25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET EKIM 19i» KfcHŞbMBE 12 KULTUR Selim Turan bugün saat 10.00'da AKM'deki törenden sonra toprağa veriliyor Derin bir kültür ve sevgi adaımydı CORÜSLER Ferruh Başağa (Ressam): Altmış yıllık dostum, ressam olarak da adam olarak da son derece sevip takdir ettiğim bir yakınımdı. Derin üzüntüiçindeyim. Erhan Karaesmen: Üstün bir zeka, çok güçlü bir sanatsal sezi ve ola- ğanüstü bir kültür birikıminin bireşimi bir büyük adamdı. Yaru sıra, benzersiz alçakgönüllülüğü ve insan sıcaklığı taşan gönlüyle alabildiği- ne sevgi adarruydı. Evrenselliği ulusallıkla, başanyla bağdaştırmış olup, Anadolu ve Türk kültürünün köklerine çok sağlam biçimde bağ- lıydı. Böyle bir adamı, Pkasso ve Eluard ıle yakın dostluğu gibi ilkel bahanelerle, bu ülkenin yurttaşı olmaktan, bir süre ıçin de olsa, çıkanlmış bulunması, TC devletinin akıl almaz ve sızı verici bir ayıbı olmuştur. Selim Baba, bu cehennemi cezaya karşı hiç sıkınüsız ve yakı- nmasız katlanışıyla, mağduriyet tacirliğini elinin tersiyle itişiyle heybet- lı bir tavır çızmişti. Eşı olmayan ve yüzlerce yıl yaşayacağına herİcesin inandığj büyük bir belgeydi. Bu çok ani ve şaka gibi gidişi tam bir şok- tur. Salih Z. Pekin (Mimarlar Odası Başkanı): 1960"lar, Pans öğrenım yıllanmızın en yoğun, en aydmhk anısıydı Selim Bey. Genç ınsanlarla dostluk ilişkisi kurabilme yeteneğinin hep hayranı olmuşumdur. İçinde yaşayan bir sanat merakhsı olarak hatırlıyorum ki Türk sanatı ve kültürünün dünya boyutundaki olağa- nüstü bir temsilcisıydi. Eski genç dostJan olarak son derece üzüntülü- yüz. Şükriye Dikmen (Ressam): Bilgi, yaratıalık ve sevgi dolu bir insandı. Başanlanyla gurur duyan çok eskı bir dostu olarak ölüm haberiyle de- nnden sarsıldım. Türk sanat ve kültür dünyası çok seçkin bir adamıru yitirdi. Hepimızın başı sağolsun. Jean Baladur (Ünlü mimar, mekan düzenleyici ve Fransa Başba- kanı'nın kardeşi): Selim Turan ile uzun yıllarçeşitli mekan düzenieme işlerinde büyük zevkle çalıştık. Resim ve heykelın ötesinde her türlü görsel izlenim yaratma ve izlenim etkileme sürecine inanılmaz bir ra- hatlıkla hakım derin bir kültür adamıydı. Dostluğu sıcak ve içtendi. Hep arayacağız. Albert Maschais (Cnlü ressam, ozan, yazar): Selim'in abstre macerası benzersiz renk senfonisidir. Aynca, soyut- Jamanın felsefi içeriğine çok egemendi. Bizim kuşağımız sanatçı ve aydın kişiliğinden olduğu kadar fırça teknığinden de çok şey öğrenmi- şizdir. Evrensel kültür düzeyi olağanüstüydü. Aynca da dostluğu unu- tuJacak gıbi değildj. Prof. Dr. Tuğrav Kaynak: Selim Turan'ın sanatının anlarru onun bıl- ge kişılığı anlaşılmadan, kolayına algılanamaz, onun sosyal aşama ve topluma yöneliş bıçımının ayırdına vanlmadansa irelenemez. Bu bağlamda Sehm Turan'ı tanımış olmak, onunla birlikte çahşabil- me ayncalığına enşebilmiş olmak bir mutluluktur. Ondan daha öğre- nılecek çok şey varken onu kaybetmış olmak, bana sanki evrensel de- ğerlenn estetığinin öğretildiği bir okulun erkenden tatile gırmesi gibi geldı. Yaak ki toplumca ondan ve sanaündan çok az yararlanabildık. onu ancak son yıllannı değerlendirebildik, o da ancak