Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS1993 PAZAR
10
Organizatörim ömrii devletdaivcsindcgeçiyor
SUNUŞ: Son birkaçyıldır dünyada adları "flaş'' olan örneğin bir Elton John 'ı, bir Sting 'i, Guns'n Rosesgibi
sanatçılar Türkiye 'de konserler veriyorlar;yeryerinden bir topluluğu kendindengeçerek dinliyor. Büîün bu
oynuyor. Futbolsîadyumlarım on binlercekişi isimleri Türkiye'ye getiren organizatör ise İzmirlibir
dolduruyor. Türkgençliğibu staîlarda konserler veren genç olan Ahmet San, İstanbul'da bazı organizatörler de
Anadolukentlerine tiyatro kumpanyalan veşarkıcılar
götürmek için turneler düzenler. Biz Ahmet San ve
Anadolu 'ya turne düzenleyen organizatörlerden Okan
Öner 'le mesleklerinin güçlüklerinikonuştnk.
Söyleşi Leyla Tavşanoğlu Konuklar Ahmet San Uluslararası organizatör Okan Öner Organizatör
AHMET SAN
İzmir doğumlu. Orta öğrenimini İstanbul'da Galatasaray Lisesi'nde tamamladı. Daha sonra Paris'egiti. Sorbome Üniversitesi
İşletme Fakültesi'nden mezun oldu. 1970 lerin başmda Hey dergisinde çalıştı. Bu dergi için sanatçılarla yaptığı röportajlar sı-
rasında kurduğu ilişkilerle Türkiye 'ye yabancı sanatçılarm getirilmediğinifark etti. Bunun üzerine yabancı sanatçıları getirmek
amacıyla organizasyon şirketini kurdu. Değişik organizasyonlarda görev aldı.
abancı sanatçıları Türkiye'yegetirme işine ne zaman,
nasıl başladuaz? tik getirdiğiniz sanatçılar kinderdi?
SAN-)973 yılında üniversite birinci sınıfa gider-
ken Hey dergısıne Fransız sanatçılarla röportaj ya-
parken bu kişilerle ilişkiler kurdum. Baktım ki ya-
bancı sanatçılann gösterilerinin organizasyonuyla
ılgili Türkiye'de bir boşluk var. O günkü koşullarda
ses getirebileceğine inandığım sanatçılarla işe baş-
ladım. O sıralar Christian Adam. "Si Tu Savais
Combıen Je t'Aime" şarkısıyla Türkiye'de bir nu-
maraya yükseldı. Ben Christian Adam'ı ondanönceTürkiye'yege-
tirmiştım. Böylece yaptığım seçimin doğru olduğunu anladım. Bu-
nun ardından Jean-François Michael'i getırdim. O da liste başı
oldu. Böylece Hey dergisıyle bir dizi konserler yaptım. tş böyle
olunca, bunu nasıl gelıştirebılirim, diye baküm. Böylece başladı.
- Hiç kusksuz bu keyi/B bir iş. Ama çok zor ve sorıinlan da olan bir
iş anluşıLhğı kadarıyla. i aptığmız işin keyifsizyanlan ve sorunlaruu
anlalır tmsuuz?
SAN- Mutlaka her işin sorunlan vardır. Benim bulunduğum iş
kolunda da sorunlar her geçen gün daha iyıye gıdiyor. tli bas,-
ladığım yıllarda Türkiye'deki döviz darboğazı. yurtdışına çıkış zor-
luklan, telekomünikas-
yondaki güçlükler ko-
nunun en önemlı doğal
sonınlanydı. Zaman
geçtikçe. özellikle de
1983 yılından sonra
Türkiye'de göriikn ve
.birçok alanda kendinı
hissettiren değışım be-
nim ışkotuma da
yansıdı. Bugün bir orga-
nizasyon deyince bir
stadyuma 30 lane tele-
fon bağlanıyor Küçük
çaplı organızasyonlarla
işin püf noktalannı öğ-
rendim. Dünyada ne
kadar konser. ödül töre-
ni, festival gibi organi-
zasyon varsa yıllar boyu
hepsini eksıksız izledim.
