Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 30OCAK1994PAZAR
Dikkat bu dalgalar zehirlidir
OYATUNCACÜRE
HAMBURG - Geçen hafta sonu
Almanya'nın kuzey denizi sahille-
rinde "Pestisid Alanm" verildi. özel
giyaleri ve eldivenleriyle görevliler,
gri sulardan karaya vuracak küçük,
plastik "zehir torbacıklanm" bekle-
meye koyuldular. Alman medyası,
her seferinde sevindirici bir haber
vermenin gönül rahathğıvla, ama
gene de tedirgin; "sahillerimize ulaş-
madı" anoslan verdi.
Aralık ayında Fransa'nın güney-
batı kara sulannda fırtınadan dola-
yı batan 88 konteyner dolusu "bö-
cek ilacı" rüzgar ve akınünın etki-
siyle önce Fransa, Hollanda, Belçi-
ka ve sonunda Almanya sahillerine
vurmaya başladı. Bu zamana kadar,
her biri on gram ağırlığındaki 200
bin zehir torbası denizde sakin sakin
yüzerken. Avrupa'ya ulaşan birkaç
yüz adetiyle birUkte "skandal" pat-
lak verdi.
Şimdi, dünyanın önde gelen kim-
ya devlerinden Ciba-Geigy'nin üret-
tiği Apron adlı bitki koruma-böcek
ilacının binlercesinin. Kuzey De-
nizi'nin ekolojik yapısını nasıl değiş-
tireceği, nakliye sürecinde daha et-
kin nasıl önlemler alınması gerekti-
ği, hatta bu zehirlerin üretirninin
tümden yasakJanması gerektiği da-
ha yogun tartışılıyor.
Bitkıler için zararb böcekleri öl-
dürmek amacıyia üretilen bütün
pestisidler, zehirli maddeler. Son yıl-
larda Avrupa ve Amerika'da çevreci
akımJann ve oluşturduklan kamuo-
• Kuzey Denizi sahillerinde tatil yapacaklan, bir korkudur aldı. Motel
işletenleri de... Almanlarm meşhur reaksiyonu, iptaller başladı. Her gün
denizden kaç zehir torbası çıkanldığının hesabı veriliyor. Torbalar Ni-
jerya'ya ulaşıp yavaş yavaş zehirleme görevlerini yerine getirselerdi, Al-
manlann huzuru bu kadar bozulmayacaktı.
yunun baskılanyla bu tür maddele-
rin kullanımı, üretimi, ruhsat veril-
mesi ve hatta diğer ülkelere ihraa
konusunda resmen konulmuş ya-
sakJar var. Ancak bu alanlardaki
denetim ve kriterler de, "Bana do-
kunmayan ydan bin yaşasın" anlayı-
şından pek de farklı değil. Eğer fırtı-
na çıkmayıp da, Kıbns bandırah şi-
lebin kaptanı 88 konteyneri sulara
gömülmekten koruyabilseydi (ki, si-
gorta şirketlerinden tazminat almak
için bu tür kazalara sık rastlanıyor),
rüzgann ve akıntının yönü farklı ol-
saydı, bu kadar tantana kopmaya-
caktı.
llk etapta uzmanlar, Apron bile-
şimindeki maddelerin çok zehirli ol-
duğunu, kesinlikle dokunulmaması
gerektiğini açıkladılar. özellikle sa-
hilde dolaşan çocuklar için tehlike-
nin boyutlan büyüktü. Ancak bu,
aysbergin suyun üstündeki görünen
kısmı. Binlerce torba yırtılıp suya
kanştığında, balıklar, kuşlar ve tüm
sudaki canlılann, zehirden nasiple-
rini almalan kaçınılmaz. Bu tür ze-
hirlerin tanm alanında kullanıl-
ması, üretilmesi konusunda ciddi
yasakjar olmasına karşın, kimya te-
kelleri, Üçüncü Dünya ülkelerinde
tanmsal üretimi arttınyor gerekçe-
siyle ihracata devam ediyor, hatta
her ülkede ruhsat alınması konu-
sunda farklılıklar olduğundan, Av-
rupa pazarlannda satamadıklannı
buralara gönderiyorlar. Dünya
Sağlık Örgütii standartlanna göre
tüm dünyada yasaklanan pestisidler
bile, denetim eksikliğinden, başta
Türkiye olmak üzere birçok ülkede
kullanılıyor. Bir örnek: Hoechst
mamulü Hobrom. Ülkemizde pa-
muk ekimi yapılan yörelerde kulla-
nılan bitki koruma ilacı Hobrom bi-
leşimindeki iki madde, "ozon katüi"
ve "aşın zehirli" olarak beürlenmiş.