bazılanmızca... Onu en doğru anmak, sanatına yön veren felsefi görüşlerini yaşatmak- la olur kanısındayım. Derdi ki. "Sürekli bir biçimde gerçekler yeniden ele ahnmadığı zaman sanat var olamaz. Her sanat akımı yaşlanır, hızla akademikleşir, bu bakımdan toplumca kabul görünce, artık kendisini tekrarlamaya başlar. Herkesin yenilediği bir reçete olur. Kendisinin oluş nedenini unutan bir altskanlık fıaline gelir. \foda ya da züppelik oian da budur. Gerçek sanat, ancak gelîşerek ve devrimler yaparak ve her an yeniden baştan doğarak variık kazanır. Bunun için de eğer bir sanat biçimi toplumca kolayhkla kabul göriiyorsa, sanatçı kendisüıden kuşkuva diismelidir." Selvin Gafuroğlu: 1994 yılında ne yazık ki birçok değerli sanatçımız -Abidin Dino, Cemal Bingöl, CUıat Burak, Gül Derman...- bu dünyadan göçüp gıttı. Geçen sene bu aylarda galerimde Selim Turan sergisi aç- manın onuruyla çok mutluydum. Ankarab sanatsaverler onun San Kızı'yla. Türkmen Kızlan'yla, Şahmeran'lı ve non-figüratif resimleriy- le doyumsuz bir sanat zevki yaşadılar. Onu kaybedebıleceğımizi akhmın ucundan dahi geçirmemiştim. Çünkü o, çağdaş kafasıyla bız- lerden çok daha genç ve çok daha dinamikti. Onunla sohbet etmek bir zevktı. Zevktı. dıyonım, çünkü o gerçek bir sanatçı olduğu kadar da gerçek bir filozoftu. Sanatının tümünde yalnızca yöresel değil, evrensel düzeyde bir sanatçıydı. Fransız ekolünün Fransız hükümetini temsil eden sanatçılan arasındaydı. Pompidou gibi bir yerde büyük bir sergj açmak istiyordu. Devletimizin bu sergiyi organize etmesini diliyoruz... Ali Artun: Selim Turan geçen yıllarda peş peşe yitirdiğimiz ve sanatı- mızda modernizmin öncüleri dıyebileceğimiz bir grubun temsilcisiydi. Bu gruptan artık. herhalde. sadece Nejad Devrim ve Avni Arbaş ha- yattı. II. DCnya Savaşı'nın ertesinde Paris'e giderek bu sanat metropo- lündeki ülkesiz, ulussuz. "evrensel göçebeler" topluluğuna katılan bu grup üyeleri, oradaki meslektaşlan arasında önemli bir etkinlik sağ- larruşlardır. Selim Turan. bir bölümünün eserlerini Yapı Kredi'nin "20. Yûzyıl Fransız Resim SergfcT'nde izlediğimiz, Pkasso, Miro, Klee, Laurens, Stael, Hartung, Dubuffet, Ubac gibi sanatçılarla birlikte sergi- ler açmıştır. Ne var ki Selim Turan gibi çağdaş sanatçılanmız, Paris'te edindikleri ıtıbara. ılgiye henüz kendı ülkelennde enşememışür. Onun kuşağından Batı sanatçılannı sergilemeye. belgelemeye, öğrenmeye meraklı çevre- ler, nedense. kendi sanatçılanmıza aynı mertebeyı layık görmemekte- dirler. Bütün bu sanatçılanmızı yitirmekten bizce daha acı olan, cenaze törenlerinin ardından, onlan bir de hafızasızlığımızın karanlığına gömmemizdir. Ülkesine gelme yasağının kalkmasının ertesinde ilk ser- gisini açtığımız ve artık, benzersiz tevazuu. bilgeliği ve eserlerinin yanı sıra sohbetlenmizle anacağımız, Selim Turan'ın kendi yokluğunda da izleyebilmek, öğrenebilmek ümidiyle uğurluyoruz. Suna Gönen Eylüldü. Sergi hayallerime güldü. Eylüldü. Soyutun peçesini kaldırdı. Eylüldü. Ege'de oüann gizJerini çözdü. Eylüldü. On iki İmamı selamladık. Eylüldü. Çekim için saçlannı ta- radık. Eylüldü. İda'da Sankız'ın yağmuruyla kutsandı. Eylüldü ve gam kargası