Bu arada da imkan-
lanm çerçevesınde Tür-
kıye'de organızasyonla-
ra devam ediyordum.
Ne zaman ki televiz-
yon. TRT, bu tür müzık
yapımlanna önem ver-
meye başladı. doğal ola-
rak buna da kamuo-
yunda ilgi arttı. Ve so-
runlann yavaş yavaş or-
ladan kalktığını görün-
ce büyük olaylann
hazırhğı içine girdim.
Bu arada özel televiz-
yonlar da kurulmaya
başladı. Bunlar. bu ko-
nulara büyük ilgi göste-
riyorlardı. Bilet gelirleri
bu tür organizasyonlara
yetmıyordu. Ama tele-
vizyonlann, ek gelir
kaynaklan olabılecekle-
ri anlaşıldı. Bilet dışı ge-
lirin reklamla kapatila-
bileceğiortayaçıktı. Bü-
tün Avrupa'da da bu
böyle zaten.
Dolayısıyla bizim
sponsor adını verdiği-
miz fırmalann nakit
para destekleri oldu. O
nakit desteklerin med-
yalarda. özellikle görsel
basında, televizyonlar-
da karşılığını aldığını
gördükçe büyük olay-
1an daha gerçekleşebilir
duruma getirdi. Bun-
lann dışında çok önemü
sorunlar var. En büyük
sorun da baa kişı ve'ku-
rumlann hâlâ bu tür or-
ganizasyonlann önemini
algılamamış olması. Hem maddi. hem de manevi açıdan... Mane\i
açıdan bugün Türkiye'ye gelen bütün yabana sanatçılar ülkelerine
çok memnun olarak dönüyorlar. Bunlann yurtdışına yansıyan fi-
kirleri çok önemlı bir manevi kazanç.
Maddi açıdan ise hiç de küçümsenemeyecek bir ticari hacim do-
ğuyor. Bugün bu hacimlerin doğurduğu gelir elde eden kişiler bile
konuya sağlıklı bakmıyor.
- Kim bu kişiler?
SAN- Bir Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü var. Eğereski Ba-
kan Mehmet Ah Yılmaz olmasaydı Beden Terbiyesi Böîge Müdür-
lüğü hâlâ. stadyumlanm çöker, çimlerim zarar görür düşüncesiyle
stadyumlan kiraya vermeyecekti. Tüccar olan, mühendis olan, ka-
fası çalışan eski bir bakanımız bunun böyle olmayacağını, hatta
eksık bütçelere gelir getireceğini söyleyerek statlan konseriere açtı.
Ama açması birçok engelleri de aşmıyor Bugün ben çok net kont-
ratlar yapıyorum. Sekiz konser için stadyumu kiraladım. Konser
başına 500 milyon liraya yakın para \criyorutn. Benım oraya getır-
diğım fırmalann reklamlan nedeniyle en az da 300-400 milyon lıra
para kazanıyor. Yani bir tek Metalİica konsennden spor bütçesine
900 milyon liraya yakın bir gelir geliyor. Bu para, Beden Terbiyesi
Bölge Müdürlüğü'nün bir yıl boyunca bir tek kulüpten. örneğin
Beşiktaş Kulübü'nden aldığı hasılata eşit aşağı yukan.
Böyle olunca beni desteklemeleri lazım. Ama aksine... Beni kös-
teklıyorlar.
- Peki bu kösteklemekteki amaç nedir sizce?
SAN - Cahillik. kıskançlık. saçmalık... Başka hiçbir şekilde ad-
landıramıyorum. Bürokrasi kısvesi altında Bölge Mudürü birçok
Bizidolandına
Raki sanıyorlar
w Sanatçılar yüzünden tik sahibi ti
oldum. Sinirli insan haline geldim.
Artık ne yapıp yapıp Michael
Jackson'ı bir kere daha Türkiye'ye
getireceğim. 23 eylülde geleceL
Inşallah hasta olmaz, sahneye çıkar.