Almanya'da on iki yıldır üretimi ya-
sak.
Hava kirliüği, doğal yaşam. kim-
yasal katkısız yiyecek ve giyecekler-
le daha sağlıklı ve "mutlu" bir ya-
şam sürmek her bilinçli Alman'ın
özlemi. Alman devleti de vatandaş-
lannın bu isteğini her zamanki bi-
çimsel demokrasi anlayışıyla avut-
maktan yana. Ama kendi sınırlan
içinde koyduklan yasaklar, dene-
timler, zehirin kendilerine ulaşması-
na, yılanın kendilerini de sokmasına
engel olmuyor. Bayer, Ciba, Ho-
echst gibi Alman, îsveç ana serma-
yeli, çokuluslu kimya tröstlerinin
büyük karlarla, kalkınma fonlann-
dan yararlanarak ihraç ettikleri ze-
hirlerle serpilip gelişen "hormonlu"
meyve. sebze, çiçek, her türlü yiye-
cek ve hatta gjyecekler -tekstil bitki-
leri pestisid depolan- Alman ve Av-
rupalılann günlük yaşamının vazge-
çilmez parcası. Yavaş yavaş zehir-
lenme, göze batmıyor, az kişiyi hu-
zursuz ediyor.
Radyoaktif
madde radon,
akciğer kanserine
neden oluyor
BÜLENTECEVİT
ANTALYA - Yeryüzü katmanın-
daki radyoaktif madde radyumun
bozulması ile ortaya çıkan radon
gazının bodrum katlanndaki ev ve
işyerlerinde birikerek akciğer kanse-
rine neden olduğu bildirildi. Son yıl-
larda radyoaktif radon gazı ile ilgili
Avrupa'da önlemler abnmaya baş-
landığı ve bunun önemli bir çevre
sorunu olarak görüldüğü açıklandı.
Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlı-
ğı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof.
Dr. Necati Dedeoğlu, akciğer kanse-
rine yol açan radon gazının, kayaç-
lardan ve topraktan yayıldığıru, bel-
li yerlerde de çok fazla birikim
yapüğını söyledi. Dedeoğlu, bod-
rum katlardaki ev ve işyerlerinde
yaşayanlann bu maddeden etkilen-
diğını söyleyerek, "Radon gazı çevre
ve insan sağiığı açısından önemli bir
tehüke oluşturuyor. fnşaat sırasında
önlemleri olabitir. Duvarlann kaluı
ve izolasyonu olması gerekli. tnşaat
yapılacak yerde radon ölcümümin
yapılması gerekir. Veya bu tipteki
yerlerin sürekli olarak havalandınl-
ması gerekir. Hanülelerin bodrum
katlardaki yerlerde de yaşamaması
gerekir. Ana karnındaki çocuğa etki-
nnin daha fazla olacagı, bilinen bir
gerçek" dedi.
Mağaralarda ve madenlerde de
radonun birikebildiğine işaret eden
Prof. Dedeoğlu, "Yurtdışında buna
karşı önlemJer alınmtş durumda. Ra-
don gazının önemli bir sağlık riski
oluşturduğu kabul ediliyor. Türkiye'-
de de bunun önJemlerinin aluıması ve
halka bilgi verilmesi gerekir. Bodrum
katlarda yaşayanlar, evlerini veya iş-
yerierini sık sık havalandırsınlar"
diye konuştu.