bahçemize ayak basmamışü. Sema Olgaç: "Denemeler" başlığı altında birlikte bir kitap yazmaya başlamıştık. Ben sadece kitabın içeriğini oluşturan ana bölümleri kurgulayıp ona yönelttığim sorularla konuyu yönlendiriyordum. Cumhuriyet öncesi ve sonrası Türk resim sanaündan başlayan kitap onun tüm görüşlerini içerecekti. Araya gelecek yıl Kıbns'ta yapılacak bir otelin girişine konulacak heykel çalışması girdi. Ne benim yoğun iş tempom nedeonun nefesi kitabı bitirmeyeyetti...Şimdi hertelefon çalışında "Sema bugün çauşıyor muyuz?" diye soran sesini duyar gibi oluyorum. Türk resim sanatında çok önemli bir yeri olan Selim Tu- ran'ın içten içe yaşamı alaya alan yanını benimle paylaşmasından mutluluk duyuyorum. Ve bilıyorum ki ölümsüzlük çok az kimseyi uykuda tatlı bir düşte yakalar. Keşke...Sözcüğüne rağmen... Yahşi Baraz: Selim Turan. içlerinde Fahrei Nissa Zeid. Fikret Muaüa, Abidin Dino, Avni Arbaş, Hakkı Anlı, Mübin Orfaon, Nejad M. Devrim gibi önemli ressamlann bulunduğu ve 1940'h yıllardan sonra Paris'e giden ve Paris'in sanat ortamı ve aydınlanyla ilişki kuran ender sa- natçılanmızdan biridir. Fransız dilini çok iyi bilmesi nedeniyle bu kültürle bütünleşen, Fransa'da çeşitli sanat aktivitesi ve sergiler gerçekleştiren bir geçmişe sahiptir. Aynı zamanda ünlü sanatçı Hans Hartung'un asistanbğını yapmış olan Sehm Turan genç kuşak içinde yetişmekte olan sanatçılarla ilişki kurmayı ve onlarla sağlıklı diyaloglar geliştirmeyi seven bir kişiliğe sahipti. Selim Turan Türk resmi içinde ilk soyutlamalan gerçekJeştiren bir sanatçı olaarak anı- lacaktır Kendi yaratı gücüne ve sanatına inanmış ve son günlerine kadar sanatsal araşurmalannı sürdürmüştür. Paris'te soyut resimle başlayan serüven, halk sanaü araşürmalannı, hareketli heykel çabşmalannı, natürmort ve peyzajlarla daha da geliş- tirerek sanat aktivitesini her zaman diri tutmuştur. Selim Turan sanatı ve bilgisi, yaraücılığı ve mistik kişiliğiyanı sıra tam bir İstanbul Beyefendisi'ydi. KIYMETGİRAY Bütün değerlenn üstünde ya- şamayı başaran ınsanlar vardır.. İşte, Selim Turan bu ender insanlar- dan birisiydı... Tüm insani hırslar- dan annmış, düşünceye ve sanata adanmış bir yaşamın onurunu taşırdı... Sakin ve kararh kimliği. en- gın düşün gücü yansırdı bakışlann- dan... Bu nıteliklerini ilk kez, Ankara'ya bir Selim Turan heykelı kazandı- rmak amaayla yapüğım konuşma- da tanıma şansını yakaladım. Hiç konuşmayacakmışcasına, sessizce dinbyordu. Bir anda, yumuşak ve yavaş bir sesle, düşün gücünün erdemlenni, bilgı dağarağının zenginliğini ve sa- nat gücünün yapmacıksızlığıru, do- ğal ve ıçten bir arüatımla aktarmaya başladı. Anadolu mitolojilerinden halk efsanelerine, minyatür sanaü- ndan soyut eğilımlerin özelliklerine akan yoğun bir bilgi binkimiydi an- lattıklan... Mobil heykeli için yaptığımız An- kara gezisinde de anılarla, bilgilerle varsıllaşan bilgeliğini, Kurtuluş Parkı'nın doğaya ve insana açık or- tammı seçerek kanıtlayacaktı bir kez daha... Yüksek bir kaide üzennde, nokta- sal bir dokunuşu döngüsel hareket- lere dönüştüren heykellennın inanı- lmaz statiğini, "Çok kolay, siz de ya- pabilirsiniz" alçakgönüllülüğü ıle açıklaması gıbı. resımJerini, yapı- mından sergileme evresıne kadar. her kesimden insanlarla rahat bir üs- lup içinde tartışmaya açması da Se- lim Turan'ın ustalığının ve bilgeliği- nin göstergesiydi "Sanat ve Top- lum" adlı, boyutlan küçük, fakat içeriği büyük kitabı, bu niteliklerinin belgesidir. Selim Turan erdeme ulaşmış, hu- zur dolu bir sanatçıydı. Sanat or- tamının, yıpraücı ve yıldıncı çı- karcılığından uzak kalmayı da bu er- demle sağlamıştır. 