Ve bütün söylenilen saçmalıklann
cevabını da orada vermiş oluruz.^
engel çıkartıyor. Ben dostça, ardından da sertçe yaklaşıyorum.
Hiçbir şey değişmiyor. Onun için artık umursamıyorum da.
fnönü Stadyumu'nun saha girişi belediyenin araasindeymiş.
Dolayısıyla 15-20 bin kişi belediye garajından geçerek içeri girmek
zonında. Bir öncekı Guns'n Roses konsennde eternitler kınlmış.
bana bildirmişler, ben de buna kayıtsız kalmışım. 20 milyon lira
hasar parası vermezsem zincirleri açmayacaklannı bildirmişler.
Zincir dediğiniz de kısacık bir kapı. Üstünden atlasan geçersin. El-
ton John için kapıda bekleyen 10 bin kişi. Adam diyor ki; "20 mU-
yon vermezsen kapıyı açmam." Ne diyebilirsiniz ki?
Belediye başkanına telefon ediyorsunuz ulaşamıyorsunuz. Danı-
şmanı Biltin Toker, "Sen hasar vermişsin" diyor. Nedir bu? Bunu
zorbalıkla mı yaprnak lazım? Hasar verdıysem elbette tamir ede-
nm. Belediyeye 300-400 milyon lira vermeyi bılen adam 9-10 mil-
yon lirayı da verir. Ama konserden üç saat önce bu şekilde tehditle
mi para alınır? İşin doğrusu bu tür davranışlar şevkimi kınyor.
- Bir de sizin vergi kaçakçıhğı yaptığuuz söz konusu edildi...
SAN - Medyada gördüm. Ben sanki vergi kaçakçıbğı yapıyo-
rum. Üst kademelerçok rahatlıkla gazetelere demeçler bile verebili-
yor. Bu demeçleri nasıl verebiliyorlar, hayret ediyorum. Ben adam
gibi bir organizasyon yapıyorum. 40-50 bin kişi kapasiteli bir stada
25-30 bin kişi giriyor. Böy-
le bir durumda nasıl vergi
kaçakçılığı yapılabilir?
Kapıda belediye memuru.
benim konımam, bilet ke-
sim işlemlerini yapan üç
değişik tip adam var. Ver-
gi memuru da gelsin. de-
netçisini koysun.
- Bu arada hiç kimseye
haraç da ödediğvuz ohıyor
mu?
SAN- Haraç filandeğil,
ama hizmet karşılığı para-
lan ödüyonım tabii.
Kapıda çetele tuta-
cakmış. Sen nasıl çetele tu-
tarsın?
Maliye olarak madem
ki vergi kaçakçüığından
kuşkulanıyorsun kapüan
elektronikle, bir şeyler
yap.
Hırsız gibi her konser-
den sonra büroya adamlar
geliyor, evTaklanm top-
lanıyor, götürülüyor. Ara-
da faks mesajlannı da gö-
türiiyorlar. "Dur faks roe-
sajımı alayım. Sen benim
nasıl bötiin evrağıraı görii-
rwsün?" diyorum. Bana
"Kanuna karşı mı geüyor-
sun?" diye bir de üsteiik
çıkışıyor.
Bu yıl kendi kendime
karar verdim. Çok büyük
organizasyonları, Michael
Jackson dahıl. peşi sıra
yapıyorum. "'Ben, Ahmet
San, bütün bu organizas-
yonlan yaptım. Ama de-
vamına da şu şu güçler en-
gel oluyor. Onun için ku-
sura bakmaym, artık ya-
pamıyorum" diyeceğim.
Şurama kadar geldi.
Ben yüzde 10 rüsum,
yüzde 12 KDV, sanatçının
parasından yüzde 20 sto-
paj ve yüzde 20 KDV,
eder yüzde 62. Bir de
KDV ile rüsumun binde 8
bilmem ne payı var...
Yani yüzde 67 hasılatı
ben devlete veriyorum.
Yüzde 33'le iş yapmaya
çahşıyorum. Bunu nasıl
yapanm ki?
- Bu organizasyonlarda
bu tür zorluklar yasıyorsu-
nuz. Bir de Michael Jack-
son olayında yaşadığmuz
gibi sanatçılann kaprisle-
riyle uğrasmafc zorunda
kahyorsunuz? Bunlarla nasıl bas edebüiyorsunuz?
SAN- Onun için tik sahibi oldum. Biraz stresli ve sinirli bir insan
haline geldim. Ama yaptığım işte çok netim. Hiç alavere, dalavere,
yanlış laf yoktur bende. tşimi çok iyi yapıyorum. Çok iyı yaptığıma
eminim, çünkü bu meslekte dünyanın en büyük adanilan bunu
bana söylüyor. Bu avantajlanmı kullanarak problemleri aşmaya
çalışıyorum. Ne yapıp yapıp Michael Jackson'ı bir kere daha Tür-
kiye'ye getiriyorum. 23 eylülde gelecek. İnşallah hasta olmaz, sah-
neye çıkar. Ve bütün söylenilen saçmahklann cevabınj da orada
vermiş oluruz.
- Buraya gelen kişinin ashnda Michael Jackson değil de ona çok
benzeyen bir kişi olduguyolunda epeyce de söylentiçıkmıstı...
SAN - Bunun kesinlıkle doğruluk payı yok. Bence kompleksli
insanlann Michael Jackson'ın Türkiye'ye gelip konser vermesi ger-
çeğini kabul edememelerinden kaynaklandı bu. Michael Jackson
niye gelmcsin ki° Michael Jackson'ın görevi para toplanabilecek
ülkelerde konser \ermek. Aynca hiçbir gazete "Bu Michael Jack-
son değü" demedı, "Değilmiş" dedi. Bız dolandına Raki değiliz.
- Hiç Türk sanatçıbuia çabşmay ı düşündünüz mü?
SAN - Zaman zaman Türk sanatçılarla çalışabilir miyim, gibi
düşünceler doğdu. Bunun doğmasınm nedeni de sanatçılann bana
gelmesi. Ama onlarla çabşmak mümkün değil.
Çünkü hiç örf ve adetleri yok. Onun için onlann yarattığı prob-
lemlerin Türk sanatçı, menajer ve organizatörlerin sırtında daha
büyük olduğuna ınanıyorum.
Bu menajer ve organizatörler de kendi çaplannda çok önemü
sorunlar yaşıyorlar bence. •
OKAiN ÖNER
İstanbul, Şehzadebaşı nda doğdu. Babasınm memuriyeti nedeniyle aile Ankara 'yayerleşince orta öğrenimini ticaret lisesi, yuk-
sek öğrenimini de Ankara tktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde tamamladı. Use çağlarmda amatör tiyatro oyunculuğu
yaplt. Daha sonra bir sû're Ankara Sanat Tiyatrosu <ASTj.Meydan Sahnesi, Mithatpasa Tiyatrosu'nda çalıştı. 1967'dekaba-
re tiyatrosu denemesiyaptı. Atatürk Kültür Merkezi'ninplanlamasıgöreviniüstlendi. Unlü'lerinmenajerliğini yiirütüyor.
İZ Anadobı'ya sanatçılarıgötüren turnelerin organi-
zasyonunuyapıyorsunuz. Bu işte karşüaştığınızgûç-
lükieri bize anlatır nusuuz?
ÖNER - Bir dönem Timur Selçuk. Rahmı Sal-
tuk gibi sanatçılarla yaptığımız poütik turnelerle
bugün düzenlediğimiz turneler arasında farklar
var. Konserler için izin, yer sorunu gibi meseleler
var. Baa kasıtlı çıkanlan sorunlar yaşıyoruz.
- Peki, bu sorunlan kimler çıkanyor?
ÖNER - öncelikle Türkiye'de bürokratik bir
yapı var. Üst kademeler bürokrasiyi azaltıyoruz deseler de sonuçta
basit bir izin için on santim kalınhğında bir dosyanız olur. Hîr yer-
den bir sayfa alırsınız, bir sayfa siz eklersiniz. Hele son yıllarda fo-
tokopi çoİc gelıştiği için lüzumlu lüzumsuz evrak birikiyor. Herkes
kendi üzerinden sorumluluğu atmak için sizi o masadan o masaya
dolaştınr. O dosyanın içine de olmadıK evrak girer. tlende bir şey
sorduklannda "Ben bunu zaten böyle yaptım" diyebilmek ıçın sı-
zinle birlikte bir evrak toman dolaşır. Neden? Basit bir izin için.
Evvelki yil Bulgar Devlet Sirki'nı getirmiştim. Belediyede. emnı-
yette, gümrükte, zabıtada. hatta çöpçüde bile sonınunuz oluyor.
Şimdi siz sanatsal bir organizasyon yapıyorsunuz. Bunda normal
olarak reklam, fınans, yer. •
halka duyurma problemi-
niz vardır. Ama bizde öyle
olmuyor. Bunlar ikinci
planda kaljyor. Önce bu
lüzumsuz işlerle uğraşıp
yüzde 50 bir enerji kaybe-
diyor, her türlü biçimde yı-
praniyorsünuz. ' Ondan
sonra normal işleri yap-
maya başhyorsunuz. Yani
tam anlamıyla kırtasiyeci-
likle uğraşıyorsunuz.
Diyelim ki Ayşe Tu-
"hah'yla Anadolu'da bir
konser yapacağım. Onun
altında da bir kadro var.
Bunu yapabilmem için
hepsinin nüfus kââtian,
ikametgâh senetleri, fotoğ-
raflannı her gittiğimiz yer-
de gösterebilmem laam.
Bir dernek, ya da bir mü-
esseseyle anlaşmışsamz bu
evrakı ona vereceksiniz. O
götürecek valiliğe, yoksa
kaymakamhğa. Kayma-
kamdan emniyet müdür-
düğü ya da amirliğine. ka-
rakola, ayru şehırde iki
ayn yerde konser veriyor-
sanız iki ayn karakola gö-
türeceksıniz.
Oralarda bakacaklar,
inceleyecekler. izin vere-
cekler. Çünkü Polis Vazife
ve Selahiyetleri Kanunu'-
nda bildirim olarak geçi-
yor bunlar. Sanatçılann
tek tek sicillerine bakıla-
cak, acaba suçlan var mı.
konser verebilirler mi, diye
incelenecekler. O sanatçı-
lar yıllarca devlet televiz-
yonuna çıkmış. devletin
özel gecelerine gitmiş,
cumhurbaşkanının önün-
de konser vermiştır. Ama
Çemişkezek'in bir yerinde
bu sanatçının konser vere-
bilmesi için bütün bu pro-
sedürün içinden geçmesi
lazım. Hatta bazı yerlerde
emniyet müdürü tersse iş o
kadarla da bitmez. Emni-
yettekı her şubeyi dolas-
mak zorundasınız.
Antalya'daki emniyet
müdürü aynca hastaneye
sevk edip AIDS kontrolü
de yapünyor. Türkiye
Cumhuriyeti'nde 20.
yüzyıiın sonuna geldiği-
miz bu yıllarda bu insanlar
izin için sabah erkenden
Gayrettepe'ye gidip sıra bekleyebiliyorlar. Küçümsemek için söy-
lemiyorum, ama bir pavyon ya da genelevde çalışan kadına uygu-
lanan ışlem. aymsıyla sanatçılara da uygulanıyor.
- Başka ne gibi sorunlar var?
ÖNER - Anadolu'nun en büyük dertlerinden birisi de salonsuz-
luk. Türkiye'de konser, ya da bu türden sahatsal faaliyet yapılabi-
len salon sayısı belli. Ama bunlann bir kısmı konsere uygun değil.
Bu nedenle konserlerin birçoğu spor salonlannda verihyor. Ama
bu salonlar hep spor faaliyetleri düşünülerek yapılmış. Ne sahnele-
ri. ne akustiği ne de oturnıa bölümleri konsere uygun. Ama yer ol-
madığı için de insanlar buralara gidip konser izlemeye çaüşıyorlar.
- Yıllar önce çadtr tiyatrolan kurulurdu...
ÖNER - Belediyeler keşke üç bin kişilik çadırlar yaptırsalar her-
halde bugünkü dunımdan çok daha kaliteli bir iş yaprruş olurlardı.
Ya da belediye, örneğin 150 bin nüfuslu bir yere 300 kişilik konser
salonu yapürmış. Hiçbir plan olmadan... Neye yarar ki bu?
Bu insanlar Türkıye'yi de tanımıyorlar. Aspendos'tan başlayıp
Ege kıyısına kadar gitseler ve antik tiyatrolan görseler en küçüğü-
nün beş bin kişilik olduğunu fark ederler.
- Siz turnelerde mutlaka parasalsorunlarla da karşdaşıyorsunuz-
dur. Sponsorluk edenfirmaya da kişiler oluyor mu?
ÖNER - Son zamanlarda bazı konserler için Ahmet San arkada-
şımız sponsor alıyor. Ama bu, hâlâ Anadolu'dakı konseriere yansı-
madı. Reklam kampanyalanna milyarlar harcayan Tnmalar henüz
bunlara önem \ermiyor. Bir iki firma bunu daha önce yaptı. Bu yıl
Anadolu konserleri ıçın böyle bir şey düşünüyorum. İki bin kişilik
bır çadır. Anadolu'ya taşınabılir. Hatta ben o sırki getirdığimde
çadın bir süre daha tuttum. Amacım burada konserler yapmakü.
Ama arsa ve kira sorunu oldu. Şartlar öyle bir konser yapılmasına
olanak tanımadı. Çadın geri vermek zorunda kaldık. Belki biz be-
cenksizlik yapıyoruz, bilmıyorum. Ama fırmalara anlatılamıyor.
Onlann reklam kampanyalanna baküğıruz zaman bazılannın çok
silik olduğunu görüyorsunuz.
Ama bir firma bu işe girse, koca çadınn çevTesine reklamlannı
koysa iyi sonuç alır bence. Oraya reyonlar yapabilir, mahnı satabi-
lir.
Şu sıralar festivaller düzenliyoruz.
- Nefestnatteri?
ÖNER - Belediyelerin festivalleri. örneğin Akşehir Nasrettin
Hoca Festivali, îskenderun Kültür ve Sanat Festivali, Kartal Festi-
vali...
- Butür organizatörlük para kazandtnyor mu?
ÖNER • Türkiye'de kapıtal olmadan para kazanma marjlan
var. Evet, kazanıyorsunuz. Ama kendınizden verdiğınizin hiçbir
şekilde karşılığıru alamıyorsunuz Dünyadaki ömekleriyle de kı-
yasladığınız zaman görüyorsunuz. Bu işten Türkiye'de aman aman
para kazanan olduğunu hiç sanmıyorum. Yeni şeyler üretmek zo-
rundasınız. İnsanlann kültür anlayışı. bılgi kavramına göre sanat-
çının değişimi söz konu-
su. Türkiye'deki sanatçı-
lann yüzde doksanı, ma-
alesef, bilgisiz demeyece-
ğım, ama kültürsüz. Geli-
şimini, evrimini yapmaya
elverişli değil. En büyük
tiyatrocusundan en bü-
yük sanatçısına kadar bu
hep yaşanıyor. Toplum
bir adım ıteri gitmişse sa-
natçının ondan iki adım
önde olması gerek. Top-
lum bir adım öne gittiği,
ama o hâlâ yerinde kaldığı
için dinlenmiyor, ya da
seyredilmiyor artık. Ama
o Dunun rarkında değil.
Topluma kabahat bulu-
yor.
- Arabesk sanatçılany-
la çahştuuz rm?
ÖNER - Biz ticaret
yapıyoruz. Ben ona
karşıyım diyemiyorsunuz
tabii ki... Ama her şey de-
ğiştiği zaman bunu des-
tekler miyim. böyle bir
şey yapar mıyım, o ayn
bir konu. Şimdiye kadar
mümkün mertebe dik-
katli davrandım. Mena-
jerliğini yaptığım sanatçı-
larla özel hayatımızda da
birlikte olmak, diyalog
kurmak. dostluğumuzu
devam ettirmek adına
menajer-sanatçı ilişkisi
bir kan koca ilişkisinden
daha ileri bir safhaya geli-
yor. Dolayısıyla daha
fazla diyalog kurabilece-
ğiniz sanatçıian seciyor-
sunuz.
Ama geçici bir etkinlik.
bir konser olduğu zaman
herkesle de çalışabiliyor-
sunuz.
Ne kadar yoğun bir
çabşma içinde olduğu-
muza size bir örnek vere-
yim. Dün akşam büro-
dan sekizde çıktım. Eve
gittim, ona kadar da evde
çalıştım. Oraya buraya
telefon etmem gerekiyor-
du. Bazen de birlikte
çalıştığım sanatçı sabaha
karşı dörtte telefon ede-
bilir, benden sorunlannı
halletmemi isteyebilır.
Turneler de bir âlem.
Her gün matine ve suare
yapıyorsunuz. Sa-
natçının birisinin bir sa-
londa işı bitince onu diğer salona aktanyorsunuz. Verdiğiniz saatte
sanatçının sahneye çıkıp programını da yıne verdiğiniz saatte bitir-
mesı lazım. Saionu biraz fazla tutarsa. fazla alkış olursa, ya da prog-
ramını kısa keserse, ya da lüzumsuz uzatırsa o akşamkı bütün plan-
lannız altüst olur.
- İzmir'defiıar organizasyonları da yaptınız rm?
ÖNER - Yaptım. Orası rahat. Sanatçılann kaldıkJan yerier belli,
gazinolar belli. Fazla bir koşuşturmaca yok. Ama orada da başka
bir sorun var. İzmir Fuan'nda bu tür programlan genellikle ağırlıklı
yapan dört gazino vardır. Yemek olayı da iki-üç gaanonun etrafı-
nda toplanır. Fakat o program yapan dört gazinoyu dolduracak
seyirri fuara girmez. Ve mutlaka her yıl bir gazino batar: bir gazino
sanatçılann desteğiyle, koltuk değnegiyle süresini tamamlar. Bir ta-
nesi de parayı alır götürür. O arada o gazınodaki solistler de parayı
götürürjer. O gazinoyu da bır başkası izler. Bu, fuarda değişmez bir
kuraldır. Bır yıl bir gazino programını yapmıştım. Baktım, bizim
program öbürlerinden geride. Daha başlangıçta o dört gazino için-
de ilk tasfiye olacak olanın bizimki olduğu belli. Programı nasıl kur-
tannm, diye düşündüm. Bir formül buldum. Sanatçılara, üç haf-
tanın bir yan haftasını bedava çalışın. programı kurtarmamız
lazım. yoksa hiç para alamayacaksınız, ama bunu benden şimdiük
duymadınız, dedim. Sonra gazino sahibine gittim. Teklifimi götür-
düm. Patron çok sevindi. Böylece de programı kurtarmış olduk.
Sanatçılar da tam olmasa bile paralannın önemli bır bölümünü
aldılar. • :
SanatçıdanAIDS
testiisteyenler var
•Diyelim ki Ayşe Tunah'yla
Anadolu'da bir konser yapacağım.
Onun altında da bir kadro var.
Bunu yapabilmem için hepsinin
Nüfus kâğıtlan, ikametgâh senetleri
fotoğraflannı her gittiğimiz yerde
gösterebilmem lazım. Sanatçıya
genelev kadmı gibi daranıyorlar.^