Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET
23OCAK1994PAZAR
12 DUNYADAN
Kürtler K.Irak'ta devlet kuruyorm,. v. llork S^tn ! °'ara
'c t a n ı n a n
bagımsız bırKürtdev- Bağdat'ın Kürt ekonomisini baltala- olan ve sayılan bugün 20 milyonu bu- kendini açıkça beuı ediyor. Belki de
<CI)r ^>fU> yOrK (tıtncs letinin gerçekleşmesi şimdilik uzak bir maya yönelik ambargosu, ekonomiyi lan Kürtlerin, bağımsızlık savaşı efsa- yaralann en derini, Jran sınınndaki
gfeeyetojjorkguncg jletinin
^ ^ ^ a ş i m d i l i k uzak b i r
„ , ,. 1 1 1 1 1 olasıhk gibi eörünüyor.
Kuzey Irak ın çıplak platolan ve kar- Y i n £ d e K | r t h a l k ' l n m 7 5 y l l d l r ö z l e .
larla kaphdaglannda Kürtler. harabe-m i n j k ü & «K ü r d i s t a n « önlenemez
ye donmuş koylennı. kasabaannı b ır biçimde şekilleniyor.
y ş y
yeniden kurma\a ve bö>lecefiilibır
devlet oluşturmaya çalışıyor.
Ayaklanmalanndan ve Saddam
Hüseyin'in güçleri tarafmdan ezilme-
lerinden üç yıl sonra. yaklaşık 4 mil-
yon Kürt özerk fakat temkinli bir
yaşam sürüyor.
BM'nin yıllık 145 mılyon dolan bu-
lan acil yardımına muhtaçlar. Yaşam-
lannı, Irak kuvvetlerini körfezde tut-
mak için her gün 36. paralelin kuze-
yinde uçan BM, İngiliz ve Fransız
uçaklan koruyor. İran tarafından des-
teklendiği söylenen şeriatçı hareketle
kuşatılmış durumdalar.
Suriye'den Türkiye'ye kadar bütün
komşular, kendi ülkelerindeki Kürt
azmlık tarafından tehdit edildikleri
hissini yaşıyor ve sınırlan uluslararası
şy
Irak Kürilerinin. seçimle ışbaşına
gelmiş. ikı rakip partinin eşiı şekilde
bölüştüğü bir parlamentosu var. İlaç
ve malzeme sıkıntısına karşın, 24 has-
tane işlemeye çalışıyor. Bir adalet sis-
temleri. poîis gücü ve iki ana gerilla
grubunun birleşmesiyle oluşmuş 36
bin kişilik bir ordulan var. 1.500 kadar
ilk ve ortaokulun yanı sıra. üçüncü
üniversitelen kuruldu.
Kürdistan Demokratik Partisi'nin
lideri Mesut Barzani (47), "Şimdiye
kadar yaptıklarımızdan gunır duyuyo-
nız ancak \ aşamlarunız tehdit altında"
diyor. Barzani. Kürtlerin sorunlannı
şöyle sıralıyor: Birincisi, "çifte ambar-
go." Bır yandan Irak'a uygulanan
uluslararası yaptınmlar, öte yandan
ğ
maya yönelik ambargosu, ekonomiyi
boğuyor. İkincisi, Bağdat'ın yürüttü-
ğü terörist kampanya. Sonra hem Irak
hem İran'dan gelen bomba saldınlan.
Barzani, "Ayrıca, yerel gerilimler,
giderek kötüleşen ekonomi, yaşam
standartlanndaki düşüş de istikran et-
küiyor" diyor.
Yine de Kürt devleti oluşuyor ve
güçleniyor. Kürtlerin şu ana kadar
kurduklan en uzun süreli devlet bu ol-
du. Barzani, aynmcı bir devlet hedef-
lemedikleri konusunda ısrarlı. Amaç
en azından şimdilik. federasyon içinde
özerk bir bölge oluştump. Saddam'ı
devirerek Bağdat'ta demokratik bir
yapı kurulmasına yardım etmek.
Saddam posterleri indirilip yerlerine
şehit fotoğraflan asılsa da, binalann
üstünde Kürt bayrağı dalgalanmıyor.
Kürt parası ya da pasaportu yok. Irak
yasalan halen yürürlükte.
Türkiye. İran ve Irak'a dağılmış
lan Kürtlerin, bağımsızlık savaşı efsa-
neleşmiştir. Öyle ki. Kürtler "Bizim
tek dostiımuz dağlardır" der.
Irak'ın 1991 ayaklanmasına karşı
verdiği tepkinin izleri her yanda görü-
lebilir. Bağdat'ın baskısından 4 bini
aşkın köy zarar gördü. Kimi bölgeler
aylarca elektrik almadı. Bağdat'ın, is-
tasyondaki genel anzayla ilgili açıkla-
malan da hiç inandına değildi. Yetki-
liler, henüz açlık tehdidi bulunmama-
sına karşın, kötü beslenmenin izlerinin
her yanda görülebildiğini söylüyor.
Yıllık enflasyon yüzde 100. Yüzde
85'lik bir işsizlik oranı ise. yalnızca an-
lamsız. kuru bir istatistiki bilgi.
Raşid Cabar ısmındeki yaşlı bir köy-
lü "Bu insanca yaşamak değil, yalnız
hayatta kalma çabası" diyor ve ekli-
yor: "Gücsüzüm, dört ameliyat geçir-
dim. Geiecek görmüyonım. Allah'ın
yardımına muhtaç kaldık."
Bölgede uygulanan Irak vahşeti.
çç ediyor. Belki de
yaralann en derini, Jran sınınndaki
Halepçe'de açıldı. 16 Mart 1988'de
adını duyurdu Halepçe. Dünya ilk kez
bu tarihte Irak'ın Kürtlere karşı kim-
yasal silah kullandığını farketti.
O zamanlar yerel gerilla kuvvetleri-
nin başında bulunan Şevket Hacı
Muşir, o günü şöyle anlatıyor: "önce
öğfc üzeri, bombalar patladı, camlar kı-
rüdı, sonra saat 6'ya 20 kala, sekiz as-
keri uçak belirdi, kasabayı bombaladı-
lar. Tuhaf bir şeyler sezdik. Bombalar-
dan geriye sarı bir toz bulutu kaldı.
Bulut yükselmedi, aksine yere indi.
Kaçmaya çalışanlar yollarda sinekler
gibi döküldü. Evde saklanmaya cab-
şanlann da SODU aynıydı, çünkü camlar
kırümtştı."
Köylülere ve insan haklan örgütle-
rine göre, ölü sayısı 6.500'ü buluyor-
du.
Şimdi Halepçe'de bile yaşam geri
d ö n û y o r
JohnDarton
Meksikalı ünlü yazar ve diplomat Carlos Fuentes, Meksika'daki Zapatista ayaklanmasını yorumladı:
'Kurşunlar,taşlardeğil,yurttaşlarkonuşsurî
r ürkiye'ye çok uzak
görünen bir iilke.
Meksika I994_yûma
bir ayaklanmayla girdi. Ülkenin
güney ucundaki Chiapas eyale-
tinde Zapatistalar adı altında
başkaldıran köylüler de, onları
bastırmaya çaiışan hükümet
güçleri de yöreyi kan göliine çe-
virdiler. Gazetelerin gündelik
haberleri arasmda Meksika'da
olup bitenlerpuslu bir belirsizlik-
ten kurtulamadı. Nasıl bir yö-
reydi Chiapas? Orada kimler
himgi koşullarda yasıyordu? On-
ca insanın yasamını yitirdiği bir
ayaklanmanm temelinde neler
yatıyordu? Romanlarıyla iilke-
mizde de çok iyi tanınan Meksi-
kalı romancı, öykücü, eleştirmen
ve diplomat Carlos Fuentes. The
Guardian Internaional m 15
Ocak 1994 günlü sayısında ya-
yımlanan yazısuıda, bu tür soru-
lara açık seçik yanıtlar getirir-
ken tek çözünıün demokrasi ol-
duğunu vurgulamadan edemi-
yordu. Türk okurlarımn Aıara,
Yash Gringo, Artemio Cruz'un
ötümü, Deri Değiştirmek, Kör-
lerin Şarkıst, Sefer gibi yapıtla-
rıyla tanıdığı Fuentes, "Chia-
pas 'ta şiddet son bulsun, ama de-
mokrasi baslasın," diyordu.
"Chiapas 'ta taşlarya da kurşunr
lar değil, yurttaşlar konuşsun..."
Carlos Fuantes
Chiapas, Meksika'nın en
yoksul ve en güneydeki yöresı-
dir. Orada bütün köylüler Yer-
li, bütün Yerliler de köylüdür.
Bu yılın 1 ocak günü başlayan
ayaklanmadan çok önceleri
Chiapas'ta iki büyük ayaklan-
ma daha patlak vermişti.
1712de Maria Candelaria
adh bir kız çocuğu Meryem
Ana'yı gördüğü sanılan yere
yürümüştü. Katolik Kilisesi ise
mucizeyi tanımaya yanaşmadı-
ğı gibi Maria'nın sunağını da
yıktırmaya kalkışmıştı. Bunun
üzerine halk ayaklanmış. ayak-
lanmaya önderlik eden Sevasti-
ao Gomes de ia Gloria İspany ol-
lann kökünü kanmak için sa-
vaşmaya hazır altı bin Yerli'-
den oluşan bir birlik kurmuştu.
1868de de Agustina Gomes
Checheb adb genç bir kadın
Chiapas'ta taşlann Tann'nın
sesiyle dile gelip kendisiyle ko-
nuştuğunu ileri sürmüştü. Ko-
nuşan taşlar birçok hacırun yö-
reye akın etmesine yol açrruş,
bu laş tapımırun çevresinde bir
tür toplumsal protesto oluşma-
ya başlamıştı. Agustina hapse
atılmış, ama Mexico kentinden
gelen lgnacio Fernandez Galin-
do diye biri hareketin başına
geçmiş, Yerliler'e "altın çağ"
vaadinde bulunarak toprakla-
nnı geri alacaklannı söylemişti.
İki ayaklanma da Gabriel
Garcia Marquez'in büyük de-
desinin kaleminden çıkma birer
Fuentes: Toplumsal bir ayaklanma için tüm koşullar hazır
Devrimin başmimarı Zapata
1879 yıhnda doğan Meksikalı devrimci, Emiliano Zapata Meksika
Devrimi sırasında vesonrasında (191 l-1917)yürüttüğü gerilla
savaşıyia tanınır. Toprağın köylüler arasında eşit olarak
paylaştınlmasını sa\unmuştur !
7
\aşında köylülerin topraklanna
el koyan büyük toprak
sahibine karşı protesto
hareketine katıldı. Böylece
yasa dışı eylemlerine
başlamışoldu. Meksika
Dıktatörü Porfirio Diaz'a
karşı bir ayaklanma
başlatan Francisco
Madero'nun saflanna
katıldı. Madero'nun
1911'debaşkan
seçümesinden sonra sonra
Zapata, Toprak ve
Özgürlük sloganı ile toprak
dağıtımının
gerçekleştirilmesine
önayak oldu. Bu arada
başka bir devrimci önder
Pancbo Villa ile birlikte
gerilla savaşına devam etti.
Yönetim, gerilla savaşını
kırmak için Zapata'yı
tuzağadüşürerek, Meksika
Devrimi'nin bu yılmaz
savaşçısını ortadan
kaldırmayı başardı.
Zapata 20.yüzyıldaki ilk
büyük köylü hareketinin
önderi olarak kabul edilir.
Fuentes'e göre, bugüne kadar pek çok
sanatçı yetiştiren Chiapas ülkenin gelişmiş
kuzey kesimi ile yoksul kalmış
güneyini birleştirecek tek köprünün
demokrasi olduğunu gösteriyor.
Zapatistalar Meksika'da devrimci nınun ayaklanmasını sağladı.
masaldı sanki. İki ayaklanma
da silah zoruyla bastınlmışü.
Şimdiki ayaklanmanın da öm-
rü kısa olacak.
Ömrü kısa olmayacak bir şey
varsa. o da hepsi de Yerli olan
köylülerin ve hepsi de köylü
olan Yerliler'in, yani Chiapas
halkınm büyük çoğunluğunun
on beşinci yüzyıldan bu yana
içinde yaşadığı yoksulluk. ada-
letsizlik, kıyım ve insan haklan-
nın ayaklar altına alınışıdır.
"Meksika De\Tİmi Chiapas'-
tan geçmedi!" Bugüne değin
çok sayıda yazar ve sanatçı ye-
tiştiren Chiapas eyaletinden alü
yazann yayımladığı bildiride
böyle deniyor. Chiapas gerçek-
ten de Pancho Villa ve Emiliano
Zapata'dan önceki bir dönem-
de yaşıyor sanki. En küçük bir
toprak reformu gerçekleşme-
miş. Chiapas'ta topraklar top-
rağı işleyenlere geri verilme-
mekle kalınmamış. yerel oligar-
şi ortak topraklan da azar azar
çalmayı sürdürmüş.
Peki ya siyasal otorite? İşte
asıl sorun burada. Halkın ço-
ğunluğuna aynlacak engin ve
bereketli topraklanyla gönenç
içinde yaşayabilecek bir eyalet
yoksulluğun batağında, çünkü
genellikle devlet yetkileleriyle
işbirliği eden yerel yönetimler
ekonomik güçlerle elele.
Toplumsal bir ayaklanma
için bundan daha elverişli bir
ortam olabilir mi? Asıl tuhaf
olan. böyle bir toplumsal ayak-
lanmanın daha önce meydana
gelmemiş olması. Ama gene de
Chiapas'taki durumun çok iyi
bilindiğı apaçık ortada; Çünkü
Devlet Başkanı Carlos Salinas -
ın Meksika'nın toplumsal has-
talıklanna getirdiği iyi niyetli
reçete diye nitelenebüecek Soli-
daridad (Dayanışma) programı
kapsamında Chiapas'a son bir-
kaç yıldır toplam 50 milyon do-
larhk bir kaynak aktanhnış bu-
lunuyor. Chiapas eyaletinin
buna gerçekten gereksinimi
var.
Benjamin Disraeii. 1845'te
ilk Sanayi Devrimi'nin İngilte-
resinden söz ederken, "Biz iki
ülkeyiz," demişti. Dünya yirmi
birinci yüzyıldaki yeni bir bilgi
ve teknoloji devrimine doğru
ilerlerken, Meksika yalnızca
toplumsal açıdan değil, coğrafı
açıdan da iki ülke olma tehlike-
siyle yüzyüze. Meksika'nın gö-
rece gönenmiş, gelişmiş ve dün-
ya ekonomisiyle bütünleşmiş
kuzeyi, Meksika'nın unutul-
muş, ezilmiş, çaputlara sa-
nnmış güneyini sonsuza dek ge-
nde bırakabilir.
Chiapas bir uyan işartti:
Devrimci hareketin 1910'da
başlamasından bu yana gerçek-
leştirdiği birçok ilerlemeyle
hakb olarak övünç duyan bu
ülkenin genel dinamiğiyle Mek-
sika'nın güneyinin, Meksika'-
nın yoksullannın bütünleştiril-
mesi gerekiyor. İki Meksika
arasındaki köprü ise demokra-
sidir. En somut ve yerel düzey-
de demokrasi, insanlann birbir-
lerini tarudıklan ve en iyileri
seçükleri köy düzeyinde de-
mokrasi. İşte o zaman Chia-
pas'ın sonsuz zenginliği -kakao,
kahve, mısır, buğday, el değme-
miş ormanlar ve uçsuz buçaksız
otlaklar- yalnızca bir avuç insa-
na değil, çoğunluğa yarar geti-
recektir.
Şu sıra Chiapas'ta savaş var.
Meksika ordusu isyancılan
basürmak amacıyla ağır silah-
lar kullandı, roketler fırlatü,
havadan bomba yağdırdı. So-
nuçta, yağmur ormanını yerle
bir eden roketleri ilk İspanyol
athlannın gelişini gören atalan-
nın gözlerindeki dehşetle seyre-
den halkı da sindirdi.
Meksika'da şiddete karşı bir
görüş birliği vardır. Bizim tari-
himiz kanla yıkanmıştır. Köy-
lülerin, başka bir deyişle Yerli-
ler'in verdiği bir gerilla savaşı-
nın şiddetinden yana olamayız.
Ama onlann umarsızlığı anlaşı-
lır bir şey. Başka bir yöntem var
mıydı ellerinde? Ohnadığını
söylüyorlar. Ama bizler, hükü-
met ve yurttaşlar, onlara başka
yöntemler olduğunu kamtla-
mak zorundayız.
Zorbalık ile özgürlük arasın-
daki köprünün, savaş ile banş
arasındaki köprünün adı de-
mokrasidir. Chiapas'a de-
mokratik yoldan seçilmiş yöne-
ticiler gelmelidir. Şiddet son
bulmah, ama demokrasi başla-
malıdır. Chiapas'ta taşlar ya da
kurşunlar değil, yurttaşlar ko-
nuşmalıdır.
Derieyeıu Celal Üster
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Yaramıza Tuz Basacağız!
Geçen yıl 24 Ocak'ta, Uğur Mumcu öldürüldüğünde
Avustralya'da, Sydney'deydim. Dünyanın bir ucu. Arada
dokuz saatfark var; burada gündüzken, orada gece. Ak-
şam 20.30'da Sydney Halkevi'nde yemek yiyecegiz.
Yemek saatine dek, beş-on dakika uzanıp dinlenmek is-
tedim. Uyumuşum. Düşümde Kenan Evren'i gördüm.
Erol Simavi'nin koluna girmiş, yürüyüp gidiyorlar. Uya-
nınca, arkadaşlara:
- Türkiye'de önemli şeyler oluyor! dedim.
- Darbe mi?
- Bilmiyorum, belki darbe değil ama, basınla ilgili
önemli bir olay var. Kenan Bey'le Erol Simavi'yi kol kola
görmek hoşuma gitmemişti. Erol Simavi, Uğur'u çok se-
verdi. Kenan Bey de, silahı simgeliyor. Yemekten sonra,
gelip yine yattım. Bu kez, arkadaşlarım kaldırmışlardı:
- Abi, kalp ilaçların yanında mı? Dil altı ilacını filan al,
evi bir arayabilir miyiz? Ya da gazeteyi?
- Ne oldu, haber nedir?
- Uğur Bey'in başına bir olay gelmiş diye duyduk...
Çok geçmedi, Uğur'un bir cinayete kurban gittiğini öğ-
rendik. O gece saat 02.30'da, bulunup getirilen bir dakti-
loda, "DünyanınBirUcundanUğurMumcu'ya..."başlık-
lı "Ankara Notlan"m yazmaya başlamışttm. Avust-
ralya'ya Nazım Hikmet'in 91. yaşgününe gitmiştim ama,
toplantılar Nazım ile Uğurtoplantılarınadönüşecek, ikisi
birden anılacaktı. Ben, oradan ayrıldıktan sonra da, et-
kinlikler sürdü; Avustralyalı okurlardan İdal Ayık'ın bir
mektubunu adresiyle birlikte yayımlamam, dünyanın
her yerinden yüzlerce kişinin birbirleriyle dost olup,
Uğur üstüne mektuplaşmalarını sağladı.
Başına gelecekleri Uğur da düşünde görmüş mü? Bir
geceyarısı uyandığında, eşi Güldal Mumcu, Uğur'u bir
bacağını ovalarken görmüş.
- Ne oldu Uğur, bir şey mi oldu? Niye bacağını ovalı-
yorsun?
Önce söylemek istememiş olmalı, eşi üzülmesin diye,
sonra anlatmış:
- Bir patlama oldu, bacaklanm havaya uçtu!
Uğur öldürüleli bir yıl oldu; öldüren ya da öldürenler
hâlâ ortada yok. Katiller bulunamıyor. Turan Dursun'un,
Muammer Aksoy'un, daha nicelerinin katilleri de yok
ortada. Almanya'da yaşayan Adnan Binyazar, yine Al-
manya'da yaşayan Dursun Anlgan a 25 Ocak 1993 gü-
nü, Uğur Mumcu olayı ile ilgili olarak, güzel bir mektup
yazmış. Olayın sıcaklığı karşısında bir sanatçı duyarlığı
ile kaleme almış. Şöyle diyor söz ustası Adnan Binyazar
Berlin'den Monheim'daki Atılgan'a mektubunda:
"Sevgili kardeşim,
Her şeye teşekkür ederim. Uğur Mumcu 'nun açtığı ya-
ra gün gün derinleşiyor. Sizlerden ayrıldıktan sonra,
yüreğime boşaldı ne varsa. Türkiye, meclisiyle, askeriy-
le, halkıyla... Artık ortaçağlarda kalması gereken bu il-
kelliğe son vermenin yolunu bulmak zorundadır. Son
zamanlarda ileri sürdüğum bir düşünce var: Demokra-
siyi, ozgürlüğü ancak onu yarafma yolunda başan gös-
teren toplumlar değerlendirebilir. Yoksa, insanlığın
uygarlık aşamasını belirleyen bu düşünceler, ilkel insa-
na ilkelliğini uygulama olanağı verir. Türkiye'de durum
budur. Çok acıdır ki, demokrasiyi ve ozgürlüğü temsil
etme durumunda olanlar da bu yanlış kavramanın için-
dedirler. llkellik onlann beyinlerinden yayılıyor. Uğur
Mumcu onlann kurbanıdır.
Çırpınalım, yapalım, edelim, ama sanınm her olayda
olduğu gibi, toplum olarak yine yaramıza tuz basacağız.
Bir gün bu tuz, yarayı daha çok kavurduğunda, olan ola-
cak, ama bu ilkellerin çoğu, toplumun önünde yer alma-
yı başaracaklardır. Bugün olduğu gibi. Uğur Mumcu'-
nun eli kanlı katilleri, bu anlamda ortadadır. Gizli ve
hüzünlü yüzleriyle bizlehn yüreklerini bile etkileyebil-
mektedirler. Onlarda, bizim, yüreğimizden yansıyan
acının anlamını kavrayacak merhamet yoktur. Uygarlık
maskesi takınmış katillerdir bunlar. Uğur Mumcu'nun
katiliniaramak boşuna olacaktır. Çünkü O'nun katili, or-
tada dolaşan ve ülkenin olanaklanndan sonsuzca yarar-
lanan Atatürk düşmanlarıdır. Atatürk'ün kurduğu Mec-
lis'in çatısı altında, Anıtkabir'in yerle bir edilmesini ileri
süren insanlar oldukça, Uğur Mumcu'yu öldürdüğünü
ileri süren katillere bile inanmak zordur. Suçlu, suçlulu-
ğunu gizleme gereğini duymayacak denli cesaretlidir.
Atatürk'ü tarihe gömme heveslisi ikinci cumhuriyetçiler
başta olmak üzere, bütün toplumlara örnek olan devrim
tarihimizin, gerekli dersi verme zamanı gelmiştir.
Sana, orada saptadığımız deyim ve söz öbeklerinin
karşılığını yazmak için taktım bu kağıdı yazı makinesine.
Yüreğimin nerelerden dolduğunu şundan anla ki, ne ya-
zacağımı unutarak, sana yüreğimi açıyorum. Ben sana
demedim mi, beyanatlar, hüzünlü yüzler, bir-iki teselli
lafı, sonradan gene kitleyi uyutanların radyolarda, tele-
vizyonlarda, sahnelerde yarattığı şamata! Şimdi çoklan,
bir av köpeği gibi yeni sansasyonların ardındadırlar. Te-
levizyonu izlediysen görmüşsündür; aynı eğlenceler,
aynı düzeysizlik, aynı arsızlık sürdü gitti. Uğur Mumcu'-
nun parça parça olmuş etleri bizim yüreğimize yapışıp
kaldı yalnızca. Onur, bu acıyı çekebilme bilincinde ola-
nındır. Toplumda bu onuru yaşayarak sorumluluk yük-
lenme başka boyutlardaki onursuzların elindedir. Içişle-
ri Bakanı 'Suçluyu bulma bir onur meselesidir!' dedi.
Bulduğunda bu onura hak kazanır; bulamadığında, istifa
etme onurunu gösterip gösteremeyeceğini bekleyelim
bakalım!.. Daha çok bekleriz Dursun Can!..
Başımız sağolsun! Hepinizi kucaklanm." -
:
BULMACA
1 2 3 4SOLDANSAĞA:
1/ Eski Romalılann ulu- ..
sal giysisi olan geniş ve
uzun harmani... Eski Mı- 2
sır'da kutsal savılan „
öküz. 2/ Pay... Çin. Viet- J
nam. Malezya'da yetişen 4
ve lifleri dokumacıhkta ,-
kullanılan bitki. 3/ Uzak- °
lık işareti... Teknelerdekı 6
hamuru kazımaya yara- -,
yan araç. 4/ Aza... Ça-
nakkale'nin bir ilçesi. 5/ 8
Şekeri çok, bir tür >erel- g
ması. 6/ Tropikal Af-
rika'da yetişen ve çok sert odunu
olan bir ağaç... Tecrübeli, usta. 7/
Yararlar. faydalar... Bir görevin
yürütülebilmesi için merkez ola-
rak seçilen yer. 8/ Kültür... Yürür-
lükte olan. 9/ Gaetano Donizetti'
nin bir operası... Bir taşıtı durdur-
maya yarayan düzenek. YUKA-
RIDAN AŞAĞIYA:
1/ Balerinlerin geleneksel kostü-
mü... Türlü bitkilerin yaprak ve
kabuklanyla kokulandınlmış
acımtırak bir içki. 2/ Önemli tarihsel olgu... Çabuk ve kolay
kavrayan. 3/ Germanyumun simgesi... Sıcağa ve soğuğa karşı
dayanıklılığı kükürtle artünlmış kauçuk. 4/ Kimi hastahklara
karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen eriyik... Kasta-
monu'nun bir ilçesi. 5/ Pulcuklann belirmesiyle ortaya çıkan
bir deri haştahğı. 6/ Aksaklık... Uluslararası Para Fonu'nun
simgesi. 7/ İki paranın kambiyo değerinin eşit olması... Yiğit. 8/
Kulsal inanç... Madenci ocağı. 9/ Göğüs... İlham.