1947 yıhnda gitti- ği Pans'ten. Türkıye'ye dönüşünün 35 yıl engellenmesıni de bu erdemle göğüslemiştir. Bu aşamada, Türkiye'nin kaybına karşm Fransa'nın sanat ortamı ka- zanır Selim Turan'ı... Resimlen bu ülkede sergilenir ve koleksiyonlara katılır. Heykelleri, okullann bah- çelerinde Turan'nı sanatını tanıtır genç nesillere. Turan, uğradığı tüm haksızlıkla- ra, yalnızca okuyarak ve dur- maksızın resim ve heykel üreterek karşılık vermeyi başanr. Yaşam sü- recınin dar sınırlannı sanatsal üreti- rruyle aşar ve kalıcıbğı, ölümsüzlüğü yakalar... FATMA EKEMAN Benım dünyama Selim Turan 1984 yıhnda gırdi. Diğer yazı sahıpleri içinde onu en yeni tanıyan ben olabilırim. Çünkü elli yıla dayanan pek çok dostluklan olduğunu biliyorum. Ne ki ben de onu 4O'lı yıllarda. Üsküdar'dan bılen bir annenin kızı olmanın onurunu taşıyorum. O dönem öğreünenbk y apüğı Sultantepe Ortaokulu yıllannda. sonradan da hiç değışmedığı söylenen sakin tavnyla ve Schubert'e benzeyen fiziğiyle hatırlandığı şekliyle bana EyvallahSelimBey!betimlenmişti. Negüzel birrastlantı ki 1984 yıhnda tanışuğımda onu, andığım yıllardan anımsayan annemle ve yine o yıllarda ortaokulda öğrencisi olan bir profesörle bir araya getirdım. Bir bakıma aradan geçen uzun yıllann açığını kapatmak istermişçesine. inanılmaz bir içtenlikle yöneldiği in- sanlardan alarak görüştüklerinin arasına dahil olduk. Ve benim için Selim Turan'lı yıllar başladı. Yaşamın her alanına bakışla ılgili olarak onda ne çok şey gözlemlediğimi şimdi daha ıyi a nlıyorum. Ve bu sırada öğrendiğım şeyler olduğunu söylemelıyim. Balıkçı Haydar Bey'i onun sayesinde tanıdım. Başlangıçta kelımenin tam anlamıyla "cahil" olan bu zatta, bir cahilın nasıl "tahsilli (!7)"lerin üzennde bir yerlereçıkabileceğinigördüm -Ve Selim Bey için asıl bilginın ne oldu- ğunu, ışte bu vesileyle öğrendim. "Bilgiyle sanayi kunılur. ricaret yapıur, fakat sanat yapılamaz" derken ne demek istediği de çıkıyorduortaya. Gençlik arkadaşı Haydar Bey'i belki kırk yıl sonra sağ ve sağhklı görebibnenin sonsuz mutluluğunu yaşadığı an yamndayım ve ikisinin doyumsuz sohbetlerine tanık oldum. Bu bağlamda Selim Turan'ın kıbırden uzak, insanın özündeki cevherle ılgılenen. her değer bulduğu insana bir "arkeolog" gıbı bakışını ızledim. Arük, ikisi de fızik olarak yoklar.. İnsanlan v e onlara daır hemen her şeyi düşündüğünü ve anlamakla kabul etmek arasındaki ince çizgı üzennde gıdıp geldığını hissetüm. Anlamadığı olmadı; ama bazen kabul edemedikleri vardı sanınm. Onlan da anlamanıngeürdığı engın hoşgörüyle sındirdi, eminım. Soyutun anlamını, daha doğrusu varoluş nedenini dinledim. "KJasik devir tozun, modem denr ise rüzgarın resmini y apar. En somut resim bile ancak sınırtı birtakun şeyleri anunsatan, çağrıştıran bir çalışmadır. Oysa soyut resimde bu sınır ortadan kalkıyor. Seyreden resimde, bilincinde ya da biüncaitında var olanlarla bir çağrışımlar dünyasında buluyor kendini." Bu sozlerle anlattığı soyut resimle ılgili bir de anısını uzun süre kaldığı pansıyondakı kapıcı kadın bırgün sanatçımızdan bir resım ıstemış. Selim Bey de "Ne istersin, çiçek mi yoksa kızuun portresini mi" dıye sormuş "Yok" demış kadın: "O ne olduğunu anlamadığım resimlerden var. Her gün içlerinde başka başka şeyer göriiyorum onlann; onlan seviyorum ben" demış Yıne soy ut resimle ılgili olarak "Birçok insan, soyut resmin - karşısında anladım, anlamadım diye takılıyor \ehiçbirşey görmüyor. Bir resmin içinde elma > ey a armırt olduğunu görmesi o resmi anlamış olması mı oluyor? Anlarsa ne değisecek? Rahat edecek, bir daha bakmay acak, görmeyecek" şeklindekı açıklamalanyla alayı ne kadar sadeleştirerek açıkladığını anımsıyorum. Ve en önemlisi bır resme veya insana ya da hat sanatına şoyle bir bakıp geçmek yenne, acaba ben bunda ne görebilirim endişesıyle bıraz daha bakmasına ve her türlü gayretı cevapsız bırakmadan, hiç obnazsa hak ettiğine inandığı kadanyla ve bütün ıçtenlığiyl ecesaretlendirmesıne tanık oldum. Sehm Bey sahıden bu yaayı bıtirmek çok zor. Sız zaman içinde varbğından hiç habenmiz olmadan bızımle yaşayacak ve becerebilirsek gereğinde kullanabileceğimız çok ama pek çok şey verdinız bızlere. Genellikle yaşamın bitişiyle özdeş kullanılan "geçipgitınek"kavramı sian için söylenemez. Yanı sız bu düny adan "geçtiniz" ama "gitmediniz." Kaldınız. Bunu zamanla daha da iyi fark e deceğimızı seziyorum. Sizinle aynı zaman dilimınde ve aynı gezegende yaşamış olmaktan gurur duyuyorum. Ey\ allah Selim Bey!. Selim Bir însana, Selim Bir Ressama CAN YÜCEL 1948'lerde Resmi çok se\miştım Natürmort olacaktım neredeyse Londra'dan geldığimde Pans'e Turner'ler ve Sisley'lerle Scola Kantorum'da bır gece Ben kı Matısse'ı de bılınm Pıcasso'yu da Mahsus söyluyorum böyle Selım'ı, Şahika'yı tanıdım Oh dedim o küçücük odada PORTRE SELİM TURAN Yağhboya kokusunu çektım burnuma Bır rahıp bir rahıbe Hiç konuşmadan bana anlattılar Mikrokozmoz neymış makrokozmoz neymiş Yani mıkroskoplann Bır de teleskoplann gösterdığı evren Haşlanmış patatesler ve Vin Rouge şıselenyle Şahıka resmi mustehcenliğıyle Odayı bır tütsüyle boğdurarak Kapalı bır oda ve de resımler lkı insanın bır resimde kavgası Ne kadar da sakındıler Hep sakin Selim bütün ışler bıttıkten sonra Galenlen gezerdik bütün gün Benı de takdım ederdi ressam Soulage'a Ben sanki bır genç mabut Seine kıyısında Çıçek Pazan'na gıderdik Susar susar otururduk Selım'le Bu kadar hiç konuşmadan anlaştığım yoktu Çıçekler gıbı suskun ve konuşkandik Resım yaşıyorduk birlikte Benı bütün bunalımlanmla birlikte Şahika'yla ve odada tekrar Selim'in yamacına kıvnhr yatardım Ben Selım'ı bır sessızlığın. bır çığlıga dönüsmesı olarak gördüm. Bır tuvalın üstünde her hattı bır sathı müdaafaya dönüsmesı Bütün Şeyh Bedreddın dizısı buna tanıktır Selım,selım bır ressamdı Selim bır insan belki de fazla O öldü olduysa oldu Ama bu Selim'ı Şahika ıle O küçücük odada Scola Kantorum'da Bunca habısın kol gezdığı bu toplum içinde Selım'i selim bir ur gıbı böğrümde taştyacağım Zaman zaman sızlayan. Selim Turan 1915 yılında Istanbul'da dogdu Beyazıt \umu- ne-ı Zükur Ilkokulu'nda öğretıme başladı. ardından 1925 yılın- da Galatasaray'ın ilk kısmına geçtı 1930-32 yıllan arasında sa- nat dünyasına ilk adımını atan Turan. Nazmi Ziya ve Feyhaman ıle komşuluk yaptı 1933 yılında ilk resımlennı (Şehrayın tablo- su) çızen Selim Turan, ık'ı yıl sonra akademıye gırdı. 1937 yı- lında LeopoM Lev> ile tanıştı ve o yılın yazında ilk kez Pans'e gıttı Orada Matisse'ı zıyaret ettı ve minyatür çalışma örneklen- nı sundu 1937-39 yıllan arasında İstanbul sanat dünyasından Ahmet Hamdi Tanpınar, Ismail Hakkı AHınbezer, Hilmi Ziya Ülken, Arif Dino, M. Şekip Tunç, Abdülhak Hamit, Nunıflah Ataç, Ismail Hakkı Baltacıogiu ıle ilişki kurdu. ]^40 yılında sa- natçılann resmi Anadolu gezıienne-katıldı, Bodrum'a gıttı \e Cevat Şakir ıle tanıştı. 1941'de "Yeniler Hareketi"ne katılan sa- natçı. aynı yıl "Liman SergisiT ''ne katıldı 1941-45 yıllan ara- sında, öncekı yıllarda başlamış tezhip. minyatür çaiışmalarına yogun bır şekılde devam ettı. fıgüratıf gerçekçı resımler yaptı L skudar'da Orhan Veö Kanık, Balıkçı Haydar Som. Necmettin Okyay, Mazhar Şevket Ipşiroğlu ıle dostluklar kurdu 1947"de yeniden Pans'e gıden sanatçı. Hans Hartung ıle tanıştı ve non- fıgüratıf akıma katıldı Sabahattin Eyuboğlu Pans'e geldığınde onunla aynı pansıyonda kaldı ve birlikte. AndreGide. Paul Elu- ard, Louis Aragon, Jean-Paul Saıtre. Madeleine Rousseauıle kahvelerde ve evlerde artarak süren dostluklar kurdular Selim Turan 1950 yılında Parıs'te ilk sergısını açtı 1950-55 yılları arasında Harry Goetz ıle tanıştı. Cote d'Azurüa Pkasso \e pek çok ressamla yaz tatıllen yaptı. Academie Rançonda hocalık ve yönetıcılık görevlennı sürdürdü 1956 yılında Panste Galene Cravın'de tumuyle non-fıguratıf resimlerden olu>an onemlı bır sergı açtı 1975'e kadar geçen sürede Pans. Nev\ York. Londra. Brüksel gıbı önemli uluslararası merkezlerde toplanı 15 kışı^el sergı açtı 1960-65 yıllan arasında çe^ıtlı heykel ve duzenleme çalışmaları yaptı Öncekı yıllardan başlayarak eserlerı yoğun bır şekılde Gaugenheım. Centre Pompidou, Carnegk Foundati- on. Lille. Tel Aviv, Ville Franche Goetz, İstanbul, Ankara'daki devlet müzeleri ve koleksıyonlanna alındı 1965-75 yıllan ara- sinda geçen surede yan soyut fıgurler. portreler. kuşlar. ufuklar ve hareketli insan fıgürlen üzenne yogunlaştı Sehm Turan. I975'te Vıvoın Kültür Merkezı'nde 40 yıllık sanat faalıyetı retrospektıfı gerçekleştırdı 1980'e kadar Ital- ya'da Pıetra Santa'da (Carrare) mermer ve mobıl heykel çalış- malan yaptı Sehm Turan, 1981-92 yıllan arasında Türkive sı- nırları ıçıne gırme olanağına kavu^masıyla zaman zaman İstan- bul ve Ankara'da çeşıtlı kışısel sergiler açtı. karma sergılere ka- tıldı 1988-1994 yıllan arasında eserlerı dünyanın önemli müze \e koleksıyonlan tarafından yoğun şekılde satın alındı Selim Turan. geçen yıl Ankara Kurtuluş Parkı'ndaki "Sankız Hey- keü"nı gerçekle^tırdı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear