22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 1994 ÇARŞAMBA 10 DIZIYAZI Başlarken... 1945yılından sonra Türkiye 'nin siyasal yaşantısında ortaya çıkan iki olıışum, ülkenin bugünkü tarihine de egemen oldıı. Bıınlar, Demokrat Parîi (DP) ile birlikte ulusal burjuvazinin doğrudan iktidara gelmesi ve Türkiye 'nin Batı 'nın egemenliği altına giren ülkeler arasında yerini almasıdır. Gerçekte söz konusu iki olay, birbiriyle çokyakın bağlantılar içermektedir: Ikinci Dünya Savaşı boyunca uîusal burjuvazi yaratma yolunda yapılan girişimler başanya ulaşamadı. Bir başka ifadeyle, Türk burjuvazisinin savaş vılları boyunca yaşanan gelişmelere rağmen verimîi bir kapitalist üretim aşamasına geçemeyeceği anlaşıldı. Durum böyle olunca da liberal ekonomi yoluyla kalkınabilmek için başvunılabilecek tek çare kaldı; "yabancı sermaye" ve "dış krediler". Işte sonuçîa varılan bu düşünce tarzımn, kendini henüz palazlanmaya başlayan Türk bıırjuvazisine kabul ettirmesi ve Batılı de\'lederin Türkiye 'ye olan ilgisinin yeniden uyanması aynı döneme rastlar. Zaten ister özelellere, ister devlellere ait olsım Batı sermayesi. gerekli güvence ve kazanç koşullan sağlandıktan sonra Türkiye'ye yardımı hiçbirzaman esirgemedi. Türkiye 'nin açmazı ise dışyardıma dayalı ekonomik politikâlardan çok, buyaraım ve kredilerin kullanıhş hiçimiyle ilgilidir. 19 50 yılında iktidara gelen Adnan Menderes'li DP ile birlikteyoğun olarak kendini hissettirmeye başlayan dış borçlanmava bağlı politikalar, siyasal anlamda 1961 ihtilali ile fasa bir aönem için kesintiye uğrasa da daha sonra gelen diğer hükümetlerle Türkiye 'yi 24 Ocak Kararları 'na kadar getirdi. Söz konusu politikalar, 24 Ocak Kararları 'nın bir üriinü olan 1980 ihtilali vepeşinden gelen ANAP iktidan ile birlikte adeta doruğa ulaşırken Türkiye, aynı zamanda kaynakların rantiye vejinans kesimine aktığı yeni bir döneme de kapüarını açmış oldu. ANAP tan sonra gelen Süleyman Demirel iktidan da herhangi birdeğişiklikyapmadan aynıpolitikalara devam etti. Özal'ın ölümü ve boşalan Cumhurbaşkanlığı makamı Demirel tarafından doldurulunca, DYP nin genel başkanlık ve doğal olarak da başbakanhk koltıığuna Türkiye'nin ilk kadın başbakam unvamyla Prof. Dr. Tansu Çiller otıırdu. Doğal olarak Çiller depolitikada aynıyolu, hatta kimilerine göre çok daha teslim olmuş bir şekilde izledi. Derken herşey ekonomi tarihine "Kara Çarşamba "olarak geçen güne geldi dayandı. De\alüasyonla birlikte başlayan ve bazı kesimler tarafından halenyapay olarak yaratıldığı ileri sürülen "kriz"ve ardından gelen "istikrar paketi" son 10 yılı yoğun olmak kaydıyla geçen 49 yıllık sürede uygulanan ekonomi politikalan Türkiye de belli bir sermaye birikimini yaratmış olsa da ekonominin bugün içine girdiği çıkmazın da temelini oluşturdu. Sorunlann kaynağı dış borç1993 yılındaki yüzde 6.8'lik kalkınma hızından sonra. Türk ekonomisinde bu yılın başından itibaren yaşanan gelişmeler. özellikle 10 ay önce başlayan ekonomik kriz. içende ve dışa- nda adeta şok etkisı yarattı. Kri- zin enınde sonunda patlayacağı tüm kesimlerin üzennde birleş- tiğı bır nokta olmasına rağmen. ancak kriz yönetıminde ve alı- nan istikrar tedbirlerinde garip- likler olduğu, açık bir gerçek olarak hala varlığını koruyor. Türkiye, 1950 yılından itiba- ren uygulanmaya başlanan ve 1980 yılından sonra doruk nok- tasına ulaşan, azami dış borçlan- maya dayalı. büyük bütçe açık- lanna aldırmayan bir ekonomi ve maliye politikası izledi. Bu politikanın amacı; mılli gelır, ıh- racat ve istihdam arttırmaya da- yalı kalkınma hızını azamileş- tirmek olsaydı. ne bu ölçüde bir kriz ve ne de bu ölçüde sosyo- ekonomik çalkantılar yaşanırdı. Çünkü bu takdirde hem üretim ve ihracat kapasitesındeki artış Türkiye'nin dış borç ödeme ka- pasitesıni büv ütmüş olacak hem de dış borç daha ziyade kalkın- ma projelerinde kullanılmış or- ta uzun vadeli kredilerden ibaret olacağı için geri ödemelerde bel- li yıllara anormal yığılmalarol- mayacaktı. Dış borç temel oldu Türkiye'de yönetime gelen sağcı iktidarlann aralannda de- rece farklan olmakla birlikte, dış borç \e yabancı sermayeye ağır- lık veren bir ekonomi yönetimi kurduklan \e yurtıçı tasarrufla- nn arttınlmasına fazla önem vermedikleri bir gerçektir. Özel- likle 1980"den sonra uygulanan ekonomi polıtikalan incelendi- ğinde dış borçlanmanın ekono- minin temelini oluşturduğu ve her şeyi tayin ettiğını rahatlıkla görrnek olasıdır. Öte yandan. 1994'ün ılk yan- sında gündeme gelen ekonomik GALERI • ATÖLYE rn 1 ürkiye, 1950 yılından itibaren uygulanmaya başlanan ve 1980 yılından sonra doruk noktasına ulaşan, azami dış borçlanmaya dayalı, büyük bütçe açıklanna aldırmayan bir ekonomi ve maliye politikası izledi. Bu politikanın amacı; milli gelir, ihracat ve istihdam arttırmaya dayalı kalkınma hızını azamileştirmek olsaydı, ne bu ölçüde bir kriz ve ne de bu ölçüde sosyo-ekonomik çalkantılar yaşanırdı. bunalım ve istikrar programı çerçevesinde alınan önlemlenn ne genel mantığını ne de yükle- nılen büyük ekonomik-malı yüklennın gerekçesini anlamaya olanak \ardır, Her ne kadar hü- kümet 1993 yılında. tüm OECD ülkeleri durgunluk ıçındeyken; gelişme hızında sağlanan yüzde 6.8'lik büyüme ile övünmüşse de ekonominin dörtnala bunalı- ma gittiğı, dış borçlanmanın \e bütçe açıklannın sınırlanna va- rıldığı 1993 vılında belliydi. Çünkü Türkiye 1993'tekibubü- > ümeyi, 10 milv ar dolan aşan dış ödemeler dengesi cari açığ), dış borçlarda 15 mihar dolaıiık ar- tışla sağlavabilmiş \e büyüme, özel ve kamu tüketim harcama- lanndaki büvük artışa dayan- mıştı Dış borçlanma ile finanse edılen bu geçıcı \ e aldatıcı refah ekonomısi görüntüsünün doğal olarak bır sının \ardı. 1994 bunalımı öncesi dönem- de dö\ız kurunu. enflas>onu \e faizleri düşük tutarak bütçe açık- lannı azaltmayı hedefleyen hii- kümet. bütçenin faiz yükünü ın- dırmek için Merkez Bankası'nın Haane'ye avansını ve dolayısıv - la emisyonu arttırmak yolunu denemıştı Döv ız kurunu düşük tutmak için de dış borçlanma ile sağlanan milyarlarca dolarük ek dövızı Merkez Bankası kanalı ile serbest döv ız piyasasına sür- müştü. Yapılanlann yanlışlığı ve uygulamadaki sakatlıklar da açıkça görüldü. Enflasyonun nedeni Yüksek enflasyonu; döviz ku- runu ve faız haddini düşük tuta- zarar verilmıştir. Çünkü yüzde 3-5 oranını aşan enflasyonun ne- deni. petrol şoku gibi olağanüs- tü durumlar dışında her zaman parasaldır. dolaşımdaki banknot (emısyon) \e para arzı kontrol edilmedikçe enflasyonu durdur- ruf eğılimını arttırması (yüzde 25"e) ve yatmmcıların sermave hasıla oranını düşürmesı. bu çer- çevede altyapı yatırımlarının frenlenmesı ve üretken yatınm- lann arttırılması önerildi. 4) Gösterge olarak ödemeler rak ve özelleştırme gelirlerinı bütçe açıklanna tahsis ederek önleme gayretlen l980'lerde\e 1990'larda pek çok ülkede uy- gulanmış, ancak enflasyonun asıl nedeni olan para arzındaki artış kontrol altına alınmadığı için ülke ekonomilerine sadece 293 89 78 (3HAT) Minimaller ve Varyasyonlar 25Ekim- 10 Aralık 1994 Hüsrev Gerede Cad. Fırın Sok. No: 2 ,'ITeşvikıye/ İstanbul Tel: 0-(212) 227 03 63 Pdzar-Pazartesi hariç hergün 11.00-19.00 arası açıkbr. BAŞAK SIGORTA SANAT GALERİSİ NAİM U L U D O Ğ A N RESİM SERGİSt 14 Kasım - 9 Aralık 1994 Şehit Adem Yavuz Sok 12 Kızılay/AN'KARA Ba$ak Sıgorta Sanat Galensı, Başak Sıgortanın bır kultur hızmetıdır (OPERA) MARİA KILIÇLIOĞLU (KLEO) Hevkel ZEYNEP SARIOĞLU Resım Sergısı 14 Kasım • 3 Aralık 1994 Hancıye Konagı Sok. Sağl* ApLNo 1 THonnTtl 0212-249 931» FARUK CİMOK Resim Sergisi 17 Kasım -17 Aralık 1994 Galeri Lebriz Eytam Cad. Açık Hava Apt. No: 16/2 Nişantaşı Tel: (0-212) 240 22 82 Galeri Atölye ilanlarınız için: 293 8978 (3 hat) mak olanaksızdır. Türkiye, özellikle 1990 yılın- dan itibaren, 1994 devalüasyon- larına kadar sistematık olarak döviz kurunu büyük dış borçlan- malar ile düşük tutmuş ve bu yolla milli geliri 1990'da yüzde 9. 1992'de yüzde 6 ve 1993'te yüzde 7 arttırmıştır. Nitekim dış borçlar 1990'da 7 milyar dolar. I992'de 5 milyar dolar ve 1993 Eylülü'nekadar lOmilyardolar la 1992 sonun dan itibaren artış 15 milyar do- lardır. 1992 sonunda 55 müyar- dengesi açığı tasarruf açığına eşittir. Bu nedenle, tasarruf açı- gının azaltılması ve gerçekçi dö- viz kuru uygulanması halinde, dış borçlanma gereksinimi pa- ralel olarak düşer; ödemeler dengesi kalenılerını direkt ola- rak etkileyecek önlemlenn fay- dası v arsa da ana faktör tasarruf açıgıdır. Türkiye'de artma egili- minde olan tasarruf açıgı \e bu- nun tehlıkelerine, 1974 yılında yinc Hüsnü Klızılvallı \c Sîihr- sıyla sıcak para miktannın art- masına neden oldu. Türkiye'de 1950'lerin, 1970'lerin ve 1980'lerin temel polıtika öğesi olan döviz kuru- nu gerçek değerinin altında tut- mak. her zaman felaketle sonuç- landı. 1980'lerdeki bu uygula- manın sonuçlan liberal dış tica- ret \e kambıyo rejimlen nede- nıyle mılli ekonomi açısından çok daha yıkıcı oldu. Çünkü dü- şük kur politikası "Hhalahn aşı- n teş\ikine, ekonominin dış ha- ğımlüığının artmasına, ithal ika- me sanayilerinin yıkılmasına" yol açarken. "ihracatın da büt- çeve bü\ ük >ük getiren teşvikler- le >apılabilmesi" sonucunu do- ğurdu. Av nca, "Türki>'e'den ser- maye kaçışını kolav laştırarak teş\ik ederken, vabancı serma> c- nin kar transfeıîerine de süb%an- siyon saglanmış oldu". Mantıksız politikalar Devalüasyon ve istikrarpake- ti uygulamasına karar verildik- ten sonra 1994'te yapjlanlann mantığını da anlamak olanaksız- dır. Serbest piyasayı ve açık eko- nomıyirehberalan bugünkü hü- kümet politikası çerçevesinde devalüasyonun gerçekçi kuru hedef alması gerekirken. döviz kurunu yıllık yüzde 406 faizlı süper bono satışıyla düşük tut- mak veya istikrannı sağlamanın ne mantıklı ne de kısa orta vade etkıleri çerçevesinde kabul edı- lebilir bir yanı vardır. Devletın yüzde 406 faizle borçlanması. ekonomik sektörlere banka kre- dısi arzını fıılen kuruttu ve yük- sek düzeydeki "kredi faizleri" nedeniy le pek çok ekonomik ış- letmenin ciddi sarsıntılara ma- ruz kalması kaçınılmaz oldu. 1994'eâİternâtif dolar olan dış borç, 1994 başın- da 70 milyar dolan aşarken söz icoTiusu ratamr. 1^82 yıl sonuna bakıldığında 20 mılyar dolardı. Türkiye. 1983-93 yıllan arasın- dakı 10 yıllık dönemde 50 mil- yar dolarlık dış borç alırken, 1992 ve 1993 yıllan arasındakı 1 yıllık kısa dönemde 20 milyar dolar borçlanmıştır. Enflasyon yüzdeleri 1991- 1993 döneminde yıllık yüzde 70 dolayındaeerçekjeşmiştır. 1994 için OECD ve TÜSİAD tahmı- nı yüzde 120'dır. Görülüyor ki düşük tutulan döviz kuru, enf- lasyonu düşürmemıştir. Diğer bır gözlem de, Türkiye. 1983-93 döneminde sağladığı ortalama yüzde 5'in altında bü- yüme hızı için her yıl ortalama 5 milyar dolar ek dış borç yap- mak zorunda kalmıştır. Bu orta- ya çıkan tablo, aşağıdakı şekil- de özetlenmiş tespitlere uygun- dur: 1) Türkiye'nin gelişme hızı ortalama yüzde 3'ü aştığı tak- dirde ek dış borç alınması gere- kir, yüzde 5 i aşan kalkınma hı- zının gerektirdiği dış borçlan- mayı ıse sağlama olanağı yoktur. 2)Doç Dr. Hüsnü Kızılyal- lı'nın Türkiye Sanayici ve İşa- damlan Derneği için Prof. Dr.Tansu Çiller ile birlikte ha- zırladığı 'Dış Borç Raporu'nda ödemeler dengesi tahmınlerin- de, büyüme hızının yılda yüzde 5-6 olması halinde dış borcun 1988-1992 döneminde yılda 5 milyar dolar artacağı göstenldı 3) Söz konusu çahşmada. 1980-85 döneminde dış borcun artmasındaki en önemlı etkenin hammadde ithalatının artması olduğu ve bunun yaygın bir ne- gatif ithal ıkamesi sürecini gös- terdıgi. böylelikle de maliyeti düşük. kalitesi yüksek. yerli gir- dı sorunu yaratmayacak bir ithal ikamesı programına gerek oldu- ğu. tüketim mallan ithalindekı aşın artışın frenlenmesi ve itha- latın yıllık artış hızının yüzde 6'yı geçmemesinin sağlanması gerektiği belırtıldı. Bu çalışma- da aynca, Türkiye'nin dış borç çıkmazına girmemesi için tasar- dey Togan tarafından gerçekleş- tinVn hir çalı<jtnaHa jşaret edıl- Burada yapılması gereken. spekülatif nedenlerle ilk anda vükselme eğilimine giren döviz kurunun: süper bono ihracı. Merkez Bankası döviz satışı gı- bı dev let müdahalesiyle stabilı- ze edılmesı yerine. TL arzını kontrol edecek ve ters yönlü spe- külasyonlann serbest pıyasa me- kanızması kurallannı ışleterek doviz kunınun ısıtikraıa ka\ uş- masını beklemekti. miştır. Ancak Türkıye ne 1970'lerde. ne 1980 Ve ne de r99OHarda tasarrufayığı ve ger- çekçi döv iz kuru konulanna hiç- bır önem vermedı Bu dönemde vergi sistemini yavgın ve adıl kılmak için hiçbirgayret göste- nlmemesi buna kanıttır ve de- vamlı dış borçlanma yoluna.gı- dildiği için dış ödeme krızleri ve enflasyondan bir türlü kurtula- mamıştır. 5)Yaptıkları ortak çalışma, Tansu Çiller'le Hüsnü Kızılyal- h'nın. ekonomik varsayımları tasarruf eğılımını yüzde 20'ye çıkarmak için bır miktar ek gay- ret gerektıreceğini ortava kov- du. Ancak bu varsayımın gerek- tirdiği dış borç aşın yüksek gö- rüldüğü için kabule değer bulun- madı. Bu senarvonun bugünkü ekonomik-mali yapıyla yüzde 5'lik kalkınma hızının Türkiye için getirdiği büyük dış borçlan- ma nedeniyle çok yüksek oldu- ğunu gösterdiği de çalışmaya eklenmiştir. Ters politikalar 1994 yılında istikrar paketi uygulamayı amaçlayan Türki- ye'nin, 1993 yılında ithalatı ve dış borçlanmayı aşın derecede arttıran düşük döviz kurunu Merkez Bankası'nın dolar satış- lan ile desteklememesi, kamu harcamalannda tasarruflu hare- ket etmesi, vergi kaybını önle- mek amacıyla her türlü önlemi alması ve para arzı artışını ya- vaşlatması gerekirken tam tersi politikalar uygulandı. Hazine bonolan ve dev let tah- vili faizleri dahil her türlü men- kul sermaye iradı üzerindeki sto- paj vergisınin arttınlması gere- kirken, faiz haddini düşürmek ve sermaye piyasasını teşvik et- mek gerekçesiyle bu gelırler vergisiz kalmaya devam etti. 1994'te yaşanan ekonomik krizin de gösterdiği gibı, döviz- mevduat arasında gidip gelerek kargaşaya neden olan 'sıcak pa- ra'yı daraltacak, söz konusu sto- paj önlemi alınmazken faiz had- dini, para arzını arttırarak düşür- me çabası, para arzırun, dolayı- nalımı benzen ekonomik krizle- nn önemlı ve olumsuz bır etkı- sı, ışadamlanmn \ e halkTrfgele- cegi görememelerine. yatınm- lardan kaçınmalanna. uzun va- deyı unutarak günü geçırmeyi yeğlemelerine neden olmasıdır. Enflasyonu koruyup onu kısa sürede önlemenin sakıncalannı ıleri sürenlenn unuttuğu. v üksek enflasvon ortamında uzun vade- nin tümden gözden çıkarılmış olduğudur. 1980'lerin enflasyon ortamında risk primi nedeniyle yükselen kredi faizleri. 1994 kri- zi öncesinde reel olarak yüzde 30-50 oranlanna ulaşırken yüz- de 250 nominal faızlerle ticari bankalara borçlanan KlT'ler de çok zor duruma düştü. Yüksek faizlerle borçlanan sanavi ve diğer ekonomik ışlet- melerin yatınm yapmasının ola- naksızlığı ortadadır. Hatta tersi- ne üretici kesimlerin de cari fa- aliyetlerinı ve yannmlannı kısa- rak nakit fazlalannı faize verme- leri, repoya yatırmalan bekJenir. Bu ortamda en karlı sektör hali- ne gelen bankacılık ve mali ku- rumlann en hafıf vergi yükü ile ödüllendirilmeleri de işin caba- sıdır. 1994 yıhnın ilk yansında baş- layan ve spekülatif kazançlara prim veren, bu ortam hala de- vam etmektedir. Bu duruma kar- şın Türkiye'de önerilen ve yapı- lan, her türlü yatınma ve ihraca- ta faiz sübvansiyonu içeren kre- diler vermektir. Gerek gelişmiş ülkelerde gerekse 1970'lerde ve 1980'lerde Türkiye"deki uygu- lamalar göstermiştir ki: yaygın teşvik politikası ve vergi indı- nmleri vasıtası ile ne enflasyon. ne işsizlik önlenir, ne ekonomik durgunluk giderilir. Bu kısır döngüyü kıracak olan, enflas- yonsuz bir ortamdır. Türkiye 1923-1938,1946-1953 'te yüzde 10 v e 1961 -68'de yüzde 6 ile fi- yat istıkranna erişerek tarihin- deki en yüksek gelir artış hızına ulaşmıştır. Yann: 5 Nisan kararları ve enflasyon POLITİKA VE OTESI MEHMED KEMAL Paçavra Hastalığı Üzerinize afiyet, son bir haftayı grip denilen afetle ge- çirdik. Buna paçavra hastalığı, Ispanyol nezlesi diyenler de vardı. Pençesini bir attı mı bır daha günlerce kurtuluş yoktu. Bu yüzden, ne Kitap Fuarı'na gidebildim ne benzertop- lantılara katılabildım. Evde yorgan döşek çakıldım kaldım. Güngör Gencay'ın "Gerçek Sanat" dizisinden bir kita- bım yayımlandı, onun ımzasına da gidemedim. Bereket, bir cuma öncesi açılışa gittim de kitabı görebildim. Der- leme yazılardan oluşmuştu; adı, "Gene Aynı Tangolar". Kapağı Semih Poroy yaptı, resmi Erdoğan Köseoğlu çekti. Güzelce süslendi. Kitap Fuarı çok iyi geçiyormuş, halkın çok büyük ilgisi varmış. Biz yatakta, yorgan döşek yatıyoruz. Ne içeride dolaşabiliyoruz ne dışarı çıkıyoruz. Zırrrrtelefon.. "Hasta..." diyor hanım. Oktay Kurtböke, özel ilgi ve telaşıyla: "Doktor çağıralım.." "Teşekkür ederiz, ilaçlarını aldı..." "Neler?" "Antibiyotikler, vitamınler.." "Bende de oldu, aman C vitamınine yuklenin!.." ' "Yazılar..." diyor sürücü Mahmut. Köşe yazılarını veriyoruz.. Yarım yüzyıldır böyledir, hastalıktan önce yazı gelir, ıl- kın onu sorarlar: "Yazılar?.." Gazeteye bakacak halim yok ama, manşetlik büyük haben hem gazeteler hem TV'ler veriyor: Bir meczup, bunca bakan gözün önünde Anıtkabir'i basmış... Meczup ne demek, Osmanhcanın karşıhğı olarak "de//"...Büyük- ler Anıtkabir'i basana neden "delı" demiyoriarda "mec- zup" diyorlar. Bir şaşırtmacı mı verıyorlar? Bu "meczup" sözcüğünün ileride çok kokusu da çıkar, çok dokusu da.. Biz yatakta kıvranaduralım, eşten dosttan telefonlar ek- sik olmuyor. "Nesi var?" "Grip." "Gripse önemli değil! Son günlerde herkeste var. Yat- sın, istirahat etsin, bol C viiamını alsın, bir haftaya kal- maz geçer. Ha, ıhlamurunu unutmayın." Benım aklım Kitap Fuarı'nda; azıcık kımıldayıp kalka- bilsem, fuara gidebılsem, çok mutlu olacağım. Kaç yıldır yazar olursanız olunuz, kaç kitabınız çıkarsa çıksın aklı- nız kıtaptadır. Benim de aklım fikrım kıtapta.. Bu arada olur olmaz düşler de görüyorum. Güngör ge- lip evden benı alıyor. "Nereye gıdiyoruz?" "Fuara.." Fuarda kuyruklar oluşmuş. Her okur bir kuyruğa dikil- miş. Ellerinde kitaplar, sıralarını bekliyoriar. "Bu sıra kimin?" "Aziz Nesin'/n..." "Bu sıra kımin?" "llhan Selçuk'un." Berıde bir sıra var ama, okurlarının elinde kitap yok; ki- tapsız bekliyorlar. Güngör Gencay'a soruyorum: "Bu sıra kimın?" "Senin." "Ellerinde kitap yok." "Birazdan gelecek." Biraz oluyor, karşıda kuyruklar uzuyor. kısalıyor. Bizde hâlâ bir ses yok. Terliyorum. Terden bunalıyorum. Bakı- yorum yataktayım. Hanım yarım bardak suyla bir hap uzatıyor: "llacınıal!.." Ilaçlar, kitaplar, okuıiar kayboluyor. Hasta yatağındayım. Koca padişah bile, "Sağlık gıbisı yok!" diyor. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Cinsel iktidarsızhk. 2/ Bilyeli yatak... Yön gös- termek için belli yerlere konulan işaret. 3/ Tırnak boyası... Givim süslüme- de, şapka. çanta. sepet örmede kullanılan parlak ve renkh şerit. 4/ Asya'da v üksek bir bölge... Orta- doğu'da bır göl. 5/ ^ doğumda dünyaya gelen iki k d 1 2 3 4 rabere kalma. 6/ Roman. öykü gibi anlatı türlerin- ~de gîriş BötumOne ^verite f Suiannı bir denize ya da göle gön- deren bölge... Ceylan. 8/ Telli bir çalgı... Bır nota... Hile. dolap. 9/ Bilgisız, kültürsüz kimse... Muğla'nın Fethıye ilçesi yakınla- nnda ünlü bir antik kent. \XKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çınsel aşk isteği. 2/ Rus köylü- sü... Futbolda topun dışan çıkma- sı. 3/ Bir sorun için halkın olumlu ya da olumsuz ka.ıısının belirmesi amacıyla yapılan oylama. 4/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Baş,- langıcı belli olmayan zaman. 5/ Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta... İskambillerle oynanan bir tür oyun. 6/ Maksim Gorki'- nin tanınmış bir romanı... Matematikte kullanılan sabit bir sa- yı... Küçük mağara. 7/ Küçük bayrak. 8/ Mücerret... "Olkadar — koştular ki âsiyâb-ı devlete Çiğnemekten birbirin dolab-ı devlet dönmüyor" (Neyzen Tevfık). 9/ Sürtme ağlannda yan- larda bulunan takviye ipleri. ANMA Canımız evladımız CEMİL BARAN'ın babası ALİ HAYDAR ÖZTEMtR Güneşler devrilir gümüş tepelerden Gözlerini yitiririm kör karanlıklarda Sen ağulu Diyarbekir akşamlannda, Sen Dicle'nin yaslı sulannda, Sen evselin hoyratlannda, istanbul kaldınmlannda nafile çabalanm Eve götürür beni yorgun ayaklanm. OSMAN SUNUSİ ÖZTEMİR BABAN ÖZTEMtR AtLESİ ADESA t.Ü. öğrenci kimliğimi, pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. SEMA KAHRAMAS Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear