını sürdûre- dür olarak. Ne var kı 'gerzek' Tim Rob- bıns'ın. tekerleğı yenıden ıcat edercesıne büyük ılgı gören buluşu (Hulahup). sa- vaştan farksız, acımasız finans-kapitalin oyunlannı bozacak ve masalımız mutlu sonla noktalanacaktır.. Katherine Hep- burn'ün daha hızlı konuşanı ve matrak bır kopyası olarak, kahramanımıza önce rek bu türü 1990'larda yorumlamaya gin- şen Coenler'ın ıncıklı boncuklu bıçımcı- f e parta* görsel ustahktâTr yTnctraff safhada. afBır_§ırket Kojnedışı'v 'Barton Fink' şöyle dursun bır "Raısıng Anzona' bıle değıl. Capravari, başı halelı, kanath melekler- den mucizevı durumlara kadar, türün bazı klasık motiflerıne. eskı bıldık kalıplara özgün soluklar üfüren fılmın plastık zevklenne, teknık ustalığına, hanka dü- şüşler, büyük şirket tasvın ya da Amen- kan fanatızmıyle mceden ınceye dalgasmı geçen, başanlı sahnelenne ve ünlü oyun- culanna doğrusu pek dıyecek yok. Ama fılm süresınce bır yapaylık ve.zorlama duygusu da hıç eksık olmuyor. Esprüi diyak)0aria anlanlımş Coenler'ın kendıne özgü, abartılı bır dünya kurup göğe uzanan ışıl ışıl gökde- lenlerden bütünlenen, çok renklı bir New York dekorunda geçen, şenlıklı bır masal atmosfen yarattıklan 'Bir Şirket K.omedı- sı'nın ABD'de ıkı seksen yatmasını Paul Nevvman. Tim Robbins, Jennifer Jason Leigh gıbı ünlüler de engelleyemetnış. tvâ AÇIK TEHLİKE Bugün gösterime gıren "Clear and Present Danger/Açık Tehli- ke n adlı film, daha önce si- nemalarda gösterilen "The Hunt for Red October/Kızıl Ekim" ve "Patriot Ga- mes/Tehlikeli Oyunlar'Man sonra Jack Ryan karaktennı bır kez daha perdeye getırı- yor. Tom Clancy'nın roma- nından uyarlanan bu fılmle- rın sonuncusunda da Jack Ryan'ı tabıı kı Harrison Ford canlandınyor. Philip Noyce'un yönettiği filmde Jack Ryan artık CIA'ın lstıhbarat Mudür Yar- dımcılığına terfî ettırilmıştır. K.endini uyuşturucu savaşı- " X l î ¥ 7 â f T ^nın y nın ıçınde bulan kahramanı- mi7 hpr 7amankı gihı karma- şık bır ılışkıler ağı içindedir ve şu soruya yanıt vermek zorundadır- "Beyaz Saray'ı ve yıllardır hîzmet ettiği ku- nımu incitmemek için sessiz mi kalrnalı? Yoksa kendi mesleğini ve itibannı, aynca başkanlığı tehlikeye atacak, VV'atergate ve tran contra olaylannda olduğu gibi tüm ülkevı kanşOracak bir şey mi yapmahdır?" Filmde Ford'a Willem Dafoe ve Anne Arc- her eşlik ediyor. Fılm, Beyoğlu Fitaş, Mas- lak Möevenpick. Etiler Ak- merkez, Altunizade Capıtol, Harbıye As, Kartal Kartal, Bakırköy Avşar, Ankara Metropol, Bursa Dünya ve Adana Gallerıa'da gös- tenliyor. Bozkırdaki çekirdek ya da Cengiz Han'ın torunları Mogolıstan'ın uçsuz -bucaksız steplenndekı yurdunda doğayla uyum içınde. aılesıyle yaşayan Moğol ko>'un yetıştıncısı, çoban Gombo'nun (Bayartu) öyküsü Uygarhğın uzağından teğet geç- tığı. teknolojının nımetlerınden ırak, zorlu yaşam koşullannın hüküm sürdüğü bozkırda, halın- den memnun, mutlu Gombo'nun tek derdı, şehırden aldığı kansı Pagma'yla (Badema) dıledıgınce sev ışememesı Çünkü yasalara göre yasak olan dördüncü bır ço- cuk doğurmak ıstemıyor çok bıl- mış kansı. Zaten, bın daha kun- dak bebesı. üç çocukları var Gombo'nun yaşlı annesı (Babuş- ka) gelınıyle