Radonu tarif eden Prof. Dedeoğ-
lu, şöyle dedi:
"Radon, yeryüzünün kabuğunda
bulunan rad>ıunun bozulması sonucu
ortaya çıkan bir gaz. Solunum yolu
ile akciğer kanserine yol açabiliyor."
Mağaralarda ve bodrum katlar-
daki evlerde yaşayanlarda, maden-
de çalışanlarda akciğer kanserine
yakalanma risklerinin daha fazla ol-
duğunu söyleyen Prof. Dedeoğlu,
"Radon gazı yeryüzünün şunüannda
var, buralannda yok gibi düşünüle-
miyor. Herhangi bir yerde olabiliyor.
Bazı yörelerde daha fazla oluyor. Ne-
den radon gazı oluştuğuna geİinceise;
radyoaktif bir madde olan radyum
belli bir sfire sonra bozuma uğruyor.
Bu bozulduğu zaman da bir gaz ohı-
şuyor. Bu gaz radon gazı olarak ad-
landırüıyor. Gaz havadan ağır oldu-
ğu için de yeryüzüne yakuı bölgelerde
birikim yapıyor. Çevre sağlığından
sorumlu binmlerce Türkiye'de bu ga-
zın ölçümü yapıunah, yöre halkına da
önlemleri anlatılmabdır."
Lagerfeld bulutlann üzerinde gezerken baltayı taşa vurdu
O artıkMüslümanlannyenihedefî
NECLA SEYHUN
Baltayı taşa vurdu Karl Lagesfeld Hem de ne
taş... Tuttu, Kuran'dan birsureyı üstü açık dekol-
te bir gece elbisesinin göğsüne işledi.
Tüm Müslüman ülkelerin tepkısini çekti yeni
modası. Arabistan'da, İran"da ise öfke doruklara
çıktı. Salman Rüşdi olayında olduğu gibi ölüm
fetvalanna vardı iş.
Olana bakm!.. Neye niyet, neye kısmet... Çok
büyük bir ağırlığı olan, büyük alışverişler yapan
müşterilere hoş görüneyim derken -aşk şiiri sanı-
yormuş o Arapça yazılan- onlan tümüyle kaybet-
mek tehlikesi ile karşı karşıya...
Ölümlerden ölüm beğen!..
Orijinalite diye her şeyin üstüne giderken ola-
cağı bu..
Aslında Karl Lagerfeld yenilik, orijinalite diye
gözünü budaktan sakınmayan bir modacı. Ama
elbette bu sonuca varacağmı bilse, taştan uzak tu-
tardı baltayı. O da ayn hikaye...
Ününü Fransa'da yaptı, Fransız modacı diye
geçiyor dünyada adı. Aslında Almanya'da, Ham-
burg'da doğdu.
Sıradışı bir modaadır Lagerfeld. Beş lisanı ana
dili gibi konuşur. Son derece varlıklı bir ailenin
çocuğuydu. Bir dediği iki olmazdı. Çok mutlu bir
çocukluk yaşadı.
On dört yaşında öğrenimini sürdürmek için Pa-
ris'e geldi. Uluslararası yün firmalanmn genç
amatörler için açtığı yanşmada, yolladığı manto
modeli ile birinci oldu. Aynı yanşmada "en iyi el-
bise" ödülünü de Yves Saint-Laurent kazanmıştı.
Ünlü modacı Balmain onu angaje etti. Üç yıl
kaldı orada Lagerfeld. Modanın, dikişin girdisini
çıktısını tüm incelikleri ile öğrendi.
Oradan Patou'ya geçti. 1958-1963 yıllan arası-
nda Patou'da sürdürdü meslek yaşamıru. Daha
sonra serbest çalışmaya başladı.
Roma'da Fendi'de, Fendi kızkardeşlerle kürk
modellerini hazırlamaya koyuldu. İnanılmaz bir
başan sağladı bu işte.
Ama asıl başansını Chloe'de gösterdi: Bu hazır
giyim modaevinde ünün doruğuna ulaştı. 20 yıl
çalıştığı modaevinin hazır giyimini de inanılmaz
bir üne kavuşturdu, ona bir Haute Conrure şıklığı
kazandırdı. Sıradan olmaktan çıkardı.
Eline çabuk bir modacıdır Lagerfeld. Çeşitli fır-
malara bir mevsimde 25 koleksiyon çizdiği olur.
Birara Viyana'da, moda akademisindederslerde
veriyordu.
Sonunda bıraktı bu dersleri. Vakti olmadığı-
ndan değil; d'ğrencileri çok "ciddi" bulduğundan.
Modada ciddıyet Karl Lagerfeld için kusurlann
en büyüğü. Modacının ayaklan ille de yerden
kesik olacak!.. Ne kadar bulutlann üstünde ge-
zerse, o kadar iyi...
Bir mevsim musluklara. İngiliz anahtarlanna,
çekiçlere takmıştı aklını. Bunlan kolyeler. küpe-
ler, kemerler olarak soktu moda dünyasına.
Bir seferinde de başlara stil mobilyalar oturt-
muştu. Minyatür -şapka boyu- koltuklar, kane-
peler. iskemleler...
"Başmuznı üstünde yeriniz var" demenin moda-
ca açıklaması mıydı bu?..
Bir başka sefer elbise boyu saatler işletmişti
gece elbiselerine: oymalı. doreli, eski. antika saat-
ler... Saatlerin kaçı gösterdiği önemli değildi. Öyle
bir kıyafeti giyince, kaçı gösterse de olur!..
Moda dünyasının bu aklı bir değil, defalarca
havada modacısı ashnda 18. asra bayılır. Kato-
ganlan ve yelpazeleri ile ünlüdür. Zengin bir yel-
Lagerfeld 'şeffaflık' \anlısı. İsterse karakış olsun. Lagerfeld'in dekoltelerde korkusuzca oynadığı modellerden biri.
paze koleksiyonu vardır modacının.
Yelpaze artık onun simgesi.
Evet, "o nuluş senin, bu benim" derken
baltayı taşa vurdu bu mevsim Lagerfeld.
İstediği kadar o elbiseleri satışa çıkar-
masın. özürlerdilesin. istediği kadar "bil-
miyordum vallahi' aşk şiiri sandım" de-
sin. Koyu dincileri karşısına aldı mı. al-
madı mı? Başını kurtarsa bıle modaevini
nasıl kurtaracak? Arap müşteriler Cha-
nel modaevini bo\kot edecekler artık.
Müşterilerin mumla arandığı birdönem-
de. Tarzan değil, ama Lagerfeld gerçek-
ten zor durumda. İster kırk katır. ıster
kırk satır!..
Bir doğa harikası: Güney Şelalesi
Doğa, ülkemizin her noktasuu, genç kızlanmızın dantel örgüleri gibi örmüş. Güney Şelalesi de onlardan biri.
İRFAN O. HATtPOĞLU
D
oğa. ülkemizin her
noktasını, genç
kızlanmızın dantel
örgüleri gibi ör-
müştür. Herbiri
^ ^ ^ ^ ^ görülmeye değer.
^ ^ ^ ^ ^ ^ Bunlardan bir ta-
nesi de Güney Şelalesi'dir. Şela-
le, Denizli'den 75 km., Güney il-
çesinden 3 km. uzaklıktadır.
Kısa süre öncesine kadar ulaşı-
mı zordu. Belediyenin çahşma-
lanyla ulaşımı düzeldi. Araclar
rahatlıkla gidip gelebilmektedir.
Ulaşılan güzellikler gibi doğal
dengesini bozucu, inanılmaz öl-
çülere varan yıkım çalışmalany-
la kısa zamanda yapılandıra-
cağız. Ve, doğaseverlerin yüre-
ğinden bir damar daha söküp al-
mamız için zaman her geçen gün
kısalıyor.
Güney Şelalesi, ilçe merkezi-
nin güneyinde, Cindere köyü
eteklerinde bulunmaktadır.
Suyu, 20 metre _ yükseklikten
aşağıya dökülür. İçerisinde bü-
yük bir mağara vardır. Mağara
boşluğu sarkıt ve dikitlerle do-
• Her doğa
harikasının
başında olan
bakımsızlık,
korumasızlık
Güney Şelalesi'nde
dahaağırdır.
Köylüler bahçe
sulamak için
şelalenin suyunu
sıklıkla kesmekte.
natılmışür. Sarkıt ve dikitlerin
oluşturduğu rnanzara görülme-
ye değerdir. Ülkemizdeki bili-
nen mağaralann hoş görüntüle-
rinden birer parça getirilip yer-
leştirilmiş gibidir. Mağara içeri-
sinde büyük bir göl vardır. Göl-
de rahatlıkla yüzülmektedir. Şe-
lalenin içi kadar dışı da etkileyi-
cidir. Yosunlarla kaplı yüzeyin-
den hızla akan suyun çıkardığı
ses, günün değişik zamanlan-
nda, değişik açılardan güneş
ışığının su damlalanyla oluştur-
duğu renk çizgileri görülme\e
değer.
Her doğa harikasının başında
olan bakımsızlık, korumasızlık
Güney Şelalesi'nde daha ağırdır.
Köylüler bahçe sulamak için şe-
lalenin suyunu sıklıkla kesmek-
tedirler. Hafta sonunda piknik
için gelenler, asırhk ceviz ve
çınar ağaçlannın altlannı çöp-
lük durumuna getiriyorlar. Ma-
ğara içinde bulunan sarkıt ve di-
kitler kınlmakta. gölün içerisine
içtikleri gazozlann, içkilerin şi-
şelerini atmaktadırlar. Hızb kir-
lenmeye yüreğj dayanmayan
Güney Belediye Başkanı Musta-
fa Gökoğlan, yöreyi belediyenin
koruması altına almak istıyor.
Kısa arahklarla mağara içinde,
piknik alanında temizlik yaptın-
yor. Doğal dengenin korunması
için uğraş veriyor. Özel ilgisiyle
yürütülen çalışmalar şelaleyi
kurtarabilir mi?
Çağnm, doğayı seven tüm in-
sanlara. Önümüzdeki yaz mev-
siminde yapacağınız gezı izlen-
cesine mutlaka Güney Şelalesi'-
ni ekleyiniz. Ertelerseniz belki
eöremev ebilirsiniz.
Doç. Dr. Mustafa Girgin
Iklimdeğişiklikleri
doğal afetlere
neden olabilir
ERZURUM (AA) - Atatürk Üniversitesi
Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Coğrafya
Anabilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Musta-
fa Girgin, hava sıcaklığı ve yağışlardaki istik-
rarsızlığın. giderek artan çevre kirliliğinden
ka>Tiaklandığını söyledi.
Doç. Girgin yaptığı açıklamada. çevre kir-
liliğine bağh iküm değişikliğinin, doğal afet-
lerde artışa da neden olabileceğine dikkati
çekti. Dünyanın farklı bölgelerinde 30-40 yıl
içinde değişik iküm olaylan yaşanacağını,
kısa arahklarla aşın soğuk ve sıcak günler
yaşanabileceğini kaydeden Girgin şu görüş-
leri savundu:
"Dünyayı gelecekte iki muhtemel tehlike
bekliyor. Birincisi, küçük bir buz çağı, ikincisi
küçük bir tropik çağ. Şüphesiz insanın bugün-
kü çevre kirlerici etkinlikleri beklenilen iküm
değişikliğini süre bakımından etkileyecektir.
Sera etkisi, dışarıdan tsı alan. ancak tsı verme-
yen bir sistemdir. Atmosferde ısınmayı sağla-
yan, sadece karbondioksit birikimi değildir.
Buna diğer gazlar da katılıyor. Bütün bu
olumsuz koşullar, kentleşme, artan sanayileş-
roe ve benzeri olumsuzluİdarın sonucunda or-
taya çıkmaktadır.
Bazı faktörierin asgari etkileri, sonucJan
bakımından oldukça tehlikelidir. Bu nedenle
artan risk faktörü, atmosferde çok az bir de-
ğişmeye neden olurken, sonuçları canlı hayat
için kötü günlerin habercisi olabilir."
Dünvanın. 21. yüzyılda sera etkisinin yol
açacağı tahmin edilen ısnmamn yanı sıra dü-
şük ısı ortamlan ile olağanüstü iklim değiş-
melerine de gebe olduğuna işaret eden Doç.
Girgin. "Bu olağanüstü şartlar, su baskınlan,
çığ ve kuraklık olabilir" dedi.
Küçük çocuklar
daha sık kulak
taramasından
geçmeli
MHDICAL I K I B I M
Son günlerde sağlık uzmanlannın, yeni
doğan bebeklere işitme testleri uygulanması
yolundaki önerilerine ek olarak. bu testlerin.
çocuklann konuşma ve dil yetilerinin gelişti-
ği aşama sonuna dek sürdürülmesi gereklıli-
ğine parmak basıyor. CAST adı verilen bil-
gisayar destekli bir yöntemie, 6 ay ile 5 yaş
arası çocuklarda işitme bozukluklan ko-
laylıkla saptanabiliyor. Kısaca CAST ola-
rak bilinen Aşamalı Deney Yolu ile Jşitsel
Sıruflandırma yöntemi, çocuklann seslere
olan tepkilerini ölçerek her türlü işitme bo-
zukluğunu ortaya çıkarabiliyor.
Amerika'da p A Ç T a H ı
çocuklar. okula *~ft.o 1 dUl
başiarken iik kez verilen bilgisayar
resmi olarak işit- destekli bir"
sel testlerden aeçi-
u e s L e K 1 1 D i r
.
yor. Ancak okula yontemle, 6 ay ile
5 yaş arası
çocuklarda
işitme
bozukluklan
kolaylıkla
saptanabiliyor.
başlama yaşı, işit-
me bozukluklan-
nın saptanması
açısından çok geç
sayılıyor. New
York Albert
Einstein Üniver-
sitesi Kulak-
Boğaz-Burun Fa-
kültesi Başkanı
Judith Gravel, amaçlannm, işitme özürlü ço-
cuklann erkenden saptanması ve iletişim bo-
zukluklannın giderilmesi olduğunu belirtı-
yor.
Geçen yıl başında, ulusal sağlık kurum-
lan, tüm yeni doğan bebeklerin kulak tara-
masından geçmelerini önerdi. Buna karşın,
öneri, tüm bebeklerdeki işitme bozukluk-
lannın saptanacağı ve gerekli önlemlerin alı-
nacağı yolunda bir garanti sayılmıyordu.
Dahası, kimi çocuklarda bu tür sorunlar
daha ileri yaşlarda ortaya çıkabilirdi. Bu ger-
çeklerden yola çıkılarak, kulak tarama-
lannın daha ileri yaşlarda da sürdürülmesi
için bir girişimde bulunuldu.
CAST yönteminde çocuk başını sesin gel-
diği yöne çevirerek tepki gösteriyor. 2.5 ile 5
yaşlan arasındaki çocuklara ise bir düğmeye
basmak ya da bir şeyi bir kutuya atmak gibi
daha etkin yöntemler uygulanıyor. Çocuğun
tepkileri bilgisayar aracılığıyla sınıflandınlı-
yor. Yeni doğan bebeklere uygulanan bir
testte ise, beyinden gelen ve bir sese tepki ola-
rak ortaya çıkan elektrik dalgalan kaydedi-
liyor.
CAST yöntemi, işitme bozukluklannın
kesin saptanmasında etkili olursa, daha pa-
halı ve daha külfetli olan geleneksel yöntem-
ler bir yana bırakılacak.