yün eğınr. becenklı gelını evı (yanı çadın) çekıp çe- vınr. Gombo anında ustalıkla bır koyunu kesıp densıni yüzer, ten- -erede pışecek hale getırıverır. Tvüçük kızı şehırdekı dostlan pı- yanıst-rahıpten öğrendığı akor- deon çalmasıyla, aılenın basıt yaşantısına müzığı sokarken. şımdıden babasına yardımcı ol- maya çahşan küçük ogtuna dün- yayı fethetmış ataları Cengiz Han'ın ve rüzgârla yanşan atla- rının efsanelerını de anlatır Gombo. Malum gelın-kaynana çekış- mesının. çocuk v ıyaklamasıyla kedı mıvavlamasının eksık ol- madığı obanın erkeğı. bızım ses- sız kovboyumuz Gombo. günün bınnde sınırdakı yol ınşaatında çahşan. çakırkeyf kamyon sürü- cüsü Sergey'ı düştüğü zor du- rumdan çekıp kurtanyor Ve farklı kültürlerden gelen bu ıkı ınsan arasında sıkı bır dostuk kuruluyor Çocuk ruhlu. opera tutkunu, coşkulu Rus Sergey (Vladımır Gostukhın). gördüğü konukseverlıkten şaşkın, ılkel. ürkek ama ıçten davranışlanyla hâlâ Cengiz Han çağının değer- lerıyle yaşayan (sadece çocuk olur korkusuyla kansıyla sevış- mekten mustanp). evlı barkh, munıs bozkır kovboyu Gom- bo'nun temsıl ettiğı kültürün varlığını keşfedıyor. 'Siyah Gözler' uluslararası ünkazanmış "Aşk KötesP. "Mekanik Pi>a- no tçin Bitmemiş Bir Parça". "Beş Akşam". "Oblomov" gıbı ılk fılmlenyle Sınematek'te, Sı- nema Gunlen'nde keşfettığımız **Si\ah Gözter^le uluslararası ün Urga/ Yönetmen: Nıkita Mikhalkov' Senaryo: N. Mıkhalkov, Roustam lbrahımbekov/ Kamera: Villenn Kaluta/ Müzik: Edouard Artemiev/ Oyuncular: Bayartu. Badema, Vladimir Gostukhin, Babuşka, Larissa Kuznetsova, Bao Yangyan, Wurinil, Baoyinhexige, Wang Zhiyong' 1991 Rus-Fransız ortak yapımı (İFA) Beyoğlu Alkazar Sinemasında. kazanmış, uzun süredır Amen- kan sinemasında çahşan tanın- mış yönetmen Andrey Mılkhal- kov Konçalovskı'nın kardeşi olan. oyuncu ve yönetmen Nıkı- ta Mıkhalkov, son dönemde Rus sınemasınm önemlı ustalanndan bın, belkı de bınncısı artık. Bu sadece bızım değıl. Stalin döne- mıne ilışkın çarpıcı bır başyapıt nıtelığmdekı son fılmı "Aldancı Güneş"ı görenlenn de ortak ka- nısı. Sınemadan farklı tatlar bek- leyenlenn alkışını alan, cılvelı- şaşırtmacalı. klasık bır yapıda kurulmuş, sıcak, canlı karakter- len, dozunda duygusallığı ve ya- lın, şıırsel anlatımıyla unutul- mazlaşan "Aldatıcı Güneş"ten önce çektığı "Lrga"da, doğaya, hayvana. bıtkıye, böceğe saygılı Gombo ve aılesıyle, hayat çarkı- nın süratlı bır tempoda döndüğü modern çağın temsılcısı Ser- gey'ın ılışkılenne yönelen Mık- halkov'un kamerası unutulmaz görüntüler saptıyor Mutlu, canlı. daha saflığını yıtırmemış tnsan portrelen, duru. mavı gökkubbe- nın fanus gıbı üstünü örttüğü. gözalabıldığıne uzanan, ıssız ve yabanıl bozkır manzaralan, altın başakların rüzgârla dans ettığı tarlalar, gamsız cırcır böceklen- nın bıtevıye sürüp gıderek kırsal senfonıye dönüşen müzıkal vı- zıltısı. havada süzülen kartallar, şafağın alacasında, konuğun hor- lamasının çadır dışında çıkardığı çıftımızın, zevk şapırtılarıyla dışleyerek yedığı kütür kütür bır elmanın zevkı, şehırdekı derme çatma lunaparkta gıdenlen uçma heyecanı, eczaneden prezervatıf alamamanın utancı ya da bam- başka bır alemin kapılannı açan dısko sahnesı vs. vs... En çok hoşuma gıdenı de TV tahnbı sahnesı oldu! Gombo'nun arma- ğanlarla kentten obasına dönü- şünde. yolda görduğü hayalınde- kı, kudretlı Cengiz Han'ın düş- sel savaşçıları tarafından, Baş- kan Bush'la Gorbi'yı ekranına sığdırmış bır televızyon aygıtını mızraklarla parçaladıkları bu sahneden doğrusu çok keyıf al- dım! Bozkır ruhunun üstümüze doğru yoğun bıçımde estığı "Ur- ga"da, ttalyan aygın Sylvester Stallone afışını, Amenka'dakı kardeşım dıye yutturan, atından hıç ınmez, her dem demlenen, gönlü yüce, palavracı komşu gı- bı daha ne tıpler var. Bıraz uza- tılmış fınalıne karşın, son dö- nemde, ülke olarak "ağabevlik yapmava niyetlendigimiz" >örc- ye (kökenlenmıze) doğru, hüma- nıst ve natüralıst bır sınemasal yolculuk vaat ediyor "Urga". Zaten bugün Beyoğlu Alkazar Sıneması'nda göstenlmeye baş- lanan bu pastoral fılmın yolunu tutanlar, 1991 Venedık Festivalı jünsının, büyük ödül Altın As- lan'ı "Urga"ya boşuna vermedı- ğını de görüp anlayacaklardır sa- nınz. Nerdeyse her karesınde bozkır yaşamının yalın ntmının attığı, geçmışın ve günümüzün değer- lennı sergıleyerek dünden gelen kımı köklü gelenek-göreneklerle kültürel çelışkılerı vurgulayan fılm, özel bır dostluk ılışkısı ek- senınde, uygarlıkla doğayı karşı karşıya getınyor. Mıkhalkov'un belgesel tadındakı klasık ama sağlam anlatımı. zengın ıçenğı, şıırlı-pastoral bıçemı ve kulağı- mıza çok yakın gelen nefıs mü- zığıyle, Kurosava ustanın "Der- su Üzala"sından da daha ılgınç \e başanlı bulduk "Urga"yı. Ve Cengiz Han'ın torunlanna ım- rendik yer yer. Bızım gıbı kükürt sülfür solumuyor Gombo, en azından. Tam tersine, enerjik, dopdolu bır oksıjen tankerı gıbı doîanıyor bozkırda. Su, elektnk kesıntısı gıbı dertlen de yok. Yo- ğun trafıkte sınır hastasına da dönüşmüyor. Çünkü bozkırda dörtnala at sürmcnın tadını da almış bır kere Gombo Hayvan yakalamaya yarayan, sevışmenın ve cınsellığın de sembolü sayı- lan, ucu kementh. urga denılen sopasıyla kansının sürekli peşm- de, "saf bozkır çocuğu" kahra- manımız... Kısaca "l)rga"yı seyredın, bızden söylemesı. Fılmden çı- karken kendınıze sorabılırsınız: Acaba büyükbabanızın babası- nın adını bılıyor musunuz sız bakahm? YEDIRENK UGUR KOKDEN Lise Edebiyat Kitapları Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nca liseler ıçın, kredıli sisteme uygun olarak ders kitabı kabul edılen Edebiyat I, II, III ve IV; üstünde uzun uzun durulmaya değer özellikler taşı- makta. Çokyazarlı ve çokkurullu, ancak çızgisı belirsiz bir resmı ıdeolojinin sözcüsü bu kitaplar. Dört ayrı kuru- lun ortak ürünü, her şeyden önce: Üst kurul, yürütme kurulu, yazarlar kurulu ve danışma kurulu. Kaldı kı yazar- lan da bir ya da iki kişıden oluşmuyor. Birincı cildin ya- zarlan yediyken üçüncü on dokuz, dördüncü yirmi sekız imzadan oluşuyor. Kimın hangi bölümü üstlendiği, onca değişik bölüm arasında eşgüdümün nasıl gerçekleştıril- diği, cevabı güç sorular. Bununla birlıkte, dört ciltlik bu diziye asıl damgasını vuran kurumun Gazı Üniversitesi olduğu; bu arada her kitabın oluşumunun akademik zincire uygun ve bağlı bi- çimde gerçekleştiği anlaşılıyor. Düşünsel düzlemde belli bir özgürlük yansrtmadığı gi- bı, bıçımsel olarak da özenli değil, söz konusu krtaplar; baskı, renk ayırımı, düzeltme, yazımsal bütünlük ve tu- tarlılık gibi açılardan da ortalamanın çok altında ürünler olduğu kuşku götürmez. Aynca, genellikle kıtaplann dili eski, titizlikten uzak ve rastgele; belirli bir karmaşa ve tutarsızlığı da yanı sıra ta- şımakta. Çoğu yerde Osmanlıca sözcükler, karşılıklar kullanılırken; kimi yerde de Batt dillerinden terimler alın- dığı görülmekte. Dahası, aynı kavramın yeni sozcüklerle karşılandığı örnekler de hıç yok değil. Sözgelımı "ne- s/r"dendığı gıbı "duzyazı "da denıyor, rahathkla. Dılımızde yaygın bır kullanım alanı bulan Türkçe söz- cukler bile Osmanlıcasıyla verılmekte: Muhteva, kütüp- hane, kelıme, unsur, hazım, hassas, zevk, tarz, nitabet, ifade, kıstas, âhenk, hâtırat, hikâye gibi... Öte yandan çok sayıda ve değişik yerde "şapka "ya yer verilmesi, öğrencıler ıçın sorun yaratacak bır kargaşa ortamı doğuruyor. Örnek vermek gerekirse hâlde, edebî, klâsik, ıslâmî, dinî, şahsî, edâ gibi sözcükler sayılabılir. Dilde eskiye düşkünlük o düzeyde kı, Batı dillerinden seçilen parçalann çevınsınde kullanılan dıl bile eskı. Işte buna özen göstenlmış özellıkle. Bu arada, kendisinden parçalar alınmış yazarlar hak- kında her cilde kısa birer özgeçmiş eklemekle yazar- okur ya da yazınsal metin-öğrenci arasında yaıarlı bir köprü kurulabilirdi. Oysa, Edebiyat I, II, III ve IV'te böyle bir uygulamaya hiç rastlanmıyor. Buna karşılık Nurer Uğurtu Edebiyat't ile Y. Sönmezoğlu/B. Yavuz Imzalı Türk Dili ve Edebiyatı-2'de yazar özgeçmışlerıne yer ve- rilmiş. MEB'nin çokyazarlı edebiyat kitaplan, 2370 sayılı Teb- liğler Dergisi uyannca beş bölumden oluşmakta: "Edebi- yat/lnsan/Toplum; Turk Edebıyatında Devirler; Edebıyat- ta İfade Tarzlan; Manzum Eserler"ve son olarak da "Mensur Eserler." Üçüncü cılt, XIX. yüzyıla aynlmış, Türk ve Dünya Edebiyatı olarak. Aynca, Tanzımat'tan Ülusal Bağımsızlık Dönemı'ne dek bütün bir zaman dilımine egemen olan edebıyatımız da verilmiş. Son cilt, kırklı yıl- lardan gunümüze Cumhuriyet Donemi Türk Edebiyatı'nı tanıtıyor. Bır de Türkiye dışındakı Çağdaş Türk Edebiya- tı. Tanım, konu, içerik ve yontemden soz eden bırinci cil- din ilk bölümü, Prof. Mehmet Kaplan'ın Kultur ve Dil başlıklı denemesıyle başlıyor. Aynı denemeden bir başka bölüm de kitabın sonuna konmuş. Bir çeşıt program-ya- zı, besbelli. Ya da ana ılkelerı ıçinde barındjran bir anah;x tar-yazı. Kaplan, denemesmı, destek düşünce niteliğin-ı de olmak üzere Heidegger'den benimsenmiş düşünce- ler ve Zrya Gökalp'tan alıntılarla zengmleştirmiş, güçlen- dirmiş. Ama Prof Kaplan'ın şu yargısının ötesındp acaba hangı düşünce ya da suçlama bannıyor: "Dil konusunda en çok yanılanlar, dılı tanhten, kültürden, toplumdan, bir kelimeyle insandan ayıran dilcilerdir?" "Türk Edebıyatında Devirler"e gelince, bunlar üç bö- lüm: "Islâmıyet öncesi (0-11. yüzyıl) T.E.; Islâmî Devir (11-19 yy.jT.E.ve Batı. Böyle bir sıralama, öncelıkle şu soruyu gündeme geti- riyor: Bağımsız bir Türk Edebiyatı hiç olmayacaK mı? As- lında, "Batı etkısinde" nıtelemesini Tanzımat'tan bu yana gelen tüm donemlerı kapsayacak bıçımde kullanmamak gorek. Batı'dan birtakım yazınsal türler almak, bunları kullanmak başka, katıksız etkı altında olmak başka. Kal- ^ ^ ^ h ctmiş tok bir örnek l Aynca, sorunun tçinden çıkan bır başka soru da şu: Hangi Batı, kastedilen? Batı sözcüğü, "Batı Uygariığı" anlamında mıTcullanılmakta? Öte yandan, bakanlığın söz konusu Edebiyat ders ki- taplannda, belırlı bir eşzamanlılık içinde, Batı Edebiya- tı'yla karşılaşttrmalı bir gelışme çizgisi izlenebılirdı. Gerçi, SönmezoğluA'avuz ımzalı ders kitabının ıkinci cildinde eşzamanlı örnekleme sergilenıyor. Ama, burada da XIV. ve XV. yy Dünya Edebiyatı atlanmış; XIII. yüzyıla gelince, o da yok sayılabılir. Alınan parçalar hem yetersız, hem temsil edıci bır karakter taşımıyor. Sözgelımı, XIII. yy yal- nız Sadi'yle smırlı tutulmuş. Nerede Enveri ve Şirazî? Ya Dante, Petrarca, Boccacio ve Chaucer nerede? Son iki cildi, özellıkle dördüncüyü, gelecek cuma ınce- leyelım. Walt Disney zarardan kâra geçti • BURBANK (AA) - Walt Disney şırketı. 30 eylülde sona eren malı yılın son çeyreğınde kâra geçti. Geçen yılın aynı döneminde 77 7 mılyon dolar zararda olan Walt Disney. bu mali yılın son çeyreğınde 225.9 mılyon dolar kâr ettı Walt Disney'in geçen mali yıl genelınde 299.8 milyon dolar olan kân, bu yıl 1 milyar 110 milyon dolara yükseldi. Dünyanın en büyük gösteri şirketlennden olan Walt Disney, gelırlennı de bu malı yılın son çeyreğmde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24 oranında arttırarak 2.7 milyar dolara yükselttı. Şırketın geçen mali yılın dördüncü çeyreğındekı gelın 2.2 milyar dolar olmuştu. Şırketın kâra geçtıgının açıklanmasının ardından, New York Menkul Kıymetler Borsasf nda Walt Disney hısseleri 62.5 sent artarak 43 dolara yükseldi. Öte yandan Walt Disney'ın Frank VVells'in nısan ayında bir helıkopter kazasında ölmesiyle boşalan yönetım kurulu başkanlığına, Amenkalı ünlü sıyahı aktör Sıdney Poıtıer getınldı Belçika'da Türk el sanatları sergisi • BRÜKSEL (AA) - Belçıka'nm Brabant eyaletı Kultur Servısı ıle Arkadaşlık, Dayanışma ve Aydınlar Kulübü (ADAK) tarafından ortak düzenlenen "Türk El Sanatlan Sergisi", 2 aralıkta Brüksel'de açıhyor "Maison Puccini"de 10 aralık tarihine kadar açık kalacak sergıde, Belçıka'dakı Türk vatandaşlanndan toplanan çeşitlı Türk sanat eserleri sunulacak. Öte yandan etkınlıkler çerçevesinde Çınuçen Tannkorur, Murat Selım Tokaç ve Fahrettın Şükrü Yarkın. 7 aralık tarihınde, Brüksel Kralıyet K.onservatuvan'nda bır klasik Türk müzığı konseri verecekler Madonna'nın filmi sansüre takıldı • DUBLİN (AA)- Pop müzik sanatçısı Madonna ıle Harvey Keıtel'ın başrolünü oynadıklan "Dangerous Game" (Tehlıkelı Oyun) adlı ftlm Irlanda sansürüne takıldı. Insh Tımes gazetesınin haberine göre fılmın vıdeo kasetinm dağıtımı yasaklandı Haberde, sansür karannın her zaman hakli olmayabıleceği kaydedildı Ancak Tehlıkeli Oyun filmindeki tecavüz sahnesınin, fılmın vıdeo kasetınin dağıtımını yasaklayan karann almmasında ağır bastığı kaydedıldi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear